Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Eşlerin Aile Konutu Üzerindeki Hakları

Yanıt
Konu Notu: 4 oy, 4,50 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-06-2004, 18:10   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Eşlerin Aile Konutu Üzerindeki Hakları

Eşlerin Aile Konutu Üzerindeki Hakları

Medeni Kanunda yeni bir kavram olarak ortaya çıkan aile konutuna ilişkin düzenlemeler, kadının, boşanma veya eşin ölümü sonrasında, çocuklarıyla birlikte barınma sorunu ile karşılaşmasının önüne geçebilecek.

--------------------------------------------------------------------------------
Kocaeli Gazetesi
13/04/2004 Serpil ÖZOK
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Kocaeli) - Aile hukukuna 01.01.2002'den itibaren giren bir kavram olarak aile konutu hakkında eşlerin daha fazla bilgi sahibi olmaları gerektiği anlaşılıyor.

Aile konutu nedir? Eşlerin süreklilik gösterecek şekilde çocukları ile birlikte oturdukları ve yeni Türk Medeni Kanununa göre, eşlerin birlikte seçtikleri, yaşamlarını sürdürdükleri herkesçe bilinen ve belirlenebilen konuttur.

Yani aile konutu, aralarında resmi evlilik bağı kurulan eşlerin ergin olmayan, öz veya üvey evlatları ile birlikte oturdukları, barındıkları, iş hayatları, okul hayatları dışında günlük ortak yaşamlarını sürdürdükleri konuttur.

Eşlerin devamlılık arz etmeyen geçici evleri, yazlık veya yayla evi gibi belirli sürelerde kullandıkları evler, otel odaları, tekneler aile konutu olarak kabul edilemez.

Aile konutu yeni Türk Medeni Kanunu'nda adeta özel korumaya alınmış durumda.

* Her iki eş içinde aynı önemi taşıdığından, eşlerin birlikte seçmeleri gerekiyor. Tabii bu birlikte seçmeden anlaşılan mutlaka iki eşin birlikte hareket etmesi değil, önemli olan, bir eşin seçimine, diğer eşin muvafakat etmesi. Bu muvafakat açık veya örtülü olabilir... Yani eşlerden birisine ait veya diğer eşin kiraladığı bir dairede oturmayı kabul edebilirsiniz.

Evlilik birliğinde işler yolunda gittiği sürece farkına varmadığınız ayrıntılar, evlilik sarsılmaya başlayınca fark edilir ki en zorda kalınacak nokta (özellikle kadın açısından) aile konutundan yararlanmaya devam edip edilemeyeceğidir...

Boşanma durumunda aile konutu

Genellikle, aile konutunun maliki olan koca, evi terk ettikten sonra tapu kaydını anlaşmalı olarak üçüncü şahıslara devrederek veya kira akdini feshederek, geride kalan eş ve çocukların aile konutundan fiilen yararlanmalarına son verir.

Toplumumuzda sıkça karşılaşılan bir başka sorunda çocuksuz evliliklerde kocanın ölümünden sonra, kadının kocasının akrabalarıyla birlikte mirasçı olması halinde, aile konutu ve eşyalarının bu akrabalarla paylaşılması halidir.

* Sözleşme ile seçilebilecek mal rejimlerinde "paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı gibi" ölüm halinde geride kalan eşe, aile konutu ve eşyalar üzerinde üstün hak tanınmış, böylece eşin yıllardır oturduğu ev ve eşyalardan yararlanmaya devam etmesi düşünülmüştür.

* Eğer eşlerden birisine ait bir dairede oturuluyorsa, bu eş aile konutunu dilediği gibi satamaz, devredemez, satış vaadinde bulunamaz, bağışlayamaz, konutu ipotek ettiremez, başkasına intifa veya oturma hakkı tanıyamaz. Bu hukukumuz açısından yeni bir anlayıştır.

Çünkü mülkiyet gibi üstün bir hakkın kullanılmasına bir sınır getirilmiştir ki bu da diğer eşin açık rızasıdır.

O zaman örneğin kocasına ait bir dairede oturan kadın, tapu kütüğüne aile konutu şerhi verdirebilir. Bunun için muhtar veya yöneticiden alınan bir oturma belgesi, tapu kayıt örneği, evlilik cüzdanı ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğü'ne başvurmak yeterlidir.

Eğer bu şerh için iki eş birlikte başvurmuşlarsa şerhin kaldırılması içinde iki eşin birlikte başvurması gereklidir. Bu şerh olduğu sürece, konutun sahibi, diğer eşin rızası olmadıkça satış yapamayacaktır...

* Eğer kiralık bir ev söz konusu ise; örneğin kocanın imzaladığı bir kira akdini artık koca karısının rızası olmadan feshedemeyecektir, tek başına tahliye taahhüdünde bulunamayacaktır.

Bu nedenle ev sahipleri için tek eşin imzaladığı kira akitleri veya tahliye taahhütleri yeterli değildir, iki eşi birlikte muhatap almaları kendileri açısından uygun olacaktır.

Bu düzenleme ile ne sağlanacaktır?

Evlilik içinde eşlerden birinin (ki uygulamada bu genellikle koca olmaktadır) tek başına dilediği gibi davranması engellenecek, kadının çocuklarıyla birlikte barınma sorunu ile karşılaşmasının önüne geçilebilecektir...

Ama unutmayalım "...Evlilik birliği içinde yasaların tanıdığı haklardan yararlanmanın ilk koşulu resmi nikahla evli olmaktır..." (YS/BB)
Old 29-04-2006, 21:06   #2
galip uğur

 
Varsayılan Aİle Konutu Konusunda Karanlik Noktalar

Aile Konutu konusunda epey şeyler yazıldı çizildi. En yetkin kalemler görüş ortaya koydu. Ama, kanımca bir nokta var ki; kimse bu konuya değinmiyor.
Hukuk, ihtilafları çözen bir araç. Diye düşünürken, bir bakıyorsunuz hukuk, ihtilaf yaratan bir araç haline gelmiş.
Durduk yerde, "efendim burası aile konutu, şurası değil" diyerek aile içinde sorun çıkmaz. Aile içinde bir sorun çıkmıştır ki; 194 den medet umulmuştur. Öncelikle; yasada "özgülenen" deyimi geçiyor. Değişik bir ifade kullanırsak, yaklaşık olarak "özellikle (bu işe) ayırt edilen" anlamına gelir ki, bu sonuç eşler arasında bir konsensüs oluşturulmasıyla mümkündür. İnsanların adeta birbirine battığı bir ortamda konsensüs ne gezer? O zaman, diğer eşe rağmen, Tapu müdürlüğünün form dilekçesi ile başvurarak bir şerh konulması sağlanıyor. Ama bu zorunlu da değil, isteğe bağlı bir tasarruf. Çünkü; bu şerhin konulmaması durumunda bile, satılan bir konut üzerine bir dava dilekçesiyle talepte bulunularak "aile konutudur" iddiası ile "tedbir" konulabiliyor. Hem de daha duruşmalar başlamadan. Aylar boyu sürecek duruşmalar sonunda "aile konutu değildir" ya da "aile konutudur" şeklinde bir karar çıkacak. Aile konutu değildir diye karar çıkarsa, satın alanın bu konuda katlanmak zorunda kaldığı zararları kim tazmin edecek? Hadi diyelim ki aile konutudur şeklinde karar çıktı. Gerginliğin bu katreye geldiği ailedeki bağlar büyük bir olasılıkla kopma noktasına gelmiş ve boşanma ile sonuçlanmıştır. Bu durumda, daire üzerine konan tedbirle ilgili nasıl bir karar verilecektir? Tapunun eski sahibine tescilinin yapılması ile, satış nedeniyle ödenen haçlar ne olacaktır? Boşanma, devam eden "aile konutu davası"nı konusuz bırakmayacak mıdır?
Evet. İşte görüldüğü gibi; yasayı okuyup, onu sade bir şekilde yorumlamak işi bitirmiyor. Bu karanlık noktaları da irdeleyip, bu konuda neler yapılması gerektiğine de biraz eğilmek lazım diye düşünüyor, bu konuda değerli fikirleri olanların, bu fikirlerini kendilerine saklamadan bu forum alanında dile getirmelerini diliyorum. Böylelikle, hukuku ihtilaf yaratan bir araç olmaktan kurtarır, olması gerektiği gibi ihtilafları çözen bir araç durumuna getiririz.
Saygılarımla
Old 30-04-2006, 23:31   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Uğur

Evlilik birliği devam ederken,mülkiyete sahip olan eş aile konutu olan,ailenin yaşadığı evi eşin rızası olmadan satamaz.Yasaya aykırıdır.

Alıcı; aile konutu olduğunu bildiği bir evi,diğer eşin rızası olmadan alamaz. Yasaya aykırıdır.

Evlilik birliği devam ederken( boşanma davası olsa bile)evin maliki olmayan eş,diğer eşin rıza dışı aile konutunun satışını dava edebilir ve tapu iptalini isteyebilir. Yasaya uygundur.

Tapu iptal ve eski malik adına tesçil sonrası ,satış nedeniyle yapılan masrafların akıbeti,diğer tapu iptal ve tecil davalarından farklı olmamak gerekir.

Bu tür sorunlarla karşılaşmak istemeyen alıcılar aile konutu iddiası ile karşılaşmamak için (özellikle bankalar),mülkiyet ve ipotek vb.hak tesislerinde diğer eşin rızasını da başlangıçta alıyor.

Konu ile ilgili yargıtay kararları için:
http://www.turkhukuksitesi.com/showt...ht=aile+konutu

Saygılar
Old 01-05-2006, 11:41   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Yeni Medeni kanunun benimsediği "edinilmiş mallara katılım" rejimi, ciddi sıkıntıları da beraberinde getirmiştir. Bunda neredeyse herkes hemfikirdir.

Sadece ihtilaf aile konutuna bağlı doğmuyor, tüm edinilmiş varlıklarda ve özellikle banka hesplarında sıkıntı doğuyor.

Düşünsenize eşlerin birisi adına 2002 den sonra bir hesap açılıyor. Hesap 1.000.000 YTL diyelim. Eşin alacaklısı bu hesaba haciz koyuyor ve hepsini tahsil ediyor. Atı alan alıcı üsküdarı da geçiyor diyelim... Nolacak?

Veya bu 1.000.000 YTL nin yarısını alacaklı tahsil etmiyor diyelim. Geriye kalan yarısını bir başka alıcı, kalanın yarısını bir başka alacaklı icraen hazciz sonucu tahsil etti...

Nolacak? Bu işler iyice sıkıntılı.

Efendim dava açıp, yarısını eş geri alır demek çözüm değil. Türkiye'de kim kime kaptırdığını alabilmiş ki?
Old 01-05-2006, 17:42   #5
galip uğur

 
Varsayılan "aİle Konutu" Davalarindakİ Karanlik Noktalari Aydinlatalim

Sn.Av.Habibe Yılmaz Kayar;
Konuya ilişkin (aile konutu konusu) oldukça çalışma ve deneyiminizin bulunduğu kesin. Yukarıda 3 nolu mesajla yaptığınız belirlemelere de hiçbir itirazım yok. Aynen katılıyorum. Deneyimize güvenerek bir sorumu yinelemek isteğimi lütfen hoş görünüz.
Aile konutu davası sürüp giderken, yani bu konuda kesin bir sonuca varılamamışken, taraflar arasındaki boşanma davası sonuçlanıp kesinleşirse, Aile konutu davası "konusuz" bir dava durumuna gelmeyecek mi? Aile konutuna ilişkin dava dilekçesiyle talep edilen ve taşınmaz üzerine konulan "tedbir" de aynı şekilde davanın konusuz kalmasıyla kaldırılmış olmayacak mı? Yoksa; boşanma hükmünün kesinleşmesine rağmen "Aile Konutu" davası devam edecek midir? Bu durumda; (konut, aile konutudur kararı çıkarsa) dava açan taraf bu davadan ne kazanmış olacaktır?
Bu soruların cevabı yasada olmadığı gibi, araştırdığım litaratürde de bulunmamakta. Sadece yasa ve emsal kararlarda "evlilik birliğinin devam etmesi" bir ön koşul olarak dikkati çekiyor ama bu konuda sürüp giden, sonuçlanmamış onlarca dava var. Bu yüzden bu konuyu tartışmaya açmak istedim.
Teşekkür ve saygılarımla
Old 01-05-2006, 19:23   #6
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn.Uğur

Sn.Şükran Şıpka nın bildirdiğine göre :Kaynak İsviçre Medeni Kanunu düzenlemesinde Aile Konutu sadece evlilik sırasında değil,boşanma sonrasında da malik olmayan eşe koruma sağlayan bir şekilde düzenlenmiştir.

Yasakoyucu bu kısmı bize aktarmamıştır.Doğal olarak bu şekilde düzenleme nedeniyle bazı hukuksal sorunları da davet etmiştir.

Konuya ve sorulara donecek olur ısek:

1-Ilk bakısta boşanmanın kesınleşmesiyle birlikte aile konutu da hayatıyetını kaybedecegınden bu aile konutu tespiti taleplı davanın da konusuz kalması beklenır.

2-Fakat bazen,bu sonuç olmayabilr kanımca.Davanın sonuçlandırılması davacının menfaatıne olabılır.Örneğin aile konutu tespitı ve gayrımenkulun boşanılan eş üzerine tescili,ilamda belirtilen nafaka ve tazminatın guvencesı olabılecegı gıbı,mal rejimi tasfiyesine de konu edilebilecek bir değerdir.

Bunlar kişisel goruslerım..Yanılıyor olabılırım.Sorunuzu karsılayan Yargıtay kararına rastladığımda burada paylaşacagım.

Saygılar
Old 02-05-2006, 09:59   #7
galip uğur

 
Varsayılan

Sn.Av.Habibe Yılmaz Kayar:
İlginiz için çok teşekkür ederim,
Bu konu, daha doğrusu konunun arka perdesi olan, boşanmadan sonraki "Aile konutu" kavramı ülkemizde üzerinde beyin cimnastiği yapılmamış bir konu. İsviçrede de "boşanma sonrası aile konutu kavramı"nın sıra dışı bir konumda ele alındığı konusunda çok yüzeysel bir bilgim vardı. Yani ancak çok özel durumlarda, aile konutunun devamı söz konusu olabiliyor. Örneklendirmek gerekirse, küçük çocukların bulunması gibi çok önemli bir konu dikkat çekiyor. Eğer tanımı genellemek gerekirse, boşanmadan sonra, ailenin sona ermiş olması değil, yeni bir aile tipinin "bölünmüş aile tipinin" doğması gerekiyor.
Özetlemek gerekirse; uygulama alanı sınırlı ama bu yönde bir karar alınacaksa mutlaka tartışmasız ve çok haklı bir gerekçeye dayandırılmalıdır.
İzniniz olursa, konuya ilişkin görüşleri burada toplamaya devam edelim. Yasa ve gerekçesinde ele alınmayan konular toplum vicdanında şekillensin.
Saygılarımla
Old 18-05-2006, 19:24   #8
galip uğur

 
Varsayılan Aİle Konutu Konusunda İŞler Çok KariŞti

Aile konutu konusundaki tartışmaya katıldığımda, Yargıtay'da karar düzeltme aşamasında bir dava bulunmaktaydı. Bu davanın özelliği, bir yanda boşanma davası sürerken, başka bir kentte 8 yıldır ayrı yaşamını sürdürmekte olan (eş) boşanma davası daha açılmamışken konutuna yasal yollardan davet ettiği (eş)inin bu daveti kabul etmemesi ve boşanma davası açması sonucunda söz konusu konutu Ağustos 2002 tarihinde dolar hesabıyla satmıştır. Bu satışı öğrenen eş de, aile konutu iddiasıyla bir dava daha açmış, konutun üzerine tedbir koydurarak, satışın iptalini istemiştir. (As.Hk.M)
Aile Mahkemelerinin kurulmasıyla, dosyanın intikali yapılmış, Aile Mahkemesi, taleplerin çok yönlü oluşu nedeniyle davayı red etmiştir. Bu karar davacı tarafından Yargıtay'a gönderilmiş, Yargıtay tarafından bu tür davalara Aile Mahkemelerinin yetkili olduğuna karar verilmiştir.(Emsal Karar Yargıtay'ın sitesinde vardır, tamamiyle yetkili mahkemenin saptanması konusundadır.)
Söz konusu davada bu aşamaya kadar bir sorun yoktur. Kararlar doğru ve yerindedir.
Ancak; Yargıtay, emsal kararlarda olduğu gibi davaya bakmaya Aile Mahkemesinin yetkili olduğu konusunda karar vermekle yetinip, "Söz konusu konut aile konutu olduğuna göre" dememiş olsaydı. Zira; tüm emsal kararlarda, "Aile Konutu" kavramının "tartışmasız olması geretiği" konusu üzerinde önemle durulmakta, söz konusu davada ise; önüne gelen dosya, reddedilmiş bir dava dosyası olmasına rağmen, kendini yerel mahkeme yerine koyar gibi hüküm tesis etmekte, bu yolla da yerel mahkemenin kararlarını yönlendirmektedir.
Bu süreç içinde, boşanma davası da "boşanma" kararıyla sonuçlanmış olmasına rağmen, Aile konutu davasının konusuz kalması gerekirken, yerel mahkeme Yargıtay'ın vermiş olduğu "konut aile konutudur" mutalasına takılarak konutun "Aile Konutu" olduğuna ve yapılmış olan satışın iptaline karar vermiştir.
Yerel mahkemenin verdiği karar hatalıdır. Ancak hata anlatılanla sınırlı değildir. Bir önemli hata da, satışın Markla yapıldığı konusundaki yanlış tespittedir. Tanıkların ifadeleri satışın dolar hesabıyla yapıldığı yönünde iken, satışın mark hesabıyla yapıldığı, dahası 2002 yılı başında Markın tedavülden kalktığı gerçeğine rağmen, hayali mark değerleriyle satış bedelinin yarı yarıya aşağı çeklidiği de ayrı bir gerçektir.
Bu sonuç doğrultusunda, önce Yargıtay incelemesine gidilmiş, yerel mahkemenin kararının onanması sonucunda, haklı olarak karar düzeltmesi talebinde bulunulmuştur.
İşte bu noktada, Yargıtay'dan RED kararı çıkmıştır.
Şimdi: Bu noktada davacı davayı kazanmıştır. Ama dava ona ne kazandırmıştır?
Ben bu sorunun cevabını bulamadım. Lütfen bu konuda bilgisi olanlar bunu bana öğretsin.
Daha bitmedi. Bundan sonrası konusunda hiçbir yorum yapmadan, Yargıtay'ın karar ilamından aynen alıyorum:
"Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE ve aynı Kanununu değişik 442. Maddesi ile 5237 Sayılı Türk Ceza kanunun 52. maddesi gereğince taktiren 130 YTL para cezasının, harçlar kanunu uyarınca 25.10 YTL. ilam harcının karar düzeltme isteyene yüklenmesine, peşin harcın
mahsubuna oybirliğiyle karar verildi. 27.04.2006 (Prş)"

Bu aşamada bir de HUMK bakalım, 440 ve 442. Maddeleri ne diyor? YORUMSUZ
(Mülga: 26/9/2004 – 5236/20 md.)

MADDE 20.- Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 45 inci maddesinin son fıkrası,
440 ilâ 444 üncü maddeleri ile 449 uncu maddesinde yer alan "443 üncü madde mucibince" ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 22.- Bu Kanun 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girer.

İlgilenenler için tüm dosyayı açabilirim. Yalnız lütfen bu konuda birşeyler bilenler bana anlatsın.
Saygılarımla
Old 20-05-2006, 15:54   #9
empas

 
Varsayılan

Sayın GALİP uğur,"Aile konutu" konusundaki sorunuza ne kadar yardımcı olur bunu bilemem;ama,aynı konuyla ilgili olarak benim halen derdest bulunan bir davam var.Bunu paylaşmak isterdim.

Konu şöyle:İstanbul dışında ikamet eden karı-koca memur olan bir aile İstanbul'da (KİPTAŞ'tan)şirket hak sahipliği karşılığı olarak taksitle daire almışlar.Bu aile,2002 Yılı başlarında İstanbul'a taşınmaya karar veriyor.Fakat, dairelerinde kiracı oturmaktadır.Kiracıya rica ediyorlar ve kiracı sorun çıkarmadan tahliye ediyor.Ailemiz,2002 Yılı eylül ayı başlarında İstanbul'daki konutlarına taşınıyorlar.Konut,şirket hak sahipliğine bağlı olduğu için tapusuz.Ve Şirket hak sahipliği payı,dolayısıyla konut, kayden kadının üzerine yapılmış.Ve bu aile bu konutta 2003 Yılı nisan ayına kadar yaşıyor.Fakat, ailede sorunlar mevcut.Derken, sorunlar şidddetleniyor.Kadın konutu terk ediyor.Heyhat,konutta kalan adamcağız,öğreniyor ki,konut, 2002 Yılının ağustos ayında (Yani müşterek hayat tatil edilmezden yaklaşık sekiz ay öncesinden)kadın tarafından,çaktırmadan usulüne uygun olarak noter satış vadiyle,şirket nezdinde bir başka kişiye devredilmiş.Kocanın 2003 mayıs ayı başında haberi oluyor durumdan.Bu arada, kadın da kocası aleyhine boşanma davası açıyor.Adam da başka bir mahkemede, MK.194'e aykırılıktan ve de konutun müşterek gelirlerinden edinildiğinden bahisle ve ayrıca konutun devrinin muvazalı yapılmış olduğunu ileri sürerek hem karısı hem de konutu devralan şahıs aleyhine Aile Mahkemesinde terditli bir dava açıyor.(Yani:1.konutun 3.kişiye devrinin iptaliyle konut, müştereken edinildiği için kadınla adına müştereken kayıtlanması.Bu olmazsa 2.konuta yaptığı şu kadar ödemenin tarafına ödenmesi talepleriyle dava açıyor.)Adam, başka bir mahkemede aile konutuyla ilgili dava da açmış olduğunu boşanma davasının görüldüğü mahkemeye bildiriyor.Konut davasının görüldüğü mahkemeye de boşanma davasının sürdüğünü bildiriyor.Bu mahkemeden davanın boşanma davasıyla birleştirilmesini talep ediyor.Konut davasının görüldüğü mahkeme,hem görev hem de yetki bakımından davayı reddediyor.Adam yargıtay'a gidiyor.Yargıtay,görev yönünden kararı bozdu.Mehkeme bu kez,yetkisizlik kararı verdi.Dava yetkili mahkemede görülmeye başlandı.Bu hengamede boşanma davası boşanma hükmüyle neticelendi ve boşanma davasında temyize gidildi.Konut davası dosyası aslında karara çıkacak olgunluğa gelmişti.Fakat, mahkeme, boşanma davasının temyizden dönüşünün beklenmesine diye diye davayı erteledi.Boşanma davası temyizden geldi.Boşanma kesinleşti.Ve, boşanma davası kesinleştiğinden itibaren konut davasının ertelendiği tarih henüz gelmediğinden daha duruşmaya çıkılmadı.Bu arada,yetkili mahkeme tanıkları dinledi.Tüm deliller toplandı.Söz konusu konutun aile konutu olarak kullanıldığı kesinleşti.Fakat, konut davasının gören hakim,terditli taleplerin değerlendirilmesi için tarafların (karı-kocanın)gelir durumlarının,(konut taksitli ödemelerle edinildiği için)konuta yapılan ilk ödemelerin başladığı tarih itibariyle (yaklaşık beş yıllık) geriye dönük gelirlerinin tespiti için ara karar verdi.Biz, bunun mümkün olamayacağını,tarafların her ne kadar memur ise de,değişik gelirlerinin de bulunulduğunu,bunun ispatının çok zor olduğunu,davalı kadının tek bir tane bile delil sunamadığını belirttik ise de hakim arakararında direniyor.Mevcut delil durumuna göre karar verilmesini talep edeceğiz;ama korkuyoruz.Şu durumda n'olacak kaygıyla beklemekteyiz.Yargıtay'ın Bir İBK'sı var:"Her dava açıldığı durum ve şartlara göre görülür" diye. Hakim, bu ilkenin bu davada geçerli olmayacağını söyledi.Eee bu durumda,konutun üçüncü şahsa devrinin iptali konusuz kalacak.Çünkü artık ortada aile yok.Ama MK:194'ise iptalini öngörüyor.Kadın, davada bir tek olsun tanık dinletemedi,tanığı yok yani.Biz tam,4 tanık dinlettik.Bir de şu var önemli:Kadının konutu devrettiği şahısla beşbine yakın devirden önceki zamanlara ait cep tel görüşmesi var.Bunlar belgelerle kanıtlandı.Bütün sorun,konuta yapılan ödemelerde kimin ne kadar ödeme yaptığına kaldı.Konuta yapılan taksitli ödemelerin dekontlarını biz,sunduk.Ama banka sistemi gereği bu dekontlarda kadının adı yer alıyor.Kadında tek bir tane olsun dekont yok.Ama biz,kadının da ödeme yaptığını ve ödemesinin miktarını tanıklarla vesair delillerle kanıtladık.Hayli uzun oldu ama çok karmaşık bir konu..Merakla neticeyi bekliyoruz.Duruşma temmuzda.selamlarımla...
Old 20-05-2006, 16:04   #10
empas

 
Varsayılan

EK:Mesajımda unuttuğum bir şey olduğunu fark ettim.Eklemek istedim:Anlattığım olayda biz de konut, her ne kadar tapusuz ise de,KİPTAŞ denen şirket nezdinde,konut kaydına tetbir koydurduk.Tetbir halen devam etmekte.Bu olayda,konut tapusuz olduğu için, "şerh" müessesesinin de işlemeyeceğini düşünüyorum.Fakat, ilginçtir ki,hakim bir ara, sanki,konut tapusuz olduğu için aile konutu sayılamayacağı gibi kapalı da olsa bir kanaat de belirtti gibi.İşin içinde bu durum da var.Ben, konuyu gerçekten 3 yıldır araştırıyorum.Burada düşüncelerimden çok,olayı anlatmayı yeğledim.Gerekirse düşüncelerimi de aktarırım...saygılarımla...
Old 21-05-2006, 09:26   #11
galip uğur

 
Varsayılan

Sayın empas;
Sizin izlediğiniz dava ile benim dava arasında oldukça güçlü korelasyon bağlantısı var.
Aslında görüşüme aykırı ama, isterseniz benim 2.HD-E/K no.larını size vereyim, Emsal göstererek davayı 194'e göre mutlaka kazanırsınız. Kazanırsınız ama dava sonunda bir kazancınız olmaz.
Normal olanı;
Sizin davada benimkine göre farklı bir yön var. O da açık bir şekilde eşlerden ikisinin de konut üzerinde hakları olduğu görülüyor. Bu nedenle "katkı payı" talebi hakka ve hukuka en uygun olanı.
Yalnız benim anlayamadığım veya gözümden kaçan bir nokta var.
"Boşanma" davasında yetkili mahkemenin HUMK Md. 9'a göre saptanması, Aile konutunun da, yasada geçen "özgülenen" kavramına göre dolaylı olarak yine aynı yerde bulunması gerekiyor. Her iki davanın ayrı ayrı yerlerde görülmesini anlayamadım.
Benim dava ile ilgili olarak, ben de aynı hataya düştüm. Boşanma davası ile aile konutu davasını birleştirme talebinde bulunmam gerekiyordu.
Size kolaylıklar dilerim.
Saygılarımla
Old 21-05-2006, 22:59   #12
empas

 
Varsayılan

Sayın Galip UĞUR,ilginize teşekkür ederek başlamak istiyorum.

Ben,fark edeceğiniz gibi,bu aile konutu meselesi üzerine çok kafa yordum.Tabii kafa yormalarımız kendimize kalıyor.Doğru buluruz,hatalı ve/veya eksik buluruz;ama neticede malumunuz mevzuata teslim oluyoruz.

Önceki yazdıklarıma değindiğiniz hususlara gelirsem,"davayı kazanırsınız;ama dava sonunda bir kazancınız olmaz" biçiminde bir görüşünüz var.Eğer dava neticesinde,konutun 3.kişiye devrinin iptaliyle en azından katkı payını alma yönünde karar alabilirsem bu yeterli olacaktır.Tabii belirttiğiniz gibi, szin davadakinden farklı olarak benim, katkı payı talebim var.

Boşanma davası ile aile konutuyla ilgili davanın ayrı mahkemelerde açılmamış olması konusu,gerçekten uzun anlatımı gerekiriyor.Fakat,netice itibariyle şimdi aynı yer mahkemesinde görülmekte.

İlgili yargıtay kararlarını bildirirseniz elbette beklerim ve sevinirim.Benim edindiğim intiba o ki,hakim de işin içinden çıkamıyor.Anlattığım gibi,hakimle zaman zaman müzakerelerimiz olmakta.Davalı tarafın gıkı çıkacak durumda değil.Gerçekten hakkaniyete aykırı bir olgu var ortada.Bizim davada bütün mesele,katkı paylarının miktarına odaklanmış gibi.Ancak,bunun yanında,boşanma davası kesinleştiği için,aile konutunun akibetinin ne olacağı sorunu var.Daha önceki mesajımda da belirttiğim gibi "Her dava açıldığı durum ve şartlara göre görülür" İBK'sı bir yanda,hakimin bu konudaki kanaati öbür yanda.Belki de,konutun devrini iptal etmeksizin katkı payının ödenmesine karar çıkabilir.Ama bu kez de 194'ün hükmü n'olacak ? Aile konutu şerhi gündeme gelmedi.Bizim davada gelemez de bence.Çünkü,tapuya kayıtlı değil,nereye şerh verilmeliydi ? Öte yandan benim yorumuma göre devredilen aslında konut değil,şirket haksahipliğinin devri.Deyim yerindeyse konut, bu haksahipliğinin gölgesi gibi.

Bizim bir avantajımız daha var.Konutu devralan şahsın iyiniyet iddiasında bulunması mümkün değil.

Aslında konu çok boyutlu.Belirttiğim gibi,çok uzun izah gerektiriyor.Ama ana başlıklarıyla böyle.Gerek sizin davanızla gerekse benim dava ile ilgili olarak herhangi bir istişare talebiniz olursa memnuniyetle iştirak etmek isterim.

Tekrar teşekkür..ve selam ile...
Old 06-06-2006, 12:29   #13
galip uğur

 
Varsayılan Bu Konuda Avrupadan Çok İlerİyİz !

Bana göre temelden yanlış olan bazı yargı kararları beni bu konuda geniş araştırma yapmaya zorladı. Sonunda gördüm ki yargının kararlarında önemli yanlışlıklar var.
Hatalar yasama aşamasında başlıyor, yargı aşamasında, denize atılan taş örneği yayılarak büyüyor. Öncelikle, Avrupaya uyum sağlayacağız diye düzenlenen TMK 194'ün İsviçre MK.daki muadili denilen Md. 121 ile uzaktan yakından ilgisi yok. Bu maddeyi, orjinali olan üç dilden ve Türkçeye çevrilmiş şeklini yazının alt bölümünde izleyebilir ve bizim 194 ile karşılaştırabilirsiniz ki; sonuçta yukarıda belirttiğim gibi bizim 194'ün, İsviçrenin 121'ini fersah fersah aştığını görürsünüz.
Burada ilk göze çarpan; İsviçre yasası mülkiyet hakkı üzerine sınırlama getirmezken, bizim yasamızda, mülkiyet hakkına 194 ile adeta bir darbe indirilmiş olmasıdır.
Yasa; temel anlayışında bir ailenin varlığı söz konusu iken yapılabilecek düzenlemeleri ele almışken, Yargı bu konuda daha da ileri giderek, boşandığı ve artık bir yabancı olan kişinin ( ortada çocuk olmadığını da belirtelim) hatta; söz konusu konutun "Aile konutu" olup olmadığını bile tartışmadan mülkiyet hakkına darbe indirebilmekte, bu konuda yapılan karar düzeltme taleplerini bile haksız görebilmektedir. (İlgilenenlere ek bilgi verebilirim)

Art. 121
C. Wohnung der Familie
1 Ist ein Ehegatte wegen der Kinder oder aus anderen wichtigen Gründen auf die Wohnung der Familie angewiesen, so kann das Gericht ihm die Rechte und Pflichten aus dem Mietvertrag allein übertragen, sofern dies dem anderen billigerweise zugemutet werden kann.
2 Der bisherige Mieter haftet solidarisch für den Mietzins bis zum Zeitpunkt, in dem das Mietverhältnis gemäss Vertrag oder Gesetz endet oder beendet werden kann, höchstens aber während zweier Jahre; wird er für den Mietzins belangt, so kann er den bezahlten Betrag ratenweise in der Höhe des monatlichen Mietzinses mit den Unterhaltsbeiträgen, die er dem anderen Ehegatten schuldet, verrechnen.
3 Gehört die Wohnung der Familie einem Ehegatten, so kann das Gericht dem anderen unter den gleichen Voraussetzungen und gegen angemessene Entschädigung oder unter Anrechnung auf Unterhaltsbeiträge ein befristetes Wohnrecht einräumen. Wenn wichtige neue Tatsachen es erfordern, ist das Wohnrecht einzuschränken oder aufzuheben.
Art. 121

C. Logement de la famille
1 Lorsque la présence d’enfants ou d’autres motifs importants le justifient, le juge peut attribuer à l’un des époux les droits et les obligations qui résultent du contrat de bail portant sur le logement de la famille, pour autant que cette décision puisse raisonnablement être imposée à l’autre conjoint.
2 L’époux qui n’est plus locataire répond solidairement du loyer jusqu’à l’expiration du bail ou jusqu’au terme de congé prévu par le contrat ou la loi, mais dans tous les cas pour deux ans au plus; lorsque sa responsabilité a été engagée pour le paiement du loyer, il peut compenser le montant versé avec la contribution d’entretien due à son conjoint, par acomptes limités au montant du loyer mensuel.
3 Dans les mêmes conditions, le juge peut attribuer à l’un des époux un droit d’habitation de durée limitée sur le logement de la famille qui appartient à l’autre conjoint, moyennant une indemnité équitable ou une déduction équitable de la contribution d’entretien. Lorsque des faits nouveaux importants l’exigent, le droit d’habitation est restreint ou supprimé.
Art. 121

C. Abitazione familiare
1 Quando lo giustifichino la presenza di figli o altri gravi motivi, il giudice può attribuire a uno soltanto dei coniugi i diritti e gli obblighi risultanti da un contratto di locazione relativo all’abitazione familiare, purché si possa ragionevolmente esigerlo dall’altro coniuge.
2 Il coniuge ex locatario risponde solidalmente della pigione fino al momento in cui il rapporto di locazione cessa o può essere sciolto per contratto o per legge, ma in ogni caso durante due anni al massimo; ove fosse citato in giudizio per il canone di locazione, egli può compensare l’importo versato con il contributo di mantenimento dovuto all’altro coniuge, mediante rate equivalenti al canone mensile.
3 Se l’abitazione familiare appartiene a uno dei coniugi, il giudice può, alle medesime condizioni, attribuire all’altro un diritto d’abitazione, per una durata limitata e contro adeguata indennità o imputazione sul contributo di mantenimento. Il diritto d’abitazione è limitato o soppresso ove lo esigano fatti nuovi rilevanti.

Stato 27 dicembre 2005
121 AİLE KONUTU
¹ Çocukların varlığında veya diğer önemli sebepler geçerli sayıldığında hakim diğer eşe bu kararı akla yatkın bir şekilde kabul ettirmek suretiyle aile konutunun kirasını içeren kira kontratının neticeleri olan mecburiyetleri ve hakları eşlerden birine verebilir.
² Kanunda veya kontratta öngörülen fesih tarihinin sonuna kadar veya kontrat bitimine kadar kirayı karşılıklı ödemeye, kira ödemek için sorumluluk alındığında eşinin bakım katkılarıyla birlikte tutarda dengeleme yapılabilir ki, aylık kirada sınırlandırılmış bir hesapla bu olabilir.
3 Aynı şartlarda hakim çiftlerden birine, diğer eşe ait aile konutunda sınırlı bir oturma kararı verebilir. Bu dengeli bir aylık aracılığıyla veya bakım katkısında eşit bir indirilme olabilir. Yeniden zuhur edebilecek önemli şeylerde oturma hakkı sınırlandırılabilir veya ortadan kaldırılır.
(not: çeviride bir hata varsa, lütfen uyarınız.)
Old 06-06-2006, 12:42   #14
galip uğur

 
Varsayılan Bu Konuda Avrupadan Çok İlerİyİz !

Bana göre temelden yanlış olan bazı yargı kararları beni bu konuda geniş araştırma yapmaya zorladı. Sonunda gördüm ki yargının kararlarında önemli yanlışlıklar var.
Hatalar yasama aşamasında başlıyor, yargı aşamasında, denize atılan taş örneği yayılarak büyüyor. Öncelikle, Avrupaya uyum sağlayacağız diye düzenlenen TMK 194'ün İsviçre MK.daki muadili denilen Md. 121 ile uzaktan yakından ilgisi yok. Bu maddeyi, orjinali olan üç dilden ve Türkçeye çevrilmiş şeklini yazının alt bölümünde izleyebilir ve bizim 194 ile karşılaştırabilirsiniz ki; sonuçta yukarıda belirttiğim gibi bizim 194'ün, İsviçrenin 121'ini fersah fersah aştığını görürsünüz.
Burada ilk göze çarpan; İsviçre yasası mülkiyet hakkı üzerine sınırlama getirmezken, bizim yasamızda, mülkiyet hakkına 194 ile adeta bir darbe indirilmiş olmasıdır.
Yasa; temel anlayışında bir ailenin varlığı söz konusu iken yapılabilecek düzenlemeleri ele almışken, Yargı bu konuda daha da ileri giderek, boşandığı ve artık bir yabancı olan kişinin ( ortada çocuk olmadığını da belirtelim) hatta; söz konusu konutun "Aile konutu" olup olmadığını bile tartışmadan mülkiyet hakkına darbe indirebilmekte, bu konuda yapılan karar düzeltme taleplerini bile haksız görebilmektedir. (İlgilenenlere ek bilgi verebilirim)

Art. 121
C. Wohnung der Familie
1 Ist ein Ehegatte wegen der Kinder oder aus anderen wichtigen Gründen auf die Wohnung der Familie angewiesen, so kann das Gericht ihm die Rechte und Pflichten aus dem Mietvertrag allein übertragen, sofern dies dem anderen billigerweise zugemutet werden kann.
2 Der bisherige Mieter haftet solidarisch für den Mietzins bis zum Zeitpunkt, in dem das Mietverhältnis gemäss Vertrag oder Gesetz endet oder beendet werden kann, höchstens aber während zweier Jahre; wird er für den Mietzins belangt, so kann er den bezahlten Betrag ratenweise in der Höhe des monatlichen Mietzinses mit den Unterhaltsbeiträgen, die er dem anderen Ehegatten schuldet, verrechnen.
3 Gehört die Wohnung der Familie einem Ehegatten, so kann das Gericht dem anderen unter den gleichen Voraussetzungen und gegen angemessene Entschädigung oder unter Anrechnung auf Unterhaltsbeiträge ein befristetes Wohnrecht einräumen. Wenn wichtige neue Tatsachen es erfordern, ist das Wohnrecht einzuschränken oder aufzuheben.
Art. 121

C. Logement de la famille
1 Lorsque la présence d’enfants ou d’autres motifs importants le justifient, le juge peut attribuer à l’un des époux les droits et les obligations qui résultent du contrat de bail portant sur le logement de la famille, pour autant que cette décision puisse raisonnablement être imposée à l’autre conjoint.
2 L’époux qui n’est plus locataire répond solidairement du loyer jusqu’à l’expiration du bail ou jusqu’au terme de congé prévu par le contrat ou la loi, mais dans tous les cas pour deux ans au plus; lorsque sa responsabilité a été engagée pour le paiement du loyer, il peut compenser le montant versé avec la contribution d’entretien due à son conjoint, par acomptes limités au montant du loyer mensuel.
3 Dans les mêmes conditions, le juge peut attribuer à l’un des époux un droit d’habitation de durée limitée sur le logement de la famille qui appartient à l’autre conjoint, moyennant une indemnité équitable ou une déduction équitable de la contribution d’entretien. Lorsque des faits nouveaux importants l’exigent, le droit d’habitation est restreint ou supprimé.
Art. 121

C. Abitazione familiare
1 Quando lo giustifichino la presenza di figli o altri gravi motivi, il giudice può attribuire a uno soltanto dei coniugi i diritti e gli obblighi risultanti da un contratto di locazione relativo all’abitazione familiare, purché si possa ragionevolmente esigerlo dall’altro coniuge.
2 Il coniuge ex locatario risponde solidalmente della pigione fino al momento in cui il rapporto di locazione cessa o può essere sciolto per contratto o per legge, ma in ogni caso durante due anni al massimo; ove fosse citato in giudizio per il canone di locazione, egli può compensare l’importo versato con il contributo di mantenimento dovuto all’altro coniuge, mediante rate equivalenti al canone mensile.
3 Se l’abitazione familiare appartiene a uno dei coniugi, il giudice può, alle medesime condizioni, attribuire all’altro un diritto d’abitazione, per una durata limitata e contro adeguata indennità o imputazione sul contributo di mantenimento. Il diritto d’abitazione è limitato o soppresso ove lo esigano fatti nuovi rilevanti.

Stato 27 dicembre 2005
121 AİLE KONUTU
¹ Çocukların varlığında veya diğer önemli sebepler geçerli sayıldığında hakim diğer eşe bu kararı akla yatkın bir şekilde kabul ettirmek suretiyle aile konutunun kirasını içeren kira kontratının neticeleri olan mecburiyetleri ve hakları eşlerden birine verebilir.
² Kanunda veya kontratta öngörülen fesih tarihinin sonuna kadar veya kontrat bitimine kadar kirayı karşılıklı ödemeye, kira ödemek için sorumluluk alındığında eşinin bakım katkılarıyla birlikte tutarda dengeleme yapılabilir ki, aylık kirada sınırlandırılmış bir hesapla bu olabilir.
3 Aynı şartlarda hakim çiftlerden birine, diğer eşe ait aile konutunda sınırlı bir oturma kararı verebilir. Bu dengeli bir aylık aracılığıyla veya bakım katkısında eşit bir indirilme olabilir. Yeniden zuhur edebilecek önemli şeylerde oturma hakkı sınırlandırılabilir veya ortadan kaldırılır.
(not: çeviride bir hata varsa, lütfen uyarınız.)
Old 28-12-2007, 17:07   #15
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Aile konutu düzenlemesinin kaynağı İsviçre Medeni Kanunu'dur. Bu kanundaki düzenlemeyle aile konutu kurumu şerhe gerek kalmadan işlerken Türkiye'de şerh açıklayıcı etkiye sahip olmasına karşın Yargıtay kurucu etkiye sahipmiş gibi kararlar vererek yasaya aykırı bir içtihat oluşturmaktadır, bu durum ise bir yetki gasbı örneğidir.

Yasa aile konutu düzenlemesiyle malik olan kişi eşinin rızası olmadan devrederse bu devrin geçersizliği yoluyla kadın ve ailenin mağdur olmamasını amaçlamıştır. Bu nedenle de malik eşin işlem yaptığı kişinin iyi veya kötü niyeti şerhin yokluğu halinde dahi önemli değildir.

Sadece amaçsal yorumla değil yasanın diğer hükümleriyle de bu sonuca varılır. Bu kişiye 1023. madde hükümlerinin uygulanacağı iddia ediliyor ama olanaklı değildir, çünkü bu kişi 1023. madde anlamında 3. kişi değil 2. kişidir. Malik eşin işlem yaptığı 2. kişi bir başkasına devrederse işte bu kişinin iyi niyetli olup olmadığı şerhin yokluğu halinde önem taşımaktadır.

2. kişinin iyi niyetinin öneli olabilmesi yasanın açıkça hüküm getirmesine bağlıdır. Çünkü TMK 3. maddeye göre yasanın iyi niyete sonuç bağladığı hallerde iyi niyet asıldır.

Yargıtay bu kuralları yok sayarak 2. kişinin iyi niyetini varsayarak devri geçersiz saymakta ve aile konutu kurumunu işlevsizleştirmektedir.

Bu konuda ayrıntılı bilgi için Şafak Parlak, Eşlerin Hukuksal İşlemleri, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Medeni Hukuk Yüksek Lisans Tezi, 2007
Old 28-12-2007, 22:52   #16
hukukun-üstünlüğü

 
Varsayılan

MK MD 193; [kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça eşlerden her biri diğeri ve 3. kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabilirler.] Bu genel kuralın istisnaları vardır ve bu istisnalardan biri de aile konutuna ilişkin işlemlerdir.Aile konutu mk 194 te düzenlenmiştir ve bu madde ile amaçlanan eşlerden birinin diğer eşin katılımı olmaksızın aile konutuna ilişkin hukuki işlemleri yapamamasıdır.Burada aile bireylerine ilişkin genel bir koruma var.Ayrıca mk. md. 194 fıkra 3 ile aile konutunun maliki olmayan eşe tapu kütüğüne konutla ilgili şerhin verilmesine ilişkin talep hakkı verilmiştir.Bu fıkra hükmü ile amaçlanan bence,3. kişinin iyiniyet iddiasını tapu siciliyle önceden bertaraf etmektir.Bu şerh verilmese de 3. kişi hak sahibi olamayacaktır fakat taşınmazın aile konutu olduğuna dair ispat yükümlülüğü ortaya çıkacaktır.Eş,konutun aile konutu olduğunu ispat etmesiyle 3. kişinin iyiniyetini bertaraf edebilecektir. İşte kanun koyucu eşi bu yükümlülük altına girmeksizin şerh vererek 3. kişinin iyiniyetini önceden bertaraf edebilme imkanı tanımıştır.

Kanunu bu şekilde yorumlamak,aile konutuna ilişkin hukuksal amacın gerçekleştirilmesi açısından daha doğru olacaktır.
Old 29-12-2007, 18:40   #17
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

Duygusal olarak birbirine yabancılaşmış da olsa onlar hukuk önünde eştir, evlilik bağıyla bağlıdır. Bu bağ sona erene dek yasanın tanıdığı haklardan yararlanmalarından daha doğal bir şey olamaz.
Old 29-12-2007, 23:15   #18
galip uğur

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Özge Yücel
Duygusal olarak birbirine yabancılaşmış da olsa onlar hukuk önünde eştir, evlilik bağıyla bağlıdır. Bu bağ sona erene dek yasanın tanıdığı haklardan yararlanmalarından daha doğal bir şey olamaz.
Sayın Özge Yücel;
Görüşünüze katılmamak mümkün değil. Ancak benim kast ettiğim; Yasal olarak boşanmaları kesinleşmiş kişilerden birine Md. 194 ile belirgin bir menfaat temin edildiğidir. Meğer ki orta yerde bir adli hata bulunduğu iddia edilse bile bu bir gerçektir ve yaşama geçmiştir.
Yani evlilik bağı sona ermiş ama sanki evli imiş gibi yasadan yararlanmıştır.
Söz konusu olay, sizin de görüşlerinize uymamaktadır diye düşünüyorum.
Saygılarımla
Old 29-12-2007, 23:18   #19
hukukun-üstünlüğü

 
Varsayılan

Evlilik birliği bir borçlar hukuku sözleşmesi mi ki fesholunup geçmişe etkili olarak ortadan kalksın.Bu düşünceyi yadırgamamak elde değil.Sizin düşüncenizin bir an için geçerli olduğunu varsayalım,o zaman boşanma ile birlikte nafaka da vermemek gerek,yoksul kalan kişiden bize ne değil mi,sonuçta boşanma ile ortada eş falan kalmadı,artık eş değiller.Boşanma sonucunda mağdur olan eşi ve çocukları nasıl koruyacağız?

Hukuk vicdanı,sizin iradenize yol vermez,ki kanun koyucuda koyduğu kanunlarla vermiyor zaten.Kanunun taşıdığı ruha karşı değilim demekle olmuyor düşüncelerinizin de karşı olmadığınız ruha uygun olması lazım.Düşünelim kusuruyla boşanmaya neden olmuş ve tapuda aile konutunun maliki olan eş,kanunda bu müessese olmasaydı eğer,boşanma sonucu mağdur olmuş eş ve varsa çocukların barındığı yuvayı(aile konutunu) bir başkasına satıp devredecekti.Peki bu noktada oluşan mağduriyeti nasıl giderecektik?

Evet boşanma sonucunda belki duygusal açıdan birbirine yabancılaşmış iki eş olabilir,ancak bu durum,kişilerin evlenerek kurulmasına yol açtıkları ailenin yükümlerini ortadan kaldırmaz.Madem ki kurdun bu aileyi boşanarak sorumluluktan kaçamazsın.Buna hukuk izin vermez.
Old 30-12-2007, 00:39   #20
galip uğur

 
Varsayılan

Sayın
Hukukun Üstünlüğü;
Md. 194 konu olarak "eş"leri alıyor. Boşanan kişileri değil. Boşanan kişilerin nafaka, maddi ve manevi tazminat (talep etme) hakları var. Yani talep edecekler, yargı taleplerini haklı bulursa nafaka ve/veya tazminata hükmedecek. Dolayısıyla, iki konu birbirinden çok farklı, benzetme yaparak boşanmış bir kişinin 194 ile haklılığını ispatlayamazsınız.
Gelelim yasanın ruhuna. Yasa yaklaşık olarak şöyle diyor; "eşlerin birlikte yaşamlarını sürdürdükleri konut aile konutudur" Peki hemen bir soru soralım: "Eşler boşandıktan sonra da aynı yerde yaşamaya devam edebilirler mi?" Hileli boşanmalar dışında bu soruya verilecek yanıt herhalde "Hayır" olacaktır.
İşte "hukukun vicdanı"na bundan sonrası için önemli bir görev düşüyor. Sapla samanın karıştığı yer herhalde burası olmalı.
Bir noktayı daha eklemem gerekiyor. Yargıtay 2.HD nin bir kararında "194. madde evlilik süresince aktif bir maddedir" denilmektedir. Bana göre son derece doğrudur. Gelin görün ki, eğer yukarıda yazdıklarımı dikkatlice okuduysanız, evliliğin bittiği yerde aile konutuna hükmedilmiş ve yıllarca süren olay tam anlamıyla arap saçına dönmüştür. Şu andaki durumu sorarsanız, davalar hala devam ediyor ve bitecek gibi de görünmüyor.
Saygılarımla
Old 30-08-2014, 12:32   #21
iyakupoglu

 
Varsayılan

Konuya ilgi duyan bir üye olarak, düşündürücü yorumlarınız ve asil davranışlarınızdan ötürü size teşekkür ve saygılarımı sunuyorum.
Old 31-08-2014, 14:07   #22
galip uğur

 
Varsayılan

Sayın
iyakupoglu:

Uzun bir aradan sonra konu ile ilgili bir mesaj almanın mutluluğunu yaşıyorum. Üstelik bir de "teşekkür" ile ödül almak ayrı bir keyif veriyor.

Sizin teşekkürünüzle birlikte sitede "referans" verebilir üye özelliği kazanmış olmam da gurur verici. Bu gururu bana kazandırdığınız için ben de size teşekkür ederim.

"Aile Konutu" başlığı altında yer alabilecek çok geniş bir repertuara sahip oldum. Üstelik bu repertuarı yaşayarak kazandığım için bu konuda çalışmayı düşünenlere önemli bir esin kaynağı olacağını düşünüyorum. Eğer bu konuda çalışmayı düşünürseniz elimde olan tüm dokümanları severek paylaşırım.

Şu kadarını hemen ilave edeyim ki; bu serüven 2002 yılında başlamış, geniş bir zaman dilimine yayılarak günümüze kadar devam ettiği gibi, daha uzun bir süre de devam edecekmiş gibi görünüyor. Bu kısa açıklama bile hukukun bu konuda ne kadar "ACİZ" olduğunu gösteriyor diye düşünüyorum.

Saygılarımla
Old 09-09-2014, 15:02   #23
recep

 
Varsayılan

Benim de bu hususta bir problemim var.
Taraflar arasında boşanma davası devam etmekte ve davalı kadın boşanmak istememektedir.
Davacı eş ise aile konutu olan ve TOKİ'den alınan konutu daha ilk günden bir akrabasının adına yapmış ve nitekim boşanma davası açılmadan önce söz konusu evin tapusu 3. şahıs adına çıkmıştır. Şimdi ise söz konusu evde tedbir kararına istinaden müvekkil oturmakta olup 3. şahıs tahliye amacı ile müvekkile icra emri göndermiştir. Benim sorunum şu;
1- Aile Konutu dolayısıyla Tapu İptali ve Tescil davası mı açmalıyım(Aile Mahkemesinde)
2- BK uyarınca muvaza nedeniyle tapu iptali ve tescil davası mı açmalıyım (Asliye Hukuk Mahkemesinde )
Old 10-09-2014, 09:43   #24
galip uğur

 
Varsayılan Muvazaa mı, Aile Konutu mu?

Sayın
Recep Akdağ


Anlattığınızdan anlaşılan, davalı eş (kadın) in vekili durumundasınız.
Müvekkiliniz için alınan tedbir kararı kesinleşmiş ve gerekçeli kararda önemli dayanaklar varsa (özellikle tapunun üçüncü şahıs adına çıkarıldığı konusunda yazılı bir delil varsa) bir adım öndesiniz demektir.


Bu durumda yapılacak iş; muvazaa nedeniyle tapu iptal davası açmaktır. Ancak muvazaa davasının çok önemli bir sakıncası da vardır. Özellikle ailenin devamı konusunda bir ümit varsa, muvazaa nedeniyle tescilde % 15 dolayında bir harç söz konusudur. (listenin 19. sırasında) Bu da devam edecek aile için önemli bir risk oluşturacaktır.


Eğer "aile konutu" gerekçesiyle dava açarsanız, "aile konutunun eşin bilgisi dışında üçüncü kişiye devri" gerekçesine dayanacak şekilde dilekçe yazmanız gerekir. Bu durumda tapu harcı yalnızca 81 TL dir. Burada dikkat edilecek özellik, gerekçeli karara "muvazaa" kelimesinin işlenmemesidir. Zira bu durum karşısında tapu müdürlükleri göz yaşına bakmaksızın 19. sırayı uygulamaktadır.


Size kolaylıklar dilerim.
Old 10-09-2014, 15:31   #25
recep

 
Varsayılan

Öncelikle cevabınız için teşekkür ederim.
Benden kaynaklanan bir bilgi eksikliği oldu. Cevabınızda "Müvekkiliniz için alınan tedbir kararı kesinleşmiş ve gerekçeli kararda önemli dayanaklar varsa (özellikle tapunun üçüncü şahıs adına çıkarıldığı konusunda yazılı bir delil varsa) bir adım öndesiniz demektir." demişsiniz. Buradaki tedbir kararı 6283 sayılı kanun uyarınca verilen evden uzaklaştırma ve evin kadına tahsisine ilişkin bir karar olup diğer bir aile mahkemesince verilmiştir.
Yine bir diğer hususta evin ilk aşamasından itibaren 3. kişi adına kayıtlı olmasıdır. Yani davacı erkek evi alırken 3. kişi adına tapuda kayıt ettirmiştir. Evi herhangi bir şekilde alıp-satmamıştır. Bu bakımdan hangi dava beni daha kesin sonuca götürür acaba merak ediyorum.
Old 10-09-2014, 18:43   #26
galip uğur

 
Varsayılan Bir Adım Öne Geçmek Önemli...

Sayın
Recep Akdağ;


Önerilerimin yine de arkasındayım. Ancak bir farkla. Şu anda bir adım önde değilsiniz. Bu bakımdan öncelikle bir adım öne geçmenin yollarını aramanız gerekir. Gelişmelerden, açıkladıklarınız dışında bir ayrıntıya sahip olmadığım için daha fazla açıklama yapmakta kendimi yetkili görmüyorum. Umarım bir adım öne geçecek kanıtlar elinizdedir veya elde edebilecek durumdasınızdır.


Size çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.
Old 09-11-2015, 11:07   #27
av. canan0

 
Varsayılan aile konutu problemi

Sayın meslektaşlarım, ben de yukarıdaki açıklamaları büyük bir keyifle okudum. benim elimde de bir problem var ve Yargıtay kararlarına bakınca da aile konutu davası açamam gibi geliyor. sorunum şu:
müvekkil hükümlü ve cezaevinde. karısı da müşterek yaşadıkları evi sattı ve taşındı. ancak o ev aile konutu tanımını karşılayan bir evdi. yalnız tapuda bu konuda şerh yoktu. Müvekkil kendi adına olan evi 2005 yılında karısına satış yapmış. aslında gerçek satış değil, kadın ev hanımı. 2014'te de adam cezaevindeyken kadın hiçbir şekilde olurunu almadan aile konutunu satmış gitmiş. evlilik devam ediyor. ancak alan kişilerin kötüniyetli olup olmadıklarını kanıtlayamıyorum. bulduğum kararlarda da hep 3. kişinin kötüniyetli olması halinde tapu iptal edilir diyor. bu durumda tapu iptali ve aile konutu şerhi tesisi davası açamam gibi geliyor. bir yandan da katkı payı alacağı davası açayım dedim. ama zaten 2005 yılında adam kadına satmış, yani bu ne perhiz bu ne lahana turşunu diyebilir mahkeme. bir de evlilik halen devam ediyor tabi.
bana değerli görüşlerinizle fikir verirseniz çok makbule geçecek.
şimdiden teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.
Old 29-01-2018, 16:48   #28
stj. Avukat261

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan galip uğur
Sayın
iyakupoglu:

Uzun bir aradan sonra konu ile ilgili bir mesaj almanın mutluluğunu yaşıyorum. Üstelik bir de "teşekkür" ile ödül almak ayrı bir keyif veriyor.

Sizin teşekkürünüzle birlikte sitede "referans" verebilir üye özelliği kazanmış olmam da gurur verici. Bu gururu bana kazandırdığınız için ben de size teşekkür ederim.

"Aile Konutu" başlığı altında yer alabilecek çok geniş bir repertuara sahip oldum. Üstelik bu repertuarı yaşayarak kazandığım için bu konuda çalışmayı düşünenlere önemli bir esin kaynağı olacağını düşünüyorum. Eğer bu konuda çalışmayı düşünürseniz elimde olan tüm dokümanları severek paylaşırım.

Şu kadarını hemen ilave edeyim ki; bu serüven 2002 yılında başlamış, geniş bir zaman dilimine yayılarak günümüze kadar devam ettiği gibi, daha uzun bir süre de devam edecekmiş gibi görünüyor. Bu kısa açıklama bile hukukun bu konuda ne kadar "ACİZ" olduğunu gösteriyor diye düşünüyorum.

Saygılarımla
Selamlar Sn.Galip Bey
Benim de boşanma aşamasındaki bir müvekkilimin aile konutu hakkında bir uyuşmazılığı çıktı. Yerel mahkeme boşanmalarına hükmetti dosya şimdi temyiz aşamasında ancak eşlerin aile konutu davalının mülkiyetinde ve şuanda orayı kiraya verdi. Öncelikle bu kiradan hakkımızı alabilmek için hangi yolu izlememiz gerekir ve davalı bu konutun mülkiyetini elinden çıkarmadan önce boşanma davasının devam ettiği mahkemeden tedbir istememiz yerinde bir talep mi olur? Bir de bu konuda sahip olduğunuz yargıtay Kararı vs. dökümanları paylaşabilme ihtimaliniz varsa çok sevinirim.
Şimdiden teşekkür ederim.
SAygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Aile Konutu Yargıtay Kararları Av.Habibe YILMAZ KAYAR Aile Hukuku Çalışma Grubu 54 12-11-2019 21:55
Aile Konutu Şerhi berrin leyla Meslektaşların Soruları 21 05-03-2015 16:18
Aile Konutu - Hükmün İşleyişi Av. Hulusi Metin Meslektaşların Soruları 12 30-03-2012 12:06
Aile Konutu Şerhi Avukat Kamer Akgül Meslektaşların Soruları 8 17-07-2009 12:38
Aile Konutu Şerhi Avukat Kamer Akgül Meslektaşların Soruları 9 20-02-2007 22:49


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10580397 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.