10-11-2003, 22:55 | #31 |
|
Hangi Ceviri Daha Hoş?
AGOROFILIA
Sevdamsın sen, umutsuzluğum. Çılgınlığımsın sen, yeteneğimsin. Ve henüz bulunmadığım bütün yerlersin dünyanın dört bucağından beni çağıran. Şu altı dizesin sen haykırmamak için kendimi sınırladığım. Henrik NORDBRANDT (Çeviri: Ergin Koparan) AGORAFİLİYA Çaresizliğim, sevgimsin. Çılgınlığım, sezgimsin. Dört bucaktan bana seslenen görmediğim her yersin. Çığlık atmamak için sığındığım bu altı dizesin sen Henrik NORDBRANDT (Çeviri: Murat Alpar |
13-11-2003, 14:59 | #32 |
|
Henüz Çevrilmemiş Şiir
IF YOU FORGET ME
I want you to know one thing. You know how this is: if I look at the crystal moon, at the red branch , of the slow autumn at my window, if I touch near the fire the impalpable ash or the the wrinkiled body of the log, everything carries me to you, as if everything that exists, aromas lights, light, metals, were little boats that toward those isles of yours that waits for me. Well, now, İf little by little you stop loving me I shal stop loving you little by little. If suddenly you forget me do not look for me . for I shall already have forgotten you. If you think it long and mad the wind of banners that passes through my life, and you decide to leave me at the shore of the heart where I have roots, remember that on that day, at that hour I shall lift my arms and my roots will set off to seek an other land. But i if each day each hour, you feel that you are destined for me with implacable sweetness, if each day a flower climbs up to your lips to seek me, ah my love, ah my own, in me all that fire is repeated, in me nothing is extinguished or forgotten,. my love feeds on your love, beloved, and as long as you live, it will be in your arms without leaving mine. Pablo Neruda |
19-11-2003, 22:42 | #33 |
|
Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü başvuruları
Her yıl geleneksel olarak ünlü şair Ceyhun Atuf Kansu’nun anısına düzenlenen şiir ödülü için başvurular başladı.
Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’ne aday gösterilen yapıtlarda, Ceyhun Atuf Kansu’nun şiir anlayışı göz önünde tutularak, çağdaş bir dünya görüşü ve dil bilinci temel ölçüt olarak alınacak. Yarışmanın seçici kurulu; Adnan Binyazar, Salih Bolat, Abdülkadir Budak, Müslim Çelik, Refik Durbaş, ailesi adına Bahar Gökler ve Emin Özdemir’den oluşacak. Yarışma için son katılma ve aday gösterilme tarihi 1 Şubat 2004 olarak belirlenirken, ödül kazanan yapıt, Ceyhun Atuf Kansu’nun ölüm yıldönümü olan 17 Mart’ta açıklanacak. Yarışmada birinciliği elde eden eserin sahibine 500 milyon lira para ödülü verilecek. Yarışmaya katılmak isteyenlerin, adları, açık adresleri ve kısa yaşam öyküleri ve 7 kitap ya da 7 kopya dosyayla birlikte “Ayhan Gökler Selanik Caddesi No: 48/3 Kızılay-Ankara” adresine başvuruda bulunmaları gerekiyor. (alıntı: ntvmnsnbc 19.kasım.2003) |
21-11-2003, 22:45 | #34 |
|
DOĞAN GÜNE SELAM
---------- Bu güne bir bak, Çünkü o yaşam,yaşamın yaşamı Kısa yolunda yatar varlığımızın Tüm gerçekleri ve doğruları -Büyümenin mutluluğu --Hareketin ihtişamı ---Güzelliğin parlaklığı Gelecek ise sadece hayal. Ama iyi yaşanan bu gün Her dünü bir mutluluk düşü kılar Her yarını bir hayal ümidi İşte bu yüzden bu güne bak Doğan güne selam ver,hadi! ----------- KALİDASA (Hintli oyun yazarı) |
24-11-2003, 00:25 | #35 |
|
Yeniliğe Doğru
Her gün bir yerden göçmek Ne iyi Her gün bir yere Konmak ne güzel Bulanmadan, donmadan Akmak ne hoş Dünde beraber Gitti cancağızım Ne kadar söz varsa Düne ait Şimdi yeni şeyler Söylemek lazım Mevlana Celaleddin Rumi |
24-11-2003, 00:46 | #36 |
|
Aklın gücü, cennetteki sırlarla ulu:
Aşktan deliren, akıllıdır, sağduyulu. Sevdaya kapılmış yüreğin zorlu yolu Görkemli yabancılıkla, özlemle dolu. Mevlana Celaleddin Rumi |
30-11-2003, 22:30 | #37 |
|
MEVLANA İLE ŞEMS
aşklardır benim bildiğim ............ birliğim dokunulmaz dirliğim neyse o, hem gidende var biraz ve hem de dönende!.. Aşk’la biz, ikimiz, var’la yok gibiyiz ah giderek ne kadar az kendimiziniz çünkü sende bir yaz olarak devam ederiz sense bir yaz olarak bedende... söylen’din söylenmesen de... HİLMİ YAVUZ |
27-12-2003, 15:10 | #38 |
|
Mavi bir günün dileği
BU SEVDA
bu sevda birdenbire saran içimizi bu narin bu sımsıcak bu umutsuz sevda gün gibi güzel ve kabaran deniz gibi çalkantılı bu sevda o kadar gerçek o kadar güzel o kadar mutlu o kadar sevinçli ve karanlıkta korkudan titreyen bir çocuk gibi gülünç ve gecenin ortasında sakin bir adam gibi kendinden emin ............. JACQUES PREVERT (Çeviri: Orhan SUDA) |
27-12-2003, 15:17 | #39 |
|
Suda Ayak İzleri
................. Çocuksu bir umut karışır tuza; Tüm katı gerçekler çözülür, erir, Kıyıdan bir gölge uzar sonsuza; Yasaklar incecik bir geçit verir; Üzerinden ürkek, belli belirsiz, Üzerinden kaçak yakamozlarla, Bana doğru ayak izlerin gelir... Bekir Sıtkı Erdoğan |
29-12-2003, 13:06 | #40 |
|
.......
artık daha az seviyorum seni unutur gibi, ölür gibi daha az yeniden ödetiyorum kendime onca aşkın öğretemediğini kolay değildi ...... bu da öyleydi, iyi ol, sağ ol, uzak ol ama bir daha görme beni Murathan Mungan |
30-12-2003, 21:51 | #41 |
|
Rubailer - 8
. Hep arar dururdum, dünyaya geleli, Alin yazisini, cenneti, cehennemi, Hocam kesti atti, saglam bilgisiyle: Alin yazisi, cennet, cehennem sende, dedi. . Ömer Hayyam |
06-01-2004, 22:40 | #42 |
|
Bulut geçti, göz yaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde? Bugün bu çimen bizim, yarın kim bilir kim Gezecek bizim toprağın yeşilliğinde. Hayyam |
08-01-2004, 21:30 | #43 |
|
kar yağıyordu...
sessiz kal sus sus dağları oynatma yerinden kapat gözlerini düşlerimden düşlerimde gözlerin güneş kokuyor güneş kokuyor saçlarından yüzüme yağan kar ve bembeyaz ölüm karanlık odalara kilitle ellerini ormanları yakma donmuş sularda gülüşünü aynalarda parçala parça parça sevgilerde yokluğun aynalarda yankısız sönmüş ışığı gözlerimin zamanları durdurmuş ve maviyi unutmuş özlemlerinde şimdi bembeyaz ölüm sessiz kal sus sus yüreğimi uyandırma yüreğinde bir kuşun bembeyaz karda kaskatı donuk ve soğuk rüzgarın kıpırtısında kırık kanatlarında kırık bir şarkı ve sessiz ve beyaz ve bembeyaz ölüm bembeyaz kar yağıyor şimdi bembeyaz ölüm şimdi bembeyaz kar bembeyaz kar yağıyordu anılarda bembeyaz donmuş takvimin masmavi kaybolmuş yapraklarında merhaba |
10-01-2004, 18:29 | #44 |
|
Etki Ve Tepki
En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur sırf uzaklaşmak için, ve geride kalanlar birinin onlardan uzaklaşmayı neden isteyebileceğini bir türlü tam olarak anlayamazlar. Charles Bukowski |
10-01-2004, 18:58 | #45 |
|
isim tashihi
nezaket güzel şeydir ama her zaman değil bazen hoşa gitmese de gerçeği söylemek adına gözardı edilmesi gerekir oysa öyle nazik ki çevremde öyle nazik ki insanlar duymak istediğim kendimle ilgili üstelik hoşuma gidecek bir çıplak gerçeği ama bir türlü söyleyemedikleri kendilerinden büyük nezaketlerinden ötürü görmek için her baktığımda bir aynada kendimi görür gibi telefonumun profiline büyük harflerle yazdım ! SALAK ! lütfen dostlarım nazik insanlar telefonlarınızda rehberlerinizde adımı yeni şekliyle tashih ediniz |
11-01-2004, 18:17 | #46 |
|
Doğan Hızlan’ın köşesinden
Avare’nin şiiri Bir yolculuktan ................................... Bir kızakla taşıyoruz acılarımızı, Yamaçlardan hız kazanarak iniyoruz kendi içimize, Kurt izleri arasında bir çılgınlığın yıkıntılarına rastlıyoruz. ................................... Şiiri gömdük ama yürekte buluşuruz Kazmalarımızın çarpacağı kristal harflerin umuduyla, Issız bir adaya inmenin sevinciyle. Ülkü Tamer |
25-01-2004, 19:19 | #47 |
|
hiçlik
kışa inat erken baharla gelen mevsimsiz bir aşktan kışa sürgün edildik kar tanelerinde döküldü kar taneleriyle doğan aşkın o güzel yüzü ve şimdi sessizlik te dondu kuşlarla beraber kırık dallarda bize inat gecesi olmayan bir aşktan geceye sürgün edildik karanlıklarda yitti karanlığımda doğan aşkın o güzel yüzü ve şimdi acı da dondu bir çocukla beraber yalnız dağlarda her yeni gün ilk günü kalan yaşamın ve her gün yoklukta bitiriyor kendini karlar eridiğinde çamura bulaşmış gurur ve zaferin bayrak ve sarhoşluğu akıp gidecek derelerde ve geride yalnızca hiçlik kalacak ve her yeni gün kalan hiçlikte tüketecek kendini merhaba |
26-01-2004, 17:25 | #48 |
|
.
Yola çıkınca hersabah
Bulutlara selam ver. Taşlara, kuşlara, Atlara, otlara, İnsanlara selam ver. Ne görürsen selam ver. Sonra çıkarıp cebinden aynanı Bir selamda kendine ver. Hatırın kalmasın el gün yanında Bu dünyada sende varsın! Üleştir dostluğunu varlığa, Bir kısmı senide sarsın. Üstün Dökmen Uzun zamandan sonra herkese merhaba... |
26-01-2004, 22:23 | #49 |
|
bir yol masalı
aynı trenin yolcusuydular aynı kompartımanda yan yana iki kişi demir tekerlekler dönmeye başladığında pencereyle çevrelenmiş sinema perdesi gibi camdan aynı filmi izlemeye başladılar şehirden çıkıncaya kadar camdan su gibi akan sokaklar evler evler yürüyen insanlar ve talaşla koşuşan köpekler kediler ve oynaşan çocuklar yaşlı olanın düşüncesinde perdede hızla akan hayat diğerininse aynı manzarada düşünde gideceği yerde kuracağı yeni bir hayat şehir bittiğinde sırayla geçmeye başladığında perdeden denizler dağlar ve ormanlar yaşlı olanın içinde acıtan bir sızı ve dağlarda bir kuş olmak düşünde ve ellerine geride kalmış bir mevsimden damlayan iki ılık yaş diğerininse aynı manzarada gözünde mavi gökyüzü, enginde gemiler yeni kentlerde umuda yolculuk biraz daha ilerlediğinde zaman bir merhabayla birbirlerine uzatıp ellerini ve isimlerini söyleyip yol arkadaşı oldular sonra koyu bir sohbete daldılar özellikle de birbirlerine yaşamdan söz edip aynı perdede aynı anda açılan ve kapanan kapılarla izledikleri farklı filimleri anlattılar böylece şimdi ikisi de biraz daha rahattılar daha da ilerleyince saatler gözler kapandı ve her ikisi de diğerinin anlattığı filmi unutup kendi rüyalarına daldılar kaç istasyon geçtiler bilinmez yaşlı olan uyandığında inmiş olduğunu fark etti arkadaşının yeni yaşam istasyonunda o devam etti yoluna son istasyona doğru ve nerde indiğini kimse bilmedi kendinden başka nice zaman sonrasında diğeri yeni yaşamında fırtınalı bir mevsimin soğuk yağmurunda ıslanmış ve üşümüş yürürken yolda küçük bir kuş bedeninin sürüklendiğini görünce suda çoktandır unuttuğu trendeki yol arkadaşını canlandırdı usunda acı bir tebessümle anımsadığı tek şey onun kuş olma düşü ve ona anlattığı kendi filmiydi sonra ıslanarak ve üşüyerek sessizce devam etti yoluna merhaba |
06-02-2004, 20:26 | #50 |
|
seninle…
en amansızında bile kışın, bir gün bir bahar olur, bir bahar güneşi gözlere ışıyan, ve gözlerden akan ışığı, solgun yüreklerin kurak topraklarına can verir can, coşarcasına, bir gül açar sıcağında kırmızının, kan yanar damarlarda uçarcasına, ve kırmızısı maviye karışır, akar yürekten yüreğe, sözler titrer, titrer ve susar, eller titrer ellerin özleminde, ve susup kalmışlığında dillerin, darmadağın olur umutsuzluk ve paramparça yaşamı sımsıkı saran, ve aşkta özgür, sevginde bin yıllık özlemlerle yeniden doğar yaşam, yeniden doğar, yeniden, seninle güneş yeniden, bahar yeniden seninle, ve seninle, yeniden doğar yaşam. Merhaba. |
11-02-2004, 22:33 | #51 |
|
Yalnız kaldığımda
yalnız değilim seninle buluşuyorum öyle sanıyorum dışarda durmaksızın kar yağıyor Şu bitmeyen gençlliğim ağrılı bir ateş gibi çemberler gibi her yerimde öyle sanıyorum dışarda durmaksızın kar yağıyor Başkarından kaçıp kaçıp bendeki sana sığınmam bitmesin istiyorum öyle sanıyorum dışarda durmaksızın kar yağıyor bakarken,konuşurken hatta gülümserken varsın biryerlede öyle sanıyorum dışarda durmaksızın kar yağıyor hykayar 1987 |
13-02-2004, 14:51 | #52 |
|
el ele…
hep el ele olsak seninle el ele uyansak her sabah camdan sızan huzmesiyle sıcak güneşin doğan her güzel yepyeni güne göz göze gülümseyen mahmur yüzlerle el ele çıksak dışarı sonra ve yürürken el ele uçarcasına günaydın desek bahçemizdeki mutlu ve tombul kedilerin gözlerine gülerek ve koklayıp bizi gıptayla izleyen rengarenk tüm çiçeklere el ele olsa emeklerimiz yaşamın zorlu ve kaygan en yokuş zor yollarında ve el ele alsak ekmeğimizi el ele dönerken geri beraber yesek ve sıcak akşamında bir günün göz göze doysak birbirimize ele ele olsak her mevsim yağmurunda baharın beraber yürüsek ve sırılsıklam olsak sarılıp yolları ve zamanı unutmuş göz göze ıslaklığımızda kurusak soğuk fırtınasında kışların el ele ısınsak nefesimizde göz göze aydınlatsak karanlığını akşamın ve el ele oturup yer minderlerinde şarabın kırmızı renginde düşlere dalıp şiirlerle göz göze doysak birbirimize dışarda durmadan yağan karlar altında el ele el açsak kar tanelerine beraber koşuşturup çocuklar gibi yerlerde yuvarlansak kahkahalarla ve göz göze sarılıp yatsak kar bahçelerinde el ele yürüsek yaşam yolunda beraber geçsek tüm köprüleri kalplerimizin okyanus kıyılarından el ele dalsak masmavi denizlere ve göz göze sarılıp kabaran dalgaların coşkun ve köpüklü sularında yıkansak dünyamızın son sınırına el ele ulaşsak beraber kuş olup uçsak oradan yıldızlarda el ele çay molası vererek aşkın melek kanatlarıyla sonsuza doğru göz göze sarılıp doysak birbirimize Merhaba |
15-02-2004, 12:46 | #53 |
|
kaç kişiyiz kendimizde
.................................. Pavese, Malcolm Lowry. ikizlerim. gece de sonsuz değil, kötülük de. ben de denedim. lav fokurdarken, gidip geldim delilikleri. bin vampir besledim şuramdaki inde. sövdüm ve şehvetle öptüm her meleği; ah! bilemedim. kaç kişiyiz kendimizde karabasanlar yaşattım beni sevenlere, bir hataydım, besbelli. içimdeki ölümden içimdeki ölümden içimdeki ölümden ürettim her şeyi. Ahmet Oktay |
21-02-2004, 20:54 | #54 |
|
kardan adam
sensiz odamın penceresinden bir adam dışarı bakıyordu ayakta, dışarda sensizlik yağıyordu durmadan lapa lapa ve esen fırtına sensizlik, oysa dört mevsim öncesinde şimdiki zamanlarda adamın, sen yağıyordun üstüne üstüne, sen dökülüyordun, senden adam oluyordu. sensiz odasından usulca ağır ağır, ağırlığıyla hüznün kendinde yitmiş, sokaklara saldı kendini adam, seni değil, el ele duygusunu arıyordu, sensizliğe çaresizdi artık, biliyordu, zaten içinde de sensizlik yağıyordu, el ele diyordu kendi kendine, el ele ve boş ellerine bakıyordu, sensizlik yağıyordu boş ellerine kurşun kurşun, ve donmuş damlalar sönük gözlerinden, sensizlikten donmuş adam oluyordu kaskatı, ve kar tanelerine soruyordu, neden, neden, üşüyen içini ısıtacak duyguyu bulamıyordu, el ele diyordu durmadan, çırpınıyordu, bulamıyordu, ve neden diyordu sessiz haykırışlarda ,bulamıyordu. döndü ağır ağır adam, ağırlığıyla sensizliğin kendinde bomboş, sensiz odasının aynı penceresinden, kör ve anlamsız, ışıksız gözlerle dışarı bakarken aniden, binlerce parçaya bölündü camdaki ölgün hayali ve karlara döküldü, dönmeye başladı adam, durmadan döndü ve son noktasına gerdiği yaydan, bilincin son kırıntılarını fırlattı duvarlara şarap şişelerinde, ve sensizliğin kırmızısına boyadı sensiz odasının tüm duvarlarını, ve parça parça olmuş boş elleriyle üstüne, sensizliğin kanayan kızıl resmini yaptı. merhaba. |
09-03-2004, 01:03 | #55 |
|
sarkaç
odamın ön penceresinde ay dilini çıkarmış kızıla çalan renginde bulut perdeleri arasından boynunu uzatmış sevgili gibi tepeleri öpüyor sessizce hiç umursamıyor kaygıdan uzak milyarlarca yıldız göz ona bakıyor oysa göz kırpıştırarak ve tepelerde ağaçlar kuşlar kayalar çiçekler binbir türlü ve karıncalar böcekler durmuş zaman dinginliğinde yaşamın farkında bile değiller kendilerini şevkatle öpen ayın arka penceresinden odamın ay görünmüyor her yer karanlık yine de bazen benden bir adam bırakıp o güzel ay manzarasını orada karanlığı seyre dalıyor işte sarkaç incecik yaşam ipinin ucunda çok pencereli bilincin kendimizde çokladığı biz ip koptuğunda sarkacın neresinde olmak isteriz durmaksızın salınan sarkaç iki penceresi arasında yaşamın ve uçlarda sürüklenen benler ve senler bir an göz göze gelip farklı yönlerden tam sarılacakken biz olduk diye birbirini tutamıyor boşlukta ve boşlukta salınıyor boş ellerimiz kim bu sarkacın sahibi onu sallayan kim merhaba |
13-03-2004, 01:31 | #56 |
|
Aşk Üzerine Bir Şiirim
SEVİYORUM
Seviyorum seni aşığım sana Sen gelinceye kadar bana dört kez çaldı gönül kapımı aşk denilen kızıl saçlı ejderha püskürttü yüreğimden içeri yerden göğe doğru açılan ağzından cehennemi alevini Aşksız yaşayamıyorum aşk olmadan içimde oluşan boşluk sıkıştırıyor beni hayat yitiriyor anlamını oltadaki balık gibi çırpınıyorum Seviyorum seni aşığım sana yüreğim kıpır kıpır atıyor bin devirli motor gibi hep seni düşünüyorum bakışlarım kilitleniyor uzaklara azıyor melankolim sigaramdan çektiğim nefes daha bir derin yakıyor ciğerimi gözlerimden akan yaş ıslatıyor masamın üzerindeki hayalini hüzünden geberiyorum Seviyorum seni aşığım sana nedendir bu hüzün bu melankoli halbuki çıkmalıyım İstanbul sokaklarına topuklarımı vura vura toprağa koşmalı koşmalı koşmalıyım ses tellerimi kopartırcasına avazımın çıktığı kadar haykırmalıyım sana olan aşkımı Peki nedir beni alıkoyan ayaklarımla toprakta sesimle havada aşkımın izini bırakmaktan Leyla’ya Mecnun olmak aşkıma karşılık bulamamak mı yoksa Öyle bile olsa ne yazar bahşettiğin bu aşkın ateşinde erirken yüreğim azar azar tüm varlığımla seni sevmeye devam edeceğim S.N.Ö. 29.02.2004 - 23:20 |
13-03-2004, 21:58 | #57 |
|
Şimdi:))
Şimdi sanki dünyada
açlık yok savaş yok ayrılık yok özlem yok O korkunç yüzyıllar yaşanmadı sanki unutuldu kin yok öfke yok gözyaşı yok Şimdi bütün çocukların annesi ve bir kedisi var. çiçeği ve uçurtması da öksüzlük yok Şimdi trafik kazaları hayat pahalılığı kavga sınav korkusu ve otobüsü kaçırma korkusu yok Şimdi her şey soyut resmin renkleri gibi yararlı güzel sevilesi şimdi yokluk yok Şimdi herşey kırçiçeği kadar hoş zarif ve güçlü yaşamın ta kendisi gibi güneşe yüzünü dönmüş gibi sessizlik yok Bir "şey" herşeyi değiştirebilir..... hykayar 1987 |
14-03-2004, 01:08 | #58 |
|
Aşk Üzerine İkinci Şiirim
Aşkının Pervanesiyim
Bugün beklerken Kadıköy vapurunu yaslandım demir parmaklıklarına iskelenin Haliç’i gözlüyorum Çevremde insanlar koşturuyor başımın üzerinde martılar çığlık çığlığa atılan simitleri kapmaya çalışıyor Ben kara kızıl saçlarının süslediği sinemi delen mahzun bakışlarının türediği cemalini düşünüyorum Göz pınarlarım doluyor birden akıyor iki gözümden iki sicim gibi iki sıra yaş Yanaşan vapurun güvertesinde iki sevgili sarmaş dolaş Oğlan öpüp kokluyor kızın uzun siyah saçlarını İlerde körler orkestrası içli yanık bir türkü çağırıyor Veysel ustadan “Uzun ince bir yoldayım Gidiyorum gündüz gece İki kapılı bir handayım Gidiyorum gündüz gece” Aşk ince uzun bir yoldur sevgilim ya öldürür ya oldurur Aşk iki kapılı bir handır kapısının birinde beni yandırır Ey sevgili bu aşk-ı çemberinde ötsem de sefil bülbül gibi yansam da Nemrut ateşlerde razıyım bilesin pervanesi olmaya aşkının S.N.Ö. 10.03.2004 - 19:45 |
15-03-2004, 10:19 | #59 |
|
Pir Sultan Abdal'dan aşk üzerine bir deyiş
Bir Güzelin Aşığıyam
Bir Güzelin Âşığıyam Erenler Onun İçin Taşa Tutar El Beni Gündüz Hayalimde Gece Düşümde Kumdan Kuma Savuruyor Yel Beni Reyhanini Devşir Devşir Dest'eyle Ben Deliyim Öğüt Verip Pest Eyle Düşmanımı El Yanında Dost Eyle Bir Gececik Mihman Eyle Al Beni Ak Gül Olsam Al Yanağa Sokulsam Gül Âb Olsam Ak Yüzüne Saçılsam Kölen Olsam Pazarlarda Satılsam Kölem Deyü Ak Sinene Sar Beni Pîr Sultan Abdal’ım Gamzeli Oldur Hezaren Sinemde Yaralar Çoktur Benim Senden Özge Sevdiğim Yoktur İnanmazsan Ol Allah'a Sor Beni Pir Sultan Abdal |
10-04-2004, 23:54 | #60 |
|
İlanı Aşk
Ağlamak
Maşukundan gizli İnci gibi yaşlar dökerek ağlamak Yakışmıyor senin gibi aşığa Eğer aşıksan Gündüz hayalinde Gece düşünde Görüyorsan her daim yarini Ferhat olup dağı delmeli Mecnun olup çölü gezmelisin Yanarken aşk ateşinde Varmıyorsa elin Bir ucundan tutmaya işin Toplayıp cesaretini Aşkını ilan etmelisin S.N.Ö. 15.03.2004 - 20:40 |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 8 (0 Site Üyesi ve 8 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Klasik Şiir Keyfi (Halk, Tasavvuf, Divan Şiiri) :)) | Gemici | Site Lokali | 122 | 21-03-2014 00:13 |
Tatil Keyfi :))) | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Gezi, Tatil ve Eğlence | 128 | 26-01-2013 21:06 |
Fıkra Keyfi | Admin | Site Lokali | 514 | 25-01-2013 18:06 |
Yaşama Keyfi:)) | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 55 | 02-11-2010 21:59 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |