Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yargilama Yenİlenmesİ Mİ ? Tashİhİ Karar Yolu Mu ?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-01-2011, 14:24   #1
avturgayk

 
Varsayılan Yargilama Yenİlenmesİ Mİ ? Tashİhİ Karar Yolu Mu ?

Sayın Meslektaşlarım ile bir konuyu paylaşmak ve görüşlerinizi almak istiyordum.
Ölümlü trafik kazası nedeni ile sigorta şirketine karşı Ticaret Mahkemesinde açtığımız destekten yoksun kalma tazminatı davasında , araç sürücüsü ile ölen yayanın kusur oranlarının tespiti için devam eden Ceza Mahkemesinde alınan iki ayrı rapor da - Bir raporda sürücünün geldiği yön açısından (a ) şıkkı kabul edildiğinde sanık sürücü tam kusurlu ölen yaya tam kusursuz , aracın geldiği yön açısından (b ) şıkkı kabul edilir ise bu defa sanık sürücü tali kusurlu ve %40 , ölen yaya ise asli kusurlu %60 olarak değerlendirilmiş. Ticaret Mahkemesi de her iki kusur raporunun farklı olması nedeni ile ADLİ TIP kurumundan da bir rapor alınmasına karar verdi ve adli tıp raporu ise tamamen ÇELİŞKİ VE ZIT BİR ŞEKİL DE SANIK SÜRÜCÜYÜ TAMAMEN KUSURSUZ , ÖLEN YAYAYI DA tamamen KUSURLU KABUL ETMİŞTİR. Bunun üzerine biz Ticaret Mahkemesinde , raporlar arasında bariz çelişki olduğundan bahisle karayollarından ya da üniversite karayolları kürsüsünden 3 kişilik uzman heyet tarafından çelişkinin giderilmesi için yeniden rapor alınmasını talep ettik ancak Ticaret mahkemesi bu talebi red edip, adli tıp kurumunun raporunu kabul ederek, sanığın tamamen kusursuz kabul ederek halefi konumunda ki sigorta şirketine karşı açılan DAVAYI RED ETTİ. Devam eden Ceza Mahkemesi ise ADLİ TIP Kurumundan gelen raporun çelişkiyi gidermediğini tamamen sonuçları farklı bir rapor sunduğunu , ceza dosyasından alınan diğer iki rapor ile adli tıp raporu arasında açık çelişki olduğundan itirazımı dikkate aldı ve İstanbul üniversitesi Karayolları Kürsüsünden 3 kişilik uzman heyetten yeni bir rapor alınmasına karar verdi. Biz de bu arada davacı vekili olarak TİCARET MAHKEMESİ KARARINI TEMYİZ ETTİK , CEZA MAHKEMESİNDE ÜNİVERSİTE KARAYOLLARI KÜRSÜSÜNDEN İTİRAZIMIZ ÜZERİNE ALINAN SON RAPOR DA İSE SANIĞIN TALİ KUSURLU OLDUĞU (%40 ) , ÖLEN YAYANIN DA %60 KUSURLU OLDUĞU SONUCU GELDİ . bİZ HEMEN TİCARET MAHKEMESİNDE Kİ TEMYİZ DOSYASINA bir dilekçe ile başvurarak , Hukuk Mahkemesinin davanın red gerekçesine dayanak olan adli tıp raporunun ceza mahkemesinde dikkate alınmayarak çelişki nedeni ile üniversiteden 3.kişilik heyetten son rapor alınmasına karar verildiği ve netice de alınan raporda sanığın tamamen kusursuz olmadığı ve %40 oranında kusurlu olduğunu belirten bilirkişi raporunu da ekledik. Ancak YARGITAY DAN ticaret mahkemesinin kararı ONANDI , BU ARADA ONAMA DOSYASI GELMEDEN CEZA MAHKEMESİNDE Kİ DAVA DA SONUÇLANDI VE SANIK CEZA ALDI. YANİ SANIK KAZA DA KUSURLU KABUL EDİLDİ. KARAR DA KESİNLEŞTİ. TASHİHİ KARAR AŞAMASINDA SANIĞIN CEZA ALDIĞI VE KAZA NETİCESİNDE KUSURLU OLDUĞU KESİNLEŞEN CEZA MAHKEMESİNİN KARARINI EKLESEK SONUÇ DEĞİŞİR Mİ BİLEMEM ANCAK , destekten yoksun kalma tazminatının red gerekçesi olan sanığın tam kusursuz olduğu hali KESİNLEŞMİŞ BİR CEZA MAHKEMESİNİN KARARI ile ortadan kalktı, bu durumda yeni bir delil ve özellikle sanığın kusurlu olduğu konusunda bir ceza mahkemesi kararı mevcut olduğudan bahisle YARGILAMANIN YENİLENMESİ YOLUNA BAŞVURMALI MIYIM ya da TASHİHİ KARAR AŞAMASINI DA GEÇMELİYİM. Bilgi ve görüşlerinize gerçekten ihtiyacım var , şimdiden tşk ederim. saygılarımla avturgay
Old 13-01-2011, 22:34   #2
qendal21

 
Varsayılan

selamlar;
Ceza dosyasında kusur oranın, sizin lehinize olacak şekilde,tespit edilmesi ve yeni bir delil durumun ortaya çıkması bir yargılamaının yenilenmesi sebebidir. Nitekim HUMK 445. Maddesinde söz konusu husus düzenlenmiştir. Yargılama sona erdikten sonra, yargılamanın sonucunu etkileyecek, bir mahkeme kararının yargılamanın yenilenmesi koşullarını oluşturacağı kanısındayım.
saygılarımla.
Old 14-01-2011, 03:31   #3
mntopcu

 
Varsayılan

Sayın qendal21'e katılmakla birlikte süre geçmediyse öncelikle tashihi karar yoluna müracaat edilmesi kanaatindeyim. Çünkü ceza mahkemesi kararı bu aşamada da dikkate alınabilir. Denemekte fayda var. Bundan sonuç alınamazsa yargılamanın yenilenmesi düşünülebilir.
Old 14-01-2011, 22:04   #4
av.arpay

 
Varsayılan

Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yolu olduğundan ve ancak kanunda sayılan sınırlı sebeplerle bu yola başvurulabileceğinden karar düzeltme talebi ile bu hususun belirtilmesi gerekir.
........Olayda, davacının süresi içinde davaya devam edilmesi istemiyle dilekçe verdiği, yine Danıştay 2. Dairesinde derdest olan atama dosyasına da aynı gün kayıtlara giren bir dilekçe ile davaya devam edilmesi istemli bir dilekçe verdiği, Danıştay 12. Dairesinde görülmekte olan E:2005/2004 sayılı dosyasına verdiği davaya devam dilekçesinin diğer dilekçesi ile birlikte yanlışlıkla Danıştay 2. Dairesinde bulunan dosyasına konulması nedeniyle Dairemizce, davacının davaya devam edilmesi isteminde bulunmadığı ve davaya konu cezanın 5525 sayılı Yasa uyarınca af kapsamında olduğu gerekçesiyle "karar verilmesine yer olmadığına" karar verildiği, bu karar davacıya 8.3.2007 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen davacının, davaya devam dilekçesi verdiğini bildiği ve kararın gerekçesinde bu istemin yokluğundan bahsedildiği halde süresi içinde karar düzeltme yolu ile kararımızın düzeltilmesini istemediği, bu şekilde kararın kesinleştiği görülmüştür.
Davacının, Dairemiz kararının kendisine tebliğinden sonra karar düzeltme yolu ile davaya devam edilmesi istemiyle dilekçe verdiğini öne sürerek kararımızın kaldırılarak işin esası hakkında karar verilmesini istemesi mümkün iken, bu kanun yoluna başvurmadığı, kararın kesinleşmesinden önce varlığından haberdar olduğu kendisi tarafından verilen ve Danıştay kayıtların incelenmesi yoluyla yapılan yanlışlığın düzeltilerek dosyaya girme imkanı bulunan dilekçesinin, kararın kesinleşmesinden sonra yaptığı araştırmalar sonucunda bir başka dosyaya konulmuş olduğunu öğrendiğinden bahisle yargılamanın yenilenmesini talep ettiği açıktır.
Bu durumda, davacının verdiği davaya devam edilmesi istemli dilekçenin bir başka Dairede derdest bulunan dosyasına yanlışlıkla konulmuş olması, (her ne kadar bu dilekçe işin esasını etkileyecek bir belge niteliğinde ise de) söz konusu dilekçenin varlığını karar düzeltme yoluna başvurarak ileri sürmemesi nedeniyle, 2577 sayılı Yasanın 53/1-a maddesinde sayılan zorlayıcı sebeplerle elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması niteliğinde değerlendirilemeyeceğinden, davada yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Old 14-01-2011, 22:17   #5
av.arpay

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/11-115

K. 2004/108

T. 25.2.2004

• HALEFİYETE DAYALI RÜCU TALEBİ ( Kasko Sigortacısının Sigortalıya Yaptığı Ödemeler Nedeniyle Trafik Kazasına Karışan Diğer Sürücü ve Araç İşletenine - Ceza Mahkemesinin Kusur Oranına İlişkin Tesbitinin Hukuk Hakimini Bağlamaması )

• KUSUR ORANININ TESBİTİNE İLİŞKİN CEZA MAHKEMESİ KARARININ HUKUK HAKİMİNİ BAĞLAMAMASI ( Kasko Rücu Davasında )

• CEZA MAHKEMESİ KARARININ HUKUK DAVASINA ETKİSİ ( Ceza Davasında Tesbit Edilen Kusur Oranının Hukuk Davasında Bağlayıcı Olmaması - Kasko Rücu Davası )

• KASKO RÜCU DAVASI ( Kusur Oranının Tesbitine İlişkin Ceza Mahkemesi Kararının Hukuk Hakimini Bağlamayacağı - Yeniden Bilirkişi İncelemesi Yapılarak Kusur Oranının Tesbiti Gereği )

• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE KASKO SİGORTACISININ YAPTIĞI ÖDEMELER İÇİN KARŞI ARACIN SÜRÜCÜSÜNE VE İŞLETENİNE RÜCU TALEBİ ( Ceza Davasında Tesbit Edilen Kusur Oranının Hukuk Hakimini Bağlamaması )

818/m.53

6762/m.1301


ÖZET :BK.nun 53. maddesine göre ceza mahkemesinin kararı kusurun takdirinde ve zarar miktarının tayininde hukuk hakimini bağlamaz. Yasanın bu düzenlemesi Yargıtay'ın yerleşmiş inançlarına göre maddi olayı belirleyen ceza mahkemesi kararları açısından kabul görmemektedir. Ancak, mahkemenin hükme esas aldığı ceza mahkemesi kararının kesinleştiği belli olmadığına ve kararda sanık sürücüye izafe edilen kusurun derecesini hukuk hakiminin ayrıca tayin etmesi yasa hükmü gereği olduğundan, hukuk davası açısından davalı sürücünün kusurunun uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki "icra takibine vaki itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 13.Hukuk Mahkemesince davanın kabulü ile itirazın iptaline dair verilen 4.7.2002 gün ve 2001/63-2002/718 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 22.5.2003 gün ve 12801-5285 sayılı ilamı ile, ( ...Davacı vekili TTK.nun 1301 maddesine dayanarak müvekkilinin kasko sigortasını yaptığı aracın, davalılarca işletilen aracın çarpması sonucu sigortalıya ödediği 24.462.550.000.TL'nin tahsili amacıyla davalılar aleyhine giriştiği icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir.
Davalılar vekili, kazada sürücülerinin kusurunun olmadığını, istenen tazminatın da abartıldığını savunmuştur.
Mahkemece, hasar raporu ile ceza davasında alınan kusur raporuna itibar edilerek, itirazın iptaline, faize faiz yürütülmemesine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, TTK.nun 1301 maddesine dayalı olarak sigortalının halefi sıfatıyla ona ödenen tazminatın rücuen tahsili için davalılar aleyhine girişilen icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, kesinleştiği belli olmayan ceza mahkemesi kararına ve bu karara dayanak rapora itibar edilerek davalı sürücünün tam kusurlu olduğu kabul edilerek dava kabul edilmiştir.
BK.nun 53.maddesine göre ceza mahkemesinin kararı kusurun takdirinde ve zarar miktarının tayininde hukuk hakimini bağlamaz. Yasanın bu düzenlemesi Yargıtay'ın yerleşmiş inançlarına göre maddi olayı belirleyen ceza mahkemesi kararları açısından kabul görmemektedir. Ancak, mahkemenin hükme esas aldığı ceza mahkemesi kararının kesinleştiği belli olmadığına ve kararda sanık sürücüye izafe edilen kusurun derecesini hukuk hakimi ayrıca tayin etmesi yasa hükmü gereği olduğundan, hukuk davası açısından davalı sürücünün kusurunun uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi gerekmektedir.Nitekim davalıların kusura itirazları üzerine davacı vekili delil listesinde keşif ve bilirkişi raporuna da dayandığı gibi 15.3.2001 havale tarihli dilekçesinin 2.sayfasının 4.paragrafında da ceza davasının sonucu beklenmeksizin kusur ve hasar tespiti açısından bilirkişi incelemesi yapılmasını istemiştir. O halde mahkemece, tarafların talepleri gözetilerek kusur oranının uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi gerekir iken eksik incelemeye dayanılarak karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; TTK.nun 1301.maddesine dayalı olarak, sigortalının halefi sıfatıyla, ona ödenen tazminatın rücuen tahsili için davalılar aleyhine girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkili sigorta şirketinin kasko sigortasını yaptığı 35 PK 170 plaka sayılı araca, davalılarca işletilen 35 HMM 60 plaka sayılı aracın çarpması sonucu oluşan zarardan dolayı sigortalıya ödediği 24.462.550.000.TL.nin, Türk Ticaret Kanununun 1301.maddesi uyarınca rücuen tahsili için davalılar aleyhine giriştiği icra takibine itiraz edildiğini, ancak davalı sürücünün olayda tam kusurlu olması nedeniyle itirazın yerinde olmadığını ileri sürerek, bilirkişi aracılığıyla kusur oranının yeniden belirlenmesi ile icra takibine vaki itirazın iptaline, takibin devamına ve alacağın %40'ndan az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili; Olayda müvekkillerinin kusuru bulunmadığını, kusur oranı yönünden yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini ve davacı tarafça istenilen tazminat miktarının fahiş olduğunu savunmuştur.
Mahkemenin; "Ceza dosyasında bulunan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi'nce düzenlenen rapora göre, davalı sürücünün tam kusurlu olduğunun anlaşıldığı" gerekçesiyle davanın kabulüne dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkeme "hükme esas alınan Ceza dosyasındaki rapor üst kurulca düzenlendiğinden Hukuk Hakiminin sürücüye izafe edilen kusurun derecesini ayrıca tayin etmesinin gerekmediği" gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; Hukuk Hakiminin, kesinleşmemiş ceza davasında alınan kusur raporuna dayanarak karar verip veremeyeceği; Bu bağlamda somut olayda tarafların talepleri de gözetilerek, davalı sürücünün kusurunun bilirkişi aracılığı ile ayrıca belirlenmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır.
Öncelikle, Ceza Mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş deyişle, Ceza Mahkemesinin hangi kararlarının Hukuk Mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmasında yarar vardır.
Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesine ( Davasına ) etkisi, hukukumuzda Borçlar Kanununun 53.maddesinde düzenlenmiş olup, Hukuk Hakimi Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının da, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.
Borçlar Kanununun 53.maddesine göre "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için Ceza Hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, Ceza Mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka Ceza Mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi Hukuk Hakimini takyit etmez."
Bu açık hüküm karşısında, Ceza Mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, Hukuk Hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında, Ceza Hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusu ile Hukuk Hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan Ceza Mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Bundan ayrı, Hukuk Mahkemesinin, Ceza Mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması halinde, Ceza Mahkemesinin bu konuda vereceği kararı peşinen kabul etmiş olacağından, bekletici sorun yapılan ceza davası hakkında verilen karar, Hukuk davasında kesin delil teşkil eder. ( Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5153 )
Görüldüğü üzere Hukuk Mahkemesi, az yukarıda bağlayıcılık yönü belirtilen ayrık durumlar dışında, Ceza Mahkemesi kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu noktada, Ceza Mahkemesi kararının Hukuk Mahkemesini bağladığı hallerde, kesin delilin etkisi nedeniyle, Ceza Mahkemesi kararında dayanılmış olan bilirkişi raporunun Hukuk Mahkemesini bağlayacağı; Buna karşılık, Ceza Mahkemesi kararının Hukuk Mahkemesini bağlamadığı hallerde, Ceza Mahkemesinde alınmış olan bilirkişi raporunun, Hukuk Mahkemesini bağlamayacağı, eş deyişle Hukuk Mahkemesinin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği, kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın kabul edilmektedir. ( Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5154-5155 )
Özellikle tarafların, iddia ve savunmalarını ispat için, mahkemeden bilirkişi incelemesi yapılmasını istemeleri halinde; Hukuk Hakiminin, uyuşmazlığı kendi tespit ve takdirine, Medeni Hukuk alanı kurallarına göre çözümlemesi gerekir.
Tüm açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde; Davacı sigorta şirketinin kasko sigortasını yaptığı aracın, davalı şirketin işleteni, diğer davalının sürücüsü olduğu araçla çarpışması sonucu meydana gelen zarardan dolayı davacının sigortalıya ödediği tazminatın tahsili için TTK.nun 1301 inci maddesine dayanarak, sigortalının halefi sıfatıyla davalılar aleyhine icra takibine giriştiği, davalıların borca ve kusur oranına itirazı üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Kesinleştiği belli olmayan Ceza Mahkemesi kararında, sanık sürücüyü tam kusurlu kabul eden Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi raporu esas alınarak sanığın mahkumiyetine karar verilmiş; Ceza Mahkemesinde görülmekte olan bu davanın sonucu, eldeki Hukuk davası için bekletici sorun yapılmamıştır.
Esasen, davalıların kusura itirazı üzerine davacı vekili aşamalarda, Ceza davasının sonucu beklenmeksizin kusur tespiti açısından bilirkişi incelemesi yapılmasını istemiştir.
Bu durumda, mahkemece Ceza Mahkemesinin kesinleşmemiş mahkumiyet kararına esas alınan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm verilemeyeceğinden, tarafların talepleri de gözetilerek uyuşmazlığın Medeni Hukuk kurallarına göre çözümlenmesi gerekir.
O halde yerel mahkemece, aynı yönlere işaret eden Özel Daire bozma kararına uyularak, davalı sürücüye izafe edilen kusur oranının uzman bilirkişi aracılığı ile ayrıca tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; yerinde olmayan gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının temyiz edenlere iadesine, 25.2.2004 oybirliğiyle karar verildi.(KAZANCI)
Old 15-01-2011, 01:52   #6
mntopcu

 
Varsayılan

Sayın av.arpay'ın aktardığı Danıştay kararının adli yargıda emsali var mı bilmiyorum. Araştırılmalı ve tartışılmalı. Her halükarda tashih-i karar yolunun denenmesi gerektiğini düşünüyorum. Nitekim önceki mesajımda da buna değinmiştim.

Öte yandan yine av.arpay'ın aktardığı Yargıtay HGK kararında da ifade edildiği üzere hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusu ile bağlıdır. O halde ceza dosyasında belirlenen kusur oranı hukuk hakimini bağlamasa da mahkumiyet kararı kesinlikle bağlar. Örneğin ceza davasında %80 kusurlu bulunan şahıs hukuk davasında belki %40 kusurlu kabul edilebilir, ama tamamen kusursuz kabul edilemez. Olayımızda tam olarak bu gerçekleşmiştir. Dolayısıyla ceza davası hukuk davasından sonra kesinleşirse yargılamanın iadesi yolu açılır diye düşünüyorum.
Old 27-06-2011, 13:31   #7
avturgayk

 
Varsayılan

Sayın Meslaktaşlarım ile yukarıda açmış olduğumuz ve ilgili 5 arkadaşımızın cevap vermeye çalıştığı ve hukuki açıdan gerçekten ilginç ve bir çok arkadaşımıza örnek olabilecek konu hakkında Yargıtay 17.Hukuk Dairesi "tashihi karar" ile ilgili kararını verdi ve talebimizi alebimizi kabul etti. Böylece "yargılamanın yenilenmesi yolu ile" açılan tartışma ortamına da cevap vermiş oldu. Sayın Meslektaşımız av.arpay' ın vermiş olduğı ve eklediği örnek kararlar çok etkili olmuş ve tashihi karar yoluna başvurumuz yapılmış idi. emeği geçen her arkadaşımıza teşekkürlerimi sunuyor ve Tashihi Karar sonucuna dair İlamı aşağıda ekliyorum. Saygılarımla avturgayk
T.C.
Y A R G I T A Y
17.HUKUK DAİRESİ
ESAS KARAR
2011/1827 2011/3507
-Y A R G I T A Y İ L A M I-
Davacı Kadriye Ay,Muhsine Ay, Şükriye Ay, Hediye Ay, Besra Ay ile davalı Ergo Sigorta A.Ş arasındaki dava hakkında Adana 2 Asliye Ticaret Mahkemesi’nden verilen 16.02.2010 gün ve 2008/478, 2010/72 sayılı hükmün Dairemizin 09.12.2010 gün ve 2010/4731-2010/10834 sayılı kararı ile Onanmasına karar verilmiştir. Süresi içerisinde davacılar vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla,dosya incelendi,gereği düşünüldü;
- K A R A R-
Davacılar vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu aracın çarpması sonucunda müvekkillerinin desteğinin hayatını kaybettiğini ileri sürerek, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmişleridir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, kazanın meydana gelmesinde davalı tarafından sigortalanan araç sürücüsünün kusuru bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm dairemizce onanmış, davacılar vekili kararın düzeltilmesi isteminde bulunmuştur.
Dava, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Davacıların desteği karşıdan karşıya geçmeye çalışırken, davalı tarafından sigortalanan aracın çarpması sonucunda hayatını kaybetmiştir. Mahkemece, araç sürücüsünün yeşil ışıkta geçtiği, kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğu gerekçesi ile dava reddedilmiştir. Ne var ki, araç sürücüsü hakkında yapılan ceza yargılaması sonucunda, sürücünün kavşağa yaklaşırken kendisine yeşil ışık yanmakta ise de, sağdan sola geçmeye çalışan yayayı gördüğünde dikkatli olması ve yayayı uyarması gerektiği, bu nedenle tali kusurlu olduğu gerekçesi ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve hüküm kesinleşmiştir.
B.K' nun 53. maddesi uyarınca, hukuk hakimi, ceza mahkemesince belirlenen kusur oranı ile bağlı değildir. Ne var ki, kaza, hukuk ve ceza mahkemelerinde aynı olgularla açıklandıktan sonra farklı kusur oranları belirlenmiştir. Her ne kadar, ceza mahkemesinde belirlenen kusur oranı hukuk mahkemesi için bağlayıcı değil ise de, kusurlu olduğu kesinleşen sanığın, hukuk mahkemesinde kusursuz olduğunun ve bu nedenle tazminata hükmedilemeyeceğinin kabulü, hukuka olan güveni duygusunu sarsacaktır.
Bu durumda, mahkemece, ceza dosyası da getirtilerek, Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik-Fen heyetinden seçilecek kusur uzmanı bilirkişi heyetinden kusura ilişkin raporlar arasındaki çelişkileri giderici ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık yeni bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Bu nedenle hükmün bozulması gerekirken, onanması doğru görülmediğinden karar düzeltme istemi kabul edilmiştir.

SONUÇ : Davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile,Dairemizin 09.12.2010 gün ve 2010/4731- 2010/10834 sayılı Onama kararının kaldırılarak, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, ve temyiz peşin harcının ve karar düzeltme harcının istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 14.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye Üye
A. Velioğlu A.Ş.Sertkaya S.Güven E.S.Baydar M.Özcan
Karşılaştırıldı.
N.K
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Orman AÇma* 8yil Ceza* Sonradan Malİk Olma* Yargilama Yenİlenmesİ Sebebİmİdİr? AV.HARUN UYANIKOĞLU Meslektaşların Soruları 3 28-07-2016 09:52
karar düzeltme yolu-hukuki yarar Av.Öznur A. Arabacı Meslektaşların Soruları 11 20-03-2013 15:29
Adli Yargıda -Özel Hukuk Alanında- Artık Karar Düzeltme Yargı Yolu Yok Mu? VARTO'LU Meslektaşların Soruları 12 19-03-2011 17:59
Karar DÜzeltmeye Kararina KarŞi Temyİz Yolu MASSAN Meslektaşların Soruları 1 08-01-2008 17:54
Temyiz Kabiliyeti Olmayan Karar İçin Kanun Yolu Var Mı? acan49 Meslektaşların Soruları 2 19-03-2007 15:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06007004 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.