Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Icrada Taahhüt - Cezai Sorumluluk - Unsurlar

Yanıt
Konu Notu: 3 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-08-2006, 17:10   #1
devrimneval

 
Varsayılan Icrada Taahhüt - Cezai Sorumluluk - Unsurlar

Değerli meslektaşlarım, hacizde icra memuru, alacaklı vekili ve borçlu veya borçlu kefili ile imzalanan 'Taahhüd' dolayısıyla borçlunun veya kefilinin cezai sorumluluğuna gidilebilmesi için taahhüdün hangi unsurları içermesi gerekir? Yardımcı olursanız sevinirim.İyi çalışmalar dilerim.
Old 01-08-2006, 18:57   #2
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan

taahhüğdün kabul edildiğinin ve bunun borçluya bildirildiğinin, sonuçlarının anlatıldığının tutanağa geçirilmesi gerekir. (Bence tümü gerekli değil ama sağlıklı yol)
Old 01-08-2006, 19:09   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/862
K. 2004/4654
T. 23.3.2004
• TAAHHÜDÜ İHLAL ( İcra Müdürünün Huzurunda Düzenlenmeyen ve İcra Müdürünün İmza ve Onayını İçermeyen Taahhüdün Hukuken Geçersiz Olması )
• TAAHHÜDÜN GEÇERSİZ OLMASI ( İcra Müdürünün Huzurunda Düzenlenmeyen ve İcra Müdürünün İmza ve Onayını İçermeyen Taahhüdün Hukuken Geçersiz Olması )
• İCRA MÜDÜRÜ HUZURUNDA DÜZENLENMEYEN TAAHHÜT ( Hukuken Geçersiz Olması )
2004/m.340
ÖZET : İcra Müdürü'nün huzurunda düzenlenmeyen ve İcra Müdürü'nün imza ve onayını içermeyen taahhüd hukuken geçersiz olduğu gibi, ödenmesi gerekli toplam borç miktarının tüm fer'ileri ile birlikte belirlenip gösterilmemiş olması nedeniyle de taahhüd geçersizdir.

DAVA : Taahhüdü ihlal suçundan sanık Burhanettin 'in İİK.nun 340. maddesi gereğince 1 ay hafif hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanık tarafından temyiz edildiğinden Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : İcra Müdürü'nün huzurunda düzenlenmeyen ve İcra Müdürü'nün imza ve onayını içermeyen taahhüd hukuken geçersiz olduğu gibi, ödenmesi gerekli toplam borç miktarının tüm fer'ileri ile birlikte belirlenip gösterilmemiş olması nedeniyle de taahhüd geçersizdir. Bu nedenle atılı suçun oluşmayacağının gözetilmeksizin, sanığın beraati yerine yazılı olduğu şekilde mahkumiyete dair hüküm kurulması isabetsiz bulunduğundan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün istem gibi BOZULMASINA, 23.3.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Alıntı:
İcra Müdürü'nün huzurunda düzenlenmeyen

Haciz mahallinde memur tarafından alınan taahhütler ne olacak?

Saygılarımla
Old 02-08-2006, 12:43   #4
Av.Murat Acaroglu

 
Varsayılan

Haciz mahallinde alınan taahhütler ,icra baskısı altında yapılmış bir taahhüt olduğu için geçersiz olacak!
Old 02-08-2006, 15:39   #5
Av.Fatih KISA

 
Varsayılan

Merhaba..
Alanyada Ödeme Taahhüdünü ihlal edene her durumda zaten ceza vermiyor Mahkeme.Gerekçesi de sözleşmeden kaynaklanan edimlerin ihlali hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmezmiş.Yada sözleşme hürriyetinin kısıtlanması imiş.
Yani fiilen İİK 340 madde Alanyada yürürlükten kalktı....
Old 02-08-2006, 17:15   #6
devrimneval

 
Varsayılan

Sayın Fatih Kısa, haklısınız.Bir kaç arkadaştan söylediğiniz gibi, bir kaç ilde daha fiilen taahhüdün cezai boyutunun hakimler tarafından kaldırıldığını duydum.
Old 02-08-2006, 17:40   #7
avyusuf

 
Varsayılan

İcra dairesi kavramına haciz mahallide dahildir.Bu nedenle haciz de alınan taahhütler borcun ferileri ile hesaplanması halinde neticeleri anlatılarak birlikte imza altına alınırsa kesin hapis cezası veriliyor.Bazı yerlerde üç ay bile verdiklerini gördüm bu hala devam ediyor.Alanyadaki meslektaşın dediği husus hakimlerin keyfiliği gibi geldi bana bu şekilde değerlendirilmesi mümkün değil bir kaç yıl önce bu şekilde kararlar çıkmıştı ama şimdi ağır cezalar itirazları eğer borç ferileri ile hesaplanmışsa reddediyor.Ceza verilmesini anayasaya aykırı bulmuyor.
Old 02-08-2006, 17:46   #8
medenikal

 
Varsayılan

sadece o değil mal beyanın da bulunmama nedeniyle yapılan şikayette ankara ceza icra mahkemesi ceza verme sınırım 1000 ytl dir diye yargıtay ictihatı olan brüt asgari ücreti uygulamadı.kafasına göre 1000 ytllik bir sınır koydu

ağır cezaya itiraz yapıldı fakat ağır ceza itirazı reddetti.
icra ceza mahkemesi gerekçesinde;
gerekçesinde icra ceza mahkemesi açlık ve yoksulluk sınırının şu miktarlarda olduğu .........diye bir gerekçe ile cmuk un 223/4-d gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi.
Old 19-08-2006, 16:07   #9
Av.Ender

 
Varsayılan

İcra takibinde istenen asıl alacak, işlemiş faiz oran ve miktarı,icra masrafları, vekalet ücreti ve taahhüt alınan tarihten taahhüt edilen tarihe kadar işleyecek faiz oran ve miktarı ve sonuç olarak tüm bunların toplamı icra tutanağına ayrıntılı ve açıklayıcı bir şekilde tek tek yazılmalı ve borçluya tevhim edilmelidir
Old 22-02-2007, 08:59   #10
Av.Neşe

 
Varsayılan

Alacağın kalem kalem hesap edilerek tutanağa geçirilmesi ve borçluya da tahhüdü ihlalin hukuki ve cezai sorumluluğunun anlatılması ayrıca vekil varsa o anda yoksa sonradan muhtıra ile kabul beyanının borçluya bildirilmesi durumunda usulüne uygun taahhüd alınmış olacak, belirlenen tarihte borç ödenmediğinde ise taahhüdü ihlal suçu oluşacaktır. Uygulamada pek çok sorun yaşadığımız halde haciz mahallindeki taahhüdü alanın memur veya müdür olup olmaması hususunda -hayret ki- sorun yaşamadık. Ancak müdür belli işleri memur eliyle yaptırabileceği için kesin olarak kendi imzasının gerekmeyeceğini, haciz mahallinde memur tarafından alınan taahhüdün de geçerli olacağını düşünüyorum. Saygılarımla!
Old 22-02-2007, 09:21   #11
ayanlar07

 
Varsayılan

arkadaşlar uygulamada o kadar farklı ki durum bunlarla hergün bir meslektaşım karşılaşıyordur mutlaka. bazı meslektaş diyemeyeceğim kişiler kendi bürosunda icra kefilliği için borçluya belge imzalatıyor sonra gidip icra müdürlüğünde artık arkadaşı mı diyelim dostu mu diyelim yoksa sıkça karnını doyurduğu insan mı diyelim ona da imzalatıyor ve alın size bir icra kefilliği... bu ülke ne zaman düzelecek bilmiyorum doğrusu... bazen bu insanlarla aynı işi yaptığım için utanıyorum..
Old 22-02-2007, 12:19   #12
av.semire nergiz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Ender
İcra takibinde istenen asıl alacak, işlemiş faiz oran ve miktarı,icra masrafları, vekalet ücreti ve taahhüt alınan tarihten taahhüt edilen tarihe kadar işleyecek faiz oran ve miktarı ve sonuç olarak tüm bunların toplamı icra tutanağına ayrıntılı ve açıklayıcı bir şekilde tek tek yazılmalı ve borçluya tevhim edilmelidir
Buna ek olarak ödeme tablosu açık olacak yani ödeme tarihleri açık olacak ve ayrıca taahüdün cezai ve hukuki sonuçlarının borçluya hatırlatıldığı hususu da yazılacak.Bütün bunlar yazıldıktan sonra borçlunun bu şartlarda taahüdü kabul ettiği yazılıp tutanak birlikte imzalanacak.
Old 27-04-2007, 09:08   #13
Av. Asena

 
Varsayılan haciz talimatında taahhüdü ihlal

Merhaba..Konuya geç dahil oldum ama bir sorum olacak. Taahhüdü ihlal nedeniyle icra ceza mahkemesinde beraat kararı geldi. Sebep tüm ferilerin kalem kalem belirtilmemesiydi. Ancak mahkemenin gözünden kaçan nokta şuydu; bu bir talimat dosyasıydı! Ankara icra müdürlüğünde ferileriyle hesaplanan dosya borcu Antalya icra müdürlüğüne haciz talimatı yazılarak borç miktarı belirtildi. Detaylı bir borç bakiyesi çıkarılmadı. Bu konuda Yargıtayın vermiş olduğu karar var mı? Ağır cezaya itiraz yoluna gideceğim ama elimde dayanağım yok. Tek diyebildiğim haciz talimatına detaylandırılıp yazılamadığı, sadece borç miktarının belirtildiği ve bu rakam üzerine haciz yapıldığı ve tutanağa taahhütte bulunulduğu oluyor. İlla bu kişi ceza alsın demiyorum, ancak bu duruma da bir çare getirilmeli Haciz talimatında feriler nasıl yazar? Talimat dosyasına bakiye borç da mı bildirilmek zorunda? İşin içinden çıkamadım..
Old 27-04-2007, 10:03   #14
Av.Fatih KISA

 
Varsayılan

Evet, Talimata aynen bir tahahhütte yer alması gereken tüm detayları da belirtir şekilde alacak kalemleri yazılmalı ki istenen amaç hasıl olsun! Aslında bu iyi bir uygulama olur ki; bir nevi talimat müzekkerelerinin de denetimine olanak sağlar.Ama halen Ödeme Taahhüdünü ihlal suçunun uygulanması konusunda bir uygulama birliği oluşturulamadı.
Old 27-04-2007, 11:17   #15
av.medine

 
Varsayılan

Sayın meslkedaşlarım aşağıda örnek taahhüt belgesi yazılı bizler bu şekilde taahhüt alıyoruz

Alacaklı vekili ile borçlu .................. olma ...............................nüfusuna kayıtlı olup halen aynı yerde ikamet eden ................................. söz alarak ................ tarihli icra dosya borcunu gösteren HESAP CETVELİNİ TESLİM ALDIM. İş bu borcumu biliyor ve kabul ediyorum. VE HERHANGİ BİR İTİRAZDA BULUNMUYORUM. .Söz konusu dosya borcumun tamamını .................... tarihinde ödemeyi kabul ve taahhüt ediyorum. dedi.
Borçluya taahhüdü ihlalin hukuki ve cezai sorumlulukları anlatıldı, anladım ve kabul ediyorum, dedi. Alacaklı vekiline taahhüdü kabul edip etmediği soruldu; alacaklı vekili taahhüdü kabul ediyorum. dedi
İş bu tutanak birlikte imza altına alındı.27.04.2007


BORÇLU ALACAKLI VEKİLİ

İCRA MÜDÜRÜ

Arkadaşlar biz icra dairesinde bu şekilde alıyoruz taahhütleri ve ceza mahkemesinde de herhangi bir problem olmuyor. Ayrıca haciz sırasında da taahhüdü alırken ; hacze çıkmadan evvel icra hesap dökümünü çıkartıyoruz ve haicz tutanağı da maktu olarak taahhüde uygun hazırlandığı için borç ferileri yazıldığı zaman taahhüt geçerli oluyor ve ihlali halinde ceza alınıyor. Hem de bizde ceza hakimi 3 ay hapis cezası veriyor. Demek ki bazı yerlerde uygulama farklı
Old 28-04-2007, 20:56   #16
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan

Kısacası borçlulara borçlarını ödememelerini teşvik için yeni bir hukuki gerekçe daha oluşturuldu.
Old 30-04-2007, 04:44   #17
muratsadioğlu

 
Varsayılan

1-Savlarını,birer kararla anlatan veya pekiştiren arkadaşlarıma bayılıyorum.Uygulamada,dava veya yanıt dilekçelerinde,adeta bir karar külliyatı ile karşıma çıkan arkadaşlarıma hep gıpta etmişimdir..Bu yönden sayın Ergin'i kutluyorum.
2-Alanya ve benzeri yerlerde:ilke doğru,yorum yanlış..
3-Elbette ki,evinde haciz yapılmakta olan,panik ve baskı altındaki kişinin imzaladığı teahüt,geçersiz kılınacaktır.Konut kiralarken imzalanan tahliye teahüdünü hukuken geçerli sayıyor muyuz?.Üstelik bunun ucunda bir de ceza var.
Saygılarımla..
Old 30-04-2007, 14:24   #18
av.ayselyildiz

 
Varsayılan

Değerli meslektaşlarım, haciz sıarsında alınmış olması nedeni ile-sadece bu gerekçe ile- taahhüdü ihlal nedeni ile açmış olduğumuz davamız BERAAT ile sonuçlandı. Saygılar
Old 30-04-2007, 14:39   #19
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Alanyada Ödeme Taahhüdünü ihlal edene her durumda zaten ceza vermiyor Mahkeme.Gerekçesi de sözleşmeden kaynaklanan edimlerin ihlali hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmezmiş.Yada sözleşme hürriyetinin kısıtlanması imiş.
Yani fiilen İİK 340 madde Alanyada yürürlükten kalktı....


Alanya'daki icra mahkemeleri, aşağıya alıntısını yaptığım Anayasa Mahkemesi Kararına rağmen mi bu tür kararları veriyorlar?

Esas Sayısı: 2001/415

Karar Sayısı: 2002/166

Karar Günü: 21.11.2002

Resmi Gazete Tarihi: 28 Şubat 2003

Resmi Gazete Sayısı: 25034

...
...
D- Yasa'nın 340. Maddesinin İncelenmesi
İtiraz başvurularında, borçlunun borcunu, alacaklının satış talebinden önce muntazam taksitlerle ödemeyi taahhüt ettiği halde ödememesi ve alacaklının muvafakatı ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını ihlal etmesi nedeniyle hafif para cezası öngören kuralın Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.
Maddede öngörülen ilk durumda, satış talebinden evvel borçlu tarafından borcun ödenme biçimine ilişkin olarak yollamada bulunulan aynı Yasa'nın 111. maddesine göre, icra takibi sırasında, yeterli mal haczedilip satış talebinden önce borcun dörtte birinden az olmamak üzere birinci taksidinin peşin olarak ve kalan miktarının da muntazam aralıklarla en çok üç ayda üç taksit halinde borçlu tarafından ödenebilmesi imkanı bulunmaktadır. Bu taahhüt borçlunun tek taraflı olarak yasadan doğan taksitle ödeme hakkını kullanmasıdır.
İkinci durumda ise, alacaklının muvafakatı ile icra dairesinde borcun ödenmesinin kararlaştırılması, alacaklı ve borçlunun icra memurunun huzurunda takibe konu borcun ödenme şeklinin belirlenmesidir.
İtiraz konusu kuralda, düzenlenen eylem Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasında sözü edilen, doğrudan sözleşmeden doğan yükümlülüğün yerine getirilememesi olmayıp, kamu otoritesince yürütülen cebri icranın etkinliğinin sağlanmasıdır.
Bu nedenlerle, Yasa'da öngörülen yükümlülük sözleşmeden değil yasadan kaynaklandığından kural, Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.



VII- SONUÇ
9.6.1932 günlü, 2004 sayılı "İcra ve İflas Kanunu"nun:
A- 18.2.1965 günlü, 538 sayılı Yasa ile değiştirilen 331. maddesinin birinci, dördüncü ve altıncı fıkralarının,
B- 337. maddesinin, 6.6.1985 günlü, 3222 sayılı Yasa ile değiştirilen birinci fıkrasının,
C- 3222 sayılı Yasa ile değiştirilen 338. maddesinin birinci fıkrası ile 340. maddesinin,
D- 3222 sayılı Yasa ile eklenen 352/a maddesinin,
Anayasaya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 21.11.2002 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Old 01-05-2007, 14:02   #20
av.medine

 
Varsayılan

Alıntı:
Elbette ki,evinde haciz yapılmakta olan,panik ve baskı altındaki kişinin imzaladığı teahüt,geçersiz kılınacaktır.Konut kiralarken imzalanan tahliye teahüdünü hukuken geçerli sayıyor muyuz?.Üstelik bunun ucunda bir de ceza var.

Sayın Eren'in Anayasa Mah. kararı herşeyi özetliyor değil mi arkadaşlar.Gerçekten iddialarını gerekeçeli karara dayandıranlardan edindiğimiz bilgi işimize yarıyor. Evinde haciz yapılmakta iken verilen taahhüt anayasa mah. kararında da belirtildiği üzere kamu otoritesince yürütülen cebri icranın etkinliğinin sağlanmasıdır.
Bu sebeple bu taahhüt hukuken geçerli bir taahhütdür. Ayrıca taahhüt eden evindeki malların haczini engellemek için de olsa taahhüdü imzalıyorsa bu onun kendi tercihi olup; taahhüt vererek cebri icranın etkinliğini devreye sokuyoruz.
Haciz veya taahhüt ancak dosyaları bu şekilde tahsil edebiliyoruz. zATEN İCRA DOSYASINDA BORÇLU OLAN ŞAHIS İCRANIN TAZYİKİNİ BAŞTAN KABUL ETMİŞ DEMEKTİR. Bu sebeple kira sözleşmesi yapan kişi ile aynı durumda değerlendirme yapılamaz gibi geliyor bana. SAYGILAR
Old 01-05-2007, 15:08   #21
muratsadioğlu

 
Varsayılan Sanki,sağırlar diyologu...

Hukukçu olarak şu ortak paydada anlaşmalıyız:

1-Anayasa Mahkemesi Kararının isabeti,her türlü tartışmanın üstündedir.
2-İİK 340.maddesinde öngörülen ceza,kaynağını kişiler-arası ekonomik ilişkilerden değil,Devlet'in yaptırım gücünden alır.
3-İİK 111.ve 340.maddesinde,inisiyatif borçludadır.
4-İ c r a d a i r e s i n d e kararlaştırılan borcu ödeme şartını i mzalaması da onun özgür iradesinin ürünüdür.Herhangi bir baskı olmadan,deyim yerinde ise paşa paşa gidip taksitlendirmeyi teklif ve imza etmiştir.Bunlar yasal ölçütlerdir;katılmanızı beklerim.Ama,
5-Siz gidip,bu teahüdü
a-Haczi icra sırasında ve
b-Evinde..imzalattınız mı,durum farklı..
Hem zamanlama hem de yer olarak yanlış yerdesiniz.Teahüt,
yer ve zaman itibarı ile butlanla malüldür.Ölü doğmuştur.
Selamlar..
Old 01-05-2007, 15:27   #22
muratsadioğlu

 
Varsayılan

Az önce hatırladım:

Yukarıda,Sn.meslekdaşımız Av.Suat Ergin'in,3 nolu mesajı ile taşıdığı,
Yargıtay 16.Hukuk Dairesinin 23.03.2004 tarih ve 2004/862-4654 sayılı kararı,olayın uygulamadaki yorumunu ortaya koymuştur.
Bu vesile ile Sn.Ergine teşekkürler.
Old 01-05-2007, 15:51   #23
bertrand

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Murat Sadioğlu
Hukukçu olarak şu ortak paydada anlaşmalıyız:

1-Anayasa Mahkemesi Kararının isabeti,her türlü tartışmanın üstündedir.
2-İİK 340.maddesinde öngörülen ceza,kaynağını kişiler-arası ekonomik ilişkilerden değil,Devlet'in yaptırım gücünden alır.
3-İİK 111.ve 340.maddesinde,inisiyatif borçludadır.
4-İ c r a d a i r e s i n d e kararlaştırılan borcu ödeme şartını i mzalaması da onun özgür iradesinin ürünüdür.Herhangi bir baskı olmadan,deyim yerinde ise paşa paşa gidip taksitlendirmeyi teklif ve imza etmiştir.Bunlar yasal ölçütlerdir;katılmanızı beklerim.Ama,
5-Siz gidip,bu teahüdü
a-Haczi icra sırasında ve
b-Evinde..imzalattınız mı,durum farklı..
Hem zamanlama hem de yer olarak yanlış yerdesiniz.Teahüt,
yer ve zaman itibarı ile butlanla malüldür.Ölü doğmuştur.
Selamlar..

Selam,

Öncelikle görüşünüze katılmıyorum. Ev ile icra dairesi, haciz anı ile derdest icra takibi arasında, icra memurunun resmiyet kazandırdığı bir taahhüt sözleşmesinin geçerliliği anlamında bir fark göremiyorum.

1-2 senedir icra hukuk duruşmalarına katılmamakla birlikte girdiğim zamanlarda Bursa İcra Hakimlerinin de benim görüşümde olduğunu belirtmem gerek. Kanaatimce doğru olan da bu. Taahhüt, gayet canlı ve diridir.

Bu arada lütfen yanlış anlamayın ama çok gözüme battığı için düzeltme ihtiyacı hissettim: Kelimenin doğrusu "teahüt" değil "taahhüt" tür.

Saygılar.
Old 01-05-2007, 15:57   #24
bertrand

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Murat Sadioğlu
Az önce hatırladım:

Yukarıda,Sn.meslekdaşımız Av.Suat Ergin'in,3 nolu mesajı ile taşıdığı,
Yargıtay 16.Hukuk Dairesinin 23.03.2004 tarih ve 2004/862-4654 sayılı kararı,olayın uygulamadaki yorumunu ortaya koymuştur.
Bu vesile ile Sn.Ergine teşekkürler.

Selam,

"İcra Müdürü'nün huzurunda düzenlenmeyen ve İcra Müdürü'nün imza ve onayını içermeyen taahhüd hukuken geçersiz olduğu gibi, ödenmesi gerekli toplam borç miktarının tüm fer'ileri ile birlikte belirlenip gösterilmemiş olması nedeniyle de taahhüd geçersizdir. Bu nedenle atılı suçun oluşmayacağının gözetilmeksizin, sanığın beraati yerine yazılı olduğu şekilde mahkumiyete dair hüküm kurulması isabetsiz bulunduğundan..."

Yargıtay kararında belirtilen kıstaslar zaten uzun zamandır bilinen ve uygulanan kıstaslar. Kıstası dikkatli okuduğumuzda "icra dairesinde imzalanma" şartı ile birlikte "haciz anında imzalanmamış" olma şartının bulunmadığı, Yargıtay'ın aradığı ölçütün sadece icra memuru tarafından resmiyet verilmesi ile birlikte tahhütte bulunulan borç miktarının açıkça belirtilmesi, taksit belirlenmişse her taksitte ne meblağ ödeneceğinin dahi açıkça gösterilmesinin gerekli olduğu rahatlıkla anlaşılmaktadır.

Başka yönden bakalım; devletin cebri icra gücü verdiği memuru sadece dairede mi bu güce sahip? Daire dışına çıkınca devlet yetkisini elinden almadığına göre, imzaladığı metni geçersiz saymanın hukuki gerekçesi nedir?

Saygılar.
Old 01-05-2007, 16:06   #25
bertrand

 
Varsayılan

Selam,

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2004/16-104

K. 2004/120

T. 25.5.2004

• TAAHHÜDÜ İHLAL SUÇU ( Hiç Kimsenin Borcunu Ödemediği İçin Cezalandırılamayacağına İlişkin Anayasa Kuralına Aykırı Olduğu İddiası - Anayasa Hükmünün Acz İçindeki Borçluyu Korumaya Yönelik Olması - Ödeme Taahhüdünde Taahhüt Edilen Borç Miktarının Rakamsal Olarak Gösterilmesi Gereği )

• ANAYASAYA AYKIRILIK İDDİASI ( Taahhüdü İhlal Suçunun Borcunu Ödemeyen Sanığın Cezalandırılamayacağına İlişkin Anayasa Hükmüne Aykırı Olmaması - Anayasa Hükmünün Acz İçindeki Borçluyu Korumaya Yönelik Olması )

• BORCUN TÜM FER'İLERİYLE BİRLİKTE RAKAMSAL OLARAK ÖDEME TAAHHÜDÜNDE GÖSTERİLMİŞ OLMASI MECBURİYETİ ( Tahhüdü İhlal Suçunun Oluşabilmesi İçin )

• ÖDEME TAAHHÜDÜNDE BORCUN TÜM FER'İLERİYLE BİLRİKTE RAKAMSAL OLARAK GÖSTERİLMESİ MECBURİYETİ ( Tahhüdü İhlal Suçunun Oluşabilmesi İçin )

2709/m.38

2004/m.340


ÖZET : 1- Uyuşmazlık, Anayasanın 38. maddesine eklenen "hiç kimse sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonamaz" hükmünün taahhüdü ihlal suçları yönünden uygulanıp uygulanamayacağına ilişkindir. Üst norm olan ve sanık lehine hükümler getiren Anayasal düzenleme çerçevesinde sanığın borcunu hangi nedenlerle ödemediği araştırılmalıdır. Anayasa borcunu ödemeyeni değil, ekonomik acz içinde olup bu nedenle borcunu ödeyemeyeni korumaktadır. Ödeme gücü olduğu halde borcunu ödemeyenin ise cezalandırılması gerekir. Yerel mahkemenin direnme gerekçesi, bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde yasal düzenlemeye uygundur.
2- Ceza Genel Kurulu'nun ve özel dairelerin süreklilik gösteren kararlarında da açıklandığı üzere, İİY'nın 340'ıncı maddesindeki suçun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faiz, vekalet ücreti, icra harç ve giderleri ile birlikte belirlenmesi, böylece borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gereklidir. Bu miktar belirlenmediğinde borçlunun hangi miktar için taahhütte bulunduğu, bu taahhüdün kabulünün hangi miktarın nazara alınarak yapıldığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanamayacağından, ödeme koşulunun ihlali halinde cezai sorumluluk doğmayacaktır. Oysa somut olayda, 18.06.2001 tarihinde yapılan haciz sırasında düzenlenen tutanakta, taahhüt edilen borç miktarının ne olduğunun açıklanan şekilde belirlenerek, rakamsal olarak gösterilmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla sanığın ödeme koşulunu yerine getirmemesi nedeniyle cezai sorumluluğu doğmadığından, mahkumiyetine karar verilmesi olanaksızdır.
DAVA : Taahhüdü ihlal suçundan sanık İ.D'nin İİY'nın 340 ve TCY'nın 59. maddeleri uyarınca 25 gün hafif hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin İzmir 2. İcra Ceza Mahkemesi'nce 13.02.2002 gün ve 11663-753 sayı ile verilen kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesi'nce 08.10.2002 gün ve 10330-10135 sayı ile;
"4709 Sayılı Kanunla Anayasa'nın 38. maddesinin son fıkrasına "Hiç kimse yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonamaz" hükmü eklenmiş, bu hüküm 17.10.2001 gün ve 24556 sayılı mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anayasa'nın açık hükmü karşısında sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getiremeyen kişilere yaptırım olarak hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesi mümkün değildir.
Sanığa TTK'na aykırı davranışı nedeniyle hürriyeti bağlayıcı ceza tayin ve takdir edilmiştir. Şikayetçi ile sanık arasındaki temel ilişki sözleşme hukukundan kaynaklanmaktadır.
Anayasa hükmünün üstün norm olması, sonradan yürürlüğe girmesi, yaptırım yönünden sanık lehine düzenleme yapılmasını zorunlu kılması karşısında kanun koyucu tarafından yeni hüküm doğrultusunda yasal düzenleme yapılmasının beklenmesi ve sonucuna göre uygulama yapılması gerekir" gerekçesiyle hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 06.05.2003 gün ve 12180-1270 sayı ile; "... Anayasa Mahkemesi'nin 21.11.2002 tarih ve 20011415 Esas 2002/166 Karar sayılı hükmü ile TTK' nun 340. maddesindeki kuralın, doğrudan sözleşmeden doğan yükümlülüğün yerine getirilememesi olmayıp, kamu otoritesince yürütülen cebri icranın etkinliğinin sağlanması olduğu, dolayısıyla yasada öngörülen yükümlülüğün sözleşmeden değil yasadan kaynaklandığı gerekçesiyle Anayasa'nın 38. maddesinin 8. fıkrasına aykırı olmadığına karar verilmiştir. Bu durumda TTK' nun 340. maddesinin Anayasa'ya aykırılığından söz edilemeyeceğinden, kanun koyucu tarafından yeni yasal düzenleme yapılmasının beklenmesine de gerek bulunmamaktadır..." gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu kararın da sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığı'nın "bozma" istekli 26.01.2004 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanığın taahhüdü ihlal suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda çözümlenmesi gereken hukuki sorun, Anayasa'nın 38'inci maddesine 4709 Sayılı Yasa ile eklenen "Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğa bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz" hükmünün İcra İflas Yasası'nın 340'ıncı maddesinde düzenlenen ve yaptırımı özgürlüğü bağlayıcı ceza olan suç bakımından nazara alınıp alınamayacağı, dolayısıyla da 4709 Sayılı Yasa ile Anayasa'ya eklenen hüküm doğrultusunda bir yasal düzenleme yapılmasının beklenilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Özel dairece yerel mahkeme kararının, yakınan ile sanık arasındaki temel ilişkinin sözleşme hukukundan kaynaklandığı ve Anayasa'nın 38'inci maddesine 4709 Sayılı Yasa ile eklenen son fıkra uyarınca, çıkarılması gerekli yeni yasanın beklenmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmesinden sonra, konumuzu ilgilendiren İİY'nın 340'ıncı maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi, 28.02.2003 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 21.11.2002 gün ve 415-166 sayılı kararında, söz konusu maddede belirtilen yükümlülüğün sözleşmeden değil yasadan kaynaklandığı gerekçesiyle iptal isteminin reddine karar vermiştir.
İcra ve İflas Yasası'nın "Borçlunun ödeme şartını ihlali halinde ceza" başlığını taşıyan 340'ıncı maddesinde;
111'inci madde gereğince veya alacaklının muvafakatı ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartının, borçlu tarafından makbul bir sebep olmaksızın ihlali, seçimlik hareketli suçlar olarak düzenlenmiş, yaptırımı ise özgürlüğü bağlayıcı ceza olarak öngörülmüştür.
Anılan yasada, yukarıda açıklanan yargısal kararlardan sonra 17.07.2003 tarihinde 4949 Sayılı Yasa ile çeşitli maddelerinde değişiklikler yapılmışsa da uyuşmazlık konusunu ilgilendiren 340'ıncı maddesi değiştirilmemiş, kural aynen korunmuştur.
Bu nedenle yasa koyucunun iradesinin de Anayasa Mahkemesi'nin kararındaki gerekçeye uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulu'nun 22.01.2002 gün ve 294-1 sayılı kararında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, anılan maddedeki "makbul sebep" kavramı, Anayasa'nın 38'inci maddesinin 9'uncu fıkrasındaki "yerine getirememe" kavramından daha dardır. Bu nedenle üst norm olan ve sanık lehine hükümler getiren bu yeni Anayasal düzenleme çerçevesinde, sanığın borcunu hangi nedenle veya nedenlerle yerine getiremediğinin araştırılarak, hukuki durumunun belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Zira Anayasa, borcu yerine getirmeyeni değil, ekonomik acz içinde olup bu nedenle borcunu yerine getiremeyeni korumaktadır. Bu nedenle ödeme gücü olduğu halde borcu yerine getirmeyen ve taahhüdünü ihlal edenlerin cezalandırılmaları artık zorunludur. Yerel mahkemenin direnme gerekçesi, bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde yasal düzenlemeye uygundur.
Ancak, Ceza Genel Kurulu'nun ve özel dairelerin süreklilik gösteren kararlarında da açıklandığı üzere, İİY'nın 340'ıncı maddesindeki suçun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faiz, vekalet ücreti, icra harç ve giderleri ile birlikte belirlenmesi, böylece borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gereklidir. Bu miktar belirlenmediğinde borçlunun hangi miktar için taahhütte bulunduğu, bu taahhüdün kabulünün hangi miktarın nazara alınarak yapıldığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanamayacağından, ödeme koşulunun ihlali halinde cezai sorumluluk doğmayacaktır. Oysa somut olayda, 18.06.2001 tarihinde yapılan haciz sırasında düzenlenen tutanakta, taahhüt edilen borç miktarının ne olduğunun açıklanan şekilde belirlenerek, rakamsal olarak gösterilmediği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla sanığın ödeme koşulunu yerine getirmemesi nedeniyle cezai sorumluluğu doğmadığından, mahkumiyetine karar verilmesi olanaksız olduğu için isabetsiz olan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı'na tevdiine, 25.05.2004 tarihinde tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.
-----------------------------

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2001/8-151

K. 2001/169

T. 25.9.2001

• TAAHHÜDÜ İHLAL ( Taahhüt Edilen Miktarın Az Olmasına Bakılmaksızın Taahhüdünü İhlal Eden Sanığın Cezalandırılması )

• HACİZ ESNASINDA BOCUN ÖDENMESİNİN TAAHHÜT EDİLMESİ ( Taahhüt Edilen Miktarın Az Olmasına Bakılmaksızın Taahhüdünü İhlal Eden Sanığın Cezalandırılması )

2004/m.340


ÖZET : Borcundan dolayı kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla başlatılan icra takibinin kesinleşmesi üzerine yapılan haciz sırasında borçlu sanığın borcunu ödemeyi taahhüt ettiği, alacaklı vekili tarafından da kabul ve taahhüdü kabul muhtırasının da yöntemine uygun olarak borçlu-sanığa tebliğ edilmesine karşın borcunu ödemeyip taahhüdünü yerine getirmeyen sanığın borç miktarına bakılmaksızın cezalandırılması yasaya uygundur.
DAVA : Taahhüdü ihlal suçundan sanık Veysel'in İİY.nın 340: maddesi uyarınca 1 ay hafif cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin ( Akhisar İcra Ceza Mahkemesi )nce 21.7.2000 gün ve 465-801 sayı ile verilen kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesince 16.5.2001 gün ve 5148-10660 sayı ile;
"Takibe konu borcun miktarı ve günün ekonomik koşulları gözönünde alındığında; borçlunun, alacaklıyı kayda değer bir zarara soktuğu kabul edilemeyeceği gözetilmeden, yazılı biçimde mahkumiyet hükmü kurulması" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise, 26.6.2001 gün ve 128592 sayı ile;
"İİK. 111. maddesi taksitle ödemeyi 340. maddesi de "111. madde mucibince veya alacaklının muvafakatı ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu, ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlu, alacaklının şikayeti ile tetkik mercü tarafından bir aydan üç aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır." demektedir.
Madde metninden de açıkça anlaşılacağı gibi borcunu ödemek için taahhütte bulunan borçlu bu taahhüdünü yerine getirmediği takdirde cezalandırılacağı belirtilmiştir.
İİK. 337. maddesi mal beyanında bulunmama halinde cezai yaptırımı hüküm altına almış, son cümlesi de şayet alacaklı, borçlunun borca yeter haczi kabil malını bildiği veya bilmesi gerektiğini ispat olunması halinde ceza verilmeyeceğini belirtmiştir.
Bu husus içtihatlarla geliştirilmiş asgari ücret tutarındaki bir alacak için herkesin üzerinde bulunabileceği kabul edilmiş bu miktardaki bir borçtan dolayı takip halinde borçlu mal beyanında bulunmaz ise 337/1-son cümlesi dayanak gösterilerek ceza tertibine yer olmadığına karar verilmeye bağlanmıştır. Bu arada dayanak İİK. 337/1-son cümlesidir.
Taahhüdü ihlal suçunu işleyenler hakkında ise İİK. 340 ve devam eden maddelerinde Yargıtay Sekizinci Ceza Dairemizin kararını destekleyen bir hüküm bulunmadığı gibi dayanak bir maddede yoktur.
İİK. 354. maddesi de "Kanunun bu babında yazılı suçlardan takibi şikayete bağlı olanların müştekisi feragat eder veya borcun itfa edildiği sabit olursa dava bütün neticeleri ile beraber düşer" denilmektedir.
Taahhüdü ihlal suçunun müeyyide altına alınmasının amacı, borçlunun rızası ile ödemenin ne zaman yapılacağı sözünün verilmesi bu sözün yerine getirilmemesi halinde cezalandırılacağını borçlunun bilmesidir. Müeyyide altına alınan husus verilen sözde durulmamasıdır. Borcun miktarının az veya çok olması önemli değildir. Bunun yanında kendisine yukarıda İİK. nun 354. maddesinde belirtildiği gibi az olan borcun ödenmesi halinde ceza verilemeyeceği daha doğrusu dava bütün neticeleri ile düşeceği konusunda kanun bir hak vermiştir.
İİK. 340 ve 354. maddeleri açıkken borç miktarının günün ekonomik koşulları gözönüne alındığında, borçlunun alacaklıyı kayda değer bir zarara sokmadığı düşüncesi bu maddelerin lafsına ve ruhuna aykırı düşmektedir." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel daire kararının kaldırılmasına ve hükmün onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, somut olayda sanığa yüklenen taahhüdü ihlal suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İcra ve İflas Yasasının 340. maddesi hükmü ile aynı Yasanın 111. maddesine göre yapılan taksitle ödeme taahhüdüne veya takibin kesinleşmesinden sonra alacaklının muvafakatı ile İcra Dairesinde kararlaştırılan borcun taksitle ödenmesine ilişkin taahhüde, geçerli bir neden olmaksızın uyulmaması eylemleri yaptırıma bağlanmıştır. Görüldüğü gibi borçlunun, borcun tamamını kapsayacak şekilde taahhütde bulunması halinde, maddede borç miktarının ya da bir başka anlatımla taahhüdün yerine getirilmemesinden doğan zararın miktarının esas alınarak bir düzenleme yapılmadığı açıktır. Hukuken geçerli bir taahhüdün gerçekleşmesinden sonra, borçlu-sanığın taahhütde bulunduğu taksitlerden birini yerine getirmemesi ile suç oluşacaktır. Burada korunan yarar, alacaklının yapılan ödeme taahhüdüne güvenidir. Suç ilk taksitin ödenmemesi üzerine oluştuktan sonra artık sonraki ihlallerin yeni bir suç oluşturmamaları da bunu göstermektedir. Zira yaptırım altına alınan, ödeme taahhüdüne olan güvenin sarsılmasıdır, yoksa ödeme taahhüdüne esas olan alacak-borç miktarı değildir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alınıp değerlendirildiğinde; Sanık aleyhine 50.000.000 lira borcundan dolayı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan icra takibinde örnek 163 nolu ödeme emri 6.12.1997 tarihinde usulünce tebliğ edilip, takibin kesinleşmesi üzerine 13.1.2000 tarihinde yapılan haciz sırasında borçlu-sanık toplam 152.000.000 lira olan borcu, 30.4.2000 tarihinde ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Bu taahhüdünün alacaklı vekili tarafından kabul edilmesi üzerine, 29.1.2000 tarihinde taahhüdü kabul muhtırasının borçlu-sanığa usulünce tebliğ edildiği ve bu muhtırada borç miktarının açıkça toplam 152.000.000 lira olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Sanık taahhüdünü yerine getirmemiştir. Bu itibarla Yerel Mahkemenin taahhüdü ihlal suçunun oluştuğunu kabul ederek kurduğu mahkumiyet hükmü isabetli olduğundan Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri ise, "Özel Daire bozma kararı haklı nedenlere dayanmakta olup isabetlidir, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının ( KABULÜNE ), Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesinin 16.5.2001 gün ve 5148-10660 sayılı kararının ( KALDIRILMASINA ), Akhisar İcra Ceza Mahkemesinin 21.7.2000 gün ve 465-801 sayılı hükmünün ( ONANMASINA ), dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 25.9.2001 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
-----------------------------------

Daha çok karar vardı ama topic'i daha fazla şişirmemek için siteye koymadım.

Saygılar.
Old 01-05-2007, 16:07   #26
muratsadioğlu

 
Varsayılan

Değerli meslekdaşım,

1-Siz Bursa'nın sayın Yargıçlarına ,bendeniz Anayasa Mahkemesi ile Yarg.16.Hukuk Dairesi sayın yargıçlarına dayanıyorum.
2-Sizin,Bursa Sn.Yargıçlarının söylemini kanıtlayan belgeniz yok;bendeniz Makamı,tarihi ve numarası ile müşahhas karar örneklerini sunuyorum
3-Çok naziksiniz.Ama siz yine de beni dinleyin:teahüt yazın.
Selamlar saygılar.
Old 01-05-2007, 16:24   #27
bertrand

 
Varsayılan

Selam,

Sayın meslektaşım,

Dayandığım görüş Bursa yargıçları tarafından değil Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına dayanmakta olduğu gibi genel kabul gören görüştür.

Dayandığınızı belirttiğiniz Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararı ne yazık ki sizi değil beni desteklemektedir.

Ayrıca; "teahüt" şeklinde bir kelime Türk Dil Kurumu tarafından tanınmamaktadır. Arama boşluğuna "taahhüt" yazdığınızda karşınıza ne çıkacağını merak ediyorsanız lütfen tıklayınız: http://www.tdk.org.tr/TR/YazimKlavuzu.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF 20FF3F96B01BD67B

Saygılar.
Old 01-05-2007, 16:53   #28
muratsadioğlu

 
Varsayılan

Sayın bertrand,

Kararlarınızı ve TDK savınızı inceleyeceğim.Ama önce izin verin,bir konudaki düşüncemi ileteyim,
Dün,yine aynı sütunda,17 numaralı mesajımda:'Savlarını,Yargı kararlarına dayayan meslekdaşlarıma bayılıyorum.Uygulamada,dava ve yanıt dilekçelerinde,adeta bir karar külliyatı ile karşıma çıkan arkadaşlarıma hep gıpta etmişimdir.'demişim.
Sizi meslek adına kutluyorum.Ama bu,savlarınızı kabul ettiğim anlamında değildir.Şimdilik..
Birde şunu anlamakta güçlük çektim:bir ilimiz yargıçları kanıtından,bu kararlara jet geçişi yapmanız da çok ilginç..
Başarılarınızın devamını dilerim.
Old 01-05-2007, 17:11   #29
bertrand

 
Varsayılan

Selam,

Savım zaten ortadaydı, topic'in üst sıralarında bölgesel uygulamaya örnekler verilmiş o yüzden bende kendi bölgemin uygulamasından bahsettim. Bursa uygulamasından bahsederken savımın zaten yargıtay uygulamasıyla desteklendiğini de biliyordum. Daha sonra bildiğim kararları somutlaştırarak size aktarmak istedim ki, aktardığım YCGK kararları da zaten sizin refleks mesajınızdan önce olup peşpeşe yolladığım 3 mesajın 3. süydü.

Kararı okumadığınızı anlayarak sizi desteklediğini belirttiğiniz Anayasa ve Yüksek Mahkeme yargıçları ifadenize karşı yukarıdaki mesajımda belirttiğim YCGK kararının sahibi yargıçlara atıf yaptım. Jet bir geçiş söz konusu değil.

Sizede sonsuz başarılar.

Saygılar.
Old 02-05-2007, 12:06   #30
muratsadioğlu

 
Varsayılan TDK...Ne diyorsa o..

Selam,

Zor bela TDK'na ulaştım.
TDK bizim çok saydığımız ender kurumlardan biri.
O ''taahhüt'' diyorsa konu bitmiştir.
Uyarınız için teşekkürler.
Saygılar.



*Diğer konuyu inceleyemedim.Aklımdadır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
istifa eden vekile ilamlı icrada tebliğ Av.Ufuk Meslektaşların Soruları 4 09-07-2013 10:06
icrada zamanaşımı AV.SERTANn Meslektaşların Soruları 2 12-09-2006 19:16
3.Şahsin Fİİlİnİ TaahhÜt AV.BARIŞ Meslektaşların Soruları 2 09-05-2006 21:36
ilamlı icrada bilirkişi raporu alirizadizdar Meslektaşların Soruları 1 03-05-2006 18:18
icrada yetki necmeddin Hukuk Soruları Arşivi 2 11-02-2002 01:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08491707 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.