17-09-2007, 19:50 | #1 |
|
Bazen Ağlamak Geçer İçimden Benim de...
Kastamonu'da yerel bir gazeteye yazı yazmaktayım bazılarını sizlerle paylaşmak isterim.Bunlardan biri :
BAZEN AĞLAMAK GEÇER İÇİMDEN BENİM DE... İnsan memleketini neden sever? Gidecek başka bir yeri yoktur da ondan! Gidilip görülmesi gereken yerler vardır elbet yeryüzünde… Bunların başında doğasıyla, havasıyla, deniziyle, insanıyla memleket gibi memleket Kastamonu vardır belki de… Bir temmuz sıcağında deniz kıyısında olmak var, Abana’da..Düşler kurmak, küçük bir tekne ile mavi sularda kaybolmak… Cide’nin deniz kokan kahvelerinde oturmak, Rıfat Ilgaz’ı anmak var dostlarla… martı seslerini dinlemek… Saat Kulesi’ nde kahveni yudumlarken yakıcı serinliği hissetmek var dudaklarında delicesine… Ya da uzaklaşmak var insanlardan Ilgaz’a çıkıp kendince şiirler okumak var… ‘’Dağ başlarında Taş gibi olmak güzel şey Öyle sessiz ve kendi halinde…’’ Bazen ağlamak geçer içimden benim de Kastamonu’dan uzak olmayan anlayamaz Hele de aşık değilse benim kadar memleketine… Bizim hiç tango, salsa yapan gençlerimiz, sabahlara kadar caz eşliğinde ellerinde şampanyalarla doğum gününü kutlayan insanlarımız olmadı. Biz hiç dansöz oynatmadık masamızda, bizim hiç Çiçek Pasajımız olmadı… Bizim tarlada çalışmaktan elleri nasır tutmuş analarımız, fabrikadaki makineye iki parmağını vermiş babalarımız oldu hep. Biz sevgiyi yalancı masalarda değil; bu güzel ana babalarda bulduk. Eğlenmek için gideceğimiz bir tiyatromuz da olmadı çoğu zaman. İki oda arasındaki sıcaklık farkının otuz beş dereceyi bulduğu odalarda hatıralar dinleyip, güldük hep… Beş yıldızlı bir otelin kumarhanesinde sabahlamadık, ya da bembeyaz çarşaflar üzerinde yatmadık. Çaldığımız her kapının ardında, birbirimizi tanımasak bile bir parça ekmeğini paylaşacak, naftalin kokulu yataklarında yatıracak insanlarımız oldu bizim… Kısacası, sevgimizi kavgamızı, aşkımızı yalansız yaşadık ve hep bundan gurur duyduk… Bazen ağlamak geçer içimden benim de Kastamonu’dan uzak olmayan anlayamaz Hele de aşık değilse benim kadar memleketine… |
06-11-2007, 00:29 | #2 |
|
Tebrik ederim Burak, çok güzel bir yazı..
|
15-11-2007, 17:33 | #3 |
|
Bence yazdığınız yazıların bir kopyalarını buradan yayınlayabilirsiniz.. Size bu nasıl bir zahmet verir bilmem ama bizim için büyük bir zevk olacağından eminim..
Sevgi ile gülümseyin.. |
30-12-2007, 12:24 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Kusura bakmayın uzun süredir siteye giremediğim için mesajınızı okuyamadım. Bu alanda yazılarımı yayınlayacağim. İlginizden dolayı çok teşekkr ederim |
31-12-2007, 01:16 | #5 |
|
O zaman bekleyiş bitecek, yazılarınız ile buluşabileceğiz.. Harika bir haber bu.. Teşekkür ederim...
|
17-02-2008, 19:18 | #6 |
|
Bir Sen Kaldın Her Şeyden Geriye
Korkunun belki… Kim bilir, belki de yalan sevgilerin vurup geçtiği gönlümün buruk, mağrur ve hüzünlü birer el yazısıydı şiirlerim. Sevmenin çok ötesindeydim, delikanlı sevdaların gerisinde. Mutlu olmak acıtıyordu yüreğimi, bin sevdim; öyle sandım, bir ağladım… Hatalarım oldu, benliğimle çeliştiğim, ah bir geriye dönebilsem dediğim, çok sevda yaşadım, yaşadım sandım, yalanları, sahteleri doldurdum hep kalbimin en derin yerine. İstemediğim, istemediğin şeyler yaşadım vaktiyle… İşte bugün bu yüzden karşına çıkıp haykıramayışım, işte bugün bu yüzden böyle uzak duruşum, ve işte bu yüzden böylesine çaresiz oluşum… Umutsuz düşler gördüm hep, hayallerimin esas oğlanı yaptım seni, gönül gözümde doğdun, koştun, gezindin durdun… Kimi zaman çocuktun, kimi zaman büyüttüm, kimi zaman yanağımı okşadın, ağladın, güldün… Bir tek suretini değiştiremedim, tüm gerçekliğinle, tüm sahteliğinle hep karşımdaydın öylece. Ve ben hep durdum ve seni izledim bir kenarda, Öylesine sessizce, kendi halinde… Kitaplar arasında mektupların dolaştığı, bakışmalarla geçen iki liseli gencin gizli saklı öyküsü değildi bu. Büyümüştük artık, yirmi ikimdeydim, ömrümün çocuk değil, en delikanlı, en heyecanlı yıllarındaydım. Yalanları silmiştim, sahte bakışlara, gizli sevişmelere yer yoktu hayatımda. Alabildiğine yaşıyor, alabildiğine seviyordum. Seni memleketim gibi, yattığım yatak gibi, verdiğim kavgam gibi, sevdam gibi sevdim… Mutluluğun ete kemiğe bürünmüş hali, Sevginin boylu boyunca uzandığı o büyük vadi. Anlamadın… Anlaşılamadım… Ve bugün hala, her şeye rağmen küçük bir serçe sol yanımda çırpınıyorsa, ayakta isem, hala türküler dinleyip hüzünleniyorsam, penceremden içeri pervasızca süzülen rüzgar beni titretiyorsa ve bu gecenin sabaha çalan alaca karanlığında hayatın tüm kötülüklerine, kırılmışlığına, aldanışlarına ve umutsuz sevgilere inat gülümseyebiliyorsam bil ki karşımdaki boş sandalyede oturmuş bana bakıyorsun, bil ki elini uzattığında bana uzanabileceksin… Ve artık biliyorum ki elimi uzattığımda sen olmayacaksın… ( On dört şubatı ‘’sevgililer günü bir Hıristiyanlık adetidir’’ diyenlere inat o günün mutluluğunu, heyecanını yaşamayı bilen, aşkın, sevginin dini, zamanı ve mekanı olmadığını düşünenlere…) |
05-03-2008, 19:38 | #7 |
|
ONLARI GÖREN VAR MI ?
Mevsim kışa dönmüştü, küçük kız ‘’Güneş’’ yoktu artık, geceydi… Ve günler sonra yeni bir Güneş gözlerini açtı yepyeni bir dünyaya. Vatanıma… * Ana kuzusu Mehmetçikler uğurladık Kuzey Irak’a, ağıtlarla, gözyaşlarıyla. Belki 20, belki 21 yaşlarındaydılar, küçücüktüler Bıyıkları yeni yeni terliyordu henüz… Sırtlarında otuz kilo yük, Bir de bu yaşta bu kutsal görevi yerine getirmenin sorumluluğu çöküyordu omuzlarına. Her şeyin bilincindeydiler. Soğuk, kar, kış yoktu onlara Yalnızca vatan vardı, bir de bu kutsal sevda… Ölümsüz bedenler uğurladık Kuzey Irak’a ağıtlarla, gözyaşlarıyla. Ölüm yoktu onlara, korkmuyorlardı. Kim bilir… Bıraktıkları anaları, eşleri, kardeşleri vardı geride. Dostları, arkadaşları vardı. Her şey, herkes öldü onlar için o an Yaşayan yalnızca bu vatan vardı, bir de bu kutsal sevda… Aslan gibi yiğitler uğurladık Kuzey Irak’a ağıtlarla, gözyaşlarıyla. Alınyazılarına vatan ve bayrak, belki de şehitlik yazılmıştı. Namerdin namlusunun ucundan çıkan bir tek kurşundu nasipleri. Mutluluk denen şey dalgalanan bayrak uğruna ölümdü onlara. Ve onlar için… Yalnızca vatan vardı, bir de bu kutsal sevda. Nice Ahmetler, nice Mehmetler uğurladık Kuzey Irak’a ağıtlarla, gözyaşlarıyla. Milyonların duaları, gönülleri, kuvvetleri onlarlaydı. Ve… Yazıp çizene değil, yaşayana sorulası bir hafta… Tam bir hafta uyumadılar, nefes almadılar Soludukları vatan vardı, bir de bu kutsal sevda. Tam on bin beyaz güvercin uğurladık Kuzey Irak’a ağıtlarla, gözyaşlarıyla Ve döndüler sonunda. Saydım… 27 güvercin dönemedi yuvaya… Onları gören var mı? |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Canım çok acıyor,bi ara gecer mi? | peri kızı | Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. | 53 | 07-12-2017 10:40 |
motorlu taşıt sürücü sertifikası ehliyet yerine geçer mi | emelakd | Meslektaşların Soruları | 6 | 30-04-2013 11:41 |
Avukatlık Kimliği resmi Kimlik Yerine Geçer Mi? | eliferdogan | Hukuk Sohbetleri | 51 | 04-12-2012 00:10 |
Hangi haciz öne geçer? | Brusk | Meslektaşların Soruları | 6 | 02-11-2007 20:24 |
Boşanma Kararı Nüfus Kayıtlarına Ne Zaman Geçer? | Konuk | Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) | 2 | 06-06-2007 16:28 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |