04-11-2007, 12:09 | #61 |
|
Ders çalışmadığım zamanlar sıranın altına giresim gelirdi. Öğretmen beni görmesin ben yokum izlemini vermek için hiç kımıldamazdım. Yada kalemtraşımla kalem sivreltmek için çöp kovasının yanında oyalanırdım. Gerçi bütün sınıf böyle yapınca kimse kaçamıyordu. Genelde rastgele sözlüye kaldırdığında olmuştu böyle durumlar. Yine birgün matematik dersindeyiz. Sırayla bütün sınıfın çarpım tablosunu ezberleyip ezberlemediğini kontrol edip ona göre not verecekti. İlkokul ikinci sınıftayız. Geçen hafta söylemişti sözlü yapacağını. Ben sokaklarda koşmaktan eve girmezdim. Koşmayı çok seviyordum hala daha seviyorum. Neyse ders başladı. Sırayla sözlüye kalkıyoruz. Sıra bana yaklaştıkça ne olur Allahım zil çalsın gibisinden dualar ediyordum. Ama nafile hademe zile bir türlü basmıyordu. Sıra bana geldiğinde çarpım tablosunun altılar kısmı bana geldi. Çok şanslıydım çünkü altıları hani bir tekerleme söylersiniz ya söyledikçe aklınıza gelir aynen öyle oldu. Tam yarıya kadar geldim bizim hademe zili çalmazmı. O anda da babam kapıda belirdi ünifomasıyla öğretmenim benim altıları aksamadan söylediğmi görünce babama beni övmeye başladı. O gün bütün sınıf matematikten sıfır almıştı benim dışımda. eğer öğretmen madem çalıştın çarpım tablosunu komple söyle diyecek diye ödüm koptu. Ama ballıydım açıkçası. O gündür bugündür matematik sevdiğim derstir.
|
06-11-2007, 16:21 | #62 |
|
Bir ingilizce hocası vardı.. Bize haraket etmek istediği zaman kuş beyinli derdi.. O da yetmez "Yok yok sivrisinek akıllı" ya çevirirdi..
Seneler sonra katıldığım bir sempozyum çocuklarımızı yetiştirirken onlara hakaret etmenin özgüvenleri ve başarıların da bayağı olumsuz etkisi olduğunun altı çizildiğinde hep ing hocalarım aklıma geldi.. İçimden onlara bol bol sevgi ve saygılarımı (!) gönderdim.. |
06-11-2007, 19:00 | #63 |
|
Lisede bir Matematik öğretmenimiz, notları yüksek olanları ayrı ve yüzleri sınıfa bakar oturturdu.
Sözlü sınavlarda insanların karşısında olmak beni hiç sıkmasa da bu şekilde oturmak beni odukça rahatsız ediyordu. Sonunda notlarım düştükçe düştü. Sözlüler iyi yazılılar berbat. Yazmayı sevmiyorsun der gülerdi kendisi de. Yardımıma o öğretmenin okuldan ayrılması ve bir başkasının gelmesi yetişti. Notlar yine yükselmeye başladı ve herkes kendi yerinde oturuyordu. Lisede Sanat Tarihi öğretmenimiz İstanbul'daki tarihi yerlere gezi düzenlerdi. Bu bizler için hem öğretici hem de eğlenceli bir şeydi. Halen bildiğim birçok yeri tekrar ziyaret etmeyi severim. Bu öğretmenimiz sayesinde birçoğumuz ressamları daha yeni gördüğümüz bir tablosunda dahi ayırteder hale gelmiştik. |
06-11-2007, 19:20 | #64 |
|
Yurttayız... Sene 1999-2000... Elektriğin en zor derslerinden devre analizinin matematiksek ifadelerini anlatan bir ders. Tüm öğrencilerin korktuğu bir ders. Gece üçlere dörtlere kadar çalışıyordum. Anlamadığım kısımları yurdun dördüncü katında kalan arkadaşıma sorardım, O da bana anlamadığı kısımları sorardı. Yine geceydi bir türlü yapamıyordum, strese girdim yapamayınca kalktım, o arkadaşı gecenin üçünde kaldırmak için kapıyı çaldığımda herkesin uyumuş olduğu saatin kaç olduğunu unutmuş durumdaydım. Zaman benim için ilerlemiyordu. arkadaşım kapı sesini zorlada olsa duyarak ve acil bir durum sanarak telaşla açtı. Ben elimde defter, kitap, kalem, hesap makinesiyle kapının önünde hala sorunun formüllerini analiz etmeye çalışıyordum. Neyse kapıyı açtı. acil bir şey olma ihtimalini varsayarak gecenin üçünde kalkmış olan arkadaşım bana; "Oğuz noldu bir şeymi oldu"diye telaşla sordu. Bende; "ders hakkında anlamadığım bir konu var onu soracaktım" dedim girdim içeri. O uyumak istesede beş buçuğa kadar uyutmadım. Daha sonra da malum arkadaş benden intikam almak için olmasa da, gecelerin karardığı saatin üçlerinde beni çok rahatsız etmişti. Böyle çok anılarımız olmuştu. O günleri özlemle anıyorum...
|
09-11-2007, 02:54 | #65 |
|
Ben her zaman öğretmen ile öğrenci arasında sıcak ilişkiler olmasınından yanayımdır.. Ama yine arada saygı yaratacak bir mesafenin gerekliliğine inanirim..
Geçenlerde talebelerimden biri ile karşılaştım.. Ağzındaki sakızı şaklatarak.. Amiyane bir tavırla.. "Naber hocam" dedi.. Bende gülerek döndüm onun tavrını taklit ederek.. "Eyvallah iyidir.. Senden naber talebem?" dedim.. Çocukcağız yaptığından utanır bir şekilde ne diyeceğini önce bilemedi.Baktı ben gülüyorum.. O da boynunu dükerek gülümsedi.. |
09-11-2007, 03:24 | #66 |
|
Okulla sadece öğretmen yada öğrenci olarak gidilmez.. Birde veli tarafı da var bu işin..
İşin dürüstçesi veli olmaktan daha doğrusu okulla gitmek hele hele veli görüşmelerine katılmak gerçekten bir zulm benim için.. Düşünün gaz yada bilet kuyruğu gibi bir kuyrağa giriyorsunuz.. Sonra emin olmak için.. "Pardon burası 6/A ların matematik hocasının kuyruğu mu?" "Yok o yan sınıftaki hoca.." Bakıyorsun onun kuyruğu daha uzun.. Bazı veliler kolay yolu bulmuşlar eşleri ile geliyorlar.. Her biri ayrı sırada bekliyor.. Böylece bir an önce o kakafoniden kurtuluyorlar.. Ben de ne kadar fuzuli gibi görünen derslerin hocaları ile görüşmeye başlıyorum.. Resim, müzik ve beden eğitimi din dersi hocaları okulun üvey evlatları.. Sizi görünce mutlu olup hoca olduklarını hatırlıyorlar.. İşin dürüstçesi yüksek okulların veli görüşmeleri olmaması harika bir yön.. Ama yinede bazı anne ve babalar işi abartıp yolunuzu kesebiliyorlar.. "Vallahi hocam bizim kız/oğlan sizi dilinden hiç düşürmüyor?" sonra söylediklerini havada bırakıp "ee siz onun hakkında ne düşünüyorsunuz" gibilerden yüzünüze bakıyorlar.. Önceleri ne diyeceğimi bilmeden gülümserdim. Artık hemen cevabı yapıştırıyorum.. "Bende onu çok seviyorum.." |
09-11-2007, 10:43 | #67 |
|
Naber Hoca
Lise birdeyiz.. sene 1994-1995... teneffüs zili çaldığında hurrrraa diye sınıflardan çıkılır. Ortaokuldan kalma bir alışkanlıktır bu. Bir elektrik hocamız vardı boyu çok kısa. Öğrencilerin okul giysisi ile hocanın okul giysisi aynı renkti.
Yine birgün sınıftan hurrraaaa diye çıktık zil çalınca. Bizim kısa boylu hocada başka bir sınıftan çıkmış zil çalınca. Kalabalık içinde bizim hoca öğretmenler odasına gitmek istiyordu. Bir arkadaş teneffüs heyecanıyla elini hocanın boynuna attı. Bir arkadaşına benzetti. Hoca kurtulmak istediysede arkadaş "dur len, dövcem bak şimdi" diye arkadaş sandığı hocasına sarılmaya, ensesine vurmaya devam etti, taki okul binasının bahçe çıkışına kadar bu böyle devam etti. Bizim hoca öğretmenler odasını çoktan geçmişti. Arkadaş olayın farkına vardıktan sonra yüzü kıpkırmızı kesildi. hocanın bıyığı vardı, insan bir elini omzuna attığı kişinin yüzüne bakmazmı. Hocanın kravat, gömlek, saç, çeket darmadağın olmuştu. Olay müdürlüğe intikal edince, bizim müdür dayanamayıp gülmeye başladı. Kısa boylu hoca o günden itibaren öğrencilerle aynı renk giymekten hep çekindi. gri fiyakalı bir takım giydi o günden sonra...öğrenciler arasına karıştığında fark edilir olmuştu yani. |
09-11-2007, 11:21 | #68 |
|
Kız lisesinde bir fotoğrafçılık hocamız vardı. Okulunda büyükçe bir kararlık odası vardı.. Bazen kararlıktan yararlanarak birbirimize muzurluklar yapardık.. Biraz saf olan bir arkadaşımız vardı.. Her ders onu sıkıştırır deliye çevirirdik..
Sonunda o da bizden öç almaya karar vermişti.. Gidip yanlışlıkla hocanın kucağına oturmuş, kucağında uzun uzun zıpladıktan sonra elini yüzüne attığında bıyıklarından o kişinin hoca olduğunu anlamıştı.. Olay bütün okulla yayıldı.. Ne zaman fotoğraçılık hocasını görsek hepimiz gülerdik.. Adamcağız ise utanıp nereye bakacağını bilemezdi.. |
11-11-2007, 12:40 | #69 |
|
1.efsane romacımızla ilgili :
okulda hukuk fakültesinin dışındaki ögrencilerin roma hukukunu seçmeli olarak alması ve efsane romacı belgin hocaya bayan sanması . hatta birkeresinde bu sersi seçmeli alan kız arkadaşım hukuk fakültesi sekreterligine gidip Belgin Hanım ın odası nerde demesi 2.yine efsane romacıyla ilgili : arkadaşımın okul açılalı 1 aydan fazla olmasına ragmen ilk kez roma dersine girmesi ve ilk kezve 15 dakika geç girdigi roma dersinde Belgin hocanın ona sen neden hep böyle yapıyorsun ve benim dersime geç geliyorsun demesi . 3. ve yine efsane romacımız babacan Belgin roma hukuku sınavından 2 gün sonra arkadaşımla sınavda aklımıza takılan köle titusla ilgili soruyu sormak için hocanın odasına gitmiştik . soru ve olay şuan tam aklımda degil ama köle titusla ilgiliydi . neyse biz hocaya anlatık . hocam köle titusun bunu yapmaya yetkisi var mıdır dedik ? hocamızın cevabı bizim titus öyle birşey yapmaz 4.Anayasa dersi derste siyasi partilerle ilgili pratik çözüyorduk ve ben çözdügümüz pratiklerdeki partilerin çogu hakkında kapatılmalıdır diyordur . hoca birgün dayanamadı . erkan sen hep ideolojinden dolayı böyle düşünüyorsun dedi . eeeee..erkan durur mu ? hocam dedim beim ideolojim Kemalizimdir . Kemalizim bu ülkenin yapı taşıdır . Mustafa Kemal anlamak ve yaşamak ve yaşatmaktır . bizde bu pratikleri T.C Anayasamıza göre yaptıgımıza göre benim ideolojim bizi biz yapan ideolojinin ta kendisidir . yani Anayasanın ruhudur dedim herkes şaşırdı . ders bittikten sonra bazı arkadaşlarım sen artık bu dersi geçebilecegini mi sanıyorsun dedi . bende sınavlar görürüz geçip geçemeyecegimi dedim . vizeden 97 aldım hoca derste sınavına itiraz edn var mı dedi ? bende kalkıp hocam ben dedim . 3 puanım yok dedim . hocada erkan finalde telafi edersin dedi . bununla bitmedi ben daha sonra seçmeli derslerimide o hocadan aldım . (eee. bir kere koplaları yanlış bagladım ) aklıma geldikçe yine yazarım nihayetsiz saygılarımla |
12-11-2007, 00:41 | #70 |
|
Kız lisesinde seçmeli ders olarak yemek dersimiz vardı.. Büyük bir dersliğiniz ve içinde tam dört tane mutfağımızda her hafta ayrı yemek ve tatlıları denerdik...
O hafta 4. mutfak hepimizin sevdiği bademli kurabiyeden yapma sırasına sahip hepimizin ağzımızın suyu akarak kurabiyelerin pişmesini bekliyoruz.. Kurabiyeler pişti pişmesine ama tüm sınıf tepsiye saldırınca, tepsi alabora oldu tüm kurabiyeler yerlere saçıldı.. Yerlerin durumu ise rezalet.. Hepimiz kala kaldık. Artık yenmeyecek kadar pis kurabiyelerimiz olmuştu.. Şu an kimin aklına geldiğini hatırlamadığım muzurlukla yerdeki kurabiyeleri alıp biraz üstlerine üfledikten ve görüntüsünü düzelttikten sonra büyük bir jest yapmışcasına öğretmenler odasına götürüp öğretmenlerimize dağıtmış sonra kahkahalarla gülmüştük.. |
13-11-2007, 14:49 | #71 |
|
Okul lakablarım ve numaralarım
İlkokul: Lakab : Küçük Oğuz (Benden bedenen iki numara büyük bir Oğuz daha vardı.) Numara :72 (sınıfın ortalarında yeralır. genelde sözlü sınavlarına tenefüste katılmışımdır.) Ortaokul: Lakab : Profesör (Şişe dibi gözlük kullandığım ve jamesBond çantam olduğu için) Numara:837 (sınıf ortasında bir yer, genelde sözlüye tenefüsten sonra katılmışımdır.) Orta ikide: Oğuz amca. (artık yeğenim oldğu için.) Lise : Lakab : Çeyrek ninja (karatedo, jeet kune do, judo ve güreşle ilgilendiğim için. hiç kimse yaptığım hareketleri yapamazdı. okul müdürü bile sınıfa gelip tenefüslerde yaptığım gösterileri tebrik etmiştir) Numara : 216 (yine sınıf ortaları. ancak sözlüye istekli kalkıyorum.) Üniversite: Lakab : memur (1999 yılında yapılan ilk memurluk sınavına girdiğim için. (hala atanmayı bekliyorum) hocalarım lakab takmayın birbirinize desede bana hep "Memur" demişlerdir. Numaram:992302004 (sınıfın en başları. bütün dersleri anlatma azmi ve gayreti içinde oluşumu simgeler.) Hocalarıma Sevgi ve saygılarımı iletiyorum. |
13-11-2007, 15:14 | #72 |
|
itiraf.coma anlatmam gerekir ama neyse:
1991-1992 senesindeyiz. ortaokul birinci sınıfa geçtik. Öğretmenleri ve okul müdürünü yeni yeni tanıyoruz. Ağabeyimin bir çocuğu olacak... sanki ben doğum yapacakmışım gibi merakla bekliyorum. Ama ailenin ilk torunu olacak. Merakımdan dersleri bile dinlemez oldum. Birgün doğum haberini aldım okuldayken. Ne yapıp edip eve gitmeliydim. Tenefüste sert görünümlü, sert tavırlı,herkesin korktuğu okul müdürünün odasında karşısına geçtim. O zamanlar daha küçücüğüm bir görseniz. müdür beye; "benim başım ağrıyor" dedim. Müdür "neresi" diye tekrar sordu. Bende elimle alnımı göstererek "burası" diye yalan söyledim. Elini alnıma koydu. "Ooo ateşin yükselmiş senin, gidebilirsin" dedi. Aslında benim ateşim tenefüste çok koşturduğum ve terlediğim için vardı. Sınıf arkadaşları arasında bir kahraman oldum kısacası. Müdürün karşısına raporuyla gidip rededilen çok öğrenci olmuştu. Ama hayatımda kaçtığım ilkders oydu ve son oldu. Bahanesi güzel ama...Sonra yeğenimin henüz gözleri açılmamış yüzünü görmek dünyalara bedeldi. |
13-11-2007, 15:40 | #73 | |||||||||||||||||||||||
|
gerçekten çok komik |
13-11-2007, 21:05 | #74 |
|
Müşvik Kenter geç kaldım diye beni kapının önüne koymuştu...
|
20-11-2007, 04:31 | #75 |
|
Veli Görüşesi..
Veli görüşmeleri dediniz mi saçlarım bir anda ayağa kalkar kendi kendime söylenmeye başlarım..
Gül yüzlü kızım devreye girer "istersen gitmeyebilirsin annem".. Harika bir fikir gitmesem, matematik, fen, Türkçeci kuyruklarına girmesem.. Bir dakika kız fazla hevesli görünüyor en iyisi ben veli görüşmesine gideyim.. Üstelik okul yeni hocalar yeni daha ilk veli görüymesinde devamsızlık yapan bir veli.. Sonunda hikayenin finali aynı giyin ki bu ayrı bir işkence.. hazırlan çık sıraya gir, diğer homurdanan velilerin arasına karış.. "Kardeşim böyle olmaz ki.. her sınıfın görüşme günü ayrı olmalı.. Aslında biz sıraya gireceğimize hocalar bizim önümüzde sıraya girseler.. Bence sınıf velileri bir gün bir araya gelsek.. Neee olmaz ben çok meşgul bir kadınım.. Öğle saatine ne kadar var aman bir an önce şu Almanca hocası ile de görüşsem.............. Ve veli görüşmesi başarı ile tamamlanmıştır.. Kendimi tebrik mi etsem yoksa madalya mı taksam bilmiyorum.. Bu arada Gülyüzlümün ders durumu harika.. Her şey yolunda görünüyor.. Eğer bu dönem başka veli toplantısı yapmazlarsa yuppi önümüzdeki döneme kadar özgürüm... |
20-11-2007, 04:39 | #76 |
|
Lisedeyiz kar yağmış biz daha tutmamış kar ile oynamaya hatta bazılarımız üstünde kaymaya çalışıyor başaramıyor..
Bir tane muavinimiz var kadıncağız topaç gibi.. Kızgın dışarı fırlıyor "kayıp düşeceksiniz o a.. kafalarınıza patlacaksınız.. Sonra ananız babanız bu ne biçim okul diyecek" ve kelimesi tamamlar tamamlamaz ayağı kayıp sırt üstü düşüveriyor.. Sinirli yattığı yerden bize bağırmaya devam eden muavimiz ertesi gun elinde simit şeklinde bir yastıkla dolaşıp durdu.. Söylemesi ayıp, kendileri en uygun yerini kırmayı başarmıştı.. |
28-11-2007, 00:34 | #77 |
|
Geçen sene ders verirken, öğrencilerden bir tanesine takıldım, eski dönemde meşhur olan filmleri veya müzikleri hatırlayıp hatırlamadığını sorup duruyorum.. Hiç birini hatırılamıyor..
Talebem ile ilgili bir belgeyi doldururken, onun zannettiğimden 10 daha küçük olduğunu gördüm ve verdiğim örnekleri neden hatırlamadığını anladım.. |
16-12-2007, 19:50 | #78 |
|
H.... efendi..
Okulda hepimizin çok sevdiği bir hocamız vardı. Elinden tamirat işleri geldiği için aynı zamanda teknik onarım dersimize de girerdi.
Aslında iyi sosyoloji hocası olmasına ramen, onarım konusundaki beceresi o kadar çevreye yayılmış ki insanların ricalarını kıramaz, tamir işine gider olmuştu.. Bir gün bize derste başına gelen bir olayı anlattı. Yine birilerinin çözüm bulunamayan tamir işleri yaparken o evin müsafiri gelip.." Halil Efendi bizim ışıklarda hep bozulup duruyor kaç tane tamirci çağırdık aynı problem devam ediyor.. Ne zaman bize gelebilirsin?" diye soruyor. Halil hoca nüktedan biriydi.. "Vallahi pazartesi salı Robert Kolejde dersim var, Çarşamba Persembe de Atatürk Deneme Lisesinde, cuma gunu sizin için uygunsa gelebilirim.." Kadın biraz mahcup bir şekilde.. "Peki Halil bey sizi cuma gunu bekleyeceğim".. der utançla içeriye kaçar.. O yüzden ne olur ne olmaz, ne tamircilere ne de kapıcıya "efendi" demem.. "Bey" derim.. |
31-12-2007, 13:38 | #79 |
|
Okul anıları anlat anlat bitmez ama benim en ilginç anım lise 1.sınıfta yapılan arama sırasında, 4paket sigara ile yakalandığım gündür herhalde Kayseri Sümer lisesinde okudum ben ve ailemden ayrı ablamla ile kalıyordum.Bu nedenle arkadaşlar son dersten önce sigaralarını bana getiriyorlardı kendi ailelerine yakalanmamak için.Yine böyle bir gün son tenefüs,4 paket sigara bende toplandı.Son derste müdür dahil toplam 5 hoca aramaya geldi.Okulun en iyi öğrencilerinden biri olarak bilinen benim üzerimde 4 paket sigara çıktı.Hocalarımın gözündeki şaşkınlık ifadesini hala unutamam.Ama kendimi tebrik etmem lazım.Arkadaşlarımı ispiyonlamadım.Bana ait değil dedim sadece.Belkide paket sayısının okadar fazla olması kuratrdı beni.İnandılar sanırım gerçekten ve hakkımda hiç bir işlem yapmadılar.Ama o günden sonra hocaların takılmalarına maruz kalmıştım bayağı.Benden sigara isteyen hocalarım bile olmuştu
|
10-01-2008, 23:00 | #80 |
|
O gün okulla gittiğimde babamın sigarasının cebimde kaldığını fark ettim.. Bizim okulda bu tür aramaların sık yapıldığı okullardan bir tanesiydi..
Cebimde sigara paketi ile rehberlik odasına girdim hocalardan bir tanesine sigara paketini uzatıp, yanlışlıkla cebimde kalmış dedim. Hoca büyük bir şaşkınlıkla yüzüme baktı... Suçsuz olmanın en güzel tarafı kendinden emin olmaktır... İsterse evi arayıp babama yada anneme sorabileceğini söyledim ve odadan çıktım. Okul bittikten sonra gidip aynı rehberlik hocasını buldum ve babamın sigarası geri istedim.... Diğer hocaların da şaşkın bakışları arasında babamın sigarasını alıp cebime koydum. Sonra dönüp okuldan dışarı çıktım. Halen hocalarımın o şaşkın bakışlarını görür gibi olup gülerim. |
15-01-2008, 17:05 | #81 |
|
Yine bir lise anısı. Hazırlık sınıfında okurken çok sert olan bayan ingilizce hocamız bir ödev vermişti. Belli bir konu verip, bu konuyla ilgili 1 sayfalık bir hikaye yazmamızı söylemişti.Sınıftan bir kaç kişiye ders sırasında okutcaktı bu hikayeleri.Ben tabiki ödevden nefret eden bir öğrenci olarak yapmadım.Ders sırasında talih kuşu benim başıma kondu ve ilk olarak beni seçti hoca.Oku bakalım hikayeni aykut diye.Ödevi yapamadım diyemeyen ben, önümde bir defter çıkardım.Başladım konuyla ilgili ingilizce bir hikaye uydurmaya. İngilizcem o zaman çok yetersiz olduğu için ve bi senaryo yazmak zorunda kaldığım için, sınıktıdan kıpkırmızı olup, ter içinde kaldım. Ama yinede bir şekilde bir hikaye uydurup okudum.Hikaye bittiğinde hocam, bak afferim ne güzel yazmışsın, hiç sıkılmana gerek yok, gayet güzel olmuş diyince, ben dayanamayıp kahkayı basmıştım. Tabi hoca sonrasında şüphelenip kağıdı görmek isteyince tüm foyam orataya çıktı ama hoca sözlüme 100 verdi.Çünkü yazmadan böyle bir hikaye çıkarabilmişim bide yazsam kimbilir neler çıkarmış Öğretmen milletini hep anlamakta güçlük çekmişimdir zaten
|
06-02-2008, 03:51 | #82 |
|
çocuk haklı
Dersimiz uyarlama senaryosu... Bu dersi işlemenin en güzel yolu tüm sınıfın bildiği bir romanı ele almaktır.
Ama son senelerde en büyük problem çocukların okuduğu ortak roman ismini bulmakta... Sonunda dayanamayıp çocuklara neden kitap okumadıklarını sordum. Aralarında fırlama olanlarından biri cevabı yapıştırdı. "Aman hocam bu bölümü kazanacağım diye üç senedir ne gezdim ne de kitap okudum, dersane, hoca... Sonunda burayı kazanabilidim. Siz hangi kitaptan bahsediyorsunuz " Çocuk haklı ne diyeyim |
02-03-2008, 02:04 | #83 |
|
Haluk Hoca
Haluk Kurtoğlu en sevdiğim hocalarımdan biriydi. Hiç unutmam dersi cuma günü son saatlere denk gelirdi. Sabah dokuzda girdiğim dersen 10 cıvarında çıkar, akşam dörde kadar onun ders saatini beklerdim.
İlk iki dersten sonra Haluk hoca yeni başlayacak oyunun provaları yüzünden dersimize gelemedi. Tabi sabah 10'dan saat 4'e kadar dersi bekledikten sonra Haluk hocanın derse gelmemesi benim için kötü bir süpriz olmuştu. İkinci hafta sınıfın yarısı ders saatinde ortalıkta görünmemesine ramen ben sınıfa yerimi almış hocamı bekliyordum. Haluk hoca yine gelmedi. Bunu üçüncü ardından dördüncü hafta izlediğinde sabrım taşı ve beşinci hafta sabah ki dersimden sonra okuldan çıktım ve dört haftadır arkadaşlarımın yaptığı gibi uzun bir hafta sonu yaşamaya karar verdim. Aksilik Haluk hoca da gelmediğim bu derse gelip sınıfta kimseyi bulamamış ve bayağı hiddetlenmişti. Pazartesi sabahı okul koridorlarında Rahmetli hocamla burun buruna geldik. Hiddetli yüz ifadesi ve insanı korkutan gür sesiyle "Sen nerdesin? Dersinize geldim hiç biriniz yoktunuz" dedi. Bense onca hafta tek başına onu beklemenin getirdi birikimle hocama dönüp; "Asıl siz neredesiniz? Onca hafta sizi bekledim gelmediniz. Bir kere gelmemeye karar verdiğimde de siz geldiniz" Birden hocanın yüzündeki ifade şaşkınlığa dönüştü, dikkatli yüzüme baktıktan sonra... "Buna yavuz hırsız ev sahibini bastırır" dedi ve yürüdü. Bense gösterdiğim tepkiye kendim bile şaşırmış bir ifadeyle kalakaldım... Haluk hoca ondan sonra dersimize ne kadar düzenli geldi tam olarak hatırlamıyorum ama bir anlık hırçın davranışımdan o kadar utandım ki, ölünceye kadar ona karşı hep unutmamam gereken bir saygı borcu varmış gibi davranmayı ihmal etmedim... |
26-03-2008, 12:37 | #84 |
|
biz hukukçular...
geçenlerde bir arkadaşım okuduğu bir kitaptan bahsederken kitapta bulunan ilginç anektotlar dikkatimi çekti hemen paylaşayım:
HUKUKÇU OLMANIN VE HUKUK FAKÜLTESİNDE OKUMANIN FAYDALARI: 1-Kalın kalın kitapları ve kanunları taşırken kas yaparsınız 2-Hukuk fakültelerinde kız sayısı daha fazladır,bu açıdan mühendisliklere benzemez 3-kalın kitaplarınızla ben hukuk okuyorum diyerek tıpçılara hava atabilirsiniz 4-bir sürü osmanlıca kelimeyi ezberleyebilirsiniz(anlamları ile) 5-ezberiniz kuvvetlenir ZARARLARI 1-Ağır taşımadan kaynaklı iskelet sistemi bozuklukları 2-saç dökülmesi 3-sinir streste cabası 4-akrabaların ''ee şimdi benim zamanında başıma böyle bir iş gelmişti..'' diye başlayan soruları ile sıkıştırmaları ne güzel yazmışlar değil mi? benimde en sinir olduğum şeylerden biridir. hukuk okuyorum dediğim zaman beklenmedik bir sözlü muhakemeye dahil olmak.başıma gelen bir olaydan örnek vereyim hemen -ne okuyon sen? -hukuk okuyorum. 3.sınıfım daha... - hee avukatmı olacan?geçen benim evime haciz geldi..nasıl kalkacak bu??? -ne bileyim ben?daha icra iflas hukukunu görmedik..seneye inşallahh (dememe kalmadan) -nasıl avukat olacan kız sen?okulda ne öğretiyolar size? -?!?!!? Hayatın renkleri bu anılar |
31-03-2008, 12:38 | #85 |
|
bir tarih öğretmeninm vardı lisede(kulakları çınlasın)
tarih sınavı test şeklinde yapıyordu ve sorulardan biriside "2.muratın babası kimdir?" idi tüm sorularu yaptım ama bundan tıkandım.. e kopya falanda çekemiyoruz.. dayanamadım sordum hocaya"hocam ya ben bulamadım kimmiş bu 2,muratın babası?" hocam tavrını hiç bozmadı ve üç numaralı bakışıyla "Anası bilir yavrum" dedi... halimi tahmin edebilirsiniz.. sınıfın kahkahaları eşliğinde karizmam yerlerde... |
09-04-2008, 12:39 | #86 |
|
Lise 3 son aylar..sınava çok az bir zaman kala derslerden bunaldığımız ve matematik derslerinde öss.de sorulmayacak olan konuları işlediğimiz dönem..dersleri kaynatmamız lazım ama nasıl?! sınıf 35 kız 9 erkek , neşeli oynak bir sınıf. en büyük zevk tenefüslerde kapıyı kapatıp(hangi akla hizmet bilinmez) şarkı söylemek, göbek atıp halay çekmek..matematik dersinin öğretmeni gelmeden kendimizi oynamaya kaptırmış gibi yaparsak, belki bize acır, bunaldığımızı anlar da kaynatırız diye düşünüp başladık daha fazla bağırarak şarkı söyleyip göbekler atmaya..Hoca geldi, yarı sinirli yarı şaşkın ve gülen bir ifadeyle önce azar, sonra nasihatler;
Ö:Çocuklar, bu son zamanlarınız.artık kendinizi biraz sıkmanız lazım.ileride bu günleri acısını çıkarırsınız ama size gerekli olan bu zamanı geri getiremezsiniz, sizin için çok kıymetli bu zamanlar.öss...vs....siz şimdilik eğlenmek ne demek unutmalısınız.çok değil, iki ay daha, az kaldı.unutun, eğlenmek ne demek unutun!! (Sınıfta kimi gözler ağlamaklı öss.yi düşünmekte) Ne demekmiş bu eğlenmek, şimdilik unutun.. eğlenmek ne demek? çok çok kısa bir sessizlik.. sınıftan biri kalkar; -Gösterelim hocam "süt içtiiiim, diliiim yandı" (tüm sınıf birden alkışlayarak ve bir anda ayakta) -Amanın ammanııııın... |
11-04-2008, 22:47 | #87 |
|
Annemle babamın işlerinin yoğunluğu yüzünden benden bir buçuk yaş küçük kardeşimin veli görüşmesine gitmek zorunda kaldım. Matematikçinin sırasında beklerken yüksek tavanlara çizilmiş olan resimleri hayranlıkla izlemeyi de ihmal etmedim. Sıra bana gelmemesine ramen sık sık matematikçi ile göz göze geldik.
Sıra bana geldiğinde matematikçi; "Kardeşin de hep tavanlara bakıp duruyor ne buluyorsunuz şu tavanlarda bir türlü anlayamadım". Bir an ne diyeceğimi şaşırdım, "Çok güzeller" dedim. Matematik hocası başını kaldırıp baktı, sanki ilk defa görüyormuşcasına inceledi. "Ama kardeşin üç senedir baka baka bıkmadı" Güldüm "Ama hocam her sene sınıf değiştikçe tavanlardaki resimlerde değişiyor". Hocanın gözleri açıldı... "Ne resimler aynı değil mi?" Hayır anlamında başımı salladım. Hoca şaşkın "Altı senedir bu okulda hocaydım fark etmemiştim". |
12-04-2008, 00:55 | #88 |
|
Okul anılarımdan şu anda beni en çok güldüren şeylerden biri de; Lisede,20 gün olan devamsızlık süresini 19,5 günü geçmeyecek şekilde ayarlayarak devamsızlık yapmamdı.
|
22-08-2008, 22:14 | #89 |
|
Bu sene başında önüme gelen öğrenci listesine bakınca birden yerimden fırladım... THS'den soyadını görmeye alıştığım ve Trabzon anılarım olmasını sağlayan genç dostum ile aynı soyad...
Gidip kızcağızı buldum, ona Trabzonlu olup olmadığını sordum. Kızcağız bir an şaşırdı, "ne oldu hocam bir hata mı yaptım? " dedi... Bu sefer ben duraladım... "Hayrolla Trabzonlu olmanın neresi sakıncalı ki?" Kızcağız resmen dondu... Ne düşündüyse sayıklar gibi "Yoksa siz Trabzonlumusunuz?" diye sordu... Başladım gülmeye... " D.... K.... ile bir akrabalığınız var mı?" Kızcağız kendini toparladı... THS dostum ile hiç bir akrabalığı olmadığını söyleyip yanımdan ayrıldı. Bir sene boyunca kızcağızı gördükçe gülüp takıldım... "Trabzonluların nesi var ki" o da sadece gülümsedi... |
28-08-2008, 07:37 | #90 |
|
din sınavı
tarih:öss sınavından 2 ay önce falan soru: peygamberimizin eşinin ve amcasının vefat ettikleri yıla müslümanlar ne yılı adını vermişlerdir?? durum:herkesin din bilgisi gayet iyi durumdadır son sınıf olunduğundan öss de olduğu için sınava hiç çalışılmamış nasılsa hep aynı şeyler denerek sınava girilmiştir. yukarıdaki beklenmedik surpriz soru hariç hepsi de yapılmıştır .bu soruyu ise sınıfın sağda en ön sırasında oturan arkadaşın bildiği istihbaratı gelir kulaktan kulağa derken cevap bize ulaştığında ki bir tuhaflık olduğu anlaşılmasına rağmen arkadaşın bilgisinden de şüphe edilmediğinden arada kalınmış ama nihayetinde gelen cevap aynen yazılmıştır. sonuç: sorunun doğru cevabı hüzün yılı dır. bize gelen cevap ise evet bizim verdiğimiz cevap ise huzur yılı olmuştur..nasıl bir salaklık sersemlik ve şuursuzlukla bu cevap yazılır hala anlaşılamamıştır. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Hayalimdeki Okul | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 8 | 25-09-2009 22:07 |
Yalancı tanığa 3 ay okul temizleme cezası | Av.Yüksel Eren | Hukuk Haberleri | 2 | 15-11-2007 23:34 |
Kızların okul isyanı | Y£LİZ | Hukuk Haberleri | 0 | 06-01-2007 12:30 |
Güncel Haber / Okul Masrafları | Av.Ceylan Pala Karadağ | Tüketicinin Korunması Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 13-09-2006 11:16 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |