|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
03-03-2009, 13:42 | #1 |
|
İrsaliyeli Fatura - İspat Hukuku
Doyurucu bir çözüm bulamadığım bir kaç soru:
1-İrsaliyeli faturanın karşı taraf şirket çalışanına kurye yolu ile gönderilmiş olması halinde, malın teslim edildiği karine olarak kabul edilir mi? İspat yükünü tersine çevirir mi? 2-İrsaliyenin aynı usulle şirket yetkilisine ya da şirket çalışanına teslim edilmesi arasında bir fark var mıdır? 3-İrsaliyeli Fatura tanzim tarihinden önce malların teslim edildiğini iddia ettiğimiz halde de yukarıdaki sorulara verdiğimiz cevapları verebilir miyiz? Bu konu ile ilgili elinde yargıtay kararı olan meslektaşlarım, paylaşabilirlerse sevinirim. Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler. |
03-03-2009, 16:52 | #2 |
|
İyi günler Av.Sebahattin,
Sorularınızı sırasıyla cevaplayıp Yargıtay kararlarını Ek'liyorum.Umarım yararlı olur. 1-Fatura ile alacak hakkı doğurmak için, faturanın (irsaliyeli olsun veya olmasın) karşı tarafa tebliği veya tebliğ edildiğinin ispatı yeterli değildir.Bu sebeple irsaliyeli faturanın karşı tarafa tebliğ edildiğini ispat etseniz bile alacak hakkınızı tek başına bu işlemle ispat etmiş olmayacaksınız. Yargıtay, faturanın karşı tarafa tebliğ edilmesini ve itiraz süresi içinde itiraz edilmemesini faturanın içeriğinin kesinleşmesi olarak nitelendiriyor ve malların veya hizmetin teslim edildiğini yazılı olarak ispatlanması gerektiğini belirtiyor.Yani önemli olan malın veya hizmetin karşı tarafa teslimini yazılı delillerle ispatlamanız gerekiyor.Bu da karşı tarafın veya (duruma göre) çalışanlarının imzalarını havi irsaliye, teslim tesellüm tutanağı gibi belgelerdir. Bu arada kurye yoluyla gönderilen şeyin içinde fatura olup olmadığının ispatı ayrı bir hukuki uyuşmazlık.Kuryenin içinde fatura olup olmadığı hususunu siz ispatlamak zorundasınız.Bunu tek başına ispatlamanız da mümkün değil zaten.Yargıtay bizi bu sebeple notere sevkediyor. T.C. YARGITAY Üçüncü Hukuk Dairesi Esas No : 2005/08385 Karar No : 2005/09627 Tarih : 06.10.2005 Dava dilekçesinde 1.200.000.000 lira alacak için takibe vaki itirazın iptali, inkar tazminatının masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR Davacı şirket vekili; çeşitli tarihlerde veresiye mazot alan davalı borcunu ödemediği için alacağı belirtir fatura düzenlenerek tebliğ edildiğini ve ödemenin yine gerçekleşmemesi üzerine ilamsız takip başlatıldığını, takibe vaki itiraz haksız olmakla itirazın iptali ile inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini dilemiş, mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. İncelenen icra takip dosyasında alacaklı olarak Nail talepte bulunmuştur. İtirazın iptaline ilişkin bu davayı ise Ö… Petrol Tarım Tic. Ltd. Şti. açmıştır. İtirazın iptali davası her ne kadar genel hükümler çerçevesinde yargılamaya tabi ise de davanın temelini icra takibinin oluşturduğunda ve davanın icra takibi ile ayrılmaz bir bütün teşkil ettiğinde kuşku bulunmamaktadır. O nedenle, ancak icra takibini yapan kişinin davacı sıfatı ile bu davayı açabileceği gözetilerek davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken bu hususun incelenmesiz bırakılması doğru görülmemiştir. Kabule göre ise; davalı alım satım ilişkisini kabul etmemektedir. Bu nedenle davacının fatura deliline dayanabilmesi için, faturada yazılı malı davalıya teslim ettiğini, bu teslimin borç doğurucu sözleşmesel hukuki bir ilişki sonucu olduğunu, faturanın da bu ilişki sonucu düzenlenmiş olduğunu genel ispat kurallarına göre (yemin teklifi dahil) kanıtlaması gerekir. Çünkü tebliğ edilen faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması hali, faturada yazılı malın alıcıya teslim edildiğini göstermez, bu sadece malın fiyat ve adedi yönünden içeriğini kabul anlamına gelir. Bu husus gözetilmeden ve davanın kabul gerekçesi de denetime elverişli olacak şekilde belirtilmeden davanın kabulü de doğru değildir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 2-Yukarıdaki yazılanlar doğrultusunda sorunuzu “irsaliyenin veya teslim tesellüm tutanağının şirket yetkilisine veya çalışanına imzalatılma hususu” şeklinde cevaplıyim. Asıl olan, şirket adına ve şirketi bağlayıcı imzaların şirket yetkilisi tarafından atılması gerektiğidir.Ancak Borçlar Kanunu Md.453 ve devamı maddeleri gereğince şirket adına bazı işlemleri şirket çalışanları da yapabilmekte ve şirket çalışanları, şirket adına irsaliye veya teslim tesellüm tutanaklarını imzalayabilmektedirler. Yani şirketin SSK’lı çalışanına şirkette imzalatılan malın teslim edildiğine dair belgeler şirketi bağlamaktadır. T.C. YARGITAY 11.Hukuk Dairesi Esas:1999/1128 Karar:1999/1795 Karar Tarihi:04,03,1999 ÖZET : Davacı tarafa BK.nun 453/III maddesindeki hükümlerde dikkate alınarak irsaliyelerdeki imza veya parafların davalıya veya adamlarına ait olup, olmadığını tespiti bakımından her türlü delille ispat imkanı sağlanması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. (818 S. K. m. 453) Dava: Taraflar arasındaki davanın Diyarbakır Asliye 1.Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 12.12.1996 tarih ve 367-492 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Çiftçi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalının sahibi ve mesul müdürü olduğu mazlum eczanesi ilaç sattığını ve teslim ettiğini, davalının fatura bedellerini ödemediğini, tahsili için takip yapıldığını, yapılan takibe itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline takibin devamına %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında, l.2.1994 tarihi ile 10.3.1994 tarihleri arasında davalıdan emtia alınmadığını, fatura tanzim edilmiş ise de ilaçların tesliminin söz konusu olmadığını, irsaliyelerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, alınan ilaçların faturasının müvekillerinin defterlerine edildiğini bunun da ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddiaya, savunmaya, toplanan delillere bilirkişi raporuna göre, davacının davalıya 131.346.442 liralık ilaç verdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 131.346.000 lira üzerinden takibin devamına, bu miktar üzerinden davalıdan %40 inkar tazminatı alınmasına karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava satım aktinden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. Davacı vekili, davalıya ilaç emtiasını sattığını ve teslim ettiğini, ancak emtia bedelinin ödenmediğini iddia etmektedir. Dosya arasında satışın l.2.1994 ile 10.3.1994 tarihleri arasında yapıldığı ve buna ilişkin fatura ve irsaliyeler bulunmaktadır. Sevk irsaliyelerinin teslim alan kısmında davalı tarafın kaşesi olup, bu kaşenin sahte olduğunu davalı iddia etmemektedir, sadece imzanın veya parafın kendisine ait olmadığını savunmuştur.Bu durumda irsaliyelerdeki kaşelerin davalı tarafından kullanıldığının kabulü gerekir. O halde davacı tarafa BK.nun 453/III maddesindeki hükümlerde dikkate alınarak irsaliyelerdeki imza veya parafların davalıya veya adamlarına ait olup, olmadığını tespiti bakımından her türlü delille ispat imkanı sağlanması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edeni iadesine, 4.3.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi. TC. YARGITAY 11.Hukuk Dairesi Esas:1998/9419 Karar:1999/1388 Karar Tarihi:22,02,1999 ÖZET : İrsaliyedeki imzanın davalı elemanına aidiyeti konusundaki delillerin, ancak davalı kayıtlarında bulunabileceği gözetilmeden, mahkemece; irsaliyedeki imzanın davalı elemanına aidiyeti konusunda davayı takip etmeyen davalı tarafa isticvap davetiye çıkarılması ve inkarı halinde davacı tarafa ispat olanağı tanınması gerekirken, dayanılan irsaliyedeki teslim alan imzasının davalı elemanına aidiyeti konusunda davacının delil göstermediği gerekçesiyle davanın reddedilmesi hatalıdır. İnceleme sonunda da bir sonuca varılmaması durumunda, davacının delil listesinde belirttiği delillerin dışında sair yasal delillere de dayandığı ve yasal deliller arasında yemin delilinin de bulunduğu gözetilerek, davalıya yemin teklif etme hakkı da hatırlatılarak sonucuna göre karar vermek gerekir iken bu hususunda göz önünde bulundurulmaksızın hüküm kurulması isabetsizdir. (6762 S. K. m. 85) (1086 S. K. m. 179, 230, 231, 344) Dava: Taraflar arasındaki davanın Şişli l.Sulh Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 18.6.1998 tarih ve 567-594 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Karar: Davacı vekili, davalının müvekkilden satın aldığı parke taşı bedelini ödemediğini, aleyhine girişilen icra takibine de itiraz ederek durdurduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile %40 inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı, davaya yanıt vermemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacının ticari defterlerinin yıl sonu kapanış onayının bulunmaması nedeniyle lehine delil olamayacağı, tek taraflı ve soyut olarak düzenlenen faturanın defter kayıtlarıyla doğrulanmadığı, sevk irsaliyesindeki imzanın davalı çalışanına ait olduğuna ilişkin yazılı kanıt gösterilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, satış bedelinin ödenmediği iddiasıyla açılmış itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davacı defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı tarafından satım sözleşmesi uyarınca malların davalıya teslim edildiği ve faturalarının düzenlendiği ileri sürülerek fatura ve irsaliyeler dosyaya ibraz edilmiştir. Her ne kadar davacının defterleri usulüne uygun değil ise de, defter delili dışında, dayanılan irsaliyedeki teslim alan imzasının davalı elamanına aidiyeti konusunda davacının delil göstermediği de davanın reddine gerekçe olarak gösterilmiştir. İrsaliyedeki imzanın davalı elamana aidiyeti konusundaki delil ancak davalı kayıtlarında bulunabilir. O halde mahkemece, irsaliyedeki imzanın davalı elemanına aidiyeti konusunda davayı takip etmeyen davalı tarafa isticvap davetiye çıkarılması ve inkarı halinde davacı tarafa ispat olanağı tanınması gerekir iken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayanılarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 2-Öte yandan, yukarıda 1 nolu bentte açıklanan inceleme sonunda da bir sonuca varılmaması durumunda, davacının delil listesinde belirttiği delillerin dışında sair yasal delillere de dayandığı ve yasal deliller arasında yemin delilinin de bulunduğu gözetilerek, davalıya yemin teklif etme hakkı da hatırlatılarak sonucuna göre karar vermek gerekir iken bu hususunda gözönünde bulundurulmaksızın hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle dahi davacı yararına bozulması gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.2.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi. 3-Malların teslimine ilişkin sizin elinizde yazılı belge varsa, faturanın, malların teslim tarihinden sonra düzenlenmesi sizin alacak hakkınıza herhangi bir problem yaratmayacaktır.Ancak vergi dairesi ile ilgili sıkıntınız olabilir. Saygılarımla, |
03-03-2009, 16:52 | #3 |
|
İyi günler Av.Sebahattin,
Sorularınızı sırasıyla cevaplayıp Yargıtay kararlarını Ek'liyorum.Umarım yararlı olur. 1-Fatura ile alacak hakkı doğurmak için, faturanın (irsaliyeli olsun veya olmasın) karşı tarafa tebliği veya tebliğ edildiğinin ispatı yeterli değildir.Bu sebeple irsaliyeli faturanın karşı tarafa tebliğ edildiğini ispat etseniz bile alacak hakkınızı tek başına bu işlemle ispat etmiş olmayacaksınız. Yargıtay, faturanın karşı tarafa tebliğ edilmesini ve itiraz süresi içinde itiraz edilmemesini faturanın içeriğinin kesinleşmesi olarak nitelendiriyor ve malların veya hizmetin teslim edildiğini yazılı olarak ispatlanması gerektiğini belirtiyor.Yani önemli olan malın veya hizmetin karşı tarafa teslimini yazılı delillerle ispatlamanız gerekiyor.Bu da karşı tarafın veya (duruma göre) çalışanlarının imzalarını havi irsaliye, teslim tesellüm tutanağı gibi belgelerdir. Bu arada kurye yoluyla gönderilen şeyin içinde fatura olup olmadığının ispatı ayrı bir hukuki uyuşmazlık.Kuryenin içinde fatura olup olmadığı hususunu siz ispatlamak zorundasınız.Bunu tek başına ispatlamanız da mümkün değil zaten.Yargıtay bizi bu sebeple notere sevkediyor. T.C. YARGITAY Üçüncü Hukuk Dairesi Esas No : 2005/08385 Karar No : 2005/09627 Tarih : 06.10.2005 Dava dilekçesinde 1.200.000.000 lira alacak için takibe vaki itirazın iptali, inkar tazminatının masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR Davacı şirket vekili; çeşitli tarihlerde veresiye mazot alan davalı borcunu ödemediği için alacağı belirtir fatura düzenlenerek tebliğ edildiğini ve ödemenin yine gerçekleşmemesi üzerine ilamsız takip başlatıldığını, takibe vaki itiraz haksız olmakla itirazın iptali ile inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini dilemiş, mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. İncelenen icra takip dosyasında alacaklı olarak Nail talepte bulunmuştur. İtirazın iptaline ilişkin bu davayı ise Ö… Petrol Tarım Tic. Ltd. Şti. açmıştır. İtirazın iptali davası her ne kadar genel hükümler çerçevesinde yargılamaya tabi ise de davanın temelini icra takibinin oluşturduğunda ve davanın icra takibi ile ayrılmaz bir bütün teşkil ettiğinde kuşku bulunmamaktadır. O nedenle, ancak icra takibini yapan kişinin davacı sıfatı ile bu davayı açabileceği gözetilerek davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken bu hususun incelenmesiz bırakılması doğru görülmemiştir. Kabule göre ise; davalı alım satım ilişkisini kabul etmemektedir. Bu nedenle davacının fatura deliline dayanabilmesi için, faturada yazılı malı davalıya teslim ettiğini, bu teslimin borç doğurucu sözleşmesel hukuki bir ilişki sonucu olduğunu, faturanın da bu ilişki sonucu düzenlenmiş olduğunu genel ispat kurallarına göre (yemin teklifi dahil) kanıtlaması gerekir. Çünkü tebliğ edilen faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması hali, faturada yazılı malın alıcıya teslim edildiğini göstermez, bu sadece malın fiyat ve adedi yönünden içeriğini kabul anlamına gelir. Bu husus gözetilmeden ve davanın kabul gerekçesi de denetime elverişli olacak şekilde belirtilmeden davanın kabulü de doğru değildir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 2-Yukarıdaki yazılanlar doğrultusunda sorunuzu “irsaliyenin veya teslim tesellüm tutanağının şirket yetkilisine veya çalışanına imzalatılma hususu” şeklinde cevaplıyim. Asıl olan, şirket adına ve şirketi bağlayıcı imzaların şirket yetkilisi tarafından atılması gerektiğidir.Ancak Borçlar Kanunu Md.453 ve devamı maddeleri gereğince şirket adına bazı işlemleri şirket çalışanları da yapabilmekte ve şirket çalışanları, şirket adına irsaliye veya teslim tesellüm tutanaklarını imzalayabilmektedirler. Yani şirketin SSK’lı çalışanına şirkette imzalatılan malın teslim edildiğine dair belgeler şirketi bağlamaktadır. T.C. YARGITAY 11.Hukuk Dairesi Esas:1999/1128 Karar:1999/1795 Karar Tarihi:04,03,1999 ÖZET : Davacı tarafa BK.nun 453/III maddesindeki hükümlerde dikkate alınarak irsaliyelerdeki imza veya parafların davalıya veya adamlarına ait olup, olmadığını tespiti bakımından her türlü delille ispat imkanı sağlanması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. (818 S. K. m. 453) Dava: Taraflar arasındaki davanın Diyarbakır Asliye 1.Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 12.12.1996 tarih ve 367-492 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Hüseyin Çiftçi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalının sahibi ve mesul müdürü olduğu mazlum eczanesi ilaç sattığını ve teslim ettiğini, davalının fatura bedellerini ödemediğini, tahsili için takip yapıldığını, yapılan takibe itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline takibin devamına %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında, l.2.1994 tarihi ile 10.3.1994 tarihleri arasında davalıdan emtia alınmadığını, fatura tanzim edilmiş ise de ilaçların tesliminin söz konusu olmadığını, irsaliyelerdeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, alınan ilaçların faturasının müvekillerinin defterlerine edildiğini bunun da ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddiaya, savunmaya, toplanan delillere bilirkişi raporuna göre, davacının davalıya 131.346.442 liralık ilaç verdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 131.346.000 lira üzerinden takibin devamına, bu miktar üzerinden davalıdan %40 inkar tazminatı alınmasına karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Dava satım aktinden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. Davacı vekili, davalıya ilaç emtiasını sattığını ve teslim ettiğini, ancak emtia bedelinin ödenmediğini iddia etmektedir. Dosya arasında satışın l.2.1994 ile 10.3.1994 tarihleri arasında yapıldığı ve buna ilişkin fatura ve irsaliyeler bulunmaktadır. Sevk irsaliyelerinin teslim alan kısmında davalı tarafın kaşesi olup, bu kaşenin sahte olduğunu davalı iddia etmemektedir, sadece imzanın veya parafın kendisine ait olmadığını savunmuştur.Bu durumda irsaliyelerdeki kaşelerin davalı tarafından kullanıldığının kabulü gerekir. O halde davacı tarafa BK.nun 453/III maddesindeki hükümlerde dikkate alınarak irsaliyelerdeki imza veya parafların davalıya veya adamlarına ait olup, olmadığını tespiti bakımından her türlü delille ispat imkanı sağlanması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edeni iadesine, 4.3.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi. TC. YARGITAY 11.Hukuk Dairesi Esas:1998/9419 Karar:1999/1388 Karar Tarihi:22,02,1999 ÖZET : İrsaliyedeki imzanın davalı elemanına aidiyeti konusundaki delillerin, ancak davalı kayıtlarında bulunabileceği gözetilmeden, mahkemece; irsaliyedeki imzanın davalı elemanına aidiyeti konusunda davayı takip etmeyen davalı tarafa isticvap davetiye çıkarılması ve inkarı halinde davacı tarafa ispat olanağı tanınması gerekirken, dayanılan irsaliyedeki teslim alan imzasının davalı elemanına aidiyeti konusunda davacının delil göstermediği gerekçesiyle davanın reddedilmesi hatalıdır. İnceleme sonunda da bir sonuca varılmaması durumunda, davacının delil listesinde belirttiği delillerin dışında sair yasal delillere de dayandığı ve yasal deliller arasında yemin delilinin de bulunduğu gözetilerek, davalıya yemin teklif etme hakkı da hatırlatılarak sonucuna göre karar vermek gerekir iken bu hususunda göz önünde bulundurulmaksızın hüküm kurulması isabetsizdir. (6762 S. K. m. 85) (1086 S. K. m. 179, 230, 231, 344) Dava: Taraflar arasındaki davanın Şişli l.Sulh Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 18.6.1998 tarih ve 567-594 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Karar: Davacı vekili, davalının müvekkilden satın aldığı parke taşı bedelini ödemediğini, aleyhine girişilen icra takibine de itiraz ederek durdurduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile %40 inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı, davaya yanıt vermemiştir. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacının ticari defterlerinin yıl sonu kapanış onayının bulunmaması nedeniyle lehine delil olamayacağı, tek taraflı ve soyut olarak düzenlenen faturanın defter kayıtlarıyla doğrulanmadığı, sevk irsaliyesindeki imzanın davalı çalışanına ait olduğuna ilişkin yazılı kanıt gösterilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, satış bedelinin ödenmediği iddiasıyla açılmış itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davacı defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı tarafından satım sözleşmesi uyarınca malların davalıya teslim edildiği ve faturalarının düzenlendiği ileri sürülerek fatura ve irsaliyeler dosyaya ibraz edilmiştir. Her ne kadar davacının defterleri usulüne uygun değil ise de, defter delili dışında, dayanılan irsaliyedeki teslim alan imzasının davalı elamanına aidiyeti konusunda davacının delil göstermediği de davanın reddine gerekçe olarak gösterilmiştir. İrsaliyedeki imzanın davalı elamana aidiyeti konusundaki delil ancak davalı kayıtlarında bulunabilir. O halde mahkemece, irsaliyedeki imzanın davalı elemanına aidiyeti konusunda davayı takip etmeyen davalı tarafa isticvap davetiye çıkarılması ve inkarı halinde davacı tarafa ispat olanağı tanınması gerekir iken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayanılarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir. 2-Öte yandan, yukarıda 1 nolu bentte açıklanan inceleme sonunda da bir sonuca varılmaması durumunda, davacının delil listesinde belirttiği delillerin dışında sair yasal delillere de dayandığı ve yasal deliller arasında yemin delilinin de bulunduğu gözetilerek, davalıya yemin teklif etme hakkı da hatırlatılarak sonucuna göre karar vermek gerekir iken bu hususunda gözönünde bulundurulmaksızın hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle dahi davacı yararına bozulması gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.2.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi. 3-Malların teslimine ilişkin sizin elinizde yazılı belge varsa, faturanın, malların teslim tarihinden sonra düzenlenmesi sizin alacak hakkınıza herhangi bir problem yaratmayacaktır.Ancak vergi dairesi ile ilgili sıkıntınız olabilir. Saygılarımla, |
03-03-2009, 17:02 | #4 |
|
İrsaliyeli faturanın asıl amacı, hem faturanın hem de sevkedilen malların teslimine ilişkin belgenin bir arada bulunmasını sağlamaktır.
Uygulama, irsaliyeli faturanın mal ile birlikte gönderilmesi, malın teslimine ilişkin alıcı imzasının, irsaliyeli faturanın ilgili kısmına alınması ve bu suretle teslimin ispatlanması şeklindedir. Sonradan kargoyla gönderilen irsaliyeli faturada "teslim alan" imzası olmayacağından siz teslimi ispatlayamazsınız. Fatura da tek başına alacağı ispatlamadığından, sizin en başa dönüp hem akdi ilişkiyi ve hem de teslimi ispatlamanız gerekir. Kolay gelsin. |
03-03-2009, 20:17 | #5 |
|
Öncelikle cevaplarınız için teşekkürler. Fakat bir husus açıkta kalmış sanırım. Müvekkil firma irsaliyeli faturayı göndermiş ve kargo yolu ile teslim edilmiştir, kargo teslim evrakına teslim edilen kişinin imzası alınmıştır. Her iki tarafın da tacir olduğu düşünüldüğünde böyle bir belge alan şirketin, aldığı belge içeriği hakkında bir yazışma yapması gerekmez mi?
Diğer taraftan borçlu şirketin kaşeli olarak imzalayıp gönderdiği mutabakat evrakı (faks olarak) bulunması halinde bile teslimi ispat etmek şart mıdır? gelecek cevaplarınız için yeniden ve şimdiden teşekkürler. |
03-03-2009, 21:22 | #6 |
|
Mutabakattan daha önce söz etmiş miydiniz?
|
03-03-2009, 22:17 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Diğer cevaplara ilaveten bir not olarak hatırınızda kalsın: Karşı taraf şirket olduğundan, gönderdiğiniz faturayı normal koşullarda vergide gider sağlamak amacıyla ticari defterlerine işleyip, maliyeye beyan etmiş olabilir. Böyle bir durumda irsaliyeli faturayı teslim almış sayılacağından, malın da teslim edildiği karine olarak kabul edilebilir. |
04-03-2009, 10:17 | #8 |
|
Saim bey irsaliyeli faturanın teslim alınmasının ve kendi defterlerine işlemesinin malları da teslim aldığına dair karine olabileceğine, dair düşüncenizi destekleyen bir Yargıtay kararı var mı acaba elinizde?
Paylaşabilirseniz sevinirim. |
04-03-2009, 10:49 | #9 |
|
Sayın Arbitratör;
kusura bakmayın mutabakattan daha önce bahsetmemişim. Son sorumu isterseniz yenileyeyim: Borçlu şirketin kaşeli olarak imzalayıp gönderdiği mutabakat evrakı (faks olarak) bulunması halinde bile teslimi ispat etmek şart mıdır? |
04-03-2009, 10:58 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2004/7832 K. 2005/4738 T. 5.5.2005 • TAŞIMA SÖZLEŞMESİ ( Faturanın Deftere Kaydı Taşımanın Gerçekleştiğine Yalnızca Karine Teşkil Ettiği - Karinenin Aksinin İspatının Her Zaman Yapılabildiği ) 6762/m.23 818/m.83 ÖZET : Faturanın deftere kaydı taşımanın gerçekleştiğine yalnızca karine teşkil eder. Bu karinenin aksinin ispatı her zaman olanaklıdır. |
04-03-2009, 12:26 | #11 |
|
Saim bey;
Yukarıda belirttiğiniz yargıtay kararının tam metnini okuduğumuzda bu anlam çıkmıyor diye düşünüyorum.zira davalının ticari defterlerine kaydetmesi halinde bile teslimin ispat yükümlülüğünün yine de davacıya düşmesi çelişkili görünüyor. tam metin şu şekilde siz de bir bakın isterseniz: T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2004/7832 Karar No. 2005/4738 Tarihi 05.05.2005 İLGİLİ MEVZUAT 818-BORÇLAR KANUNU/83 6762-TÜRK TİCARET KANUNU ( TTK )/23 KAVRAMLAR FATURA İÇERİĞİNE İTİRAZ İTİRAZ SÜRESİ ÖZET FATURANIN İÇERİĞİNE 8 GÜN İÇERİSİNDE İTİRAZDA BULUNULMADIĞI TAKTİRDE SADECE FATURADA BELİRTİLEN VERİLERİN DOĞRU OLDUĞU KARİNESİ DOĞAR. BU DURUMDAN, FATURANIN VERİLMESİNE NEDEN OLAN İŞ VEYA HİZMETİN DE YAPILMIŞ OLDUĞUNUN KABUL EDİLDİĞİ ANLAŞILMAZ Taraflar arasında görülen davada (İzmir Asliye Birinci Ticaret Mahkemesince verilen 2.4.2004 tarih ve 2001/1277-2004/190 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasındaki mevcut ticari ilişkiden dolayı davalı adına 5600 USD'lik fatura düzenlendiğini, fatura tutarının ödenmemesi üzerine faturaya dayalı icra takibine geçildiğini, ancak davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptalini ve % 40 oranında icra-inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili ile davacı şirket arasında fatura konusunda ihtilafların bulunduğunu, fatura ve içeriğine süresi içerisinde itiraz edildiğini, davacının taşıma edimini yerine getirmediğini, bu bedele hak kazanmadığını, hak kazansa bile taşıma ücretinin 5.000 USD olduğunu, bu hususun gümrük beyannamesinden anlaşıldığını, borcun gerçek yabancı para borcu niteliği taşımadığını, aynen ödeme koşulunun bulunmadığını, fiili ödeme günündeki TL. karşılığının talep edilemeyeceğini, fatura tarihindeki kur üzerinden ödenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının davalı şirket adına 6.12.2000 tarihli 5600 USD lik fatura düzenlediği, faturanın davalı şirket defterine 10.12.2000 tarihinde kendileri hesabına borç, satıcılar hesabına alacak olarak kaydedildiği, davacının taşıma işini gereği gibi yerine getirmediği ancak, davalının yapılan takipte borç miktarının faturanın düzenlendiği tarih itibariyle 5000 USD olduğunu beyan ve ikrar ettiği, davalının 12.2.2001 tarihli noter ihtarnamesi ile fatura içeriğini kabul etmediğini davacı şirkete bildirdiği, davalı şirketçe TTK'nun 23. madde hükmü uyarınca 8 günlük sürede faturaya itiraz etmeyerek defterlerine işlemek suretiyle fatura kapsamını aynen kabul ettiği, BK.nun 83/son maddesi hükmü uyarınca fatura bedelinin fiili ödeme tarihindeki kur esas alınarak hesaplanması gerektiği, davalı tarafından takip dosyasına yatırılan 3.413.400.000 liranın belirtilen kur karşılığının 2.394,02 USD olduğu gerekçesiyle, kısmi itirazın kısmen iptali ile icra takibin 3.205,98 USD üzerinden devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, taşıma sözleşmesine dayalı takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı taşıyanın düzenlediği fatura, davalı taşıtan tarafından süresinde itiraza uğramamış ve takip dosyasında temel ilişki benimsemek suretiyle faturadaki miktarın bir kısmı olan 5000 USD'lik bölüm fatura tarihi esas alınarak ödenmiştir. Mahkemece, benimsenip hükme dayanak yapılan bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı taşıyanın taşıma işini gereği gibi yapmadığının tespitine rağmen, davalı taşıyanın yukarıda yazılı faturayı ticari defterlerine kaydetmesi ve TTK.nun 23. madde hükmünce 8 günlük sürede itiraz etmemesi ve dolayısıyla fatura münderecatının aynen kesinleştiği sonucuna varılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa, faturanın içeriğine 8 gün içerisinde itirazda bulunulmadığı takdirde sadece faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesi doğar; yoksa faturanın verilmesine neden olan iş veya hizmetin de yapılmış olduğunun kabulü anlamını taşımaz. Uyuşmazlık halinde, işin yapılmış olduğunun kanıtlanması gerekir. Ayrıca, davalıya tebliğ edilmiş olan fatura içeriğinin kesinleşmesi söz konusu olamaz. Faturanın deftere kaydı taşımanın gerçekleştiğine yalnızca karine teşkil eder. Bu karinenin aksinin ispatı her zaman olanaklıdır. Somut olayda, taraflar arasında temel ilişkide davalı tarafından davacının edimini yerine getirmediği savunulup uyuşmazlık konusu edildiğine göre, Dairemiz'in 2.6.2003 gün 234-5836 nolu ilamına yanlış anlam yüklenerek faturanın kesinleştiğinden söz edilmesi olanaklı değildir. Bu durumda, mahkemece, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, taraflar arasındaki temel ilişki olan taşıma ilişkisinde davacının edimini yerine getirip getirmediği hususunda ispat yükünün davacı da olduğu gözetilmek, davacıya ispat olanağı sağlanmak ve sonucuna göre karar verilmek gerekirken, yerinde bulunmayan yazılı gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü kararın davalı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 5.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
04-03-2009, 13:16 | #12 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu kararların içeriği mi farklı?
Karar içeriğinde açıkça şu yazıyor: "Faturanın deftere kaydı, taşımanın yapıldığına karine teşkil eder." Elbette ki karinenin aksi ispatlanabilir. Ben de zaten "karine" olacağını söylemiştim. Bildiğiniz gibi karine, aksi ispat edilinceye kadar geçerlidir. |
04-03-2009, 17:24 | #13 |
|
Saim bey; kararın o kısmında öyle bir ibare yazdığını ben de gördüm. YÜksek mahkeme davanın kabulüne dair verilen kararı bozmuştur.
Yerel mahkemenin karar dayanağında şu ifade geçmektedir: "......6.12.2000 tarihli 5600 USD lik fatura düzenlediği, faturanın davalı şirket defterine 10.12.2000 tarihinde kendileri hesabına borç, satıcılar hesabına alacak olarak kaydedildiği,....." Yani Yüksek mahkeme, yerel mahkemedenin bu nedenlere dayanarak verdiği kararını bozmuştur. Gerekçesi ise aynen şudur: "....Bu durumda, mahkemece, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, taraflar arasındaki temel ilişki olan taşıma ilişkisinde davacının edimini yerine getirip getirmediği hususunda ispat yükünün davacı da olduğu gözetilmek, davacıya ispat olanağı sağlanmak ve sonucuna göre karar verilmek gerekirken, yerinde bulunmayan yazılı gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir...." Sanırım bir çelişki var gibi. Ben mi yanlış yorumluyorum acaba. |
04-03-2009, 18:09 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Borcun mutabakata konu edilmesi, akdi ilişkinin ve özel bir durum yoksa teslimin de kabulü anlamına gelir. Bu ihtimalde karşı taraf "malı almadığını" ispatlamak yükü altına girer. Aydınlatıcı ilave için teşekkür ederim. |
06-03-2009, 19:38 | #15 |
|
[quote=Saim]Bu kararların içeriği mi farklı?
Saim Bey neden çelişkili bulduğum konusunu izah edebildim mi acaba. Bilginizi ve başka bir yargıtay kararı varsa bunu paylaşabilirseniz sevinirim. |
06-03-2009, 19:54 | #16 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, belirttiğiniz gibi kararın o bölümündeki ifade çelişkili. Dava konusu olayda bir şey karine olarak kabul edildikten sonra, artık o durumun aksini diğer taraf ispat etmek zorundadır. Bu hususta, karinenin aksini diğer tarafın ispatlamak zorunda kalacağına dair yüzlerce Yargıtay kararı vardır. Herhangi bir İçtihat programı kullanıyorsanız, kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Deftere kayıt ile ilgili de başka karar bulmanız mümkün. Eğer içtihat programınız yoksa ben pazartesi, eklerim. |
06-03-2009, 20:00 | #17 | |||||||||||||||||||
|
Karine ile ilgili bir karar ekliyorum. Biraz uzun ama, karinenin davadaki durumunu izah etmesi bakımından fikir verecektir.
|
12-03-2009, 16:41 | #18 | |||||||||||||||||||||||
|
SAİM BEY; BEN İÇTİHAT PROGRAMIMDAN BUNUNLA İLGİLİ BİR KARAR BULAMADIM. TİCARİ DEFTERE İŞLENDİĞİ TAKDİRDE MALLARIN DA TESLİM EDİLMİŞ SAYILACAĞAINA DAİR KARİNE HAKKINDA BİR KARAR GÖNDEREBİLİRSENİZ SEVİNİRİM. SAYGILARIMLA. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Ticari Defterler-Fatura-İspat | uskudarli80 | Meslektaşların Soruları | 7 | 07-01-2013 14:53 |
Fatura Ile Icra Takibi - açık fatura - ilamsız icra | Av. Aylin Kaya | Meslektaşların Soruları | 11 | 14-07-2009 21:35 |
Sadece Fatura Varsa İspat Nasil Olur | avzaferyamaner | Meslektaşların Soruları | 5 | 02-03-2009 00:21 |
borçlar hukuku,idare hukuku ,uluslararası hukuk,vergi hukuku | wellan | Ticari Duyurular | 0 | 05-09-2007 21:59 |
Elektronik Ticaretin Özel Hukuk Ve İspat Hukuku Boyutu | Admin | Hukuk Haberleri | 0 | 24-01-2002 20:06 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |