31-12-2012, 10:16 | #1 |
|
hakimin isimle hitabı
Merhaba, bir kaç gün evvel sulh cezadaki duruşmada hakimin müdafii olduğum sanığa sürekli vurgulu ve irite edici bir üslupla ismiyle hitap etmesi beni çok rahatsız etti. Müvekkilim kamuda müdür olarak görev yapan biri...Duruşmada tepki vermek üzereyken göz hareketleriyle bana engel oldu.sanırım hakime böyle bir konuda karşı gelmenin ters tepecek bir tavır olduğunu düşündü ki hiç de haksız değil...Bu arada hakimin bana karşı herhangi bir saygısızlığı da olmadı...Merak ediyorum bu tür tavırlar sergileyen hakimlerle hiç karşılaştınız mı,tavrınız ne oldu?müvekkiliniz dert etmediği halde ona karşı yapılan bu davranışa tepki verir misiniz?
|
31-12-2012, 11:07 | #2 |
|
Hakimlerimizde ilk isimle veya "sen" şeklinde hitap maalesef oldukça yaygın.
Esasen bu durum doktorlarda da yaygın ve naçizane görüşüm bu iki meslek grubunun mesleğin ilk yıllarını uzun süre Anadolu'da geçirmiş olmalarının bu alışkanlığı edinmelerinde önemli bir rolü olduğu şeklinde. Anadolu kültüründe "siz" şeklinde hitap çok alışıldık olmadığı için bu diyalog tarzı uzun yıllarını bu bölgede geçiren hakim ve doktorların üzerlerine yapışıyor sanıyorum. Pek çoğunun bu üslubu küçümseme niyetiyle kullanma amacı olmadıklarına inanıyorum. Ancak tabii daha sonra büyükşehirde çalışmaya başladıklarında bu defa da bu kültür içinde bu hitap tarzı son derece itici ve saygısızlığı çağrıştıran bir hal almaya başlıyor. Kendini geliştiren hakim (ve doktorların) çalıştıkları koşullar değiştiğinde hitap tarzlarını da değiştirmeye çalıştıkları oluyor. Onları aynı kişiye karşı bazen "sen", bazen "siz" şeklinde karışık hitaplar kullanırken gözlemlemek mümkün. Örneğin cümleye siz diye başlayıp, bir noktada dikkatleri dağıldığında bir süreliğine "sen"e dönebiliyorlar. Ama bu alışkanlığı değiştirmeye çalışmayan veya hitabı kendini üstün görme ve karşısındakini küçümseme amacıyla kullanan az sayıda meslek mensubunun olduğunu iddia ederseniz, bu konuda da size katılırım. "Sen hitabını" veya ilk isim kullanımını kasıtlı ve art niyetli yapanların "Ben size siz diyorum, sizin de bana aynı şekilde hitap etmenizi rica ederim" gibi nazik bir tarzla uyarılması gerektiğini düşünüyorum. Ama daha önemlisi Avukatların Hakimlere saygı kriterlerini belirlemek için kamuoyu açıklaması yapan Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunun, asıl görev alanlarına giren Hakimlerin Mahkeme Salonu içindeki herkese karşı saygı kriterlerini belirleme konusunda da bir çalışma yapmasını beklemek sanırım herkesin hakkı olsa gerek. Adı geçen açıklamalarda belirtildiği üzere bazı ülkelerde hakime saygının gereği olarak salondan geri geri çıkılma adedi olabilir ama aynı ülkelerde hakimin de salondaki HERKESE karşı Mr/Mrs. (Bey/Hanım) şeklinde hitap adeti de vardır. Örneğin bir Amerikan yargıcı, değil sanığa veya avukata, 12 yaşındaki çocuk tanığa bile ilk ismiyle hitap etmez, hitap edene de Hakimlik yaptırmazlar. "İletişim üslubu" her konuda ve her meslekte saygının ve ciddiyetin temelidir. Yargıdan daha ciddi ve saygın olması gereken bir konu bulmaksa oldukça güç olsa gerek. |
31-12-2012, 12:38 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Temas ettiğiniz hassas konuyu Sayın Admin isabetli bir şekilde ele almış olduğundan kısaca bir iki kelamda bulunmak isterim. Birbirleriyle "sen" şeklinde hitap etme yönünde bir samimiyet bulunmayan şahısların birbirlerine "siz" diye hitap etmesi sağlıklı ve etkili iletişimin gereği olduğu gibi, yargılamanın da dahil olduğu resmi işlemler icra edilirken muhatapların birbirlerine siz diye hitap etmesi beklenir ve gereklidir. Hitap ederken günlük hayatımızda nasıl bir yaklaşım sergiliyor olduğumuz da büyük önem taşır. Örneğin büroma gelen insanlara yaşı, eğitim durumu, gelir seviyesi vs. ne olursa olsun "siz" diye hitap ettiğim gibi, bir lokanta/restaurant vb. yerde bana hizmet eden garsona ya da komiye de "bakar mısınız" (bakar mısın değil) şeklinde hitap ederim. Bu zamana kadar müvekkile "sen" şeklinde hitap eden bir hakim ya da cumhuriyet savcısına uyarıda bulunmadım ancak hakların ihlal edildiğini gördüğüm noktada müdahalede bulunmaktan da çekinmedim. Ayrıca bu yönde müdahaleler neticesinde hakimler ve savcılarla ters düşülmesini istemeyen ve bunu gereksizlik/dosyanın gidişatına olumsuz etkisi olacak bir durum olarak algılayan müvekkillere her daim haklarının gaspına müdahale edilmesinin çok daha sağlıklı olacağı noktasında bildirimde bulunurum. İletişim hakikaten sanattır. Saygılarımla.. |
01-01-2013, 14:00 | #4 |
|
Sayın Admin'in özellikle tespit ettiği bu iki meslek grubundaki muhataba karşı "sen " ısrarının sebebi ile ilgili yapmış olduğu iyiniyetli yorumlara maalesef katılamıyorum. Bence bu hitap ;hitap edenin karakteri ile doğrudan ilgilidir. Kürsünün vermiş olduğu yükseklik ve muhatabın alçakta oluşu ve dahi mesleğin de yüce olduğu kanaati ile bence bu hitaplar oluyor. Şayet hitap edenin karakteri de olgunlaşmamış ise daha mesleğin başında bu türden hitaplar mahkeme salonlarında artıyor özellikle ceza mahkemelerinde karşılaşıyoruz. Ama bazen aynı hakim geçici görevle hukuk mahkemesinde ise bu hitapları aniden değişebiliyor . Bu durumda acaba dava dosyalarının niteliği ve dosyanın tarafları ile dava konusu bu hitabı mı gerektiriyor acaba !!!
Yine doktorlarda da bu sen hitabının özellikle taşrada fazla olması bu meslek grubunun ayrıca bir hitap dersine tabi tutulması ile çözülebileceğini sanıyorum Bu konuya çok fazla kafa takanlardan biri olarak karar verdim bir gün bu şekilde hitap eden doktora da gereken cevabı vereceğim. Boşver nasıl olsa 5 dakika sonra bu odadan çıkacağım deme kolaylığını göstermeyeceğim.:: |
01-01-2013, 22:22 | #5 |
|
Ben de sayın av.medine gibi hakimlerin bu tutumunu alışkanlık olarak değerlendirmeyenlerdenim. Anadolu halkının 'sen' şeklinde veya isimle hitap etmesi ile koskoca ! hakimin aynı hitapları kullanmasını basit bir etkileşime indirgeyemeyeceğimiz kanaatindeyim. Aklı başında,az çok okumuş yazmış, iyi kötü görmüş geçirmiş ortalama bir insanın başka bir insana ismiyle hitap etmesi nasıl bir özgüven, nasıl bir egonun sonucudur anlayamıyorum. Hakimi aynı hitapla devam etmemesi konusunda kibarca uyardık diyelim. Ne diyecektir? Afedersiniz kendimi bir an kahvehanede hissettim , hemen düzeltiyorum........ Gibi cümleler sarfetmeyeceği aşikar. Hakimi şikayet etmekten imtina etmemek gerekiyor sanırım.
|
04-01-2013, 15:00 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu noktada, şikayet veya uyarı hakkı kime tanınmalıdır? Bu açıdan da olayı sorgulamak gerekiyor. Neticede, hakimin avukata karşı saygısızlığı olmamıştır. Müvekkile karşı "saygısızlıkta" asil hazır olmasına karşın, vekaleten uyarıda bulunma avukatın görevi ve sorumluluğunda mıdır? Vekalet ilişkisinde, avukat yargılama dışında gerçekleşen bir hadise ile alakalı, savunma, uyarı, şikayet gibi bir görevi olmadığını düşünüyorum. Yapacağı uyarı avukat olarak değil, olsa olsa vatandaş sorumluluğundan kaynaklabilir. Ancak, hakimin yaklaşımı, muhakemeyi etkiliyorsa durum değişebilir. |
04-01-2013, 16:01 | #7 |
|
Doğru söylüyorsunuz.. Bahsettiğiniz ayrım önemli ;hakimin avukata karşı saygısızlığı olmayıp saygısızlık müvekkile karşı yapılmış ise, böyle bir konuda müvekkili korumaya çalışmak vekalet ilişkisinin dışında kalır, üstüne üstlük bir de müvekkilinizden davanın seyrini değiştirmeye sebebiyet vereceğinizden bahisle tepki alırsınız...Sonuçta kendilerine kaba davranan hakim,savcı ''iyi'' olur,onların vurduğu yerde gül biter,onlar ne yapsa kabulleridir,biz avukatlar onları haklıyken haksız duruma düşüren, işgüzar kişiler oluveririz... Haklısınız en iyisi görevimiz nedeniyle bize yapılan haksızlık ve saygısızlık dışında tepkisiz olmamız ve vekalet ilişkisinin sınırlarını işgüzarlık yapıp da aşmamamız...Saygılarımla
|
04-01-2013, 16:36 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Tepkisiz kalmayı veya tepki göstermenizi tavsiye edemem. Bu durum o an için avukatın tercih edeceği insani davranışla alakalı bir durumdur. Konu ile alakalı bir anı: Adana'da Ağır Ceza Mahkemesi izliyorum, (o dönemlerde Adana'da ağır ceza davası izlemek, Hollywood fiLmlerini izlemekten daha zevkli olduğunu söylemeliyim. )Mahkeme başkanı, sanığa, "len adamı çıldırtma" "oğlum" "sen" gibi hitaplarda bulunuyordu, sanık çok kısık sesle konuşuyor, ne dediğini kendisi bile duymuyordu, başkan sinirlendikçe sinirleniyordu bu duruma... Sanık müdafiisi söz aldı, tam hatırlamasam da özü itibari şunu dedi; "Sayın Başkanım, mahkemede 4. duruşmaya gelmiş bulunmaktayız, iş bu duruşmada, gerek iddia makamına ve gerekse katılan tarafa göstermiş olduğunuz nezaket olması gereken gibidir, ancak müvekkilime hakarete varan tavır ve hitaplarınız sayın mahkemenin tarafsızlığı hususunda kuşkuya neden olmaktadır. Bu hitaplarınız devam ettiği takdirde, reddinizi istemek durumunda kalacağım" Umarım yanlış hatırlamıyorum ama o avukatın ismi Hüseyin ÖZBEK'Dİ Yanlış hatılıyorsam bağışlanmak dileğiyle... Mahkeme başkanın cevabı ise bir o kadar da takdire şayandı; "avukat bey uyarınız için teşekkür ediyorum ve tepkinizde çok haklısınız, ancak saatin 4 oluşu, günün stresi, birazda müvekkilinizin tavrı buna neden olmuştur, hakimin reddi konusunda ısrarcı olursanız zapta geçiririm" dedikten sonra hitap şekli normal halini aldı. Bu olayda ki avukatın davranışı insani olduğu kadar meslek sorumluluğundan kaynaklanmaktadır. Kolay Gelsin... |
04-01-2013, 16:47 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
Gerçekten örnek teşkil edecek bir diyalog olmuş. |
04-01-2013, 18:42 | #10 |
|
Ceza yargılamasında bu tür diyaloglar olabiliyor. Bu sanırım hergün yüzlerce sanıkla konuşmak zorunda kalan hakim ve/veya savcıların, yorgunluktan bazen de bıkkınlıktan olsa gerek nezaket vs gibi hususlara dikkat edecek durumda olamamalarından kaynaklanıyor gibi geliyor bana...
Gerçi ben de bir kez kasıtlı yapıldığına şahit oldum. Savcı, tanınmış bir şüpheliye karşı, ismiyle ve alay edercesine hitap ediyor, onu açıkça irite edecek şekilde sorular soruyordu... O vakit bunu bilinçli yaptığını düşünmüştüm. Muhatabı sinirlendirmek de belki sorgulama teknikleri içindedir... |
04-01-2013, 19:09 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
İsimle hitap edilmesine şimdilik bir şey demiyeceğim de duruşmada, hâkimin sanığa bağırması iyidir; Kaç kere tanık olmuşumdur ki, hâkim bağırdıktan sonra daha yumuşak karar vermiştir. Saygılarımla... |
10-01-2013, 00:13 | #12 |
|
Böyle bir durumda celse arası hakim ile konuşmanın meseleyi çok rahat çözeceği inancındayım.
|
10-01-2013, 09:46 | #13 |
|
Hakimin/savcının şüpheliye/sanığa bağırmasını haklı kılacak hiç bir gerekçe olamayacağı kanaatindeyim. Hakim ve savcıların tavrı nedeniyle yazı işleri müdürü-memur-katip-mübaşir v.s hepsi kendinde bu hakkı görüyor ve böylelikle toplumda adalete olan güven zarar görüyor.Amaç maddi gerçeğe ulaşmaksa, tartıştıklarımızın bu amaca hizmet ettiğini söylemek yanlış...
|
10-01-2013, 10:09 | #14 |
|
Bir ceza davasında maddi gerçeği arayan, gerçek bir sentez yapmağa uğraşan hâkimin, antitez yapılırken karşılaştığı durumlar karşısında bunalmaya hakkı yok mu ? Saygılarımla...
|
10-01-2013, 10:39 | #15 |
|
Elbette bunalmaya hakkı var ancak bu bunalımını insanlara yansıtmaya hakkı yok. kişi meslek seçerken o mesleğe dair sıkıntıları da öngörmüş ve göze almıştır. Bu açıdan bakacak olursak memur birine bağırabilir çünkü önünde bekleyen çok sayıda dosya vardır; bakkal bize bağırabilir çünkü aynı anda birden fazla müşteri bir şeyler istiyordur v.s ....
|
10-01-2013, 10:41 | #16 | |||||||||||||||||||||||
|
Sizin yaklaşımınızı benimsersek şiddete meşruiyet zemini kazandırmış olmaz mıyız? Saygılarımla.. |
10-01-2013, 10:48 | #17 |
|
Titizlikle ve özveri ile adalet dağıtmağa çalışan hâkim diyelim. Karşısında, onu yanıltmaya ve hattâ mecazi anlamıyla oynatmaya çalışan davranışlar.
Bağırsın ki, hırsını karara yansıtmasın.( Takdiri teşdit- tahfif vs.)...Saygılarımla... |
10-01-2013, 10:52 | #18 |
|
bağırarak hırsını karara yansıtmayacağı tezine karşılık bağırıp bağırdığı için pişman olup isabetli karar veremeyecek olması da ihtimal dahilinde değil midir?
|
10-01-2013, 10:52 | #19 | |||||||||||||||||||
|
Hırsını karara yansıtmamasının tek yolu psikolojik şiddet uygulamak ise bence öfke kontrolü eğitimi profesyonel bir şekilde verilmelidir. Adaletin sağlanması noktasında adil olmayan yollara istemeyerek, sonrasında üzülmek pahasına dahi olsa başvurulmaması gerektiğini düşünüyorum. |
10-01-2013, 10:53 | #20 | |||||||||||||||||||||||
|
|
10-01-2013, 10:55 | #21 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşım, Gözlemlerime göre, genelde yargılamanın sonunda yumuşak bir karar vereceği zaman...... Saygılarımla... |
10-01-2013, 11:29 | #22 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Meslektaşım,
Hırsını karara yansıtmaması zaten adil karar verme görevinin ayrılmaz bir parçasıdır. Sebep ne olursa hırsını karara yansıtıyorsa zaten işini yapmıyor demektir. Bir devlet memurunun görevini doğru yapması ve stres atması için kabalık yapmasına tölerans gösterilmesini kendi adıma haklı göremiyorum. Eğer konu stres atmaya gelecekse, hakimlerden önce çok daha stresli işlerle uğraşan, hatta görevinin bir parçası olarak hayatını tehlikeye atan devlet memurları da var (örneğin polisler, itfayeciler, bomba imha ekibi uzmanları, askerler vs.), o zaman onlar görevlerini sağlıklı yapsınlar diye hangi uygunsuz davranışlarına tölerans göstermeliyiz? Polisler de arada sırada vatandaşa tokat atarsa stres atabilir ve işlerini daha iyi yapabilirler mesela! İşini -her türlü olumsuz koşula ve strese rağmen- hakkıyla ve saygı uyandıran bir şekilde yapmak her devlet memurunun görevidir. Bu işi bu şekilde yapan milyonlarca da devlet memuru var. Eğer bazı devlet memurları diğerlerinin aksine görevlerinin stresi ile başa çıkamıyor ve hizmet verdikleri kişilere saygısız davranmayı bu duruma mazeret olarak kullanıyorlarsa, bana sorarsanız farklı bir kariyere geçmeyi düşünebilirler. |
10-01-2013, 11:42 | #23 |
|
Herkese teşekkür ediyor, "hakimin isimle hitabı" başlıklı konuda, fikir teatisinin kapsamının genişlemesine katkım olmasından dolayı da memnuniyet duyuyorum. Saygılarımla...
|
10-01-2013, 11:47 | #24 | |||||||||||||||||||||||
|
Saygılarımla.. |
10-01-2013, 13:54 | #25 | |||||||||||||||||||||||
|
Bir sanık vekilinin bu işaretleri doğru değerlendirmesi ve olayın akışını kesmemesi sanığın yararınadır. Avukatların vekil sıfatıyla en öncelikli görevi müvekkiline hukuki yardımda bulunmaktadır. Avukatların dava sırasında "hakimi terbiye çabası" ancak müvekkile hukuki yardım sağlayacaksa hoş görülebilir. Saygılarımla |
14-01-2013, 16:25 | #26 |
|
Merhabalar, bu konda nacizhane bir kaç şey paylaşmak isterim;
İnsan insan olduğu için belirli kıstaslar ile belirlenen saygıyı hakeder, bu konuda herkes ihtilafsız, ancak benim söylemek istediğim bazen hitaplar sadece diyolog için kullanılmıyor, zira vekillik kapsamı müvekkilinin haklarını onun lehine korumak olsa da Hakim tarafından sağlanması gereken bir adalet görevi vardır. Bazı meseleler o an duruşmada olayın akışına bir anlık gaflete ve dolanbaçlı sorular ile stres ve bilinç altının gün yüzüne çıkması sağlamaya dönük olarak gerçek bulunmaya çalışılabiliyor. Bende gözlemlerime dayarak şunu söyleyebilirim ki bazen an oluyor, bazı duruşmalardaki stres ve baskı oluşturulan ortamda taraflardan gerçekler ortaya çıkabiliyor ve çok zaman avukatı bile şaşırıp kalabiliyor, yani mutlaka hitap şekli hitap eden kişiye göre de değişir ama bazen gerçekten arkasında hangi sebebin yattığını kestirmek çok zor olduğu kanısındayım ki müdahale edip etmemenin takdiri vekile kalmıştır. Son olarak belirtmek isterim ki bu konudaki gibi bir durum olduğu varsayıldığında ki yaşanmış örnelerini bilirim, bir insanın bilinç altının açığa çıkması ve yalan söyleyip söylemediğinin anlaşılması yönünden bu tarz baskı sonucu kişi gerçekten doğruyu söylüyorsa yine doğrusunda ısrar edecektir, ancak yalan söylüyorsa gerçek ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. |
16-01-2013, 13:10 | #27 |
|
Sayın hçiçek'in yorumuna ; duruşmadaki tanıklar açısından katılıyorum.Bazen tanıklık için gelen kişi ifadesinde çelişkiye düşer iken ;hakimin sertçe müdahalesi veya yalan tanıklığın cezası ile uyarması sonucu bir bakıyorsun tanık maddi gerçeği anlatmaya başlayıveriyor . Geçenlerde bir ceza dosyasını izlerken birebir tanık oldum; dosya tanığım bir taraf lehine beyanda bulunmakta iken ; hakimin sertçe "bu dosyada kimin yalan söylediğini bulacağım ve hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım demesi üzerine birden beyanını iki taraflı vermeye başladı.
|
16-01-2013, 13:26 | #28 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Tanık, müşteki ya da sanık, her kime soru yöneltiyorsa hakim, üslubunu bozmadan da muhatabının hakikati ifade edip etmediğini ustalıkla ve bağırmadan da ortaya çıkarabilir ve bu şekilde görev yapan hakimleri de gördük.
Hakimin sertçe "hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım" demesi ile "sen" vb. hitaplarla bağırması arasında çok fark olduğu kanaatindeyim. Saygılarımla.. |
16-01-2013, 13:39 | #29 | |||||||||||||||||||||||
|
Bir de tanığı sanığı mağduru aşağılayan, rencide edenler var ki... Seyirci kalmak koyuyor... Duruşmayı hakim yönetir diyor susuyorum ama her seferinde "Kendinize gelin" diyesim geliyor. Hele ki rencide edilen Müvekkilimse...
Bir keresinde Katılan vekili olduğum ceza yargılamasında Müvekkile çıkışarak sorular soran hakim karşısında kızıp, utanıp, sıkılıp tutulan Müvekkilimi dolaylı olarak kurtarmak için ayağa kalkıp onun yerine cevap verdiğimde "Size sormadım Avukat Bey" demesi ile "Farkındayım yine de cevabınızı verdik" dememle bir suskunluk olmuştu.
|
16-01-2013, 14:03 | #30 |
|
Sayın Av. Engin EKİCİ
Muhakkak ki arasında fark fardır, belki bu konuda tecrübelirinizde hatrı sayılır derecede çoktur, ancak şu konuya değinmek isterim ki, ben bir çok Ceza-Hukuk bir çok hakim ve bir çok duruşmada edindiğim kanaatimi belirttim ve neticede şu noktayı es geçmemek gerekir. Tanıklar, taraflar yönünden hakimin uyarıları ancak sonucunu bilen açısından etkili olabilir, tanığa yalan beyandan suç duyurusunda bulunulacağı hatırlatıldığında vatandaş bunu hayatında hiç duymadıysa onun için çok bir anlam ifade etmeyecektir. ki amaç cezalandırmak da değil sadece gerçek adaleti sağlamaya çalışmak çabasından ileri gelir. ancak ne varki vatandaş bunu tam anlamayıp doğruyu sakladığında suç duyurusunda bulunmak ihtilaftan ihtilaf doğuruyor. Neticede mesele tabi ki insanları hakir görmek aşağılamak veya bunu meşrulaştırmak değil, ancak empati yapmakta da fayda olduğunu düşünüyorum. Son bir şey söylemek isterim ki yargılama yaptığınız bir dosyada inanılmaz kapsamlı olduğu gibi komplike ilişkiler iç içe girmiş ki neticede tek gerçeği biliyorsunuz bir taraf yalan söylüyor ama bu ispatlanamadığı gibi kimin söylediğini de belirleyemediğiniz için ne karar vereceğinizi kestiremiyorsunuz. bu ruh halininin de psikolojide derin açıklamaları olduğunu düşünüyorum. Saygılar. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
İhtiyati Tedbir, Hakimin Takdir Hakkı, Hakimin Reddi | Avukat Canip Kazan | Meslektaşların Soruları | 1 | 02-06-2014 09:42 |
Değerlendirme-3 Hakimin Yasaklılığı- Hakimin Reddi- Hakimin Hukuki Sorumluluğu | halit pamuk | Medeni Usul, İcra ve İflas Hukuku Çalışma Grubu | 4 | 25-12-2012 13:44 |
hakimin reddi | avarzu | Hukuk Sohbetleri | 14 | 23-03-2011 21:29 |
Usul Hukunda Dipnotlar:1- Hakimin Davaya Bakamaması Ve Hakimin Reddi | halit pamuk | Medeni Usul, İcra ve İflas Hukuku Çalışma Grubu | 1 | 21-05-2009 16:08 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |