07-02-2007, 09:57 | #31 |
|
Sn Işıl Yılmaz'ın son söylediklerine kesinlikle katılıyorum. Avukatın kendi ihmalleri ve eksiklikleri yüzünden dava kaybedilmişse müvekkiline kaybeden ben değilim sizsiniz diyemez.
Avukatlar davanın tarafları değildir. Davada davacı veya davalı taraf ayrıca onların vekilleri vardır.Vekil davanın tarafı olmamakla birlikte davanın tarafının temsilcisidir. Ve bu temsil işini layıkıyla gerekli özen ve ihtimamı göstererek yapmak zorundadır. Vekil olarak kendi kusurlarımız nedeniyle davanın aleyhe sonuçlanması halinde kimseye diyecek sözümüz olmayacaktır. Kusurumuz haricinde de gerekli özen ve çalışmayı gösterdikten sonra dava aleyhimize sonuçlanabilir.Bu durumda hangimiz dava aleyhimize sonuçlandı diye üzülmeyiz ki? Ancak davaların kesin tarafı olmamakla birlikte kazanılan veya kaybedilen davaların mesleki kariyerimizi ve kazancımızı nasıl etkilediği de hepimizin malumu. Herkese selamlar! |
07-02-2007, 10:04 | #32 |
|
Sn.Işıl Yılmaz a katılıyorum.Davayla ilgilenmeyip ya da hukuki yanlışlar yapıp sonra da bn kaybetmedim müvekkil kaybetti demek doğru bir yaklaşım değil.Davanın sonuçları ya da yaptırımları bakımından asil kaybetmiş olsa bile soyut dava kavramına baktığımızda asil-vekil beraber kaybeder veya kazanırlar.Avukat neden kaybeder.Giriştiği hukuki mücadelede hukuk onu haksız bulmuştur.Ayrıca müvekkilini kaybeder, prestijini kaybeder.
|
10-02-2007, 00:55 | #33 |
|
Avukat fazlasıyla dava alabiliyorsa ,hatırı sayılır bir isim yapmışsa avukat kaybetmez arkadaşlar.Arkadaşlarımızın yaptığı şu yorum doğrudur: ''Hukuki yanlışlar yapmış avukat kaybetmiştir'' ama hikayeyi dikkatli okursanız karar aşamasında olan bir dava ve kaybedilmek üzere.Her davayı kazanan avukat ismini toplumdan almıştır ve bu sayede kaybedilmek üzere olan bir davaya, karar aşamasındaki davaya vekil olarak seçilmiştir.Evet avukat kaybetmemiştir ..
|
10-02-2007, 01:03 | #34 | |||||||||||||||||||
|
Yetersiz bir söz bence. Şöyle olmalıydı: "Dünyanın en tehlikeli yaratığı hukuku da bilen ejderhadır" |
20-02-2007, 03:29 | #35 |
|
kaybetmek veya kazanmak
Bu kavramlar bir spor müsabakasına daha uygun gibi duruyorlar. Bir müsabakada ulaşılması gereken bir hedef vardır. Mesela futbolda, rakipler diğerinden fazla gol atarak kendinin karşı takımdan daha iyi olduğunu ispatlamaya çalışır. Evet gol sayısı açısından önde olan müsabakayı kazanmış denir. Diğer taraf ise kaybetmiştir. Kazanma veya kaybetme tabirlerini bir davada verilmiş hüküm için kullanmak bana hep itici gelmiştir. Bir alacak davasında davacı davalıdan bir miktar para alacağı olduğunu ileri sürse ve bunu da iddia eden iddiasını ispatlar kuralı gereğince sunduğu delillerle ispatlasa. Davalı ise borçlu olmadığını ileri sürse ancak delil ileri süremese; şimdi bu olayda dava hukuk davası olması hasebiyle şeklen hakkın kanıtlanması yeterlidir. Davacı şeklen alacaklı olduğunu kanıtlamışsa mahkeme alacağa hükmeder. Alacaklı da alacağını tahsil eder. İki tarafın da avukatı varsa. Davacı alacaklı olduğunu gösterir bir senedi delil olarak ibraz ettiyse. Elinde borcunu ödediğine dair bir belge olmayan borçlu için avukatı (borç zaman aşımına da uğramamışsa) ne yapabilir ki?
Davalı avukat bu davada dosyaya bakacak, karşı tarafın senedi var. Bizim ise elimizde borcun ödendiğine dair hiçbir belge yok. Borç zaman aşımına da uğramamış. Öyleyse bu borcun ödenmesi gerekir. Burada davalı avukat faizin doğru hesaplanmış olup olmadığına dikkat eder. Müvekkilini davayı hükümden önce kabul ile hem daha fazla yargılama giderinden ve hem de daha fazla faiz ödemekten kurtarır. Ayrıca yargıdaki gereksiz yükü de hafifletir. Özetle avukat karşı tarafın ileri sürdüklerine ve delillere bakar. Kendi ileri süreceklerine ve delillerine bakar ve olabilecek en makul çözümle müvekkilinin en az zararla bu davadan ayrılmasını sağlar.Ötesi bir avukat için zorlama veya Don Kişotluktur ki bu avukatlık mesleğine yakışmaz. |
25-02-2007, 11:50 | #36 |
|
karşı taraf savunması bi o kadar kuvvetli ve bi o kadar davada haklıysa karşı tarafın hem avukatı dolayısıyla müvekkili kaybetmiş olur....saygılarımla...
|
25-02-2007, 17:19 | #37 |
|
ben müvekkilin değil avukatın kaybettiğini düşünüyorum. sonuçta müvekkil haklı da olsa haksız da olsa avukat o davayı aldıysa kazanmak için elinden geleni yapmalıdır. dava sonucunu avukatın çalışmaları etkiler. dava kaybedildiğinde müvekkil kaybediyorsa kazanılan davada da avukat değil müvekkil kazanmıştır o halde. kaybedildiğinde müvekkil kaybetti, kazanıldığında avukat kazandı denilir mi? nerde adalet?
|
28-02-2007, 16:21 | #38 |
|
Çok yerinde bir yaklaşım.Gerçekten de öyle davayı kaybeden aslında avukat değil.Avukat davanın kazanılması için yardımcı olan, yol gösterendir.Ama davayı kazanacak olan da kaybedecek olan da asildir.Davanın sonucundan yararlanacak olan da, sonuca katlanacak olan da asil değil midir?Biz işimizi yaparız.
|
21-05-2007, 15:03 | #39 |
|
Davayı müvekkil kazanır veya kaybeder dersek, avukatın fonksiyonunu yok sayarız, avukat kazanır dersek, haklı olduğuna inanıp dava açmak isteyen müvekkile haksızlık ederiz. Sonuçta dava bir ekip işi, müvekkil ,avukat,hakim hepsi birlikte adaleti sağlamaya çalışıyor diyerek olaya yuvarlak bir katkı yapayım istedim.
Saygılar |
21-05-2007, 20:01 | #40 |
|
küçük bir ayrıntı bazı davalar esastan kaybedilir bazıları usulden kanımca dava açılıp usulden reddedilmişse avukat davayı kaybetmiştir.
|
28-05-2007, 13:58 | #41 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Meslektaşımın davanın ekip işi olduğu yönündeki fikirlerine örneki bir fıkra sunmak isterim.Fıkra şöyle: Eski zamanlarda köylü gariban bir vatandaş, bir tarla meselesinden dolayı dava açmak ister. Can dostu çocukluk arkadaşı bir avukatın yanına gider ve durumu arzuhal eder. Avukat evrakları inceler, meseleyi dinler bakar ki davayı kazanmanın imkanı yoktur.Ama gel görelim arkadaşına durumu açıklamakta zorluk çeker ve davayı açmak zorunda kalır.Gel zaman git zaman karar duruşmasına kalır.Duruşmadan bir kaç gün evvel köylü avukatın yanına gelip artık ümidin kesildiğini öğrenince hakime rüşvet teklif edelim deyince avukat: Sakın ha der. Bu hakim kesinlikle rüşvet almaz.Rüşvet teklif dahi edenin haklı da olsa davasını reddeder der. Köylü boynu bükük ayrılır oradan.Duruşmaya girilir avukat kesin red kararı beklemekte iken hakim davanın kabulüne karar verir.Hayrete düşen avukat duruşmadan sonra müvekkilini çağırır. Sevinçli haberi verir ancak nasıl olup da kabul kararı çıktığını anlamadığını söyleyince müvekkili avukata işi bir adet keçi ile çözdüğünü söyler. Avukat ne yani rüşvet mi teklif ettin hakime Ama rüşvet almaz bu hakim der. Müvekkili de: Sen bu hakim rüşvet almaz, teklif edenin de davasını reddeder dememişmiydin.Evet rüşvet teklif ettim ama karşı taraf adına teklif ettim der. Evet görüldüğü üzere bazen müvekkiller kazanılmayacak davayı kazanıyorlar.Hukuk kurallarını uygulamaksızın hem de.Fıkrada da olsa. Saygılar... |
02-07-2007, 20:28 | #42 |
|
öncelikle selamlar
çok farklı bir konu her açıdan yoruma açık ama benim düşünceme göre burda avukatın davayı kaybetmesindeki tek etkenin müvekkilinin dava esnasındaki prosedürleri tam olarak uygulayamamasından ve avukatına doğru olmayan bilgilerinin doğru olduğuna gerekçe göstermesi ve avukatına her konuda tam bilgiyi vermemiş olmasındandır. saygılarımı sunarım |
10-07-2007, 13:53 | #43 | |||||||||||||||||||||||
|
Öncelikle alçak gönüllülüğünüzden dolayı ve değerli yorumlarınızı bizimle paylaştığınız için sizi kutluyorum sayın Cesur_yürek Avukat davayı kaybeder mi ? Biraz evet biraz hayır. her iki cevabıda bünyesinde barındıran bir soru bu. Avukat kaybetmez çünkü taraf değildir, kaybeden davanın tarafı olan davalı ya da davacıdır. Avukat davayı kaybeder mi ? Evet kaybeder, çünkü o dava için vermiş olduğu emekler, uykusuz kaldığı geceler, araştırmaları heba olmuştur ve bir anlamda kaybetmiştir. Saygılarımla... |
10-07-2007, 21:50 | #44 |
|
arkadaşların cevaplarını okurken kaybettiğim davalardan birkaçı aklıma geldi. Bu davalarda, neden kaybettiğimi hala anlayabilmiş değilim. (çok ciddiyim )
Bu davalardan bir tanesini anlatayım. Ağır Ceza Mahkemesindeki davaya çok iyi hazırlanmıştım ve dosyadaki tüm evrakların içeriğini çok iyi biliyordum. Dava sonucunda karar aleyhimize verildi, müvekkilin mahkumiyetine karar verildi. Hakimin neden aleyhe karar verdiğini öğrenmek için merakla gerekçeli kararın yazılmasını beklemeye başladım. Gerekçeli karar yazıldı ama sadece iki satır yazılmış. Sunduğumuz yargıtay içtihatları ve dilekçelerimizde ileri sürdüğümüz hususların hiçbirine yer verilmemişti. Kararı temyiz ettim tabiki... Yargıtay içtihatları olayımızla birebir örtüşüyordu, müvekkilin beraat etmesi gerekiyordu. Mahkemede ileri sürdüğümüz ve araştırılmasını istedğimiz hususları temyiz dilekçesine yazdım ve dilekçeyi yargıtaya gönderdim. Geçenlerde dosya yargıtaydan döndü. Karar ONAMA. Yargıtayın kararında gerekçe yok. sadece usul ve yasaya uygun olan hükmü onamış. Ben bu davayı neden kaybettiğimi nasıl öğreneceğim? İlla gidip hakimle mi görüşmem lazım? TÜM MAHKEME KARARLARININ GEREKÇELİ OLMASI ZORUNLU DEĞİL MİDİR? |
17-07-2007, 09:18 | #45 |
|
Avukat davayı açar, sonuna kadar iyi bir şekilde takip eder, ancak mucize yaratamaz. Davayı ispat için gerekli delilleri, tanık varsa isim ve adreslerini müvekkil avukata bildirecektir. Eğer delillerle destekleyemiyorsa, avukatın dedektifliğe soyunmasını da bekleyemez.
Meslek hayatımda müvekkilin kaybettiği bir davam var gerçekten. Davanın başında şu kadar şahidim var, bir sürü belgeler var diye konuşan müvekkil,dava sırasında bir tane bile şahit bulamadı. Hatta en son eşini dinletelim bari dediğimde eşi bile işyerinden izin alamam diyerek tanık olmaktan kaçındı.Sonunda da davayı kaybeden kişi ben ilan edildim ve vekalet ücreti dahi ödenmedi.(Sırra kadem bastıkları için izlerini de bulamadım) Şu an da elimde bir adli yardım dosyası var ve müvekkilim benden özel dedektif gibi çalışmamı bekliyor. Sen evlerine git, yok gizlice sokaklarına git takip et, belediyeden sor şu sokakta evi var mı, araba almış diyorlar trafiğe bir sorsan şeklinde saçma talimatları karşısında laf anlatmaktan, işimin sınırlarını öğretmeye çalışmaktan helak oluyorum. Müvekkilim şizofren, vasisi de ondan biraz daha iyi durumda olan annesi.Yani biliyorum ki bu dava kaybedilirse, davayı ben değil siz kaybettiniz gibi bir cümle kurmam kendi adıma hayati tehlike teşkil eder) |
17-07-2007, 11:18 | #46 |
|
her davayı kazanan avukat
Tüm arkadaşlarımın görüşlerine katılıyorum.
Ancak insanlar için bazen davanın kazanılmasının dahi bir değerinin olmadığının görüyoruz.. Nitekim avukat mesleki bilgi ve tecrübesiyle davayı kazandıktan sonra iş ücret ödemeye gelince müvekkilin avukatın arkasından "ya ne yaptı da ücret istiyor ben zaten davayı kazanacaktım" düşüncesi kadar acı bir şey olamaz. ---------------------------------------------- Avukat, her ne kadar bir kişiyi savunsa da mesleğini yaparken yapayalnızdır... |
17-07-2007, 12:39 | #47 |
|
Nacizane görüşlerimi belirtmek isterim ki haklısınız Avukat kaybetmez,müvekkil kaybeder.Neden,savunan avukat değil midir?Değildir,çünkü Avukat müvekkilin dedikleri ile bağlıdır.Avukat konu ile ilgili hukuki bilgisini ortaya koyar davanın sonucu lehe yada alehe olur.(Lehe olursa Avukat iyidir!!!)Alehe olursa temyiz hakkı kazanılır.Ve sonuçta asil kazanır ya da kaybeder.Bizler futbolcu değiliz ki prim usulu çıkıp gol attığımız maç kadar vekalet ücretine yada iyi avukat kötü avukat ayrımına tabi olalım.
Bizler yıllarca hukukun inceliklerini öğrenir ve onları uygularız.İşimiz bu bilgileri bize gelen olaylara en iyi şekilde uygulamaktır,kazanıp kaybetmek değil... Saygılarımla... p.s.keşke bunu müvekkillerimizde anlasa...!! |
18-07-2007, 15:51 | #48 |
|
bence hiç iyi dememiş ; çünkü haklı da haksız da olsa sonunda kararın seyrini değiştirecek olan avukattır nihayetinde
|
19-07-2007, 12:54 | #49 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın 4721orhan; Avukat kararın seyrini bilgisi ve deneyimim sayesinde elbette değiştirir.Ancak yine belirtmek isterim ki müvekkilin verdiği bilgi ile bağlıdır.Ve avukat vekalet ilişkisi gereği kazanan ya da kaybeden olmaz. |
20-02-2014, 11:22 | #50 |
|
Sayın Armağan Konyalı,'avukatın kazanılacak müddeabihe ortak olması meslek kurallarına aykırıdır.'demişsiniz yukarıda bir yorumunuzda. Avukat davanın başında belli bir para alamıyorsa daha doğrusu vatandaşın parası o an için yoksa kazanılabilecek dava değeri üzerinden anlaşmalarının mesleğe yakışmayan yönü nedir sizce, biraz açıklık getirir misiniz? böyle bir meslek kuralı yoktur demiyorum ama özünü tartışmak gerekiyor. 'davanın kazanılacağı nereden belli dolayısıyla bedelsiz iş yapılmış olur, bu da mesleği zedeler' mi demek istiyorsunuz?
|
20-02-2014, 18:36 | #51 |
|
Konunun başlığını şöyle girersek: her davayı kazanan avukat olur mu?
Evet olur; her davayı almazsan olur. (benim kanaatimdir). Saygılarımla. |
20-02-2014, 23:16 | #52 | |||||||||||||||||||||||
|
Kişisel düşüncelerimi kırık dökük ifade etmek yerine Sayın Hocam Prof.Dr.Faruk Erem'in, eski mi eski, ama hala geçerli görüşlerini aşağıda sunuyorum. Lütfen tıklayınız: http://www.ankarabarosu.org.tr/sitel...e/1992-4/1.pdf Ayrıca ''müvekkilin parası olmaması'' halinde dava sonucu edineceği paradan ödemesi mümkündür. Ama avukatlık ücretinin ''kazanılan dava değerine'' göre belirlenmesi hali müvekkilin parası olmaması ile ilgili değildir. Saygılarımla |
21-02-2014, 15:17 | #53 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Alıntı: Avukat davanın tarafı değildir ve asla olmamalıdır. Yerinde bir saptama benim düşünceme göre. Ama avukat dava ile alakası olmayan üçüncü bir şahıs'ta değildir. Nedir öyleyse avukat? Kazanan değil, anladık! Kazanan olmayınca kaybeden de değildir. İsmi kazanç hanesine yazılmıyorsa, kayıp hanesine de yazılamaz! Kazanan değil, Kazandıran, kaybeden değil, kaybettiren mi diyeceğiz o zaman? Bu soruları cevaplandırmaya çalıştığımızda Avukatın davadaki rölünün ne olduğu' sorusu çıkıyor karşımıza. Sorunun cevabını en iyi şekilde Avukatlık Kanunu'nun 2.ci maddesi veriyor bence 'hukuki meselenin ve anlaşmazlığın adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi' Adalet ve hakkaniyete uygun bir çözüm tarafların düşüncelerine ters düşse bile kaybetmek ya da kazanmak olarak yorumlanamaz ve yorumlanmamalı bence, olsa olsa kaybeden tarafın adalet kavramına ters düşüyor olabilir. Hem teoride hem de pratikte bir davanın sonucunu etkileyen değişik faktörler (iyi kötü avukat, iyi kötü hakim, yalancı dürüst şahitler, yasal düzenleme vs) vardır; Bu faktörlerin hepsi bilinemyeceği gibi etki oranlarını öngörmek olanağı da yoktur. Böyle olunca da 'dört malımız'(kağıt oynayanlar anlar) dediğiniz bir dava bile aleyhinize sonuçlanabilir. Bir avukatın sırf müvvekkilin anlattıklarına ya da kendi hukuki öngörüsüne dayanarak 'davayı kazanacağımızı taahüt ediyorum' demesi hem etik kurallara hem de hayatın akışına ters düşer. Buna rağmen, hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eden avukatın bu bilgi ve tecrübeye dayanarak müvvekilini konu hakkında aydınlatması, gerektiğinde müvvekiline davadan vaz geçmesini tavsiye etmesi gerekir. Belirttiklerim teori elbette; Teori ile pratiğin çoğunlukla birbirine ters düştüğünü unutmamak gerekir elbette! Saygılarımla |
25-02-2014, 17:03 | #54 |
|
Yine pek bişey anlamadım sayın Konyalı bilmiyorum belki de tecrübesizliğimden, Faruk Hocanın makalesi biraz geniş zamanda okunabilecek bir şey belki okuyunca fikrim değişir ama zannetmiyorum.
'müvekkilin parası olmaması' halinde dava sonucu edineceği paradan ödemesi mümkündür.' diyorsunuz mümkün olmasına mümkün de avukat için davayı hatta mesleği veresiyeye dönüştürmek olmaz mı bu durum? yine ''avukatlık ücretinin 'kazanılan dava değerine' göre belirlenmesi hali müvekkilin parası olmaması ile ilgili değildir.' demişsiniz. bence çok ilgili avukata peşin para ödeyemeyip bu şekilde anlaşmak başka ne ile ilgili? bu kavram kargaşasının içinden çıkamadım açıkçası ... yine de 'size zaman ayıramayacağım cevap Faruk hocanın yazdıklarında mevcut' düşüncesindeyseniz ona birşey diyemem canınız sağolsun, anlayışla karşılarım zira forumda emek harcayıp pekçok konuda pekçok yorum yapıyorsunuz yol gösterici oluyorsunuz. İyi çalışmalar hürmetler |
25-02-2014, 18:07 | #55 |
|
Pardon değere 'ortak olma'yı biraz dar yorumlamışım. tabi ki müddeabihi yarı yarıya kırışmak gibi müvekkili zor durumda bırakan bir anlayışla kesinlikle hareket edilmemeli, müvekkil kabul etse dahi. bu ortaklık konusunu belli bir kısmını ücret olarak almak olarak değerlendirdim önceleri. açık bir mevzu nerelere geldi ama Faruk Erem'in bir eserinden haberim olmuş oldu kaydettim arşivime. hayırlı akşamlar ...
|
25-02-2014, 21:39 | #56 | |||||||||||||||||||||||
|
Kavram kargaşası yok, ZAMAN ve MİKTAR diye iki ayrı kavram var: Birinci durumda ''müvekkilin parası olmaması halinde dava sonucu edineceği paradan ödemesi'' ZAMAN ile ilgilidir. İkinci durumda ''avukatlık ücretinin kazanılan dava değerine göre belirlenmesi hali'' MİKTAR ile ilgilidir ve müvekkilin parası olmaması ile ilgili değildir. Bir başka deyişle: - Müvekkil ''Şimdi param yok, sonra vereyim'' derse bu kabul edilebilir. - Müvekkil ''Kazandığın oranda ücret al'' derse bu kabul edilemez. Ayrıca, hocamın bilimsel makalesi yerine benim naçizane yanıtımı tercih ettiğiniz için teşekkür ederim. Sizin ilginiz sürdükçe zaman ayrılacağından emin olunuz. Yine de makaleyi okumanızı öneriyorum. Saygılarımla |
26-02-2014, 10:12 | #57 |
|
Makaleye dün akşam kaldığım yerden bugün devam etmeyi düşünüyorum bir iş çıkmazsa. Zira roman gibi okunmuyor. Bir cümle okuyorum belki on kere düşünüyorum hoca veya atıf yaptığı çok eski tarihlerde yaşamış ünlü avukatlar ne demek istedi neden böyle söyledi vs.diye.Uzun sürüyor böyle olunca ama hoşuma gidiyor şikayetim yok Ali Haydar ÖZKENT'in Avukatın Kitabı adlı eserini de daha bugün sordum İst. Barosuna kalmamış ellerinde. Kitabevlerinde kiminde internette gözüküyor ama stoklarında yok nerde bulabileceğimi bilen varsa lütfen söylesin mutlaka edinmek istiyorum bu eseri. Neyse uzatıp konuyu da dağatmayayım. İlginize teşekkürler sayın Konyalı eksik olmayın, gerçi diğer THS Üstadları da eksik olmasınlar, zaman ayırıp meslektaşlara yardımcı olmak ve aslında onlar vasıtasıyla halka yardımcı olmak çok güzel bir 'kamu hizmeti' olsa gerek
|
27-02-2014, 16:00 | #58 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Senatus, Armağan bey dava konusu tutar veya hükmonulacak tutar üzerinden yüzde belirleyerek anlaşma yapamazsınız demiyor ki zaten. Dava konusuna ortak olamayız diyor ki bu yasal durumdur. (Av.K.164/3)
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Davayı Kazanan Ödediği vekalet ücretini karşı taraftan alabilmelidir. | irfan AYDIN | Hukuk Sohbetleri | 26 | 11-12-2016 15:35 |
Davayı kaybeden tarafın ödemesi gereken harçtan kazanan tarafın sorumluluğu | ilava | Hukuk Sohbetleri | 27 | 14-06-2011 17:20 |
45 yıldır süren davayı AİHM'ye taşıdılar | ahmetsacit | Hukuk Haberleri | 3 | 28-10-2006 15:46 |
Danıştayın Davayı Red Kararlarının Hepsi Objektif Mi? | neslihanvural | Hukuk Sohbetleri | 2 | 03-07-2003 21:03 |
Hangi Davayı Açmalıyım? | Emin GÜNEŞ | Meslektaşların Soruları | 3 | 26-10-2002 16:34 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |