Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Soruları Hukukçu olmayan üyelerimizin hukukla ilgili sorularına ayrılmış iletişim alanı. Lütfen Dikkat : THS bir hukuki danışmanlık sitesi değildir ve bu foruma da "hukuki danışma" niteliği taşıyan sorular yöneltilemez. Alanda soru sormadan önce lütfen Hukuk Soruları Alanı Kural ve İlkelerimizi okuyunuz.

Kasten adam öldürme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-08-2007, 22:30   #1
arzaplı

 
Varsayılan Kasten adam öldürme

Kayın hısımlığı
Madde 18.- Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olur.
Kayın hısımlığı, kendisini meydana getiren evliliğin sona ermesiyle ortadan kalkmaz
BU durumda örneğin; ben evlendiğimde kayınvalidemle kayın hısımlığım olumaktadır.Karımla annesi arasında birinci dereceden üstsoy kan hısımlığı olduğunda artık benlede evlilkle beraber birinci dereceden üstsoy kayın hısımlığı oluşmakta.
Asıl soruya gelecek olursak;
Benim kayınvalidemi öldürmem durumunda TCK 81 deki basit adam öldürmeden mi yoksa TCK 82 deki üstsoya karşı işlenen nitelikli adam öldürmeden mi cezai sorululuğum var.

(Yanlış anlaşılmasın böyle bir planım yok sadece geçen gün yaşanan gerçek bir olaydan esinlenerek hazırlanmış bir soru:
Old 04-08-2007, 15:37   #3
adlig_recht

 
Varsayılan

Merhaba,

Ben nitelikli halin oluşmadığı kanaatindeyim.Eşinizin annesi sizin 1. dereceden kayın hısmınızdır ama üstsoyunuz değildir.Üstsoy ve altsoyluk ilişkisi kan hısımları arasında olur.

Saygılar...
Old 05-08-2007, 17:44   #4
yargıç isa

 
Varsayılan .........

Altsoy ve üst soy ilişkisini oluşrutan husus HISIMLIK'tır. TCK nın ilgili maddesinde bahsedilen altsoy-üstsoy ilişkisini sağlayan hısımlığın "kan hısımı/kayın hısımlılığı olduğu" şeklinde bir ayrıma gidilmemiştir. Bu sebeple, Kayın hısımlığı evlilik sözleşmesi ile altsoy-üstsoy ilişkisi oluşturduğundan, süreklilik arz ettiğinden ve boşanma ile sona ermediğinden:

***Boşanan eşin kayınvaldesini öldürmesi durumunda TCK 82 ye göre nitelikli halin oluştuğu kanısındayım.

saygılarımla...
Old 05-08-2007, 20:03   #5
Emin ERKILIÇ

 
Varsayılan

bende nitelikli halin oluşmadığını ve bununla ilgili yargıtay karalarına içtihatlara bakılması gerektiğini düşünüyorum.kayın hısımlığı durumunun nitelikli hali oluşturması halinde buna yeni tck da yer verilirdi sanırım.Ceza hukukunda kıyas yapılamayacağından ve suçun maddi unsurunu oluşturan tipiklik unsuru da göz önüne alındığında kayın hısımlığı kavramının tck da yer bulmamasını da göz önüne alırsak kasten adam öldürmenin basit halinde ceza verilir kanısındayım.
Old 05-08-2007, 22:37   #6
Admin

 
Varsayılan

Sayın Av.Turan,
Alıntı:
Yazan Av.Turan
madde 82 den yargılanırsınzı. (umarım yargılanmanız gerekmez )
Bulunduğumuz alanının amacına da uygun olarak yanıtınızın gerekçenizi de paylaşırsanız hem soruyu soran, hem de okuyan herkes yararlanır diye düşünüyorum.
Old 06-08-2007, 10:26   #7
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2003/1-253
K. 2003/266
T. 4.11.2003
• KASTEN ADAM ÖLDÜRMEK ( Sanığın Haksız Tahrik Oluşturan Herhangi Bir Neden Olmaksızın Olay Mahalline Yanında Getirdiği Tüfekle Kaynanasını Vurarak Öldürmesi )
• HAKSIZ TAHRİK ( Şartları-Tahriki Oluşturan Haksız Bir Fiil Bulunması-Failin Öfke ve Şiddetli Elemin Etkisi Altında Bulunması ve Failin İşlediği Suçun Bu Ruh Hali İçinde Olması )
• KAYNANAYI VURUP ÖLDÜRMEK ( Sanığın Eşiyle Olan Tartışmaları Sonucu Herhangi Bir Haksız Tahrik Olmaksızın Yaptığı Öldürme Eyleminde Tahrik Hükümlerinin Uygulanamaması )
• TÜFEĞİ ALARAK OLAY MAHALLİNE GİTME ( Sanığın Herhangi Bir Tahrik Olmaksızın Silahı da Alarak Kaynanasını Öldürmesinde Tahrik Hükümlerinin Uygulanamaması )
765/m.449,51,59,456,457,464,448
ÖZET : Yasal bir indirim nedeni olan tahrik, ceza hukuku bakımından, failin haksız bir fiilin yarattığı gazap veya elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesidir. Bu halde fail, haksız bir fiilin doğurduğu öfke veya elemin tesiri altında, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışardan gelen etkinin ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Buna göre, haksız tahrikten söz edebilmek için;

a ) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalıdır, b ) Bu fiil haksız olmalıdır, c ) Fail, öfke ve şiddetli elemin etkisi altında bulunmalıdır. d ) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalıdır.

Sanık ile eşi tanık Hülya arasında geçimsizlik bulunduğu ve bu nedenle tanık Hülya'nın eşyalarını da alarak evi terk edip babasının evine gittiği anlaşılmaktadır. Sanık ve ailesi bu duruma tepki göstermişler ve katılan Adnan'ın evinin önü olan olay yerine gelmişlerdir. Ancak, olay yerine giderken sanığın, pompalı av tüfeğini de götürdüğü nazara alındığında, iyi niyetle görüşmek için gitmediği açıktır. Bu nedenle sanığın, iyi niyetle ayrılık olayını görüşmek için olay yerine gittiklerine ilişkin savunmasına itibar edilmesi olanaksızdır. Öte yandan tanıklar Çiğdem Bakışlı, Ömer Canruh ve Emrah Canruh'un hazırlık aşamasında kolluk tarafından alınan ifadelerinin, olayın oluş anına ilişkin olarak özünde birbirini doğrular nitelikte ve tutarlı oldukları görülmektedir. Her ne kadar daha sonra bu tanıklar, tarafların etkisi ile ifadelerini değiştirmişlerse de tutarlı olan kolluk ifadelerine itibar edilmelidir. Adı geçenlerin kolluk anlatımlarına göre, sanık Murat'ın annesi olan olayın sanıklarından Mahmure Çelik'in, olay yerine geldiklerinde maktule ve ailesine küfür ederek olayı başlattığı sabittir. Bu oluş içerisinde olayda maktuleden kaynaklanan ve sanığa yönelen her hangi bir haksız hareket bulunmamaktadır. Sanık, eşi ile ayrılmasından sorumlu tuttuğu kaynanası olan maktuleyi, Mahmure'nin küfürlerine duyduğu tepki nedeniyle aşağı indiği sırada, haksız tahrik oluşturan her hangi bir neden olmaksızın yanında getirdiği tüfekle kasten vurarak öldürmüştür.

DAVA : Kasten kaynanasını öldürmek suçundan sanık Murat Çelik'in TCY.nın 449/1, 51/1, 59/2. maddeleri uyarınca 20 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, ayrıca katılan sanık Adnan Demir'in TCY.nın 456/1, 457/1, 51/2, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 200.772.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, sanıklar Muammer Çelik ve Mahmure Çelik'in kavgada ölene el uzatmak suçundan TCY.nın 464/1, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 6. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına ve bu cezalarının ertelenmesine suçta kullanılan silah, mermi ve boş kovanların TCY.nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesince 14.11.2001 gün ve 355-349 sayı ile verilen ve sanık Murat yönünden kendiliğinden temyize tabi olan kararın katılan sanık vekili ve sanık Murat vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.11.2002 gün ve 4279-3900 sayı ile katılan sanık Adnan ve sanıklardan Mahmure haklarındaki hükümlerin onanmasına, sanıklar Murat ve Muammer haklarındaki hükümler yönünden ise;

"Sanıklar Murat ve Muammer hakkında kurulan hükümlere yönelen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

a ) Sanık Muammer'in adli sicil kaydına göre; Kadıköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 1978/250 esas ve 1980/92 sayılı kararı ile adam öldürmek suçundan TCK.nun 448, 51/1. maddeleri uyarınca verilen 18 yıl ağır hapis cezasının 12.6.1997 tarihinde bihakkın infaz edilmesi nedeniyle TCK.nun 81/2. maddesi uyarınca cezasının arttırılması gerektiğinin gözetilmemesi,

b ) Hakkında TCK.nun 81/2. maddesinin uygulanması gereken sanık Muammer'in cezasının 647 sayılı Yasasının 6. maddesine aykırı olarak ertelenmesine karar verilmesi,

c ) Oluş ve mahkemenin kabulüne göre; sanık Murat'ın evinden eşyaların alınması sırasında eşyalara zarar verenin sanığın eşi Hülya olduğuna akabinde de Murat'ın annesinin maktûlün evi önüne gelerek, küfür ederek olayın başladığının anlaşılması karşısında, olayda maktûlden kaynaklanan haksız hareket olmadığı başkaca da bir sebep ileri sürülmediği halde, sanık Murat'a verilen cezanın TCK.nun 51/1. maddesi uyarınca indirilmesi,

d ) Sanıklar Murat ve Muammer'e suça katılımları farklı olması dikkate alınarak yargılama giderlerinin mutasaviyen yerine müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise; 12.03.2003 gün ve 511-77 sayı ile diğer bozma nedenlerine uyarak gereğini yerine getirmiş, ancak sanık Murat hakkında tahrik nedenine ilişen bozma nedeni yönünden;

"Sanık Mahmure ile maktûle Nevim iki kız kardeş olup, çocukları Hülya ile sanık Murat 25.10.1995 tarihinde evlenmişler, ancak dosyadan da anlaşılacağı üzere büyüklerinin, evliliklerine müdahalesi sonucunda aralarında geçimsizlik başlamış, zaman zaman Hülya babasının evine gitmekte bir müddet kaldıktan sonra yeniden sanık Murat'ın evine gelmekte, bu geçimsizlikte gerek Hülya gerekse de Murat karşı tarafın anne ve babasının bu geçimsizlikte rolü olduğunu düşünmekte, olay tarihinde tanık Hülya yanına maktûle Nevim, kardeşlerini alarak sanık Murat'ın evine gittiği, orada gerek kendisinin gerekse de sanık Murat'ın bazı zati eşyalarını aldığı eve hasar verdiği, bunu öğrenen sanıkların Murat'ı da çağırarak ölen Nevim'in evine gittikleri konusunda herhangi bir çelişki ve farklı iddia olmadığı, ancak olay yerine gelindiğinde gelişen olaylar konusunda iki farklı iddia ortaya çıktığı, müdahil sanık Adnan ve çocuklarının ifadesi ile aynı mahallede oturan ve bunlara yakın olan tanıkların beyanları ile sanıklar Murat, Mahmure ve Muammer'in ve bunlarla birlikte hareket eden tanık Teslime'nin ifadelerinin olay yerine gelişen olaylar hususunda farklılık arzettiği, hatta gurup şahitlerin kendi arasında dahi farklı söylemler olduğu, örneğin, Adnan'ın çocuklarının verdikleri ifade ile sanık Mahmure'nin, Hülya'ya ****** dediği, komşuları olan tanıkların ise farklı söylemde bulunduğu ve Mahmure'nin maktûleye ****** dediği, bu şekilde çağırdığı, Çelik soy isimli sanıklarla birlikte hareket eden Teslime'nin ise farklı beyanda bulunduğu, Mahmure'nin zili çalması üzerine kafasına sandalyeler atıldığı ve Nevim'in çocuklarla birlikte dışarı çıkarak Mahmure'ye süpürge sopası ile birlikte saldırdıkları ve bu iddiayı doğrulayan mağdure ile ilgili verilmiş olan 5 günlük rapor da dikkate alındığında ifadeler arasında çelişkiler bulunduğu, bu nedenle mahkememizce gerekçemizde maktûleden kaynaklanan ( maktûlenin, Mahmure'ye süpürge sopası ile saldırması ve bunu doğrulayan maddi delil olan Mahmure'nin 5 günlük doktor raporu ) gibi olgularla mahkememizce sanık Murat lehine hafif tahrik hükümleri uygulanmış ve ayrıca sanık Murat tarafından eşi ile geçimsizliklerinin nedenini maktûle mal etmesi, zihninde bu şekilde düşünmesi gibi olgularla hafif tahrik hükümleri uygulanmış, mahkemelerde çok daha basit maddi delille ispat edilemeyen sanığın subjektif düşünceleri ile verilen tahrik olgusunun Yargıtay'ca da benimsenmesi gibi düşüncelerle bunlara göre daha komplike olan bir olayda tahrik hükümlerinin uygulanması daha adil ve hakkaniyetine uygun düşeceği düşüncesi ile eski kararda tahrik hükümlerinin uygulanması" gerekçesi ile ilk hükümde direnmiştir.

Sanık Murat yönünden kendiliğinden temyize tabi olan bu hükmün de katılan vekili ve sanıklar vekili ile o yer C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının sanık Murat yönünden "bozma", sanık Muammer yönünden Özel Dairece inceleme yapılarak "onama" istekli 22.09.2003 günlü tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Sanık Murat Çelik'in kasten kaynanasını öldürmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, tahrik hükümlerinin uygulanması gerekip gerekmediğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

Yasal bir indirim nedeni olan tahrik, ceza hukuku bakımından, failin haksız bir fiilin yarattığı gazap veya elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesidir. Bu halde fail, haksız bir fiilin doğurduğu öfke veya elemin tesiri altında, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışardan gelen etkinin ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Buna göre, haksız tahrikten söz edebilmek için;

a ) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalıdır,

b ) Bu fiil haksız olmalıdır,

c ) Fail, öfke ve şiddetli elemin etkisi altında bulunmalıdır.

d ) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalıdır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Katılan sanık Adnan Demir kolluk tarafından alınan ifadesinde; kızı Hülya ile bacanağı Muammer Çelik'in oğlu sanık Murat'ın 5 yıldır resmi nikahla evli olduklarını, bir çocukları bulunduğunu, evliliklerinin ilk gününden itibaren aralarında geçimsizlik olduğunu ve damadının sık sık kızını kendi evine gönderdiğini, yuvalarının yıkılmaması için nasihatta bulunup kızını geri gönderdiğini, 30.08.2000 günü kızı Hülya'nın, kendilerini ziyarete geldiğini, telefonla damadını arayıp, kızını kendisinin götürdüğünü söyleyerek aralarında bir tatsızlık çıkmasına engel olmak istediğini, sanık Murat'ın ise, "benden izin aldı da mı gitti, beni arasın" diyerek telefonu kapattığını, kızına kocasını aramasını söylediğini, telefonda ne görüştüklerini bilmediğini, ancak kızının aynı gün evine gittiğini, olay günü kızının telefonla arayarak kocasının gece eve gelmediğini, sabah saat 6-7 sıralarında eve gelip içeriye girmeden kendisini dışarıya çağırdığını ve eşyalarını toplayıp evden defolmasını söylediğini, bunun üzerine eşyalarını topladığını belirtip, bir kamyonetle kendisinin alıp alamayacağını sorduğunu, kamyonet tutup kızının yanına gittiğini ve eşyaları kamyonete yüklediklerini, kızına onlara ait bir eşyayı almamasını söylediğinde almadığını belirttiğini, eşyaları evine götürmesinden yarım saat sonra baldızı Mahmure Çelik'in dışarıda bağırdığını duyduğunu, çocuklarını uyararak karşılık vermemelerini, bağırıp bağırıp gideceklerini söylediğini, tanıdığı Şaban Bozyer ile birlikte mutfağa geçerek nasıl bir dolap yaptıracağı hususunda fikir alışverişinde bulundukları sırada birkaç el silah sesi duyduklarını, baktığında çocuklarını evde göremeyince koşarak aşağıya indiğini, apartman çıkış kapısından 5-6 metre ileride bahçe içerisinde eşinin kanlar içerisinde yerde yattığını ve çocuklarının da başında olduklarını, onlardan 2-3 metre ileride yol üzerinde bulunan Tempra marka beyaz bir araca yaslanmış halde elinde bulunan silahla yola bakmakta olan Muammer Çelik'i gördüğünü, eşini onun vurduğunu zannederek ona doğru giderken kendisini gören Muammer'in ani bir hareketle doğrulup silahı çevirdiğini görüp, savunma ve korkutma amacıyla yere doğru ateş ettiğini ve gidip sol eliyle saçlarından tutup, sağ elindeki silahı kafasına dayadığını, "Nevin'i ben vurmadım, Murat vurdu" demesi üzerine onu bıraktığını, eşinin ölümüne neden olan bu kişilerden şikayetçi olduğunu beyan etmiş, C.Savcılığında da benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.

Duruşmada ise, olay öncesindeki akşam damadı sanık Murat'ın telefonla arayarak arabada çalışacağını, gece eve gelemeyeceğini, isterlerse eşi Hülya'nın kendilerinde kalabileceğini belirttiğini, bu durumu kızına söyleyip yanında kalması için oğlu Ömer'i yanına gönderdiğini, olay tarihinde de sanık ile anne ve babasının gelip bu işin bittiğini, isterlerse eşyaları alabileceklerini söylemeleri nedeniyle kızının evine giderek eşyaları aldıklarını, daha sonra da eve gelip aşağıdan kapı zilini çalan Mahmure'nin hakaretamiz sözler söylediğini duyduğunu, bir işle uğraştığı için eşine telkin şeklinde sözler söyleyip işi ile ilgilendiğini, bir süre sonra bir el sonra bir el daha tüfek sesi duyduğunu, merdivenlerden inerken yine tüfek sesi duyduğunu, indiğinde eşinin yaralı ve Muammer'in başında olduğunu gördüğünü, Muammer'in elinde silahla üzerine geldiğini, taşıma ruhsatlı tabancasını çekerek kendini korumak için ateş ettiğini, sanık Murat'ı ise görmediğini söylemiştir.

Sanık Murat Çelik kolluk ifadesinde taksicilik yaparak geçimini sağladığını, teyzesinin kızı Hülya ile 5 yıldan beri evli olduklarını, eşinin zaman zaman huysuzluk yapıp ailesinin evine gittiğinde alıp eve getirdiğini, 30.08.2000 günü sabah işe gidecekken eşinin yine ailesine gitmek istediğini söylediğini, o an için olmayacağını, uygun olduğunda götüreceğini söyleyip evden ayrıldığını, yaklaşık 3 saat sonra kayınpederi Adnan Demir'in, cep telefonundan arayıp "kızı ben eve götürdüm" dediğini, "baba bana sordunuz mu" diyerek eşinin kendisini aramasını söylediğini, 20 dakika sonra eşi Hülya'nın cep telefonuyla aradığında neden izin almadan gittiğini sorduğunu, ters cevaplar vermesi üzerine telefonu kapattığını, diğer şoför gelmediği için gece de çalışmaya devam ettiğini ve sabah saat 06.00 sıralarında eve uğrayıp taksiden inmeden korna çaldığını, eşinin evden çıkıp yanına geldiğinde neden izinsiz gittiğini, onun için anne ve babasını terk edip ayrı ev açtığını, neden böyle yaptığını sorduğunda eşinin sinirlenip taksinin kapısını çarparak eve gittiğini, bunun üzerine ayrılıp çalışmaya devam ettiğini, aynı gün saat 13.00 sıralarında eşinin ne yaptığına bakmak için eve uğradığında bir kısım eşyaların olmadığını, diğer eşyaların da dağıtılmış olduğunu görüp, taksiyle babasının evine gittiğini, anne ve babasını da alarak birlikte kayınpederinin evine gittiklerini, bu sırada yanına annesinin adına ruhsatlı olan pompalı tüfeği de aldığını, çünkü kayınpederinin ruhsatlı silahı olduğunu, annesinin otomobilden inerek evin önüne gidip "niçin eşyaları aldınız, eşyaları verin, inin aşağıda konuşalım" diyerek onlarla konuşmaya çalıştığını, bu sırada babasının ve kendisinin de otomobilden indiğini, kayınvalidesi Nevin'in elinde bir sopa ile dışarı çıkıp annesine saldırarak saçından tutup elindeki sopa ile vurmaya başladığını, aynı anda kayınpederi Adnan Demir'in de dışarı çıkıp annesine doğru gelirken elinde silah olduğunu gördüğünü, bunun üzerine taksinin bagajında bulunan av tüfeğini alırken silah sesi duyduğunu, baktığında babasının yere düştüğünü gördüğünü ve annesini kurtarmak ve korkutmak amacıyla av tüfeği ile kayınvalidesi Nevin'in ayak kısmına doğru iki el ateş ettiğini, kayınpederi Adnan'ın elinde silahla üzerine doğru koşarak geldiğini görüp kendisini de vuracak diye kaçmaya başladığını, kaçarken de bir el ateş ettiğini beyan etmiştir.

C.Savcılığında benzer şekilde anlatımda bulunmakla beraber, olay yerine gittiklerinde kayınpederinin oturduğu 4. kattan birinin sandalye atmaya çalıştığını, kayınvalidesi ve aynı zamanda öz teyzesi olan maktule Nevin'in, elinde süpürge ile aşağıya inerek annesine vurmaya başladığını, daha sonra da kayınpederinin evden elinde tabancayla çıkıp geldiğini görüp ve ateş ettiğini duyduğunu, ateş ederken görmediğini, babasını yere düşerken görünce şuurunu kaybettiğini, arabanın bagajından av tüfeğini alıp ortalığın dağılmasını düşünerek 2-3 el ateş ettiğini belirtmiş, Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusunda ve duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.

Hakkında ölümle biten kavgada ölene el uzatmak suçundan verilen mahkumiyet kararı onanarak kesinleşen Mahmure Çelik kollukta; maktule Nevin Demir'in kız kardeşi olduğunu, oğlu Murat ile Nevin ve Adnan Demir'in kızları Hülya'nın evli olduklarını, Nevin'in ikide bir evlerine gelip kızı Hülya ile konuşarak kendilerine karşı asi davranmasını sağladığını, Nevin rahat vermediği için oğlunun evini ayırdığını, 30.08.2000 günü Adnan ve Nevin Demir'in gelini Hülya'yı alıp götürdüklerini ve oğlu sanık Murat'ı telefonla arayıp götürdüklerini bildirdiklerini, oğlunun da kayınbabasına "bizi huzursuz etme, eşimi geri getir" dediğinde, Adnan'ın küfür etmiş olduğunu, oğlu Murat'ın gece 04.00'da kendilerine geldiğini ve eşinin, babasının evinde olduğunu söylemesi üzerine eniştesi Adnan'ı telefonla aradığını ve gelinini getirmesini ve çocukların işlerine de karışmamasını söylediğini, oğlunun gece onlarda kaldığını ve sabah saat 06.00'da evine gönderdiklerini, daha sonra oğlunun telefonla arayıp eşinin eve gelmemiş olduğunu bildirdiğini, kardeşi Nevin'i telefonla aradıysa da bulamadığını, komşusu Teslime Cerit'i de yanına alarak gelininin evine gittiklerinde evin kundaklandığını ve tüm eşyaların kırıldığını, bazı eşyaların da götürülmüş olduğunu gördüklerini ve durumu eşine anlattığını, bu esnada Adnan'ın telefonla kendilerini arayarak "gel torununu götür, ben kızımın eşyalarını aldım" dediğini, bunun üzerine oğlu ve eşi ile birlikte konuşmak için Adnan'ın evine gittiklerini, Adnan ve eşinin kendilerini eve almadan tartışma başlattıklarını, kardeşi maktule Nevin'in fırçayla kendisine sebepsiz yere vurması nedeniyle kavga çıktığını, Adnan'ın gelir gelmez tabancayla kocasına ateş ettiğini ve oğlu Murat'a saldırmak üzere döndüğünü, Adnan'ı yakalayıp kaçması için oğluna seslendiğini, oğlunun da arkasından ateş ettiğini, oğlunun ise babasının düştüğünü ve maktule Nevin'in taşla ona vurmaya çalıştığını görünce arabada bulunan av tüfeği ile önce boşa ateş ettiğini, maktule Nevin babasına vurmaya çalışınca bu kez ona ateş ettiğini beyan etmiştir.

C.Savcılığında ise, benzer şekilde anlatımda bulunmakla birlikte ayrıca, olay yerine varıp kapı zilini çaldıklarında gelininin pencereden kendisine sandalye atmaya kalktığını, daha sonra Nevin, Hülya, Mehtap ve Ömer Demir'in aşağıya indiklerini ve maktule Nevin'in elinde fırçayla kendisine saldırıp vurmaya kalktığını, sonra kocasına yöneldiklerini, daha sonra Adnan Demir'in elinde tabancayla aşağıya inip kocasının yanına gittiğini, "ben sizi tongaya düşürdüm" deyip kocasının ayaklarına ateş ederek vurduğunu, kocası yere yığılınca bu kez oğlunun av tüfeği ile ortalığı dağıtmak amacıyla boşluğa ateş ettiğini, bu sırada maktule Nevin'in araya atladığını ve atışın ona denk geldiğini belirtmiş, duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.

Hakkında ölümle biten kavgada ölene el uzatmak suçundan mahkumiyet kararı verilen sanık Muammer Çelik kollukta, olay günü saat 12.00 sıralarında baldızı olan Nevin Demir'in, 3 yaşlarındaki torununu bırakıp gittikten yarım saat kadar sonra telefonla arayan Adnan Demir'in, kendilerini evlerine davet ederek bu olaylar hakkında konuşmayı önerdiğini, olay yerine gittiklerinde karşı taraftan epeyce bir kalabalığın ellerinde sopalarla etraflarını sardıklarını ve kendilerini korumalarına fırsat bile bırakmadıklarını, topluluk içinde bulunan Adnan Demir'in elindeki silah ile kendisine doğru 7-8 el ateş ettiğini bu esnada yere yığılıp kaldığını, Adnan'ın ise küfürlü sözler sarfettiğini, daha sonra kendisinden geçmiş olduğunu beyan etmiş, duruşmada ise olayı diğer sanıklar Murat ve Mahmure gibi anlatmıştır.

Tanık Hülya Çelik kolluk ifadesinde, sanık Murat ile 5 yıldır evli olduğunu, sanığın baskısı nedeniyle sürekli tartışmalarının olduğunu, 30.08.2000 günü ailesine gideceğini söylediğinde yine tartışma çıkartarak evden ayrıldığını ve o gece eve gelmediğini, ancak babasının evindeyken babasına sanığa telefon ettirip onlarda olduğunu bildirdiğini, huzursuzluk çıkmaması için aynı gün saat 16.00 sıralarında eve döndüğünü, sanık Murat'ın o gece eve gelmediğini, sabah saat 07.00 sıralarında geldiğinde içeri girmeyip dışarı gelmesini söyleyerek arabaya gidip oturduğunu, yanına gittiğinde gece neden eve gelmediğini sorduğunu, sanık Murat'ın ise "seninle işim bitti, eşyalarını topla, evin anahtarlarını ev sahibine bırak git, geldiğimde seni evde görürsem öldürürüm" diyerek ayrıldığını, bunun üzerine annesini telefonla çağırdığını ve gelince durumu anlattığını, bir süre sonra babasının telefonla kendisini aradığında gelip kendisini almasını istediğini, babası gelince kendisine ait eşyaları alarak oradan ayrıldıklarını, babasının evindeyken tahminen bir saat sonra kayınvalidesi Mahmure'nin, kendisine hitaben "****** in aşağı, sana bunun hesabını soracağım, eşyaları getir" diye hakaret ettiğini, balkondan baktığında aşağıda kayınpederi Muammer ile kayınvalidesinin binanın önünde durduklarını, sanık Murat'ın ise bir otomobilin içinde tanımadığı bir kişiyle birlikte oturduklarını gördüğünü, maktule annesi ile birlikte aşağıya indiklerini, iner inmez kayınvalidesinin, annesine saldırdığını, bu arada kayınpederinin de babasına ait arabayı yumruklayarak bir yandan da oğlu sanığa maktuleyi vurmasını söyleyip tekme ile vurarak annesini yere düşürdüğünü, sanık Murat'ın arabadan av tüfeği ile inip3-4 metre mesafeden maktule annesinin arkasından ateş ettiğini, annesinin vurulduğunu görüp üzerine kapandığını, bir ara kafasını kaldırdığında sanık Murat'ın arabaya yaslanmış bir elinde tabanca olduğunu gördüğünü beyan etmiş, duruşmada ise sanık Murat Çelik'in olaydaki konumu hakkında benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.

Tanık Ömer Demir kollukta, olay günü evde otururlarken ablası Hülya'nın kayınvalidesi ve teyzeleri olan Mahmure Çelik'in, ablasına "****** in aşağıya" diye bağırdığını duyup balkondan baktıklarında Tempra marka bir otomobilde sanıklar Murat ve Muammer Çelik ile tanımadıkları bir kişinin birlikte oturduklarını, Mahmure'nin ise bahçede bağırıp hakaret ettiğini gördüklerini, babası Adnan'ın engel olmak istediyse de annesi maktule Nevin'in ve ablası Hülya'nın aşağıya indiklerini, balkondan Mahmure ve Muammer Çelik'in, annesi ve ablasını dövmekte olduklarını ve sanık Murat'ın ise arabada elinde tüfekle beklediğini görüp yardım etmek için ablası Mehtap ile birlikte indiklerinde sanık Murat'ın av tüfeği ile yanlarına doğru geldiğini, bu esnada da babası Muammer'in "vur bunları" diye bağırdığını, silahı kendine doğrulttuğunda arada ablasının olduğunu, silahı annesi maktuleye çevirip 3-4 metre mesafeden ateş ederek vurduğunu gördüğünü, ablası ile birlikte annelerinin üzerine kapandıklarını, sanık Murat'ın yanında aynı zamanda tabancasının da olduğunu beyan etmiş duruşmada da benzer şekilde anlatımda bulunmuştur. Tanık Mehtap Demir de aşamalarda bu tanık gibi anlatımda bulunmuştur.

Tanık Emrah Canruh kolluktaki ifadesinde, olay yerinin olduğu sokakta yazıhanesinin bulunduğunu, olay günü saat 09.00 sıralarında beyaz bir otonun Adnan Demir'in evinin önünde bir süre durup kimse inmeden gittiğini, öğleye doğru aynı arabanın yine geldiğini ve içinden inen bir bayanın, maktule Nevin Demir'e "****** aşağı in" diye bağırmaya başladığını, bunun üzerine maktulenin aşağıya inerek adını sonradan öğrendiği Mahmure Çelik ile kavga etmeye ve elinde bulunan fırçanın sapı ile ona vurmaya başladığını, Muammer Çelik'in ise maktule Nevin'e tekmeyle vurarak yere yıktığını, bu sırada aralarına girip, "ayıp ediyorsunuz ayrılın" dediği esnada sanık Murat'ın av tüfeği ile gelerek maktule Nevin'e, 3-4 metre mesafeden arkasından ateş ettiğini, kadının yere düştüğünü, sanık Murat havaya ateş ederken bu sırada Adnan Demir'in elinde silahla aşağıya indiğini ve sanık Murat'a ateş etmeye başladığında onun kaçtığını, sanık Murat'ın belinde de bir tabanca olduğunu, bu tabancayla da ateş ettiğini, Muammer Çelik'in ise, Adnan'ın mı yoksa oğlu sanık Murat'ın mı ateş etmesinden dolayı vurulduğunu göremediğini beyan etmiştir.

C.Savcılığında 01.09.2000 ve 04.09.2000 günü alınan ifadelerinde de benzer şekilde anlatımda bulunmuş, ayrıca her iki tarafı da tanımadığını, Adnan Demir'in, sanık Murat maktuleyi vurduktan sonra olay yerine geldiğini belirtmiştir.

Duruşmada ise C.Savcılığındaki ifadesini tekrar ettiğini, sanık Murat'ın elindeki tüfek konusunda kesin ifade vermekle birlikte elinde tabanca olup olmadığını tam kesin söyleyemediğini, olayın hemen kendi yanında olduğunu, sanık Murat ile maktulenin arasının 3 metre kadar olup ilk ateş ettiğinde onu vurduğunu, daha sonra elindeki tüfekle geri geri ateş ettiğini, toplam 3 kez ateş ettiğini, olaydan sonra Muammer tarafından tehdit edilmekte olduğunu, duruşmaya gelmemesini söylediğini, şuuru yerinde olmadığı için sanık Murat'ın belinden tabanca çıkartıp çıkartmadığını bilemediğini belirtmiştir.

Tanık Çiğdem Bakışlı kolluk tarafından alınan ifadesinde; olay yerinin bitişiğindeki yol üzerinde halı yıkamakta olduğu sırada yanından geçip, komşusu maktule Nevin'in evinin bulunduğu bahçeye giren bir kadının hakaretler ederek bağırmaya başladığını, maktule Nevin ve kızlarının evlerinin balkonundan baktıklarını ve maktulenin oğlu Ömer Demir'in aşağıya indiğini, gelen kadının ise Ömer'e saldırıp tartaklamaya başladığını, bu sırada maktulenin elinde bir fırçayla gelip kadına bir sefer vurduğunu, bu sırada kadının Ömer'i bırakıp maktule Nevin'e saldırdığını, sonra Muammer ve Murat Çelik'in beyaz bir arabayla geldiklerini ve sanık Murat'ın, bir tüfekle inip silahı Ömer'e doğrulttuğunu, Muammer Çelik'in, "Ömer'i bırak" diye seslenmesi üzerine silahı kaynanasına çevirip ateş ettiğini ve ateş ederek olay yerinden kaçtığını, bu esnada Adnan Demir'in aşağıya indiğini, karısının yerde görüp arabanın önünde ayakta beklemekte olan Muammer Çelik'in ayaklarına 1-2 el ateş ettiğini ve yerde yatan karısını arabaya bindirip hastaneye götürdüğünü, sanık Murat'ın av tüfeği ile ateş ettiğini, başka silah olmadığını, bir de Adnan Demir'in silah kullandığını, başka kimsede silah görmediğini beyan etmiştir.

Duruşmada ise, sanık Murat'ın, tüfeği önce Ömer Demir'e doğru tuttuğunu, babası Muammer'in, ona değil annesine ateş etmesini söylediğini, bunun üzerine sanık Murat'ın maktuleye ateş ettiğini, Muammer'in de tabanca çektiğini belirtmiş, hazırlık ifadesi okunup anlatımındaki çelişkinin nedeni sorulduğunda duruşmadaki ifadesinin doğru olduğunu söylemiştir.

03.08.2001 tarihinde Yerel Mahkemeye sunduğu dilekçede; görgü tanığı olarak ifadesi alınmışsa da o zaman moral bozukluğu içinde ifade verdiğini, olayı yeni hatırlamaya başladığını, olay günü ilk olarak Muammer Çelik'in vurulduğunu, ondan sonra olay yerinin karıştığını ve tarafların birbirlerine girdiklerini, korkup eve kaçtığını, daha sonra kimin kime vurduğunu görmediğini, gerçek beyanının bu olduğunu belirtmiştir.

08.08.2001 günü sunduğu dilekçede ise, hazırlık aşamasında verdiği ifadenin tamamen doğru olduğunu, 03.08.2001 günlü dilekçedeki anlatımının ise doğru olmadığını, bu dilekçeyi Muammer ve Mahmure Çelik'in baskı ve yönlendirmeleri ile verdiğini, bu olay ile ilgili iki arada bir derede kaldığı için bundan sonra iki taraf için de şahitlik yapmak istemediğini bildirmiştir.

Katılan sanık Adnan vekilinin sunduğu belge örneklerinden, tanığın 14.08.2001 tarihinde dilekçeyle C.Savcılığına başvurarak Adnan Demir, kızları Mehtap Demir ve Hülya Çelik'in baskı ve şantaj yaparak ifadelerini değiştirttiklerini, baskı ve tehditlerinin sürdüğünü, şikayetçi olduğunu belirttiği; 21.09.2001 tarihinde bu olay ile ilgili olarak kolluk tarafından alınan ifadesinde ise, söz konusu dilekçeyi cahilliğinden yararlanan, Mahmure Çelik ile avukatlarının yazıp kendisine imzalattıklarını beyan ettiği anlaşılmaktadır.

Tanık Ömer Canruh kollukta, olay yeri olan sokakta bulunan işyerindeyken dışarıdan sesler geldiğini ve yol üzerinde halı yıkamakta olan Çiğdem Bakışlı adlı bayanın yazıhaneye gelerek dışarıda kavga olduğunu, gelmesini söylediğini, dışarıya çıktığında maktulenin bulunduğu binanın önünde beyaz renkli bir otomobilin olduğunu, arka koltukta sanık Murat'ın oturduğunu, Muammer Çelik'in ise ön sağ kapının yanında durmakta olduğunu, Mahmure Çelik'in ise bahçe içerisinde maktule Nevin'e hitaben "****** in aşağı, aldığın eşyaları getir" şeklinde hakaret ettiğini, maktulenin oğlu Ömer'in aşağıya indiğini ve kapıştıklarını, bu kapışma esnasında maktule Nevin'in elinde bir fırça ile olay yerine gelip Mahmure'ye bir kez vurduğunu, iki kadının saç saça kavga ettikleri sırada sanık Murat'ın otomobilden bir av tüfeğiyle inerek 5-6 metre mesafeden maktule Nevin'i vurduğunu, başka silahı olmadığını, maktule yere düşünce de havaya 1-2 el ateş ederek olay yerinden kaçtığını, bu silah seslerini duyan Adnan Demir'in elindeki silah ile ateş ederek apartman kapısından dışarıya çıktığını, karısının vurulmuş olduğunu görünce Muharrem Çelik'i arabanın yanına sıkıştırdığını, silah sesleri duyduğunu, bu esnada kimin kime ateş ettiğini görmediğini beyan etmiş, duruşmada da sanık Murat'ın olaydaki konumu ile ilgili olarak benzer şekilde anlatımda bulunmuştur.

Bu tanık direnme kararından sonra 22.07.2003 tarihinde Yerel Mahkemeye sunduğu dilekçe ile, avukatların yönlendirmesi ile aslında hiç görmediği bir olaya tanıklık yaptığını, silah sesleri üzerine dışarıya çıktığında maktul ve Muammer Çelik'in yaralı olarak yatmakta olduklarını gördüğünü belirtmiş, 25.07.2003 tarihinde sunduğu ikinci bir dilekçe ile önceki dilekçeyi Muammer ve Mahmure Çelik'in kendisini silahla tehdit edip zorlamaları nedeniyle imzalamak zorunda kaldığını, dilekçedeki bilgilerin gerçek dışı olduğunu bildirmiştir.

Savunma tanığı Teslime Cerit duruşmada dinlenmiş olup, olay tarihinde komşusu ve ev sahibi olan Mahmure'nin, birlikte maktule kız kardeşine gezmeye gitme teklifini kabul ettiğini,yolda onları görüp eve döndüklerinde maktule ve yanındakilerin torununu getirip bırakmış olduklarını gördüklerini, bir anlam veremediklerini, birlikte sanık Murat'ların evine gittiklerinde ise perdelerin alınmış olduğunu görüp içeriye girdiklerinde gerek Hülya'ya gerekse sanık Murat'a ait bazı eşyaların alındığını, bir kısım eşyaya da hasar verildiğini görüp sanık Murat'a haber verdiklerini, hep birlikte maktulenin evine gittiklerini, Mahmure'nin arabadan inerek eve yaklaştığı sırada balkondan aşağıya sandalyeye benzer nesnelerin fırlatıldığını gördüğünü, arabadan inmediğini, Muammer'in karısını uyardığını, maktule Nevin'in arkasında Ömer Demir ile aşağıya indiklerini, maktulenin elindeki süpürgeyi Mahmure'nin başına vurduğunu, Muammer'in arabadan inerek tarafları ayırmak istediğini, bu sırada Adnan Demir'in elinde silahla inip ateş ettiğini, Muammer'in yere düştüğünü gördüğünü, bunun üzerine sanık Murat'ın arabadan inerek nereden aldığını görmediği tüfekle "eyvah babam vuruldu" diyerek havaya doğru 1-2 el ateş ettiğini gördüğünü, maktule Nevin'in nasıl vurulduğunu görmediğini, giderken arabadakilerin saldırgan bir niyetleri olmadığını söylemiştir.

Tanıklar Hülya Çelik, Ömer Canruh ve Çiğdem Bakışlı'dan sorulduğunda bu tanığı olay yerinde görmediklerini söylemişler, tanık Teslim'e ise olay yerinde olduğunda ve ifadesinde ısrar ettiğini bildirmiştir.

Tanık Şaban Bozyer ise olay sırasında yakınan Adnan'ın evinde olduğunu, bir şey duymadığını ve görmediğini beyan etmiştir.

Muammer Çelik hakkında Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen 29.11.2000 günlü raporda; fibula açık cisim kırığına ve ayrıca yumuşak doku lezyonuna neden olan ateşli silah yaralanmasının kişinin hayatını tehlikeye maruz kılmadığı, 15 gün iş ve gücüne engel olacağı belirtilmiştir.

Mahmure Çelik hakkında Adli Tıp Üsküdar Şube Müdürlüğünce düzenlenen 01.09.2000 günlü raporda, sol pariate oksipitalde 3X3 cm. skalp kesisi bulunduğu, 5 gün iş ve gücüne engel olacağı bildirilmiştir.

Bütün bu kanıtlar bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;

Sanık ile eşi tanık Hülya arasında geçimsizlik bulunduğu ve bu nedenle tanık Hülya'nın eşyalarını da alarak evi terk edip babasının evine gittiği anlaşılmaktadır. Sanık ve ailesi bu duruma tepki göstermişler ve katılan Adnan'ın evinin önü olan olay yerine gelmişlerdir. Ancak, olay yerine giderken sanığın, pompalı av tüfeğini de götürdüğü nazara alındığında, iyi niyetle görüşmek için gitmediği açıktır. Bu nedenle sanığın, iyi niyetle ayrılık olayını görüşmek için olay yerine gittiklerine ilişkin savunmasına itibar edilmesi olanaksızdır. Öte yandan tanıklar Çiğdem Bakışlı, Ömer Canruh ve Emrah Canruh'un hazırlık aşamasında kolluk tarafından alınan ifadelerinin, olayın oluş anına ilişkin olarak özünde birbirini doğrular nitelikte ve tutarlı oldukları görülmektedir. Her ne kadar daha sonra bu tanıklar, tarafların etkisi ile ifadelerini değiştirmişlerse de tutarlı olan kolluk ifadelerine itibar edilmelidir. Adı geçenlerin kolluk anlatımlarına göre, sanık Murat'ın annesi olan olayın sanıklarından Mahmure Çelik'in, olay yerine geldiklerinde maktule ve ailesine küfür ederek olayı başlattığı sabittir. Bu oluş içerisinde olayda maktuleden kaynaklanan ve sanığa yönelen her hangi bir haksız hareket bulunmamaktadır. Sanık, eşi ile ayrılmasından sorumlu tuttuğu kaynanası olan maktuleyi, Mahmure'nin küfürlerine duyduğu tepki nedeniyle aşağı indiği sırada, haksız tahrik oluşturan her hangi bir neden olmaksızın yanında getirdiği tüfekle kasten vurarak öldürmüştür. Yerel Mahkemece, somut olay ile örtüşmeyen ve dosya kapsamına uymayan gerekçelerle direnme kararı verilmesi isabetsizdir.

Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına ve dosyanın uyulan kısım yönünden inceleme yapılamak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, uyulan kısım yönünden temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın 1. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 04.11.2003 tarihinde tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.


Kazancı yayınlarından alınmıştır.
Old 06-08-2007, 18:35   #8
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Üstsoy kan hısımlığının sonucudur. Kayın hısımlığı kayınvalideyi üstsoy haline getirmez.

Böyle olduğu içindir ki mülga TCK hükümlerinde kayınvalide yakın akrabalar ile birlikte ayrı bir fıkrada, üstsoy ise ayrı bir fıkrada yazılmıştı.

Yeni TCK kayınvalideye karşı işlenen suçlarda bir arttırıma gitmemiş; müebbet hapsi yeterli görmüştür.

Saygılarımla
Old 09-08-2007, 00:01   #9
slide

 
Varsayılan

yeni tck kan bağını esas almıştır..mülga tck da gelin damat kayınvalide kayınpeder kasten öldürüldüğü takdirde nitelikli adam öldürme hükmü uygulanıyordu..ancak yeni tck ya göre gelin kaynana damat kayınpederin kasıtlı öldürülmesi halinde tck 81 uygulanıyor..nitelikli adam öldürme hükmü olan tck 82 uygulanmıyor..
Old 15-08-2007, 11:03   #10
MUSTAFA AKAR

 
Varsayılan

Kayın hısımlığı eşlrin evlenmesiyle oluşan bier eşin diğer eşin alt ve üst soyu arsındaki bağdır.Evlenmenin sona ermesi hısımlığı ortadan kaldırmaz tck 'nın 82 maddesinin d bendi üstsoy ve alt soydan birine eşe veya kardeşe karşı diyor dolayısıyla failin kaynanasıyla üst soy alt soy ilişkisi olmadığı için fail sadec tck 81 den yargılanır
Old 15-08-2007, 16:15   #11
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Bu konuda bir mesaj daha eklemek gereksiz ama haber haberdir.

Saygılarımla

Yargıtay evlatlığı `hısım` saymadı

Yargıtay, evlatlığı tarafından yaralanan babanın davasında `Kan hısımlığı esas kabul edilmeli` diyerek evlatlık hakkında verilen hapis cezasının indirilmesini istedi..
Yargıtay kendisini küçük yaşta evlatlık olarak alan babasını yaraladığı için, `hısımına karşı yaralama suçunu işlediği` gerekçesiyle hapis cezası artırılan S.Y. ile ilgili mahkumiyet kararını bozdu . Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi , S.Y.nin hısımına karşı kasten yaralama suçunu işlediği gerekçesiyle aldığı hapis cezasını artırmıştı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi , evlatlığın `hısım` kabul edilemeyeceğini belirttiği konuyla ilgili kararında `Yasada yer alan hısımlık kavramı, kan hısımlığı olarak değerlendirilmeli` görüşünü ifade etti. Yargıtay 1. Ceza Dairesi , kararında şu görüşlere yer verdi: `TCK `nun 457/1. maddesinde 449. maddeye yollama yapılarak evlatlığın da bu suçu işlemesi ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiş, ancak 5237 Sayılı TCK `da 86/3-a bendinde üstsoy, altsoy ifadeleri kullanılmış. Yasada, kan hısımlığı esas kabul edilmiş. Evlatlığın işlediği suç da kan hısımlığı olmadığı için ağırlaştırıcı neden kabul edilmemeli.`
2007-08-15 07:05:12 Sabah
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yeni tck da taksirle adam öldürme Av.Çağlar Şener Meslektaşların Soruları 3 16-07-2007 11:31
Kasten adam öldürmeye teşebbüs Av.Fatih KAYA Meslektaşların Soruları 7 03-07-2007 11:11
kasten müessir fiilde şahısta hata zeyrek Meslektaşların Soruları 1 10-03-2007 07:47
töre saikiyle insan öldürme mitrha Hukuk Soruları Arşivi 5 24-02-2007 17:54
Bahçeye Giren Hayvanı Öldürme Hakkı!! Kemal Yıldırım Hukuk Haberleri 0 02-01-2007 22:20


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07074904 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.