03-05-2006, 14:22 | #1 |
|
Hukuk Fıkraları
Unlu avukat Petrocelli nin kaybettigi tek dava...
Unlu bir futbolcu karisini oldurmekle suçlaniyordu..Futbolcu yakalanmisti... Ama karisinin cesedi ortada yoktu.. Durusma Amerikan filmlerindeki gibiydi.. Futbolcu sanik sandalyesinde oturuyordu.. Kucak dolusu parayla tuttugu avukati juriyi ikna etmeye ugrasiyordu: "Sayin juri, muvekkilimin sucsuz olduguna yurekten inaniyorum.. Buna az sonra sizler de inanacaksiniz.. Neden mi? Bakin, simdi 1'den 10'a kadar sayacagim ve muvekkilimin oldurdugu iddia edilen karisi bu kapidan iceri girecek.. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10..." Butun juri kapiya dondu... Kimse girmedi iceri.. Avukat bir savunma dehasiydi; oldurucu hamlesini yapti.. "Bakin, siz de kadinin oldugune inanmiyorsunuz.. Cunku hepiniz iceri girecek diye kapiya baktiniz.. Iste karari Buna güvermenizi talep ediyorum.." Juri, unlu futbolcuyu suclu buldugunu bildirdi ve dava bu sekilde sonuclandi.. Mahkeme cikisinda avukat, bayan juri baskanina yaklasti: "10'a kadar saydigimda siz de diger uyeler gibi kapiya bakmistiniz.. Neden böyle bir karara imza attiniz?" "Dogru" dedi juri baskani; "Ben de kapiya baktim, ama muvekkiliniz kapiya bakmiyordu!.. |
22-06-2006, 17:08 | #2 |
|
HAKİM sorar:Müvekkiliniz neden boşanmak istiyor avukat hanım?? Karşı taraf ile aralarında düşünce farklılıklarından kaynaklananan şiddetli geçimsizlik bulunuyor sayın hakim!! HAKİM:--tabi biri aristo diğeri descartes çünkü.... ---------------------- dava: uyuşturucu kaçakçılığı
sanık: takriben 65 yaşında bir amca yer : ağır ceza mahkemesi olay : amcanın ahırı ağzına kadar marihuana dolu olarak bulunmuştur. hakim - amca anlat bakalım ne oldu ?. sanık - içiciyim ben reisim. hakim - nasıl yani ?. bir ahır dolusu esrarı mı içecektin ?. sanık - yazları yetiştirir ve biriktiririm. kışları da içerim hakim bey. hakim - (kahkahalar) kapatırım seni ahıra, kapına da iki jandarma koyarım, yaza kadar o otu bitiremezsen sonra görüşürüz. |
23-06-2006, 07:55 | #3 |
|
Medeni hukuk dersinde hoca en arkada sürekli konuşan bir öğrenciyi ayağa kaldırarak sorar:
-Söyle bakalım iğfal ne demektir? Öğrenci hiç tereddüt etmeden cevap verir: -Sizin şu an yaptığınız hocam.der. Şaşıran hoca: -Nasıl yani diye çıkışır öğrencisine. Öğrenci: -Bir kimsenin bilgisizliğinden,tecrübesizliğinden yararlanarak ona zarar veren davranışlarda bulunmaya iğfal denir.der. |
23-06-2006, 10:25 | #4 |
|
Adamın biri bir gün petshop a gider ve papğanların fiyatını sorar.
-Bu papağan ne kadar? Satıcı: -1000 euro der Adam: -Peki ne yapar. Satıcı: -Çok güzel konuşur der. Adama:Bikaç papağan daha sorar: 2000 euro ingilizce de bilir,5000 euro 4 dil bilir vs.vs. köşede tüyleri dökülmüş,sıradan bir papağana gözü ilişir ve sorar bu ne kadar diye. Satıcı: -Bu 10.000 Euro der. Adam şaşırır ve bunun ne özelliği varki tüyleri dökük bir papağan der. Satıcı: -Valla ben de bilmiyorum ama bu gördüğün papağanların hepsi ona HOCAM der. Bilmem anlatabildim mi! |
23-06-2006, 10:37 | #5 |
|
* dava : tarihi eser kaçakçılığı yer : ağır ceza mahkemesi olay : arabanın bagajında roma dönemi büstler yakalanmıştır.
- anlat bakalım osman ?. - tarlamı sürerken bu kafaları buldum hakim bey, tam müzeye teslim etmek üzere yola çıkmıştım ki tutuklandım. masumum hakim bey, tahliyemi isterim . - osmannnn. osmannnnnnn. hatay'da bulduğun kafaları neden istanbul'daki müzeye teslim etmeye çalışıyorsun * yer : beykoz adliyesi yeni tck'nin 233/2. maddesi uyarınca hamile sevgiliyi terk edene hapis cezası verilebilecek olması nedeni ile şikayette bulunmak için savcıya giden avukat meslekdaşımıza; - nedir bu avukat hanım?. - sevgilisinin hamile olduğunu bildiği halde terkeden şüpheli hakkında suç duyurusunda bulunacaktım. - allah allah. (katibe seslenir)yeni tck'yı getirin. evet burada varmış madde. ilk defa karşıma çıkıyor. - ya yeni bir madde. - bu çocuk evlilik dışı mı şimdi?. - evet. - burası istanbul. |
23-06-2006, 19:10 | #6 |
|
*1940'lardan aktarılan bir anı: yaşlıca bir rum kadıncağız sanık kürsüsünde durmaktadır. duruşma uzadıkça uzar. kadıncağız şişmanlığın ve yaşı nedeniyle, mahalle karısı misali, tanık kürsüsüne yaslanıp belini bükerek ağırlığını bir tarafa vererek durur.
hakim: "hanım düzgün dur!" (sertliğiyle bilinen bir hakimdir) beş dakika sonra kadıncağız dikilmekten yine yorulur, bu sefer ağırlığı öbür tarafa vererek bükük durur. hakim: "hanım düzgün dur!" kadıncağız tekrar toparlanır. bu olay birkaç kere tekrarlar. en sonunda hakim yine: "hanım düzgün dur!" dediğince kadıncağız lafı patlatır: - a yeter bea! mahkeme mi yapiyoruz, fotogıraf mi çektiriyoruz? |
24-06-2006, 10:40 | #7 |
|
Ne Hissederdiniz? Ne Yapardınız? Ne Yapıldı?
Orta Anadolu'da bir ilçe. Vatandaş eline aldığı (içi boş ) tebligat zarfı ile avukatın bürosuna dalar; _..Bey, "Bana celp geldi, şu gün duruşmaya çağırıyorlar, ne yapacağım?. Avukat, mahkemeden gelen evrakı alır, mahkeme adı, dosya numarası, başvuranın adı ve soyadı ile duruşma gün ve saatinin yazılı olduğunu görür ve; -"Duruşma gününe epey zaman var,Noter'e git bir vekalet yaptır" der. Vatandaş; -"İyi de ,size borcum ne olur?" diye sorar. Meslektaşımız da; -"Kolay canım, sen bir vekaletnameyi getir,sonra gider dosyaya bakar cüz'i bir şey söylerim, atla deve değil ya" Vatandaş düzenlettiği vekaletnameyi aynı gün bırakmıştır meslektaşımıza. Bir süre sonra iş sahibi, avukata gelir. -Avukat Bey borcumuz neydi size? -....TL bırakırsan kafi. -Peki buyrun. ... Duruşma günü, avukat adliyededir.Başka duruşmaları da var tabii.Vatandaş koridorda bekliyor.Sıra gelmiştir,vatandaşın adı okunur.Adı okunan, baro odasına kafasını uzatarak, -"..Bey, beni çağırıyorlar sıramız geldi " diye seslenir. Meslektaşımız çantasından bir dosya çıkararak duruşma salonuna dalar, yanında da iş sahibi.İçerde yan yana iki avukat,davanın tarafları ve bir kaç kişi daha. Mübaşir, vatandaşa daktilonun önünü işaret ederken, hakim de avukata sorar; -..Bey kimin vekilsiniz?Bu dosyada adınız yok da. -Efendim, şimdi huzura alınan .. ...'in, buyrun vekaletnamemi?Bu da tebliğ zarfı. -Ama o şahsı biz davalı tanığı olarak çağırmıştık..... ... Cereyan eden bu olayda ; kendimizi 1)Hakim, 2)Taraf vekilleri, 3)Katip, 4)Mübaşir, 5)Davanın tarafları a)Davacı asil, b)Davalı asil (tanığı vekille temsil olunan taraf) 6)Tanıklar (vekil tayin etmeden beyanda bulunmağa gelenler ) 7)Meslektaşımızı vekil tayin eden tanık, 8)Meslektaşımız yerine koyarsak (empati işte) Her bir konumda ,neler düşünür, neler yapardık dersiniz? Selam ve saygılarımla. |
24-06-2006, 21:10 | #8 |
|
* 2005 yılının kadıköy adliyesinde yaşanmıştır. becerikli bir katip, mübaşir hakim ekibine sahip mahkeme kadrosu, boşanma davalarını seri olarak karara bağlamaktadır. ancak bu arada listeye uyulmamakta hazır beklemekte olan kim varsa onlara öncelik de verilmektedir. Arka arkaya davalar karara bağlandıktan sonra mübaşire "bizim duruşma vardı" diye danışan kimse kalmaz. Mübaşir de hesabı hafiften şaşırdığı için koridora çıkıp bağırır: "bilmem kaçıncı bilmem ne mahkemesinde davası olan!"... kimsecikler üzerine alınmaz.
-- mübaşir açık olan kapıdan içeri bakar. teşkilat tam kadro hazır müşteri beklemektedir. döner tekrar koridora bağırır: - haydi! yok mu boşanmak isteyen? |
05-01-2007, 21:40 | #9 |
|
"Haydiii... Yok mu boşanmak isteyen?.." Çok teşekkürler bu ders çalışma arasında keyfim yerine geldi inşallah yakın zamanda katkıda bulunurum bhu alana...
Saygılar... |
06-01-2007, 14:29 | #10 |
|
Trabzonun orman köylülerinden biri,herkes gibi ormanlık arazide kaçak odun kesmiş ancak başka bir köylü tarafından ihbar edilerek tutuklanmıştır.
Duruşmaya çıktığında görünüş olarak güven uyandırdığından ve ihtiyaç nedeniyle kesim yaptığından hakim beraat etmesi için elinden geleni yapmaktadır. Oysaki köylü ihbar edilmeyi gururna yedirememekte ve ceza almak için elinden geleni yapmaktadır. Hakim sorar: -Araçları ormanlık araziden mi kestin? -Evet. -Oranın ormanlık arazi olduğunu bilmiyordun değil mi? -Hayır biliyordum. -Kestiğin ağaçlar kuru ve yaşlı,ölmüş ağaçlardı değil mi? -Hayır hepsi genç ağaçlardı. v.s Hakimsanığın ısrarlı cevapları üzerine yapılacak bir şey olmadığından cezalandırılmasına karar vermiş ve kararı aynen şöyle okumuştur: -Oğlum H........ yedin cezayı |
19-03-2007, 00:42 | #11 |
|
2+2= ???
Bİlİm Adamlari 2+2'nİn Sonucunu Cesİtlİ Meslek Gruplarina Sormayi Amaclayan Bİr Deney YapiyorlarmiŞ, İlk Olarak MatematİkÇİye SormuŞlar, MatematİkÇİ; 35-40 Arasi Denklem Kurduktan Sonra, 4.00 Eder DemİŞ... Sonra Kİmyagere SormuŞlar, Kİmyager; 5-10 Tane Deney Yapip Kİmyasal Testlerden Sonra Cevabin 3.97 Oldugunu, Ortalama Olarak 4'e Tamamlanabİlecegİnİ SÖylemİŞ, Son Olarak Da Avukata Sormuslar, Avukat; SÖyle Bİr Ellerİnİ Sivazladiktan Sonra; kaÇ Olmasini İstersİnİz DemİŞ...
|
29-03-2007, 12:00 | #12 |
|
Recai sehrin en gözde semtinde bir büro tutmus, içini güzelce dösemis, kapiya da 'AVUKAT RECAI SASMAZ' yazili bir tabela asmis.
Yeni bürosunda ilk sabah otururken kapi çalininca Recai sekreterine Kapiyi aç kizim demis. ekreter kapiyi açip gelen adami Recai'nin odasina soktugu an da Recai eline telefonu alip konusmaya baslamis O is tamam beyim, zaten benim aldigim bir davada kötü bir netice çikamaz, tabi... tabi hemen kurtaririz. Saban'i da ben kurtarmistim Mahir'i de. Siz hiç merak etmeyin Ankara'da çok tanidik var.... Konusma böylece bir kaç dakika daha devam ettikten sonra Recai sekreterinin odaya getirdigi adama dönüp 'Ahh efendim' demis 'Kusura bakmayin sizi beklettim. Ama görüyorsunuz ki isler çok yogun. Sizin ne davaniz vardi?' Adam 'Hiiç' demis 'Benim davam filan yok, ben telefonu baglamaya gelmistim!' |
30-03-2007, 00:47 | #13 |
|
güzel fıkralar var sagolun paylastıgınız icin.
|
02-04-2007, 10:24 | #14 |
|
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat üç yakın arkadaşını çağırmış yanına... Bir ricada bulunmuş: “300 bin dolarlık tasarrufum var... Bunu öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye güvenemiyorum. Size şimdi 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin.” Demiş. Adam ölmüş. Üç arkadaş verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak: “Hastanenin acil ihtiyacı vardı... Onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarfettim, kefene 80 bin koydum.” demiş. Papaz: “Ben de aynı günahı işledim... Paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum...” Avukat: “Ben sözümü aynen yerine getirdim... Kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum!..”
|
02-04-2007, 10:30 | #15 |
|
Hayırsever vakıflardan birindeki çalışanlar şehrin en başarılı avukatından henüz herhangi bir bağış almamış olduklarını fark ederler. Bağış toplama görevindeki kişi zengin avukatlardan birini bağışta bulunması için ikna etmeye çalışır: “Araştırmalarımıza göre yıllık geliriniz en az 500.000 $. Ancak bugüne kadar hiç bir hayır işine bir kuruş bağışta bulunmamışsınız. O paranın bir kısmını bir şekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?” Avukat ağzını açar; “Önce, araştırmalarınız annemin uzun bir hastalıktan sonra ölmek üzere olduğunu ve hastane masraflarının onun yıllık gelirinin bir kaç kat üstünde olduğunu da gösterdi mi? Sonra, kardeşimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum olduğunu? Ya da kızkardeşimin kocasının bir trafik kazasında öldüğünü ve onu üç çocuğuyla beş parasız bıraktığını?” Görevli yerin dibine geçmiştir, utuncından kıpkırmızı olur. Sadece ”Hayır, hiç bir bilgim yoktu...” diye mırıldanabilir. Avukat onun sözünü keserek devam eder: ”Pekala, ben onlara zerre kadar para vermezken size niçin vereyim?”
|
02-04-2007, 10:54 | #16 |
|
1-Adam meyhanede kafayı çekmiş, ortalığı birbirine katmış. Karakola götürüldüğünde de camı çerçeveyi indirmiş. Tutup hakimin karşısına çıkarmışlar. Adam hakimden özür dilemiş ve “Avukatım gelmedi” demiş. Hakim duruşmayı sonlara bırakmış. Son duruşma saati geldiğinde avukat hala ortalıkta yok. Hakim dosyayı incelemiş ve “Sen hem karakolda, hem savcılıkta, hem de mahkemede suçunu itiraf etmişsin... Tanıklar da var... Avukatın gelip ne söyleyecek?” adam boynunu bükmüş “Valla benim 100 milyonumu aldı... Ben de onun gelip ne söyleyeceğini merak ediyorum!..
2-Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni aldığı lüks spor arabasını ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına nasıl gösteriş yapacağını düşünerek arabasından inerken, yoldan hızla geçen bir kamyon sürücü tarafındaki kapıyı kopartır atar. Avukat derhal cep telefonunu açar ve polisi arar. Kısa süre içinde polis olay yerine gelir. Fakat daha tek bir soru sormasına fırsat bırakmadan avukat isterik bir şekilde haykırmaya başlar; “Daha geçen gün aldığı arabası mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar ince iş görse gene de eskisi gibi olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka ödettirilmelidir!” Avukat öfkeli şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını sallar; - Siz avukatların bu kadar malcanlı olmalarını bir türlü anlayamıyorum... Sahip olduğunuz şeylere öyle bağlanıyorsunuz ki, başka bir şeyi gözünüz görmüyor... - Nasıl söylersin böyle bir şeyi? - Sol kolun dirseğinin altından kopmuş.. Görmüyor musun? Kamyon sana çarptığı sırada olmuş olmalı ve sen bana kaportacıdan bahsediyorsun... - Aman tanrım!.. Rolex’im de gitmiş!.. 3-Avukat hırsızlıkla suçlanan müvekkilini yaratıcı bir savunma ile hapisten kurtarmak istemektedir. Avukat yargıca hitaben “Müvekkilim, arabanın camından içeri sadece kolunu sokup çantayı almıştır. Müvekkilimin kolu, müvekkilimin bizzat kendisi değildir. Sadece bir kol tarafından işlenen bir suç için niye bütün bir kişiyi cezalandırıyorsunuz?” der. Yargıç, gülümseyerek “Peki o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahkum ediyorum. Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir.” der. Müvekkil gülümser. Avukatın yardımıyla takma kolunu çıkartırlar ve dönüp giderler 4-Ünlü avukatın yazıhanesine bir müşteri geldi ve; - Size bazı hususlarda akıl danışmak istiyorum. - Soracağınız iki soru için 100YTL alırım. - İki soru için 100YTL çok değil mi? - Olabilir dostum. Şimdi ikinci sorunuzu bekliyorum. 5-Vatandaş, bir avukatın yazıhanesine gelir. Duvarda büyük harflerle şu uyarı yer almaktadır; "Danışmadan ücret alınmaz." Vatandaş, buna güvenerek sorununu avukata açar, avukat da gerekli bilgiyi vatandaşa verir. Ona çay ısmarlar, tüm bu teşrifattan çok memnun olan vatandaş, avukata teşekkür ederek kapıya yönelir. Tam çıkmak üzereyken avukatın uyarısıyla yerinde durakalır; "Danışma ücretini vermediniz!" Vatandaş şaşırmıştır; "Aman avukat bey, şuradaki yazıda danışmadan ücret alınmadığı yazmıyor mu?" Avukat, "Eeee, tamam yazıyor, danışmadan ücret almıyoruz. Ama, danışınca ücret alıyoruz. Sen de danıştın, ücreti öde bakalım. danışmasaydın böyle bir şey talep etmeyecektim!.. 6-Bir Amerika avukat esprisi(özellikle buna bayılıyoum) Bir yıl kış o kadar soğuk geçmiş ki, avukatlar ellerini kendi ceplerine sokmak zorunda kalmışlar. 7-İki avukat birlikte bir lokantaya gitmişler. Çantalarından birer sandviç çıkarıp yemeye başlamışlar. Masalarına yaklaşan garson; "Burada kendi yiyeceklerinizi yiyemezsiniz!" demiş. Avukatlar "Afedersiniz, bilmiyorduk..." demişler ve sandviçlerini değiş tokuş etmişler. 8-Bir rahip, bir doktor ve bir avukat deniz kazası sonucu okyanusta anakarayı gören fakat ıssız bir adada mahsur kalmışlar. Adadan kurtulabilmek için tek yol yüzmekmiş ancak deniz aç köpekbalıklarıyla doluymuş. Başka çare olmadığını anlayan üçlüden önce doktor karaya yüzmeye karar vermiş. Rahip ve avukata dönerek, "Ben hayatımı insanları kurtarmaya adadım, bu yüzden de tanrı yardım eder." demiş ve okyanusa atlamış. daha bir kulaç atamadan köpekbalıkları doktoru yemişler. Rahip avukata, "Ben tüm ömrümü tanrıya adadım, o bana yardım edecektir, burada ölemem!" demiş ve atlamış. Tabii köpekbalıkları rahibi de oracıkta yemişler. Avukat olanları görünce bir değerlendirme yapmış, bu iki adam hayatlarını insanlığa ve tanrıya adadıkları halde öldüler, bense hep kendim için çalıştım bu köpek balıkları beni de kesin yer, ama burada aç susuz yavaş yavaş ölmektense atlayıp hemen ölürüm diye düşünmüş ve kendini okyanusa atıvermiş. Denizde olağandışı bir hareketlenme olmuş, bütün köpek balıkları "Buyur üstat..." demişler ve avukatın geçeceği yolda bir kordon oluşturmuşlar. |
24-06-2007, 11:06 | #17 |
|
iki avukat birlikte bir lokantaya gitmişler.çantalarindan birer sandviç çikarip yemeye başlamişlar. masalarina yaklaşan garson "burada kendi yiyeceklerinizi yiyemezsiniz" demiş. avukatlar "afedersiniz,bilmiyorduk" demişler ve sandviçlerini değiş tokuş etmişler)
|
02-07-2007, 14:18 | #18 |
|
Amerika'da bir eyalette trafik yoğunluğunu azaltmak için yeni bir düzenleme getirilmiş, bu düzenlemeye göre her bir araçta seyir halinde en az iki yolcu olmalıymış. Trafik polisi kullandığı araçta tek başına yol alan kadını durdurmuş ve ceza yazmış. Kadın bu cezaya itiraz etmiş ve şöyle bir savunmada bulunmuş; hamile olduğum için araçta yalnız değildim, iki kişiydik. İtirazı kabul edilmiş ve ceza düşmüş. Ardından yeni bir ceza kesilmiş; sürücü koltuğunda iki kişinin oturması yasağını ihlalden...
|
04-04-2008, 11:32 | #19 |
|
Hukuki fıkralar& Fıkra hukuku,
Yüzük
Yargıç,sanığı sorguya çekiyordu. -Demek yüzüğü çalmadın da yolda buldun? -Evet efendim,yolda buldum.İnanmazsanız düşüren sahibine sorun. -Peki,sahibinin kim olduğunu biliyordun da,yüzüğü neden götürüp ona vermedin?? -Verecektim ama...İçindeki yazıyı okuyunca vazgeçtim. -Ne yazıyordu yüzüğün içinde? -''EBEDİYEN SENİNİM.''yazısı vardı efendim. |
04-09-2010, 11:39 | #20 |
|
Hukuk Fıkraları
Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat üç yakın arkadaşını çağırmış yanına... Bir ricada bulunmuş: “300 bin dolarlık tasarrufum var... Bunu öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye güvenemiyorum. Size şimdi 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin.” Demiş. Adam ölmüş. Üç arkadaş verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak: “Hastanenin acil ihtiyacı vardı... Onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarfettim, kefene 80 bin koydum.” demiş. Papaz: “Ben de aynı günahı işledim... Paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum...” Avukat: “Ben sözümü aynen yerine getirdim... Kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum!..”
|
11-08-2011, 10:48 | #21 |
|
Avukat ıssız bir kasaba yolunda arabası ile seyrederken manzaraya dalar, tam önünde giden Doktor'un arabasına arkadan şiddetle çarpar.
Her ikisi de hışımla araçlarından inerler. Doktor elleri ayakları titrer bir vaziyette avukata bağırarak; "Kör müsün be adam, bütün kabahat sende, ben doktorum bunun hesabını sana ödeteceğim, gitti güzelim arabam..." diye serzenişte bulunur. Avukat sakin bir şekilde arabasının bagajını açar, oradan bir şişe viski çıkarır. "Bak doktor bey ben de avukatım, dua et canımıza birşey olmadı, sakin ol, al şu içkiden iç o zaman sakin sakin konuşuruz" der. Doktor avukatın nezaketini kırmaz ve içkiden içer. Doktor bir taraftan konuşur bir taraftan içmeye devam eder. Ve birden görgüsüzlük yaptığını düşünerek; "Avukat bey siz de içmez misiniz? Cevap: "Hayır teşekkür ederim ben trafik polisleri geldikten sonra içeceğim..." |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Avukat Fıkraları | Durdu GÜNEŞ | Site Lokali | 13 | 22-03-2017 18:37 |
Hukuk Fıkraları | Durdu GÜNEŞ | Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. | 6 | 25-03-2016 23:23 |
Komik Hukukcu Fıkraları | Serhat Arasan | Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. | 1 | 28-08-2012 21:22 |
Anlat Evladim | ParanoidAndroid | Site Lokali | 148 | 27-01-2010 23:48 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |