Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Dava AÇma Ehlİyetİ

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 31-07-2006, 08:57   #1
üye7160

 
Varsayılan Dava AÇma Ehlİyetİ

Sevgİlİ ArkadaŞlar...
Takİp Talebİnde BorÇlu Olarak GÖsterİlmİŞ Ancak Kendİsİ Adina Takİbe BaŞlanilmamiŞ Ve Ödeme Emrİ TeblİĞ EdİlmemİŞ BorÇlunun Borca İtİraz Davasi AÇabİlmesİ MÜmkÜn MÜdÜr?
Tetkİk Mercİİ BorÇluya TeblİĞ Yapilip YapilmadiĞina Bİle Bakmadan Takİbİn Durdurulmasi YÖnÜnde Tedbİr Karari Verdİ.İlk DuruŞmada BorÇlunun Kendİsİne Ödeme Emrİ TeblİĞ EdİlmedİĞİ İÇİn Dava AÇma Ehlİyetİne Sahİp OlmadiĞi YÖnÜnde Cevap Verdİk.bu Konuda Kİ Fİkİrlerİnİzİ ÖĞrenmek İsterİm..Şİmdİden TeŞekkÜrler...
Old 31-07-2006, 11:01   #2
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Sayın Yıldız, takip açılmamış ve doğal olarak ödeme emri gönderilmediyse borca itiraz etmenize gerek yoktur

Yapılacak icra takipleri için borcun olmadığına dair tespit davası açmanızın uygun olacağını düşünüyorum...

Tetkik mecii yada diğer ifade ile icra mahkemesinin tedbir kararı takibin durmasına yöneliktir ki bu husus borçlunun lehinedir, ancak anlayamadığım durum, borç için herhangi bir takip yapılmadan veya dava açılmadan dosyanın tetkik mercinde bulunma sebebi...

Eksik anlatımlarınızı tamamlarsanız daha faydalı olacağımız görüşündeyim.
Old 31-07-2006, 11:53   #3
ibreti

 
Varsayılan

Takibe itiraz için tanınan süreler ( gerek dava yoluyla ve gerekse icra dairesine başvurarak olsun) borçluya ödeme emrinin tebliği ile ya da borçlunun takibe muttali olması ile başlar.

Takibe muttali olunması, borçlunun ödeme emri kendisine gelmese bile aleyhindeki takipten bir şekilde haberdar olmasıdır.

Kişinin takip talebinde borçlu olarak gösterilmesi ile birlikte kendisine ödeme emri tebliğ olunmasa da aleyhinde takip başlatılmış demektir. Bu halde kişinin genel mahkemelerde menfii tespit davası ya da icra tetkik merciinde borca itiraz etmesi mümkündür.

Sunduğunuz olayda icra tetkik mercii kararı yanlıştır. Mahkemeler de yanılabilir. Üstelik bu durum sık sık olur. Temyiz ve diğer kanun yolları bu yanlışlıkların giderilmesi için vardır..

Saygılarımla..
Old 31-07-2006, 12:41   #4
üye7160

 
Varsayılan konu hk.

DeĞerlİ MeslektaŞlar..
Konuyu Özetleyeyİm..
Bİr BorÇtan Dolayi İcra Takİbİ BaŞlattim..
Takİp Talebİnde 2 Adet BorÇlu GÖstermemİze RaĞmen BorÇlulardan Sadece Bİrİ İÇİn Ödeme Emrİ TeblİĞ Ettİm..dİĞer BorÇlu İÇİn Takİbe Devam Etmeyİ DÜŞÜnmÜyorum..
DİĞer BorÇlu İse Takİbİ Bİr Şekİlde ÖĞrenerek İcra Hukuk Mahkemesİnde Borca İtİraz Davasi AÇti.ve Mahkeme Takİbİn Durdurulmasi YÖnÜnde Tedbİr Karari Verdİ.
Sormak İstedİĞİm Ittila Tarİhİ BÖyle Bİr Dava AÇmak İÇİn Yeterlİ Mİdİr?yanİ BorÇluya Ödeme Emrİ GÖndermesek De Takİbİ ÖĞrenen BorÇlu Dava AÇma Ehlİyetİne Haİz Mİdİr?dedİĞİm Gİbİ Kendİsİ Hakkinda Takİbe Devam Etmİyorum Ve Bu Sebeple Ödeme Emrİ GÖndermedİm.borÇluluk Sifati İÇİn Ödeme Emrİnİ TeblİĞ Almasi Gerekmez Mİ?
Old 31-07-2006, 13:05   #5
erdal7

 
Varsayılan

Sorunuzun şeklinden ve borçlunun da İcra Hakimliğine Müracaat etmesi dolayısı ile Takibin KAMBİYO SENETLERİ İLE İLGİLİ takip olduğunu çıkartıyorum.

Konuyu ikiye ayırarak cevaplıyacak olursak

1- Takip yolu Kambiyo senetlerine ilişkin takip ise ,
. Borca itiraz hakkı ödeme emrinin tebliği ile doğar. Henüz itiraz hakkı doğmadan merciye başvurulduğundan itirazın reddi gerekir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1993/12-578 K. 1993/797 T. 8.12.1993

2- Takip yolu Genel haciz yolu ile İLAMSIZ TAKİP ise ,

Daha sonra kendisine ödeme emri tebliği edilmesi koşulu ile kendisine ödeme emri henüz tebliğ edilmeyen borçlunun itirazı GEÇERLİ , fakat borçluya itirazdan sonra dahi hiç ödeme emri tebliğ edilmemişse itiraz geçerli olmaz ve ödeme emrine itirazın varlığından söz edilemez 12 HD 7.2.1990 T. 13300/808 TALİH UYAR İTİRAZ SY. 49

Saygılarımı sunarım....AV ERDAL

ÖRNEK OLABİLECEK KARAR
T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1993/12-578

K. 1993/797

T. 8.12.1993

• ÖDEME EMRİNİN TEBLİĞİ ( Borca İtiraz Hakkının Doğması )

• BORCA İTİRAZ HAKKININ DOĞUMU ( Ödeme Emrinin Tebliği )

2004/m.169

ÖZET : Borçlu adına çıkarılan 163 örnek ödeme emri tanınmadığından bahisle bila tebliğ iade edilmiştir. Borca itiraz hakkı ödeme emrinin tebliği ile doğar. Henüz itiraz hakkı doğmadan merciye başvurulduğundan itirazın reddi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki "borca itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 9. İcra Tetkik Mercii`nce davanın kabulüne dair verilen 23.10.1992 gün ve 538-721 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi`nin 15.2.1993 gün ve 13317-2670 sayılı ilamı: ( ...borçlu adına çıkarılan 163 örnek ödeme emri tanınmadığından bahisle bila tebliğ iade edilmiştir. Borca itiraz hakkı ödeme emrinin tebliği ile doğar. Henüz itiraz hakkı doğmadan merciye başvurulduğundan itirazın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
KARAR: Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Alacaklı İ.S. vekili tarafından borçlu N.C. hakkında, 962.500.000 TL. asıl alacağın tahsili için kambiyo senetlerine mahsus özel yol ile icra takibine geçilmiş ve borçluya anılan takip şekli için düzenlenen örnek-163 no.lu ödeme emri gönderilmiştir. Borçlunun takip talepnamesindeki adresine gönderilen ödeme emrinin, "tanınmadığından" bahisle tebliğ edilmeden iade edildiği anlaşılmaktadır. Bu aşamadan sonra alacaklı vekilinin icra müdürlüğüne başvurarak borçluya yeniden ödeme emri tebliği için herhangi bir işlem yapmadığı görülmektedir. Genel Mahkemelerde dava açıldıktan sonra, davayı takip ve onu sonuçlandırma, münhasıran alacaklıya ait olmayıp, davalı da yargılamayı sürdürüp sonuçlandırabilirse de, takip hukuku açısından, icra takibini devam ettirmek ve sonuçlandırmak genelde alacaklının insiyatifindedir. Somut olayda alacaklı, yeniden masraf yatırıp borçluya ödeme emri göndermemekle, iradesini, takibi sürdürmeme şeklinde ortaya koymuştur. Bu nedenle borçlunun henüz itiraz hakkının doğmadığının kabulü gerekir. Aksinin kabulü ve borçluya itiraz hakkının tanınması, takibi devam ettirmek istemeyen alacaklı İİK.nun 169a/6. maddesi gereğince inkar tazminatı ile sorumlu kılar ki, bu sonuç takip hukuku ile bağdaşmaz.
Özel Daire bozmasından sonra alacaklı vekilinin talebi olmaksızın borçlu vekilinin 15.3.1993 tarihinde icra dairesine başvurarak daha önce tebliğ edilmeyen ödeme emrinin kendisine tebliğini istemesi ve bunu sağlaması da sonuca etkili değildir. Merci Hakimliği`nin direnme kararına gerekçe yaptığı 7201 Sayılı Tebligat Kanunu`nun 32. maddesinin ise olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Zira, Tebligat Kanunu`nun 32. maddesinin uygulanabilmesi, tebligatın yapılmış ve fakat tebliğ işleminin usulsüzlüğünün tespit edilmiş olması halinde söz konusudur. Yoksa, tebligat işlemi hiç yapılmamış ise, bunun öğrenilmesinden ve usulsüzlüğünden kesinlikle söz edilemez.
Bu durumda, Özel Daire Bozma Kararı`nda da değinildiği üzere, borçluya gönderilen ödeme emri tebliğ edilmediği için ve borca itiraz hakkının ödeme emrinin tebliğ ile doğacağı düşünülerek, borçlunun itiraz hakkı doğmadan İcra Tetkik Merciine yaptığı itirazın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmalıdır. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan Özel Daire bozma kararındaki nedenden dolayı BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Alacaklı, 23.7.1992 tarihli bonoya dayanarak mahkemeden aldığı 27.7.1992 tarihli ihtiyati haciz kararı üzerine aynı gün icra takibi talebinde bulunmuş ve borçluya çıkarılan ödeme emri, gösterilen adreste tanıyan bulunmadığından bahisle bila tebliğ iade edildikten sonra da alacaklı icra takibine devam etmiş, borçlunun istihkakları üzerine haciz konulmuş; borçlu 4.8.1992 tarihinde İcra Tetkik Merciine başvurarak; 2.500.000 TL.`lık bononun alacaklı tarafından tahrif edilerek 962.500.000 TL.lık senet halinde getirildiğini ileri sürerek takibin iptalini ve takibin teminat karşılığında durdurulmasını istemiştir. Mercii Hakimliği`nce 5.8.1992 tarihinde teminat karşılığında takibin durdurulmasına karar verilmiştir. Alacaklı vekili, davaya karşı koyarak reddini istemiştir. Mercice, senedin 960 milyon TL.lık kısmının sahte olarak düzenlendiği kabul edilerek bu kısım alacakla ilgili takibin iptaline ve 384 milyon TL. tazminatın tahsiline 23.10.1992 tarihinde karar verilmiş; alacaklı, tebligattan önce itiraz edilemeyeceği ve senedin doğru olduğundan bahisle kararı temyiz etmesi üzerine 12. Hukuk Dairesi`nce; ödeme emri tebliğ edilmeden itiraz hakkı doğmayacağı gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Borçlu, 15.3.1993 tarihinde icraya başvurarak, ödeme emrini tebellüğ etmiştir. Alacaklı vekili bozmadan sonra, senette tanzim ve vade tarihi bulunmadığından ve sonradan atıldığından bahisle, kambiyo senedine dayanarak yapılan takibin iptalini ve haksız takip tazminatının kaldırılmasını istemiştir.
Görülüyor ki alacaklı, hiçbir şekilde icra tekibinden vazgeçmemiş ve takibini geri almamıştır. Haksız takip tazminatından kurtulmak için bozmadan sonra, senedin kambiyo senedi vasfında olmadığını ve takibin bu nedenle iptalini istemiştir. İcra takibine maruz kalan borçlu, henüz kendisine ödeme emri tebliğ edilmemiş olsa bile, takip devam ettiği sürece takibe itiraz edebilir. Ödeme emrinin tebliği, ancak itiraz süresinin işlemeye başlaması için gereklidir. Takibe devam eden ve takipten vazgeçmeyen alacaklının, bu yoldaki savunması, çelişkili davranış olup M.K.`nun 2. maddesindeki iyiniyet kuralı ile bağdaşmaz. Aksi halde davalı alacaklı, haksız takibinin sonuçlarından kurtulmuş ve haksız takibini sürdürmeye teşvik edilmiş olur.
Bu nedenlerle, itirazın usulüne uygun olduğu kabul edilerek işin esası incelenmek üzere dosyanın Daireye gönderilmesi görüşünde olduğumdan, itiraz hakkı doğmadığından merci kararının bozulması yolundaki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
Mustafa Sadrettin Aykonu

15. Hukuk Dairesi Başkanı


( Karar Kazancı Hukuk Yazılım dan alınmıtır. )
Old 31-07-2006, 17:23   #6
ibreti

 
Varsayılan Aksi yönde de karar var...

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2005/6-518

K. 2005/518

T. 28.9.2005

• TEMERRÜT NEDENİYLE TAHLİYE ( Tebligatın Usulsüzlüğünü Her Ne Yolla Olursa Olsun Öğrenen Borçlunun Takibe İtirazlarını Bildirmemesi ve Şikayet Yoluyla Tebligatın Usulsüzlüğü Konusunda Başvurmamış Olması - Takipten Doğan Hukuki Sonuçların Yerine Getirilmesinde Yasal Bir Engel Bulunmadığı )

• TAHLİYE ( Temerrüt Nedeniyle - Ödeme Emrinin Borçluya Usulünce Tebliğ Edilmemesi Ancak Tahliye İstemli Dava Dilekçesinin Usulünce Tebliğ Edilmesi/İcra Dosyasındaki Usulsüz Tebliğe Muttali Olduğunun Kabulü Gereği )

• USULSÜZ TEBLİĞE MUTTALİ OLMAK ( Ödeme Emrinin Borçluya Usulünce Tebliğ Edilmemesi Ancak Tahliye İstemli Dava Dilekçesinin Usulünce Tebliğ Edilmesi - İtirazların Öğrenme Tarihinden İtibaren Yasal Sürede İcra Dairesine Bildirmesi Gereği )

• ÖDEME EMRİ ( Davalı/Borçluya İcra Dosyasında Çıkarılan/Tebliği Usulsüz İse de Dava Dilekçesi Usulünce Tebliğ Edilmekle "İcra Dosyasındaki Usulsüz Tebliğe" Muttali Olduğunun Kabulü Gerektiği - Temerrüt Nedeniyle Tahliye )

• TEBLİGATIN USULSÜZLÜĞÜ ( Her Ne Yolla Olursa Olsun Öğrenen Borçlunun Takibe İtirazlarını Bildirmemesi ve Şikayet Yoluyla Tebligatın Usulsüzlüğü Konusunda Başvurmamış Olması - Takipten Doğan Hukuki Sonuçların Yerine Getirilmesinde Yasal Bir Engel Bulunmadığı )

2004/m. 269

818/m. 260, 286

7201/m. 21, 32

ÖZET : Dava, temerrüt nedeniyle tahliye istemine ilişkindir. Ödeme emrinin borçluya usulünce tebliğ edilmediği ancak tahliye istemli dava dilekçesinin borçluya usulünce tebliğ edildiği dosya kapsamı ile belirgindir.
Davacı/alacaklı/kiralayanın tahliye istemi temelinde 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 260. maddesine dayalıdır. Anılan 260. maddenin 2.fıkrası gereğince borçlu kiracının ödeme süresi, 30 gün içinde ödeme ve tahliye ihtarının tebliğ edildiği günden başlamaktadır.
Diğer taraftan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "Usulüne aykırı tebliğin hükmü" başlıklı 32. maddesinde;
"Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur." denilmektedir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 269. maddesinde ise borçlunun ödeme emrinin tebliğine karşın itiraz etmemesi ve ihtar süresi içinde borcunu da ödememesi halinde alacaklının talebi ile icra mahkemesince tahliyeye karar verileceği hükmü yer almaktadır.
Şu durumda, davalı/borçluya icra dosyasında çıkarılan ödeme emrinin tebliği usulsüz ise de dava dilekçesi usulünce tebliğ edilmekle, borçlunun bu tebliğle "icra dosyasındaki usulsüz tebliğe" muttali olduğunun kabulü gerekir.
Kendisine gönderilen usulsüz tebligatı öğrenen muhatabın bu tebligatın usulsüz olduğunu öğrendiğini beyan edeceği makam tebligatı çıkaran icra dairesi olup, itirazlarını da öğrenme tarihinden itibaren yasal sürede yine icra dairesine bildirmelidir.
Tebligatın usulsüzlüğünü her ne yolla olursa olsun öğrenen borçlunun takibe itirazlarını bildirmemesi ve aynı zamanda icra mahkemesine de şikayet yoluyla tebligatın usulsüzlüğü konusunda başvurmamış olması halinde takipten doğan hukuki sonuçların yerine getirilmesinde yasal bir engelin varlığından da söz edilemez.
Nitekim, emsal nitelikteki Hukuk Genel Kurulu'nun 30.03.2005 gün ve 2005/6-190 esas, 2005/220 sayılı kararında da bu hususlar kabul edilmiştir.
Somut olayda; usulsüz tebliğe muttali olan borçlunun takibin yapıldığı icra dairesine böyle bir beyanı ve itirazı olmadığı gibi, süresi içinde bir ödemesi ve icra mahkemesine şikayet başvurusu da bulunmamaktadır.
Durum bu olunca; davacı/alacaklı/kiralayanın, davalı/borçlu/kiracı hakkında yaptığı takip kesinleşmekle icra mahkemesince tahliye istemli davanın kabulü gerekirken açıklanan hususlara aykırı gerekçelerle redde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı
DAVA : Taraflar arasındaki "tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Elazığ İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 02.11.2004 gün ve 2004/740-684 sayılı kararın incelenmesi davacı/alacaklı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 08.03.2005 gün ve 95-2014 sayılı ilamı ile ;
( ... Mahkemenin de kabulü gibi icra dosyasında borçlu davalıya ödeme emrinin tebliği Tebligat Kanununun 21.maddesine uygun değil ise de dava dilekçesinin borçlu davalıya tebliği Tebligat Kanununa uygun olup, davalı en geç bu tarihte icra dosyasındaki bu usulsüz tebliğe muttali olmuştur.
Davalı buna rağmen İcra Hakimliğine şikayette bulunmamış ve icra dairesine itirazlarını bildirmemiş olmasına göre yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru olmayıp hükmün bozulması gerekmiştir... )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR :Dava, tahliye istemine ilişkindir.
A- Davacı İsteminin Özeti:
Davacı/alacaklı/kiralayan vekili 13.09.2004 tarihli dava dilekçesinde;
Müvekkilinin, davalı Aziz K.'a sözlü kira akdi ile "Elazığ ili Sanayi mah. Sanayi sit. N.6/3" te bulunan taşınmazı kiraladığını, borçlu kiracının 2004 yılı ocak-şubat-mart- mayıs ayı kira bedellerini ödemediğinden hakkında Elazığ 2. İcra Müdürlüğünün 2004/1895 E. Sayılı dosyasında tahliye talepli olarak icra takibi başlattıklarını, borçlu kiracıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen bugüne kadar kendilerine 480.000.000 TL ödeme yapıp kalan borcunu ise ödemediğini, ifadeyle, borçlunun borcunun tamamını 30 günlük yasal süresi içinde ödemediğinden ve her hangi bir itirazı da olmadığından İİK.m. 269 vd. maddeleri gereği mecurun tahliyesine karar verilmesini, istemiştir.
B- Davalı Tarafın Cevabının Özeti:
Dava dilekçesi davalı borçlu Aziz K.'ın icra dosyasında da tebliğe konu olan Sanayi mah. Site sok. No: 6/3 Elazığ adresine tebliğe çıkarılmış, birlikte sakin eşi Remziye K.imzasına 30.09.2004 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davalı borçlu/kiracı: usulüne uygun bu tebliğe karşın yargılamaya katılmamış, cevap vermemiş, mazeret de bildirmemiştir.
C- Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
İcra Mahkemesi;
"İcra dosyası celp edilip incelendiğinde, ödeme emrinin borçluya usulüne uygun tebliğ edilmediği tebligat kanun 21. maddesine göre yapılan tebligat zarfında adresin sürekli kapalı olma sebebi yazılmadığı gibi haber verilen komşunun imzası olmadığı gibi imzadan imtina edip etmediği bile belirtilmemiştir. Bu sebeple davanın reddi yönünde aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur."
Gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
D-Temyiz Evresi, Bozma Ve Direnme:
Mahkeme kararı davacı/alacaklı kiralayan vekili tarafından temyiz edilmiş; ayrıca gerek mahkeme kararı, gerekse de davacı alacaklı/kiralayan vekilinin temyiz dilekçesi davalı borçlu/kiracının daha önce de tebligat çıkarılan adresinde yine davalının eşi imzasına tebliğ edilmiştir.
Davacı alacaklı/kiralayan vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire;
( ... Mahkemenin de kabulü gibi icra dosyasında borçlu davalıya ödeme emrinin tebliği Tebligat Kanununun 21.maddesine uygun değil ise de dava dilekçesinin borçlu davalıya tebliği Tebligat Kanununa uygun olup, davalı en geç bu tarihte icra dosyasındaki bu usulsüz tebliğe muttali olmuştur.
Davalı buna rağmen İcra Hakimliğine şikayette bulunmamış ve icra dairesine itirazlarını bildirmemiş olmasına göre yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru olmayıp hükmün bozulması gerekmiştir... )
Gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Mahkemece:
"Dosya tüm münderecatı ile yeniden incelendiğinde, bozma ilamının yerinde olmadığı çünkü bozma ilamında belirtildiği üzere icra dosyasındaki tebligatın usulsüz olduğu dava tarihi itibariyle davalı borçlunun halen usulsüz tebliğden haberi olmadığı mahkemenin ve hakimin dava tarihindeki şartlara ve olaylara göre esas iddia hakkında karar vermek gerektiği dava tarihinden sonra ki aşamada davalının mütemerrit duruma düştüğü kabul edilerek davanın kabulüne karar vermek gerektiği şeklindeki Yargıtay bozma ilamına uymanın mümkün olmadığı anlaşılarak mahkememizce önceki hükümde direnilenerek aşağıdaki gibi yeniden hüküm kurulmuştur."
Gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş; hüküm davacı/alacaklı/kiralayan vekilince temyiz edilmiştir.
E- Gerekçe:
Dava, temerrüt nedeniyle tahliye istemine ilişkindir.
Öncelikle belirtmekte yarar vardır ki, davacı/alacaklı/kiralayan ile davalı/borçlu/kiracı arasında sözlü kira ilişkisinin varlığı, alacaklı/kiralayanın davalı borçlu/kiracı aleyhine Elazığ 2.İcra Müdürlüğünün 2004/1895 Esas sayılı dosyasında 21.05.2004 tarihinde "Haciz ve Tahliye" istemiyle 2004 yılı Ocak, Şubat Mart , Nisan, Mayıs ayları kiraları 600.000.000 TL Su borcu 564.000.000 TL , elektrik borcu 125.000.000 TL olmak üzere toplam 1.289.000.000 TL alacak için Adi kiraya veya Hasılat Kiralarına Ait Takip talebinde bulunduğu, Örn.51 ödeme emrinin borçlunun "Sanayi Mah. Site Sok. No:6/3 Elazığ" adresine tebliğe çıkarıldığı, 03.06.2004 tarihinde adres kapalı olduğundan bir örneğinin muhtara bırakılıp, bir örneğinin kapıya yapıştırılarak komşuya haber verildiği, yapılan tebligatın Tebligat Kanunu'nun 21.maddesinde düzenlenen yönteme uygun olmadığı, uyuşmazlık konusu olmayıp; Mahkeme ve Özel Daire ödeme emrinin tebliğinin usulsüzlüğünde birleşmişlerdir.
Diğer taraftan, yine bu icra dosyasında takip talebi, vekaletname, ödeme emri ve tebligat ile eldeki davanın ilk ve direnme kararlarının örnekleri dışında başkaca işlem ve evrak bulunmadığı, borçlunun gerek usulsüz tebligat sonrası gerekse eldeki davaya ait dava dilekçesinin tebliği sonrası icra dosyasına her hangi bir itirazının ve icra mahkemesine şikayet başvurusunda bulunduğuna ilişkin herhangi bir savunmasının olmadığı da belirgindir.
Ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğunun hem Mahkeme hem de Dairenin kabulünde olmasına göre, direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı/alacaklı/kiralayan tarafından tahliye istemi ile açılan eldeki davada dava dilekçesinin usulünce davalı/borçlu/kiracıya tebliğ edilmesine karşın , davalı/borçlu /kiracının icra dosyasına itiraz etmeyip, İcra Hakimliğine de tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin şikayette bulunmamış olmasının eldeki davaya etkisinin ne olacağı, noktasındadır.
Tespit olunan bu olgulara göre: Özel Dairece, ödeme emri tebliğinin mahkemece de kabul edildiği üzere geçersiz olduğu; ancak, davalı/borçlunun bu davada yapılan tebligatla duruma muttali olduğu, tebliğden itibaren icra dosyasına itiraz etmesi ve İcra Hakimliğine de şikayette bulunması gerektiği, kabul edilerek redde ilişkin karar bozulmuş; Mahkeme ise, davanın açıldığı tarihteki şartlara göre çözümü gerektiğini, ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olması nedeniyle davacı talebinin dinlenemeyeceği gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; davacı vekili hükmü, temyiz etmiştir.
Davacı/alacaklı/kiralayan tarafından davalı/borçlu aleyhine taraflar arasındaki sözlü kira ilişkisine dayanılarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 269. maddesine göre "Adi kiraya ilişkin" takibe girişilmiş; borçluya 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 260 ve 286 maddeleri uyarınca "30 gün ödeme süreli ve tahliye ihtarlı" ödeme emri gönderilmiştir.
Bu ödeme emrinin borçluya usulünce tebliğ edilmediği ancak tahliye istemli dava dilekçesinin borçluya usulünce tebliğ edildiği dosya kapsamı ile belirgindir.
Davacı/alacaklı/kiralayanın tahliye istemi temelinde 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 260. maddesine dayalıdır. Anılan 260. maddenin 2.fıkrası gereğince borçlu kiracının ödeme süresi, 30 gün içinde ödeme ve tahliye ihtarının tebliğ edildiği günden başlamaktadır.
Diğer taraftan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "Usulüne aykırı tebliğin hükmü" başlıklı 32. maddesinde;
"Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur." Denilmektedir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 269. maddesinde ise borçlunun ödeme emrinin tebliğine karşın itiraz etmemesi ve ihtar süresi içinde borcunu da ödememesi halinde alacaklının talebi ile icra mahkemesince tahliyeye karar verileceği hükmü yer almaktadır.
Şu durumda, davalı/borçluya icra dosyasında çıkarılan ödeme emrinin tebliği usulsüz ise de dava dilekçesi usulünce tebliğ edilmekle, borçlunun bu tebliğle "icra dosyasındaki usulsüz tebliğe" muttali olduğunun kabulü gerekir.
Kendisine gönderilen usulsüz tebligatı öğrenen muhatabın bu tebligatın usulsüz olduğunu öğrendiğini beyan edeceği makam tebligatı çıkaran icra dairesi olup, itirazlarını da öğrenme tarihinden itibaren yasal sürede yine icra dairesine bildirmelidir.
Tebligatın usulsüzlüğünü her ne yolla olursa olsun öğrenen borçlunun takibe itirazlarını bildirmemesi ve aynı zamanda icra mahkemesine de şikayet yoluyla tebligatın usulsüzlüğü konusunda başvurmamış olması halinde takipten doğan hukuki sonuçların yerine getirilmesinde yasal bir engelin varlığından da söz edilemez.
Nitekim, emsal nitelikteki Hukuk Genel Kurulu'nun 30.03.2005 gün ve 2005/6-190 esas, 2005/220 sayılı kararında da bu hususlar kabul edilmiştir.
Somut olayda; usulsüz tebliğe muttali olan borçlunun takibin yapıldığı icra dairesine böyle bir beyanı ve itirazı olmadığı gibi, süresi içinde bir ödemesi ve icra mahkemesine şikayet başvurusu da bulunmamaktadır.
Durum bu olunca; davacı/alacaklı/kiralayanın, davalı/borçlu/kiracı hakkında yaptığı takip kesinleşmekle icra mahkemesince tahliye istemli davanın kabulü gerekirken açıklanan hususlara aykırı gerekçelerle redde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Davacı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 28.9.2005 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
1-Takip Dosyası:
Alacaklı/ Kiralayan Elazığ İcra Müdürlüğünün 2004/1895 sayılı dosyasında borçlu/kiracı aleyhine kira alacağı elektrik ve su borcu toplamı 1.289.000.000.TL'nın tahsili amacıyla haciz ve tahliye istemli takip talebinde bulunmuştur. Ödeme emri borçluya Tebligat Kanunu'nun 21.maddesine göre yapılmıştır.
Ancak yapılan tebligatın usulsüz olduğu mahkeme ve ilgili özel Daire tarafından kabul edilmektedir.
2-Davacının Talebi:
Davacı alacaklı /kiralayan vekili davalı/kiracı aleyhine adi kira kiralarına ait takipte bulunduğunu, takibe itiraz edilmediğini, ve 30 günlük ödenmediğini ileri sürerek mecurun tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
3-İcra Mahkemesi Kararı:
İcra Mahkemesince ödeme emrinin borçluya usulüne uygun tebliğ edilmediği, bu nedenle dava tarihi itibariyle temerrüdün oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4-Özel Daire Bozma Kararı:
Yargıtay 6.Hukuk Dairesince "icra dosyasında borçlu davalıya ödeme emrinin tebliği Tebligat Kanunu'nun 21.maddesine uygun değilse de dava dilekçesinin borçlu davalıya tebliği Tebligat Kanununa uygun olup, davalının en geç bu tarihte icra dosyasındaki usulsüz tebliğe muttali olduğu, davalı borçlu buna rağmen icra hakimliğine şikayette bulunmadığı ve icra dairesine itirazları bildirmediği, bu nedenle isteminin reddinin doğru olmadığı" gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
4-Değerlendirme ve Sonuç:
Dava temerrüt nedeniyle tahliye istemine ilişkindir.
Davacı alacaklı önce borçlu ( kiracı ) aleyhine İİK.nun 269.maddesine göre" adi kiralara veya hasılat kiralarına mütedair" takibe geçmiş, borçluya BK.nun 260 ve 286.maddeleri uyarınca 30 gün ödeme süreli ve tahliye ihtarlı ödeme emri tebliğe çıkartılmıştır.
İİK.nun 269.maddesine göre borçlu ödeme emri tebliğine rağmen itiraz etmez, ihtar müddeti içinde kira borcunu da ödemezse alacaklının talebi üzerine icra mahkemesince tahliyeye karar verilir.
BK.nun 260/2.maddesi uyarınca ödeme süresi, ihtarın kiracıya tebliğ edildiği günden itibaren başlar.
Başka bir anlatımla ödeme emri tebliğ edilmediği sürece ödeme müddeti işlemeyecektir. Ödeme emrinin borçluya usulsüz tebliğ edildiği mahkeme ve özel Daire'nin kabulündedir. Bu durumda ödeme süresi geçmeden açılan tahliye davasının dinlenme koşulu olan temerrüt oluşmamıştır. Nitekim 12.Hukuk Dairesinin 30.9.1976 tarihli 7898/9429 sayılı kararında bu esas kabul edilmiştir.
Karar Şöyledir:
"İlk ödeme emrinin borçluya tebliğine dair tutulan mazbatada muhatabın yurt dışında bulunduğu saptandıktan sonra evrakın bir sureti muhtara verilmiş ve kapısına talik edilmiş olduğu yazılarak memurluğa iade edilmiştir. Bu halde 7201 sayılı Kanununun 20.maddesi gereğince tebliğ varakasının bila tebliğ geri çevrilmesi ve memurlukça münasip bir mehil tayin edilerek tekrar tebligat yapılması icabeder. Şu halde ihtarlı ödeme emrinin tebliğ edildiği kabulü edilemez ve olaya 21.madde hükmü de uygulanmaz. Tahliye için vaki müracaat üzerine mercice gönderilen 26.4.1976 tarihli duruşma için davetiye dahi aynı işleme tabi tutulmuş ise de, bu yanlışlık mercice yine yanlış olarak düzeltilip bu defa yasanın 35.maddesi gereğince tebligat yapılmasına karar verilip duruşma 24.5.1976 tarihine talik edilmiştir. Bu oturumda da borçluyu temsilen gelen avukat ihtarlı ödeme emrinin tebliğinde usulsüzlük olduğunu, müvekkilinin kalfası bu şekildeki tebligatı görünce parayı ödediğini bildirerek alacaklının kabul ettiği tediyeye ait 31.3 .1976 tarihli bir belge ibraz etmiştir. Şu durumda tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığını talep üzerine merciin res' en tetkik etmekle yükümlülüğü vardır ve yukarıda yazılı olduğu veçhile bütün tebligatlar usulsüzdür. Bu belgeler uyarınca tebligatın usulsüz yapıldığından dolayı şikayet yapılmasına lüzum ve mahal bulunmamıştır. İhtarlı ödeme emri tebliğ edilmediğine göre BK.nun 260.maddesinde yazılı 30 günlük süre işlemeyeceğine ve borçlunun bu yönden temerrüdü bahis konusu olamayacağına ve Tebligat Kanununun 32.maddesi gereğince borçlu vekilinin beyan ettiği tebliğe dair hususların kabulü gerekeceği düşünülmeksizin tahliyeye karar verilmesi isabetsizdir. "
Sonuç olarak, ödeme emri usulüne uygun tebliğ edilmeden ödeme süreleri işlemeye başlamayacağından tahliye davasının ön koşulu olan temerrüt olgusu dava tarihi itibariyle oluşmamıştır. Her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceği temel usul kuralıdır. Özel Daire ilamında açıklandığı gibi, dava dilekçesinin davalı borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olması nedeniyle davalının bu tarihte usulsüz tebligata muttali olması ve buna rağmen İcra Hakimliğine şikayette bulunmaması ve icra Dairesine itiraz etmemiş olması ödeme emri tebligatındaki usulsüzlüğü gidermez.Ancak Tebligat Kanununun 32/2.maddesi uyarınca ödeme emrinin dava dilekçesinin tebliğ tarihinde borçluya tebliğ edildiğinin kabulü sonucunu doğurur.
Yerel mahkeme kararı açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan sayın çoğunluğun aksi yönde oluşan kararına katılamıyorum.
Coşkun Koçak

19.Hukuk Dairesi Başkanı

-----------------
Kaynak: Kazancı İçtihat Bankası
Old 31-07-2006, 17:25   #7
ibreti

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/4849

K. 2003/7616

T. 8.4.2003

• İTİRAZIN KALDIRILMASI ( Borçlunun Yurtdışında Olması Nedeniyle Ödeme Emri Bila Tebliğ İade Olunması Üzerine Haricen Muttali Olduğundan Tebligatın Usulsüz Olduğunu ve Asliye Hukukta Senedin İptaline İlişkin Karar Aldığını Borçlu Olmadığını İddia Etmesi )

• USULSÜZ TEBLİGAT ( Alacaklının Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile Başlattığı Takipte Borçluya Çıkarılan Ödeme Emri Bila Tebliğ İade Olunması Üzerine Takibe Haricen Muttali Olduğunu Beyan Eden Borçlu Yurtdışında Bulunduğunu Beyan Etmesi )

• YENİDEN ÖDEME EMRİ TEBLİĞİ ( Borçluya Yeniden Ödeme Emri Tebliğ Olunmamış ise de Alacaklı Takibini Sürdürdüğüne Göre ve Merciideki Yargılama Aşamasında da Bu İradesini Devam Ettirdiğine Göre Borçlunun Merciye Başvurusunun Süresinde Olması )

2004/m.68

ÖZET : Alacaklının kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlattığı takipte borçluya çıkarılan ödeme emri bila tebliğ iade olunması üzerine takibe haricen muttali olduğunu beyan eden borçlu yurtdışında bulunduğunu bu nedenle tebligatın usulsüz olduğunu ve borçlu olmadığından asliye hukukta senedin iptaline ilişkin karar aldığını borcu bulunmadığını ileri sürmüştür. Gerçekten bu aşamada borçluya yeniden ödeme emri tebliğ olunmamış ise de, alacaklı takibini sürdüğüne göre ve merciideki yargılama aşamasında da bu iradesini devam ettirdiğine göre mercice borçlunun merciye başvurusunun sürede olduğundan bahisle işin esasının incelenmesi gerekirken eksik inceleme ile ödeme emri tebliğ edilmediğinden borçlu sıfatı doğmadığı gerekçesi ile istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu ve alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,
2- Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine;
Alacaklının kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlattığı takipte borçluya çıkarılan ödeme emri bila tebliğ iade olunması üzerine takibe haricen muttali olduğunu beyan eden borçlu yurtdışında bulunduğunu bu nedenle tebligatın usulsüz olduğunu ve borçlu olmadığından asliye hukukta senedin iptaline ilişkin karar aldığını borcu bulunmadığını ileri sürmüştür. Gerçekten bu aşamada borçluya yeniden ödeme emri tebliğ olunmamış ise de, alacaklı takibini sürdüğüne göre ve merciideki yargılama aşamasında da bu iradesini devam ettirdiğine göre mercice borçlunun merciye başvurusunun sürede olduğundan bahisle işin esasının incelenmesi gerekirken eksik inceleme ile ödeme emri tebliğ edilmediğinden borçlu sıfatı doğmadığı gerekçesi ile istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Nitekim Mercii kararından sonra da 2.1.2003 tarihinde borçluya ödeme emri tebliğ edilmiş olması da somut olay yönünden yukarıda açıklanan ilkelerin kanıtı olmuştur.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda 2 nolu bentte yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 08.04.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
Old 31-07-2006, 17:32   #8
ibreti

 
Varsayılan

Anlaşılan Yargıtay İçtihatları arasında gizli bir çelişki var..
Ancak, ortada bir sorun var;
Takip talebinde borçlu olarak gösterilen kişi gerçekten borca itiraz eden kişi mi? Ödeme emri tebliğ edilmediğine göre (hatta edilememiş bile olsa) kendisine borçluluğu konusunda husumet yöneltildiğini (aleyhinde takip yapıldığını) ispat yükü ödeme emrini tebellüğ etmeden borca itiraz eden kişiye düşer. Yani önce kendisi aleyhine takipte bulunulduğunu, sonra da borçlu olmadığını ispatlamak durumunda.
Ülkemizde isim benzerliklerine çok sık rastlandığı hepimizce bilinen bir durumdur.
Yine borçlandıktan sonra, borçlarını ödemekten imtina için göçebe hayatı yaşayan insanların sayısı da epeyce kabarık..
Bence bu durumları da nazara almak gerek...
Old 31-07-2006, 17:39   #9
erdal7

 
Varsayılan

Kanatimce

Kendisine hiç ödeme emri tebliğ edilmeyen ve ödeme emri tebliğ edilmediği halde TAKİBE İTİRAZ EDEN ile Kendisine ödeme emri tebliğ edilmiş fakat usulsüz tebliğ edilmiş iki kişi arasında fark var.
Usulsüz tebliğ edilmiş borçlunun usulsüz tebliği öğrenme tarihinden itibaren 7 gün içerisinde usulsüz tebliği yeni öğrendiğini ve öğrenme tarihine göre esasa ilişkin varsa itirazlarını usulü dairesinde takibin şekline göre icra dairesine veya İcra Hakimliğine yapması ayrı konular olduğunu düşünyorum. Belirtilen nedenle sayın İbreti nin bu hususta Yargıtayın ayrı ayrı karrları olduğu görüşüne malesef katılamıyorum.

Saygılarımı sunarım. AV.ERDAL
Old 31-07-2006, 18:03   #10
bertrand

 
Varsayılan

Selam,

Kişisel görüşüme göre İcra Hakimliğinin itirazı kabul edip tedbir kararı vermesi yerindedir. Zira itiraz eden borçlu hakkında takip talebinde bulunmuşsunuz. "Ödeme emri tebliğ ettirmeyi düşünmüyorum" şeklindeki ifadeniz hukuken "Buna ilişkin masrafı vermeyi düşünmüyorum" anlamına gelmektedir. Tabiki itiraz eden borçlu hakkında takip talebinizden feragat etmeniz hali müstesna.

Borçlu her an için sizin masrafını vererek ödeme emri tebliğinizi bekleme endişesi altında yaşamak zorunda da tutulamayacaktır ve bu nedenle hakkında tebligat yapılmamış olsa bile yapılan takip talebine itiraz edebilmesine olanak sağlanmalıdır. Ödeme emri tebliğ edilmemesine rağmen itiraz edimesi üzerine itiraz hakkı doğmadan dava açılamayacağı sebebiyle itirazın reddi gerekir şeklindeki karar 1993 tarihli bir karar ve umarım güncel kararlarında bu görüşünden dönmüştür yüksek mahkeme.

Saygılar...
Old 31-07-2006, 18:26   #11
üye7160

 
Varsayılan konu hk.

Sevgili arkadaşlar..
Öncelikle yanıtlarınız için teşekkür ederim.Bende Erdal arkadaşımın görüşüne katılarak ödeme emrinin usulsüz tebliği ile ödeme emrinin hiç tebliğ edilmemiş olmasının farklı konular olduğu düşüncesindeyim.Ayrıca söz konusu durumun masrafla akalası da bulunmamaktadır.Öyle ki borçlunun bu durumda ödeme emri tebliği endişesi taşıması da yersizdir.Zira kendisine ödeme emri tebliğ edilmemesi borçlunun lehine bir durumdur.Aleyhinde icrai işlemin başlatılması haciz vs.işlemler için ödeme emri tebliği yani kısacası takibin kesinleşmesi gerekeceğinden bu durum borçlu için endişe edilecek bir durum değildir.
Bu hususta genelde edindiğim kanaat çoğunluğun görüşü doğrultusunda ödeme emri tebliğ edilmeyen borçlunun dava açma ehliyetine haiz olmayacağı..
İlginiz için teşekkür ediyorum..
Farklı görüş ve kararları da izlemeye devam edeceğim..GÖRÜŞMEK ÜZERE..
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Dava Açma Hakkının Düşmesi tekinkilic Meslektaşların Soruları 1 06-09-2008 15:41
sendikanın dava açma hakkı avenginakbaba Meslektaşların Soruları 2 22-12-2006 19:49
Dava Açma Süresi... Kemal Yıldırım Hukuk Soruları Arşivi 15 16-12-2006 19:28
Dava Açma İzni AV.SERTANn Meslektaşların Soruları 6 18-11-2004 18:42
Dava Açma Hakkı kaya Hukuk Soruları Arşivi 1 25-09-2003 13:40


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08451605 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.