|
Hukuk ve Felsefe Hukukun felsefi yönüne dair sohbetler. Hak, Hakkaniyet, Adalet, Eşitlik kavramlarına hukuk felsefesi gözüyle bakış |
Anket Sonucu: Adalet ve şans arasında ilişki var mıdır? | |||
Adalet ve şansın birbiriyle ilişkisi yoktur. | 36 | 70,59% | |
Adalet yoktur ! Şans vardır. | 15 | 29,41% | |
Oy Verenler: 51. Bu ankette oy kullanamazsınız. (Anket no : 67) | |||
|
31-03-2004, 11:31 | #1 |
|
Adalet Ve Şans
Kavram olarak “Adalet”...
Adalet ... “en büyük sayıdaki insanın en büyük mutluluğu” ... Adaletin kamu vicdanıyla örtüşüp örtüşmediği... |
31-03-2004, 15:20 | #2 |
|
Adalet Ve Şans
Kavram olarak “Adalet”...
Adalet ... “en büyük sayıdaki insanın en büyük mutluluğu” ... Adalet ve kamu vicdanı ... |
31-03-2004, 17:42 | #3 |
|
Sayın Dostum,
''şanssız bir anket'' hazırlamışsınız. Kamu vicdanının bile şanssız zamanları olur ki o zaman ''linç'' olur... Biz yine elimizdeki şansı kullanalım Bir Dost (dostunuz olmakla şanslı) |
31-03-2004, 18:15 | #4 |
|
Adaleti terazi (denge) olarak düşünüyorsak, terazinin bir kefesinin aşağıya inmesini şans boyutundan değerlendirdiğimizde;
1) Teraziyi tutanın bir bir ayağının aniden topallaşması, ve topal kalan ayağın aşağı inmesi ile terazinin dengesinin bozulması, 2) Uçan kuşun terazinin bir kefesine aniden konması, 3) Terazi kefelerinden birinde olan vakıanın aniden buharlaşması, ..... vs.. şans unsurlarına ihtiyacımız var gibi.. Hakikaten sevgili Metin, adalet ile şansı ben bir arada düşünemiyorum. Belki, yanılgı denilebilir.... Biraz açsak..? Sevgi ve saygılarımla. |
01-04-2004, 00:09 | #5 |
|
Konuyu ilk okuduğumda, ADALET in ŞANSLA ilgisi ne, bu da nereden çıktı diye düşünmüştüm. Böyle oluncada anket fazla ilgilendirmiyor.
Konu üzerinde biraz düşününce Sayın Hulusi Metin in ADALETLE ŞANS arasında bağlantı kurması bana bir hayli ilginç geldi. İşin aslı ADALET kavramından neyi anladığımız noktasında düğümleniyor. ADALET sadece hakimlerin ve mahkemelerin bir konu hakkındaki kararlarını, ADALET dağıtmalarınımı içerir, yoksa başka anlamlarıda varmıdır? Önce mahkemelerin kararları üzerinde duralım isterseniz. Mahkemenin verdiği karar kimin için ADİLDİR? Temyize giderim, o da olmazsa AIHM e giderim diyen için değil herhalde. Davayı kaybeden ekseriyetle ADALETİN yerini bulmadığı ve haksızlığa uğradığı kanısındadır. Buna sebep olarakta çoğu zaman mahkemeyi, savcıyı, karşı tarafı ve avukatını gösterir. Bunların eline düştüğü için kendisini ŞANSSIZ addeder. Hangi hakimin davasına bakacağını öğrendiğinde sevincinden ne yapacağını bilemiyen, "ŞANSIM" varmış diyenleri hepimiz tanırız. Bu tür sevinmelerin veya üzülmelerin tamamen yersiz olduğunu kimse öne süremez zannedersem. Çoğumuzun bir gün tecelli edeceğine inandığımız, veya inanmadığımız İLAHİ ADALETİ bir yana bırakalım isterseniz. Çoğumuz, tesadüfen veya “şans eseri” bir hastalığa yakalanan veya düşüp ayağını kıran sömürücüler ve çevrelerinde kötü olarak tanınan insanlar için “ilahi ADALET yerini buldu, ettiğini çekiyor” desek bile. “Şans eseri” sosyal ADALETSİZLİĞİN kurbanı olupta sokaklarda sürünenlerin fani dünyada çektiklerine aldırmadan yolumuza devam etsek bile. Anayasanın temel hakları düzenliyen ve belirli bir hukuk ve ADALET düzeni getiren hükümleri bizim için bir “ŞANSTIR” bence. Bu ŞANSLARI gerçekleştirecek onları günlük hayata geçirecek ŞANSIMIZI/imkanlarımızı kullanırsak “şanslıyız” bence. Bizden ŞANSLI olan ve temel haklarını günlük hayata geçiren ülkeler olduğu gibi bizden daha gerilerde olma ŞANSSIZLIĞINA uğramış olanlarda var. Belirli zaman süreçlerinin ve belirli ülkelerin kendilerine göre bir ADALET kavramları var. Bu ADALET kavramları küreselleşme sürecinde belirli bir birlik anlayışına yönelmiş olsa bile. Herhangi bir padişahın veya diktarörün ADALETİNE/Adaletsizliğine teslim olmamış olmamız bizim için bir ŞANSTIR diyebilirim. Almanların bir atasözleri var “herkes kendi mutluluğunun/şansının demircisidir” diye. Herkes kendi şansının demirini dövüp kendi istediği kalıbı verir anlamına geliyor. Biraz derinlemesine düşündüğümüz zaman herkesin kendi ŞANSININ demircisi olamıyacağını anlamakta zorluk çekmeyiz. Zamanın ve toplumların akışına/gelişmesine belki herbirimiz şu veya bu şekilde bir katkıda bulunabiliriz, bu akışın yönünü değiştirmek hiç birimizin elinde değildir. Saddamların ve Bushların bile. Böyle oluncada günümüzdeki hukuk devletlerinin temel ilkelerinden birisi olan ADALET kavramının sahiden gerçekleşmesi bir yerde ŞANS işi oluyor. Buna rağmen biz ADALETİN gerçekleşmesi için uğraşalım ve ŞANSA bırakmıyalım derim. Sayın Hulusi Metin, üçüncü bir şık koymuş olsaydınız ankete katılırdım. Örneğin: "ADALETİN gerçekleşmesi zamana ve duruma bağlıdır" diye. Veya "benim ADALET düşüncemle diğerlerinin ADALET düşüncelerinin aynı olması, bir "ŞANS" işidir diye. Saygılarımla |
03-04-2004, 06:32 | #6 |
|
sorgulamak
katılımcılara teşekkürler,
"İşin aslı ADALET kavramından neyi anladığımız noktasında düğümleniyor." kararlarda kesirli adalet ... yasaların yürürlük tarihlerinde adalet... ... |
03-04-2004, 11:17 | #7 |
|
Sayın Dostum,
Adalet yere, zamana, kişiye göre değişen bir kavram. Adalet hep ceza davalarını anımsatır. Ama ben adalet deyince boşanma davalarını düşünüyorum. Yetersiz nafakalar, babanın evladına sarılabileceği sınırlı saatler geceler boyu ağlamalar.... .......... Adalet otobüse iki durak için binildiğinde bile söz konusu: Benim ayağıma dikkatsizlikle basan adamın ayağına ben de gidip kaza süsü vererek basarsam, bu adalet olmaz. İntikam olur. İntikam ilkel bir duygudur. İntikam adalet duygusunu yeterince tatmin etmez ve hep tartışma yaratır. İkinci bir durumda, adalet adamın benden özür dilemesi ile sağlanmış gibi görünür. Hakkım teslim edilmiştir ama benim ayağım hala acıdığı halde onun ayağı acımıyordur. Ama asıl adalet, hemen o durakta başka bir dikkatsizin o adamın ayağına basmasıdır ki biz buna 'ilahi adalet'' diyoruz. Ama ilahi adalete her zaman ulaşmak mümkün olmuyor. Saygılarımla Bir Dost |
03-04-2004, 11:45 | #8 |
|
Adalet "Halkın Ekmeği" dir.
Sayın Metin'in bir beyin fırtınası ile daha karşı karşıyayız.
Yanıtların en doğrusu, ustaların sorularına, ustaların yanıt vermesi... Brecht Usta "Adalet Halkın Ekmeği"dir. Der. Bilin: Halkın ekmeğidir adalet. bakarsınız bol olur bu ekmek, bakarsınız kıt, bakarsınız doyum olmaz tadına, bakarsınız berbat. Azaldı mı ekmek,başlar açlık, bozuldumu tadı,başlar hoşnutsuzluk boy atmaya. Bozuk adalet yeter artık! Acemi ellerle yuğurulan,iyi pişirilmemiş adalet yeter! Yeter katıksız,kara kabuklu adalet! Dura dura bayatlayan adalet yeter! Bolsa insanın önünde ekmek,lezzetliyse, gözler öbür yiyeceklere yumulsada olur. Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire... Bilirsiniz,nasıl bolluk doğurur ekmek: Adaletin ekmeğiyle beslene beslene. Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl, adalet de gerekli her gün, hem o,günde bir çok kez gerekli. Sabahtan akşama dek,iş yerinde,eğlencede, hele çalışırken canla başla, kederliyken, sevinçliyken, halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe, günlük, has ekmeğine adaletin. madem adaletin ekmeği bu kadar önemli, onu kim pişirmeli, dostlar, söyleyin? Öteki ekmeği kim pişiren? Adaletin ekmeğini de kendisi pişirmeli halkın, gündelik ekmek gibi. Bol,pişkin,verimli. Bertolt Brecht |
03-04-2004, 11:53 | #9 |
|
Sayın Metin,
Değerli Meslektaşlarım; Başka ustalarda var, "Adalet" konusunda düşünceleri, söylemleri olan. Hele birisi pek de yabancı değil. Çoğumuzun ismini bildiği, gözlerini görmediği. Bilebilirsek, bulabilirsek düşüncelerini, söylemlerini paylaşalım hep birlikte... |
03-04-2004, 12:11 | #10 |
|
Sayın Av.Adil Giray Çelik,
Başkalarının düşüncelerini ömrümüzce okuduk. Artık kendi düşüncelerimizi yazalım. Buradaki sıcak dostluk ortamındaki alçakgönüllü sohbetlerde birbirimizi anlamaya çalışalım. Başkalarının tumturaklı ve kitlelere hitap eden yüksek sesle söyledikleri her yerde okunabilir. Ama meslektaşlarımızın düşüncelerine her zaman ulaşamıyoruz. Bence burası tam yeri. Saygılarımla Bir Dost |
03-04-2004, 13:02 | #11 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
HUKUKA SAYGI
Savunmak hukukun üstünlüğünü kaçınılmaz bir zorunluluktur adalet bir insanlık tutkusudur Bu tutkunun gerçekleşmesi gerektirir savların kanıtlanabilmesini yoksa yalnızca inanca dayalı her sav dönüşür bir hükme kolayca Kanıtsız her sav soyut bir düşüncedir ve adaletin üstüne bir gölgedir Somut olaylardan doğar ancak Adalet ki ortak özlemimiz ve Hepimiz Gerçeğin peşindeyiz Hangi gerçektir kabul edeceğimiz toplumca benimseyeceğimiz Oysa bize yol gösteren bilgilendirilmiş usumuzla kavrayabiliriz olmadığını gerçek diye bir şeyin O yalnızca pırıltılı bir ismidir kanıtsız söylentilerin Olay nedensellik kanıtlar ve sonuç vardır Adaletin koşulu Hukuka saygıdır Av. Hulusi METİN (iSTANBUL 1995 Bir Soluk Hukuk Syf-9)
|
03-04-2004, 13:29 | #12 |
|
Sayın Av.Adil Giray Çelik,
Teşekkür ederim. Son yazınızla gönderdiğiniz keyif için. Özür dilerim. Birinci yazınızı eksik anladığım için. Saygılarımla Bir Dost |
03-04-2004, 13:56 | #13 |
|
Selam Olsun,
İsmini, Cismini Bildiğimiz, Bilemediğimiz Tüm Dost'lara Selam olsun nezaketi, alçak gönüllüğü, yaşam biçimi sayan dostlara. Adalet erdemli insanın dostudur. Bir dost de her zaman, Adil................ Can bedenden ayrılacak, Tütmez baca, yanmaz ocak, Selam olsun kucak kucak, Dostlar beni hatırlasın. Aşık Veysel |
03-04-2004, 14:11 | #14 | |||||||||||||||||||
|
ADALET: - Dağıtılabilir şeyin hakça paylaşımı, - Hoşnutsuzluk yaratmayan bölüşme, - Güvenilir kimsenin (kurumun) hakkı sahibine teslim etmesi, - hak ileri sürenlerin maksimum tatmini, ŞANS: - Beklentinin dışında olumlu rastlantı, - Zor olanın kolay bulunuşu, - Adil yargılayana tesadüf etmenin rahatlığı, (belki ilahi adalet) mesala... |
03-04-2004, 14:43 | #15 |
|
Ve ekmekler...
Giray üstada,
Teşekkürler, saygı ve sevgiler ... -Önce Ekmekler Bozuldu (1946) – Oktay AKBAL |
03-04-2004, 14:53 | #16 |
|
Kazanan - haklı olan
Sayın Tikici
Katılımınız ve yaklaşımınız için tşk. ve devam... Hukuk sistemimizde “Gerçekleşen sonuç” : “Adaletin gerçekleşmesi” mi ; “Şanslı olanın” kazanması mıdır ? “Kazanan haklıdır” mı? ; “Haklı olan kazanır” mı? |
04-04-2004, 10:07 | #17 | |||||||||||||||||||
|
Bir yerde okumuştum, ama hatırlayamadım kitabın adını. Yaklaşık şu şekilde ifade edilmişti: '' Osmanlı İmparatorluğunun en görkemli zamanında, padişaha kızan ortalama birey: ' Beni kızdırma seni kadı'ya şikayet ederim! ' diyebilmiştir... Bu cümle analiz edilmesi gereken önemde bir cümledir. Padişahlık gibi, tek ağız ile kafaların uçurulabildiği bir düzende, Kadı' nın (Yargıç) adalet yaklaşımının vatandaş üzerindeki tesiri ve algılama yönü, sorunuza bir anlamda cevap verebilir kanısındayım. Elbetteki, kadı'lık hakkında da muhtelif söylentiler vardır. Sanıyorum, konu olayın geçtiği dönem Osmanlının bozulmadığı döneme ilişkindir. Yargı sisteminin tesirden uzak kaldığı, vatandaş ayrımı yapmadığı bir dönem.. Aynı şekilde bir Başbakan'ın kötü davranışı yada sözü karşısında, bu günkü vatandaşın: '' Beni kızdırma seni Mahkemeye veririm...'' diyebilecek gerçeklikte olup olmadığına bakmak doğru olur... Bu sözü söyleyen için, günümüzde yaklaşım: '' Adam deliydi! ... başbakana şöyle dedi..''' den öteye geçmez kanısındayım.. Belki mahkemeye verebilir, hatta bu sözü de söyleyen olabilir, fakat inancının da olması gerekir... inandırıcılığının da olması gerekir.. Konu açıldıkça, sayın Metin' in felsefesi daha iyi anlaşılıyor. Bir kelime en fazla bir cümle yazarak sayfalarca cevabi yazı yazılmasını sağlamak büyük başarıdır.. ustalıktır. Teşekkürler üstad. Saygılarımla. |
07-04-2004, 07:55 | #18 |
|
Biraz da somutlaştırsak mı diyorum.
Binlerce dava dosyasıyla boğuşan hakimler,savcılar ile bunların kararlarını denetleyen yüksek mahkemeler.Bu kadar iş yükü altında "İnce ayar ile karar verebilmek" dosyanın ayrıntılarına inebilme şansınız ne kadardır acaba? Adalet ve şans, birbiriyle hiiiiç ilgisi yok.Hem de Türkiye'de! |
07-04-2004, 09:12 | #19 |
|
Yeryüzünde milyonlarca insan ve her birinin çok çeşitli ihtiyaçları var. Herkesin bu ihtiyaçlarını gidermek için gösterdiği çaba menfaat çatışmalarına sebep olmaktadır. Önceleri güçlü olanlar ihtiyaçlarını karşılamıştır.(Halen hayvanlar aleminde olduğu gibi). Daha sonra insan düşünen bir varlık olduğu için güçsüzlerin de korunması gerekir, fikri ortaya atılmıştır. Sevgi, saygı, barışseverlik, erdemlilik, adalet gibi değerler olduğu düşünceleri bundan sonra ortaya çıkmıştır. Menfaat çatışmalarını dengelemek adalet demektir.Bana göre, bir ekmeği birden fazla kişinin almak istemesi halinde, ekmeğin bölüşülmesi adalettir.Tek başına ekmeği elinde bulunduran kişi bana göre şanslıdır. Şanslı insan bencil değilse adaletlidir.
|
08-04-2004, 10:27 | #20 | |||||||||||||||||||
|
İşin omurgası
Sayın Bilen, Katılımınız için tşk. Tespitiniz konunun omurgası. |
08-04-2004, 10:29 | #21 | |||||||||||||||||||
|
Dengelemek
Sayın Citil, Katılımınız ve görüşünüz için tşk. “dengelemek” düşünce ve eylemi Adaletle mi, Şansla mı gerçekleşmektedir? |
08-04-2004, 11:08 | #22 |
|
Adaletin teoride kabul edilen tanımı menfaat çatışmalarının dengelenmesidir. Ancak uygulamada menfaat çatışmalarının dengelenmesi için sanırım şansa ihtiyaç var.
|
08-04-2004, 17:40 | #23 |
|
Aydın Bilen
Fazla somutlaştıramayız. Adaletin teşkilat olarak bile olması bazan şanstır. Günümüzde bunun olmaması şansızlıktır. Adaletteki şansı, tavla zarı ile ölçmek şansızlıktır. Nasılsın? |
09-04-2004, 01:57 | #24 |
|
Doğum
............................................... ............................................... Benim oğlan dünyaya geldiği zaman çocuklar doğdu korede, sarı ay çiçeğine benziyorlardı. Makartır kesti onları, gittiler ana sütüne bile doyamadan Benim oğlan dünyaya geldiği zaman, çocuklar doğdu Yunan zindanlarında, babaları kurşuna dizilmiş. bu dünyada ilk görülecek şey diye demir parmaklığı gördüler Benim oğlan dünyaya geldiği zaman çocuklar doğdu Anadoluda mavi gözlü, kara gözlü, ela gözlü bebeklerdi. Bitlendiler daha doğar doğmaz, kim bilir kaçı sağ kalır mucize kabilinden ................................ ................................ Nazım Hikmet Şair burada günümüzde üzerinde en fazla durulan bazı adalet türlerini konu edinmiş; Birincisi: özellikle kürreselleşmenin ve günümüzdeki çatışmaların ön plana çıkardığı “uluslararası adalet”, ikincisi: “politik veya cezai adalet” ve üçüncüsü: “sosyal adalet”. Her üç örnektede bir haksızlık, bir adaletsizlik söz konusu dersem kimse karşı çıkmaz zannederim. Konumuz açısından burada sormamız gereken soru şu: bu haksızlığın kurbanı olan kimseler, özellikle çocuklar ne yaptılarki böyle bir haksızlığa uğratılıyorlar? Tek suçları yalnış bir ülkede ve yalnış bir zamanda doğmuş olma şanssızlığımı? İkinci soruya cevabımız evet olursa, adaletle şans arasındaki bağlantıyı kurmuş oluruz. Adalet ve şans konusunu incelediğimizde, sadece mahkemelerin verdiği kararları göz önünde bulundurursak, olayın sadece bir yönünü incelemiş oluruz. Mahkemelerin burada yaptıkları sadece “hakkaniyet” prensibinin, denkleştirici(tevzini) adaletin gerçekleştirilmesidir. “ Adalet mülkün temelidir”- Justitia est fundametum regnorum; el adlü esasül mülk(mülk: ülke, memleket) vecizesindeki adalet kavramı hakkaniyet prensibinden daha geniştir. Adalet kavramı antik felsefenin uğraştığı en önemli konulardan birisidir. Antik felsefe adaleti bir “meziyet” yani insanların bir karakter ve seçenek özelliği olarak görür. İlk olarak Aristoteles tarafından yapılan adalet sınıflandırılması günümüzdede halen geçerlidir. Buna göre adalet üçe ayrılır: a) kanunlara ve kaidelere uyma adaleti, adalet kavramının en geniş kapsamlı şeklini belirler, b) denkleştirici(tevzini) adalet: normal olarak kabul edilen bir düzen bozulduğunda, bu düzeni yeniden kurma, denkleştirme adaletidir. Bunun kapsamına ilk sırada: kişilerin kendi özerk iradelerine dayanarak yaptıkları hukuki işlemler, değiş tokuş, alım satım, gibi konular girer. Burada söz konusu olan mülkiyet ilişkilerinin korunması adaletidir. İkinci sırada: adam öldürme, hırsızlık, sahtekarlık gibi hukuken cezalandrılması gereken, özerk olmayan ve kişilerin korunan mal ve haklarına verilen zararların denkleştirilmesi, düzeltilmesi girer bu türe. c) Dağıtıcı(tevzii) adalet: kimin ne alacağını belirten adalet. Adaletin dağıtılmasının hangi kurallara göre olacağı sorusunu Aristoteles “hakkaniyet” kurallarına göre diye cevaplandırıyor. Buna göre haksızlığa meydan vermemek için kuralların somut durumlara uygun ve zekice tefsir edilmesi gerekir. Günümüzde adalet konusundaki tartışmalar “eşitlikçi ve eşitlikçi olmayan” diye iki merkezde sürdürülüyor. Eşitlikçi adaletin en önemli temsilcisi John Rawls. Bu teoriye göre bir toplumda yaşıyan bütün bireyler için aynı hayat şartlarının oluşturulması, aynı şansın tanınması gerekir. Kritik: Teori neyin eşit olarak dağıtılması gerektiğini belirtmiyor. Mallarmı, özgürlük haklarımı yoksa sosyal fırsat eşitliğimi dağıtılacak? Ayrıca eşitlikçi adalet üç ayrı anlamda anlaşılabilinir: birincisi: dağıtım eşitliği, herkese eşit paylar verilir, ikincisi: yöntem eşitliği, spor müsabakalarında olduğu gibi herkese eşit haklar tanımak, üçüncüsü: herkes eşit paylara sahip oluncaya kadar malları bölüştürmek(örneğin: garsonların aldıkları bahşişleri akşamları denkleştirmeleri) Eşitlikçi olmayanlara göre eşitliğin sağlanması ne adaletin ölçüsü nede gerekçesi olabilir. Bir toplumun bütün fertleri bir diktatörun baskısı altında ise, baskıdaki bu eşitlik bir anlam ifade etmez, adalet değildir. Eşit olmamak sosyal problemlerin basit bir tarifidir. Önemli olan sömürü, ayrılıkçılık, güçsüzlük, kültür emperyalizmi ve şiddettir. Günümüzün politik felsefesi adalet kavramına merkezi bir yer ayırmış durumda. Bu gelişim son otuz kırk yılın ürünü. Önceleri özgürlük, eşitlik. ahlak,halkın hakimiyeti gibi konular ön plandaydı. “Adaleti eğmeye çalışırsanız kırılır” Atasözü saygılarımla |
09-04-2004, 02:35 | #25 | |||||||||||||||||||
|
Sayın M. Aydın Bilen,
aynı çıkış noktasından ayrı sonuçlara varıyoruz gibime geliyor. Şöyleki, benim düşünceme göre şans insanın hiçbir şey yapmadan belirli bir servete, rahatlığa, ferahlığa kavuşma durumudur. Kısacası lotoda veya totoda kazanmadır. Tartışma konumuzu ele alırsak; şans eseri davayı kazanma, karşı tarafı ezme veya savcıya çalım atma durumudur. Asıl var olması gereken adalet düşüncesinde böyle rastlantılara yer yoktur. Bence adaletin özünde şans olmaması ve şansa yer verilmemesi gerekir. Ama gerçekte var, ve olacak ta gibime geliyor.
Sayın bir Dost, Sizi bilmiyorum ama ben düşüncelerimin hepsini başkalarından aldım gibime geliyor. Önemli olan diğerlerinden aldığımız düşünceleri mantığımızın eleğinden geçirip, sapı samanı çıkardıktan sonra geriye kalan tanelerden/özden kendimize yeni bir çorba pişirebilmek bence. saygılarımla |
09-04-2004, 11:50 | #26 | |||||||||||||||||||
|
Uygulama
Sayın Citil, Yaklaşımlarınızla konu zenginleşip, somutlaşıyor. Devam ediniz lütfen... Menfaat çatışmalarının dengelenmesi = Adalet< Şans |
09-04-2004, 11:58 | #27 | |||||||||||||||||||
|
Konu sınırlaması
Sayın gemici, İletiniz, katılımınız ve bakış açınız için tşk. [Mahkemelerin burada yaptıkları sadece “hakkaniyet” prensibinin, denkleştirici(tevzini) adaletin gerçekleştirilmesidir."]bağlamında "Adalet ve Şans" ilişkisini de irdelerseniz sevinirim. |
09-04-2004, 12:04 | #28 | |||||||||||||||||||
|
Adalet Teşkilatı...
Sayın Tikici, Adalet teşkilatı ... Yerinde bir tespit... Adliye Sarayı ... Teşkilat ... Saray ... "Yargı'nın Sultanı" ... |
09-04-2004, 13:02 | #29 |
|
Adalet kavramının sayın gemicinin belirttiği gibi(bizi aydınlattığı için teşekkürler) pek çok anlamı var.
Adalet bir üst değer kişiden kişiye, toplumdan topluma, zamandan zamana değişen anlamları var. Adaletin gerçekleştirilmesi son derece güç ve karmaşık. Bunu gerçekleştirmek için önce olayın bütün detayları hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor. En küçük bir ayrıntı ve bilgi eksikliği bizim yanlış sonuçlara varmamıza ve adaletsiz davranmamıza neden olabiliyor. Mahkemelerde de bilgi eksikliği,önyargılı tutum ve davranışlar,yanlış yönlendirmeler, yalancı şahitler vs. gibi nedenlerle adli hata olabiliyor. (Sayın metin, ancak bu kadar daha fazla somutlaştıramam) Adalet kavramının kapsamını tüm dünyayı içine alacak kadar genişletirsek hakça paylaşımın ve adaleti gerçekleştirmenin daha da zor olduğunu görürüz. Dünyaya gelirken içinde bulunduğumuz şartlar bakımından şansın büyük rol oynadığını görürüz. İnsanlar çok çeşitli birbirine benzemeyen hayatlar sürmektedir. Her birinin sahip olduğu maddi ve manevi şartlarda aynı değil. matematiksel bir eşitliği sağlamak mümkün değil. Her insanın birbirinden farklı yaşam tarzı var. Kendisi acı çekerken başkasının mutlu olması durumunda, kişi kendisinin şanssız diğerlerinin şansli olduğunu ve bunun adil olmadığını düşünür. Kendisi mutluyken başkasının acısı karşısında kendisinin şanslı olduğunu düşünür ama bunun adaletsiz olduğu aklına gelmez. Adalet gerçekleştirilmesi ve uygulanması zor bir kavramdır.Şans ise kişiden kişiye değişen kazanımlardır. |
12-04-2004, 13:56 | #30 |
|
Kahve molası - Özet
Kavram olarak Adalet ve Şans ...
Teori ve Pratikte Adalet ve Şans ... Bireysel Adalet ve Şans >> İş,aş,eğitim, sağlık ... Toplumsal Adalet ve Şans >> İş ve aş ... Politikada Adalet ve Şans >> Siyasi Partiler Kanunu, Seçim kanunu ... Yasamada Adalet ve Şans>>Toplumsal Adalet,Vergi yükünde adalet ... Yürütmede Adalet ve Şans >> Hukuk Devleti İlkesine bağlılık... Yargıda Adalet ve Şans >> Bireysel, Toplumsal Adalet ve Şans... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Adalet Sarayı Terimi | Av. Hulusi Metin | Hukuk Sohbetleri | 8 | 28-09-2011 08:34 |
Sözde adalet yetmez, gözde adalet de lazımdır... | üye3578 | Hukuk Sohbetleri | 7 | 08-03-2008 11:47 |
AB'den son şans | Seyda | Hukuk Haberleri | 0 | 09-11-2006 11:33 |
Yine Şans Oyunu, Yine Tazminat.. | Av.Mehmet Saim Dikici | Meslektaşların Soruları | 1 | 24-09-2002 10:48 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |