30-01-2003, 11:12 | #1 |
|
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın.Önlenmesi Söz.(CEDAW) İht..Prot.Tavs.Kararlarr
CEDAW ve İHTİYARİ PROTOKOL
Prof. Dr. Feride Acar B.M. CEDAW Komitesi Başkan Yardımcısı Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) İhtiyari Protokolü 30 Temmuz 2002 tarihinde TBMM tarafından onaylanmış ve 02 Ağustos 2002 tarihli resmi gazetede yayınlanmıştır. Gerekli prosedürün tamamlanarak ilgili belgelerin 29 Ekim 2002’de BM’e verilmesiyle birlikte Türkiye bu tarihten itibaren dünyada CEDAW İhtiyari Protokolü’ne taraf olan 48. ülke konumuna gelmiştir. Kurallar gereği söz konusu Protokol belgelerin BM’e teslim edildiği tarihten 3 ay sonrası olan 29 Ocak 2003’te yürürlüğe girecektir. Bu durumun getirdiği yenilikleri anlayabilmek amacıyla CEDAW Sözleşmesi ve İhtiyari Protokolün içeriğini gözden geçirmek uygun olcaktır. CEDAW Nedir? Birleşmiş Milletlerce 1979’da kabul edilen ve Türkiye’nin 1985 yılından bu yana taraf olduğu “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” (CEDAW) Birleşmiş Milletler bünyesinde yer alan altı tane temel insan hakları sözleşmesinden biridir. Bugün 168 devletin taraf olduğu bu sözleşme, kabulünden bu yana uluslararası ortamda sürekli artan bir ilgi ve desteğin odağı olmuştur. Günümüzde pek çok kişinin “Uluslararası Kadın Hakları Bildirgesi” olarak da tanımladığı CEDAW, kadınlara karşı yapılan her türlü cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve kadınların insan haklarını korumak amacına yönelik yasal standartları bir araya getiren ve taraf ülkeler üzerinde bağlayıcı niteliği olan tek uluslararası hukuk aracıdır. CEDAW sözleşmesi kadınlara karşı ayrımcılığın tarih boyunca ve günümüzde dünyada gösterdiği yaygınlık ve çeşitliliğin doğal bir sonucu olarak içeriği itibariyle çok yönlü ve geniş kapsamlı bir metindir. Sözleşme, taraf devletlerde kadınların kanun karşısında eşitliğinin sağlanmasının ötesine geçerek, kadınların (medeni hallerine bakılmaksızın) siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamda erkeklerle eşit konumda olmaları ilkesini benimsemekte, devletleri bu amaçları hızla gerçekleştirmek için özel geçici önlemler almaya yöneltmekte ve kadınlarla erkekleri ayırımcı kalıp yargılarla tanımlayan geleneksel ve kültürel davranış kalıplarını ve tutumları dönüştürmek için önlem almaya zorlamaktadır. Bu bağlamda CEDAW sözleşmesi hem yasalarda, hem de gerçek yaşamdaki ayırımcılığın ortadan kaldırılması, kamu yaşamında olduğu gibi özel yaşam ve özellikle aile ilişkilerinin ayırımcı kalıp yargılar ve davranışlardan arındırılmasını öngörmektedir. Kabulünden bu yana CEDAW’ın taraf ülkelerce uygulanması, devletlerin bu sözleşmenin uygulanmasını denetlemek üzere oluşturulmuş olan 23 bağımsız uzmandan oluşan CEDAW Komitesi’ne dört yılda bir verdikleri raporlar yolu ile olmaktadır. Bu raporlarda taraf devletler sözleşmeyi uygulamak ve ülkelerindeki kadınlara yönelik yasal yada kültürel temelli ayırımcı uygulamaları ortadan kaldırmak için aldıkları önlemleri, diğer bir değişle, raporun kapsadığı dönemde CEDAW’ı ülkelerinde uygulamak yolunda kat ettikleri mesafe ve karşılaştıkları engelleri Komite’ye bildirmektedirler. Sözleşmenin uygulanmasını daha etkili kılabilmek ve CEDAW’ın ruhunda ve metninde yer alan kadınlara karşı her türlü ayırımcılığı ortadan kaldırmak yolunda dünyada daha hızlı ve sağlam adımlar atabilmek amacı ile 6 Ekim 1999’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, CEDAW İhtiyari Protokolünü kabul etmiş ve aynı yılın Aralık ayında ilk yirmi ülkenin taraf olması ile İhtiyari Protokol yürürlüğe girmiştir. İhtiyari Protokol Nedir? İhtiyari Protokol CEDAW’ın taraf ülkelerce daha etkin uygulanmasını sağlamak amacı ile mevcut denetleme mekanizmalarına ek olarak iki önemli ve yeni araçı kadınların kullanımına açmaktadır. Bunlar “kişisel başvuru” hakkı ve Komite’nin “inceleme” yetkisidir. İhtiyari Protokol, CEDAW sözleşmesi ile tanınmış olan haklarının ihlal edildiği iddiasını taşıyan kişilere veya böyle kişilerden oluşan gruplara, CEDAW Komitesine doğrudan başvuru yapma hakkını tanımaktadır. Söz konusu başvurular böyle kişiler adına üçüncü şahıslarca yapılıyorsa, şikayet sahibinin onayını taşımak zorundadır. Bu tür kişisel başvuru haklarının tanındığı diğer uluslararası mekanizmalarda olduğu gibi, CEDAW İhtiyari Protokolü’nde de başvuru öncesinde ulusal yargı yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir. İhtiyari Protokol çerçevesinde yapılacak başvuruların yazılı ve imzalı olması gerekmekte ve şikayet konusu olan hususun CEDAW Sözleşmesi kapsamında korunan haklarla sınırlı olması gerekmektedir. Ayrıca, başka uluslararası yapı ve süreçlerce incelenmiş veya incelenmekte olan, yada şikayet konusu olan olgunun taraf devletin İhtiyari Protokolü kabulünden önce vuku bulduğu durumlara ilişkin şikayetlerin, CEDAW Komitesince ele alınması mümkün değildir. CEDAW Komitesince kabul edilen başvuruların incelenmesi Komitenin İhtiyari Protokolün belirlediği çerçeve içerisinde oluşturulan iç tüzüğü gereğince yapılacaktır. Bu bağlamda kişisel başvuruların Komitece ele alınması sürecinde şikayete konu olan devletin açıklama getirme ve görüş bildirme hak ve yükümlülüğü vardır. Komitece değerlendirilen başvurular sonunda taraf devlet, Komite tarafından oluşturulacak görüş ve önerileri göz önüne almak ve bunlar doğrultusunda hareket etmek durumundadır. Diğer bir deyişle Komite bir mahkeme değildir. İhtiyari Protokolün tatbiki herhangi bir tazminat yada cezayı mümkün kılmamaktadır. Amaç CEDAW Sözleşmesinin etkili uygulanması için taraf devletleri yönlendirmektir. Taraf devletlerin kendilerine iletilen Komite görüş ve önerilerini uygulayıp uygulamadıklarını izlemek amacı ile İhtiyari Protokol, Komiteye kısa ve uzun dönemde bu konuları takip etme olanağını tanımaktadır. Bu bağlamda Komite sonuçlandırdığı herhangi bir kişisel başvuruya ilişkin taraf devletin müteakkip uygulaması hakkında o devletin düzenli CEDAW raporu çerçevesinde de bilgi talep edebilmektedir. İhtiyari Protokolün getirdiği ikinci önemli yenilik CEDAW Komitesi’ne tanınan “inceleme” hakkıdır. Bu çerçevede Komiteye verilen yetki, İhtiyari Protokole taraf olan ülkelerde CEDAW’da belirlenen hakların “vahim” veya “sistematik” ihlali olduğu yönünde güvenilir bilgi alındığı zaman Komite tarafından o devlete yönelik bir inceleme başlatabilme hakkıdır. Böyle bir inceleme için konuya ilişkin doğru ve sağlıklı bilgi alma amacı ile Komite tarafından ilgili devletin iş birliği ve ülkeye ziyaret gibi talepler yapılabilecektir. İnceleme sonucunda CEDAW Komitesince oluşturulacak görüş ve öneriler şikayetçi taraf ve ilgili devlete bildirilecektir. Görüldüğü gibi İhtiyari Protokol, CEDAW Sözleşmesinin taraf devletlerce daha etkili uygulanabilmesi yolunda atılmış çok ciddi bir adımdır. Ancak bu, bütün uluslararası hukuk araçlarında olduğu gibi herşeyden çok taraf devletlerin ve sivil toplumun söz konusu belgeyi kullanma niyet ve becerileri ile sınırlı bir adımdır. Bu açıdan da İhtiyari Protokolün yalnızca kağıt üzerinde kalan bir belge olmaması, gerçek kadınların gerçek hayatlarını etkileyen ve kadınların insan haklarının “yaşanmasında” gerçek bir adım olabilmesi için herşeyden önce topluma iyice duyurulabilmesi, sağladığı imkanların, niteliğinin ve sınırlarının iyi anlaşılması gerekmektedir. Türkiye ve İhtiyari Protokol Türkiye Cumhuriyeti hem uluslararası yükümlülüklerini ciddiye alan bir devlettir, hem de kadınların insan haklarının tanınması, korunması ve ilerletilmesi yönünde, kadın hareketi ve kadın hakları konusunda çalışan sivil toplum örgütleri ile sağlıklı ve örnek nitelikli bir dayanışma içinde olmuştur. Böylesi bir alt yapının varlığı İhtiyari Protokolü, bu uluslararası aracın yürürlüğe girmesinden sonra kısa sayılabilecek bir zaman süresinde Türkiye’de kadınların kullanabilecekleri bir araç haline getirmiştir. CEDAW Komitesi üyesi olarak ve Birleşmiş Milletler’de İhtiyari Protokolün hazırlanması sürecinde Türkiye’yi temsil eden delegasyonda yer alarak İhtiyari Protokol “çorbasında tuzu olan” bir kişi olarak, Protokolün ülkemizde kadınların insan haklarının korunması ve kadınlara karşı ayırımcılığın ortadan kaldırılması yolunda CEDAW Sözleşmesi’nin içerik ve ruhuna uygun adımlara vesile olmasını diliyorum. CEDAW ve STK Gölge Raporu Birleşmiş Milletler ve STK’lar Hükümetlerarası dialog ve ortak sorunların çözümü için bir ortam oluşturmak amacıyla 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler (BM), ilk yıllarından beri sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde olmuştur. BM Anayasasının 71inci Maddesi, STK’ların BM ile olan ilişkisinin kurumsal çerçevesini tanımlıyarak BM ve STK işbirliğini yasallaştırmıştır. Bu işbirliği, özellikle kadın erkek eşitliği konusuna ilişkin uluslararası politika ve hukuk çerçevesinin gelişiminde büyük önem taşımıştır. BM’nin kuruluşu sürecinde aktif olarak çalışan kadın grupları, BM’in temel ilkeleri arasına cisiyete dayalı eşitlik anlayışının girmesini sağlamışlardır. Bu bağlamda, BM Anayasasının dört maddesi (Madde 1(3), 55, 68, 76) "…ırk, cinsiyet, dil, din farkı gözetmeksizin..." ifadesi ile cinsiyet duyarlılığı kazanmıştır. Yine kadın gruplarının çabaları ile Evrensel İnsan Hakları Beyannemesinde (1948) “...all men...” ifadesi “all human beings are born free and equal” şeklinde değiştirilerek, cinsiyet ayrımcılığını yansıtan dil en baştan engellenmiştir. Kadın grupları, sembolik düzeydeki bu katkılarının yanı sıra, BM’de kadın erkek eşitliği için gerekli olan kurumsal yapının oluşması yönünde de öncülük etmişlerdir. Böylece, 1946 yılında Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC) bünyesinde kadın sorunlarını ele almak ve kadın hakları ile ilgili politika üretmek üzere Kadının Statüsü Komisyonu (CSW) kurulmuştur. Komisyonun kurulmasıyla, BM’de kadın konusu ilk yıllardan itibaren öncelikli gündem maddesi olmuş ve daha sonraki yıllarda atılacak olan önemli adımların önü açılmıştır. CEDAW’ın Oluşumu ve STK’lar Kadın kuruluşlarının çabası ve hükümet delegeleri ile yakın işbirliği yapmaları sonucu altı yıllık yoğun bir çalışma ve müzakerelerden sonra, kadın haklarının evrensel hukuku olan CEDAW sözleşmesi BM Genel Kuruluna sunulmuş ve 1979 yılında onaylanarak 1981’de yürürlüğe girmiştir. Böylece, kadın erkek eşitliği konusu BM bünyesinde hem siyasi (CSW) hem de yasal (CEDAW) çerçeve kazanmıştır. Bugün, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 170 ülke CEDAW’a taraftır (bunların 47'si Aralık 1999’da yürürlüğe giren İhtiyari Protokolü de onaylamışlardır). CEDAW’a taraf devletler, 4 yılda bir ülkelerinde CEDAW ilkeleri gereği yapılan düzenlemeleri ve bu doğrultudaki gelişmeleri yansıtan bir rapor hazırlıyarak CEDAW Komitesine sunmakla yükümlüdürler. STK’lar raporlama sürecinde gerek resmi raporun hazırlanmasında gerekse gölge rapor hazırlıyarak önemli rol oynarlar. Ayrıca, CEDAW mekanizmasını yakından izleyerek hükümetlerinin taahütlerini yerine getirmekte önemli bir baskı grubu oluştururlar. Aşağıda gölge raporlarının hazırlanıp Komiteye ulaştırılması yönünde bazı pratik bilgiler sunulmaktadır. CEDAW Gölge Raporunun Hazırlanılması Hükümet raporları genelde başarılı ve olumlu gelişmeler üzerinde yoğunlaştıkları için sorunları yeterince yansıtmazlar. Bu nedenle, Komite STK raporlarına büyük önem verir. Ancak, Komitenin değerlendirmesi resmi rapor temel alınarak yapılacağı için STK’lar bu raporu dikkatlice inceledikten sonra gölge raporunu hazırlamalıdırlar. Gölge raporların hazırlanmasında STK’lar (ulusal ve uluslararası) arasında iletişim ve işbirliği önemlidir. İşbirliği sonucu, mutabakata dayalı bir gölge rapor hazırlanabileceği gibi, farklı öncelikleri olan ayrı ayrı raporlar da hazırlanabilir. İkinci seçenek tercih edilecek olur ise, farklı raporlarda yer alan ortak gürüşler derlenerek, STK mutabakat gürüşü (NGO consensus view) gibi bir başlıkla 2-3 sayfalık bir rapor ayrıca Komiteye sunulabilir. (Koordinasyon ve işbirliğini yansıtması bakımından çok etkili olacağını düşündüğüm bu yöntem benim şahsi önerim, daha önce böyle bir uygulamanın olup olmadığını bilmiyorum.) Ana rapor 20-30 sayfa arasında olmalı ve ana hatlarını içeren 3 sayfalık bir özet hazırlanmalıdır. Raporun İçeriği: · Raporda yer alacak sorunlara çerçeve (context) teşkil edecek genel bilgilere yer verilmeli; · Sorunlar önceliklerine göre sıralanmalı ve CEDAW maddelerine göre sunulmalı; · Pekin Eylem Platformu ve Pekin+5 sonuç belgesine atıfta bulunulmalı; · İleri sürülen görüşler istatistik, gazete haberleri, araştırma sonuçları ve somut örneklerle desteklenmeli; · Sorunların kaynağının ya da uygulamada ortaya çıkan engellerin niteliğinin anlaşılmasına katkıda bulunacak analizlere yer verilmeli; · Ele alınan her sorun için engeller teşhis edilmeli ve çözüm önerileri sunulmalı. Çözüm önerileri somut olmalı ve söz konusu aktörler, eylemler vs belirtilmelidir. Öneriler geliştirilirken CEDAW Genel Önerileri ve Komitenin ülkenin bir önceki raporuna ilişkin gözlemleri dikkate alınmalı ve ilgili maddelere referans verilmelidir. Raporun formatı (bu bir öneridir): 1. Tanıtım sayfası (başlık, yazar(lar), tarih) 2. Özet (raporda yer alan görüşlerin ana hatlarını içeren 3 sayfalık bir özet, ana rapordaki sayfa numarasına referans verilmeli) 3. İçindekiler 4. Giriş (genel çerçeve ve raporun hazırlanışı ile ilgili bilgi) 5. Ana bölüm (antlaşma maddelerıne göre sorun ve çözüm önerilerinin sunumu) 6. Sonuç 7. Ek(ler) (şayet gerekiyorsa kanun maddesi gibi içeriğe ilişkin destekleyici bilgiler olabileceği gibi raporun hazırlayan STK’ların isim ve haberleşme bilgisi) Raporun Sunumu ve CEDAW Oturumuna Katılım Komite her CEDAW oturumunun birinci haftasında bir toplantısını STK temsilcilerini dinlemeye ayırır. Bu toplantıya katılarak gölge raporu sunmak ve Komite üyeleri ile bire bir görüşmelerde bulunmak yararlı olmaktadır. Ancak, raporun Komite üyelerine, özellikle ülke raportörüne (DAW, IWRAW, UNIFEM ya da Komite başkanından öğrenilebilir) ve Komite başkanına daha önceden ulaştırılması gerekir. Ülke raportörü, ülke ile ilgili tüm belge ve raporları inceleyip Komiteye bir analiz sunmakla görevlidir. Ayrıca, sonuç metnini de raportör kaleme alır. Dolayısıyla, raportörle etkileşim içinde olmakta yarar vardır. Oturuma katılacak olan STK’lar dağıtılmak üzere yanlarında 24 adet rapor bulundurmalılar. DAW (Division for the Advancement of Women) oturumun başında rapoların dağıtımı konusunda yardımcı olmaktadır, dolayısıyla, raporlar DAW başkanına ulaştırılmalıdır. Carolyn Hannan, Director Division for the Advancement of Women DC – 2, Rm. 1250 Tel. 1-212-963 9750 / hannan@un.org (sekreteri - Marie Antoine 963 6903) Birleşmiş Milletler binasına girebilmek için yine DAW’a baş vurmak gerekiyor: Amina Adam, Chief Coordination and Outreach Unit, DAW Tel. 963 3169; adama@un.org Yararlı Web Sayfaları 1- DAW – http://www.un.org/womenwatch/daw 2- UNIFEM – http://www.unifem.undp.org 3- IWRAW (International Women’s Rights Action Watch) – http://www.igc.org/iwraw 4- UNCHCR (UN High Commissioner for Human Rights) – http://www.unchcr.ch (Bir BM kurumu olan UNIFEM ile bir STK olan IWRAW gölge raporlarının hazırlanması ve CEDAW oturumuna katılım konularında STK’lara destek sağlamaktadırlar. Bunlarla temasa geçmekte yarar olabilir.) Yakın Ertürk (DAW eski başkanı) ODTÜ Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kadın Çalışmaları Ana bilim Dalı Başkanı erturk@metu.edu.tr |
15-02-2006, 13:08 | #2 |
|
KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN
ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ Bu sözleşmeye taraf olan Devletler, Birleşmiş Milletler Yasasının temel insan haklarına, insan itibar ve kıymetine ve erkeklerle kadınların eşit haklara sahip olmaları gerektiğine inancı tekrar teyid ettiğini kaydederek, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin, insanlara karşı ayrımcılığın kabul edilemezliği prensibini teyid ettiğini ve tüm insanların özgür doğduğunu ve eşit itibar ve haklara sahip olduklarını ve bu Beyannamede böylece öne sürülen tüm haklar ve hürriyetlerin cinsiyete dayalı olanlar dahil hiçbir ayırıma tabi kılınmaksızın herkes tarafından kullanılabileceğini beyan ettiğini kaydederek, İnsan Hakları Sözleşmelerine Taraf Devletlerin, kadınlar ile erkeklerin tüm ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve siyasi haklardan eşit olarak yararlanmalarını temin mükellefiyeti bulunduğunu kaydederek, Birleşmiş Milletler ve ona bağlı ihtisas kuruluşları nezaretinde kabul edilmiş ve erkeklerle kadınların eşitliğini sağlamaya çalışan uluslararası sözleşmeleri göz önünde tutarak; Ayrıca Birleşmiş Milletler ve ona bağlı ihtisas teşekküllerinin kabul ettiği erkek ve kadınların haklarının eşitliğini sağlamayı amaçlayan kararları, beyanları ve tavsiyeleri de dikkate alarak; Ancak, bu çeşitli belgelere rağmen kadınlara karşı ayrımcılığın hala devam etmekte oluşundan endişe duyarak, Kadınlara karşı ayrımcılığın, hak eşitliği ve insan şeref ve haysiyetine saygı ilkelerini ihlal ettiğini, kadınların erkeklerle eşit olarak ülkelerin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatlarına katılmalarını engellediğini, toplumun ve ailenin refahının artmasına engel teşkil ettiğini ve kadınların ülkeleri ve insanlık hizmetinde kullanabilecekleri olanaklarını geliştirmelerini zorlaştıracağını kaydederek, Yoksulluk hallerinde kadınların yiyecek, sağlık, eğitim, öğretim ve iş bulma ve sair ihtiyaçlarının karşılanması bakımından en az imkana sahip olduklarından endişe duyarak; *) 1 Mart 1980 tarihinde imzaya açılan ve 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe giren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine katılmamız 11.6.1985 tarih ve 3232 Sayılı Kanunla uygun bulunmuş, Bakanlar Kurulunca 24.7.1985 tarihinde 85/9722 sayılı kararla onaylanmış ve 14 Ekim 1985 tarih ve 18898 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Hakkaniyet ve adalete dayalı yeni uluslararası ekonomik düzenin kurulmasının, kadınlarla erkekler arasındaki eşitliği sağlamak için önemli bir aşama teşkil edeceğine inanarak; Apartheid’in, ırkçılığın her şeklinin, ırk ayırımının, sömürgeciliğin, yeni sömürgeciliğin, saldırganlığın, yabancı devlet işgal ve hakimiyetinin ve ülkelerin iç işlerine müdahale etmenin ortadan kaldırılmasının, erkekler ile kadınların eşit haklardan yararlanmaları için gerekli olduğunu önemle belirterek; Uluslararası barış ve güvenliğin güçlendirilmesinin, uluslararası gerilimin azaltılmasının, sosyal ve ekonomik sistemlerine bakılmaksızın bütün ülkeler arasında karşılıklı işbirliğinin, genel ve tam silahsızlanmanın ve özellikle sıkı ve etkili bir uluslararası denetim altında nükleer silahsızlanmanın, ülkeler arasındaki ilişkilerde, adalet, eşitlik ve karşılıklı menfaat ilkelerinin teyidinin ve yabancı ve sömürge yönetimi veya yabancı işgali altında bulunan yerlerdeki halkların kendi kaderlerini tayin ve bağımsızlık elde etme hakları kadar ulusal hükümranlık ve toprak bütünlüklerine saygının gerçekleşmesinin, sosyal gelişme ve kalkınmaya ve bunun bir sonucu olarak da, erkeklerle kadınlar arasında tam bir eşitliğin elde edilmesini katkıda bulunacağını teyid ederek, Bir ülkenin tam ve eksiksiz kalkınmasının, dünyada refahın ve barışın elde edilmesinin, kadınların erkeklerle eşit şartlarda her alanda azami katkılarının gerektirdiğine inanarak, Kadınların ailenin refahına ve toplumun kalkınmasına yaptıkları büyük katkının henüz tam olarak algılanmadığını, analığın sosyal önemi ve ana ve babanın aile içinde ve çocukların büyütülmesindeki rollerini göz önünde bulundurarak ve kadınların nesillerin üremesindeki önemli rolünün aile içinde ayırıma neden olmaması gerektiğini, nitekim çocukların yetiştirilmelerinin kadın ve erkek ile toplumun tamamının sorumluluk paylaşmalarını gerektirdiğini vakıf olarak, Erkeklerle kadınlar arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için kadınlar ile erkeklerin toplumdaki geleneksel rollerinde bir değişiklik ihtiyacı bulunduğunu vakıf olarak, Kadınlara Karşı Ayırımcılığın Ortadan Kaldırılması Beyannamesinde yer alan ilkeleri uygulamaya ve bu maksatla bu nevi ayırımcılığın her şekli ve tezahürünün ortadan kaldırılması için gerekli tedbirleri almaya kararlı olarak, Aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır: BÖLÜM I Madde 1- İşbu Sözleşmeye göre, “kadınlara karşı ayırım” deyimi kadınların, medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer sahalardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayırım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamına gelecektir. Madde 2- Taraf Devletler, kadınlara karşı her türlü ayrımı kınar, tüm uygun yollardan yararlanarak ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldırıcı bir politika izlemeyi kabul eder ve bu amaçla aşağıdaki hususları taahhüt ederler: a) Kadın ile erkek eşitliği ilkesini kendi ulusal anayasalarına ve diğer ilgili yasalara, henüz girmemişse dahil etmeyi ve yasalar ile ve diğer uygun yollarla bu ilkenin uygulanmasını sağlamayı, b) Kadınlara karşı her türlü ayırımı yasaklayan ve gerekli yerlerde müeyyideler de ihtiva eden yasal ve diğer uygun önlemleri kabul etmeyi, c) Kadın haklarının erkeklerle eşit olarak yasal himayesini tesis etmeyi ve yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kamu kuruluşları aracılığıyla kadınların her türlü ayırıma karşı etkin himayesini sağlamayı, d) Kadınlara karşı herhangi bir ayırımcı hareket yapılmasından veya uygulanmasından kaçınmayı ve kamu yetkilileri ile kuruluşlarının bu yükümlülüğe uyumlu olarak hareket etmelerini sağlamayı, e) Herhangi bir kişi, kuruluş veya teşebbüsün kadınlara karşı ayırım yapmasını önlemek için bütün uygun önlemleri almayı, f) Kadınlara karşı ayırımcılık teşkil eden mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları, tadil veya feshetmek için yasal düzenlemeler de dahil gerekli bütün uygun önlemleri almayı, g) Kadınlara karşı ayırımcılık teşkil eden bütün ulusal cezai hükümleri ilga etmeyi. Madde 3- Taraf Devletler özellikle politik, sosyal, ekonomik ve kültürel sahalarda olmak üzere bütün alanlarda, erkeklerle eşit olarak insan hakları ve temel özgürlüklerinden yararlanmalarını ve bu hakları kullanmalarını garanti etmek amacıyla, kadının tam gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak için yasal düzenleme dahil bütün uygun önlemleri alacaklardır. Madde 4- 1. Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için taraf devletlerce alınacak geçici ve özel önlemler, iş bu sözleşmede belirtilen cinsten bir ayırım olarak mütalâa edilmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların muhafazası sonucunu doğurmayacaktır. Fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı zaman bu tedbirlere son verilecektir. 2. Anneliğin himayesi maksadıyla işbu Sözleşmede belirtilenler dahil, Taraf Devletlerce alınacak özel önlemler, ayırımcı olarak nitelendirilmeyecektir. Madde 5- Taraf Devletler aşağıdaki bütün uygun önlemleri alacaklardır: a- Her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek, b- Anneliğin sosyal bir görev olarak anlaşılmasını ve çocukların yetiştirilmesi ve gelişiminde kadın ve erkeğin ortak sorumluluğunun tanınmasını öngören ve her halükarda çocukların menfaatlerini her şeyden önce gözeten anlayışa dayanan bir aile eğitimini sağlamak, Madde 6- Taraf Devletler, kadın ticareti ve fahişeliğin istismarının her şekliyle önlenmesi için yasama dahil gerekli bütün önlemleri alacaklardır. BÖLÜM II Madde 7- Taraf Devletler, ülkenin politika ve kamu hayatında, kadınlara karşı ayırımı önlemek için tüm tedbirleri alacaklar ve özellikle kadınlara erkeklerle eşit şartlarla aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a- Bütün seçimlerde ve halka oylamalarında oy kullanmak ve halka tarafından seçilen organlara seçilebilmek, b- Hükümet politikasının hazırlanmasına ve uygulanmasına katılmak, kamu görevinde bulunabilmek ve hükümetin her kademesinde kamu görevleri ifa etmek, c- Ülkenin kamu ve politik hayatı ile ilgili hükümet dışı kuruluşlara ve derneklere iştirak etmek. Madde 8- Taraf Devletler, kadınlara, erkeklerle eşit şartlarda ve hiçbir ayırım gözetmeksizin, hükümetlerini uluslararası düzeyde temsil etmek ve uluslararası kuruluşların faaliyetlerine katılmak fırsatını sağlamak için gerekli bütün tedbirleri alacaklardır. Madde 9- 1. Taraf Devletler, tabiiyetin kazanılmasında, değiştirilmesinde veya muhafazasında kadınlara erkekler ile eşit haklar tanıyacaklar ve özellikle bir yabancıyla evlenmenin veya evlilik sırasında kocanın tabiiyetini değiştirmesinin, kadının da otomatik olarak tabiiyet değiştirmesine, tabiiyetsiz kalmasına veya kocanın tabiiyetini zorla almasına yol açmasını temin edeceklerdir. 2. Taraf Devletler, çocukların tabiiyeti konusunda kadınlara erkeklerle eşit haklar sağlayacaklardır. BÖLÜM III Madde 10- Taraf Devletler, özellikle aşağıdaki konularda kadın erkek eşitliği esasına dayanarak eğitimde erkeklerle eşit hakka sahip olmalarını sağlamak için kadınlara karşı ayırımı önleyen bütün uygun tedbirleri alacaklardır: a- Meslek ve sanat yönlendirilmesinde kırsal ve kentsel alanlarda bütün dallardaki eğitim kurumlarına girişte ve diploma almada okul öncesi, genel, teknik, mesleki ve yüksek teknik eğitimde ve her çeşit mesleki eğitimde eşit şartların sağlanması, b- Kadınların erkeklerle aynı ders programlarından yararlanmaları, aynı sınavlara katılmaları, aynı seviyedeki niteliklere sahip eğitim görevlilerine, okul bina ve malzemesine sahip olmaları, c- Kadın ve erkeğin rolleriyle ile ilgili kalıplaşmış kavramların eğitimin her şeklinde ve kademesinden kaldırılması ve bu amaca ulaşılması için eğitim birliğinin ve diğer eğitim şekillerinin teşvik edilmesi, özellikle ders kitaplarının ve okul programlarının yeniden gözden geçirilmesi ve eğitim ve metotlarının bu amaca göre düzenlenmesi, d- Burs ve diğer eğitimin yardımlarından faydalanmaları için kadınlara erkeklerle eşit fırsatların tanınması, e- Özellikle kadın ve erkekler arasında mevcut eğitim açığını en kısa zamanda kapatmaya yönelik yetişkin ve görevsel okuma-yazma öğretim programları dahil, sürekli eğitim programlarına katılabilmeleri için erkeklerle eşit fırsatların verilmesi, (devamı sonraki sayfadadır) Sayfa 1 |
15-02-2006, 13:10 | #3 |
|
f- Kız öğrencilerin okuldan ayrılma oranlarının düşürülmesi ve okuldan erken ayrılan kız ve kadınlar için eğitim programları düzenlenmesi,
g- Spor ve beden eğitimi faaliyetlerine faal olarak katılmaları için erkeklerle eşit fırsatlar tanınması, h- Kadınların ailelerin sağlık ve refahını sağlamaya yardım edecek, aile planlaması bilgisi dahil özel eğitici bilgiyi temin etmeleri. Madde 11- 1. Taraf Devletler, istihdam alanında kadınlara karşı ayırımı önlemek ve kadın erkek eşitliği esasına dayanarak eşit haklar sağlamak için özellikle aşağıda belirtilen konularda bütün uygun önlemleri alacaklardır: a- Bütün insanların vazgeçilmez hakkı olan çalışma hakkı, b- İstihdam konularında eşit seçim kıstasları uygulanması da dahil, erkeklerle eşit istihdam imkanlarına sahip olma hakkı, c- Serbest olarak meslek ve iş seçme hakkı, terfi, iş güvenliği, hizmetin tüm şartları ve avantajlarından faydalanma hakkı, çıraklık, ileri mesleki eğitim ve bilgi yenileme eğitimi dahil mesleki eğitim ve mükerrer eğitim görme hakkı, d- Sosyal yardımlar dahil eşit ücret hakkı, eşdeğerdeki işte eşit muamele ve işin cinsinin değerlendirilmesinde eşit muamele görme hakkı, e- Ücretli izinle birlikte, özellikle emeklilik, işsizlik, hastalık, sakatlık ve yaşlılık ve diğer çalışamama hallerinde sosyal güvenlik hakkı, f- Emniyetli şartlar içinde çalışma hakkı ve sağlığın ve bu meyanda doğurganlığın korunması hakkı. 2. Evlilik ve analık sebebiyle kadınlara karşı ayırımı önlemek ve etkin çalışma hakkını sağlamak amacıyla, taraf devletler uygun önlemleri alacaklardır. a- Hamilelik ve analık izni sebebiyle veya evliliğe bağlı olarak işten çıkarma ayırımını yasaklamak, bu ayırımı yapanları cezalandırmak, b- Önceki iş, kıdem ve sosyal haklar kaybedilmeksizin, ücretli olarak analık izni veya benzeri sosyal içerikli tazminatlar vermek, c- Özellikle çocuk bakımevleri ağının tesisi ve geliştirilmesi yoluyla anne ve babanın aile yükümlülüklerini, görev sorumlulukları ve kamu hayatına katılma ile birleştirmeyi mümkün kılan destekleyici sosyal hizmetlerin sağlanmasını teşvik etmek, d- Hamilelik süresince zararlı olduğu kanıtlanan işlerde kadınlara özel koruma sağlamak, 3. Bu maddede yer alan konulara ilişkin koruyucu yasalar bilimsel ve teknik bilgi ışığı altında devrevi olarak yeniden gözden geçirilecek ve gerekirse tadil, ilga veya temdid edilecektir. Madde 12- 1. Taraf Devletler, aile planlaması dahil sağlık bakım hizmetlerinden kadın ve erkeğin eşit olarak yararlanması için, sağlık bakımında kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldıran bütün önlemleri alacaklardır. 2. Bu maddenin 1. paragrafında öngörülen hükümler saklı kalmak kaydıyla taraf devletler kadına hamilelik, lohusalık ve doğum sonrası dönemde gerekli hizmetleri sağlayacaklar, hamilelik ve emzirme sırasında yeterli beslenme ile birlikte, gerektiğinde bedava hizmet vereceklerdir. Madde 13- Taraf Devletler, kadınlara karşı ekonomik ve sosyal hayatın diğer dallarında erkeklerle kadınların eşit olarak haklardan yararlanabilmelerini sağlayarak kadınlara karşı ayırımcılığın önlenmesi için gerekli tedbirleri ve özellikle aşağıdaki tedbirleri alacaklardır: a- Aile zammı hakkı, b- Banka kredisi, ipotek ve diğer mali krediler elde etme hakları, c- Eğlence, spor ve kültürel hayatın tüm yönlerine katılma hakları. Madde 14- 1. Taraf Devletler, kırsal kesim kadınlarının, karşılaştıkları özel sorunları ve ekonominin parasal olmayan sektöründeki çalışmaları dahil ailelerinin ekonomik bakımdan ayakta kalması için oynadıkları belirgin rolü göz önünde tutacak ve işbu Sözleşme hükümlerinin kırsal kesimdeki kadınlara uygulanmasını sağlamak için gerekli bütün tedbirleri alacaklardır. 2. Taraf Devletler, kadın ve erkeklerin eşitliği prensibine dayanarak, kırsal kalkınmaya katılmalarını ve bundan yararlanmalarını sağlamak için kırsal kesimdeki kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldıran tüm uygun tedbirleri alacaklar ve özellikle kırsal kesim kadınlarına aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a- Her seviyedeki kalkınma planlarının müzakere ve uygulanmasına katılmak, b- Aile planlaması konusunda bilgi, danışma ve hizmetler de dahil olmak üzere yeterli sağlık hizmetlerinden faydalanmak, c- Sosyal güvenlik programlarından doğrudan yararlanmak, d- Teknik kabiliyetlerini geliştirmek amacıyla tüm toplumsal ve yaygın hizmetler ile birlikte görevsel okuryazarlık dahil resmi ve gayri resmi eğitim ve öğretimin her türünden yararlanmak, e- Ekonomik fırsatlardan kendi işinde çalışma veya tam istihdam yoluyla eşit olarak yararlanmak amacıyla kendi kendine yardım grupları ve kooperatifler oluşturmak, f- Bütün toplumsal faaliyetlere katılmak, g- Toprak ve tarım reformunda ve bunun yanısıra yeniden iskân projelerinde eşit muamele ve tarımsal kredi ve borçlanma, pazarlama kolaylıkları ile uygun teknolojiden yararlanmak, h- Özellikle konut sağlık, elektrik ve su temini, ulaştırma ve haberleşme konularında yeterli yaşam standartlarından yararlanma haklarını sağlamak. BÖLÜM IV Madde 15- 1. Taraf Devletler, kadınlara, kanun önünde erkeklerle eşit haklar tanıyacaklardır. 2. Taraf Devletler, medeni haklar bakımından kadınlara erkeklerinkine benzer hukuki ehliyet ve bu ehliyeti kullanmak için eşit fırsatlar tanıyacaklardır. Özellikle, kadınlara akit yapmada ve mülk idaresinde eşit haklar verecekler ve mahkemelerde davaların her safhasında eşit muamele edeceklerdir. 3. Taraf Devletler, kadınların hukuki ehliyetlerini kısıtlamaya yönelik hukuki sonuç doğuran her çeşit sözleşmenin vs. özel muamelelerin tamamının geçersiz olduğunu kabul ederler. 4. Taraf Devletler, kadın ve erkeğe hukuki olarak ikametgâh seçme ve nakletmede eşit yasal hak tanıyacaklardır. Madde 16- 1. Taraf Devletler, kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayırımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın erkek eşitliği ilkesine dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a- Evlenmede erkeklerle eşit hak, b- Özgür olarak eş seçme ve serbest ve tam rıza ile evlenme hakkı, c- Evlilik süresince ve evliliğin son bulmasında aynı hak ve sorumluluklar, (devamı sonraki sayfadadır)Sayfa 2 |
15-02-2006, 13:10 | #4 |
|
d- Medeni durumlarına bakılmaksızın, çocuklarla ilgili konularda ana ve babanın eşit hak ve sorumlulukları tanınacak, ancak her durumda çocukların menfaatleri en ön planda gözetilecektir.
e- Çocuk sayısına ve çocukların ne zaman dünyaya geleceklerine serbestçe ve sorumlulukla karar vermede ve bu hakları kullanabilmeleri için bilgi, eğitim ve diğer vasıtalardan yararlanmada eşit haklar, f- Her durumda çocukların çıkarı en üst düzeyde tutularak ulusal yasalarda mevcut veli, vasi, kayyum olma ve evlat edinme veya benzeri müesseselerde eşit hak ve sorumluluklar, g- Aile adı, meslek ve iş seçimi dahil karı ve koca için eşit kişisel haklar, h- Ücret karşılığı olmaksızın veya bir bedel mukabilinde malın mülkiyeti, iktisabı, işletmesi, idaresi, yararlanılması ve elden çıkarılmasında eşlere de eşit haklar, 2. Çocuğun erken yaşta nişanlanması veya evlenmesinin hiçbir kanuni etkisi olmayacak ve evlenme asgari yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmi sicile kaydının mecburi olması için yasama dahil gerekli tüm önlemler alınacaktır. BÖLÜM V Madde 17- 1. İşbu Sözleşmenin uygulanmasındaki gelişmeleri gözden geçirmek amacıyla, Sözleşme yürürlüğe girdiği zaman 18, Sözleşmeye taraf 35 devletin onayı veya katılmasını müteakip, işbu Sözleşmenin kapsadığı konularda yüksek itibar ve ehliyete sahip 23 uzmandan oluşan, Kadınlara Karşı Ayrımın Ortadan Kaldırılması Komitesi(bundan böyle komite diye anılacaktır) kurulacaktır. Uzmanlar, Taraf Devletlerce kendi vatandaşları arasından seçilecek ve kendi şahısları namına hareket edecekler, seçimlerde dengeli coğrafi dağılım ve belli başlı hukuki sistemlerle birlikte farklı uygarlıkların temsili de gözönüne alınacaktır. 2. Komite üyeleri Taraf Devletlerin aday listesinden gizli oy ile seçilecektir. Her Taraf Devlet kendi vatandaşlarından bir kişiyi aday gösterebilecektir. 3. İlk seçim işbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden altı ay sonra yapılacaktır. BM Genel Sekreteri seçimlerden en az üç ay önce Taraf Devletlere adayların iki ay içinde bildirmelerini isteyen bir mektup gönderecektir. Genel Sekreter, aday gösteren Taraf Devletleri de belirtmek suretiyle, adayların listesini alfabetik sıraya göre hazırlayacak ve Taraf Devletlere gönderecektir. 4. Komite üyelerinin seçimi, BM Genel Merkezinde, Genel Sekreter tarafından çağırılmış Taraf Devletler toplantısında yapılacaktır. Taraf Devletlerin üçte ikisinin (nisab)yetersayı oluşturacağı toplantıda, en fazla oy alanlar ile toplantıda hazır bulunan ve oy veren Taraf Devletler temsilcilerinin salt çoğunluğunun oylarını alan adaylar Komiteye seçileceklerdir. 5. Komite üyeleri 4 yıllık bir dönem için seçileceklerdir. Bununla beraber, ilk seçimde seçilen dokuz üyenin süresi ikinci senenin sonunda bitecek, dokuz üyenin isimleri ilk seçimden hemen sonra Komite Başkanı tarafından kura ile tesbit edilecektir. 6. Komitenin 5 ilave üyesinin seçimi, 35. onay veya katılmayı müteakip bu maddenin 2, 3 ve 4. paragrafları hükümlerine göre yapılacaktır. Bu şekilde seçilen iki yedek üyenin görev süresi iki sene sonunda sona erecek ve bu iki üyenin ismi Komite Başkanı tarafından kura ile tesbit edilecektir. 7. Çeşitli nedenlerle boşalan yerlerin doldurulması için, uzmanın Komite’deki görev süresi sona eren Taraf Devlet kendi vatandaşları arasından, Komitenin onayına bağlı olmak üzere, başka bir uzmanı atar. 8. Komite üyeleri, BM Genel Kurulunun onayı ile ve Genel Kurulun, Komitenin sorumluluğunun önemini gözönünde tutarak kararlaştıracağı şartlar ve hükümlerle, Birleşmiş Milletlerden ücret alacaklardır. 9. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, işbu Sözleşme uyarınca Komitenin görevlerini etken bir şekilde yerine getirebilmesi için, gerekli personel ve kolaylıkları sağlayacaktır. Madde 18- 1. Taraf Devletler işbu Sözleşme hükümlerine etkinlik kazandırmak ve kaydedilen ilerlemeleri belirtmek amacıyla aldıkları yasal, adli, idari ve diğer önlemler hakkındaki bir raporu, a- Sözleşmenin, ilgili devlet bakımından yürürlüğe girmesini takiben bir yıl içinde, b- Bilahare, her dört yılda bir ve ileride de Komitenin talep ettiği zamanlarda, Komite tarafından incelenmek üzere, BM Genel Sekreterine sunmayı taahhüt ederler. 2. Raporlarda, işbu Sözleşme yükümlülüklerinin gerçekleştirilmesini etkileyen unsurlar ve güçlükler belirtilebilir. Madde 19- 1. Komite kendi usul kurallarını saptayacaktır. 2. Komite, görevlilerini iki yıllık bir süre için seçecektir. Madde 20- 1. Komite işbu Sözleşmenin 18. maddesi uyarınca sunulan raporları incelemek üzere normal olarak senede bir kere ve azami iki hafta süre için toplanacaktır. 2. Komite toplantıları Birleşmiş Milletler Merkezinde veya Komite tarafından uygun bulunan herhangi bir yerde yapılacaktır. Madde 21- 1. Komite, Ekonomik ve Sosyal Konsey aracılığıyla faaliyetleri hakkında BM Genel Kuruluna yıllık raporlar sunacak ve Taraf Devletlerden sağlanan bilgiler ve raporların incelenmesine dayanarak tekliflerde ve genel tavsiyelerde bulunabilecektir. Bu teklif ve genel tavsiyeler, Taraf Devletlerin olabilecek yorumlarıyla birlikte Komite raporuna dahil edilecektir. 2. Genel Sekreter Komite raporlarını Kadınların Statüsü Komisyonunun bilgisine sunacaktır. Madde 22- İhtisas kuruluşları, faaliyet alanlarına giren işbu Sözleşme hükümlerinin uygulanmasının görüşülmesi sırasında temsil edilme hakkına sahip olacaklardır. Komite, ihtisas kuruluşlarını, Sözleşmenin uygulanması hususunda, faaliyet alanlarına giren konularda raporlar sunmaya davet edebilir. BÖLÜM VI Madde 23- İşbu Sözleşmedeki hiçbir husus kadın ve erkek eşitliğinin gerçekleşmesinde daha etkin olan a- Taraf Devlerin yasasındaki; veya b- O devlet için yürürlükte olan herhangi bir Uluslararası Sözleşme, antlaşma veya anlaşmadaki hükümleri etkilemeyecektir. Madde 24- Taraf Devletler işbu Sözleşme ile tanınan hakların tam olarak gerçekleştirilmesi için ulusal seviyede gerekli bütün önlemleri almayı taahhüt ederler. Madde 25- 1. İşbu Sözleşme bütün Devletlerin imzasına açık olacaktır. 2. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri işbu Sözleşmenin depozitörü olarak tayin edilmiştir. 3. İşbu Sözleşme onaya bağlıdır. Onay belgeleri BM Genel Sekreterine tevdi edilecektir. 4. İşbu Sözleşme bütün Devletlerin katılmasına açıktır. Katılma belgesinin BM Genel Sekreterine tevdi edilmesiyle katılma gerçekleşecektir. Madde 26- 1. İşbu Sözleşmenin tadili teklifi Taraf Devletlerin biri tarafından herhangi bir zamanda Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine hitaben yazılı bir başvuru ile yapılabilir. 2. BM Genel Kurulu gerekli gördüğü takdirde böyle bir teklifle ilgili olarak yapılacak işlem hakkında karar verecektir. Madde 27- 1. İşbu Sözleşme 20. onaylama veya katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine tevdi edilmesini takip eden 30. gün yürürlüğe girecektir. 2. 20. onay veya katılma belgesinin tevdiinden sonra, işbu Sözleşmeyi onaylayan veya katılan her devlet için Sözleşme, kendi onay veya katılma belgesinin tevdiinden sonraki 30. gün yürürlüğe girecektir. Madde 28- 1. BM Genel Sekreteri, onaylama veya katılma sırasında yapılan çekincelerin metinlerini alacak ve bütün Taraf Devletlere dağıtacaktır. 2. İşbu Sözleşmenin hedef ve amacına uymayan hiçbir çekinceye müsaade edilmeyecektir. 3. Çekinceler, BM Genel Sekreterine hitaben herhangi bir zamanda yapılacak ihbar ile geri alınabilir. Genel Sekreter bu ihbardan bütün Devletleri haberdar edecektir. Böyle bir ihbar, alındığı tarihte geçerli olacaktır. Madde 29- 1. İki veya daha fazla Taraf Devlet arasında işbu Sözleşmenin yorum veya uygulamasından doğan ve müzakere ile çözümlenemeyen herhangi bir uyuşmazlık, birinin talebi ile hakem kuruluna götürülecektir. Taraflar tahkimname talebinden itibaren 6 ay içinde hakem kurulunun teşekkül tarzında anlaşmazlarsa, taraflardan herhangi biri uyuşmazlığı Uluslararası Adalet Divanına, Divan Statüsü uyarınca götürebilir. 2. Taraf Devletlerden her biri işbu Sözleşmenin imzalanması veya onayı sırasında veya katılma sırasında, kendisini bu maddenin birinci paragrafı ile bağlı saymadığını beyan edebilir. Diğer Taraf Devletler, böyle bir çekince koymuş olan Taraf Devlet karşısında aynı paragrafla bağlı olmayacaktır. 3. Bu maddenin 2. paragrafına göre çekince koyan her Taraf Devlet, BM Genel Sekreterine ihbarda bulunarak her zaman çekincesini geri alabilir. Madde 30- Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinlerinin eşit derecede geçerli olduğu işbu sözleşme Birleşmiş Milletler Genel Sekreterince muhafaza edilecektir. Yukarıdaki hususları tasdiken, imzaları aşağıda bulunan yetkili temsilciler işbu Sözleşmeyi imzalamışlardır. <> Sayfa 3 |
15-02-2006, 13:15 | #5 |
|
CEDAW Ek Protokol
CEDAW Ek PROTOKOL Sayfa 1
İşbu Protokol'e Taraf Devletler, Birleşmiş Milletler Şartı Andlaşması'nın temel insan haklarına, insanlık onuru ve insan değeri ile erkeklerin ve kadınların haklar bakımından eşitliğine olan inancını yeniden teyit ettiğini kaydederek, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin bütün insanların onur ve hakları bakımından özgür ve eşit doğduklarını ve herkesin bu Bildirge'de yer alan tüm hak ve özgürlüklere, cinsiyete dayalı ayrım dahil olmak üzere, hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın sahip olduğunu ilan ettiğini kaydederek, Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmeleri ve insan haklarına ilişkin diğer uluslararası belgelerin cinsiyete dayalı ayrımcılığı yasakladığını hatırlayarak, Taraf Devletlerin kadınlara karşı ayrımcılığın her biçimini kınadıkları ve uygun olan tüm yollarla ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayrımcılığın önlenmesi politikası izlemeyi kabul ettikleri Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni ("Sözleşme") de anımsayarak, Kadınların tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam ve eşit olarak yararlanmaları ve bu hak ve özgürlüklerin ihlalini önlemek için etkili önlemler alınması yolundaki kararlılıklarını yeniden teyit ederek, aşağıdaki hususlar üzerinde mutabık kalmışlardır. Madde 1 İşbu Protokol'e Taraf bir Devlet ("Taraf Devlet") Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi'nin ("Komite") 2. maddeye göre yapılacak başvuruları kabul ve inceleme yetkisini tanır. Madde 2 Başvurular, Taraf Devletin yargılama yetkisi altında bulunan bireyler veya bireylerden oluşan gruplar tarafından ya da onlar adına, Sözleşme'de yer alan haklardan herhangi birinin Taraf Devlet tarafından ihlali sonucu mağdur kalındığı iddiası ile yapılabilir. Bireyler veya bireylerden oluşan gruplar adına başvuru yapılan hallerde başvuruyu yapan, onların rızası olmadan harekete geçmesinin haklı nedenlerini ortaya koymadıkça, başvuru, ilgililerin rızasıyla yapılacaktır. Madde 3 Başvurular yazılı olarak ve başvuranın kimliği meçhul kalmayacak biçimde yapılacaktır. Başvuru Sözleşme'ye taraf olup da işbu Protokol'e taraf olmayan bir devleti ilgilendirdiği takdirde, Komite tarafından kabul edilmeyecektir. Madde 4 1) Komite, iç hukuk yollarının işletilmesinin makul olmayan şekilde uzadığı veya etkili sonuç verme ihtimalinin zayıf olduğu durumlar dışında, mevcut tüm iç hukuk yollarının tüketildiği hususunu açıklığa kavuşturmadıkça, yapılan bir başvuruyu değerlendirmeyecektir. 2) Komite aşağıdaki hallerde başvurunun kabul edilemez olduğunu bildirecektir: a. Aynı başvurunun, daha önce Komite tarafından veya başka bir uluslararası soruşturma veya çözüm çerçevesinde incelenmiş veya incelenmekte olması; b. Başvurunun Sözleşme hükümlerine aykırı olması; c. Başvurunun açıkça temelsiz veya yeterli dayanaktan yoksun olması; d. Başvuruda bulunma hakkının kötüye kullanılması; e. Bu Protokol'ün ilgili Taraf Devlet açısından ' yürürlüğe giriş tarihinden sonra da devam eden olgular hariç, başvuru konusu olan olguların Protokol'ün ilgili Taraf Devlet açısından yürürlüğe girmesinden önce gerçekleştirilmiş olması; Madde 5 1) Başvurunun alınmasından sonraki herhangi bir zamanda ve esasa ilişkin bir karar verilmeden önce Komite, iddiaya konu olan ihlalin mağdur ya da mağdurlarını görmesi muhtemel telafisi imkansız zararları önlemek için gerekli olabilecek geçici önlemleri almayı acilen değerlendirmesini Taraf Devletten talep edebilecektir. 2) Bu maddenin 1. fıkrasındaki takdir yetkisinin Komite tarafından kullanılması başvurunun kabul edilebilirliğine ya da esasına ilişkin karar verildiği anlamına gelmeyecektir. Madde 6 1) Başvurunun ilgili Taraf Devlete atıf yapılmaksızın Komite tarafından kabul edilemez bulunması hali dışında ve birey ya da bireylerin kimliklerinin söz konusu Taraf Devlete açıklanmasına rıza göstermeleri koşuluyla, Komite işbu Protokol çerçevesinde kendisine yapılmış her başvuruyu ilgili Taraf Devletin dikkatine gizli olarak sunacaktır. 2) Taraf Devlet kendisine tebliğ edilen başvuru hakkında aydınlatıcı açıklamaları veya beyanları ve varsa, almış olduğu düzeltici önlemleri altı ay içinde yazılı olarak Komite'ye bildirecektir. Madde 7 1) Komite, işbu Protokol çerçevesinde yapılan ' başvuruları, konuya ilişkin bilgilerin ilgili taraflara ulaştırılması koşuluyla, ilgili Taraf Devlet tarafından ve bireyler veya bireylerden oluşan gruplar tarafından veya onlar adına kendisine sunulan tüm bilgiler ışığında inceleyecektir. 2) Komite işbu Protokol uyarınca yapılan , başvuruları incelerken kapalı oturumlar düzenleyecektir. 3) Başvurunun incelenmesinden sonra, Komite başvuruya ilişkin görüşlerini, varsa tavsiyeleri ile birlikte, ilgili taraflara iletecektir. 4) Taraf Devlet Komite'nin görüşlerini ve varsa tavsiyelerini gereği gibi değerlendirecek ve Komite'nin görüş ve tavsiyeleri ışığında yapmış olduğu işlemlerle ilgili bilgiler dahil olmak üzere, Komite'ye altı ay içinde yazılı bir cevap sunacaktır. 5) Komite uygun görürse Taraf Devleti, görüş ve varsa tavsiyeleri üzerine almış olabileceği önlemler hakkında, Sözleşme'nin 18. maddesi uyarınca Taraf Devletçe hazırlanan müteakip raporlardaki bilgiler de dahil olmak üzere, ilave bilgi sunmaya davet edebilir. Madde 8 1) Komite Taraf Devletin Sözleşme'de yer alan hakları ciddi ve sistematik biçimde ihlal ettiği yönünde güvenilir bir bilgi aldığı takdirde, Taraf Devleti bu bilgiye ilişkin incelemede işbirliği yapmaya ve bu amaçla bu bilgi ile ilgili gözlemlerini sunmaya davet edecektir. 2) Komite, ilgili Taraf Devletçe sunulabilecek her türlü gözlemi ve ekinde bulunan diğer güvenilir bilgileri göz önüne alarak, üyelerinden birini ya da birden fazlasını araştırma yapmakla ve sonuçlarını kendisine acilen bildirmekle görevlendirebilir. Araştırma, gerekli ise ve Taraf Devletin rızası varsa, Taraf Devletin ülkesine bir ziyareti de içerebilir. 3) Bu tür bir araştırmanın bulgularının incelendikten sonra Komite, bu bulguları her türlü görüş ve tavsiyeleri ile birlikte ilgili Taraf Devlete iletecektir. 4) İlgili Taraf Devlet, Komite tarafından iletilen bulguların, yorumların ve tavsiyelerin alınmasından itibaren altı ay içinde kendi gözlemlerini Komite'ye sunacaktır. 5) Bu tür bir araştırma gizlilik içinde yürütülecek ve işlemlerin her aşamasında Taraf Devletin işbirliği aranacaktır. Madde 9 1) Komite, ilgili Taraf Devleti işbu Protokol'ün 8. maddesi uyarınca yürütülen araştırma üzerine almış olduğu önlemlerin ayrıntılarını Sözleşme'nin18. maddesi çerçevesinde hazırladığı rapora eklemeye davet edebilir. 2) Komite gerektiğinde, 8. maddenin 4. fıkrasında bahsedilen altı aylık sürenin bitiminde, ilgili Taraf Devleti böyle bir araştırma üzerine aldığı önlemler hakkında bilgi vermeye davet edebilir. Madde 10 1) Her Taraf Devlet işbu Protokol'ün imzalanması veya onaylanması ya da Protokol'e katılma aşamalarında Komite'nin 8. ve 9. maddelerde düzenlenen yetkisini tanımadığını beyan edebilir. 2) İşbu maddenin 1. fıkrası uyarınca beyanda bulunmuş olan herhangi bir Taraf Devlet bu beyanını Genel Sekreter'e bildirimde bulunmak suretiyle her zaman geri çekebilir. Madde 11 Bir Taraf Devlet, yetkisi altında bulunan bireylerin işbu Protokol uyarınca yaptıkları 'başvurulardan ötürü kötü muameleye veya yıldırmaya maruz kalmamalarını sağlamak için ' uygun olan tüm önlemleri alacaktır. Madde 12 Komite, işbu Protokol uyarınca gerçekleştirdiği faaliyetlerin bir özetini Sözleşme'nin 21. maddesi çerçevesinde hazırlayacağı yıllık rapora ekleyecektir. Madde 13 Her Taraf Devlet Sözleşme'nin ve işbu Protokol'ün geniş biçimde bilinmesini ve tanınmasını sağlamayı ve Komite'nin özellikle o Taraf Devleti ilgilendiren konularda oluşturduğu görüş ve tavsiyeleri hakkındaki bilgilere erişimi kolaylaştırmayı taahhüt eder. Madde 14 Komite, işbu Protokol ile kendisine verilen işlevleri yerine getirirken izleyeceği usul kurallarını kendisi geliştirecektir. Madde 15 1) İşbu Protokol Sözleşme'yi imzalamış, onaylamış veya Sözleşme'ye katılmış bulunan herhangi bir Devletin imzasına açıktır. 2) İşbu Protokol Sözleşme'yi onaylamış veya Sözleşme'ye katılmış bulunan herhangi bir Devletin onayına tabidir. Onay belgeleri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nce saklanacaktır. 3) İşbu Protokol Sözleşme'yi onaylamış veya Sözleşme'ye katılmış herhangi bir Devletin katılımına açıktır. 4) Katılım, katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne verilmesiyle yürürlüğe girecektir. Madde 16 1) İşbu Protokol onaylama veya katılıma ilişkin onuncu belgenin Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine verildiği tarihten üç ay sonra yürürlüğe girecektir. 2) Yürürlüğe girmesinden sonra işbu Protokol'ü onaylayan veya katılan her bir Devlet için, işbu Protokol, söz konusu Devletin onay veya katılım belgesinin veriliş tarihinden üç ay sonra yürürlüğe girecektir. Madde 17 İşbu Protokol'e çekince konulamayacaktır. Madde 18 1) Herhangi bir Taraf Devlet işbu Protokol'e değişiklik ve bunu Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne iletebilir. Bunun üzerine Genel Sekreter, değişiklik önerilerini bu Protokole taraf diğer Devletlere ileterek bu önerilerin incelenmesini ve oylanması amacıyla bir konferans düzenlenmesini destekleyip desteklemediklerini bildirmelerini talep eder. Taraf Devletlerden en az üçte birinin böyle bir konferansı uygun görmeleri halinde, Genel Sekreter Birleşmiş Milletler himayesinde bir konferans toplayacaktır. Konferansa katılan ve oylamada hazır bulunan Taraf Devletlerin oy çokluğuyla kabul edilen herhangi bir değişiklik, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun onayına sunulacaktır. 2) Değişiklikler, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından onaylandıktan ve işbu Protokol'e Taraf Devletlerin üçte ikisi tarafından kendi anayasal usullerine uygun olarak kabul edildikten sonra yürürlüğe girer. 3) Protokol'de yapılan değişiklikler yürür girdiğinde, onları kabul eden Taraf Devle bağlar, diğer Taraf Devletler işbu Protokol değişiklikten önceki hükümleriyle ve daha iyi kabul ettikleri değişikliklerle bağlı kalmaya de ederler. Madde 19 1) Herhangi bir Taraf Devlet Birleşmiş Milli Genel Sekreteri'ne yapacağı yazılı bir bildiri işbu Protokol'den her zaman çekilebilir. Çekil bildirimin Genel Sekreter tarafından alınması altı ay sonra yürürlüğe girecektir. 2) Çekilme, yürürlüğe girmesinden önce madde çerçevesinde yapılmış başvurulara vı madde uyarınca başlatılmış herhangi araştırmaya işbu Protokolün hükümler uygulanmasının devamına halel getirmeyecektir. Madde 20 Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri aşağıdaki hususlarda tüm devletleri bilgilendirecektir. a. Protokol uyarınca gerçekleştirilen imzalar, onaylar ve katılmalar, b. İşbu Protokol'ün ve 18. madde uyarınca yapılan herhangi bir değişikliğin yürürlüğe girme tarihi, c. 19. madde uyarınca yapılan herhangi bir çekilme işlemi, Madde 21 1) İşbu Protokol'ün eşit derece geçerli olan Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinleri Birleşmiş Milletler arşivlerinde saklanacaktır. 2) Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri işbu Protokol'ün onaylı örneklerini Sözleşme'nin 25. maddesinde bahsedilen tüm Devletlere iletecektir. |
15-02-2006, 13:24 | #6 |
|
Tavsiye Kararları
GENEL TAVSİYE NO: 1 (5. Oturum, 1986)1.sayfa
Sözleşmenin 18. maddesi uyarınca ilk raporlar, komiteye sunulma tarihine kadar ki durumu kapsamalıdır. Bundan sonra, raporlar, ilk rapordan sonra en az 4 yılda bir sunulmalı ve sözleşmenin tam olarak uygulanmasında karşılaşılan engelleri ve bu engellerin bertaraf edilmesi için benimsenen tedbirleri içermelidir. GENEL TAVSİYE NO: 2 (6. Oturum, 1987) CEDAW Komite, Sözleşmenin 18. maddesi uyarınca taraf devletlerin bazı ilk raporlarında tüzüğe uygunlukla ilgili bilgiler tam olarak yansıtılmadığından, çalışmalarında zorluklarla karşılaştığını dikkate alarak, a) Taraf devletlerin sözleşmenin 18. maddesi uyarınca raporlarını hazırlarken, Ağustos 1983’ te kabul edilen (CEDAW/C/7) –şekil, içerik ve rapor tarihi ile ilgili genel prensipleri izlemelerini; b) Taraf devletlerin 1986’ da kabul edilen genel tavsiyelere uymalarını; “18. Madde uyarınca sunulan ilk raporlar sunum tarihine kadar olan durumu içermelidir. Bundan sonra, ilk raporun sunulmasından sonra en az her 4 yılda bir raporlar sunulmalıdır ve Sözleşmeyi tam olarak hayata geçirmede yaşanan engelleri ve bu engelleri yenmek için alınan tedbirleri içermelidir.” c) Taraf Devletin raporunu tamamlayan ek bilginin Sekreteryaya, raporun değerlendirileceği oturumdan en az 3 ay önce gönderilmesi GENEL TAVSİYE NO: 3 (6. Oturum, 1987) CEDAW Komite, 1983’ ten bu yana taraf devletlerden gelen 34 raporun incelenmesini göz önünde tutarak, Farklı gelişme düzeyindeki devletlerin raporlarının, cinsiyete dayalı ayrımcılığı devam ettiren ve sözleşmenin 5. maddesinin uygulanmasını engelleyen sosyal-kültürel faktörlerden dolayı, kadının tek-tipli algılanmasının varlığını gösterdiğini ayrıca göz önünde tutarak, Tüm taraf devletleri kadınların sosyal eşitliğinin tam olarak uygulanmasını engelleyen süregelmiş uygulamaların ve önyargıların yok edilmesine yardımcı olacak halkı bilgilendirme programlarını kabul etmeye zorlar. GENEL TAVSİYE NO: 4 (6. Oturum, 1987) CEDAW Komite, Taraf devletlerin raporlarını oturumlarında inceleyerek, Sözleşmenin amaç ve hedefi ile uyumlu görülen önemli sayıdaki çekinceyle ilgili olan endişesini belirterek, Taraf devletlerin 1988’ de New York’ daki bir sonraki toplantılarında çekincelerin görüşülmesi ve kaldırılmasına ilişkin görüşlerin tekrar ele alınması kararını memnuniyetle karşılar. GENEL TAVSİYE NO: 5 (7. Oturum, 1988) Geçici Özel Tedbirler CEDAW Komite, Taraf devletlerin söz ve yanıtlarını tanıtmak amacıyla hazırladıkları raporların, ayrımcı kanunların değişmesi veya ilgası nedeniyle önemli sayıda gelişmeler olurken, kadın ve erkek arasındaki fiili eşitliği sağlamak için hala eyleme ihtiyaç olduğunu gösterdiğini dikkate alarak, Sözleşmenin 4/1. maddesini hatırlatarak, Taraf devletlere kadınların politika, eğitim, ekonomi ve iş hayatı ile bütünleşmelerini ilerletmek için olumlu ayrımcılık, imtiyazlı muamele ve kota sistemleri gibi daha etkin geçici özel tedbirler almalarını tavsiye eder. GENELTAVSİYE NO: 6 (7.Oturum, 1988) Etkili Ulusal Mekanizma ve Tanıtım CEDAW Komite; Taraf devletlerin CEDAW’ a ilişkin raporlarını göz önünde bulundurarak, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 30 Kasım 1987 gün ve 42/60 sayılı kararına işaret ederek, Taraf devletlere: 1-a) Hükümet politikalarının tümünün kadınlara etkisi üzerine tavsiyede bulunmak, b) Kadının statüsünü kapsamlı bir şekilde gözlemlemek, c) Ayrımcılığın önlenmesi için yeni tedbirler, etkili yürütülen stratejiler ve politikalar formüle edilmesine yardımcı olmak için, hükümetin yüksek makamlarının yeterli kaynak, taahhüt ve otorite ile prosedürleri, kurumları ve etkili ulusal mekanizmaları desteklemelerini ve/veya kurmalarını; 2- Taraf devletlerin 18. madde uyarınca hazırladıkları raporlar ve komitenin ilgili devletin dilinde hazırladığı raporlar sayesinde sözleşmenin yayılmasını sağlamak için uygun adımları atmalarını; 3- Komite raporlarının ve sözleşmenin çevirilerini yaparken, Halkla İlişkiler B0ölümü ve Genel Sekreterya’ dan yardım istemelerini; 4- İlk ve periyodik raporların, bu tavsiyelere atıf yapılan kısımları içermesini tavsiye eder. GENEL TAVSİYE NO: 7 (7. Oturum, 1988) Kaynaklar CEDAW Komite; Komitenin ve taraf devletlerin, komitenin gelecek oturumlarının Viyana’ da yapılması sorununu görüşmek üzere davet edildiği, 40/39, 41/108 ve özellikle 42/60 (14. paragraf) sayılı Genel Kurul kararlarını işaret ederek; Anlaşma metinlerinin yerine getirilmesi ve insan hakları sözleşmelerinin uygulanmasıyla ilgili olarak, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Merkezi , Sekreterya’nın İnsani Meseleler Merkezi arasındaki koordinasyonu kuvvetlendirmeyi Genel Sekreterya’ dan istendiğine ilişkin 42/105 (özellikle 11. paragraf) no’lu kararını dikkate alarak, Taraf devletlere; 1- Komitenin görevi dolayısıyla Viyana’daki Sekreterya’nın İnsani Meseleler Merkezi ve Cenevre’ deki İnsan Hakları Merkezi arasındaki koordinasyonun kuvvetlendirilmesine ilişkin önerileri desteklemeye devam etmelerini; 2- Komitenin New York ve Viyana’ da toplanmasına ilişkin önerileri desteklemelerini; 3- Komiteye oturum sırasında ve oturumların hazırlanmasında yardımcı olmaya uygun sürekli personel ve sözleşme uyarınca belirli fonksiyonları yerine getirmesine yardımcı olacak uygun hizmetler ve kaynakları sağlamak için tüm uygun ve gerekli adımları atmalarını; 4- Sekreterya’ ya sunulan tamamlayıcı rapor ve materyallerin komite vasıtasıyla göz önünde bulundurulması ve yayılması için zamanında Birleşmiş Milletler’ in resmi dillerine çevrilmiş olmasını sağlamalarını tavsiye eder. GENEL TAVSİYE NO: 8 (7. Oturum, 1988) Sözleşmenin 8. maddesinin uygulanması CEDAW Komite; Taraf devletlerin sözleşmenin 18. maddesini göz önünde bulundurarak, Taraf devletlere, kadınların uluslararası organizasyonların çalışmalarına katılmalarının ve fırsat ayrımcılığı olmaksızın erkekler ile eşit şartlarda uluslararası düzeyde kendi hükümetlerinde temsil edilmelerinin ve sözleşmenin 8. maddesinin tam olarak uygulanmasının sağlanması için sözleşmenin 4. maddesi ile örtüşen daha fazla doğrudan tedbirler almalarını tavsiye eder. GENEL TAVSİYE NO: 9 (8. Oturum, 1989) Kadınların statüsü hakkında istatiksel bilgi Komite; Sözleşmeye taraf her bir devletteki kadınların gerçek durumlarını anlamak için istatistiksel bilginin kesinlikle gerekli olduğunu göz önünde bulundurarak, Çoğu taraf devletin incelenmek üzere komiteye sunduğu raporların, istatistiksel bilgiyi sağlamadığını gözlemleyerek, Taraf devletlere, ilgili kullanıcıların ilgili oldukları belli bölgedeki kadınların durumu hakkında kolayca bilgi toplayabilmeleri için, hem kesin sayılar hem de yüzdeliklere göre cinsiyet açısından ayrım gözeten bilginin varlığı nedeniyle, ulusal nüfus sayımlarının planlanması ve diğer ekonomik ve sosyal ölçümleri formüle eden anketlerden sorumlu ulusal istatistik hizmetlerine yönelik her çabanın gösterilmesini tavsiye eder GENEL TAVSİYE NO: 10 (8. Oturum, 1989) CEDAW’ ın kabulünün 10. yıldönümü Komite; 18 Aralık 1989’ un CEDAW’ ın kabulünün 10. yıldönümünü işaret ettiğini göz önünde bulundurarak, Sözleşmenin bu on yıl içinde, üye devletlerin toplumlarındaki cinsiyetler arası eşitliği sağlamaya yönelik en etkili Birleşmiş Milletler belgelerinden biri olduğunu kanıtladığını ayrıca göz önünde bulundurarak, Etkili ulusal mekanizma ve tanıtım konusundaki 6 no’ lu tavsiyeyi (7. Oturum, 1988) tekrar hatırlatarak, Sözleşmenin kabulü vesilesiyle taraf devletlere: 1- Her bir devletin sözleşmeye ilişkin bilgi sağlamak ve halkı ana dillerinde CEDAW hakkında bilgilendirmek için seminerler ve konferanslar içeren programları taahhüt etmelerini; 2- Sözleşmeyi ve uygulamasını tanıtmak için uluslararası düzeydeki bölgesel, ulusal hükümet-dışı organizasyonları teşvik etmeyi ve sözleşme ile uygulanışı hakkındaki reklam kampanyalarında işbirliği yapmak için ulusal kadın organizasyonlarına davette bulunmalarını; 3- Birleşmiş Milletler sistemi ve Birleşmiş Milletler’ in her düzeydeki kadın hareketine iştirakini anlatan özellikle sözleşmenin 8. maddesinin ve prensiplerinin tam olarak uygulanmasını sağlamak için hareketi teşvik etmelerini; 4- Eşitlik, gelişme ve barışı işaret eden Birleşmiş Milletler kadın 10 yılının başarılarının değerlendirilmesi ve gözden geçirilmesi için 1985’ te Nairobi’ de yapılan dünya konferansına ilişkin olan ilk komite raporunun basımı ve güncelleştirilmesi için taraf devletlerce sağlanan bilginin değerlendirilmesini sağlamak; Viyana’ daki Humanitarian Affairs of the United Nations Office, Centre for Social Development ve Division for the Advancement of Women için gerekli mevcut kaynakları sağlayarak, sözleşme hakkında TV belgeselleri hazırlayarak, Birleşmiş Milletler’ in tüm resmi dillerindeki sözleşme ve uygulanışı ile ilgili basılmış olanlar ile diğer materyallerin uzman kuruluşlar ile işbirliği içinde basım-yayımını sağlayarak sözleşmenin kabulünün 10. yıldönümünü kutlamak için Genel Sekreter’ ya ricada bulunmalarını tavsiye eder. GENEL TAVSİYE NO: 11 (8. Oturum, 1989) Yükümlülüklerin bildirilmesi için teknik danışma hizmetleri Komite; CEDAW’ ın 3 Mart 1989 tarihi itibariyle 96 devletçe onaylandığını dikkate alarak, Bu tarihe kadar ilk 60 ve ikinci periyotta 19 raporun alındığı gerçeğini hesaba katarak, İlk 36 ve ikinci periyotta 36 raporun 3 Mart 1989’ a kadar alındığına ve bu sayıdaki raporun hala alınamadığına dikkat ederek, Genel Sekreterya’ ya uluslararası insan hakları belgeleri ışığında, yükümlerin bildirilmesinde karşılaşılan en ciddi zorlukların devletlerce tecrübe edilmesi için danışma hizmetlerinin programının önceliklerini hesaba katarak ve mevcut kaynaklar çerçevesinde daha fazla eğitim kursları düzenlemesi gerektiğini anlatan 43/115 (9. paragraf) sayılı Genel Kurul kararındaki ricayı memnuniyetle karşılar. GENEL TAVSİYE NO: 12 (8. Oturum, 1989) Kadınlara yönelik şiddet Komite; Sözleşmenin 2, 5, 11, 12 ve 16. maddelerinin taraf devletlerden, kadınların aile içindeki, işyerindeki veya sosyal yaşamın bir diğer bölgesinde olan her türlü şiddete karşı korumak için harekete geçmelerini istediğini göz önünde bulundurarak, Ekonomik ve Sosyal Konsey’ in 1988/27 no’ lu kararını hesaba katarak, Taraf devletlere, komiteye sundukları raporlarının 1- Günlük hayatın içindeki her türlü şiddeti içeren olaya karşı kadını korumaya yönelik yürürlükte bulunan yasalar (cinsel şiddet, aile içi suiistimal, işyerinde cinsel tacizi içerenler vs.); 2- Bu şiddeti sona erdirmek için kabul edilen diğer tedbirler; 3- Saldırı veya suiistimal kurbanı olan kadınlar için yardım servislerinin varlığı; 4- Şiddet kurbanı olan kadınlar ve kadınlara karşı şiddeti içeren olaylara ilişkin istatiksel veri, hakkında bilgi içermesini tavsiye eder. GENEL TAVSİYE NO: 13 (8. Oturum, 1989) Eşit işe eşit ücret Komite; CEDAW’ a taraf devletlerin büyük çoğunluğu tarafından onaylanan, eşit işe eşit ücreti içeren 100 no’ lu Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmesini hatırlatarak, 1983’ ten bu yana taraf devletlerin ilk 51 ve ikinci periyottaki 5 raporlarının göz önünde tutulduğunu ayrıca hatırlatarak, Çoğu devletin kanunlarında eşit işe eşit ücret ilkesi kabul edilmiş olsa bile, buna rağmen iş piyasasındaki cins-ayrımını bertaraf etmek için uygulamada söz konusu ilkeye başvurunun sağlandığını gösteren raporları göz önünde bulundurarak, CEDAW’ a taraf devletlere: 1- CEDAW’ ın tam olarak uygulanması için 100 no’ lu Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmesini henüz onaylamamış taraf devletleri gereğinin yapılmasına teşvik etmelerini; 2- Kadınlar ile erkeklerin yapmakta üstün oldukları farklı nitelikteki işlerin değerlerinin karşılaştırılmasını kolaylaştıracak cinsler arası tarafsızlık kriterine dayanan iş değerlendirme sistemlerinin çalışma, gelişme ve benimsenmesini göz önünde bulundurmalarını ve komiteye sundukları raporlarında meydana çıkan sonuçlara yer vermelerini; 3- Eşit işe eşit ücret ilkesine başvurulan yerde uygulanmasını sağlamak için toplu sözleşmelerin taraflarının gayretlerini teşvik etmelerini ve mekanizmanın uygulamasının yayılmasını elverdiğince desteklemelerini tavsiye eder. GENEL TAVSİYE NO: 14 (9. Oturum, 1990) Kadın sünneti Komite; Kadın sünneti uygulamasının devamı ve kadın sağlığına zararlı diğer geleneksel uygulamalar hakkında endişe duyduğunu belirterek, İnsan Hakları Komisyonu ve onun Azınlıkların Korunması ve Ayrımcılığın Önlenmesi alt komisyonları kadar iyi, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu gibi, Birleşmiş Milletler sistemindeki gruplar, hükümet-dışı organizasyonlar, ulusal kadın organizasyonları ve kimi mevcut uygulamaların bulunduğu yerdeki hükümetlerce, kadınlar ve çocuklar için ciddi sağlık vb. problemler doğuran kadın sünneti gibi birtakım geleneksel uygulamalarının neticelerinin özellikle kabul edilmesi karşısındaki hoşnutluğunu hatırlatarak, Kadın ve Çocukların Sağlığını Etkileyen Geleneksel Uygulamalara dair Özel Raportörün ve Geleneksel Uygulamalar Özel Çalışma Grubunun çalışmalarını dikkatle göz önünde bulundurarak, Çocuklar ve kadınların sağlığını etkileyen geleneksel uygulamalara ilişkin özel raportör çalışmasını hatırlatarak, Kadınların ve çocukların refah ve sağlıklarına zararlı uygulamalarla mücadele etmeye ve kimliklerini bulmaya yönelik önemli davranışlar sergilediklerini onaylayarak, Hükümetlerce teşvik edilmeye ve desteklenmeye ihtiyaç duyan tüm ilgili gruplar ve kadınlar tarafından sergilenen önemli davranışlara inanarak, Kadın sünneti gibi zararlı uygulamaların daimi hale gelmesine yardımcı kültürel, ekonomik ve geleneksel devamlı baskıların varlığından duyduğu endişeyi hatırlatarak, Taraf devletlere: (a) Kadın sünneti uygulamasını sona erdirmeye yönelik: (Devamı sonraki sayfada) |
15-02-2006, 13:25 | #7 |
|
GENEL TAVSİYE 2.sayfa
(i) Bu gibi geleneksel uygulamalar hakkındaki temel verilerin üniversiteler, tıbbi veya bakım dernekleri, ulusal kadın organizasyonları veya diğer gruplar tarafından toplanması ve yayılmasını; (ii) Kadın sünneti ve kadınlara zararlı diğer uygulamaların önlenmesi için, kadın organizasyonlarının ulusal ve yerel düzeydeki çalışmalarını desteklemesini; (iii) Kadın sünnetini sona erdirmeye yönelik etkili davranışlarla işbirliği yapmak için medya ve sanat çevrelerini de kapsayan din ve cemaat liderleri, uzmanlar, politikacıların teşvik edilmesini; (iv) Kadın sünnetinden kaynaklanan problemler hakkında yapılan araştırmalara dayanan seminerler, uygun eğitim ve öğretim programlarının tanıtımını içeren etkili ve uygun tedbirleri almalarını; (b) Kamu sağlığı açısından kadın sünnetinin sona erdirilmesi amaçlayan ulusal sağlık politikalarına uygun stratejilere yer vermelerini, bu stratejilerin kadın sünnetinin zararlı etkilerini açıklamak için geleneksel doğum hizmetlilerini de kapsayan sağlık personelinin kişisel sorumluluğa yer vermelerini (c) Zararlı geleneksel uygulamaların önlenmesine yönelik çabaların desteklenmesi ve yardımcı olunması için Birleşmiş Milletler sisteminin uygun organizasyonlarından tavsiye, bilgi ve yardım talep etmelerini (d) Kadın sünnetinin önlenmesine yönelik alınan tedbirler hakkındaki bilgilere CEDAW’ ın 10 ve 12. maddeleri uyarınca komiteye sundukları raporlarında yer vermelerini tavsiye eder. GENEL TAVSİYE NO:15 (9.Oturum,1990) AIDS'ın kontrolü ve önlenmesi için ulusal stratejilerde kadınlara yönelik ayrımcılıktan kaçınmak Kadınlara Yönelik Ayrımcılığa Karşı Komite, AIDS hakkındaki global endişe ve bunun kadın hakları uygulamasındaki hakimiyetinin potansiyel etkileri hakkında dikkatine sunulan bilgiyi gözönüne alarak, Dünya Sağlık Organizasyonu ve diğer Birleşmiş Milletler Organizasyonları, HIV'le ilgili kişi ve kuruluşlarca hazırlanan rapor ve dokümanlar, özellikle kadınlarda AIDS'ın yaygınlaşmasının kadınların statüsü üzerindeki sonuçları hakkında komisyon genel sekreterliği notu ,1989 yılı 26-28 Haziran'da toplanan İnsan Hakları ve Uluslararası Konsorsiyumu Final Dokümanı dikkate alınarak, AIDS'li insanlar ve HIV enfeksiyonlu kişilerle ilgili ayrımcılıktan kaçınma hakkında1988 13 Mayıs tarihli Dünya Sağlık Asamblesi önergesi,1989 yılı 2 Mart tarihli, sağlık alanında ayrımcılığa karşı İnsan Hakları Komisyonu 1989/11 önergesi ve özellikle 1989 yılı 30 Kasım tarihli AIDS,Çocuklar ve Kadınlara ilişkin Paris Bildirgesi dikkate alınarak, Dünya Sağlık Örgütü'nün 1 Aralık 1990 yılı Dünya AIDS gününün konusunu Kadın ve AIDS olarak ilan ettiğini dikkate alarak, Şunu tavsiye eder; a)Taraf devletlerin,özellikle kadınlar ve çocuklar ve AIDS'ın üzerlerindeki etkileri,HIV enfeksiyonu ve AIDS riski hakkında kamuoyunun farkındalığını arttıracak bilginin yaygınlaşmasında çabalarının yoğunlaşması, b) AIDS'le mücadele programları kadın ve çocukların hakları ve ihtiyaçlarına ve özellikle onları HIV enfeksiyonuna açık hale getiren bazı toplumlarda kadını ikinci sınıf pozisyonunu tekrar etmesiyle ilgili faktörlere özel dikkat gösterilmesi, c) Taraf devletler kadınların temel sağlık korumasına aktif katılımını sağlar ve HIV enfeksiyonunu önlemede, sağlık çalışanları,eğitimciler gibi kadınların da rolünü geliştirecek önlemler alır. d) Tüm taraf devletler raporlarında Anlaşmanın 12. Maddesi bağlamında kadınların içinde bulunduğu durum üzerine AIDS'nın etkileri, hastalığa yakalanmış kadınların iaşe ihtiyaçlarına ilişkin çalışmalar ve AIDS'li kadınlara yönelik açık ayrımcılığın önlenmesi faaliyetleri hakkında bilgiye yer verirler GENEL TAVSİYE NO:16 (10.oturum,1991) Kırsal ve kentsel aile ekonomisinde ücretsiz işçi kadınlar Kadınlara Yönelik Ayrımcılığa Karşı Komite Kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm şekillerinin ortadan kaldırılmasına dair anlaşmanın 2(c),11c,d ve e maddeleri ve kadınların durumu ile ilgili istatistiksel bilgi hakkındaki 9 No'lu genel tavsiyeyi (8.Oturum,1989) akılda tutarak, Taraf devletlerdeki kadınların büyük bir yüzdesinin genellikle ailenin bir erkek üyesince sahiplenilen girişimlerde sosyal güvence ve hakları olmaksızın ücretsiz çalıştığını dikkate alarak, Kadınlara Yönelik Ayrımcılığa Karşı Komiteye sunulan raporların genellikle aile ekonomisi içinde ücretsiz çalışan kadınların sorunlarına değinmediğine dikkat ederek, Ücretsiz çalışmanın anlaşmaya aykırılığını ve bir çeşit kadın sömürüsü biçimini oluşturduğunu ifade ederek, Üye devletlere şunu tavsiye etmektedir; a) Komiteye sunulan raporların, aile ekonomisinde ücretsiz çalışan kadınların yasal ve sosyal durumlarına ait bilgi içermesi. b) Aile üyelerinden birine ait teşebbüslerde sosyal hakları, güvencesi olmaksızın ücretsiz çalışan kadınlar hakkında istatistiksel verilerin toplanması ve Komiteye yönelik raporlarda bu bilgilerin yer alması, c) Aile üyelerinden birine ait teşebbüslerde bu gibi hakları olmayan kadınların sosyal haklar, güvenceler ve ücret garantisini sağlamak için gerekli adımların atılması GENEL TAVSİYE NO:17 (10.Oturum,1991) Kadınların aile içindeki ücretsiz çalışmalarının ölçümü ve toplam ulusal üretimde tanınması Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Komite, Kadınlara yönelik tüm ayrımcılık şekillerine karşı komitenin 11. maddesini hatırlayarak, Kadınların Gelişim için Nairobi Stratejisi’nin 120 paragrafını anımsayarak, Her ülkenin gelişimine katkıda bulunan kadınların aile içi ücretsiz çalışmalarının ölçümünün kadınların ekonomik rolünü ortaya çıkarmaya yardımcı olacağını kabul ederek, Kadınların ilerlemesi ile ilgili ileri politikaların formüle edilmesinde bu ölçümlemenin bir temel oluşturacağına inanmakta, Kadınlara yönelik istatistiklerin gelişmesi hakkında ulusal rapor sisteminin güncellenmesine dair 25. Oturumdaki istatistik komisyonunun tartışmalarına dikkat ederek, Üye ülkelere şunu tavsiye etmektedir, (a) Kadınların aile içi ücretsiz çalışmalarını ölçmek ve değerlendirmek için araştırma ve deneme faaliyetleri desteklenmeli, cesaretlendirilmeli. Örneğin ulusal hane sakinleri araştırma programlarının bir parçası olarak zaman kullanımı araştırmaları yürütmek ve hem evde hem de iş sahasındaki çalışmalarda harcanan zamanlarla ilgili cinsiyetlere göre ayrıştırarak istatistik toplamak. (b) Kadınlara karşı tüm ayrımcılığın ortadan Kaldırılması Konvansiyonu hükümlerine, kadınların ilerlemesine yönelik Nairobi Stratejilerine uygun olarak kadınların ulusal toplum üretimindeki ücretsiz çalışmalarını içerecek ve değerlendirecek adımları atmak, (c) Konvansiyonun 18.maddesine göre imzalanan raporlarında,aile içi ücretsiz çalışmaların değerine ölçümüne ilişkin araştırma ve deneysel çalışmalar hakkında bilgi içermelidir 1/ Birleşmiş Milletler’in kadınlara yönelik başarılarının değerlendirilmesi ve gözden geçirilmesi dünya konferansı raporu: Eşitlik, gelişim,barış,Nairobi,15-26 Haziran 1985 (Birleşmiş Milletler Yayını,Satış no:E.85, IV.10) Bölüm I,kısım A. GENEL TAVSİYE NO.18 (10.oturum,1991) Özürlü Kadınlar Kadınlara Karşı Ayrımcılığa Karşı Komite, Kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerinin ortadan kaldırılmasına dair anlaşmanın özellikle 3. Maddesini gözönüne alarak, Taraf devletlerin 60'tan fazla periyodik raporunu dikkate alarak ve bunların çok nadir olarak sakat kadınlar hakkında bilgi sağladığını kabul ederek, Özel yaşam koşullarıyla bağlantılı olarak ayrımcılığı iki misli yaşayan sakat kadınların durumlarıyla ilgili, Kadınların ilerlemesine yönelik Nairobi Stratejilerinin,sakat kadınların kolay yaralanabilen bir grup olarak özel ilgi alanında kabul edildikleri 296 no'lu paragrafını anımsayarak, Özürlü Kişilerle ilgili Dünya Eylem Programına desteğini doğrulayarak (1982) , Taraf devletlere periyodik raporlarında sakat kadınlar, bunların özel durumlarıyla ilgili,eğitime,iş hayatına,sağlık hizmetlerine,sosyal güvenliğe sosyal ve kültürel tüm alanlara eşit katılımlarını sağlayacak önlemleri içeren bilgilere raporlarında yer vermeleri tavsiye edilmektedir. GENEL TAVSİYE NO:19 (11.oturum,1992) Kadınlara Yönelik Şiddet Arkaplan 1-Cinsiyete dayalı şiddet,kadınların erkeklerle eşit temelde hak ve özgürlüklerden yararlanma becerisini ciddi şekilde kısıtlayan bir ayrımcılık şeklidir 2-1989 yılında, komisyon,devletlere,değerlendirmek üzere sunulan raporların şiddet ve önlemler hakkında bilgi içermesi gerektiğini tavsiye etmiştir. 3-1991 yılındaki 10. Oturumda,11.oturum 6 maddenin ve kadın sömürüsü,cinsel suiistimal ve kadına karşı şiddet ile ilgili diğer maddeler üzerinde tartışma ve çalışmaya hasredilmesine karar verilmiştir .Bu konu,Genel Kurulun 18 Ekim 1990 tarihli 45/155 no'lu önergesi ile toplantıya çağırdığı 1993 yılı Dünya İnsan Hakları Konferansında belirlenmiştir. 4-Komite, taraf devletlerin hiçbirinin raporunun kadınlara karşı ayrımcılık,cinsiyete dayalı şiddet ve temel özgürlükler ve insan hakları ihlalleri arasındaki yakın bağlantıyı yeterince yansıtmadığı sonucuna varmıştır. 5-Komite,kongreye rapor sunumunda ve politikalarını gözden geçirmede cinsiyete dayalı şiddet ile ilgili olarak aşağıdaki komite yorumlarını göz önüne almalarını üye devletlere önermiştir. Genel Yorumlar 6-Kongre, 1.maddede kadınlara yönelik ayrımcılığı tanımlamaktadır. Ayrımcılık tanımı kadına kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı şiddeti kapsar. Bu fiziksel,zihinsel ve cinsel zarar ve acı çektiren bu tür eylemlerle tehdidi içermektedir. Cinsiyete dayalı şiddet,açıkça şiddetten söz etmediğine bakılmaksızın sözleşmenin özel hükümlerini ihlal edebilir. 7-İnsan hakları sözleşmesi, genel uluslararası hukuk bağlamında kadınların insan hak ve temel özgürlüklerinden yararlanılmasını etkisizleştiren ya da ihlal eden cinsiyete dayalı şiddet anlaşmanın 1.maddesi anlamında ayrımcılıktır. Bu haklar ve özgürlükler; a) Yaşam hakkı b) İşkenceye, zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı davranış veya cezalandırmaya maruz kalmama c) Ulusal ya da uluslararası silahlı çarpışma zamanında,insani normlara göre eşit korunma d) Kişi güvenliği ve özgürlüğü hakkı e) Yasalar önünde eşit korunma f) Aile içinde eşitlik g) Elde edilebilir en yüksek standartta fiziksel ve zihinsel sağlık h) Tam ve elverişli çalışma koşulları haklarını içermektedir. 8)Anlaşma, kamu otoritelerince gerçekleştirilen şiddete uygulanmaktadır. Bu tip şiddet eylemleri anlaşma ihlaline ek olarak,devletin uluslararası insan hakları hukuku ve diğer sözleşmeler kapsamındaki yükümlülüklerini de ihlal edebilir. 9) Bununla beraber anlaşma kapsamında ayrımcılığın hükümetler tarafından ya da onlar adına gerçekleştirilen eylemlerle sınırlandırılmadığı vurgulanmaktadır. Örn. 2(e) maddede anlaşma, taraf devletleri herhangi bir teşebbüs,organizasyon ya da birey tarafından kadınlara yöneltilen ayrımcılığı ortadan kaldıracak uygun tüm önlemleri almaya davet etmektedir. Genel uluslar arası hukuk ve insan hakları özel sözleşmeleri bağlamında devletler hak ihlallerini önleme ve şiddet hareketlerini soruşturma ve cezalandırmakta başarısızlığından ve tazminattan sorumlu olabilecektir. Anlaşmanın Belirli Maddelerine dair Yorumlar Madde 2 ve 3 10)Anlaşma,5 ve 16 maddelerdeki özel yükümlülüklere ilaveten ayrımcılığın tüm şekillerini ortadan kaldıracak geniş bir yükümlülük tesis etmektedir. Madde 2 (f), 5 ve 10 (c) 11)Kadına,erkeklere göre ikinci sınıf ya da kalıplaşmış role sahip olduğu gözüyle bakan geleneksel düşünce tarzı aile içi şiddet ve suiistimal, zoraki evlilik,kadın sünneti gibi zorlama ve şiddet içeren yaygın uygulamayı sürdürmektedir. Bu tip önyargı ve uygulamalar kadınların koruma ve kontrolünün bir şekli olarak cinsiyete dayalı şiddeti haklı göstermektedir. Kadınların fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne yönelik bu tip şiddet hareketleri kadınları insan hakları ve temel özgürlüklerine eşit katılım ve bilgiden yoksun bırakmaktadır. Bu yorum var olan ya da tehdit niteliğindeki şiddete işaret etmekteyken cinsiyete dayalı şiddet biçimlerinin temel sonuçları kadınların ikinci sınıf rolünü sürdürmesine ve politik alanda,eğitimde ve iş fırsatlarına düşük seviyede katılımını sürdürmektedir 12)Bu davranışlar pornografinin yayılmasına ve kadınların birey olmaktan çok seks objeleri gibi görülmelerine ticari sömürüsüne ve giderek cinsiyete dayalı şiddete katkıda bulunur. Madde:6 13) M:6 gereğince taraf devletlerin kadın ticaretinin ve kadınların sömürüsünün tüm şekillerini bastıracak önlemler almalarını gerektirmektedir. 14)Yoksulluk ve işsizlik kadın ticareti koşullarını arttırmaktadır. Bu ticaretin yerleşik şekillerine ilaveten cinsel sömürünün seks, turizmi, gelişmekte olan ülkelerdeki yerli iş gücünün gelişmiş ülkelerde çalışmak için. işe alınması, gelişmekte olan ülkelerden ve yabancı uluslardan kadınlarla anlaşmalı evlilikler gibi yeni şekilleri bulunmaktadır. Bu uygulamalar kadınların haklardan eşit yararlanması ve onların hakları ve saygınlığı ile bağdaşmamaktadır. Bu uygulamalar kadını suistimal etmekte ve ayrı bir şiddet tehlikesine maruz bırakmaktadır. 15)Yoksulluk ve işsizlik,genç kızlarla beraber birçok kadını da fahişeliğe zorlamaktadır. Yasadışı olabilen,statüleri marjinal olmaya eğilimli olan fahişeler özellikle şiddete maruz kalabilmektedirler. Tecavüz ve diğer şiddet biçimlerine karşı eşit yasal korumaya ihtiyaçları vardır. 16)Savaşlar, silahlı çatışmalar özel koruma ve ceza tedbirleri gerektiren kadın ticareti,cinsel şiddet ve yaygın fahişeliğe yol açmaktadır. Madde 11 17)Kadınlar işyerlerinde cinsel taciz gibi cinsiyete dayalı ayrı bir şiddete maruz kaldıklarında çalışma eşitliği ciddi olarak zarar görebilmektedir. 18)Cinsel taciz,fiziksel temas ve yakınlaşmalar gibi hoş olmayan cinsel nitelikli davranışlar,cinsel içerikli sözler, söz ve hareketlerle pornografi ve cinsel istek gösterisini içermektedir. Bu davranış onur kırıcı olabilmekte ve sağlık ve güvenlik sorunu yaratabilmektedir. Kadınların, karşı çıkmaları halinde işvereniyle ilişkisinde kendisi için dezavantaj olacağına inandıkları makul sebeplerin varlığı ayrımcılıktır. Madde 12 19) Taraf devletlerin 12 madde uyarınca sağlık güvencesine girişte eşitliği sağlamaları gerekmektedir. Kadınlara yönelik şiddet onların sağlığını ve yaşamını riske atmaktadır. 20)Bazı devletlerde kültür tarafından devam ettirilen geleneksel uygulamalar ve çocuk ve kadın sağlığına zarar veren gelenekler vardır. Bu uygulamalar, erkek çocuğun tercih edilmesi kadın sünneti, jenital sakatlık, hamile kadınlara besin sınırlamasını içermektedir. Madde 14 21)Kırsal bölgelerdeki kadınlar, birçok kırsal toplulukta devam eden ve kadını ikinci sınıf olarak gören geleneksel davranışlar nedeniyle cinsiyete dayalı şiddet riski altındadır. Kırsal toplumlardaki kızlar kasabalarda iş aramak için kırsal toplumdan ayrıldıklarında farklı bir şiddet riski ve cinsel sömürü altındadırlar. Madde 16 (Ve madde 5) 22)Zorunlu sterilizasyon ve çocuk düşürme kadının ruhsal ve fiziksel sağlığını ters yönde etkilemekte ve kadınların hangi sıklıkla ve kaç çocukları olacağına karar verme hakkını çiğnemektedir. 23)Aile içi şiddet kadınlara yönelik şiddetin en gizli şekillerinden biridir. Tüm toplumlarda yaygındır. Aile bağı içinde her yaştaki kadın tecavüz,dayak,cinsel saldırının diğer şekilleri geleneksel davranışlarla sürdürülen diğer şiddet tiplerine maruz kalmaktadır. Ekonomik özgürlükten yoksunluk birçok kadını şiddet içeren aile bağı içinde kalmaya zorlamaktadır. Bu tür şiddet kadınların sağlığını riske atmakta ve onların eşit oranda sosyal yaşama ve aile yaşamına katılma becerisini ihlal etmektedir. Özel Tavsiyeler Bu yorumlar ışığında Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi şunu tavsiye etmektedir. (a) Taraf devletler toplumsal cinsiyet temelli şiddetin bütün biçimlerinin –gerek kamu gerek özel kişi tarafından yapılmış fiiller- üstesinden gelmek için uygun ve etkin tedbirler almalıdır; (b) Taraf devletler aile içi şiddet ve taciz, tecavüz, cinsel saldırı ve diğer toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı yasaların tüm kadınlara etkin koruma sağlamasını ve bütünlük ve onurlarına saygıyı sağlamalıdır. Kurbanlar için uygun koruyucu ve destek hizmetleri sağlanmalıdır. Adli personel ve kanun uygulayıcılara ve diğer kamu çalışanlarına yönelik toplumsal cinsiyet duyarlılığı eğitiminin verilmesi Sözleşmenin etkin uygulanması için gereklidir; (c) Taraf devletler şiddetin derecesi, nedenleri ve etkileri ve şiddeti önlemek ve uğraşmaya yönelik tedbirlerin etkinliğiyle ilgili istatistik toplanması ve araştırmayı teşvik etmelidir; (d) Medyanın kadınlara saygı göstermesi ve saygıyı teşvik etmesi için etkin tedbirler alınmalıdır; (e) Taraf devletler raporlarında kadınlara yönelik şiddeti kalıcılaştıran yaklaşım, gelenek ve uygulamaların doğasını ve yaygınlığını ve ortaya çıkan şiddet biçimlerini tanımlamalıdır. Raporda şiddeti yenmek için aldıkları tedbirler ve bu tedbirlerin etkisi de yer almalıdır; (f) Bu yaklaşım ve uygulamaları yenmek için etkin önlemler alınmalıdır. Devletler kadın eşitliğini engelleyen önyargıların yok edilmesine yardımcı olacak eğitim ve kamu bilgi programları hazırlamalıdır; (g) Trafik ve cinsel sömürüyü yenmek için özel önleyici ve cezai tedbirler gereklidir; (h) Taraf devletler raporlarında tüm bu sorunları ve cezai tedbirler, fahişelik yapmış veya trafik edilmiş ve diğer cinsel sömürü biçimlerine maruz kalmış kadınları korumak için alınan koruyucu ve rehabilitasyon tedbirlerini de içeren tedbirleri açıklamalıdır; (i) Etkin şikayet prosedürleri ve giderimler –tazminat dahil- sağlanmalıdır; (j) Taraf devletler raporlarında cinsel baskıyla ilgili bilgi ve kadınları cinsel baskı ve çalıştıkları yerde diğer zor kullanma biçimlerinden korumak için alınan tedbirleri bildirmelidir; (k) Taraf devletler aile içi şiddet, tecavüz, cinsel saldırı ve diğer toplumsal cinsiyete dayalı şiddet biçimlerine maruz kalmış kurbanlar için sığınak, özel eğitimli sağlık çalışanları, rehabilitasyon ve danışma gibi hizmetler oluşturmalı veya varolanları desteklemelidir; (l) Taraf devletler bu tip uygulamaları yenmek için tedbirler almalı ve sağlık konularını rapor ederken Komite’nin kadın sünnetiyle ilgili tavsiyesini (tavsiye no. 14) dikkate almalıdır; (m) Taraf devletler, doğurganlık ve üremeyle ilgili zor kullanmayı önlemek için tedbirler alınmasını sağlamalı ve kadınların doğurganlık kontrolüyle ilgili uygun hizmetlerin olmaması nedeniyle yasadışı kürtaj gibi güvenli olmayan tıbbi uygulamalar arayışına girmeye zorlanmamasını sağlamalıdır; (n) Taraf devletler raporlarında bu sorunların büyüklüğünü belirtmeli ve alınan tedbirleri ve etkilerini açıklamalıdır; (o) Taraf devletler şiddet kurbanları için hizmetlerin kırsal kesim kadınlarının da ulaşabilmesini sağlamalı ve gerektiğinde izole topluluklara özel hizmetler sağlamalıdır; (p) Onları şiddetten korumak için alınacak tedbirler arasında eğitim ve iş olanakları ve ev içi hizmetlilerin çalışma koşullarının izlenmesi bulunmalıdır; (q) Taraf devletler raporlarında kırsal kesim kadınlarının karşı karşıya olduğu riskleri, maruz kaldıkları şiddet ve tacizin derecesi ve doğasını, destek ve diğer hizmetlere yönelik ihtiyaçlarını ve erişimlerini ve şiddeti yenmek için alınan tedbirlerin etkinliğini belirtmelidir; Devamı sonraki sayfadadır |
15-02-2006, 13:29 | #8 |
|
GENEL TAVSİYE 3.sayfa
(r) Aile içi şiddeti yenmek için alınacak tedbirler arasında şunlar yer almalıdır: (i) Gerektiğinde cezalandırma ve aile içi şiddet olaylarında sivil giderimler (ii) Kadın aile bireyinin öldürülmesi veya saldırıya uğraması durumunda namus savunmasının yasalardan çıkarılması (iii) Aile içi şiddet kurbanlarının güvenliği ve emniyetini sağlamak için sığınak, danışmanlık ve rahabilitasyon programları gibi hizmetler (iv) Aile içi şiddet suçluları için rehabilitasyon programları (v) Ensest veya cinsel tacizin meydana geldiği aileler için destek hizmetleri (s) Taraf devletler aile içi şiddet,cinsel taciz ve önleyici,cezalandırıcı ve iyileştirici tedbirlerin kapsamını rapor etmelidirler (t)Taraf devletler kadınların cinsel şiddete karşı etkin korunması için gerekli diğer önlemler arasında yasal tüm önlemleri almalıdır. (i) Aile içi tecavüz,cinsel saldırı,işyerindeki tacizleri içeren tüm şiddet biçimlerine karşı kadınları korumaya yönelik sivil çözümler ve cezai yaptırımları içeren etkili tedbirler (ii) Kadınların ve erkeklerin rolü ile ilgili tutumu değiştirecek eğitim programlarını ve halkı bilgilendirmeyi içeren koruyucu tedbirler. (iii) Barınma,danışma,rehabilitasyon ve şiddet tehlikesi altındaki ya da şiddet kurbanı olan kadınlar için destek hizmetleri içeren koruyucu tedbirler. (u) Taraf devletler cinsiyete dayalı şiddetin tüm biçimlerini rapor etmeli ve bu raporlar mağdur kadınlar üzerinde bu şiddetin etkileri ve her şiddet biçiminin tekrarlanma oranı hakkında ulaşılabilecek tüm bilgiyi içermelidir. (v)Taraf devletlerin raporları kadınlara yönelik şiddetin üstesinden gelmek üzere alınan koruyucu,önleyici yasal tedbirler ve bu tedbirlerin etkileri hakkında bilgi içermelidir. GENEL TAVSİYE NO. 20 (11. Oturum, 1992) Sözleşmeye Çekinceler 1. Komite, 4 no.lu Genel Tavsiye’nin 28.2 maddesine göre taraf Devletlerin, Sözleşmeye yönelik çekinceleri karar altına aldıkları dördüncü toplantıyı anımsatmaktadır. 2. Komite, 1993 tarihli Dünya İnsan Hakları Konferansı hazırlıklarıyla bağlantılı olarak taraf Devletlere şunları tavsiye etmiştir: (a) Sözleşmeye yönelik çekincelerin yasal etkisi ve geçerliliği sorununu, diğer insan hakları anlaşmalarına konulan çekinceler çerçevesinde ortaya çıkarmak; (b) Bütün insan hakları anlaşmalarının yerine getirilmesini desteklemek amacıyla bu gibi çekincelerin yeniden düşünülmesi/muhakeme edilmesi; (c) Diğer insan hakları anlaşmalarıyla karşılaştırmalı olarak, Sözleşmeye konulan çekinceleri ortaya çıkaran bir prosedürü dikkate alınması. GENEL TAVSİYE NO 21 (13. Oturum, 1994) Evlilik ve Aile İlişkilerinde Eşitlik 1. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine dair Sözleşme (Ek 34/180 sayılı Genel Kurul kararı), aile ve toplum içinde erkek ve kadının insan hakları açısından eşit olduğunu onaylamaktadır. 2. Ayrıca diğer sözleşme ve deklarasyonlar da, kadının aile içindeki durumuna ve statüsüne büyük bir önem vermektedir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ([III] 217/A sayılı Genel Kurul kararı), Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Anlaşması (ek, [XXI], 2200 A sayılı karar), Evli Kadınların Vatandaşlığına dair Sözleşme (ek, [XI], 1040 sayılı karar), Evliliğe Rıza, Evlilik için Asgari Yaş ve Evliliğin Tesciline dair Sözleşme (ek [XVII] 1763 A sayılı karar), ve sonraki Tavsiye ([XX] 2018 sayılı karar) ve Nairobi Kadının İlerlemesine dair Planlama Stratejileri 3. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine dair Sözleşme, yukarıda anılı sözleşme ve bildirgelerde de düzenlenen, kadınların devrolunamaz haklarını yeniden dile getirmektedir. Fakat bu Sözleşme, kadının temel haklarının uygulamasının kısıtlanmasında kendisinin bu rolün anlamlı bir parçası olması; kadın ve erkek davranış biçimi; mantık çerçevesinde gelişen gelenek ve kültürün öneminin tanınması yolunda daha ileri bir adım atmaktadır. Arka plan 4. Genel Kurulun 44/82 sayılı kararıyla 1994 yılı, Uluslararası Aile Yılı olarak kabul edilmiştir. Ulusal kutlamaları cesaretlendirmek ve desteklemek gibi işlemlerin yanı sıra Komite, aile içinde kadınların temel haklarına uygun olarak, anlamlı bir baskı oluşturma fırsatını elde etmeyi dilemektedir. 5. Uluslararası Aile Yılı’nın seçiminde dikkat çekici nokta şudur; Komite, aile içinde kadının statüsüne değgin Sözleşmenin özel anlam taşıyan üç maddesinin analiz edilmesi dilemektedir: Madde 9 1. Taraf Devletler, vatandaşlığın kazanılmasında, değiştirilmesinde veya korunmasında kadın ve erkeğe ile eşit haklar tanıyacaklardır. Özellikle, kadının bir yabancıyla evlenmesi ya da evlilik sırasında kocanın vatandaşlığını değiştirmesinin, kadının da otomatik olarak vatandaşlığı değiştirmesine, vatansız kalmasına ya da kocanın vatandaşlığına geçmek için zorlanmamasını sağlayacaklardır. 2. Taraf Devletler, çocukların vatandaşlığı konusunda kadın ve erkeğe eşit haklar sağlayacaklardır. Yorum 6. Vatandaşlık, topluma tam katılım için kritik bir noktadır. Genel olarak Devletler, ülkelerinde doğan herkese vatandaşlık verirler. Ayrıca, kişiye vatansızlık gibi insancıl nedenlerle vatandaşlık tanınabilir ya da bir anlaşma sonucu vatandaşlık kazanılabilir. Doğumla veya sonradan kazanılmış vatandaşlık statüsünden yoksun olan kadınlar, oy verme veya kamu hizmetlerinde görev alma hakkından yoksun bırakılmaktadır. Söz konusu kadınların kamu olanaklarından yararlanması ve ikamet yeri seçme hakkı da engellenebilmektedir. Yetişkin kadınlar vatandaşlığı değiştirebilme hakkına sahip olmalıdırlar. Kadınların vatandaşlığı, koca ya da babanın vatandaşlığını değiştirmesi ya da evlilik veyahut evliliğin sona ermesi gibi nedenlerle keyfiliğe bağlı olmamalıdır. Madde 15 1. Taraf Devletler, yasa önünde kadın ve erkeğe eşit haklar tanıyacaklardır. 2. Taraf Devletler, medeni haklar temelinde kadınlara erkeklerinkine benzer hukuki ehliyet ve bu ehliyeti kullanmak için eşit fırsatlar tanıyacaklardır. Özellikle, kadınlara sözleşme yapma ve mülk idaresinde eşit haklar verecek ve mahkemelerde davanın her aşamasında eşit muamele edeceklerdir. 3. Taraf Devletler, kadınların hukuki ehliyetlerini kısıtlamaya yönelik hukuki sonuç doğuran her çeşit sözleşme ve benzeri özel işlemlerin tamamının geçersiz olduğunu kabul ederler. 4. Taraf Devletler, kadın ve erkeğe hukuki olarak ikametgâh seçme ve nakletmede eşit yasal hak tanıyacaklardır. Yorum 7. Kadın, bir sözleşmenin unsurlarından biri ya da mali kredi sahibi olamadığında veya bu işlemleri sadece kocası ya da bir erkek akrabasının rızası ya da kefaletiyle yapabildiğinde, yasal özerkliğini kullanması engellenmiş demektir. Böylesi bir kısıtlama, kadının malın tek sahibi olmasını engeller ve benzeri diğer sözleşmelerin unsuru olmasına ya da kendi işinin yasal sahibi olmasına olanak tanımaz. 8. Bazı ülkelerde kadının dava açma ya da hukuki danışmanlık alma ya da mahkemelerden tazminat isteme hakları kısıtlanmıştır. Diğer bazı ülkelerdeyse, kadının bir tanık olarak konumu ya da tanıklığına verilen önem bir erkeğe göre daha az saygı görmektedir. Böylesi yasa ve gelenekler kadının haklarını etkili bir şekilde kullanmasını ya da malın eşit paylaşım hakkını elinde tutmasını sınırlar ve toplumun değerli, sorumluluk sahibi ve bağımsız bir üyesi olma hakkını azaltır. Ülkeler kadının medeni haklarını yasayla sınırladığı ya da kişiler ve kurumlar aynı şeyi yaptığında, kadının erkekle eşit haklara sahip olmasını engeller, bağımsızlığını ve kendini gerçekleştirme yeteneğini kısıtlar. 9. İkametgâh, yukarıda anılan ülkelerin gelenek hukukunda bulunan soyut bir kavramdır. Burada kastedilen, kişinin ikamet etme ve yargı yetkisini kabul ettiği ülkedir. Çocuğa, esas olarak ebeveyni sayesinde ikamet verilmektedir; Yetişkinlik çağında ise ikametgâh, kişinin normal olarak yaşadığı ya da sürekli olarak yaşamak istediği yeri gösterir. Taraf Devletlerin inceleme raporları da şunu göstermektedir; bir kadının ikametgâhını seçmesine yasa tarafından her zaman izin verilmeyecektir. İkametgâh, aynı vatandaşlıkta olduğu gibi, yetişkin bir kadının evlilik durumuna bağlı olmaksızın kendi isteğiyle değiştirilebilir olmalıdır. Kadının ikametgâhını seçme hakkı üzerine getirilen her türlü sınırlama, -benzer şekilde erkeklere de uygulandığı gibi- kadının yaşadığı ülkedeki mahkemelere başvuru hakkını sınırlandırabilir ya da özgürce bir ülkeye giriş çıkışına engel olabilir. 10. Başka bir ülkede yaşayan ya da çalışan göçmen kadınların –erkeklerde olduğu gibi- eşlerini, çocuklarını ve partnerlerini yanlarına alma haklarına izin verilmelidir. Madde 16 1. Taraf Devletler, evlilik ve aile ilişkileri konusunda kadınlara karşı ayırımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın erkek eşitliği ilkesine dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: a- Evlenmede erkeklerle eşit hak, b- Özgür olarak eş seçme, serbest ve tam rıza ile evlenme hakkı, c- Evlilik süresince ve evliliğin son bulmasında aynı hak ve sorumluluklar, d- Medeni durumlarına bakılmaksızın, çocuklarla ilgili konularda ana ve babanın eşit hak ve sorumlulukları tanınacak, ancak her durumda çocukların menfaatleri en ön planda gözetilecektir. e- Çocuk sayısına ve çocukların ne zaman dünyaya geleceklerine serbestçe ve sorumlulukla karar vermede ve bu hakları kullanabilmeleri için bilgi, eğitim ve diğer vasıtalardan yararlanmada eşit haklar, f- Her durumda çocukların çıkarı en üst düzeyde tutularak ulusal yasalarda mevcut veli, vasi, kayyım olma ve evlat edinme veya benzeri müesseselerde eşit hak ve sorumluluklar, g- Aile adı, meslek ve iş seçimi dahil karı ve koca için eşit kişisel haklar, h- Ücret karşılığı olmaksızın veya bir bedel karşılığında malın mülkiyeti, iktisabı, işletmesi, yönetilmesi, yararlanılması ve elden çıkarılmasında eşlere de eşit haklar, 2. Çocuğun erken yaşta nişanlanması veya evlenmesinin hiçbir kanuni etkisi olmayacak ve evlenme asgari yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmi olarak kaydının zorunlu olması için yasama dahil gerekli tüm önlemler alınacaktır. Yorum Kamusal ve Özel Yaşam 11. İnsanın tarihsel olarak kamusal alanda ve özel yaşamdaki çalışmaları farklı şekillerde gözlemlenmiş ve buna uygun düzenleme yapılmıştır. Bütün toplumlarda özel ve yerel yaşamda geleneksel rollerini yerine getirmiş kadınların bu çalışmalarına uzun zaman ikincil çalışma muamelesi yapılmıştır. 12. Sözü edilen kadın çalışmalarının, toplumsal yaşamın sürdürülmesinde paha biçilmez yararı olması nedeniyle farklı ve ayrımcı yasalara ya da geleneklere başvurulmasının hiçbir koşulda haklılığı yoktur. Taraf Devletlerin raporları, halen bazı ülkelerde hukuksal eşitliğin olmadığını göstermektedir. Dolayısıyla kadınlar, kaynakların kullanımında ve, evlilik ve toplumsal yaşamda eşitlik statüsünden yoksun bırakılmaktadır. Hukuksal eşitliğin var olduğu durumlarda bile, tüm toplumlar ikincil olarak değerlendirilen farklı rolleri kadınlara uygun görmektedir. Sonuç olarak, Sözleşmenin 24., 2., 5. maddelerinde ve özellikle 16. madde de yer alan adalet ve eşitlik prensipleri ihlal edilmektedir. Çeşitli aile biçimleri 13. Aile kavramı ve biçimi devletten devlete, hatta aynı devlet içindeki dinler arasında bile değişmektedir. Aile hangi biçimde şekillenirse şekillensin ve söz konusu ülkedeki yasal sistem, din, gelenek ve töre ne olursa olsun, hukuksal alanda ve özel yaşamda aile içinde kadınlara davranış, Sözleşmenin 2. maddesinin gerektirdiği gibi bütün insanlara tanınan eşitlik prensipleriyle uyumlu olmalıdır. Çok eşli evlilikler 14. Taraf Devletlerin raporları çok eşliliğin halen birçok ülkede uygulandığını göstermektedir. Çok eşli evlilikler, kadının erkekle eşit olma hakkını ihlal ettiğinden kadın ve ona bağımlı olanlar (çocuklar gibi, ç.n) için ciddi duygusal ve maddi sonuçlara neden olabilir. Bu tür evlilikler cesaretlendirilmemeli ve yasaklanmalıdır. Komite, endişeyle şunu belirtmektedir: Anayasaları eşit hakları garanti eden bazı taraf Devletler, özel hukuka ya da geleneksel hukuka uygun olarak çok eşli evliliklere izin vermektedirler. Çünkü bu, kadınların anayasal haklarını ihlal etmekte ve Sözleşmenin 5. maddesinin (a) hükmüne aykırılık oluşturmaktadır. Madde 16/1 (a) ve (b) 15. Ulusal anayasalar ve yasalar Sözleşmeyle, gelenekle, töreyle uyum içinde olsa bile, gerçek yaşamda bu hukuk kaynaklarını uygulamasındaki başarısızlık Sözleşmenin ihlali anlamında olduğunu birçok ülke dile getirmektedir. 16. Kadının özgürce eş seçme ve evlilik yaşamına başlama hakkı, onun yaşamı, onuru ve bir insan olarak eşitliği bağlamında merkezi bir önem taşımaktadır. Taraf Devletlerin raporlarının incelenmesi şunu ortaya koymaktadır: Bazı ülkeler, gelenek, dinsel inanç ya da etnik köken temelinde zoraki evliliklere ya da yeniden evlenmelere izin vermektedir. Diğer devletler para karşılığında kadının evlenmesine izin vermekte ve kadının yoksulluğu onları ekonomik güvence amacıyla yabancılarla evliliğe zorlamaktadır. Kadının evlenip evlenmeyeceği, ne zaman ya devamı sonraki sayafadadır. |
15-02-2006, 13:32 | #9 |
|
GENEL TAVSİYE 4.sayfa
da kiminle evleneceği konularındaki seçim hakkı hukuksal düzlemde korunmalı ve yasalar uygulanmalıdır. Örneğin, hukuksal düzenlemede evlilik, kadının yaşına ya da partneriyle olan kan bağına dayanan makul sınırlamalara bağlı tutulabilir. Madde 16/1 (c) 17. Taraf Devletlerin raporlarının incelenmesi şunu göstermektedir: Pek çok ülke, yasal sistemleri içinde evli çiftlerin haklarını ve sorumluluklarını düzenlemektedir. Bunu, Sözleşme prensipleriyle uyumlu olmaktan ziyade, gelenek hukukunun ilkelerine, dini ya da teamüle başvurarak yerine getirirler. Yasalardaki ve uygulamadaki bu çeşitlilik, kadınlar için geniş kapsamlı sonuçlar doğurmaktadır. Aynı şekilde, evlilik içinde sorumluluk ve eşit statüye sahip olma haklarını engellemektedir. Böylesi sınırlamalar sıklıkla kocanın ailenin reisi statüsüne sahip olması ve ana karar verici kişi olmasıyla sonuçlanır. Dolayısıyla Sözleşmenin hükümlerini ihlal eder. 18. Ayrıca, genel olarak fiili bir birlikteliğe hiçbir koşulda yasal koruma verilmez. Böyle bir ilişki içinde bulunan kadınlar, erkeklerle hem aile hayatı içinde hem de yasa tarafından korunan gelirlerin ve mal varlığının paylaşılmasında eşit statüye sahip olmalıdır. Bu kadınlar, aile üyelerinin ya da çocukların bakımında ve yetiştirilmesinde erkeklerle eşit haklara sahip olmalı ve sorumlulukları paylaşmalıdır. Madde 16/1 (d) ve (f) 19. Beşinci maddenin (b) fıkrasında belirtildiği gibi, çoğu ülke çocukların bakımı ve korunmasında ebeveynlerin sorumluluk paylaşımını kabul etmektedir. “Çocukların menfaatlerini en fazla göz önüne almak” prensibi Çocuk Hakları Sözleşmesine dahil edilmiştir (Genel Kurul kararı, 44-25, ek), şu anda bu prensibin evrensel olarak kabul edildiği görülmektedir. Buna karşın uygulamada bazı devletler, özellikle ebeveynler evli değilse, eşit statü verilmesi prensibini kabul etmemektedir. Bu tür birlikteliklerden doğan çocuklar, evlilik birliği içinde doğan çocukların sahip oldukları haklara her zaman sahip olamazlar. Boşanmış annelerin durumunda ya da anne babanın ayrı yaşadığı pek çok birliktelikte baba, çocuğun korunması ve bakımı sorumluluğunu paylaşmaz. 20. Sözleşmenin dile getirdiği haklar ve sorumlulukların paylaşımı yasal olarak uygulanmalıdır ve evlât edinme, vekâlet, velayet ve vesayet gibi yasal kurumlar oluşturulmalıdır. Taraf Devletler iç hukuklarında, anne babanın çocukla birlikte yaşayıp yaşamadığına ve medeni durumlarına bakmaksızın, her ikisine de eşit haklar tanımalı ve sorumlulukların paylaşımını sağlamalıdır. Madde 16/1 (e) 21. Çocukların doğumu ve yetiştirilmesi, eğitim, iş hakları ve kişisel gelişimleri gibi diğer çalışmalar kadınların sorumluluğundadır. Bu sorumluluklar kadına ayrıca haksız ve ağır bir iş yüklemektedir. Çocukların sayısı ve dünyaya getirme zamanı da kadının yaşamında benzer bir etki yaratır ve ayrıca kendi fiziksel ve ruhsal sağlığı gibi çocuklarının sağlığını da etkiler. Bu nedenlerle çocukların sayısına ve dünyaya gelme zamanlarına karar vermede kadın hak sahibi olmalıdır. 22. Bazı raporlar, kadınlar için ciddi sonuçları olan zorunlu uygulamaları ortaya koymaktadır, ki bunlar; zoraki hamilelikler, düşükler ve kısırlaştırmadır. Çocuk sahibi olma ya da olmama kararı, tercihen eş ya da partnerle ortaklaşa alınmalıdır; yine de bu karar yetisi hükümet, partner, ebeveyn ya da eş tarafından sınırlandırılmamalıdır. Ayrıca bu karar, gebeliği önleyici yöntemler hakkında güvenilir bilgi sahibi olduktan sonra alınmalıdır. Kadınlar, gebeliği önleyici yöntemler ve kullanımları hakkında mutlaka bilgilendirilmeli ve Sözleşmenin 10. maddesinde belirtildiği gibi aile planlaması hizmetleri ve cinsellik konusundaki bilgi almaları garantilenmelidir. 23. Ailenin tüm üyelerinin refahı ve gelişme, sağlık, verimliliğin gönüllü düzeni için serbest, geçerli uygun ölçülerin varlığı genel bir kabuldür. Ayrıca böylesi hizmetler, toplum nüfusunun sağlığını ve genel yaşam kalitesini geliştirmekte; nüfus artışının gönüllü düzenine ve çevre korumasına yardım etmekte; onaylanabilir bir ekonomik ve sosyal gelişmeyi getirmektedir. Madde 16/1 (g) 24. Her üyenin kendi görevini yerine getirdiği ve adil, eşit ilkeler temelinde oluşturulan aile, sağlam bir ailedir. Bundan dolayı ve Sözleşmenin 11. maddesinin (a) ve (c) bentlerinin de gösterdiği gibi, ailenin her bireyi (kadın ve erkek kast ediliyor, ç.n) bir meslek ve isteklerine, özelliklerine, yeteneklerine en uygun işi seçme hakkına sahip olmalıdır. Ayrıca, kadın ve erkek kendi adını seçme hakkına sahip olmalı, bu suretle toplumun diğer üyelerinden bir kişi olarak ayrılmalı ve toplum içinde kimliğini ve bireyselliğini korumalıdır. Kadın evliliği süresince ya da evlilik sona erdiğinde yasal ya da geleneksel olarak adını değiştirmeye zorlanmamalı ve bu haklardan yoksun bırakılmamalıdır. Madde 16/1 (h) 25. Bu maddeyle sağlanan haklar; Kendi mülkünü yönetme ve sözleşmelerin asli unsuru olarak karar verme hakkı konusunda kadınlara eşit haklar veren Devletlere yükümlülük getiren 15. maddeyi tamamlayıcı olup, birbiriyle örtüşmektedir. 26. Sözleşmenin 15/1 maddesi, kadınların yasa önünde erkeklerle eşit olduğunu garanti etmektedir. Bu eşitliğin anlamı; Kadının ekonomik bağımsızlık hakkı temelinde sahip olduğu mal üzerinde tasarruf, yönetme ve işletme hakkına sahip olması demektir. Bazı ülkelerde, kadının kendi yeteneğiyle hayatını kazanabilmesi, uygun bir ev, kendisinin ve ailesinin beslenmesini sağlaması oldukça vahim bir durum gösterebilmektedir. 27. Tarımsal reform programının uygulandığı ya da arazinin farklı etnik gruplar arasında yeniden paylaştırıldığı ülkelerde, kadının erkekle eşit statüde mal paylaşımı hakkının medeni durumuna bağlandığı dikkatle gözlenmiştir. 28. Çoğu ülkede boşanmış ya da bekâr kadın nüfusu anlamlı bir sayıya sahiptir ve birçoğu ailesinin geçimini tek başına üstlenmiştir. Mal paylaşımındaki ayrımcılık nedeniyle, erkek elinde olanlarla ailesini geçindirme sorumluluğunu tek başına yüklenmiştir; onun bu sorumluluğunu layıkıyla yerine getirebileceğini ummak, açıkça gerçeklikle bağdaşmaz. Sonuç olarak; bazı hukuk sistemleri ya da gelenekler, evlilik sona erdiğinde ya da bir akraba öldüğünde ya da fiili akrabalık ilişkileri nedeniyle mal paylaşımında erkeğe olağanüstü büyük bir hak tanımaktadır. Bu olağanüstü ayrımcılık, uygulamada kadının kocasından boşanabilme yeteneği, kendisini ve ailesini geçimini sağlaması; bağımsız bir kişi olarak vakur bir yaşam sürmesinde ciddi bir etki oluşturabilecektir. 29. Bütün bu haklar, kadının medeni durumuna bakılmaksızın garanti edilmelidir. Evliliğe ait mallar 30. Kadının, evli olduğu sürece ya da fiili akrabalık ve evlilik ya da akrabalık ilişkileri sona erdiğinde, mülkiyetin eşit olarak paylaşılması ve kendi adına bir mala sahip olma hakkının kabul edilmediği ülkeler vardır. Çoğu ülke bu hakkı tanımaktadır fakat, kadının bu hakkı pratik olarak kullanabilme yeteneği, yasal ya da geleneksel olarak kısıtlanabilmektedir. 31. Tüm bu yasal haklar kadının kazanılmış hakları olduğunda ve onları mahkeme önünde ileri sürdüğünde bile, kadın kendi adına bir mala ya evliliği süresince sahip olabilmekte ya da boşandığında mallarının yönetimi erkeğe ait olmaktadır. Mal ortaklığı rejiminin olduğu bu Devletlerde, tarafların evliliği süresince mal edinme ya da malın akrabalara satılması ya da malın başka şekilde tasarrufu konusunda kadına danışılması yasal bir koşul değildir. 32. Evlilik mallarının ayrıldığı bazı ülkelerde, evlilik boyunca kazanılmış mallar için mali edimlerin yerine getirilmesine çok büyük önem verilmiş, çocukların yetiştirilmesi, yaşlı akrabaların bakımı ve ev işlerinin değeri ise küçültülmüştür. Kadın tarafından doğal olarak yapılan bu gibi işler mali değer taşımazken, koca malvarlığını büyütmeye ve para kazanmaya muktedirdir. Mali ya da değil, tüm bu edimler aynı itibara sahip olmalıdır. 33. Çoğu ülkede, fiili akrabalık süresinde edinilmiş mallar, yasa önünde evlilik süresince kazanılmış mallar ile aynı temelde muamele görmemektedir. Eğer, akrabalık sona erdiyse, kadın partnerinden önemli şekilde daha düşük pay almaktadır. Çocuklu ya da değil, evli ya da değil kadına karşı ayrımcılık yaratan bu mülkiyet yasaları iptal edilmeli ve geleneklerden vazgeçilmelidir. Miras 34. 884 sayılı Ekonomik ve Sosyal Konsey kararı ve Sözleşme tarafından da belirtildiği gibi, taraf Devletlerin raporları, kadınların statüsünü etkilemeleri nedeniyle miras hukukuyla ilgili yasal ya da geleneksel hükümlere dair yorumlar içermelidir. Konsey bu kararında Devletlere, bir miras bırakanla aynı akrabalık derecesine sahip olan kadın ve erkeğin, eşit zümre ve mirasta eşit paylaşım hakkının sağlanması konusunda tavsiyede bulunmuştur. Bu hüküm genel olarak uygulamaya geçirilmemiştir. 35. Miras ve mülkiyet hakkındaki mevzuat ve uygulamanın kadınlara karşı ciddi ayrımcılıkla sonuçlandığın pek çok ülke bulunmaktadır. Eşit olmayan bu muamelenin sonucu olarak kadın, kocasının ya da babasının ölümü üzerine terekeden dul bir erkeğin ya da oğulların aldığı paydan daha az pay alabilir. Bazı durumlarda, kadına sınırlı ve kontrollü haklar verilmekte ve kadınlar miras bırakanın terekesinden yalnızca irat (gelir) almaktadır. Çoğu zaman dul kadın için mirasçılık hakkı, evlilik sırasında edinilmiş malvarlığına eşit olarak sahip olma prensiplerini yansıtmaz. Bu tür hükümler, Sözleşmeyi ihlal etmekte olup, ortadan kaldırılması gerekmektedir. Madde 16/2 36. 14–25 Haziran 1993 tarihinde Viyana’da düzenlenen Dünya İnsan Hakları Konferansında kabul edilen Viyana Deklarasyonu ve Eylem Planı 1’de Devletlere, kız çocuklarına karşı olup, zarar veren ayrımcı uygulamaların ve geleneklerin kaldırılması ve mevcut yasal düzenlemelerin değiştirilmesi salık verilmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesi hükümleri ve Sözleşmenin 16/2 maddesi, ergin olmayan kişilerin evliliğine taraf Devletler tarafından izin verilmesini ya da evliliğin geçerli kılınmasını engeller. Çocuk Hakları Sözleşmesine göre; “Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan yasaya göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” Bu tanımlamayı ve Viyana Deklarasyonu hükümlerini de göz önüne alan Komite, kadın ve erkek için en az evlilik yaşının 18 olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Kadın ve erkek evlendiği zaman önemli sorumluluklar alır, bu nedenle tarafların tam olgunluğa ve fiil ehliyetine ulaşmadan evlenmelerine izin verilmemelidir. Dünya Sağlık Örgütüne göre, reşit olmayanlar özellikle kızlar, evlenip çocuk sahibi olduklarında sağlık durumları olumsuz olarak etkilenmekte ve eğitimleri engellenmektedir. Sonuçta, ekonomik bağımsızlıkları da kısıtlanmaktadır. 37. Bu sadece kadınları kişisel olarak etkilememekte; ayrıca yeteneklerini, bağımsızlıklarını ve işe girişlerini sınırlamakta, ailelerini ve toplumu zararlı şekilde etkilemektedir. 38. Bazı ülkeler, evlilik yaşı için farklı yasal koşullar öngörmektedir. Böylesi hükümler, entelektüel gelişim bağlamında kadınların erkeklerden farklı bir orana sahip olduğuna ya da evlilik sırasındaki fiziksel ve entelektüel gelişim düzeyinin önemsiz olduğuna değgin hatalı bir düşünceye götürmektedir. Dolayısıyla bu hükümler ortadan kaldırılmalıdır. Diğer ülkelerde kızların nişanlanması ya da bu konuda ailenin onların adına hareket etmesine izin verilmektedir. Böylesi önlemler sadece Sözleşmeyi değil, aynı zamanda kadının özgürce kendi partnerini seçme hakkını da ihlal etmektedir. 39. Taraf Devletlerin evliliğin yasa ya da gelenek ya da dini hukukuna göre yapılıp yapılmadığına bakmaksızın kaydetmesi gerekmektedir. Devlet bu şekilde Sözleşmeyle uygunluğu, taraflar arasındaki eşitliği, en az evlenme yaşını, iki ya da çok eşliliğin yasaklanmasını ve çocuk haklarının korunmasını sağlayabilir. Tavsiyeler Kadınlara yönelik şiddet 40. Komite, kadınların aile içindeki yerini göz önüne alarak şunu vurgulamak ister; Kadına karşı şiddet konusunda 19 numaralı Genel Tavsiye hükümleri (onbirinci oturum ), kadının erkekle eşit temelde özgürlük ve haklardan yararlanma yetisi için çok büyük öneme sahiptir. Taraf Devletler bu genel tavsiyeye uygun olarak, kamusal alanda ve özel yaşamda kadının birey olarak hak ve özgürlüklerini engelleyen cinsiyet temelli şiddete maruz kalmamalarını sağlamalıdır. Çekinceler 41. Komite, dikkatle şunu belirtmektedir: 16. maddeye kısmî ya da bütünsel olarak çekince koyan çok sayıda ülke, özellikle 2. maddeye değgin bir çekince de koyduğu zaman; Sözleşmeye uygunluk ile ülkenin politik, ekonomik statüsüne ya da dini ya da kültürel temele dayanan aile kavramının çatışmasına neden olabilir. 42. Ataerkil aile yapısına sahip bu ülkelerin çoğu, aile içindeki en iyi konumun baba, koca ya erkek çocuğuna ait olduğu inanışına sahiptir. Köktenci ya da diğer aşırı düşüncelere sahip ya da ekonomik sıkıntı içinde bulunan bazı ülkelerde, kadının aile içindeki yerinin net bir şekilde kötüye gidişini gösteren eski gelenek ve değerlere dönüş cesaretlendirilmektedir. Toplumun genel sağlığı için cinsiyet ayrımının güdülmediği, tüm yetişkinlerin toplumda eşitlikle yerini aldığı ve ekonomik gelişimin modern toplum olmakla bağlantılı olduğunun kabul edildiği diğer ülkelerde, bu tabular ve aşırı ya da gerici düşünceler giderek daha az desteklenmektedir. 43. Komite, Sözleşmenin 2., 3., ve özellikle 24. maddesiyle bağlantılı olarak, kadının evde eşitsizliğine değgin düşüncelerin kararlı şekilde ortadan kaldırılması için taraf Devletlerin aşama aşama ilerleme kaydetmelerini istemektedir. Her ülke, Sözleşmenin özellikle 9., 15. ve 16. maddelerine koyduğu çekinceleri geri çekmelidir. 44. Taraf Devletler, gelenek ya da özel hukuk ya da dini inanç ya da yasalar tarafından onaylanmış kadın ve erkek eşitsizliğine ilişkin düşünceleri kararlılıkla desteklememelidir. Ayrıca çekinceler konusunda da ilerleme kaydedilmeli, özellikle 16. maddeye konulan çekince geri alınmalıdır. 45. İlk rapor ve onu takip eden dönemsel raporların incelenmesi temelinde Komite şunu not etmiştir: Çekince koymaksızın Sözleşmeyi kabul eden ya da onaylayan bazı taraf Devletlerin özellikle aileyle ilgili olan yasaları gerçek anlamda Sözleşme hükümlerine uygun değildir. 46. Bu Devletlerin yasaları, sosyo-kültürel önyargılar, gelenekler ve normatif kurallar temelinde halâ kadınlara karşı ayrımcılık içeren bazı yöntemleri barındırmaktadır. Bu devletlerin özel durumlarından dolayı, bu maddeler temelinde kadının konumunun anlaşılması (taraf devlet içindeki ç.n) ve değeri konusunda Komite için zorluk yaratmaktadır. 47. Komite, Sözleşmenin özellikle 1. ve 2. maddesi temelinde taraf Devletlerin gerekli uğraşı göstermesini, hukuki uyuşmazlıklara bağlantılı olarak var olan durumu incelemesini ve halen iç hukuklarında kadınlara karşı ayrımcılık içeren hükümler nedeniyle gerekli önlemleri almasını dilemektedir. Raporlar 48. Halihazırdaki genel tavsiyedeki yorumların yardımıyla, taraf Devletler kendileri açısından: (a) Sözleşmeye, özellikle 16. maddeye koydukları çekincelerin ortadan kaldırılması sürecinde ülkelerinin ulaştığı düzeyi belirtmelidirler; (b) Hukuklarının 9., 15. ve 16. maddede belirtilen prensiplerle uyumlu olup olmadığını ve Sözleşmeyle uyumun yasa, gelenek, özel hukuk ya da dini inançtan dolayı mı engellediğini ortaya koymalıdırlar. Yasama 49. Taraf Devletler, Sözleşmeye uyumun zorunlu olduğu alanlarda, özellikle 9., 15. ve 16. maddeyle uyumun sağlanması amacıya, yasa çıkarmalılar ve bu yasaları uygulamalılardır. Sözleşmeye uyumun desteklenmesi 50. Taraf Devletler genel tavsiyedeki yorumların yardımıyla ve Sözleşmenin 2., 3. ve 24. maddelerinin gerektirdiği gibi; Özellikle din, kişi ve gelenek hukukunun bu prensiplerle çatıştığı alanlarda, Sözleşmeyle uyumun tam olarak sağlanması amacına yönelik önlemler almalıdır. Devamı sonraki sayfadadır. |
15-02-2006, 13:34 | #10 |
|
GENEL TAVSİYE 5.sayfa
GENEL TAVSİYE NO 22 (14. Oturum, 1995) Sözleşmenin 10. Maddesinin Değiştirilmesi Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesi Komitesi, Kadınlara karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine taraf Devletlerin, Genel Kurulun ricası üzerine, Sözleşmenin 20. maddesinde değişiklik yapılmasının görüşmek amacıyla 1995 yılı boyunca toplanacaklarını belirterek, Taraf Devletlerin raporlarında göz önüne alınan, istenmeyen fazla iş yükünün önlenmesi ve Genel Kurulun çalışmalarının etkinliğinin sağlanması amacıyla onuncu oturumda alınan kararı anımsatarak, Bu Sözleşmenin çok sayıda devlet tarafından onaylanan uluslararası insan hakları mekanizmalarından biri olduğunu anımsatarak, Sözleşme maddelerinin, Devlet ve toplumsal yaşamın tüm alanlarında ve kadının günlük yaşamının bütün aşamalarındaki temel insan haklarını işaret ettiğine dikkat çekerek, Ek I’de yansıtıldığı gibi, artan sayıdaki onaylamaların sonucu olarak, Komitenin iş yükünden ve buna ek olarak ele alınmayı bekleyen raporların çokluğundan endişe ederek, Taraf Devletlerin raporlarının sunumuyla, ele alınmaları arasında geçen uzun zaman nedeniyle, söz konusu raporların güncellenmesi için taraf Devletlerin ek bilgisine gereksinim duyulmasından ayrıca endişe ederek, Kadınlara karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, toplantıları kendi Sözleşmesi tarafından sınırlandırılan tek insan hakları sözleşmesi organıdır. Ek II’de yansıtıldığı gibi Komitenin ayrıca, tüm insan hakları sözleşmesi organlarına göre, en kısa toplantı süresine sahip olduğu akılda tutularak, Sözleşme tarafından oturumların süresi üzerine getirilen sınırlamaların, Komitenin faaliyetlerinin etkinlikle yerine getirilmesinde çok ciddi sorun oluşturduğunu belirterek, 1. Genel Kurulun özel bir sınırlama kararı vermesi hariç; Taraf Devletlerin, Komitenin Sözleşmeyle belirlenen görevini etkinlikle yerine getirmesini sağlayacak ve yıllık toplantılar yapmasına izin verecek şekilde Komitenin toplantı zamanını düzenleyen Sözleşmenin 20. maddesinin değiştirilmesini dikkate almalarını tavsiye ederek, 2. Değişiklik yapılma sürecinin tamamlanmasını ele alan Genel Kurul, istisnai olarak Komiteyi 1996 yılında iki oturum yapmak üzere yetkilendirmiştir. Toplantılardan her biri üç hafta sürelidir ve her bir toplantının oturum öncesi çalışma gruplarınca yönlendirilmesi ayrıca tavsiye edilerek, 3. Komitenin işlevlerinin yerine getirilmesi sırasında karşı karşıya kaldığı güçlüklere değgin, oturum başkanından sözlü rapor almaları Toplantıya katılan taraf Devletlere ayrıca tavsiye edilerek, 4. Genel Sekreterin toplantı sırasında taraf Devletlere Komitenin iş yüküyle ilgili tüm bilgileri sağlaması ve diğer insan hakları sözleşmelerinin organlarıyla karşılaştırılmalı bilgiyi sunması tavsiye edilir. GENEL TAVSİYE NO 26 (16.Oturum,1997) Madde 7. ( Siyasal ve Kamusal Yaşam) Taraf devletler, ülkenin siyasal ve kamusal yaşamında, kadınlara karşı ayırımı yok etmek için tüm önlemleri alacaklar ve özellikle kadınlara erkeklerle eşit şartlarda Aşağıdaki hakları sağlayacaklardır; a) Bütün seçimlerde ve halk oylamalarında oy kullanmak ve halk tarafından seçilen organlara seçilebilmek, b) Hükümet politikasının hazırlanmasına ve uygulamasına katılmak, kamu görevinde bulunabilmek ve hükümetin her kademesinde kamu görevleri üstlenmek, c) Ülkenin kamusal ve siyasal yaşamı ile ilgili hükümet dışı kuruluşlara ve derneklere katılmak. Arka plan 1- Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, kadınların ülkelerindeki kamusal yaşama katılımı açısından özel öneme sahip bir konumdadır. Sözleşmenin özsözünde yer alan konu ile ilgili bölüm : “ Kadınlara karşı ayrımcılığın, hak eşitliği ve insan şeref ve onuruna saygı ilkelerini ihlal ettiğini, kadınların erkeklerle eşit olarak ülkelerin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatlarına katılmalarını engellediğini, toplumun ve ailenin refahının artmasına engel oluşturduğunu ve kadınların ülkeleri ve insanlık hizmetinde kullanabilecekleri olanaklarını geliştirmelerini zorlaştıracağını kaydederek,” 2- Sözleşmenin önsözünde kadınların karar mekanizmalarına katılımının önemi ayrıca tekrarlanırsa ; “ Bir ülkenin tam ve eksiksiz kalkınmasının, dünyada refahın ve barışın elde edilmesinin, kadınların erkeklerle eşit şartlarda her alanda azami katkılarının gerektiğine inanarak, ” 3- Bundan başka, Sözleşmenin 1.Maddesinde yer alan “kadınlara karşı ayrımcılık” terimi söyle yorumlanabilir : “ kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya diğer alanlardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayırım, dışlama veya sınırlama anlamındadır” 4- Diğer sözleşmeler, bildiriler ve uluslar arası çözümlemeler kadının kamusal yaşama katılmasında büyük öneme sahiptirler ve eşitliğin uluslar arası standardının temelini oluştururlar. Bunlar ; İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Uluslararası Politik ve Sosyal Haklar Sözleşmesi, Kadınların Siyasal Hakları Sözleşmesi, Viyana Deklarasyonu , Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı’nın 13.paragrafı, Sözleşmenin 5.ve 8. tavsiye kararları, İnsan Hakları Komitesince benimsenen 25 adet genel önergeler, Avrupa Komisyonu’nun ‘ siyasal kararlarda cinsiyet dengesinin nasıl yaratılacağı’ ve ‘karar verme mekanizmalarında kadın ve erkeğin eşit katılımının sağlanması’ konusunda Avrupa Konseyi tarafından benimsenen önergeler. 5- 7.Madde siyasal ve kamusal alanda kadınlara karşı ayrımın önlenmesi ve kadınların kamusal ve siyasal yaşama erkeklerle eşit olarak katılımını sağlanması için taraf devletleri tüm uygun önlemleri almaya zorlar.7.madde içinde taraf devletlerin tüm kamusal ve sosyal yaşamdaki yapacağı düzenlemeler sadece a, b, c, paragraflarında yazılanlarla sınırlandırılmamalıdır. Bir devletin sosyal ve kamusal yaşamı oldukça geniş bir konudur, Bu, siyasal gücün kullanılmasını, yasa yapan ve uygulayan, yönetimle ilgili uygulamaların tümünü içerir. Bu terim, uluslar arası, ulusal, bölgesel ve yerel seviyelerdeki politikanın tüm biçimlerini ve yönetimini içerir. Ayrıca, siyasal partiler, ticari oluşumlar, profesyonel veya endüstriyel kurumlar, kadın örgütlerin, halk-tabanlı organizasyonlar ve diğer organizasyonlar gibi kamusal ve siyasal yaşamdaki kamu kuruluşlarını ve yerel kuruluşları içerir. 6- Sözleşmede zihinlere kazınan şey ; her vatandaşın eşit olarak düzenli aralıklarla yapılan seçimlerde seçme ve seçilme hakkı olmasıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 21.Maddesi ve Uluslararası Politik ve Sosyal Haklar Sözleşmesi’nin 25. Maddesi gibi insan hakları araçları bu hakkı sağlamaktadır. 7- Sözleşmenin kamusal yaşamda ve karar vermede fırsat eşitliğinin önemi üzerine vurgusu, Komite’nin 7.maddeyi tekrar ele almasını ve taraf devletlerin sözleşme üzerine raporlarda politikalarını tekrar gözden geçirmelerini önerir , bu yorum ve tavsiyeler aşağıda sayılmıştır : Yorum: 8- İnsan etkinlikleri kamusal ve özel alanlarda her zaman farklı düşünülmüş ve buna göre düzenlenmiştir. İstisnasız olarak kadınlar özel veya ev içi alanda yer alırlar ve neslin çoğalması, çocuklar büyütülmesi gibi ikincil derecedeki sosyal aktivitelerde rol alırlar. Buna karşılık özel yaşam ve ev yaşamının dışında kalan kamusal alan daha saygın ve onurlu bir etkinlik alanıdır. Erkekler tarihsel süreçte kadını özel alanda ikinci plana atarak ve gücünü sınırlayarak kamusal yaşamda etkin olmuşlardır . 9- Kadının aile ve toplumun ağırlığını taşıması ve gelişmeye katkısındaki merkezi rolüne rağmen günlük yaşamda ve toplumun geleceğini belirlemedeki karar verme mekanizmalarından ve siyasal yaşamdan uzak tutulmuştur. Özellikle kriz dönemlerinde kadının sesi yok edilmiştir. Deneyimleri ve katkıları yok sayılmıştır. 10- Tüm uluslarda kamusal yaşamda kadının katılımcılığının önünü kesen en belirgin faktör dinsel inanç ve kültürel değerlerin iskeletidir. Tüm uluslarda kültürel değerler ve dini inançlar, kadının özel alandaki etkinliğini ve kamusal hayattan uzak tutulmasında etkili olmuştur. 11- Kadının bazı ev işi ve yükümlülüklerinin hafifletilmesi, kadınları kamusal yaşamda daha fazla söz sahibi yapar. Kadının erkeğe ekonomik bağımlılığı ,önemli politik kararlar almasını ve kamusal yaşamda aktif rol almasını önler. İş yükü ve ekonomik bağımlılık kamusal ve siyasal çalışmanın uzun ve esnek olmayan saatleri kadınların bu alanlarda daha fazla aktif olmasını engellemiştir. 12- Medya tarafından da işlenen basmakalıp düşünceler siyasal yaşamda çevre, çocuk, sağlık gibi konularda kadınları sınırlar ve kadınları finans. bütçe kontrolü ve kararları dışında tutar. Kadınların politikacıların taraftar topladıkları alanlara düşük katılımı diğer bir engel olabilir. Kadın liderlerin güce sahip olduğu bu babalarının, kocalarının veya erkek akrabalarının etkilerinin sonucudur. Siyasal sistemler 13- Kadı ve erkek eşitliği kuralı tüm uluslar arası araçlarda ve birçok ülkenin yasalarında ve anayasalarında kabul edilmiştir. Son 50 yıl içinde kadın eşitlikte başarılı olamamıştır ve eşitsizlik kadının kamusal ve siyasal yaşamda düşük seviyede rol almasıyla pekiştirilmiştir. İnsanlık deneyim ve potansiyeli, erkekler tarafından verilen karar ve geliştirilmiş politikaları yansıtır. Adil ve etkili bir kamusal organizasyon, tüm üyelerin katılımı ve aktif rolünü içerir., 14- Hiçbir siyasi sistem kadının eşit katılımı ve hakları üzerine kafa yormamıştır. Demokratik sistemler, kadının siyasal yaşam içinde varolması fırsatlarını geçiştirmesine karşın, bir çok ekonomik, sosyal ve kültürel alandaki engeller ciddi şekilde varlıklarını sürdürmektedirler. Tarihte varolan demokrasiler kadınların düşünce ve ilgilerinin eşit bir şekilde entegrasyonunda başarısız olmuşlardır . Kadınları kamusal yaşamdan ve karar mekanizmalarından uzak tutan toplumlar demokratik olarak tanımlanamazlar. Demokrasinin konusu, gerçek, dinamik anlamı ve süren etkisi sadece siyasal kararların yenilenmesiyle birlikte kadın ve erkeğin rolleriyle olur. Taraf devlet raporları gösteriyor ki; kamusal yaşam ve karar vermenin eşit olduğu yerde, kadın haklarının uygulanması ve Sözleşme hayata geçer. Geçici Özel önlemler 15- De Jure engelinin kaldırılması gereklidir ancak yeterli değildir. Kadının eşit rol alımındaki başarısızlık, isteksiz ve uygun olmayan prosedürlerin sonucudur. Anlaşmanın 4.maddesi 7.ve 8.maddelere etki edebilmesi açısından “geçici özel önlemlerin” kullanılmasını teşvik eder. Etkin geçici önlemlerin hayata geçirildiği ülkelerde geniş kapsamlı önlemler; mali açıdan , kadın adayın eğitimi, seçim sistemlerinin değişimi, eşit rol dağılımına yönelik kampanyaların geliştirilmesi, hedefe ulaşmak için kota uygulanmasını, sosyal yaşamda kadınların karar verme mekanizmalarında etkin rol oynamasını sağlamıştır. Toplumların sosyal yaşamları içinde kadın erkek eşitliğini teşvik etmek üzere geçici özel önlemlerin alınması ve bu yöndeki engellerin kaldırılması sosyal yaşam içinde gerçek eşitliği sağlamada öncelikli öneme sahiptir. Yüzyıllarca erkeğin kamusal alandaki üstünlüğü ile baş edebilmek için, kadın toplumun tüm bölümlerinde bütünüyle etkin rol alması teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Gerçek eşitliği sağlamak için taraf devletlere geçici özel önlemleri alma zorunluluğu getirilmiş ve anayasalarında vatandaşlarına gerçek anlamda eşitlik sağlama yükümlülüğü de getirilmiştir. Özet 16- Pekin Eylem Planında vurgulanan de jure ve de facto arasındaki fark veya genel olarak kamusal ve sosyal yaşamda kadının rol alması gerçekliğine karşı sahip olacağı haklar önemli bir konudur. Araştırmalar gösteriyor ki; eğer kadın katılımı %30-35’e yakalaşırsa (bu genellikle kritik oran olarak bilinir) bunun politik biçime ve karar içeriğine doğrudan etkisi olacak, siyasal yaşam canlanacaktır. 17- Kamusal yaşamda geniş bir temsiliyeti sağlamak için kadınlar, siyasal ve ekonomik gücün kullanılmasında eşitlik elde etmelidirler. Hem ulusal hem uluslar arası tüm seviyelerdeki karar verme mekanizmalarında eşit rol oynamalıdırlar ki eşitlik gelişim başarı hedefine ulaşabilsin.Eğer gerçek demokrasi sağlanabilirse ve bu amaç haline gelirse cinsiyet merkezli bakış açısı da önem kazanır, tartışılabilir. Bu edenle kadınların kamusal yaşamda var olmaları gereklidir. Kadınların katılımı sadece güçlenmeleri için değil, bir bütün olarak toplumun gelişimine yapacağı katkı için gereklidir. Seçme ve Seçilme Hakkı (Madde 7 , a.paragrafı) 18- Sözleşme taraf devletler anayasalarında kadınların erkeklerle gerçek eşitlikte olmasının sağlanması, tüm seçim ve halk oylamalarında seçme ve seçilme hakkının sağlanması için uygun adımların atılmasını zorunlu kılar. Bu haklar de jure ve de facto dur. 19-Taraf devletlerin raporları;kadın ve erkeğe tüm seçim ve halk oylamalarında eşit haklar veren anayasal ve diğer yasal tedbirler benimsenirken, birçok ülke kadınların bu hakkı kullanırken uygulamada zorluklarla karşılaştıklarını gösteriyor. 20-Bu hakları kullanmaya engel olan faktörler şöyledir: a) Kadınlar genelde adaylık,siyasi parti programları,oylama biçimleri hakkında erkeklere göre daha az bilgiye sahiptirler. Kadınların tam yada eşit olarak seçilme haklarını kullanmalarını engelleyen diğer önemli faktörler ise okuma-yazma yetersizliği , siyasi sistemlerin yeterince bilinmemesi ve anlaşılmaması yada teşvik edici siyaset ve politikaların azlığıdır Oy hakkının lütfedilmiş olması anlayışının değişmesi için hakların , sorumlulukların ve fırsatların anlaşılmasındaki başarısızlık nedeniyle kadınlar sürekli olarak oy verme hakkı için kayıt edilmezler. b) Ekonomik yetersizlikler gibi çifte iş yükü de kadınların seçimleri izleme ve oy kullanırken özgür hareket etmeleri için zaman ve fırsatlar yönünden kısıtlarlar. c) Birçok ülkede gelenekler ve sosyo-kültürel yaşam kadınları oy haklarından vazgeçirecek yapıdadırlar. Birçok erkek ikna yolu ile ya da direkt olarak kadınların oylarını etkilerler veya kontrol altına alırlar. Bu tür davranışlar önlenmelidirler. d) Bazı ülkelerde kadınların seçimlere katılımını kısıtlayan diğer faktörler ise seçmen tarafından kadın adayların güven eksikliği neticesi desteklenmemesi, kadının siyasal katılımına karşı olumsuz davranışların devam etmesi ve kadının seçme hakkı için özgür iradesin sınırlandırılmasıdır. 21-Yukarıdaki faktörler en azından kadınların içinde bulundukları şu paradoksu açıklar:Kadınlar seçmen sayısının yarısını oluşturmalarına rağmen ayrımcılık politikalarının önlemesi, hükümetlerin değişmesi yada ilgi alanlarının geliştirilmesi için blok halinde politik güçlerini kullanmıyorlar. 22-Seçim sistemi, parlâmentonun sandalye sayısının dağılımı,seçim bölgesinin seçimi gibi durumlar parlâmentoya seçilen kadın oranı üzerinde etkilidirler. Siyasal partiler fırsat eşitliği haklarını korumak ve kadın ile erkek adaylar arasındaki dengeyi kurmaya çaba göstermelidirler. 23-Kadınların bu seçme ve seçilme hakkını kullanmalı,kadınlar üzerinde aşırı etkiler yapmamalı veya erkeklere uygulanmayan durum ve sınırlandırmaları barındırmamalıdır. Örneğin, belirli bir düzeyde eğitime sahip,minimum özelliklere sahip yada okur-yazar kişilerin sebep olmaksızın seçim haklarını sınırlaması belki o kişilerin evrensel insan haklarının ihlali olacaktır. Ayrıca bunun kadınlar üzerindeki etkisi de aşırı olacağından sözleşmenin koşullarını da aykırılık teşkil eder. Hükümet politikalarının hazırlaması ve uygulanmasına katılma hakkı (madde 7,paragraf b) 24-Genelde kadınların devlet politikalarına katılımı bir seviyede devam eder. Önemli gelişmeler olmasına ve bazı ülkelerde eşitliğin sağlanmasına rağmen birçok ülkede kadının katılımı gerçekten azalmıştır. 25-Madde 7 b paragrafı taraf devletler için kadınların hükümet politikasının hazırlanması ve uygulanmasına hükümetin her kademesinde temsil edilmek ve tam olarak katılmak hakkını kullanmalarını sağlanmasını istiyor. Bu siyasal politikalara kadın bakış açısı getirilmesi ve cinsiyet konularındaki temel düşüncelerin oluşumunu sağlar. 26-Taraf devletler kadınları hem yetkin olarak karar verme mekanizmalarına atamak hem de geniş anlamda kadın bakış açısı ve ilgisini temsil eden grupların tavsiyelerini dikkate almakla sorumludurlar. 27- Taraf Devletlerin bir zorunluluğu da belirlinin hükümet politikalarının oluşumunda kadınların tam katılımını zorlaştıran engellerin kaldırılmasını sağlamaktır. Bu engeller; kadın katılımını teşvik etmeyen geleneksel ve alışılagelmiş davranışlar ile, atanan kadınlara karşı takınılan umarsız tavırlardır. Kadınlar daha üst düzeyde temsil edilmediğinde, kadınlarla hiç görüş alış verişi yapılmadığı veya eksik yapıldığında devlet politikaları eksik kalacak ve etkili olamayacaktır. Devamı sonraki sayfadadır. |
15-02-2006, 13:35 | #11 |
|
GENEL TAVSİYE 6sayfa
28- Taraf devletler genel olarak kadınların üst düzey görevlere atanmalarını sağlarken siyasi partiler de kadın adayları seçilme şansı yüksek yerlere yerleştirmekle yükümlüdürler. Taraf devletler, erkeklerle eşit oranda devletin danışma birimlerinde kadınlara görev vermek için çaba göstermelidirler. Devletlerin temel sorumluluğu; kadına karşı ayrımcı tavırları veya siyasal ve kamusal alanda kadınların cesaretlerini kıran davranışları değiştirerek kadınların toplumdaki liderlik ve rehberlik girişimlerini teşvik etmektir. 29- Üst düzey yönetim birimlerinde ve danışma yapılarında eşit dağılımı sağlamak için birçok taraf devletler tarafından benimsenmiş olan önlemler şöyledir; atamalarda eşit donanımdaki adaylar arasında kadın adaylara öncelik tanınması kuralının benimsenmesi, erkek kadın ayırım olmaksızın kamusal kurumlara katılımın %40!dan aşağı olmamasının benimsenmesi, parlamentoya seçilmede ya da devlet kurumlarına yapılan seçimlerde kadın lehine kota uygulanması, - kamusal alandaki çalışmalara aday olacak kadınların donanımlarının sağlanması için kadın örgütlerine danışılması,kamusal yapılara yapılacak adaylık başvurularında kolaylık sağlanması ve bu açıdan aday kayıtlarının geliştirilmesi,özel organizasyonlarda da kadın adayların danışma ve yönetimine aday olabilmelerinin sağlanması için taraf devletler bu tür organizasyonları teşvik etmelidirler. Kamu görevinde bulunabilme ve hükümetin her kademesinde kamu görevi üstlenme hakkı (madde 7, paragraf b) 30- Taraf devletlerin raporları gösteriyor ki; kadınlar hükümet kabinelerinde,devlet hizmeti ve kamu yönetimlerinde, adli yönetimler ve adalet sistemlerinde üst düzey yönetimlerin dışında kalmışlardır. Kadınlar etkin ve üst düzey pozisyonlara nadiren atanmaktadır. Bazı devletlerde sayıları nispeten artarken genellikle eve ve aileye ilişkin konularda, ekonomi politikalarının geliştirilmesi ile ilgili karar verme mekanizmalarında bulunma, siyasal ilişkiler, savunma ve barış politikalarında , anayasal yorumlarla ilgili karar verme süreçlerinde çok küçük oranda temsil edilmektedirler. 31- Taraf Devletler raporları ayrıca gösteriyor ki; bazı durumlarda kanunlar, krala ait güçlerin kullanılmasından ve devlet adına yargılama yapma yetkisinin verildiği dini veya geleneksel mahkemelerdeki hakimler gibi hizmet etmekten veya orduya tam katılımdan, kadınları hariç tutmaktadır. Hükümet-dışı, siyasi ve kamusal organizasyonlara katılma hakkı: 32. Taraf Devletler raporları gösteriyor ki; siyasi partiler hakkındaki bilginin sağlandığı nadir durumlarda, kadınlar erkeklerden daha az nüfuzlu görevlerde bulunuyor ve daha az temsil ediliyorlar. Siyasi partiler, karar verme rollerinde önemli birer araç olduklarından hükümetler; siyasi partileri faaliyetlerinde kadınların ne oranda tam ve eşit katılımcı olduklarını incelemeleri için teşvik etmeli ve durum böyle değilse, bunun sebeplerini tespit etmelidirler. Siyasi partiler, insan haklarının etkili evrensel bir garanti olduğunu kabul etmek için teşvik edilmelidir. Bunun, sözleşme koşullarına tecavüz etmek suretiyle, kadınlar üzerinde oransız bir etki yaratması da muhtemeldir. Siyasi partiler, kadınların tam temsili ve katılımında engellerin üstesinden gelmek ve uygulamada parti mensubu olarak kadınlara fırsat eşitliği sağlanmasını temin etmek, seçimde aday gösterilmeleri için etkili önlemleri benimsenmeleri için teşvik edilmelidir. 33. Bazı siyasi partiler tarafından benimsenmiş olan önlemler, kadınların yönetim yapılarında en az sayı ve orandaki pozisyonlarını bir tarafa bırakmayı, seçim için aday gösterilen erkek ve kadın adaylar arasında dengeyi sağlamayı ve daha az uygun seçim alanlarına veya parti listesinde en az avantaj sağlayan pozisyonlara, ilkelere uygun olmayarak kadınların atanmamasını sağlamayı içerir. Hükümet partileri özellikle ayrımcılık karşıtı yasama veya diğer anayasal eşitlik garantisi altında izin verilen bu tür geçici önlemleri almalıdır. 34. Ticari birlikler ve siyasi partiler gibi organizasyonların ana sözleşmelerinde bu kuralların uygulanmasına yönelik, yönetim kurullarında cinsiyet dengeli temsil ile üyelerin dağılımında toplumun tüm kesimlerinde eşit ve her iki cinsin katılımının sağlanmasından yarar sağlanabilmesi için kadın-erkek eşitlik ilkesini gözetme zorunlulukları vardır. Hükümet dışı organizasyonların yaptıkları gibi, bu tür yapılanmalar kadınların siyasi deneyimlerinde, katılım ve önderlikte önemli bir eğitim zemini oluşturur. 8.Madde (Uluslararası düzey) Taraf devletler, kadınlara erkeklerle eşit koşullarda ve hiçbir ayrım gözetmeksizin, hükümetlerini uluslar arası düzeyde temsil etmek ve uluslar arası kuruluşların etkinliklerine katılmak fırsatını sağlamak için gerekli bütün önlemleri alacaklardır. Yorum 35.Sekizinci madde gereği hükümetler, tüm uluslararası alanlarda ve tüm düzeylerde kadınların bulunmasını temin etmek zorundadır. Bu, ekonomik ve askeri olaylarda, diplomaside, uluslararası ve bölgesel konferanslara, delegeler kuruluna kadınların katılımını gerektirir. 36.Taraf devletlerin raporlarında kadınların bir çok hükümetin yabancı ve diplomatik servislerinde özellikle yüksek kademelerde gereğince temsil edildiği açıktır. Kadınlar ülkenin yabancı ilişkilerinde daha az önemli elçiliklere atanmaya eğilimlidirler ve bazı durumlarda kadınlar medeni durumlarına ilişkin sınırlandırmalar dolayısıyla atanma koşullarında ayrımcılığa maruz kalmışlardır. Erkek diplomatlar için uygun görülen eş ve aileye ilişkin kolaylıklar aynı pozisyondaki kadınlar için uygun görülmez. Ailesel yükümlülüklerini içeren evle ilgili sorumlulukları hakkındaki varsayımlar nedeniyle, uluslararası iş bağlantıları için kadınların fırsatları sık sık inkar edilir, bu onların atamaları kabul etmelerine engel olacaktır. 37.Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası organizasyonlarda diğer diplomatların yanında ve çok az sayıdaki kıdemli seviyede kadın diplomatlar yoktur. Uluslararası ve küresel amaçları, gündem ve öncelikleri gerçekleştiren konferanslarda, uzman toplantılarında da durum aynıdır. Birleşmiş Milletler sistemi ve çeşitli ekonomik, siyasi ve askeri organizasyonlar, bölgesel seviyede uluslararası kamu işverenleri için önemli oldu, ama burada kadınlar, düşük seviyeli pozisyonlarda azınlıkta kaldı. 38. Uluslararası temsil ve uluslararası organizasyonlara katılımda kadın ve erkeğin eşit koşullarda çok fırsatları vardır. Bu objektif kriter ve atama işleyişi, resmi delegasyon ve ilgili pozisyonlara dair tanıtım eksikliği sonucudur. 39. Çağdaş dünyanın küreselleşmesi, uluslararası organizasyonlarda kadınların erkeklerle eşit olarak yer almasını artan bir şekilde önemli kılar. Tüm uluslar arası organizasyonlarda kadın hakları ve cinsiyet entegrasyonu hükümet zorunluluğudur. Barış ve uzlaşmama sonuçları, askeri harcamalar ve nükleer silahsızlanma ve gelişme, çevre, yabancılara yardım, ekonomik yapılanma gibi küresel konular hakkındaki can alıcı kararlar kadınların ümitli katılımı ile alınır. Bu hükümet dışı seviyelerdeki alanlarda kadınların katılımında bir karşıtlık oluşturur. 40. Uluslararası görüşmelerde barışı koruma eylemlerinde, koruyucu diplomaside, aracılık, insani yardım, sosyal barış, barış anlaşmaları ve uluslararası adalet sistemi içinde kadınların katılımı fark yaratacaktır. Kadınların ve erkeklerin üzerindeki farklı etkilerini anlamak için bir cinsiyet perspektifi ve analiz gereklidir. Tavsiyeler Madde 7 ve 8 41. Taraf devletler, anayasalarının ve yasalarının anlaşma kurallarına ve özellikle madde 7 ve 8’e uygun olmasını sağlamalıdır. 42. Taraf devletler, uygun yasaların çıkarılmasını içeren anayasaya uygun tüm önlemleri almak, anlaşmanın doğrudan konusu olmayabilecek, kadınlara karşı ayrım yapmayan, madde 7 ve 8’deki kurallara saygı duyan siyasi partiler ve ticari birlikler gibi organizasyonları sağlamak için zorunluluk altındadır. 43. Taraf devletler, madde 7 ve 8’deki tüm alanlarda kadınların eşit temsilinin sağlanması için geçici özel önlemleri tanımlamalı ve yerine getirmelidir. 44. Taraf devletler, madde 7 ve 8’deki her bir hakkı kullanabilme koşulunun etkilerini ve nedenlerini açıklamalıdır. Toplum içinde kadın rollerine karşı geleneksel, alışagelmiş davranışları değiştirmek için hakları kullanabilme koşulunu taraf devletler tarafından atılan adımlar gibi göstermelidir. Madde 7 45. Madde 7 paragraf (a) için etkinlik ve önlemler tanımlanmalı ve yerine getirilmelidir. Bunlar aşağıdaki maddeleri de planlamalıdır: a) Halk tarafından seçilen pozisyonlarını elinde tutan kadın ve erkek arasında dengeyi sağlamak. b) Kadınların oy hakkını, bu hakkın önemini ve nasıl uygulayacaklarını anlamalarını sağlamak. c) Okumamışlık, dil, yoksulluktan kaynaklanan, kadının özgürlük hareketine karşı olan engellerin üstesinden gelinmesini sağlamak. d) Haklarının kullanılmasında, oy kullanmada ve seçilmede bazı dezavantajları deneyimleyen kadınlara yardım etmek. 46. Planlanmış önlemler şunları sağlamalıdır: a) Hükümet politikaları formülasyonunda kadının eşit temsili. b) Kamu dairelerinde eşit hakların uygulanmasında kadının tercihi. c) Başvurulan konularda ve kadınlara açık doğrudan askere alma işlemleri. 47. Madde 7 paragraf ( c ), bu tür önlemler, şunları amaç edinmeyi içerir. a) Kadınlara karşı ayrımcılığın engellenmesini yasaya koyan etkili yasamanın sağlanması. b) Kadınların temsili ve katılımını teşvik eden stratejiler benimsenmesi için hükümet dışı organizasyonların, kamu ve siyasi kurumların teşvik edilmesi. 48. Madde 7’ye dair raporlamada taraf devletler: a) Madde 7 kapsamındaki hakların yerine getirilmesini sağlayan yasal koşulları tanımlamalı. b) Yasal tedbirlerde, geleneksel, dinsel veya kültürel uygulamalarda artış olsa da hakların kısıtlanmasının ayrıntılarını sağlamalı. c) Bu hakların kullanılmasında engellerin üstesinden gelmek için planlanan önlemler tanımlanmalı. d) Bu haklardan hoşlanan erkeklerle ilgili olarak, kadınların cinsiyetle bağlantılandırılmamış istatiksel bilgilerini göstermeyi içermeli. e) Kadınların katılımını ve katılımın seviye ve derecesini içine alan gelişme programları ile kurumları içeren politik formülasyon çeşitlerini tanımlamalı. f) Madde 7 paragraf ( c ) kapsamında, kadınların ülkelerinde kadın organizasyonlarını içeren hükümet dışı organizasyonlara katılımın derecesini tanımlamalı. g) Hükümet dışı organizasyonlarda ve hükümetin politik formülasyonunun, yürütülmesinin tüm seviyelerinde taraf devletin sağladığı aşamaları analiz etmeli. h) Siyasi parti, ticari birlikler, işçi organizasyonlarının, profesyonel kurumlarında kadın memur ve üyelerin gereğince temsiline yardım eden faktörleri analiz etmeli ve buna dair bilgi sağlamalı. Madde 8 49. Tanımlanan ve yerine getirilen önlemler, tüm Birleşmiş Milletler yapılarının üyeliklerinde kadın ve erkek dengesini sağlamak için planlamayı, genel meclisin ana komisyonu, ekonomik ve sosyal konsey ve uzman yapılarını, anlaşma yapılarını ve bağımsız çalışma gruplarını içerir. 50. Madde 8 kapsamında taraf devletler raporlamada: a) Barışın korunması ve çözümde uzlaşmama rollerinde ve ilgili sektörlerdeki kıdemliliklerinde, uluslararası konferanslara hükümet delegasyonlarının üyeliklerini içeren yabancı servisler ve uluslararası temsilde kadınların yüzdesini gösteren istatistikleri sağlamalı. b) İlişkili pozisyonlarda ve resmi delegasyonlara kadınların atanması için işlemleri ve objektif kriterleri gerçekleştirmek için çabaları tanımlamalı. c) Hükümetin uluslararası komisyonda kadınları etkileyen bilgiyi ve forumdan çıkarılan resmi dökümanları, -özellikle hükümetle ilgili ve hükümet dışı yapılarda kadının gelişiminden sorumlu- yayımlamak için atılan adımlar tanımlanmalı. d) Bireysel ya da diğer organizasyonların kadın üyeleri olarak siyasi eylemlerden dolayı kadınlara karşı ayrımcılıkla ilgili bilgi sağlanmalı. GENEL TAVSİYE NO:24 (20.Oturum 1999) Anlaşmanın 12. maddesinde kadınlara karşı ayrımcılığın tüm formlarının önlenmesi üzerine genel tavsiyeler 1. Komisyon Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesinde, Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesine dair 20. oturumda kararlaştırılan, anlaşmanın 12. maddesinde ayrıntılı genel önergelere, 21. maddeye uygun olarak, üreme sağlığını içeren sağlık korumasından faydalanma imkanının temel hak olduğunu tasdik eder. Arka plan 2. Taraf devletlerin anlaşmanın 12. maddesine uymaları, kadının sağlığı ve iyi oluşunun merkezidir. Bu, devletlere, kadınların yaşam süresince sağlık bakım servislerine girişte, özellikle aile planlaması, gebelik, loğusalık durumlarında kadına karşı ayrımcılığın önlenmesini gerektirir. Anlaşmanın 18.maddesine uygun taraf devletler tarafından verilen raporlar gösteriyor ki, kadının sağlığı, kadının sağlığının iyileştirilmesinde merkezi konudur. Taraf devletlerin yararları ve kadın sağlığını çevreleyen konularda ve özel ilgili alanlarda gündemdeki genel önerge, komisyonun madde 12’yi anlamasını hazırlamakta, elde edilebilir en yüksek sağlık standartlarında kadın haklarını gerçekleştirmek için ayrımcılığı yok eden önlemleri göstermektedir. 3. Son Birleşmiş Milletler Dünya Konferansı da bu amaçları göz önünde tuttu. Bu genel önergelerin hazırlanmasında komisyon, BM Dünya Konferansında ve özellikle insan hakları üzerine 1993 Dünya Konferansı, nüfus ve gelişme üzerine 1994’teki Konferans, kadınlar üzerine 1995 dördüncü Dünya Konferansının eylem planlarını göz önünde tuttu. Komisyon ayrıca Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ‘nün, BM Nüfus Fonu (UNFPA)’nun ve diğer BM yapılarının işlerine dikkat etti. Bu genel önergenin hazırlanmasında aynı zamanda çok sayıda hükümet dışı organizasyonlarla, kadınların sağlığı için özel uzmanlarla çalıştı. 4. Komisyon, diğer BM belgelerinin sağlığa ve elde edilen iyi sağlığa olanak verdiğine dikkat çeker. Bu belgeler arasında, Evrensel İnsan Hakları Bildirisi, Uluslararası Ekonomi Anlaşması, Sosyal ve Kültürel Haklar, Uluslararası Siyasi Haklar Anlaşması, Çocuk Hakları Anlaşması, Ayrımcılığın Tüm Türlerinin Engellenmesi Anlaşması yer almaktadır. 5. Komisyon ayrıca daha önceki önergelerinde kadın sünneti, HIV/AIDS, sakat kadın, kadınlara karşı şiddet ve aile ilişkilerindeki eşitlik üzerine ve de anlaşmanın 12. maddesine tam bir uyma ile bütünlenen konuların hepsine gönderme yapar. 6. Kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklar sağlık durumlarındaki farklara ön ayak olabilirken, kadın ve erkeğin sağlık durumlarında belirleyici ve kadınlar arasında değişebilen sosyal faktörler vardır. Bu nedenlerden dolayı, sağlık ihtiyaçlarına ve göçebe kadınlar, sığınan ve yerinden çıkarılmış kadınlar, fahişeler, yaşlı kadınlar, yerli kadınlar ve fiziksel ve zihinsel yetersizliği olan kadınlar gibi dezavantajlı ve incinebilir gruplara ait insan haklarına özel dikkat gösterilmelidir. 7. Taraf devletler, yerel koşullara uygunluk gösteren, emniyetli, besleyici, yiyecek desteği ile yaşam boyunca iyi beslenmesi için kadının temel insanlık hakkını geliştirmek, korumak, saygı göstermek zorunluluğunu yerine getirdiğinde, komisyon kadının sağlıkla ilgili hakkını gerçekleştirmeyi başarabilir. Taraf devletler kaynak üretmek için özellikle köylü kadınlar için fiziksel ve ekonomik girişi kolaylaştıran tedbirler almalıdır, diğer durumlarda tüm kadınların beslenme ihtiyaçları temin edilmelidir. Madde 12 1. Taraf devletler, kadın erkek eşitliği temelinde aile planlamasıyla ilgili sağlık bakım servislerine girişleri temin etmek için sağlık bakım alanında kadına karşı ayrımcılığın önlenmesi için tüm uygun tedbirleri almalıdır. 2. Taraf devletler, kadınlara hamilelik sırasında yeterli beslenmenin yanı sıra, hamilelik, loğusalık, post-natal dönemde gerektiğinde ücretsiz servisler sağlamalıdır. 8. Taraf devletler, bir ömür boyunca kadının sağlığı konusunda ilgiyi teşvik etmelidir. Bu genel önergenin amaçlarından dolayı kadınlar kavramı, kızları ve yetişme çağındakileri de içerir. Bu genel önerge, komisyonun madde 12’nin anahtar elementlerinin analizini ortaya çıkaracaktır. |
15-02-2006, 13:38 | #12 |
|
Komitenin Türkiye Raporu
Ayrımcılığı Kaldırın, Gecikmeden Önlem Alın cedaw Komitesi Tavsiye Kararları
"Ayrımcılığı Kaldırın, Gecikmeden Önlem Alın" CEDAW Komitesi, devletten, kadının siyasetteki etkinliğinin artırılmasını; Anayasa, TCK ve Medeni Kanun'da kadına yönelik ayrımcılık içeren maddelerin yeniden düzenlenmesini; eğitim ve sağlık alanında bölgesel farklılıkların azaltılmasını istedi. -------------------------------------------------------------------------------- BİA Haber Merkezi 15/02/2005 -------------------------------------------------------------------------------- BİA (İstanbul) - Birlemiş Milletler (BM) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Komitesi, 17-20 Ocak tarihlerinde sunulan Ülke Raporu ve Türkiye'den kadın örgütlerinin hazırlanan Gölge Rapor üzerine, Türkiye'ye ilişkin tavsiye kararlarını açıkladı. Komite Türkiye'den kadınlara yönelik ayrımcılığın sona erdirilmesi için "ciddi adımlar atmasını" ve "kadının siyasetteki etkinliğinin artırılmasını" istedi. Devletin "bilgi kıtlığına" eleştiri Türkiye'de kadınların eğitim ve sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamadığına, siyaset ve iş yaşamında etkin olamadığına dikkat çeken Komite, devletin bu alanlarda tedbir almasını; kadına yönelik şiddetin önlenmesi için toplumu bilinçlendirme kampanyaları hazırlanmasını; kadın sığınmaevlerinin sayısının artırılmasını istedi. Komite, sığınma hakkı arayan kadınların durumu hakkında devlet mekanizmasındaki bilgi kıtlığını da eleştirdi. Anayasa'nın, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) ve Medeni Kanun'un bazı maddelerinin kadına yönelik ayrımcılık içerdiğini vurgulayan Komite, "kadına karşı ayrımcılık" ifadesinin Anayasada net bir biçimde tanımlanmasını talep etti. "Medya pozitif kadın imajı çizmeye yüreklendirilmeli" Komite, medyanın kadın - erkek eşitliğini öne çıkaracak, kadınla erkeğin gerek kamusal gerek özel hayatlarındaki yükümlülüklerine vurgu yapacak, "pozitif bir kadın" imajı çizmesi için yüreklendirilmesi gerektiğini savundu. Türkiye'de kadın-erkek eşitsizliğine yol açan etkenleri "ataerkil yapı, kültürel stereotipler ve gelenekler" olarak sıralayan Komite kararlarında, bunların "erken yaşta evliliklere, zorla evlendirmelere ve çokeşliliğe" yol açtığı da belirtildi. Komite, devletin bu konularda kadın örgütleriyle işbirliği yapması gerektiğini vurguladı. "Yasalarda ayrımcılık sürüyor" Komite kararlarında, şu noktalar öne çıktı: * Devlet, kadına yönelik ayrımcılık konusunda toplumu bilinçlendirme çalışmaları yapmalı; özellikle hakimler ve savcılara yönelik eğitim çalışmaları gerçekleştirilmeli. * TCK'da bekaret testlerinin veya genital testlerin kadınların rızası olmadan yapılamayacağı belirtilmeli. Bu tür testlerde, kadının rızası ön şart olmalı. * TCK'da "namus" yerine "töre" iadesinin kullanılması ceza indirimine yol açabilir. Hem namus hem de töre cinayetlerine en ağır ceza verilmeli; töre ve namus cinayetleri, "nitelikli insan öldürme" suçu kapsamında değerlendirilmeli. * TCK'da 15-18 yaş arası gençlerin kendi rızalarıyla girdikleri cinsel ilişkilere getirilen yasaklar özellikle kız çocuklarını olumsuz etkiler. Bu yasaklar kaldırılmalı. * Medeni Kanun'da "edinilmiş malların ortak paylaşımını" düzenleyen Mal Rejimi, geriye doğru uygulanmalı. Yasanın bugünkü halinin yarattığı olumsuz sonuçları devlet takip etmeli. * Aile içi şiddet sürüyor. Şiddet gören kadınlar, yasalarda yer alan korunma mekanizmalarından habersiz. Devlet, kadına karşı şiddet konusunda eylem planlarını hayata geçirmeli. "Ailenin Korunması Yasası"nın uygulanıp uygulanmadığı izlenmeli. * Türkiye'de kadın sığınaklarının sayısı yetersiz. Belediyeler Yasası ile sığınakların yerel yönetimlere devri, kadınlar açısından yeni tehlikeler içeriyor. Devlet yeni sığınaklar açmalı, yerel yönetimlerin yeni sığınaklar açmak için mali kaynağa ve insan kaynağına sahip olup olmadığını kontrol etmeli. Ayrıca, sığınakların işletilmesi ve denetlenmesi konularında sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliğine gitmeli. "Kota uygulanmalı" * Devlet, kadının toplumsal ve siyasal hayata katılımını artırmak; parlamentoda, belediyelerde, kamu kurum - kuruluşlarında ve Dışişleri Bakanlığı'nda daha fazla sayıda kadının yer almasını sağlamak için "geçici özel önlemler" almalı. Kota uygulanmalı. * Devlet, kadınların okur yazarlık oranının ve eğitime katılımının artırılması için geçici özel önlemler uygulamalı. Eğitim alanında kadınların ve kızların önündeki bölgesel, etnik, kentsel ve kırsal farklılıkları giderici önlemler alınmalı. * Kadınların ancak geleneksel rollerine uygun eğitim alabilmesi, istihdam fırsatlarından yararlanabilmelerini engelliyor. Devlet, özellikle, mesleki ve teknik eğitim alanlarında kızların ve kadınların sayısının artırılmasını sağlamalı. * Anadili Türkçe olmayan kadınlar, eğitim hayatlarında ayrımcılıkla karşılaşabiliyor. Devlet, bu kadınların eğitim alanında karşılaştıkları sorunların çözümü için politika üretmeli. Ayrıca, başörtüsü yasağı nedeniyle okullarından ayrılmak zorunda kalan kadınların sayısı tespit edilmeli. "Çalışma hayatında kadına yönelik ayrımcılık önlenmeli" * Bundan sonra komiteye sunulacak hükümet raporlarında, devletin ekonomik planlamasında toplumsal cinsiyete verilen değere ilişkin bilgiler yer almalı. * Türkiye'de kadının işgücüne katılımı çok düşük. Kadınlar, kamu ve özel kesimde daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılıyor. Taşrada kadın, tarım işçisi olarak karşılıksız emek sarf ediyor. Kadınlar kayıt dışı işlerde düşük ücretlerle çalışıyor, sosyal güvenlik haklarından yoksun bırakılıyor. * Kadınların bu alanda karşılaştığı ayrımcılığın önlenmesi için "geçici özel önlemler" alınmalı. Devlet, kadınların çalışma yaşamına girmesini engelleyen geleneksel rollerin ve sosyal kısıtlamaların kaldırılması için bilinçlendirme çalışmaları yapmalı. Çocuklara yönelik, okul öncesi eğitim hizmetleri yaygınlaştırılmalı. * Devlet kadın sağlığına kaynak ayırmalı. Özellikle üreme sağlığı ve bebek ölümleri konusunda önlemler alıp bilgilendirme çalışmaları yapmalı. Kırsal kesimde yaşayan kadınlar başta olmak üzere, tüm kadınların sağlık hizmetlerine ulaşması sağlanmalı. (BB) * CEDAW Komitesi'nin Türkiye hakkındaki raporunda yer alan ifadeleri, Onur Ant Türkçeleştirdi. |
24-03-2011, 14:23 | #13 |
|
CEDAW/C/2009/WP.1/R
5 Aralık 2008 Özgün Dil: İngilizce Kadın Göçmen İşçilerle İlgili 26 Sayılı Genel Tavsiye Kadın Göçmen İşçilerle İlgili 26 Sayılı Genel Tavsiye[1] 1. Kadınlara Karşı Her Tür Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi (Komite), tüm kadınlar gibi göçmen kadınların da yaşamlarının hangi alanında olursa olsun ayrımcılığa maruz kalmamaları gerektiğini teyit ederek, otuz ikinci oturumunda (Ocak 2005), Kadınlara Karşı Her Tür Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 21. Maddesi uyarınca suistimal ve ayrımcılık riskiyle karşılaşabilecek kimi göçmen kadın işçi kategorileri ile ilgili genel bir tavsiye hazırlamaya karar vermiştir.[2] 2. Bu genel tavsiyenin amacı, Taraf Devletlerin kadın göçmen işçilerin insan haklarına saygı duyma, bu hakları koruma ve gerçekleşmesini sağlama yükümlülüklerini, ayrıca diğer anlaşmalarda yer alan hukuksal yükümlülüklerini, dünya konferansları eylem planları çerçevesindeki taahhütlerini yerine getirmelerine; özellikle Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Üyelerinin Haklarının Korunması Komitesi başta olmak üzere göçe odaklı anlaşma organlarının önemli çalışmalarına katkıda bulunmaktır.[3] Komite, Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Üyelerinin Haklarının Korunması Uluslararası Sözleşmesi göçmen kadınlar dâhil kişileri göçmenlik statülerine göre korurken, Kadınlara Karşı Her Tür Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin göçmen kadınlar dâhil tüm kadınları cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı koruduğuna dikkat çeker. Göç bir yandan kadınlara yeni fırsatlar sunarken ve daha geniş bir katılımla ekonomik güçlenmeleri için bir araç olabilecekken, diğer yandan insan haklarını ve güvenliklerini risk altına sokabilir. Dolayısıyla, bu genel tavsiye, insan haklarının ihlalinin hem nedeni hem de sonucu olarak, çok sayıda kadın göçmen işçinin kendine özgü risk durumlarına, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık deneyimlerine katkıda bulunan koşulları incelemeyi hedeflemektedir. 3. Devletler sınırlarını kontrol edip göçü düzenleme hakkına sahipken, bunları kabul ettikleri veya onayladıkları insan hakları anlaşmalarında diğer yükümlülükleri tam olarak yerine getirerek yapmak durumundadırlar. Bu yükümlülüklerin arasında güvenli göç prosedürlerinin geliştirilmesi ve göç çevriminde kadınların insan haklarına saygılı olma, bu hakları koruma ve gerçekleşmesini sağlama yükümlülüğü de vardır. Söz konusu yükümlülükler, kadın göçmen işçilerin gerek kendi asıl ülkelerine gerekse gittikleri ülkelere bakım ve ev hizmetleri dâhil ekonomik ve sosyal anlamda yaptıkları katkılar gözetilerek yerine getirilmelidir. 4. Komite, göçmen kadınların göçü zorunlu kılan etmenlere, göçün amaçlarına ve kalış sürelerine, risk ve suiistimale maruz kalma durumlarına, göç ettikleri ülkedeki statülerine ve burada yurttaşlık hakkı kazanıp kazanamayacaklarına göre çeşitli kategorilere ayrılabileceğini kabul eder. Komite ayrıca, bu kategorilerin akışkan ve birbiriyle örtüşebilen özellikler taşıdığını, dolayısıyla kimi durumlarda kategoriler arasında kesin ayrım çizgileri çekmenin güç olacağını da kabul eder. Bu durumda, hâlihazırdaki genel tavsiyenin kapsamı, işçi olarak düşük ücretli işlerde çalışan, suiistimale ve ayrımcılığa maruz kalma riski yüksek olabilecek, istihdamın gerçekleştiği ülkedeki meslek sahibi göçmen işçilerden farklı olarak daimi kalış veya yurttaşlık hakkını hiçbir zaman elde edemeyebilecek aşağıdaki kategorilerde yer alan göçmen kadınlarla sınırlıdır. Bu durumda söz konusu kadınlar birçok durumda, ilgili ülkelerin yasal korumasından fiilen veya hukuken yararlanamıyor olabilirler. Söz konusu göçmen kadın kategorileri şöyledir:[4] (a) Bağımsız olarak göç eden göçmen kadın işçiler; (b) Kendileri de işçi olan eşlerine veya diğer aile üyelerine katılan göçmen kadın işçiler; (c ) Yukarıdaki kategorilerden herhangi birine girebilecek, kayıt dışı[5] göçmen kadın işçiler. Bununla birlikte komite, hangi kategoride yer alırlarsa alsınlar kadın göçmenlerin tümünün Sözleşme’ye Taraf Devletlerin yükümlülükleri kapsamına girdiğini, dolayısıyla Sözleşme uyarınca ayrımcılığın her türüne karşı korunmaları gerektiğini vurgular. 5. Erkekler de kadınlar da göç etmekle birlikte, göç cinsiyete tarafsız bir olgu değildir. Kadın göçmenlerin konumu, yasal göç kanalları, göç ettikleri sektörler, maruz kaldıkları suiistimal olayları ve bunların sonuçları bakımından erkek göçmenlerden farklıdır. Kadınların bu durumdan özgül etkilenme biçimlerini kavramak için, kadın göçü toplumsal cinsiyet eşitsizliği, geleneksel kadın rolleri, toplumsal cinsiyete göre belirlenmiş işgücü pazarı, toplumsal cinsiyet temelli şiddetin evrensel yaygınlığı, yoksulluğun ve işgücü göçünün tüm dünyada “kadınlaşması” perspektifinden incelenmelidir. Dolayısıyla, toplumsal cinsiyet perspektifinin içerilmesi, kadın göçmenlerin konumunun analiziyle birlikte ayrımcılığa, sömürüye ve suiistimale karşı politikalar geliştirilmesi açısından vazgeçilmez önemdedir. İnsan Hakları ve Toplumsal Cinsiyet İlkelerinin Uygulanması 6. Tüm kadın göçmen işçilerin insan haklarının korunması gerekir. Bunlar, yaşama, kişisel özgürlük ve güvenlik, işkence görmeme, aşağılayıcı ve insanlık dışı muameleye maruz kalmama; cinsiyet, ırk, etnisite, kültürel özellikler, yurttaşlık, dil, din veya başka özellikler nedeniyle ayrımcılığa uğramama, yoksulluktan kurtulma, yeterli bir yaşam standardına sahip olma, yasalar önünde eşit olma ve mevcut hukuk yollarından yararlanma haklarıdır. Bu haklar, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, ayrıca Birleşmiş Milletler Üye Devletlerince kabul edilmiş veya onaylanmış birçok insan hakları anlaşmasında yer almaktadır. 7. Kadın göçmen işçiler ayrıca Sözleşme ile de ayrımcılığa karşı korunmaktadırlar. Sözleşme, taraf Devletlerden, kadınlara karşı her tür ayrımcılığa son verecek gerekli önlemleri hemen almalarını, kadınların her alanda erkeklerle eşit temelde bu haklardan hukuken ve fiilen yararlanmasını sağlamalarını istemektedir. Kadın Göçünü Etkileyen Faktörler 8. Kadınlar halen dünyadaki toplam göçmen nüfusun yarısını oluşturmaktadır. Küreselleşme, yeni fırsatlar arama, yoksulluk, cinsiyete göre şekillendirilmiş kültürel pratikler ve toplumsal cinsiyet temelli şiddet gibi çeşitli etmenler; doğal felaketler, savaşlar veya iç çatışmalar, kadın göçünü belirleyen faktörlerdir. Bu faktörler arasında aynı zamanda, göç edilen ülkelerdeki kayıtlı ve kayıt dışı imalat sanayi ve hizmet sektörlerinde cinsiyete göre işbölümünün daha da derinleşmesi, ayrıca eğlence yaşamında kadınlara talep yaratan erkek merkezli eğlence kültüründen de söz etmek gerekir. Tek başlarına ücretli işçi olarak göçe katılan kadın sayısındaki önemli artış bu eğilimin bir parçası olarak her yerde görülmektedir. Göçmen Kadınlarla İlgili Cinsiyet Ve Toplumsal Cinsiyet Temelli İnsan Hakları Kaygıları 9. Göçmen kadın işçilerin haklarına yönelik ihlaller asıl ülkelerinde, geçiş ülkelerinde ve varış ülkelerinde meydana geldiğinden, bu genel tavsiye, Sözleşme’den daha iyi yararlanılması, kadın göçmen işçilerin haklarının kollanması ve yaşamlarının her alanında kadınların erkeklerle gerçek eşitliğinin sağlanması için her üç durumu da ele alacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki göç tanım gereği küresel bir olgudur ve bu nedenle ülkeler arasında iki taraflı, çok taraflı ve bölgesel işbirliklerini gerektirir. Ayrılmadan önce asıl ülkelerde[6] 10. Daha ülkelerinden ayrılmadan önce göçmen kadın işçiler insan haklarıyla ilgili çeşitli sorunlarla karşı karşıyadır. Kadınların ülke dışına göçleri çeşitli durumlar nedeniyle kısıtlanır veya tamamen engellenir. Örneğin, yaş, cinsiyet, medeni durum, hamilelik veya annelik, seyahat etmek veya başka ülkeye gitmek için pasaport verilmesinde erkek yakınlarının yazılı izninin talep edilmesi gibi mesleğe özgü kısıtlamalar ve zorunluluklar bunlar arasındadır. Kimi durumlarda kadınlar iş simsarları tarafından gidecekleri yer için eğitilmek üzere bir araya toplanmakta, bu sırada mali, fiziksel, cinsel veya psikolojik suiistimale maruz kalabilmektedir. Ayrıca kadınlar, göçle ilgili eğitime, öğretime ve güvenilir bilgilere de sınırlı biçimde erişebilmekte, bunun sonucunda işverenler karşısında daha aciz duruma düşmektedir. İş simsarları kadınlardan yüksek ücretler isteyebilmekte, bunun sonucunda ellerinde erkeklere göre daha az maddi varlık bulunan kadınlar daha büyük zorluklar çekmekte, eğer borç bulacaklarsa da aileye, dostlara veya fahiş faizlerle tefecilere muhtaç duruma gelmektedir. Döndükten sonra kendi ülkelerinde 11. Göçmen kadın işçiler ülkelerine dönünce cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kalabilmektedir. Bunların arasında örneğin zorunlu HIV/AİDS testi, genç kadınlara yönelik ahlaki “rehabilitasyon”, yeterli ve toplumsal cinsiyete duyarlı hizmetlerin yokluğunda erkeklere göre artan kişisel ve sosyal masraflar yer almaktadır. Örneğin erkekler istikrarlı aile ortamlarına geri dönebilirken kadınlar geri döndüklerinde kendi yoklukları nedeniyle ailelerini parçalanmış bulabilmektedir. Ayrıca, sömürücü iş simsarlarından kaynaklanan misillemelere karşı korunmasız da olabilirler. Geçiş ülkelerinde 12. Kadın göçmen işçiler gidecekleri ülkeye doğru çeşitli ülkelerden geçerken de insan haklarıyla ilgili çeşitli sorunlarla karşılaşabilirler. Yanlarında bir aracı veya başkasıyla seyahat ediyorlarsa, aracı geçişte veya gidilecek ülkeye ulaşıldığında sorunlarla karşılaşırsa kadınlar kendi başlarına bırakılabilirler. Kadınlar bu geçişler sırasında söz konusu kişilerin cinsel ve fiziksel suiistimaline karşı daha savunmasızdırlar. Ulaşılan ülkelerde 13. Kadın göçmen ülkeler gidecekleri ülkeye ulaştıklarında ayrımcılığın fiili ve hukuksal çeşitli biçimleriyle karşılaşabilirler. Hükümetleri zaman zaman kadınların belirli sektörlerde çalışmalarına yasak veya sınırlama getiren ülkeler vardır. Durum ne olursa olsun, kadın göçmen işçiler erkeklere göre daha fazla tehlike ve güçlükle karşılaşırlar. Bunun nedeni, kadınlara hareketlilik tanımayan, hakları konusunda uygun bilgilere pek az erişim tanıyan toplumsal cinsiyete duyarsız ortamlardır. Kadınlara ne tür işlerin uygun olduğuna ilişkin toplumsal cinsiyet belirlenimli anlayışlar sonucunda kadınlar ağırlıklı olarak aile ve hizmet veya kayıt dışı sektörde iş bulabilmektedir. Bu durumda kadınların daha ağırlıkta oldukları meslekler özellikle ev hizmetleri ile eğlence sektöründeki belirli işlerdir. 14. Ayrıca, gidilen ülkelerde bu tür meslekler hukuksal iş tanımlarının dışında kalıyor olabilir ve bu durum da kadınları bir dizi hukuksal korumadan yoksun bırakabilir. Bu tür mesleklerde kadın göçmen işçiler çalışma koşullarını net biçimde belirleyen bağlayıcı iş sözleşmeleri yapmakta güçlük çekerler ve bu yüzden de zaman zaman fazla mesai ücreti almadan uzun saatler çalışmak zorunda kalırlar. Dahası, bu kadınlar çoğu kez ayrımcılığın birbirini kesen biçimlerine, salt cinsiyet temelli ayrımcılığın ötesinde yabancı düşmanlığı ve ırkçılık gibi olumsuzluklara da maruz kalmaktadırlar. Irk, etnisite, kültürel özellikler, yurttaşlık, dil, din veya başka durumlar temelindeki ayrımcılık cinsiyete ve toplumsal cinsiyete özgü yollardan dışa vurulabilmektedir. 15. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temelindeki ayrımcılık yüzünden, kadın göçmen işçiler erkeklere göre daha düşük ücretler alabilmekte, ücretleri hiç ödenmeyebilmekte veya ücretleri erişemeyecekleri birtakım hesaplara geçirilmektedir. Örneğin, ev hizmetlerinde çalışanların işverenleri, bu kişilerin ücretlerini genellikle kendi hesaplarına yatırmaktadır. Eğer hem kadın hem de eşi işçi statüsündeyse, kadının ücreti eşi adına açılan hesaba yatırılabilmektedir. Kadınların ağırlıkta oldukları sektörlerde çalışanlara hafta sonlarında veya ulusal günlerde izin verilmemektedir. Başka birtakım durumlarda ise, kendilerini çalıştıkları ülkeye getiren aracılara olan ağır borçları yüzünden kadın göçmen işçiler borçlarını ödeyinceye kadar sömürücü işlerden ayrılamamaktadır. Bu tür ihlallere kuşkusuz benzer kadın ağırlıklı işlerde çalışan, göçmen olmayan kadınlar da maruz kalabilir. Ancak, göçmen olmayan kadınların iş hareketliliği daha fazladır. Ne kadar sınırlı olursa olsun, baskı gördükleri işlerden ayrılıp başka bir iş bulma gibi bir şansları vardır. Buna karşılık kimi ülkelerde göçmen bir kadın işçi işini bıraktığı anda belgesiz kalma gibi bir durumla karşı karşıyadır. Ayrıca, göçmen olmayan kadın işçiler işsiz kaldıklarında aile desteğinden yararlanabilirken göçmen kadınların böyle bir şansı da olmayabilir. Sonuçta göçmen kadın işçiler cinsiyet ve toplumsal cinsiyetin yanı sıra göçmenlik durumları nedeniyle de tehlikelerle karşı karşıyadır. 16. Göçmen kadın işçiler, yalıtılmış durumları (ev işlerinde çalışanlar için), zahmetli birtakım işlemler, dil engelleri veya yüksek tercüme masrafları gibi nedenlerden dolayı para biriktirme veya biriktirdikleri paralı güvenli biçimde başka yere gönderme açısından da güçlüklerle karşılaşabilirler. Genel olarak erkeklerden daha az kazandıklarından bu gerçekten büyük bir sorundur. Ayrıca, bunu yapabildiklerinde, erkeklere göre kadınlardan kazandıklarının daha büyük bir bölümünü gerideki ailelerine göndermeleri beklenir. Örneğin, tek bir kadından, gerideki geniş aile üyelerine bir destek sağlaması istenebilir. 17. Kadın göçmen işçiler çoğu kez sağlıklarını tehdit eden eşitsizliklerle karşı karşıyadır. Sağlık sigortasından veya ülkedeki sağlık sisteminden dışlanmışlarsa, üreme sağlığı dâhil sağlık hizmetlerinden yararlanamayabilirler veya bunlar kendileri için çok pahalı olabilir. Kadınların sağlık alanındaki ihtiyaçları erkeklerden farklı olduğundan bu konu özel dikkat gerektirir. Çalıştıkları yerlerde güvenlikleri olmayabilir veya işleriyle kaldıkları yer arasında güvenli gidiş geliş imkânları sağlanmamış olabilir. Özellikle fabrika, tarım işi ve ev hizmetleri söz konusu olduğunda çalışan kadınlara kalacak yer sağlandığında bile bu yerler yetersiz ve aşırı kalabalık, şebeke suyu bulunmayan, sanitasyonu yetersiz, özel yaşam ve hijyen imkânları olmayan yerler olabilmektedir. Kadın göçmen işçiler kimi zaman ayrımcı, onayları alınmaksızın zorunlu HIV/AİDS veya başka enfeksiyon testlerine tabi tutulmakta, bu testin sonuçları ise kendilerine değil işverenlere ve aracılara bildirilmektedir. Testlerin pozitif çıkması durumunda ise sonuç işi kaybetme veya sınır dışı edilme olabilmektedir. 18. Ayrımcılık, gebelik durumlarında daha da keskinleşebilmektedir. Kadın göçmen işçiler, zorla gebelik testine tabi tutulabilmekte ve gebelik durumunun anlaşılması üzerine sınır dışı edilebilmektedir. Zorla kürtaj yaptırma, güvenli ürete sağlığı ve kürtaj hizmetleri olmadığında annenin durumu riske girebilmektedir. Kadın cinsel saldırıya maruz kalabilmektedir. Kadının sağlığını riske sokan durumlar arasında doğum izni hiç verilmemesi veya bu iznin çok kısa tutulması, ilgili hizmetlerin yerersizliği de yer almaktadır. Kadın göçmen işçiler, gebelik durumları anlaşıldığında işlerinden çıkartılabilmekte, bu da kimi durumlarda kayıt dışı göçmenlik statüsüne veya ülke dışına çıkarılmayla sonuçlanabilmektedir. 19. Kadın göçmen işçiler, bulundukları ülkede kalışlarıyla ilgili özellikle dezavantajlı koşullarla karşılaşabilmektedir. Kimi durumlarda aile birleştirme sistemlerinden yararlanamamaktadırlar; çünkü bu sistemlerin ev işleri veya eğlence sektörü gibi kadın ağırlıklı sektörleri kapsamadığı durumlar görülmektedir. Özellikle ev işlerinde çalışan göçmen kadınlar söz konusu olduğunda, belirli süreli sözleşmeleri sona erdiğinde veya işverenlerinin keyfine göre işlerine son verildiğinde bulundukları ülkede daha fazla kalmaları ciddi kısıtlamalarla karşı karşıyadır. Kadınlar göçmen statüsünü yitirdiklerinde, bu durumdan yararlanmak isteyen işverenlerin veya başkalarının şiddetine maruz kalmaları riski de artmaktadır. Gözaltına alındıklarında ise buralardaki görevlilerin şiddetine maruz kalma gibi bir risk vardır. 20. Kadın göçmen işçiler, özellikle kadınların ağırlıkta olduğu sektörlerde cinsel suiistimale, tacize ve fiziksel şiddete daha açık durumdadırlar. Ev hizmetlerinde çalışanları bekleyen tehlikeler arasında ise fiziksel ve cinsel saldırı, yiyeceksiz ve uykusuz bırakılma ve işverenlerin zalimane davranışları yer almaktadır. Kadın göçmen işçilere yönelik, örneğin tarımsal işletmeler veya sanayi sektörü gibi başka çalışma ortamlarındaki cinsel taciz tüm dünyada görülen bir sorundur (bakınız E/CN.4/ 1998/74/Add.1). Erkek göçmen işçilerin eşleri olarak veya aile üyeleriyle birlikte göç eden kadınlar da, ailede kadına teslimiyetçi bir rol tanıyan bir kültürden geliyorlarsa, bir de fazladan aile içi şiddete maruz kalabilmektedir. 21. Göçmen kadın işçiler için adalete erişim sınırlı olabilir. Kimi ülkelerde, konu ayrımcı çalışma standartlarına, istihdamda ayrımcılığa, cinsiyet veya toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı hak talep etmeye geldiğinde kadın göçmen işçilerin hukuk sisteminden yararlanmalarına sınırlama getirilmiştir. Dahası, kadın göçmen işçiler devletin ücretsiz hukuk yardımlarından yararlanamamakta, resmi görevlilerin kayıtsız veya düşmanca davranışlarıyla karşılaşabilmekte, kimi durumlarda da olumsuz fiilin sahibiyle görevliler işbirliği yapmaktadır. Başka durumlarda ise, diplomatik dokunulmazlıklarından yararlanan diplomatların evlerde çalışan göçmen kadın işçilere yönelik cinsel suiistimaline, şiddetine ve diğer ayrımcı davranışlarına rastlanmaktadır. Kimi ülkelerde, göçmen kadın işçileri koruyan yasalarda boşluklar bulunmaktadır. Örneğin, herhangi bir suiistimal veya ayrımcılık olayını bildirdiklerinde çalışma izinleri iptal edilebilmekte, bu yüzden eğer konu yargıya intikal etmişse yargı süreci boyunca ülkede kalma şanslarını yitirmektedirler. Bu resmi engellerin yanı sıra, pratik engeller de hakkın alınmasını önleyebilmektedir. Birçoğu bulundukları ülkenin dilini ve sahip oldukları hakları bilmemektedir. İşverenleri tarafından çalışma veya yaşama alanlarının dışına çıkarılmadıklarından kadın işçilerin hareketlilikleri sınırlı olabilmekte, telefon kullanmaları, gruplara ve kültür derneklerine katılmaları yasaklanabilmektedir. Bu tür bilgileri yalnızca eşlerinden veya işverenlerinden alabildiklerinden elçiliklerinden veya verilen hizmetlerden çoğu kez haberleri yoktur. Örneğin, ev işleri yapan ve sürekli işverenlerinin gözetiminde olan göçmen kadın işçilerin elçiliklerine kaydolmaları veya şikâyette bulunmaları bile mümkün olmayabilmektedir. Böylece dış temasları bulunmayan ve şikâyet imkânları olmayan kadınlar, bu durumları ortaya çıkıncaya kadar uzun süre şiddet ve suiistimale maruz kalabilmektedir. Ayrıca, pasaportlarına işverenler tarafından el konulması ve misillemeden duyulan korku, suç şebekeleriyle ilişkili sektörlerde çalışan göçmen kadın işçileri resmi makamlara bilgi vermekten alıkoymaktadır. 22. Kaçak kadın göçmen işçiler, durumlarının düzenlenmemiş olması dolayısıyla sömürü ve suiistimale özellikle açık durumdadırlar ve bu da onların dışlanma ve sömürülme risklerini artırmaktadır. Bu konumdaki kadınlar zorla çalıştırılabilirler, asgari düzeyde bile olsa çalışanlara tanınan haklardan yararlandırılmayabilirler. Ayrıca polis tacizine de maruz kalabilirler. Tespit edildikleri durumlarda genellikle göçmenlik yasalarını ihlalden haklarında soruşturma açılmakta, gözaltına alınmakta, bu tür yerlerde cinsel suiistimale maruz bırakılmakta sonra da ülke dışına çıkarılmaktadır. Taraf Devletlere Tavsiyeler[7] Göç Veren ve Alan Ülkelerin Ortak Sorumlulukları 23. Göç veren ve alan ülkelerin ortak sorumlulukları arasında şunlar yer almaktadır: (a) Toplumsal cinsiyete duyarlı ve haklar temelli kapsamlı bir politika geliştirme: Taraf Devletler, göçün tüm yönlerini ve aşamalarını düzenlemek ve idare etmek, kadın göçmen işçilerin ülkelerinin dışında iş imkânlarına sahip olabilmelerini sağlamak, göçü güvenli kılmak ve göçmen kadın işçilerin haklarını korumak için, eşitlikçilik ve ayrım gözetmeme ilkeleri temelinde toplumsal cinsiyete ve haklara duyarlı bir politika geliştirmede Sözleşme’yi ve genel tavsiyeleri kullanmalıdırlar (maddeler 2 (a) ve 3); (b)Kadın göçmen işçilerin ve ilgili hükümet dışı kuruluşların aktif katılımı: Taraf Devletler politikanın geliştirilmesinde, uygulanmasında, izlenmesinde ve değerlendirilmesinde kadın göçmen işçilerin ve ilgili hükümet dışı kuruluşların aktif katılımını sağlamalıdır (madde 7 (b)); (c) Araştırma, veri toplama ve analiz: Taraf Devletler, kadın göçmen işçilerin göç sürecinin her evresindeki sorunlarını ve ihtiyaçlarını belirlemeye yönelik nicel ve nitel araştırmalar, veri toplama ve analiz çalışmaları yürütmeli veya bu çalışmaları desteklemeli, kadın göçmen işçilerin haklarını bu temellerde korumalı ve ilgili politikaları da gene bu temelde geliştirmelidir (madde 3). Göç veren ülkelere özgü sorumluluklar 24. Göç veren ülkeler, çalışma amacıyla başka ülkelere giden kadın yurttaşlarının insan haklarına saygı göstermeli ve bu hakları korumalıdır. Bu yönde alınabilecek önlemler, bunlarla sınırlı kalmamak üzere aşağıdakileri de içermektedir: (a) Göç üzerindeki ayrımcı yasak veya kısıtlamaların kaldırılması: Taraf Devletler, yaş, medeni durum, gebelik veya annelik gibi durumlardan hareketle kadın göçü üzerindeki ayrımcı yasakları ve kısıtlamaları kaldırmalıdır. Kadınların pasaport alma veya başka yere gitmeleri için eşlerinin veya erkek bir vasinin iznine bağlayan sınırlamalar da kaldırılmalıdır (madde 2 (f)); (b) İçeriği standartlaştırılmış eğitim, farkındalık yaratma ve öğretim: Taraf Devletler, ilgili hükümet dışı kuruluşlar, toplumsal cinsiyet ve göç uzmanları, göç deneyimi olan kadın işçiler ve güvenilir aracı kuruluşlarla yakın istişare içinde uygun bir eğitim ve duyarlılık geliştirme programı hazırlamalıdır. Bu bağlamda taraf devletlerin yapmaları gerekenler (maddeler 3, 5, 10 ve 14): i. Ülke dışına gitme durumu olan kadınların maruz kalabilecekleri sömürü biçimleri konusunda bilgilenmelerini sağlamak üzere ücretsiz veya düşük ücretli toplumsal cinsiyet ve haklar temelli ayrılış öncesi bilgilendirme ve eğitim programları hazırlanması. Bu programlarda şu başlıkların işlenmesi: İş sözleşmelerinde ne tür hükümlere dikkat edileceği, istihdamın gerçekleşeceği ülkelerde yasal haklar; resmi ve gayrı resmi tazminat yol ve usulleri; işverenler hakkında bilgi edinme yolları; gidilecek ülkelerdeki kültürel koşullar; stres yönetimi; ilk yardım ve acil durum önlemleri; acil durum yardım hatları ve elçiliğin telefon numaraları; ara ülkelerde güvenlikle ilgili bilgiler; havaalanı ve havayolu bilgileri; HIV/AİDS’in önlenmesi dâhil genel sağlık ve üreme sağlığı bilgileri. Bu eğitim programları, dışa uzanan etkili bir programla ülke dışına gidecek kadınları hedef almalı ve kadınların eğitime rahatça ulaşabilmeleri için eğitim değişik yerlerde verilmelidir; ii. Gerçek, güvenilir nitelikte iş ve işçi bulma kurumlarından oluşan bir liste hazırlanması ve ülke dışında bulunabilecek işlerle ilgili birleşik bir enformasyon sistemi oluşturulması; iii. İş ve işçi bulma kurumlarından bağımsız olarak çalışmak üzere kendi başlarına göç etmek isteyen kadınlara bu işin yöntemleri ve usulleriyle ilgili bilgi verilmesi; iv. İş ve işçi bulma kurumlarından eğitim ve duyarlılık geliştirme programlarına katılmalarının istenmesi ve bu kurumların kadın göçmen işçilerin hakları, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık biçimleri, kadınların başlarına gelebilecek sömürü durumları ve kurumların bu kadınlara karşı sorumlulukları gibi konularda duyarlılaştırılması; v. Kadınların da yer aldıkları göçün her biçiminin maliyetleri ve yararları ile ilgili topluluklarda duyarlılık geliştirilmesi ve genel kamuoyuna yönelik kültürler arası duyarlılık geliştirme etkinlikleri. Bu etkinliklerde, göçün getireceği riskler, tehlikeler ve fırsatlar, kadınların kendi mali güvenlikleri açısından kazandıklarını sahiplenmeleri ve kadınların ailelerine olan sorumlulukları ile kendilerine olan sorumlulukları arasında bir denge kurulması gibi başlıklara yer verilmesi. Bu tür bir duyarlılık geliştirme programı örgün ve yaygın eğitim programları kapsamında uygulanabilir; vi. Medya, enformasyon ve iletişim sektörlerinin, göçle ilgili konularda duyarlılık geliştirme çalışmalarına destek vermeye özendirilmesi; buna, kadın göçmen işçilerin ekonomiye katkıları, kadınların sömürü ve ayrımcılığa açık konumları ve sömürü olaylarının cereyan ettiği yerler de dâhil edilmelidir; (c) Aşağıda belirtilenler gibi düzenleme ve izleme sistemleri: i. Taraf Devletler, aracıların ve iş bulma kurumlarının tüm göçmen kadın işçilerin haklarına saygılı olmalarını sağlamak amacıyla çeşitli düzenlemelere gitmeli ve izleme yapmalıdır. Taraf Devletler, kendi yasal düzenlemelerinde kayıt dışı işçi almanın açık bir tanımını yapmalı ve yasaları ihlal eden kurumlara hukuki yaptırımlar öngörmelidir (madde 2 (e)); ii. Taraf Devletler ayrıca iş ve işçi bulma kurumlarıyla aracıların doğru uygulamalarda bulunmalarını sağlamak üzere akreditasyon programları uygulamalıdır (madde 2 (e)); (d) Sağlık hizmetleri: Taraf Devletler, göç edilecek ülkede talep ediliyorsa standart ve otantik sağlık belgeleri verilmesini sağlamalı ve gelecekteki işverenlerden kadın göçmen işçilerin sağlık sigortalarını yaptırmalarını istemelidir. Ülkeden ayrılmadan önce istenilen her tür HIV/AİDS veya genel sağlık muayenelerinde kadın göçmenlerin insan haklarına saygılı olunmalıdır. Burada gönüllülüğe, hizmetlerin parasız veya ucuz olmasına ve insanların damgalanmamasına özel özen gösterilmelidir (maddeler 2 (f) ve 12); (e) Yolculuk belgeleri: Taraf Devletler, kadınların bağımsız olarak ve başkalarıyla eşit temelde yolculuk belgelerine sahip olmalarını sağlamalıdır (madde 2 (d)); (f) Hukuksal ve idari yardım: Taraf Devletler, iş için göç bağlantılı hukuksal yardımlar sağlamalıdır. Örneğin, iş sözleşmelerinin hukuksal geçerliliği olup olmadığı incelenmeli, kadınların hakları erkeklerle eşitlik temelinde korunmalıdır. (maddeler 3 ve 11); (g) Ülkeye yapılan havalelerin güvence altına alınması: Taraf Devletler kadın göçmen işçilerin ülkelerine gönderdikleri paraları güvence altına alacak önlemler almalı, eve para gönderebilecekleri resmi finans kurumları konusunda bilgi ve yardım sağlamalı ve kadınları tasarruf sistemlerine katılmaya özendirmelidir (maddeler 3 ve 11); (h) Dönüş hakkının gözetilmesi: Taraf Devletler asıl ülkelerine dönmek isteyen kadınların bunu güvenli biçimde ve suiistimale maruz kalmadan gerçekleştirebilmelerini sağlamalıdır (madde 3); (i) Dönüşte kadınlara yönelik hizmetler: Taraf Devletler, ülkelerine dönen kadınların toplumlarıyla yeniden bütünleşmelerini kolaylaştıracak kapsamlı sosyoekonomik, psikolojik ve hukuksal hizmetleri tasarlamalı veya bu hizmetleri denetlemelidir. Taraf Devletler, başka ülkelerde çalışıp ülkelerine geri dönen kadınların zaaflı olabilecek durumlarının hizmet sunucular tarafından istismar edilmemesini sağlamalı; aracıların, işverenlerin veya eski eşlerin olası misilleme ve olumsuz fiillerine karşı şikâyet mekanizmaları oluşturmalıdır (maddeler 2 (c) ve 3); (j) Diplomatik ve konsolosluk koruması: Taraf Devletler, ülkelerinin dışındaki kadın göçmen işçilerin haklarının korunmasında üzerlerine düşeni gereğince yerine getirebilmeleri için diplomatlarını ve konsolosluk görevlilerini eğitmeli ve denetlemelidir. Verilecek koruma hizmetleri arasında nitelikli destek, zamanında tercüman sağlanması, tıbbi bakım, danışmanlık, hukuksal yardım ve gerektiğinde sığınma imkânları da yer almalıdır. Taraf Devletlerin uluslararası hukuk veya Konsolosluk İlişkileri Viyana Sözleşmesi gibi anlaşmalar çerçevesinde birtakım özel yükümlülükleri olduğu durumlarda bu yükümlülükler kadın göçmen işçiler için de eksiksiz yerine getirilmelidir (madde 3); Geçiş yapılan ülkelere özgü sorumluluklar 25. Göçmen kadınların gidecekleri ülkeye yolculuk yaparken geçtikleri taraf Devletler, egemenlikleri altındaki toprakların kadın göçmen işçilerin haklarına yönelik ihlaller için zemin oluşturmamasını sağlayacak gerekli bütün adımları atmalıdırlar. Bu alandaki önlemler, bunlarla sınırlı kalmamak kaydıyla, aşağıdakileri de içermektedir: (a) Hükümet görevlilerinin eğitilmesi, izlenmesi ve denetlenmesi: Taraf Devletler, sınır polisinin ve göçmenlik işleri görevlilerinin, kadın göçmen işçilerle ilgili işlemlerinde toplumsal cinsiyete duyarlı olmaları ve ayrımcılık yapmamaları için yeterince eğitilmelerini, denetlenmelerini ve izlenmelerini sağlamalıdır (madde 2 (d)); (b) Kendi egemenlik alanlarında meydana gelen göçmen kadın işçilerin haklarına yönelik ihlallere karşı koruma: Taraf Devletler, ister kamu görevlileri ister özel kişilerden kaynaklansın, kendi egemenlik alanlarında göçmenlikle ilgili her tür insan hakları ihlallerini önleyecek, kovuşturacak ve cezalandıracak önlemleri almalıdırlar. Taraf Devletler, yanlarında bir aracı veya refakatçiyle seyahat etmekte olan kadınlar bu kişiler tarafından terk edildiklerinde gerekli hizmetlerde ve yardımlarda bulunmalı, failleri bulmak ve haklarında hukuksal yollara başvurmak için her tür girişimi başlatmalıdırlar (maddeler 2 (c) ve (e)); Gidilen ülkeye özgü sorumluluklar 26. Göçmen kadın işçilerin çalıştıkları ülkelerin taraf Devletleri, kendi toplulukları içinde bulundukları sıralar dâhil olmak üzere, bu kadınların ayrımcılığa uğramaması ve eşit haklardan yararlanması için gerekli bütün önlemleri almalıdırlar. Alınması gereken önlemler arasında, bunlarla sınırlı kalmamak kaydıyla, aşağıdakiler de bulunmaktadır: (a) Göç üzerindeki ayrımcı yasak veya kısıtlamaların kaldırılması: Taraf Devletler, kadın göçü üzerindeki ayrımcı yasakları ve kısıtlamaları kaldırmalıdır. Vize işlemlerinde kadınların, erkeklerin ağırlıkta oldukları kimi sektörlerde çalışma iznini sınırlandıran veya kadınların ağırlıkta oldukları kimi işleri dışlayan dolaylı ayrımcılık unsurları bulunmamasını sağlamalıdırlar. Ayrıca, göçmen kadınların yurttaşları veya ülkede daimi ikamet eden kişilerle evlenmelerini, gebe kalmalarını veya ayrı ev tutmalarını engelleyen yasakları kaldırmalıdırlar (madde 2 (f)); (b) Kadın göçmen işçilerin haklarına yönelik hukuksal koruma: Taraf Devletler, anayasanın ve medeni kanunun, ayrıca iş yasalarının, örgütlenme ve sendikalaşma hakkı dâhil, ülkede tüm çalışanlara tanıdığı hakların ve korumanın göçmen kadın işçilere de tanınmasını sağlamalıdır. Kadın göçmen işçilerin sözleşmelerinin hukuken geçerli olmasını sağlamalıdırlar. Taraf Devletler, özellikle, örneğin ev hizmetleri ve eğlence sektöründeki belirli işler gibi kadın göçmen işçilerin ağırlıkta oldukları işlerin iş yasalarında korunmasını sağlamalı, bu koruma ücretler ve çalışma saatleri ile ilgili düzenlemeleri, sağlık ve güvenlik kurallarını, tatil ve izin günlerini de kapsamalıdır. Yasalarda, özellikle ağırlıkta oldukları işlerde göçmen kadınların işyeri koşullarını denetlemeye yönelik mekanizmalar da yer almalıdır (maddeler 2 (a), (f) ve 11); (c) Telafi-tazminat hakkı: Taraf Devletler, hakları ihlal edildiğinde kadın göçmen işçilerin telafi-tazminata ulaşabilmelerini sağlamalıdır. Alınması gereken somut önlemler arasında, bunlarla sınırlı kalmamak kaydıyla, aşağıdakiler de bulunmaktadır (maddeler 2 (c), (f) ve 3): i. Yeterli hukuksal telafi-tazminat ve şikâyet mekanizmaları da öngören yasa ve yönetmeliklerin çıkartılarak uygulanması; bunlarla gerek kayıtlı gerekse kayıt dışı kadın göçmen işçilerin cinsiyet temelli ayrımcılıktan veya sömürü ve suiistimalden korunmaları; ii. Kadın göçmen işçilerin tazminat için mahkemeleri ve diğer sistemleri kullanmaktan alıkoyan yasaların kaldırılması veya değiştirilmesi. Bu kapsamda ele alınması gereken sorunlar arasında, sömürü veya istismarla ilgili şikâyette bulunulması durumunda ve ilgili soruşturma sırasında kazanılanların kaybedilmesi ve göç görevlilerince ülkeden çıkarılmayla sonuçlanabilecek çalışma izni iptali uygulaması da yer almaktadır. Taraf Devletler, işçilerin suiistimalden şikâyet ettikleri durumlarda ülke dışına çıkarılma söz konusu olmaksızın işveren veya sponsor değiştirme işlemlerine esneklik getirmelidir; iii. Kadın göçmen işçilerin, ücretsiz hukuk hizmetlerini de kapsamak üzere, hukuksal yardımlara, iş ve istihdam yasalarını uygulamakla görevli yargı organlarına ve düzenleyici sistemlere erişimlerinin sağlanması; iv. İstismarcı işverenlerinden, kocalarından veya diğer yakınlarından ayrılmak isteyen göçmen kadın işçilere, hukuksal süreçler boyunca geçici barınma yerleri sağlanması; (d) Hareket özgürlüğüne hukuksal koruma: Taraf Devletler, işverenlerin ve iş bulan aracı kurumların kadın göçmenlere ait seyahat veya kimlik belgelerine el koymalarını veya bu belgeleri yok etmelerini önlemelidir. Taraf Devletler, ayrıca başta ev hizmetlerindekiler olmak üzere kadın göçmen işçilerin zorla yalıtık ve evlerde kapalı tutulmalarını önleyecek adımlar atmalıdır. Polisler kadın göçmen işçilerin haklarına yönelik bu tür ihlaller karşısında duyarlı olacak şekilde eğitilmelidir; (madde 2 (e)); (e) Ayrımcılık gözetmeyen aile birleştirme programları: Taraf Devletler göçmen işçileri kapsayan aile birleştirme programlarının cinsiyet temelinde doğrudan veya dolaylı ayrımcı içerik taşımamasını sağlamalıdır (madde 2 (f)); (f) Ayrımcılık gözetmeyen ikamet düzenlemeleri: Kadın göçmen işçilerin ikamet belgelerinin bir işverenin veya eşin sponsorluğuna dayandığı durumlarda Taraf Devletler bağımsız ikamet statüsü kazandıracak hukuksal düzenlemelere gitmelidir. İstismarcı işvereninden veya eşinden kaçan veya istismardan şikâyet ettiği için işinden çıkartılan bir kadının ilgili dava süresinde ülkede kalabilmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır (madde 2 (f)); (g) Eğitim ve farkındalık yaratma: Taraf Devletler göçmen kadın işçilerin haklarıyla ilgili olarak zorunlu farkındalık yaratma programları uygulamalı; ilgili kamusal ve özel iş-işçi bulma kurumlarına, işverenlere ve ceza adaleti görevlileri, sınır polisi, göç idaresi görevlileri, sosyal hizmet görevlileri ve sağlıkçılar gibi ilgili kamu görevlilerine toplumsal cinsiyet duyarlılığı eğitimi vermelidirler (madde 3); (h) İzleme sistemleri: Taraf Devletler, iş-işçi bulma kurumlarının ve işverenlerin tüm kadın göçmen işçilerin haklarına saygı duymalarını sağlamak için yönetmelikler düzenlemeli ve izleme sistemleri kurmalıdır. Taraf Devletler ilgili kurumları yakından izlemeli; şiddet, zorlama, kandırma veya sömürü gibi durumları kovuşturmalıdır (madde 2 (e)); (i) Hizmetlere erişim: Taraf Devletler, kadın göçmen işçiler için dil olarak ve kültürel açıdan uygun, toplumsal cinsiyete duyarlı hizmetler sağlamalıdırlar; bunlara örnek olarak, aile içi şiddete maruz kalan kadınlara yönelik programların yanı sıra, dil ve beceri eğitimi programları, acil durum sığınma evleri, polis hizmetleri, dinlenme-eğlence programları, özellikle ev işlerinde çalışanlar ve yalıtık durumdakiler başta olmak üzere belirli konumlardaki kadınlara özgü programlar verilebilir. İstismar mağdurlarına, göçmenlik statüleri ne olursa olsun uygun acil durum ve sosyal hizmetler sağlanmalıdır (maddeler 3, 5 ve 12); (j) Kayıtlı veya kayıt dışı, gözetim altındaki kadın göçmen işçilerin hakları: Taraf Devletler gözetim altındaki kadın göçmen işçilerin ayrımcılığa veya toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz kalmamalarını; bu arada gebe ve emzikli annelerle sağlık sorunu olanların gerekli hizmetlere ulaşmalarını sağlamalıdırlar. Taraf Devletler, göçle ilgili nedenler yüzünden gözetim altında tutulan kadın sayısı orantısız biçimde yüksekse, ilgili yasaları, yönetmelikleri ve politikaları bu durumu giderecek şekilde gözden geçirmeli, kaldırmalı veya değiştirmelidir. (maddeler 2 (d) ve 5); (k) Kadın göçmen işçilerin toplumsal olarak içerilmesi: Taraf Devletler, kadın göçmen işçilerin yeni toplumlarıyla bütünleşmesine yönelik politikalar ve programlar benimsemelidir. Bu yöndeki çabalar, Sözleşme doğrultusunda kadın göçmen işçilerin kültürel kimliklerine saygılı olmalı ve insan haklarını korumalıdır (madde 5); (l) Kayıt dışı kadın göçmen işçilerin korunması: Kayıt dışı kadınların durumuna özel dikkat gösterilmesi gerekir. Kayıt dışı göçmen kadın işçilerin bulundukları statü ne olursa olsun, Taraf Devletlerin bu kadınların temel insan haklarını koruma yükümlülükleri vardır. Kayıt dışı göçmen kadın işçiler, yaşamlarına yönelik tehdit söz konusu olduğunda, zalimane ve aşağılayıcı muameleye maruz kaldıklarında; zorla çalıştırıldıklarında, temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olduklarında; sağlık sorunları, gebelik ve doğum gibi durumlarda; işverenleri veya başkaları tarafından fiziksel veya cinsel olarak sömürüldüklerinde, bununla ilgili hukuk yolları ve adalete erişebilmelidirler. Tutuklanmaları veya gözaltına alınmaları durumunda taraf Devletler kayıt dışı kadın göçmen işçilerin insanca muamele görmelerini, ücretsiz hukuksal yardım dâhil hukuk yollarına başvurabilmelerini sağlamalıdır. Bu bağlamda taraf Devletler kadın göçmen işçilerin mahkemelere veya diğer tazminat yollarına başvurmalarını engelleyen yasal düzenlemeleri, uygulamaları kaldırmalı veya değiştirmelidir. Ülke dışına çıkarılma kaçınılmaz bir zorunluluksa, Taraf Devletler asıl ülkedeki toplumsal cinsiyetle ilişkili koşulları ve insan hakları ihlalleri riskini gözeterek her durumu tek tek ele almalıdır (maddeler 2 (c), (e) ve (f)); İki taraflı ve bölgesel işbirliği 27. Gerekli önlemler, bunlarla sınırla kalmamak kaydıyla, aşağıdakileri içermektedir: (a) İkili ve bölgesel anlaşmalar: Göç alan ve veren Taraf Devletlerle geçiş ülkeleri, kadın göçmen işçilerin haklarını bu genel tavsiyede öngörüldüğü biçimde korumak üzere ikili veya bölgesel anlaşmalara gitmeli veya mutabakat zaptları hazırlamalıdır. (madde 3); (b) Aşağıda örneklenen örnek uygulamalar ve bilgi paylaşımı: i. Taraf Devletler ayrıca kadın göçmen işçilerin haklarının tam anlamda korunabilmesi için bu alandaki örnek uygulamaları ve ilgili bilgileri aralarında paylaşmalıdır (madde 3); ii. Taraf Devletler, kadın göçmen işçilere yönelik hak ihlallerinin failleri hakkında bilgi toplanmasında işbirliği yapmalıdırlar. Kendi egemenlik alanlarında bulunan failler hakkında bilgi aldıklarında Taraf Devletler bu kişileri soruşturacak, kovuşturacak ve cezalandıracak önlemleri almalıdırlar (madde 2 (c)). İzleme Ve Raporlamayla İlgili Tavsiyeler 28. Taraf Devletler sundukları raporlarda, 10–12 paragraflarda yer alan cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temelli insan hakları kaygılarını dikkate alarak ve bu genel tavsiyenin 23–27 paragraflarında dile getirilen tavsiyeler doğrultusunda, kadın göçmen işçilerin haklarını korumak üzere geliştirdikleri hukuksal çerçeveler, politikalar ve programlar hakkında bilgi vermelidirler. Bu raporlarda yasaların, politikaların ve programların uygulanması ve etkililiği ile kadın göçmen işçilerin fiili durumları hakkında yeterli veriler bulunmalıdır ki raporlarda verilen bilgiler anlamlı olabilsin. Bu bilgiler, tüm tavsiyelerde yer alan öneriler doğrultusunda, Sözleşme’nin konuyla en fazla ilgili maddeleri çerçevesinde verilmelidir. İlgili insan hakları anlaşmalarının onaylanması veya kabulü 29. Taraf Devletler, göçmen kadın işçilerin haklarının korunmasıyla ilgili uluslararası bütün belgeleri, bu arada en başta Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Üyelerinin Haklarının Korunması Uluslararası Sözleşmesi’ni onaylamalıdırlar. |
24-03-2011, 14:24 | #14 |
|
Kadınlara Karşı Her Tür Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi
Kırk yedinci oturum 4–22 Ekim 2010 Yaşlı Kadınlar ve Haklarının Korunması Hususundaki 27 Numaralı Genel Tavsiye* Giriş 1) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi (metin içinde "Komite"olarak geçecek) yaşlı kadınlara değişik biçimlerde uygulanan ayrımcılık konusunu gündeme getirmiştir. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (metin içinde "Sözleşme" olarak anılacak), 42. oturumundaki 21. madde uyarınca taraf devletlerin tutanaklarında yaşlı kadınların hakları sistemli bir biçimde ele alınmadığı için yaşlı kadınlar ve haklarının korunması hususunda genel tavsiye kararı oluşturmaya karar vermiştir. 2) 26/III karar hükmünde Komite, Sözleşmenin "yaşlı kadınların haklarıyla ilgili meselenin çözümlenmesinde önemli bir aracı olduğunu kabul etmiştir.[8] Sözleşmenin geçici önlemlerle ilgili 25 numaralı genel tavsiyenin 1. paragrafı, 4. maddesinde (bkz. E/CN. 6/2004/CRP.3, I numaralı ek) kadınların değişik konularda ayrımcılığa maruz kalmasında yaş farkının da sebeplerden biri olduğunu kabul etmiştir. Bilhassa Komite yaşlı kadınların durumunun değerlendirilmesinde daha tutarlı bir yöntem olarak yaş ve cinsiyete göre bölümlenen istatistiki verilere ihtiyaç duyulduğunu da kabul etmektedir. 3) Komite, diger kadınların yanısıra yaşlı kadınların haklarıyla ilgili olarak alınan eski kararların yanında aşağıdaki eylemleri de onaylamıştır. 1)Yaşlılığa Karşı Viyana Ulusal Hareket Planı[9], 2) Pekin Eylem Platformu ve Bildirisi[10], Birleşmiş Milletlerin Yaşlılarla ilgili Hükümleri (46/91 sayılı Genel Kurul önerisi, ek), 3) Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansındaki Eylem Programı[11], 4) 2002 Madrid Uluslararası Yaşlılık Eylem Planı[12], 5) İktisadi, Toplumsal ve Kültürel Haklar Kurulu 1995, yaşlıların iktisadi, toplumsal ve kültürel hakları Genel Yorum No. 6 ve sosyal güvenlik hakkıyla ilgili Genel Yorum No 19. Arkaplan 4) Birleşmiş Milletler’in şimdiki istatistikleri dünyada 36 yıl içinde 60 yaş üzeri nüfusun 15 yaşındaki çocuklara göre daha da artacağını öngörmektedir. 2050 yılında yaşlı nüfusunun 2 milyarı aşacağı tahmin edilmektedir; bu dünya nüfusunun % 22'sine tekabül ediyor. 60 yaş üzerindeki mevcut % 11'lik oran ikiye katlanmış olacaktır. 5) Cinsiyete göre yaşlılık durumu şöyledir: Kadınlar erkeklerden daha uzun ömürlü görünüyor. Ayrıca tek yaşayan erkeklere nazaran daha çok yaşlı kadın bulunmaktadır. 60 yaşın üzerindeki 100 kadına 83 erkek, 80 yaşın üzerindeki 100 kadına yalnızca 59 erkek düşmektedir. Bunun yanısıra İktisadi ve Toplumsal İlişkiler Bölümünden alınan istatistiklere göre 60 yaş üzerindeki erkeklerin % 80'i evli iken bu oran yaşlı kadınlarda % 48'de kalmıştır[13]. 6) Yaşam standartlarının ve temel sağlık hizmetlerinin düzeltilmesine bağlı olarak, insan ömrünün uzaması ve doğurganlık oranlarının düşmesi sebebiyle yaşlılıkla ilgili bu beklenmedik demografik veriler kalkınma çabalarının başarıya ulaşmış olduğu şeklinde yorumlanabilir.21. yüzyıl yaşlılık yüzyılı olmaya adaydır. Ne var ki, nüfus yapısındaki bu değişikliklerin insan hakları alanında derin etkileri olmakta, yaşlı kadınların karşılaştığı ayrımcılık konusuna Sözleşme aracılığıyla daha kapsamlı ve sistematik bir şekilde acilen el atmak gerektiği vurgulanmaktadır. 7) Yaşlılık meselesi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ortak sorunudur. Gelişmekte olan ülkelerdeki yaşlıların nüfusa oranının 2010'da % 8'den 2050'de % 20'ye çıkması beklenmektedir[14]. Çocuk nüfusu oranının ise % 29'dan % 20'ye düşmesi tahmin edilmektedir[15]. Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan yaşlı kadın nüfusu 2010-2050 yılları arasında 600 milyona çıkacaktır[16]. Bu demografik değişim kalkınmakta olan ülkeler için ciddi yükümlülükleri de beraberinde getirmektedir. Toplumların yaşlanması da gelişmiş ülkelerin birçoğunda oturmuş bir gelenek ve o topluluğun belirgin bir özelliğidir. 8) Yaşlı kadınlar homojen bir grup değildir. Deneyimleri, bilgileri, yetenek ve becerileri son derece farklıdır. Ekonomik ve toplumsal durumları ise demografik, siyasi, çevresel, kültürel, mesleki, bireysel ve ailevi etmenlere dayanır. Yaşlı kadınların toplum içindeki önderlik konumları, girişimcilikleri, sevgi ve öğüt veren yanları ve diğer özellikleriyle özel yaşantıda ve kamu alanında topluma yaptığı katkılar son derece değerlidir. Tavsiyenin amaç ve hedefleri 9) Yaşlı kadınlar ve haklarının tanınması hususundaki bu genel tavsiye Sözleşme ve yaşlılıkla ilgili tüm maddeler arasındaki ilişkiyi irdelemektedir. Yaşlılık sürecinde kadınlara yapılan ayrımcılığın farklı biçimlerini ortaya koyar, taraf devletlerce benimsenen sorumlulukların içeriğini haysiyetli yaşlılık ve yaşlı kadınların hakları açısından Sözleşme içinde özetler ve anakıma yaşlı kadınların ulusal stratejiler içindeki sorunları, gelişme inisiyatifleri ve pozitif ayrımcılık konusunda tavsiyelerde bulunarak yaşlı kadınların ayrımcılığa maruz kalmadan, erkeklerle eşit şartlar altında katılımını sağlar. 10) Genel tavsiyeler ayrıca taraf devletlerlerin yaşlı kadınların durumunu Sözleşme sürecinde bildirmek hususunda rehberlik hizmeti sunar. Yaşlı kadınlara karşı yürütülen her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması sadece onların haysiyetini, topluma katılma ve iradi özgürlüklerinin tam anlamıyla saygı gösterilmesi ve korunması yoluyla başarılabilir. Yaşlı kadınlar ve ayrımcılık: Özel ilgi isteyen alanlar 11) Yaşlılık konusunda gerek erkekler gerekse kadınlar ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar, ancak yaşlı kadınlar yaşlılığı farklı bir biçimde yaşarlar. Ömürleri boyunca maruz kaldıkları cinsiyet eşitsizlikliğinin getirdiği olumsuz etkiler yaşlılıklarında daha da artar; çoğunlukla bunların temelinde kök salmış kültürel ve toplumsal normlar bulunmaktadır. Yaşlı kadınların maruz kaldığı ayrımcılığın özünde genellikle kaynak dağılımındaki adaletsizlik, kötü muamele, ihmal ve temel kamu hizmetlerine erişimdeki kısıtlamalar yatmaktadır. 12) Yaşlı kadınların maruz kaldığı ayrımcılığın somut biçimleri çeşitli sosyo-ekonomik koşullara ve sosyo-ekonomik çevrelere göre farklılıklar gösterir. Fırsat eşitliği, eğitim, iş, sağlık, aile ve özel yaşamla ilgili seçenekler ya geliştirilmiş ya da sınırlandırılmıştır. Telekomünikasyon becerilerinin eksikliği, internet erişimlerinin olmaması ya da barınma ve sosyal hizmetlerdeki aksamalar pek çok ülkede yaşlı kadınlar için temel sorunları oluşturur. Kırsal kesimde ya da kentteki gecekondularda yaşayan yaşlı kadınların karşılaştıkları zorluklar ise daha çok geçim sıkıntısı, gelir azlığı, sigortalarının olmayışı, sağlık ve bilişim hizmetlerinden mahrum kalmaları, hak ve özgürlüklerini kullanamamalarıdır. 13) Yaşlı kadınların maruz kaldıkları ayrımcılık genellikle çok boyutludur. Yaş ayrımcılığı öteki ayrımcılık biçimlerini de beraberinde getirir. Bunlar: Cinsiyet, etnik köken, özürlü olma durumu, farklı yoksulluk düzeyleri, cinsel tercih, cinsel kimlik, göçmen olma durumu, medeni ve ailevi durum, okuma yazma düzeyi ve diğer etmenlerdir. Etnik azınlıklara mensup yaşlı kadınlar ya da yerinden yurdundan edilmiş vatandaşlıktan çıkarılmış yaşlı kadınlar ayrımcılığı çok daha yoğun bir ölçekte hissetmektedirler. 14) Üretkenlik ve analık işlevlerini artık yerine getiremedikleri için pek çok yaşlı kadın ihmal edilmekte, aileleri için birer fazlalık olarak görülmektedirler. Ayrıca dul kalma ve boşanma da ayrımcılığı körükler. Bunların dışında diyabet, kanser, özellikle yaşlı kadınlarda sıklıkla görülen kanser türleri, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, katarakt, kemik erimesi (osteoporoz) ve Alzheimer gibi yaşlılıkla gelen hastalıklar karşısında sağlık hizmetlerinden faydalanamamaları ya da kısıtlı bir şekilde faydalanmaları yaşlı kadınların insan haklarından bütünüyle yararlanmasını engelleyen faktörlerdir. 15) Kadınların tam anlamıyla gelişmesi ve büyümesi yaşam döngüsü yaklaşımı, yani kadının yaşamının farklı aşamalarını -çocukluk, yetişkinlik, olgunluk ve yaşlılık çağlarını- tanımadan ve sorunlarına karşılık vermeden yürümez, yaşlı kadınların haklarını tam anlamıyla bilincine vararak uygulamaya sokması beklenemez. Sözleşmede yer alan haklar bir kadının yaşamının her aşamasına sokulabilir fakat birçok ülkede yaşla ilgili ayrımcılık bireysel, kurumsal ve siyasi düzeylerde hala hoş görülmektedir. Sadece birkaç ülkenin yaşla ilgili ayrımcılığı yasaklayan yasama yetkileri var. 16) Cinsiyete dayalı streotip geliştirme, geleneksel ve göreneksel uygulamalar yaşlı kadınların yaşamlarının her alanında, özellikle özürlü yaşlı kadınların aile içi ilişkilerinde, toplum içindeki rollerinde, medyada çizdikleri tiplemelerde, işverenlerin tavır ve tutumlarında, sağlık sektörü çalışanları ve hizmet sektöründeki diğer kişilerin ilişkilerinde zarar verici etkileri olabilir; şiddete, psikolojik, sözel ya da parasal yönden suistimale maruz kalabilirler. 17) Yaşlı kadınlar çoğu kez siyasi alana ve karar verme mekanizmalarına katılımlarında fırsat eşitsizliğinden dolayı ayrımcılığa uğratılmaktadır. Kimlik bilgilerinin, ulaşım olanaklarının olmaması sebebiyle oy vermeleri sekteye uğrayabilir. Bazı ülkelerde haklarını kazanma yolunda mücadele veren dernekler ya da diğer sivil toplum oluşumları kuramıyorlar ya da katılımları engelleniyor. Ayrıca zorunlu emeklilik yaşı kadınlar ve erkekler için farklı olabiliyor; bu yüzden kadınlar erken emekli edilebiliyorlar; bu da yaşlı kadınlara karşı, uluslararası düzeyde hükümetlerini temsil etmeyi amaçlayanlar da dahil, ayrımcılığa yol açıyor. 18) Mülteci statüsündeki yaşlı kadınlar ya da yersiz yurtsuzlar, sığınma talebinde bulunanlar, kendi ülkelerinde yurtlarından edilmişler, göçmen işçiler çoğu kez ayrımcılık, kötüye kullanım ya da ihmale maruz kalabiliyor. Zorla yerlerinden yurtlarından edilen yaşlı kadınlarda travma sonrası stres sendromu görülebiliyor, bu da sağlık hizmeti sunan kurumlarca tedavi edilmiyor ya da hastalık olarak görülmüyor. Mülteci ya da kendi ülkelerinde yerlerinden edilmiş yaşlı kadınların iltica talebinde bulundukları ülkede yasal statüleri, yasal belgeleri olmaması durumunda kimi zaman sağlık hizmetlerinden faydalanmaları engelleniyorya da sağlık hizmetleri veren tesislerden uzakta bir yere yerleştiriliyorlar, ya da sözkonusu hizmetlerden dil engeli ya da kültür farklılıkları yüzünden istifade edemiyorlar. 19) İşverenler meslek eğitimi alanında çoğunlukla yaşlı kadınları kâr getirmeyen bir yatırım olarak görüyorlar. Ayrıca yaşlı kadınlar çağdaş bilgi teknolojileri alanında eşit eğitim fırsatlarına sahip değiller; bunlara ulaşacak kaynakları da yok. Yoksul yaşlı kadınların birçoğu, özellikle özürlüler ve kırsal alanlarda yaşayan yaşlı kadınların eğitim öğretim hakları engelleniyor. Resmi ya da gayrıresmi bir eğitimden geçmiyorlar ya da yetersiz bir eğitim alıyorlar. Okuma yazma ve hesap bilmeme yaşlı kadınların kamusal ve siyasi yaşama tam anlamıyla katılımını ciddi ölçüde kısıtlamakta, ekonomik yaşamda pek çok hizmet, vasıf ve tatil olanaklarından mahrum bırakmaktadır. 20) Resmi iş sektöründe çalışan kadınların sayısı daha azdır. Ayrıca kadınlar aynı işi yaptıkları ya da eşit emek değeri ürettikleri halde erkeklere nazaran daha düşük ücretler almaktadırlar. Çalışma yaşamları boyunca karşılaştıkları cinsiyete dayalı ayrımcılığın etkisi yaşlılıkla birlikte çoğalarak sürmekte, bu yüzden yaşlı kadınlar, yaşlı erkeklere nazaran son derece düşük gelirlerle yaşamaktadırlar. Yaşlı kadınlara emekli maaşı bağlanmıyor veya en düşük baremden bağlanıyor. İktisadi, Toplumsal ve Kültürel Haklar Kurulu 19. Genel Tavsiye kararı ile ilgili mutabakat şöyledir: İşveren tarafından yatırılan emekli maaşları taraf devletlerce mecburi kılınacaktır, zira herkesin emeklilik fonundan (paragraf 4 b) faydalanması ihtimal dahilinde değildir, ayrıca yaşlı kadınları, özellikle özürlüleri kapsayan sosyal güvenlik olanakları Özürlü Kişilerin Hakları Kurulunda (Madde 28 (2) (b)) ele alınmıştır. Yaşlılık sebebiyle emekliliğe hak kazansalar bile sözkonusu miktar kazandıkları maaşla yakından ilintilidir; bu da erkeklere oranla daha düşük emekli maaşı almaları anlamına geliyor. Ayrıca özellikle yaşlı kadınlar, erkeklere oranla zorunlu emeklilik yaşından etkilenmekte, bu da cinsiyet ve yaşla ilgili ayrımcılığın temelini oluşturmaktadır. Kadınlar için emeklilik yaşı isteğe bağlı olmalıdır, böylece kendi tercihleriyle erkeklerle aynı şartlar altında yüksek emeklilik primlerine ulaşılarak yaşlı kadınların çalışmaya devam etme hakkı korunmuş olacaktır. Yaşlı kadınların birçoğu tek başına çatıları altındaki genç çocukların, eş ve yakınlarının ya da yaşlı ailelerinin bakımını üstlenmiş durumdadır. Karşılık gözetmeden yapılan bu bakım işinin parasal ve duygusal yönü gözardı edilmektedir. 21) Yaşlı kadınların kendi kaderlerini tayin etme hakkı ve sağlık hizmetleriyle ilgili muvafakata her zaman itibar edilmemektedir. Uzun vadeli bakımı da içine alacak şekilde yaşlı kadınların sosyal hizmetleri, kamu harcamalarında kesintiye gidildiği zaman büyük oranda kısıtlanmaktadır. Menopoz sonrası, doğurganlığın yitimiyle beraber gelen fiziksel ve zihinsel sağlık koşulları ve hastalıkları araştırmada, akademik çalışmalarda, kamu politikaları ve hizmet sektöründe ihmal edilmekte, hakları gözönüne alınmamaktadır. Yaşlı kadınların anlayacağı, ulaşabileceği cinsel sağlık, HIV ve AIDS konularında bilgilendirme gerektiği gibi yapılmamaktadır. Yaşlı kadınların büyük çoğunluğu yaşamları boyunca bu tür uygulamalar sunmayan bir sektörde prim yatırmadan çalışmak zorunda kaldıkları için ya özel sağlık sigortasından mahrum edilmiş ya da taraf devletlerin sunduğu hizmetlerden faydalanamamaktadırlar. 24) Pek çok ülkede yaşlı kadınların büyük bir kısmı yaş ve yoksulluk düzeylerinden dolayı sosyal hizmetlere ulaşmalarının daha da güçleştiği kırsal kesimde yaşıyor. Bu kadınların büyük çoğunluğu göçmen işçi evlatlarından havaleyle gelen düzensiz, yetersiz miktarlarla geçinmekte, veyahut hiç para yardımı almadan yaşamaktadırlar. Su, yemek ve barınma haklarının verilmemesi kırsal kesimde yaşayan yaşlı kadınların gündelik yaşamının bir parçası haline gelmiştir. Söz gelimi, iş, sosyal güvenlik ve kaynaklara ulaşılabilirlik konularındaki ayırımcılık yüzünden yaşlı kadınların yeterli besin ve gıdayı almaya gücü yetmiyor. Gelirlerine uygun, hesaplı ulaşım/taşımacılık uygulaması olmadan yaşlı kadınlar sosyal hizmet veren yerlere gidemez, toplumsal ve kültürel faaliyetlere katılmaları engellenmiş olur. Düşük gelirlerle geçinmesi, gereksinimlerini karşılayabilecek ücreti makul, ulaşımı kolay bir toplu taşıma hizmeti sunacak kamu politikalarının geliştirilememesi yüzünden yaşlı kadınlar ulaşım/taşıma hizmetlerine erişemektedir. 25) İklim değişikliğinin kadınlar, özellikle yaşlı kadınlar üzerindeki etkisi farklı olur. Yaşlı kadınlar fiziksel ve biyolojik farklılıklara karşı korumasızdır; kazaya, sosyal normlara, doğal felaketlere, felaketler karşısında kendilerine biçilmiş rollere, hiyerarşiyle belirlenen eşitlikten uzak yardım ve kaynak dağıtımına verdikleri ilk tepki onların yararına olmamaktadır. Kaynaklara ve karar verme mekanizmalarına ulaşımları kısıtlandığı için iklim değişikliğine karşı duyarlılıkları artmaktadır. 26) Kanun hükmündeki yasalara göre eşinin ölümü karşısında kadının miras hakkı ve eşinden kalan mülkleri idare hakkı yoktur. Bazı yasal düzenlemeler bunu başka ekonomik güvencelerle,söz gelimi, ölmüş eşin statüsü üzerinden yapılan destek ödemeleriyle karşılamaya çalışmaktadır. Ne var ki gerçekte bu yükümlülükler çoğu zaman uygulanmamakta, dul eşler yoksulluk içinde yaşamaktadırlar. Bu yasaların bir kısmı özellikle yaşlı dul eşlere karşı ayrımcılık gözetmektedir. Yaşlı dul kadınlar bilhassa bu "mülkiyetlerinin gasp edilmesi" hususunda korunmasız durumdadır. 27) Yaşlı kadınlar özellikle istismar ve suistimale açıktır. Kanuni hakları avukatlar ya da aile fertleri tarafından kendi rızaları olmadan askıya alındığında ekonomik suistimal kaçınılmaz hale gelir. 28) Kurul'un 21 numaralı Genel Tavsiyesinde belirtildiği gibi, "çok eşli evlilik kadının erkeklerle eşit haklara sahip olma durumuyla çelişmektedir. Kadın ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için son derece ciddi duygusal ve parasal sonuçlar doğurabilir, bu tür evlilikler özendirilmemeli, hatta yasaklanmalıdır." Buna rağmen, birçok taraf devlette çok eşli evlilikler devam etmektedir. Mevcut çok eşli evlilikler içinde yaşayan birçok kadın bulunmaktadır. Yaşlı eşler, parasal durumları sarsıldığı, doğurganlıklarını yitirdikleri anda, çok eşli evlilikler içinde sıklıkla ihmal edilmektedir. Tavsiyeler Genel Değerlendirme 29) Yaşlı kadınlar toplum içinde önemli bir özkaynak olarak kabul edilmelidir. Ayrımcılığı ortadan kaldırmak için taraf devletler yasama dahil gerekli tüm önlemleri almak zorundadır. Taraf devletlerin ayrıca geçici özel tedbirlerle ilgili 4. Madde (1) ve 23 ila 25 numaralı genel tavsiyeleri de kapsayacak şekilde cinsiyet konusundaki hassasiyetleri gözönüne alan, yaşla ilintili politika ve tedbirleri yürürlüğe koyması gerekmektedir. Böylece yaşlı kadınların siyasi, toplumsal, iktisadi, kültürel, medeni alanlarda ve toplumun diğer tüm alanlarında tam ve etkili olarak katılımı gerçekleşmiş olacaktır. 30) Taraf devletlerin kadının bir ömür boyunca gelişimi ve ilerlemesini, barışta ve ihtilaf zamanlarında, gerek doğa gerek insan kaynaklı felaketler karşısında garanti altına almakla yükümlüdür. Bu yüzden taraf devletlerin yaşlı kadınların tam olarak gelişmesi ve ilerlemesi, ayrımcılığa maruz kalmaması için her türlü yasal koşulu, politikaları ve müdaheleleri üretmek zorundadır. 31) Kadınlara karşı yürütülen ayrımcılığın çok boyutlu durumu, taraf devletlerin yükümlülüğü altında olmalı, yaşam döngüsündeki kanun ve uygulaması açısından cinsiyet eşitliği ilkesini garanti altına almak zorundadır. Bu açıdan bakıldığında taraf devletlerin mevcut kanunları, düzenlemeleri ve hukuk maddelerini değiştirmesi ya da feshetmesi gerekmektedir. 32) Yasal reform ve politika formülasyonunu desteklemek amacıyla taraf devletler yaş ve cinsiyet konusunda dağınık durumda kalmış verileri toplamak, çözümlemek ve yaymakla yükümlüdür; böylelikle yaşlı kadınların durumları üzerine bilgi toplanmış olacaktır. Buna kırsal kesimde, ihtilaflı bölgelerde yaşayan, ayrıca azınlık gruplara mensup yaşlı kadınlar ve özürlü yaşlı kadınlar da dahildir. Bu tür bir veri toplamının, diğer meselelerin yanısıra özellikle yoğunlaşacağı konular şunlardır: Yoksulluk, okuma yazma bilmeme, şiddet, ödenmeyen emek ve ücret, ayrıca HIV/AIDS'den etkilenen ya da onlarla yaşayanların bakımı, göç, sağlık hizmetleri, barınma, toplumsal ve iktisadi faydalar ve iş bulma. 33) Taraf devletler yaşlı kadınları hakları konusunda bilgilendirmek, yasal hizmetlere erişme yollarını göstermekle yükümlüdür. Yaşlı kadınların hakları hususunda polisi de yargı ve yasama kurumlarını da, hukuki yardım ve hukuk destek elemanı hizmetleri konusunda eğitmelidir. Yaşlı kadınları ilgilendiren yaş ve cinsiyet meselerinde de kamu yetkililerine ve kurumlarına duyarlılık aşılayarak eğitmek zorundadır. Bilgilendirme, yasal hizmetler, etkili çare arayışı ve çözümler özürlü yaşlı kadınlara eşit bir şekilde sunulmalı ve onların ulaşabileceği bir rahatlığa getirilmelidir. 34) Taraf devletler yaşlı kadınların haklarını koruma adına tazminat ve anlaşma ihlalleri konularını takip etmek zorundadır. Buna mülkiyet yönetimi hakları da dahildir. Yaşlı kadınların ayrımcılık ve keyfiyet bağlamında yasal haklarından mahrum kalmamasını da garanti altına almakla yükümlüdür. 35) Taraf devletler iklim değişikliği ve felaket riskini azaltma konusundaki tedbirleri alırken cinsiyet konusundaki hassasiyetleri ve yaşlı kadınların gereksinimlerini ve zayıf noktalarını da gözönünde bulundurmalıdır. Taraf devletler ayrıca iklim değişikliğiyle baş gösteren uyum sağlama ve etkilerini hafifletme konularında karar aşamasında yaşlı kadınların katılımını da garanti altına almakla yükümlüdür. Stereotipler 36) Taraf devletler olumsuz stereotiplemeyi ortadan kaldırmakla yükümlüdür, ayrıca yaşlı kadınlara zarar verebilecek toplumsal ve kültürel davranış şemalarını değiştirmek ve böylece yaşlı kadınların maruz kaldığı fiziksel, cinsel, psikolojik, sözel ve ekonomik suistimali azaltmak zorundadır. Buna özürlü yaşlı kadınlar, olumsuz stereotipleme ve olumsuz kültürel pratiklerde rastlanan olaylar da dahildir. Şiddet 37) Taraf devletler yaşlı kadınlara uygulanan şiddeti yasaklamalıdır. Buna özürlüler, eviçi şiddet, cinsel şiddet ve kurumsal ortamlardaki şiddet de dahildir. Taraf devletler yaşlı kadınlara karşı uygulanan şiddet hareketlerini araştırmak, yargı önüne çıkarmak ve cezalandırmakla yükümlüdür. Buna gelenek ve inanç kökenli olaylardan doğan suistimaller de dahildir. 38) Silahlı çatışmanın yaşandığı zamanlarda, yaşlı kadınların yaşamları üzerindeki hasar ve etkilerine taraf devletler tarafından özel ilgi gösterilmeli, çatışma sonrası barış ve toparlanma zamanlarında yaşlı kadınların katkıları unutulmamalıdır. Silahlı çatışma esnasında cinsel şiddet, zorunlu yer değiştirme ve mülteci şartları konuları ele alınırken, taraf devletler yaşlı kadınların durumuna da gereğince eğilmek zorundadır. Ayrıca taraf devletler Birleşmiş Milletler'in kadın, barış ve güvenlik konularındaki ilgili kararlarını, özellikle Güvenlik Konseyinin 1325 (2000), 1820 (2008) ve 1889 (2009) sayılı kararlarını gözönüne almak zorundadır. Kamusal yaşama katılım 39) Taraf devletler yaşlı kadınların kamusal ve siyasi yaşama katılım fırsatlarını, kamusal alanda mevki sahibi olma, oy verme ve seçimlerde aday gösterilmeleri için gerekli belgeleri sağlamakla yükümlüdür. Eğitim 40) Taraf devletler her yaştan kadının eğitim alanında fırsat eşitliğine sahip olmasını, yaşlı kadınların yetişkinlerin eğitiminden ve ömürboyu eğitim fırsatlarından faydalanmasını, kendileri ve aileleri için gerekli eğitimsel bilgilendirmelerden yararlanmasını garanti altına almakla yükümlüdür. Çalışma ve emeklilik olanakları 41) Taraf Devletler ücretli işlerde yaş ve cinsiyet ayrımına maruz kalmadan yaşlı kadınların katılımını artırmakla yükümlüdür. Taraf Devletler ayrıca yaşlı kadınların iş yaşamında karşılaşacakları sorunlara özel bir dikkat gösterilmesini, erken emeklilik ya da benzer çözümlere itilmemelerini garanti etmek zorundadır. Bunun dışında yaşlı kadınların maruz kalabileceği cinsiyetten kaynaklanan ücret düşüklüklerini de takibe alması gerekir. 42) Taraf Devletler emeklilik çağında kamu ve özel sektörde kadınlara karşı ayrımcılık yapılmadığını garanti altına almak zorundadır. Sonuç olarak, taraf devletler kadınlara karşı emeklilik politikaları alanında, erken emekliliği seçmeleri halinde bile, ayrımcılık uygulanmadığını teslim etmelidir. Çalışan tüm yaşlı kadınların yeterli emekli maaşına kavuşmalarını temin etmelidir. Ayrıca taraf devletler, bu tür emekliliği garanti altına almak için gerekli her türlü tedbiri, gerekli gördüğü yerde geçici özel tedbirleri de sağlamakla yükümlüdür. 43) Taraf Devletler, çocuk bakımı üstlenmiş kadınlar da dahil tüm yaşlı kadınların çocuk yardım parası gibi sosyal ve ekonomik kazançlardan, yaşlı anne baba ya da hısımlarına bakmakla yükümlü olduğu durumlarda gerekli her türlü desteğe ulaşmakla yükümlüdür. 44) Taraf Devletler, emeklilik maaşı bağlanmamış ya da sigorta primlerinin yetersiz olduğu durumlardaki tüm kadınlara erkeklerle eşit haklar vererek dışardan emeklilik maaşı bağlatmakla yükümlüdür. Taraf devletlerce çıkarılan ödenekler yaşlı kadınlara, özellikle kırsal, kentlerden uzak bölgelerde yaşayanlara ulaştırılmalıdır. Sağlık 45) Taraf devletler kadın ve sağlıkla ilgili 24 sayılı Genel Tavsiye uyarınca yaşlı kadınların sağlık gereksinimlerini kollamak amacıyla tam teşekküllü bir sağlık hizmeti politikası benimsemekle yükümlüdür. Böylelikle tüm yaşlı kadınların bütçelerine uygun ve rahatlıkla elde edebilecekleri bir sağlık hizmeti sunmaları sağlanmalıdır. Uygun görülen hususlarda kullanıcı ücretleri ortadan kaldırılacaktır. Ayrıca ihtiyarlıkla ilgili hastalıklara bakan sağlık sektörü çalışanlarının eğitimi, yaşla ilintili kronik ve bulaşıcı olmayan hastalıkların tedavisinde ilaç temini, uzun vadeli sağlık hizmeti ve sosyal güvenlik, tek başına yaşayanların ya da palyatif (ölmekte olan) hastaların bakımı da güvence altına alınacaktır. Buna dahil olan diğer hususlar şunlardır: sağlık sorunlarını daha ilk safhalarda değiştirmek için davranış ve yaşam tarzlarındaki değişimlere müdahele edilmesi. Örneğin, sağlıklı besinlere dayalı pratikler, hareketli bir yaşam, sağlık hizmetlerine bütçeye uygun şekilde ulaşma, hastalıkların, özellikle yaşlı kadınlarda yaygın görülen hastalıkların tanı ve tedavisi. Sağlık politikaları özürlüler de dahil tüm yaşlı kadınlara sağlık hizmeti götürülmesi konusunda ücretsiz ve ilgili şahsın bilgi ve rızası dahilinde olmasına özen gösterecektir. 46) Taraf Devletler yaşlı kadınların fiziksel, zihinsel, duygusal ve sağlıkla ilgili gereksinimlerine göre düzenlenmiş özel programlar seçmekle yükümlüdür. Azınlıklara mensup kadınlar, özürlü kadınlar, gençlerin evden gitmesiyle hane içindeki öteki gençlere ve torunlara bakan kadınlar, HIV/AIDS'li aile üyelerine bakan kadınlar özel ilgi alanı içinde ele alınmalıdır. Ekonomik kalkınma 47) Taraf devletler iktisadi ve toplumsal yaşam alanlarında yaşlı kadınlara karşı uygulanan her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Tarım kredisi ve borçlarından faydalanabilmeleri, yaşlı kadın çiftçilerin ve küçük arazi sahiplerinin kullanabileceği teknolojilere erişmeleri için yaş ve cinsiyetle ilgili önlerindeki her türlü engeli kaldırmak zorundadır. Ayrıca taraf devletler özel destek düzenlemeleri ve teminat istemeyen mikrokrediler temin etmeli, yaşlı kadınlar için mikro-yatırımcılığı da teşvik etmelidir. Yaşlı kadınlar için dinlence/eğlence tesisleri yaratılmalı ve ev yaşamına mahkum edilmiş yaşlı kadınlara yardım ve destek hizmetleri götürmelidir. Taraf devletler eli ayağı tutan yaşlı kadınlara, kırsal alanlarda yaşayanlar da dahil olmak kaydıyla, ekonomik ve toplumsal yaşama, bulundukları topluluk içindeki faaliyetlere katılmaları için bütçelerine uygun gerekli ulaşım ve taşımacılığı sağlamakla da yükümlüdür. Sosyal Yararlar 48) Taraf devletler yaşlı kadınların özel gereksinimlerine hitap eden uygun ev ve konutlara sahip olabilmelerini garanti altına almak zorundadır. Yaşlıların hareket kabiliyetlerini engelleyen, onları tek bir mekan içinde yaşamaya iten mimari ve sair her türlü engel kaldırılmalıdır. Taraf devletler yaşlı kadınların evlerinde kalmalarını ve olabildiğince bağımsız bir şekilde yaşamalarını sağlayacak sosyal hizmetleri sağlamak zorundadır. Taraf devletler yaşlı kadınların ev, barınma, mülkiyet ve arazi haklarını kayıran her türlü yasa ve uygulamayı çıkarmakla yükümlüdür. Taraf devletler ayrıca zorla evden çıkarma ve evsiz kalma durumuna karşı yaşlı kadınları korumak zorundadır. Kırsal kesimde yaşayan yaşlı kadınlar ve diğerleri 49) Taraf devletler kırsal ve kentsel kalkınma planı aşamalarında yaşlı kadınların temsil ve katılımını garanti altına almak zorundadır. Taraf devletler yaşlı kadınlara bütçelerine uygun su, elektrik ve öteki hizmetleri getirmekle yükümlüdür. İçilebilir su kaynaklarına erişim artırılmalı, gerekli şekilde su arıtımı sağlanarak ilgili teknolojilerle desteklenmeli ve yaşlı kadınların gücünü aşan bir durum yaratılmamalıdır. Evlilik ve aile yaşamı 51) Taraf devletler evlilik ve evliliğin feshi durumlarında yaşlı kadınlara ayrımcılık uygulayan, mülkiyet ve miras konuları da dahil olmak üzere, her türlü yasa taslağını fesh etmekle yükümlüdür. 52) Taraf devletler mülkiyet ve miras konularında, ayrıca topraklarını mülklerini ellerinden almaya yönelik yaşlı dul kadınlara karşı uygulanan her türlü yasa tasarısını fesh etmekle yükümlüdür. Sözleşme kuralları uyarınca vasiyetsiz miras dağılımıyla ilgili yasaları yürürlüğe sokmak zorundadır. Ayrıca yaşlı kadınların kendi rızaları olmadan evlenme uygulamasını sona erdirecek ve zorunlu evlilikten doğan miras hakkının ölen eşinin kardeşi ya da bir başkasına geçmesini engelleyecek yollar ve tedbirler almakla yükümlüdür. 53) Taraf devletler, 21 numaralı Genel Tavsiye uyarınca, çok eşli evliliği caydırmak ve men etmekle yükümlüdür. Çok eşli bir kocanın vefatı durumunda mülklerinin eşleri ve çocukları arasında eşitlik temeline dayalı bir şekilde paylaştırılmasını da sağlamak zorundadır. |
24-03-2011, 14:25 | #15 |
|
Kadınlara Karşı Her Tür Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi
Dağıtım Genel 19 Ekim2010 Orijinal: İngilizce Gözden geçirilmemiş ön kopya Kadınlara Karşı Her Tür Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi Kırk yedinci oturum 4–22 Ekim 2010 Kadınlara Karşı Her Türden Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin 2. Maddesi Uyarınca Taraf Devletlerin En Temel Yükümlülüklerine İlişkin 28 No.lu Genel Tavsiye Kararı* I. Giriş 1. Bu genel tavsiye yoluyla Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kadırılması Komitesi (“Komite”), Taraf Devletlere Komitenin kapsamlı hükümlerini ilgili ülke sınırları içinde hayata geçirmeleri doğrultusunda yol ve yöntemler sunan Kadına Karşı Her Türden Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme’nin 2. Maddesi’nin anlam ve kapsamının açıklanmasını hedeflemektedir. Sözleşme Taraf Devletleri bu genel tavsiyeyi ulusal ve yerel dillere çevirmesi ve Hükümetin tüm birimlerine, aralarında medya, üniversiteler ile insan hakları ve kadın örgütleri ile kurumlarının da yer aldığı sivil toplumun her alanına geniş ölçüde yayması için teşvik etmektedir. 2. Sözleşme uluslararası hukukun geliştirilmesini amaç edinen dinamik, devingen bir yapıya sahiptir. 1982’deki ilk toplantısından bu yana Kadına Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi ile ulusal ve uluslararası düzeylerde faaliyet gösteren diğer aktörler Sözleşme’nin kapsamlı içeriğinin, kadına yönelik ayrımcılığın kendine has doğasının ve bu türden bir ayrımcılıkla mücadele etmek için gereken değişik unsurların açıklanması ve belirlenmesi yönündeki çabalara destek olmuşlardır. 3. Sözleşme herkesin insan haklarından sonuna dek yararlanmasını ve cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temel alınarak kadına uygulanan her türden ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını temin etmek üzere şekillendirilmiş olan çok kapsamlı ve bütünlüklü bir uluslararası insan hakları hukuku düzenlemesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Medeni ve Siyasi haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Çocuk Hakları Sözleşmesi, Göçmen İşçilerin ve Ailelerinin Haklarının Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme ve Özürlü Kişilerin Haklarına İlişkin Sözleşme sahip oldukları haklardan yararlanmak konusunda kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olduğunu garanti eden çok açık hüküm ve düzenlemeler içerirken, Her Türden Irksal Ayrımcılığın Sona Erdirilmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme gibi diğer uluslararası insan hakları anlaşmaları da cinsiyet ve toplumsal cinsiyet üzerinden ayrımcılık yapılamayacağı anlayışını çok açık bir şekilde savunmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Eşit İş İçin Kadın ve Erkek Çalışanların Eşit Ücretlendirilmesi (No. 100), İstihdam ve Makam Açısından Ayrımcılık (No.111) ve Ailevi Sorumlulukları Olan Çalışanlar (No. 156) ile ilgili Sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı’nın Eğitimde Eşitsizlik Sözleşmesi, Kadına Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi, Viyana Deklarasyonu ve Eylem Planı, Kahire Eylem Planı ile Pekin Deklerasyonu ve Eylem Platformu da kadınların erkeklerle eşit haklara sahip oldukları ve ayrımcılığın sona erdirilmesi gerektiğine ilişkin yasal temeller sunmaktadır. Aynı şekilde, bölgesel insan hakları düzenlemelerine imza atan ülkelerin üstlendikleri yükümlülükler de uluslararası insan hakları düzenlemelerini tamamlayıcı niteliktedir. 4. Sözleşme’nin temel amacı cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temel alınarak kadına uygulanan her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıdır. Sözleşme, siyasi, ekonomik, toplumsal, kültürel, medeni, ülke içi ve diğer alanlarda medeni durumlarına bakılmaksızın ve erkeklerle eşit oldukları gerçeği temel alınarak kadınların insan haklarından eşit şekilde yararlanmalarını garanti altına almaktadır. 5. Her ne kadar Sözleşme sadece cinsiyet temelli ayrımcılığa göndermede bulunsa da, 1. maddenin yanı sıra 2 (f) ve 5 (a) maddeler de Sözleşme’nin genel olarak kadına yönelik cinsiyet temelli ayrımcılığı hedef aldığı görülmektedir. Buradaki biyolojik cinsiyet kavramından kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılık anlaşılmalıdır. Toplumsal cinsiyet kavramı ise kadın ve erkek için toplum tarafından biçimlendirilen kimlikler, öz nitelikler ve roller ile kadın ve erkek arasında hiyerarşik farklılıkların doğmasını ve güç ve hakların erkeğin lehine ve kadının aleyhine olacak şekilde dağıtılmasına yol açacak şekilde toplumun bu biyolojik farklılıkları toplumsal ve kültürel açıdan anlamlandırmasını ifade etmektedir. Kadın ve erkeğin toplum tarafından bu şekilde konumlandırılması siyasi, ekonomik, kültürel, dinsel, ideolojik ve çevresel faktörler tarafından şekillendirilir ve aynı şekilde bizzat kültür, toplum ve topluluk tarafından değiştirilebilir. 1. maddedeki ayrımcılığa ilişkin tanım Sözleşme’nin cinsiyet temelli ayrımcılığa rahatlıkla uyarlanabileceğini göstermektedir. Buradaki tanım kadının insan haklarından ya da özgürlüklerden yeterince yararlanmasını engellemeye yönelik her türden ayrımcılık, sınırlama ya da dışında bırakma durumunun, ayrımcılık gibi bir amaç güdülmese bile, ayrımcılık olarak değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu ise daha önce varolan cinsiyet temelli dezavantajların ve kadınların karşılaştığı eşitsizliğin görmezden gelinmesi yüzünden, bu türden bir yaklaşımın kadınların insan haklarından yararlanması üzerinde engelleyici bir etkisi olması ya da bu sonucu doğurması halinde kadın ve erkeklerin eşit ya da nötr bir muamele görmesinin kadına karşı ayrımcılık anlamına geleceği sonucunu doğurur. Bu konuda Komite’nin bakış açısı, raporlarında sunduğu görüşler, genel tavsiyeleri, kararları, önerileri ve bildirileri ve İhtiyari Protokol üzerinden yürüttüğü soruşturmalar yoluyla açıkça görülebilir. 6. 2. Madde Sözleşme’nin layıkıyla hayata geçirilmesi açısından büyük önem arz eder çünkü Taraf Devletlerin genel yasal yükümlülüklerinin bir çerçevesini çizer. Taraf Devletlerin Sözleşme’de belirtilen tüm haklara ulusal düzeyde saygı duyulmasını temin etmekle yükümlü kılınmaları sayesinde, 2. maddede açıkça belirtilen yükümlülükler Sözleşme’nin diğer tüm kapsamlı ve geniş çaplı hükümleriyle ayrılmaz bir bütünlük arz eder. 7. Sözleşme’nin 2. maddesi 3, 4, 5 ve 24. maddelerle bir arada ve 1. maddedeki ayrımcılık tanımının rehberliği eşliğinde okunmalıdır. Buna ek olarak, 2. maddede aktarılan genel yükümlülüklerin kapsamı da soruşturma süreçlerine ilişkin raporlar ile bireysel vakalara ilişkin kararların da aralarında yer aldığı ve Komite tarafından yayımlanan Genel Tavsiyeler, bağlayıcı gözlemler, bakış açıları ile diğer bildirimlerin ışığında yorumlanmalıdır. Sözleşme’nin genel ruhu Sözleşme’de açık seçik bir şekilde belirtilmemiş olan ancak kadın erkek eşitliğinin sağlanmasında belli bir etkisi olup kadınlara yönelik ayrımcılığın belli bir türünü temsil eden insan hakları unsurlarını da bünyesinde barındırır. II. Taraf Devletlerin Yükümlülüklerinin Doğası ve Kapsamı 8. 2. Madde Taraf Devletlere kadına yönelik her türden ayrımcılığı kınayıp karşı çıkmaları yönünde bir çağrıda bulunurken, 3. madde ise kadınların her açıdan gelişmesi ve ilerlemesini temin etmek üzere hemen her alanda Taraf Devletlerin alması gereken en uygun tedbirlere atıfta bulunur. 9. 2. Madde ile Taraf Devletlerin kadınların ayrımcılık yaşamamak ve eşit haklara sahip olmak haklarına saygı duymak, korumak ve bunu gerçekleştirmek üzere Sözleşme’de yer alan yükümlülükleri yerine getirmeleri üzerinde durulur. Saygı duyma yükümlülüğü Taraf Devletlerin kadınların medeni, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan eşit şekilde yararlanmalarını doğrudan ya da dolaylı olarak engelleyen yasalar, politikalar, düzenlemeler, programlar, idari düzenlemeler ve kurumsal yapılanmalardan kaçınmalarını gerekli kılar. Koruma yükümlülüğü ise, Taraf Devletlerin kadınları ayrımcılığa karşı korumak ve cinslerden herhangi birinin üstünlüğü ya da aşağıda olma anlayışını ve kadın ile erkeklerin rollerini steteotipleştiren önyargıları yaratan ve bunların sürdürülmesine yol açan geleneksel ve benzeri tüm yaklaşımları doğrudan hedef almak için gereken adımları atması anlamını taşır. Yerine getirme yükümlüğü ise Taraf Devletlerin kadın ve erkeklerin hem kanunen hem de fiiliyatta eşit haklara sahip olmasını garanti altına alması ve 25 No.lu Sözleşme ve Genel Tavsiyelerin 4(1) Maddesi ile uyumlu bir biçimde geçici özel tedbirleri benimsemesi anlamına gelir. Taraf Devletlerin kadınların özel gereksinimlerini karşılamayı hedefleyen ve erkeklerle eşit şartlar altında potansiyellerini tam anlamıyla gerçekleştirmelerine olanak tanıyan kamu politikaları, programlar ve kurumsal çerçeveler geliştirerek kadınlara yönelik yasal yükümlülüklerini yerine getirmekten sorumludurlar. 10. Taraf Devletler ihmalleri ya da yetersiz girişimler yüzünden kadınların ayrımcılıktan mağdur olmasına asla izin vermemekle yükümlüdürler ve bu türden ihmal ya da girişimler ister devlet tarafından isterse de özel aktörlerce işlenmiş olsun kadınlara yönelik ayrımcılığa karşı faal bir şekilde mücadele etmekle de yükümlüdürler. Ayrımcılık devletlerin kadınların haklarının tam anlamıyla hayata geçirilmesinde gerekli yasal düzenlemeleri almakta, kadın ve erkekler arasında eşitliğin gerçekleştirilmesine yönelik ulusal potikaları geliştirmekte ve ilgili yasaları yürürlüğe geçirmekte aciz ve başarısız kalmasının sonucunda meydana gelebilir. Aynı şekilde, Taraf Devletler genel olarak kadınlara ve özel olarak da daha savunmasız ve kırılgan durumdaki kadınlara yönelik her türden ayrımcılığa ilişkin istatiksiksel bir veritabanı ve analiz sistemi oluşturup sürekli olarak geliştirmelidir. 11. Taraf Devletlerin yükümlülükleri silahlı çatışmalar ya da siyasi olaylar veya doğal felaketler nedeniyle yaşanan acil durumlar esnasında ortadan kalkmaz. Bu türden durumların kadınların en temel haklarından eşit şekilde faydalanmaları üzerinde derin bir etkisi ve çok geniş çaplı sonuçları vardır. Taraf Devletler silahlı çatışmalar ve acil durumların söz konusu olduğu dönemlerde kadınların özel gereksinimlerini karşılamak üzere belli stratejiler benimsemeli ve önlemler almalıdırlar. 12. Her ne kadar uluslararası hukuk nezdinde devletler esas olarak bölgesel yargı hakkına sahip olsalar da, Taraf Devletlerin yükümlülükleri aralarında göçmenler, sığınmacılar, göçmen işçiler ve ülkesiz kişilerin de olduğu tüm vatandaşlara ve vatandaş olmayanlara eşit şekilde muamele etmeyi gerekli kılar. Taraf Devletler etkilenen kişinin kendi yetki alanlarında olup olmamasına bakmaksızın insan hakları üzerinde belli bir etkisi olan tüm faaliyetlerinden tamamıyla sorumludur. 13. 2. Madde sadece doğrudan ya da dolaylı olarak Taraf Devletlerce kadınlara yönelik olarak uygulanan ayrımcılığın yasaklanmasıyla sınırlı değildir. Bu madde aynı zamanda Taraf Devletlere özel aktörlerce uygulanan ayrımcılıkla da mücadele etmek gibi bir yükümlülük atfeder. Bazı durumlarda özel aktörlerin eylem ya da ihmalleri uluslararası hukuk tarafından devletlerin sorumluluğu olarak değerlendirilebilir. Bu açıdan Taraf Devletler Sözleşme’de tanımlandığı üzere, özel aktörlerin kadınlara ayrımcılık uygulamasını önlemekle yükümlüdürler. Taraf Devletlerin bu doğrultuda alması gereken en uygun tedbirler arasında eğitim, istihdam ve sağlık politikaları geliştirip uygulamanın yanı sıra çalışma koşulları ve çalışma standartları ile özel aktörlerin hizmet ya da imkânlar sunduğu bankacılık ya da emlak gibi diğer alanlarla ilgili olarak bu aktörlerin faaliyetlerini düzenlemek yer alır. III. 2. Maddede Yer Alan Genel Yükümlülükler A. 2. Maddenin Genel Hatları 14. 2. Madde esas olarak şu şekilde özetlenebilir: “Taraf Devletler kadına yönelik şiddetin her türlüsüne göz yummamak ve kadına yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması için en uygun araçları hiç gecikmeden devreye sokmakla yükümlüdür.” 15. 2. Maddede Taraf Devletlere atfedilen ilk önemli ödev “kadına yönelik her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek” yükümlülüğüdür. Taraf Devletler ayrımcılıkla derhal ve süreğen bir şekilde mücadele etmekle yükümlüdürler. Kendi idarelerindeki hükümetlerin her düzeyinde ve aşamasında kendi halkına ve uluslararası topluma kadına yönelik ayrımcılığın her türü karşısında tüm gücüyle durdurmaya kararlı olduklarını göstermekle yükümlüdürler. “Ayrımcılığın her türü” ifadesi Taraf Devletlerin aralarında Sözleşme’de açık seçik bir şekilde tarif edilmeyen ya da yeni yeni belirmeye başlayanların da yer aldığı ayrımcılığın her türüne karşı mücadele etme konusunda ihtiyatlı ve özenli olması gerektiğinin altını çizer. 16. Taraf Devletler toplumdaki konumlarını güçlendirip geliştirmek ve hem yasalar karşısında ve hem de fiiliyatta erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını sağlamak üzere kadınların ayrımcılık yaşamama haklarına saygı duymalı, korumalı ve bu yoldaki tedbirleri hayata geçirmelidir. Taraf Devletler kadınların ne doğrudan ne de dolaylı bir ayrımcılığın mağduru olmamasını teminat altına almalıdır. Kadınlara yönelik doğrudan ayrımcılık açıkça cinsiyet ve toplumsal cinsiyet farklılıklarını temel alan farklı yaklaşımları içerir. Kadınlara yönelik dolaylı ayrımcılık ise hukuk, politika, program ya da uygulamaların teoride kadın ve erkekler arasında herhangi bir ayrım gütmemesi ancak görünüşte nötr olan bu düzenlemelerin mevcut eşitsizlikleri değerlendirmeye almaması yüzünden iş fiiliyata geldiğinde kadınlar aleyhine ayrımcı bir etkisi olmasının bir sonucudur. Dahası, dolaylı ayrımcılık ayrımcılığın tarihi ve yapısal unsurlarını ve kadın ile erkekler arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerini ve dengeleri göz önüne almaktaki yetersizliği nedeniyle mevcut eşitsizliklerin daha da derinleşmesine yol açabilir. 17. Taraf Devletler aynı zamanda kamusal otoriteler, hukuk sistemi, kurumlar ve örgütler, ticari girişimler ya da şahıslar tarafından uygulanan ayrımcılığa karşı da kadınları korumakla yükümlüdürler. Bu koruma girişimi hukuksal tedbirlerle ve diğer kamu kurumlarınca desteklenip geliştirilmeli ve uygun olan durumlarda müeyyide ve çözümlerle güçlendirilmelidir. Taraf Devletler ayrıca tüm hükümet organlarının cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temelli eşitlik ilkelerine ve ayrımcılık karşıtı prensiplere tam anlamıyla vakıf olmasını ve bu bağlamda yeterli eğitim ve farkındalık programlarının düzenlenip sürdürülmesini de garanti altına almakla yükümlüdürler. 18. Kesişimsellik 2. maddedeki Taraf Devletlerin genel yükümlülüklerinin kapsamını anlamak açısından temel bir başlangıç noktası sunabilir. Kadınların cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kalması ırk, etnisite, din ya da inanç, sağlık, sosyal statü, yaş, sınıf, kast ve cinsel yönelim ile cinsel kimlik gibi diğer faktörlerle de ayrılmaz bir şekilde içiçe geçmiştir. Toplumsal cinsiyet ve cinsiyet temelli ayrımcılık bu türden gruplara dâhil olan kadınları farklı düzeylerde ya da erkeklerden daha farklı şekillerde etkilemektedir. Taraf Devletler ayrımcılığın bu türden kesişimsel biçimlerinin ve ilgili kadınlar üzerindeki negatif etkilerininin hukuksal olarak farkına varmalı ve bunları yasaklamanın yollarını bulmalıdır. Aynı zamanda uygun olan durumlarda 25 No.lu Sözleşme ve Genel Tavsiyenin 4. maddesinin 1. paragrafıyla uyumlu olacak şekilde geçici tedbirler almak yoluyla bu türden durumların ortaya çıkmasını engellemek üzere politikalar ve programlar benimseyip uygulamaya geçirmelidirler. 19. Kadınlara yönelik cinsiyet ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, 19 No.lu Genel Tavsiye Kararında da belirtildiği üzere, sırf kadın olduğu için kadına yöneltilen şiddeti veya kadını orantısız bir şekilde etkileyen şiddetle özetlenebilecek olan cinsiyet temelli şiddeti içermektedir. Şiddet, kadınların erkeklerle eşit bir şekilde en temel haklarını ve temel özgürlüklerini yaşamaya ve becerilerine ciddi bir şekilde mani olan bir ayrımcılık türüdür. Özgürlüğün zorla sınrılandırılması ya da alıkonulması, aile içi şiddet ya da diğer insani yakınlaşmalarda yaşanan şiddet veya devlet ya da organları tarafından uygulanan şiddet gibi fiziksel, ruhsal ya da cinsel açıdan kadına zarar veren ya da onun acı çekmesine yol açan eylemleri içinde barındırır. Cinsiyet temelli şidddet, bu tedbirlerin açık bir biçimde şiddetten söz edip etmemesine bakılmaksızın, Sözleşme’nin belli tedbirlerinin ihlal edilmesi anlamına gelebilir. Taraf Devletler bu türden cinsiyete bağlı şiddet girişimlerini önlemek, soruşturmak, kovuşturmak ve cezalandırmak konusunda gerekli özeni göstermekle yükümlüdür. 20. Bunları hayata sokma yükümlülüğü, Taraf Devletlere kadın haklarını tam anlamıyla uygulamaya sokmak ve kadınların bu haklara erişimini kolaylaştırıp hızlandırmak yükümlülüğünü getirir. 25 No.lu Genel Tavsiye ile 4 (1) madde ile uyumlu olacak geçici tedbirlerin benimsenmesi yoluyla, kadınların konumlarını geliştirmek ve filliyatta ya da uygulamada erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını hedefleyen etkin ve somut politikaların da aralarında yer aldığı en uygun araçlarla insani haklarına kavuşmalarını sağlamak mümkündür. 21. Taraf Devletler, özel olarak kadın nüfusunun büyük bir kısmını oluşturdukları ve temel eğitime erişim, kadın ticareti, kötü muamele, istismar edilme ve şiddet gibi alanlardaki ayrımcılıklar karşısına çok daha savunmasız oldukları için, genç kızların eşitlikle ilgili haklarını savunmakla da yükümlü kılınmışlardır. Ayrımcılığın tüm bu türleri mağdurların ergenlik döneminde olması halinde daha da vahim bir hal almaktadır. Bu açıdan, Taraf Devletler cinsel eğitim ve üreme sağlığı ilgili eğitim programları hazırlayarak ve HIV/AIDS’in, cinsel istismarın ve genç kızlık dönemindeki hamileliğin önlenmesine ilişkin programlar geliştirip düzenleyerek ergenlik çağındaki genç kızların özel gereksinimlerine daha fazla eğilmelidir. 22. Kadın ve erkek arasındaki eşitliğe ilişkin genel prensipler ya da cinsiyete dayalı eşitlik, cinsiyeti ne olursa olsun tüm insanların kişisel yeteneklerini geliştirmek, profesyonel kariyerlerini devam ettirmek ve stereotipler, katı cinsiyet rolleri ve önyargıların yol açacağı sınırlandırmalar olmaksızın kendi seçimlerini yapmak konusunda özgür olduğu düşüncesini gerekli kılar. Taraf Devletler Sözleşme’de kendilerine verilen yükümlülükleri hayata geçirirken kadın ve erkek eşitliği ya da cinsiyet eşitliği kavramını özellikle kullanmalıdırlar. 23. Taraf Devletler aynı zamanda kadınlara yönelik ayrımcılığı ortadan kaldırmanın bir yolu olarak “tüm olası ve uygun araçlardan yararlanmayı” da kabul ederler. Bu yükümlülük Taraf Devletlere hem belli yasal, siyasi, ekonomik, idari ve kurumsal çerçevelere uygun olan ve hem de o devlet sınırları içerisinde kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılmasının önündeki engel ve dirençlere gerekli tepkileri gösterebilecekleri bir politika geliştirmelerinde önemli bir esneklik sağlar. Tüm Taraf Devletler seçtikleri belirli araçların uygunluğunu haklı gösterecek ve istenilen sonuç ve etkileri sağlayıp sağlayamayacağını ortaya koyacak donelere sahip olmalıdır. Nihai olarak bir Taraf Devletin Sözleşme’de belirtilen insan haklarının tam anlamıyla hayata geçirilmesi yönünde ulusal düzeyde gerekli tüm tedbirleri alıp almadığına karar verecek olan komitedir. 24. 2. Madde esas olarak Taraf Devletlerin kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına yönelik bir politika benimsemelerine ilişkin yükümlülükleri içerir. Bu gereklilik bir Taraf Devletin Sözleşme’yi hayata geçirmek konusundaki genel yasal yükümlülüğünün en önemli ve hassas bileşenidir. Bu ise Taraf Devletlerin kadınların yasal ve fiili konumlarının acilen iyileştirip düzenlenmesi ve kadınlara yönelik ayrımcılığın her türlüsünün ortadan kaldırılması ile kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması hedefini layıkıyla yerine getirebilmek üzere bir politika geliştirip uygulamaya sokulması için somut adımlar atması anlamına gelmektedir. Buradaki asıl vurgu durumun iyileştirilmesi ve Sözleşme’nin hedefleri doğrultusunda kapsamlı bir tedbirler bütününün geliştirilip benimsenmesinin yanı sıra yeni ya da belirmekte olan sorunları da içermeleri şartıyla bu tedbirlerin sürekli olarak genişletilmesi için de daima ileri doğru adımlar atılmasıdır. Bu türden bir politika ulusal düzeyde yasalarla uyum içinde olunmasının ve birbiriyle çatışan yasa hükümlerinin değiştirilip düzeltilmesinin de içinde yer aldığı anayasal ve hukuksal teminatlar içermelidir. Aynı zamanda hayata geçirilmeleri için kapsamlı eylem planları ve mekanizmaları, ki kadın ve erkeklerin yasal ve fiili olarak eşit oldukları ilkesinin pratik hayatta uygulamaya geçirilmesinin çerçevesini de sağlar bunlar, gibi uygun tedbirleri de içerir. 25. Benimsenen politika, Sözleşme’de açık seçik bir şekilde belirtilmeyen tüm yaşam alanlarına da uygulanabilecek denli kapsamlı ve geniş çaplı olmalıdır. Hem kamusal hem de özel ekonomik çevrelere olduğu kadar ülke içindeki tüm kesimlere de hitap etmeli ve hükümetin tüm organları (yönetim, yasama ve yargı) ile yine hükümetin tüm aşamalarının üzerlerine düşen sorumlulukların ayırdında olmasını teminat altına almalıdır. Taraf Devletlerin özgül şartlarına uygun düşen ve gerekli olan tüm tedbirleri de bünyesinde barındırmalıdır. 26. Bu politikalarla Taraf Devletlerin idaresi altındaki kadınları (ki buna vatandaş olmayanlar, göçmenler, sığınmacılar ve ülkesiz kadınlar da dâhildir) hak sahibi olarak tanımlamalıdır ve toplum tarafından en fazla dışlanan ve kesişen ayrımcılığın değişik tiplerinden en fazla zarar gören kadın gruplarına özel bir önem atfetmelidir. 27. Bu politikalar kadınların hem birey hem de grup olarak Sözleşme’de geçen haklarına ilişkin bilgilere erişmelerini ve bu haklar üzerinde etkin bir şekilde hak ve talep iddia edebilmelerini teminat altına almalıdır. Taraf Devletler ayrıca kadınların bu politikanın geliştirilmesi, uygulanması ve izlenmesine aktif bir şekilde katılmasını da garanti altına almalıdır. Bu amaçla insan haklarına ve kadınlara yönelik sivil toplum örgütlerinin bu politikanın hayata geçirilmesi ve geliştirilmesinde layıkıyla bilgilendirilmesi, doğru yönlendirilmesi ve aktif bir rol üstlenmelerini sağlayacak kaynaklarla donatılması da önemlidir. 28. Bu politika göstergeler, nirengi noktaları ve zaman çizelgeleri oluşturacak, tüm ilgili aktörler için tatmin edici kaynaklar temin edecek ve aksi halde ise bu aktörlere üzerinde anlaşılan nirengi noktaları ve hedeflere ulaşılmasında gerekli rolü oynamalarını sağlayacak şekilde eylem-ve-sonuç odaklı olmalıdır. Bu amaç doğrultusunda bu politikanın tüm veçheleriyle uygulamaya sokulabilmesi için gerekli bütçenin sağlanması amacıyla ilgili politika, hükümetin en genel bütçe kaynaklarından biri tarafından desteklenmelidir. İlgili cinsiyet tabanlı verileri toplayacak, etkin bir izleme imkânı sağlayacak, sürekli olarak gelişip evrimleşmesini kolaylaştıracak ve mevcut tedbirlerin yenilenip değiştirilmesine ve uygun düşebilecek yeni tedbirlerin tespit edilmesine izin verecek mekanizmaların ortaya konulmasına da olanak sağlamalıdır. Dahası, bu politika hükümetin yürütme kanadında gerekli girişimleri başlatmak, hazırlıkları koordine edip gözlemlemek ve Sözleşme uyarınca Taraf Devletlere dayatılan yükümlülükleri tam anlamıyla yerine getirebilmek üzere gerekli olan yasama, politika ve programları uygulamaya sokmak amacıyla güçlü ve odaklanmış birimlerin (kadınlara yönelik ulusal bir mekanizmanın) oluşturulmasını da teminat altına almalıdır. Bu kurumlar hükümetin en üst makamlarına doğrudan tavsiye ve analizler sunmak konusunda yetki sahibi kılınmalıdır. Bu politika aynı zamanda ulusal insan hakları kurumları ya da bağımsız kadın örgütleri gibi bağımsız izleme örgütlerinin kurulmasını veya mevcut ulusal örgütlerin Sözleşme tarafından garanti altına alınan haklarının teşvik edilip korunmasını da teminat altına almalıdır. Politika ayrıca ticari girişimler, medya, şirketler ve toplumsal gruplar ile bireylerin de aralarında yer aldığı özel sektörü de girişimlere dâhil etmeli ve katılımlarını garanti almak üzere Sözleşme’nin hedeflerini özel sektörün yetki alanında da uygulamaya sokabilmek amacıyla gerekli düzenlemeleri ve tedbirleri getirmelidir. 29. “Hiç vakit kaybetmeden” ifadesi Taraf Devletlerin mümkün olan her araçla bu politikanın gerçekleştirilmesini sonuna kadar takip etme yükümlülüğünün ivedi bir nitelik taşıdığı gerçeğini ifade eder. Herhangi bir gecikmenin hiçbir şekilde ki buna devletin yaşadığı dinsel, ekonomik, siyasi, kültürel ve kaynaksal sınırlamalar veya elverişsizlikler de dâhildir, mazur gösterilemeyeceğini anlatır. Taraf Devletlerin kaynak sorunlarıyla karşılaştığı ya da Sözleşme’de belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesinde teknik desteğe ya da başka uzmanlık alanlarında yardıma gereksinim duyduğunda, bu zorlukların üstesinden gelmek üzere uluslararası işbirliği için harekete geçmesi en doğru çözüm olacaktır. B. 2 (a)- (g) Paragrafları 30. 2. Madde Taraf Devletlerin Sözleşme’yi genel olarak uygulamaya sokma yükümlülüğü üzerinde durur. Burada sözü edilen kapsamlı gereklilikler 2 (a)- (g)’de ve Sözleşme’nin tüm diğer kapsamlı maddelerinde belirtilen özel yükümlülüklerin yerine getirilmesinde ihtiyaç duyulan genel çerçevenin şekillenmesini sağlar. 31. 2 (a), 2 (f) ve 2 (g) paragrafları kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması poltikasının bir parçası olarak Taraf Devletlerin yasal koruma sağlaması ve ayrımcı yasa ve düzenlemeleri değiştirmesi ya da kaldırması yükümlülüğünü ortaya koyar. Taraf Devletler anayasada yapılacak düzeltmeler veya daha başka uygun yasal yöntemler aracılığıyla kadın ve erkeklerin eşit olduğu ve ayrımcılığın mutlaka ortadan kaldırılması gerektiği ilkesinin teminat altına alınmasından da yükümlüdür. Aynı zamanda Sözleşme uyarınca kadınların hayatlarının her alanında karşılaştıkları ayrımcılığın yasaklanması için de gerekli yasal düzenlemeleri uygulamaya sokmalıdırlar. Taraf Devletler kadına karşı ayrımcılığı içinde barındıran mevcut yasa, düzenleme, görenek ve uygulamaları da değiştirmek ya da tamamen ortadan kaldırmak üzere gerekli adımları atmakla yükümlüdür. Aralarında özgürlükleri ellerinden alınmış kadınlar, lezbiyenler, özürlü kadınlar, zorla fuhuş yaptırılan kadınlar, dullar ve yaşlı kadınların da yer aldığı belli kadın grupları medeni hukuk ve ceza hukuku, düzenlemeler ve örf ve teamül hukuku üzerinden yapılan ayrımcılıklar karşısında özellikle savunmasızdır. Sözleşme’yi kabul eden ya da uyarlayan Taraf Devletler, ulusal düzeyde aldıkları tedbirlerin uygulanabilirliğini sağlamak üzere ya Sözleşme’nin hükümlerini kendi hukuk sistemlerine dâhil etmeli ya da benzeri bir şekilde bunlara yasal bir kılıf bulmalıdır. Sözleşme’deki tedbirlerin ulusal düzeyde doğrudan uygulanabilmesi sorusu anayasal nitelikte bir sorudur ve ülke hukukunun bu türden anlaşmalara atılan imzaların uygulanmasına ne kadar izin verdiğine göre değişiklik gösterir. Öte yandan kadınların yaşamları boyunca karşılaştıkları ayrımcılık sorunlarının çözümünün ve eşit haklara kavuşmalarının Sözleşme’nin doğrudan ülke hukukunun bir parçası haline getirildiği özel düzenlemelerin alındığı ülkelerde daha büyük bir rahatlıkla sağlanabildiği bizzat Komite tarafından ortaya konulmuştur. Komite Sözleşme’nin ülke hukukunun bir parçası olmadığı ülkelere Sözleşme’nin 2. maddesinde sayılan hakların layıkıyla hayata geçirilmesi için Genel Eşitlik Yasası gibi tedbirler aracılığıyla Sözleşme’yi ülke hukukunun kısmen de olsa bir parçası yapmanın yollarını önermektedir. 32. Paragraf 2 (b) Taraf Devletlerin ayrımcılığı yasaklama ve kadın ile erkeklerin eşitliğini teşvik etmeye yönelik kimi çözümler getirecek olan tedbirleri alma yükümlülüklerinden de söz eder. Bu yükümlülük Taraf Devletlerin Sözleşme dâhilindeki hakları ihlal edilen kadınlara giderim programları sağlamaları gerekliliğini de içerir. Giderim programları olmaksızın uygun çözümlerin sağlanması yükümlülüğü tam anlamıyla yerine getirilmiş sayılmaz. Bu türden çözümler maddi yardımlar, zararın tazmini, rehabilitasyon ve eski toplumsal konumun geri verilmesi, kamusal özür, kamusal anma ve ihlallerin tekrarlanmayacağı gibi tatmine yönelik tedbirlerin de aralarında bulunduğu farklı giderim biçimlerini, ilgili yasalarda ve uygulamalarda yapılacak değişiklikleri ve kadınların insani haklarını ihlal edenlerin yasalar önüne çıkarılmasını içerir. 33. Paragraf 2(c)’ye göre Taraf Devletler mahkemeler tarafından Sözleşme’de sözü edilen yükümlülükler doğrultusunda mümkün olan en uygun koşullarda eşitlik ilkesinin hayata geçirilmesini ve bu yöndeki yasaların uygulanmasını temin etmek zorundadırlar. Ne var ki, bunu yapmanın mümkün olmadığı hallerde, mahkemeler ulusal yasalarla, buna ulusal dini ve örfi yasalar da dâhildir, Sözleşme’de belirtilen Taraf Devletlerin yükümlülükleri arasında görülen tutarsızlıklarla ilgili olarak yetkililerin dikkatini çekmelidirler çünkü ülke içi hukuk asla ve asla Taraf Devletlerin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirme girişimlerindeki yetersizliklerinin bir bahanesi olarak kullanılamaz. 34. Taraf Devletler kadınların resmi görevliler ya da özel aktörler tarafından Sözleşme’ye aykırı olarak işlenen ayrımcılık eylemlerine ilişkin şikâyetlerinde eşitlik ilkesinden rahatlıkla yararlanmalarını teminat altına almakla yükümlüdür. Taraf Devletler ayrıca kadınların bağımsız ve tarafsız mahkeme süreci boyunca gerekli olan durumlarda yasal yardım ve destek almalarını da temin etmek durumundadır. Kadınlara yönelik ayrımcılığın aynı zamanda yaşama hakkı ve fiziksel dokunulmazlık, aile içi şiddet ve başka şiddet biçimleri gibi diğer insan hakları ihlallerini de beraberinde getirmesi hallerinde Taraf Devletler suçluları mahkeme önüne çıkarmak ve en uygun cezaya çarptırmak üzere soruşturma ve yargılama süreçlerini devreye sokmakla yükümlüdür. Taraf Devletler kadınları eşitlikle ilgili hakları konusunda eğitmek ve ayrımcılık karşısında çözüm yolları aramaya dönük girişimlerinde onlara yol göstermek üzere yasal bağımsız kadın örgütlerini ve girişimlerini mali açıdan desteklemelidir. 35. Paragraf 2(d) Taraf Devletlerin kadınlara yönelik ayrımcılık eylemlerinin doğrudan ya da dolaylı olarak bir parçası olmaktan imtina etmesi yükümlülüğünü de getirir. Taraf Devletler devlet kurumlarının, organlarının, yasaların ve politikaların kadınlara karşı açıkça ya da doğrudan herhangi bir ayrımcılık içinde olmamasını da temin etmekle yükümlüdür. Ayrıca ayrımcılığa meydan veren ya da bunun üzerinde bir şekilde etkisi bulunan tüm yasa, politika ya da eylemlerin mutlaka ortadan kaldırılmasından da bizzat sorumludur. 36. Paragraf 2 (e) Taraf Devletlere herhangi bir kamu birimi ya da özel aktör tarafından yapılan ayrımcılığı ortadan kaldırma yükümlülüğü getirir. Bu bağlamda uygun olarak addedilen tedbirler anayasal ya da hukuksal tedbirlerle sınırlı değildir. Taraf Devletler ayrıca kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına ve kadınlarla erkeklerin eşitliğinin uygulamada da hayata geçirilmesine yönelik tedbirler almakla da yükümlüdür. Bunlar arasında kadınların Sözleşme’de geçen haklarının ihlali durumunda suç duyurusu yapmasına izin veren ve etkili çözüm yollarına erişimini sağlayan; kadınların tedbirlerin geliştirilmesi ve uygulanmasına faal bir şekilde katılmasına olanak tanıyan; hükümetin ülke içindeki sorumluluğunu garanti altına alan; eğitim sistemi yoluyla ve toplum içinde Sözleşme’nin hedefleri doğrultusunda gerekli eğitimi ve destekleri teşvik eden; insan hakları çalışmalarını ve kadınlara yönelik sivil toplum örgütlerini teşvik eden ve ilgili ulusal insan hakları örgütleri ile diğer mekanizmaları hayata geçiren ve son olarak da benimsenen tedbirlerin kadınların günlük yaşamında büyük bir farklılık yaratmasını sağlamak üzere en uygun idari ve mali desteği sağlayan tedbirler yer alır. Taraf Devletlerin yükümlülükleri kadınların haklarının yasalar nezdinde erkeklerle eşit bir temelde geliştirilip desteklenmesini ve yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kamu örgütleri aracılığıyla kadınların herhangi bir ayrımcılık karşısında etkin bir şekilde korunmasını ve kadınların herhangi bir şahıs, kurum ya da ticari girişim tarafından ayımcılığa uğramaması için mümkün olan tüm uygun tedbirlerin alınmasını garanti etmelerini de gerekli kılar. IV. Taraf Devletlere Tavsiyeler A. Uygulama 37. “Uygunluğun” gerekliliklerini yerine getirmek üzere Taraf Devletlerce benimsenen araçlar kadınların ayrımcılığa uğramama ve erkeklerle eşit haklara sahip olma haklarına saygı duymak, bunları teşvik edip hayata geçirmek üzere Sözleşme’de geçen genel yükümlülüklerin tüm boyutlarıyla gerçekleştirilmesini de hedeflemelidir. Bu bakımdan Sözleşme’nin 2. maddesinde ve diğer maddelerinde geçen ”uygun araçlar” ve “uygun tedbirler” terimleri Taraf Devletlerin aşağıdaki şu tedbirleri almasını gerekli kılar: (a) Sözleşme’yi ihlal eden herhangi bir politika, uygulama ya da tedbirin teşvik edilmesi, göz yumulması ya da uygulanmasından mutlaka kaçınmak (saygı); (b) Aralarında evde ve toplumda yaşanan ihlallerin de olduğu Sözleşme ihlallerinin önlenmesi, yasaklanması ve cezalandırılmasına yönelik adımları atmak; bu türden ihlallerin mağdurlarına en uygun giderim programlarını sunmak (korumak); (c) Konuyla ilgili geniş çaplı bilgilendirmeler sağlamak ve Sözleşme’deki ilgili yükümlülükleri desteklemek (teşvik); (d) Cinsiyete dayalı ayrımcılığın önlenmesi ve uygulamada cinsiyet eşitliğinin yerleştirilmesine yönelik özel tedbirler benimsemek (hayata geçirmek); 38. Taraf Devletler ayrıca uygulamaya dönük olarak aşağıdaki tedbirleri de benimsemelidir: (a) Pekin Eylem deklarasyonu ve Programı ile uyumlu bir biçimde kadınların eşitliği kavramını ulusal eylem planları ve diğer ilgili politika ve programların geliştirilmesi ve uygulanması yoluyla teşvik etmek ve yeterli insani ve finasal kaynakları tahsis etmek. (b) Eşitlik ve ayrımcılık karşıtı ilkelere saygı duyulmasını teminat altına almak üzere kamu çalışanlarına yönelik olarak idari tebdirler oluşturmak. (c) Eşitlik ve ayrımcılık karşıtı ilkelere ilişkin Sözleşme’de yer alan hükümlerin uygulandığı mahkeme kararlarının geniş çaplı olarak duyurulmasını sağlamak. (d) Hükümet organlarını, kamu çalışanlarını ve özellikle de hukuk sistemi ile hukuk personelini hedef alan Sözleşme ilkeleri ile hükümlerine ilişkin özel eğitim ve bilgilendirme programları yürütmek. (e) Kadın ve erkeklerin eşitliği konusunda toplumun eğitilmesine yönelik programlar hazırlamak üzere medyanın desteğini arkasına almak ve özellikle de eşit haklara sahip olduklarına ilişkin olarak kadınların bilinçliliğini arttırmak. (f) Kadınların insan haklarının hayata geçirilmesine yönelik girişimlerin mevcut durumu ve ne ölçüde ilerlediği hakkında geçerli göstergeler geliştirmek ve cinsiyete göre ayrılarak Sözleşme’nin özel hükümleriyle ilişkilendilmiş veritabanları oluşturmak. B. Sorumluluk 39. Taraf Devletlerin 2. maddede belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin sorumlulukları, hükümetlerin tüm birimlerinin girişim ya da ihmalleri göz önünde tutularak tespit edilir. Hükümet güçlerinin hem üniter hem de federal düzeyde devredilmesi ve dağıtılması yoluyla gücün merkeziliğinin ortadan kaldırılması durumu, Taraf Devletlerin ulusal ya da federal hükümlerinin yargı yetkisi dâhilindeki kadınlara yönelik yükümlülüklerini yerine getirmekteki doğrudan sorumluluğunu ne indirger ne de ortadan kaldırır. Her halükarda, Sözleşme’yi onaylayan veya kabul eden Taraf Devletler yargı alanlarındaki tüm bölgelerde yükümlülüklerin layıkıyla hayata geçirilmesinden tamamen sorumludur. Herhangi bir yetki devri halinde Taraf Devletler yetki devri yapılmış otoritelerin Sözleşme’de belirlenen yükümlülükleri yerine getirebilecek gerekli mali, insani ve diğer kaynaklara sahip olduğundan emin olmalıdır. Taraf Devletlerin hükümetleri Sözleşme’yi layıkıyla uygulamak üzere ellerinde belli bir güç tutmalı ve Sözleşme uyarınca hiçbir ayrımcılığa izin verilmeksizin kadınların insan haklarından eşit şekilde yararlanmasını sağlamak üzere kalıcı koordinasyon ve izleme mekanizmaları oluşturmalıdır. 40. Sözleşmenin etkin bir şekilde hayata geçirilmesi Taraf Devletlerin hem vatandaşlarına hem de toplumun diğer üyelerine karşı ulusal ve uluslararası düzeylerde sorumluluklarını yerine getirmesini gerekli kılar. Bu sorumluluk işlevinin etkili bir şekilde çalışması için, en uygun mekanizma ve kurumların devreye sokulması gereklidir. C. Çekinceler 41. Komite 2. maddeyi Sözleşme’de Taraf Devletlere atfedilen yükümlülüklerin temel dayanağı olarak değerlendirir. Komite bu açıdan prensipte 2. maddeye ya da 2. maddenin alt maddelerine ilişkin çekinceleri Sözleşme’nin hedefleri ve amacı ile çelişkili bulur ve bu bakımdan da 28. maddenin 2. paragrafı ile uyuşmadığı sonucuna varır. 2. madde ya da 2. maddenin alt maddelerine ilişkin çekinceleri olan Taraf Devletler sözleşmenin uygulanmasında bu çekincelerin pratik etkilerini izah etmek durumundadırlar ve bu çekinceleri bir an önce ortadan kaldırmak gayesiyle bu çekinceleri daima değerlendirmeye tabi tumak üzere gerekli adımları atmalıdırlar. 42. Taraf Devletlerin 2. madde ya da 2. maddenin alt maddelerine ilişkin bir çekincesinin olması gerçeği Taraf Devletlerin imzaladıkları ya da kabul ettikleri diğer insan hakları anlaşmalarının ve kadınlara yönelik ayrımcılığın önlenmesine yönelik örfi uluslararası insan hakları hukuku düzenlemelerinin kendilerine atfettiği yükümlülüklerden kurtulabileceği anlamına gelmez. Sözleşme’nin hükümlerine yönelik çekincelerle Taraf Devletler tarafından imzalanan ya da kabul edilen diğer uluslararası insan hakları anlaşmaları bünyesindeki benzeri yükümlülükler arasında bir tutarsızlık söz konusu olması halinde, Sözleşme’ye yönelik çekincelerini bu çekinceleri ortadan kaldırmak üzere yeniden gözden geçirmelidir. |
21-09-2012, 16:54 | #16 |
|
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın.Önlenmesi Söz.(CEDAW) İht..Prot.Tavs.Kararları
Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010
Bu çeviri, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Gülay Aslan tarafından Raoul Wallenberg İnsan Hakları ve İnsancıl Hukuk Enstitüsü için yapılmıştır. Dağıtım: Genel 13 Nisan 2012 Orijinali: İngilizce Kadınlara Karşı Her Biçimiyle Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi Başvuru No. 28/2010 Komite’nin 13 Şubat-2 Mart 2012 tarihindeki birinci oturumunda kabul edilen Görüşleri Başvurucu: R.K.B. (Avukat Özge Yıldız Arslan tarafından temsil edilmiştir) Mağdur olduğu iddia edilen kişi: Başvurucu Taraf Devlet: Türkiye Başvuru tarihi: 14 Temmuz 2009 (ilk bildirim) İletim: 28 Ekim 2010 tarihinde Taraf Devlete iletildi (belge biçiminde yayınlanmadı) Kararın kabul tarihi: 24 Şubat 2012 Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 2 Ek Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi’nin, Kadınlara Karşı Her Biçimiyle Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi Seçmeli Protokolü madde 7, paragraf 3 çerçevesinde aşağıdaki başvuru ile ilgili görüşleri (elli birinci oturum) Başvuru No. 28/2010* ** Başvurucu/Submitted by: R.K.B. (Avukat Özge Yıldız Arslan tarafından temsil edilmiştir) Mağdur olduğu iddia edilen kişi: Başvurucu Taraf devlet: Türkiye Başvuru tarihi: 14 Temmuz 2009 (ilk bildirim) İletim: 28 Ekim 2010 tarihinde Taraf Devlete iletildi (belge biçiminde yayınlanmadı) Kadınlara Karşı Her Biçimiyle Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi madde 17 uyarınca kurulan Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi, 24 Şubat 2012 tarihinde toplanarak, Aşağıdaki görüşleri kabul etmiştir: Seçmeli Protokol madde 7, paragraf 3 uyarınca kabul edilen karar Başvurucu Bayan R.K.B., Türk vatandaşı olup 1 Ocak 1969 doğumludur. Türkiye’nin, Kadınlara Karşı Her Biçimiyle Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (Sözleşme), madde1; madde 2, paragraf (a) ve (c); madde 5, paragraf (a) ve madde 11, paragraf 1 (a) ve (d)’yi ihlalinin mağduru olduğunu iddia etmektedir. Başvurucu, avukat Özge Yıldız Arslan tarafından temsil edilmektedir. Sözleşme ve Seçmeli Protokolü Türkiye bakımından sırasıyla 19 Ocak 1986 ve 29 Ocak 2003 tarihlerinde yürürlüğe girmiştir. * Bu başvurunun kabul edilmesi işlemine Komite’nin şu üyeleri katılmıştır: Nicole Ameline, Bayan Magalys Arocha Domínguez, Bayan Violet Tsisiga Awori, Bayan Barbara Evelyn Bailey, Bayan Olinda Bareiro Bobadilla, Bay Niklas Bruun, Bayan Náela Mohamed Gabr, Bayan Soledad Murillo de la Vega, Bayan Violeta Neubauer, Bayan Pramila Patten, Bayan Victoria Popescu, Bayan Zohra Rasekh, Bayan Patricia Schulz, Bayan Dubravka Šimonović ve Bayan Zou Xiaoqiao. * * Bayan Pramila Patten imzalı aynı yöndeki kişisel görüşün metni bu belgeye eklenmiştir. Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 3 Olgusal arka plan 2.1 Başvurucu, 2000 yılından itibaren Kocaeli’nde üniseks bir kuaförde kasiyer, ön muhasebeci ve makyaj sanatçısı olarak çalışmıştır. 8 Şubat 2006 tarihinde, bir müşterinin şikayeti üzerine olduğu söylenerek iş sözleşmesi feshedilmiştir. İşten çıkarılmasının gerekçeleri konusunda kendisine başka herhangi bir bilgi verilmemiştir. Başvurucu, Komiteye yaptığı ilk bildirimde, işten ayrılmadan önce kuaför dükkanının yöneticilerinden birinin tüm haklarından yararlandırıldığına ilişkin bir belgeyi kendisine imzalattırmaya çalıştığına dair Bayan G.D.’nin teyid edici ifadesine referans yapmıştır. Aynı tanık ifadesine göre yönetici, başvurucuyu söz konusu belgeyi imzalamaması halinde “diğer erkeklerle olan ilişikileri hakkında dedikodu yaymak”la tehdit etmiştir. Evli bir kadın olan başvurucu, kendisine zarar gelebileceğinden “çok korkmak”la beraber, söz konusu belgeyi imzalamayı reddetmiştir. 2.2 10 Şubat 2006 tarihinde başvurucu, Kocaeli 3. İş Mahkemesi önünde, iş sözleşmesi geçerli bir neden olmaksızın feshedildiği için kıdem tazminatı ve işle ilgili zararlarının tazmini talebinde bulunmuştur. Başvurucu, İş Kanunu madde 19’a göre, işverenin bir işçinin iş sözleşmesini fesih sebebini açıkça belirtmek zorunda olduğunu mahkemeye sunmuştur. Başvurucu, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nden 1,750 Türk lirası tazminata hükmetmesini talep etmiştir. Başvurucu, ıslah dilekçesi ile tazminat miktarını 19,424.14 Türk lirasına çıkarmıştır. 2.3 1 Mayıs 2006 tarihinde başvurucunun işvereni, savunması çerçevesinde, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ne davaya cevap dilekçesi ve belirsiz bir tarihte de başvurucunun iş ahlakına aykırı davaranışlarından ötürü defalarca sözlü olarak uyarıldığı ve bu davranışları konusunda bir açıklama yapmadığının iddia edildiği 8 Şubat 2006 tarihli iş sözleşmesinin feshi bildiriminin bir kopyasını sunmuştur. Bu belgelerde işveren, başvurucunun olağan arkadaşlık ilişkisinin ötesinde “iş yerindeki karşı cinsiyetten kişilerle görünüşte cinsel amaçlı ilişki” sergileyerek dedikoduya neden olduğunu iddia etmiştir. İşveren, Kocaeli 3. İş Mahkemesi önünde, kendi faaliyet alanlarında çalışanların ahlaka aykırı en hafif kabahatlerden dahi sakınmalarının hayati olduğunu ileri sürmüş ve davanın reddini talep etmiştir. İşveren ayrıca, işçilik hakları tamamen ödendiği, tüm talepleri bakımından süre sınırı geçtiği, maaş bordrolarını itiraz etmeden imzaladığı ve Şubat 2006 maaşı posta havalesi ile kendisine ödendiği için başvurucunun kıdem ve ihbar tazminatı talep etme hakkının bulunmadığını ileri sürmüştür. 2.4 Yargılama sırasında, Kocaeli 3. İş Mahkemesi her iki tarafın da tanıklarını dinlemiştir. Başvurucunun kocası, karısının ahlaki bütünlüğü konusunda Kocaeli 3. İş Mahkemesi önünde tanıklık yapmış ve dedikodulara göre başvurucunun ilişki yaşadığı iş arkadaşının sadece aile Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 4 dostları olduğu ifadesinde bulunmuştur. Başvurucunun kocası ayrıca, başvurucu ile birlikte kuaför dükkanında çalışan evli erkeklerin büyük çoğunluğunun evlilik dışı ilişkileri olduğu ve karısının bu durumdan ötürü duyduğu tiksintiyi zaman zaman dile getirdiği yönünde ifade vermiştir. Başvurucunun eski iş arkadaşı Bayan G.D., başvurucunun işten çıkarılmasından sonra Bay D.U.’nun başvurucundan olayın peşini bırakmasını aksi halde işverenin onu Bay M.Y. ile ilişki yaşamakla suçlayacağı şeklindeki başvurucunun açıklamalarını teyit eden tanıklık yapmıştır. Bayan G.D. ayrıca, başvurucunun Bay D.U. ile ilişki yaşamadığını teyit etmiş ve başvurucunun sorunlarının, kız arkadaşını götürmesi için kuaför dükkanının evli olan ikinci yöneticisine evinin anahtarını vermeyi reddetmesi üzerine başladığını düşündüğünü belirtmiştir. 2.5 Kocaeli 3. İş Mahkemesi, işveren lehine olan tanıkları da dinlemiştir. Başvurucunun işten çıkarılma nedeni konusunda, işverenin tanıklarından biri, Bay H.U., başvurucu hakkında müşterilerden birinin şikayetinin olduğunu belirtmiştir. İşverenin diğer tanıklarından kuaför dükkanı yöneticisi Bay M.A., başvurucunun, yöneticilerden biri olan Bay D.U. ile ilişkisi olduğunu ileri sürmüştür. Bay M.A., başvurucu ile Bay D.U.’nun bekar iken bir ilişkiye başladıklarını ve bu ilişkinin her ikisi de evlendikten sonra da başvurucu işten çıkarılmadan iki ya da üç yıl öncesine kadar devam ettiğini eklemiştir. Bay M.A. ayrıca, başvurucu ile Bay D.U. arasındaki ilişkinin, başvurucunun çalışmasını etkilediği ifadesinde bulunmuştur. Özellikle, Bay D.U., kadın müşterilerle ilgilendiğinde başvurucu tepki gösteriyor, kıskançlık işaretleri veriyor ve iş arkadaşları ile müşterilere rahatsızlık veriyordu. Bay M.A., başvurucu ile Bay D.U.’nun başkalarından ayrı olarak kendi başlarına dolaştıklarını ve dükkan dışında birlikte yemek yediklerini ve başvurucunun Bay D.U. ile olan ilişkisini kullandığını ve zaman zaman işe geç geldiğini eklemiştir. Son beş yıldır hoşlanmadığı müşterilere makyaj yapmamış ancak bu davranışı hoşgörülmüştür. Bay M.A. ayrıca, başvurucunun işten çıkarılmasından kısa bir süre önce bir müşterinin, Bayan A.A.’nın, dükkan sahibi Bay A.G.’ye başvurucunun, iş arkadaşlarından biri ile “uygunsuz bir ilişki içinde olduğu” konusunda şikayette bulunduğu yönünde ifade vermiştir. Bay M.A.’ya göre, başvurucudan bu konuda bir açıklamada yapması istenmiş, yapmaması üzerine başvurucu işten çıkarılmıştır. Bay M.A. ayrıca, diğer iş arkadaşlarının ev anahtarlarını istemesinin (bkz., yukarıda paragraf 2.4) özel yaşamını ilgilendiren bir husus olduğunu ve başvurucuyu hiçbir şekilde ilgilendirmediğini belirtmiştir. 2.6 Başvurucu, yargılama işlemleri çerçevesinde sunulan işverenin davaya cevap dilekçesi ve iş sözleşmesinin feshi bildiriminden, sözleşmesinin “karşı cinsiyetten kişilerle görünüşte Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 5 cinsel amaçlı ilişki sergilemekten” ötürü feshedildiğini “ilk kez öğrendiğini” belirtmiştir. 6 Haziran 2007 tarihinde başvurucu, haksız yere işten çıkarılmasından ötürü ek bir dava açmıştır. Başvurucu, işverenin, kendisinin işten çıkarılmasının Bay D.U. ile olan ilişkisinin bir sonucu olduğunu ileri sürdüğü ve Bay D.U.’nun işine son verilmediği için işverenin bu davranışının, İş Kanunu madde 51 uyarınca “iş yerinde toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın bir göstergesi” olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle başvurucu, anılan madde uyarınca mahkemeden 4,446 Türk lirası (dört aylık brüt ücrete karşılık gelmektedir) tazminata hükmetmesini talep etmiştir. 5 Temmuz 2007 tarihinde Kocaeli 3. İş Mahkemesi, (a) kıdem tazminatı ve işten çıkarma tazminatı, (b) cinsiyete dayalı ayrımcılıktan ötürü tazminat davalarını birleştirmiştir. 2.7 14 Eylül 2007 tarihinde Kocaeli 3. İş Mahkemesi, iş sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın fehedildiği sonucuna ulaşmıştır. 8 Şubat 2006 tarihli iş sözleşmesinin feshi bildirimini ve tarafların tanıklarının ifadelerini inceleyen Mahkeme, işverenin, başvurucunun “karşı cinsiyetten kişilerle cinsel amaçlı ilişki”ye girdiğine dair somut bir delil sunmadığını tespit etmiştir. Mahkeme, başvurucunun, Bay D.U. ile “birlikte yemek yemek, işe birlikte gelip gitmek” gibi eylemlerinin iş sözleşmesinin derhal feshini gerektiren bir iş ahlakına aykırılık olduğunu ileri sürmenin mümkün olmadığı yönündeki argümanını kabul etmiştir. Müşterilerden Bayan A.A.’nın başvurucu hakkındaki şikayetinin içeriği konusunda Kocaeli 3. İş Mahkemesi, söz konusu tanığın çelişkili beyanlarda bulunduğuna karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun kıdem süresi dikkate alındığında, işine son verilmesinin haksız olduğu sonucuna varmıştır. İşverenin başvurucuya, kıdem ve ihbar tazminatı olarak bilirkişinin yerleşik iş uygulaması uyarınca hesapladığı pirim ödemelerine göre toplam 15,295.04 Türk lirası ödemesine karar verilmiştir. 1 4857 Sayılı İş Kanunu (2003) Madde 5 “Eşit davranma ilkesi” aşağıdaki gibidir: İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz. İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmi süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz. İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz. Aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz. İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz. İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir. 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 31 inci maddesi hükümleri saklıdır. 20 nci madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davrandığını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, işçi bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut olmadığını ispat etmekle yükümlü olur. Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 6 2.8 Kocaeli 3. İş Mahkemesi, başvurucunun, iş sözleşmesinin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık nedeniyle feshedildiği bundan ötürü İş Kanunu madde 5 uyarınca kendisine tazminat ödenmesi gerektiği yönündeki talebi bakımından, başvurucunun sadece “kadın” olduğu için işten çıkarıldığını ileri sürmenin mümkün olmadığı sonucuna varmıştır. Bay D.U.’nun, kuaför dükkanında hala istihdam ediliyor olması toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı ispat için yeterli değildir. Başvurucunun, Bay D.U. ile olan duygusal ilişkisi söz konusu olduğunda işverenin eşit muamele yükümlülüğünü ihlal eder şekilde hareket ettiğine karar vermek, eşit derecede mümkün değildir. Böyle bir ilişki, başvurucunun işten çıkarılmasının nedeni olarak ileri sürülmüş ise de, ne işveren tarafından ispatlanabilmiştir ne de başvurucu tarafından kabul edilmiştir. Başvurucu, işverenin yukarıda bahsedilen savunmasının bir sonucu olarak başka bir hukuki temelde tazminat talep edebilir ise de, işverenin bu davranışı İş Kanunu madde 5’te düzenlenen eşit davranma ilkesine aykırı olarak değerlendirilemez. Kocaeli 3. İş Mahkemesi bu sonuca, başvurucunun işten çıkarılma biçimini; başvurucunun işten çıkarılmasından önce vuku bulan olayları; tarafların tanıklarının ifadelerini; “karşı cinsiyetten kişilerle” ibaresindeki çoğul ifadeyi; başvurucunun işten çıkarılma nedeni olarak müşteri şikayetine yapılan göndermeyi; başvurucunun, Bay D.U. ile “duygusal ve ahlak dışı” bir ilişki içinde olduğunu reddetmesi olgusunu ve kuaför dükkanının özellikle kadınları istihdam etmeyi istemesi olgusunu inceleyerek ulaşmıştır. 2.9 14 Temmuz 2006 tarihinde başvurucu, karşı cinsiyetten kişilerle cinsel amaçlı ilişkiye girmek suretiyle iş yerinde ahlak dışı davranış sergilediğini belirterek iş sözleşmesinin feshi bildirimini hazırlayan kuaför dükkanı yöneticisi Bay M.A. ve diğer iki çalışan aleyhinde hakaret suçu çerçevesinde cezai işlemler başlatmıştır. 5 Eylül 2007 tarihinde Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısı, iş sözleşmesinin feshi bildirimini hazırlayan kuaför dükkanı yöneticisi Bay M.A. ve diğer iki çalışan hakkında hakaret suçundan iddianame hazırlamıştır. Söz konusu iddianame başvurucu tarafından Kocaeli 3. İş Mahkemesine delil olarak sunulmuştur. Kocaeli 1. Sulh Ceza Mahkemesi, 1 Nisan 2008 tarihli kararında, 8 Şubat 2006 tarihli iş sözleşmesinin feshi bildirimi ile ilgili tanık ifadelerinin tamamen başvurucunun özel yaşamı ile ilgili olduğu sonucuna ulaşarak kuaför dükkanı yöneticisi Bay M.A.’yı ve diğer bir çalışanı hakaret suçundan suçlu bulmuştur. 2.10 Başvurucu, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin kararını Yargıtay’da temyiz etmiş ve bu kararın sadece İş Kanunun’daki eşit davranma ilkesine değil ve fakat Türkiye’nin Sözleşme çerçevesindeki yükümlülüklerine de aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, temyiz dilekçesinde işten çıkarılma nedenlerinin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık teşkil ettiğini Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 7 iddia etmiş ve Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin kararının bozulmasını talep etmiştir. 2 Nisan 2009 tarihinde Yargıtay, başvurucunun Sözleşme çerçevesinde toplumsal cinsiyet ayrımcılığına ilişkin iddialarına herhangi bir gönderme yapmaksızın temyiz başvurusunu reddetmiştir. Şikayet 3.1 Başvurucu, Sözleşme madde 2, paragraf (a)’nın ihlalinin mağduru olduğunu ileri sürmektedir. Kadınlara ve erkeklere eşit davranma ilkesi, İş Kanunu madde 5’te güvence altına alınmasına rağmen ne Kocaeli 3. İş Mahkemesi ne de Yargıtay bu ilkeyi uygulamıştır. Başvurucu, ulusal mahkemler önünde Türkiye’nin Sözleşme’nin tarafı ve Anayasa madde 90 uyarınca Sözleşme’nin iç hukukun bir parçası olduğunu ve mahkemler tarafında uygulanması gerektiğini özel olarak belirttiğini eklemiştir. Ancak başvurucunun argümanları dikkate alınmamış ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı iddiasına ilişkin delili görmezden gelinmiştir. Ayrıca Yargıtay, temyiz başvurusunu neden reddettiğine ilişkin herhangi bir haklı gerekçe ya da açıklama göstermemiştir. 3.2 Başvurucu ayrıca, İş Kanunu madde 5’te toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi yer almasına rağmen taraf Devletin kendisini toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılıktan koruyamamasından ötürü Sözleşme madde 2, paragraf (c)’nin ihlalinin mağduru olduğunu iddia etmektedir. 3.3 Başvurucu aynı zamanda, Sözleşme madde 5, paragraf (a)’nın ihlal edildiğini ileri sürmektedir. İş Kanunu madde 5’e rağmen ulusal mahkemeler hala geçmişten gelen alışkanlıkla benzer kalıplarla karar vermektedir. Başvurucunun toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık iddiası görmezden gelinmiş, mahkemeler sosyal önyargı sergilemiş ve erkek çalışanların davranışları asla ahlakilik bakımından incelenmez iken başvurucu kadın olduğu için ahlaki bütünlüğünün ve mahremiyetinin erkek işvereni tarafından sorgulanması olgusunu tartışmamıştır. Ayrıca, erkek çalışanların gayrimeşru eylemleri görmezden gelinir iken, başvurucunun iddia edilen gayrimeşru eylemleri işten çıkarılması için geçerli bir neden olarak değerlendirilmiştir çünkü Kocaeli 3. İş Mahkemesi, başvurucunun işten çıkarılmasının münhasıran, işverenin, başvurucunun karşı cinsiyetten kişilerler cinsel amaçlı ilişkiye girdiğine ilişkin somut kanıt sunamadığı için hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşmıştır. 3.4 Başvurucu, Sözleşme madde 11, paragraf 1 (a) ve (d)’nin ihlalinin mağduru olduğunu ileri sürmektedir. İşveren, başvurucunun kendisini dava etmesini önlemek için onu tüm haklarından yararlandırıldığı yönünde bir belgeyi imzalamaya zorlamaya çalışmıştır. Eğer imzalamaz ise, diğer erkeklerle ilişkisi olduğu dedikodusunu yaymakla tehdit etmiştir. Böylelikle başvurucu, işverenin toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığına – “mobbing” – maruz Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 8 kalmıştır ve mahkemeler buna işaret etmemiş ve tazminata hükmetmemiştir. Eşit davranma ilkesi, kadın bir çalışanın iş yerinde evlilik dışı ilişkisi olduğu gerekçesiyle işten çıkarılması ile de ihlal edilmiştir. 3.5 Son olarak başvurucu, Sözleşme madde 1’in ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Taraf Devletin, Sözleşme’nin çeşitli hükümlerinin ihlal edilmesini hoşgörerek Sözleşme madde 1 çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia etmektedir. Taraf Devletin kabul edilebilirliğe ve esasa ilişkin görüşleri 4.1 28 Nisan 2011 tarihli sunumlarıyla taraf Devlet, Sözleşme Seçmeli Protokolü madde 4, paragraf 2 (b) ve (c) uyarınca başvurunun kabul edilebilirliğine itiraz etmiştir. Olgulara ilişkin olarak taraf Devlet, işverene göre başvurucunun sık sık işe geç kaldığını ve bazı görevlerini yerine getirmeyi reddettiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte, müşterilerden biri şikayet edene kadar bu durum işveren tarafından tolere edilmiştir. Bu şikayete ilişkin olarak başvurucunun bir açıklama yapması istenmiştir. Başvurucu bu talebe karşılık vermemiş ve izleyen günlerde işe gelmemeyi tercih etmiştir. 4.2 Taraf Devlet, Sözleşme madde 2, paragraf (a)’nın ihlali iddiasının Sözleşme hükümleriyle bağdaşmadığını, açıkça temelsiz olduğunu ve yeterince doğrulanmadığını, zira başvurucunun başvurusunda herhangi bir yasal eksikliğe işaret etmediğini ve taraf Devletin 1990’ların sonlarından itibaren kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli yasalar çıkardığını ileri sürmüştür. Taraf Devlet özel olarak, Sözleşme madde 2’nin 2004 yılında Anayasa madde 10’a dahil edildiğine işaret etmiştir.2 Taraf Devletin, sadece toplumsal cinsiyet temelinde ayrımcılık yapmama değil ve fakat kadınlar ve erkeklerin eşit haklara ve bu haklardan yararlanma araçlarına sahip olmaları için gerekli olan tüm önlemleri alma ve siyasaları kabul etme yükümlülüğü altında da olduğunu eklemektedir. 4.3 Taraf Devlet ayrıca, Sözleşme madde 5, paragraf (a)’nın Sözleşme hükümleriyle bağdaşmadığını, açıkça temelsiz olduğunu ve yeterince doğrulanmadığını zira taraf Devletin düzeltmek için uygun önlemi almadığı herhangi bir sosyal ve kültürel kalıba işaret etmediğini ileri sürmektedir. Bu nedenle, başvurucunun işten çıkarılması ile sosyal ve kültürel bir kalıp arasında açık bir bağ bulunmamaktadır. 2 Anayasa Madde 10’a göre, “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 9 4.4 Taraf Devlet, Sözleşme madde 11, paragraf 1’in ihlali iddiasının açıkça temelsiz olduğunu ve yeterince doğrulanmadığını ileri sürmektedir. Başvurucunun, işten çıkarılması ile Bay D.U. ile olan sözde ilişkisi arasındaki olası herhangi bir bağ ya da Bay D.U. ile kendisi arasında yapılan herhangi bir ayrımcılık konusunda yeterli esaslı bilgi sağlayamadığını ileri sürmektedir. Taraf Devlet, başvurucunun işe düzenli olarak gitmediği ve iş ahlakına uygun davranmadığı için işten çıkarıldığını oysa Bay D.U.’nun işe devamla ilgili bir sorununun olmadığını ve onun hakkında müşteriler tarafından yapılan herhangi bir şikayetin bulunmadığını ileri sürmektedir. 4.5 Başvurunun esası bakımından taraf Devlet, “davacının iş sözleşmesi davalı tarafından herhangi bir geçerli neden olmaksızın sona erdirilmiştir” tespitinde bulunan ve davalının davacıya 15,000 Türk lirası tazminat ödemesini hüküm altına alan Kocaeli 3. İş Mahkemesi kararına gönderme yapmaktadır. Kocaeli 3. İş Mahkemesi ayrıca, “Bay D.U.’nun işveren tarafından işten çıkarılmamış olması toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın ispatı için yeterli değildir … bu nedenle ayrıca bir tazminat için bir temel bulunmamaktadır” sonucuna ulaşmıştır. Taraf Devlet, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin, Türk İş Kanunu madde 5’e dayanarak verdiği karar uyarınca ve başvurucunun iddialarının aksine, başvurucunun, Bay D.U. ile olan ilişkisinin sonucunda değil ve fakat işe düzenli olarak gelmediği ve iş ahlakına uygun davranmadığı için işten çıkarıldığını ileri sürmektedir. Bu nedenle Taraf Devlet, başvurucunun iddiasında, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin verdiği karardan farklı bir karar için temel oluşturacak herhangi bir yeni unsur bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Başvurucunun Taraf Devlet’in görüşlerine dair yorumu 5.1 Başvurucu, 3 Haziran 2011 tarihli sunumunda kendisinin Komite önündeki iddialarını ve ulusal mahkemelerin kararlarını Taraf Devlet’in yanlış anladığını ileri sürmektedir. Başvurucu, Taraf Devletin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bazı yenilikçi ve önemli yasal ve anayasal değişiklikler yaptığını kabul etmektedir. Ancak, bu yeni hükümlerin henüz uygulamaya geçirilmediğini ileri sürmektedir. Bu nedenle başvurucu, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yasal bir eksikliğin değil ve fakat uygulama eksikliğinin varlığını iddia etmektedir. 5.2 Başvurucu, Sözleşme madde 11, paragraf 1 (d)’nin ihlali iddiası bakımından, Taraf Devletin, Kocaeli 3. İş Mahkemesi önündeki davanın taraflarının iddialarını yanlış anladığını ileri sürmektedir. Bundan ötürü başvurucu, işten çıkarıldığı zaman işverenin kendisine işten çıkarılma nedeninin, bir müşterinin şikayeti olduğunu söylediğini ve başka bir açıklama Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 10 yapmadığını tekrar etmektedir. Başvurucu, lehindeki tanıklardan Bayan G.D.’nin, yöneticilerden birinin başvurucuyu tüm haklarından yararlandığına dair bir belgeyi imzalamaya zorlamaya çalıştığını ve imzalamayı reddetmesi halinde müşterilerden biri ile ilişkisi olduğu dedikodularını yaymakla tehdit ettiğini belirttiği ifadesini hatırlatmaktadır. Başvurucu, söz konusu belgeyi imzalamamış ve kıdem tazminatı ve işle ilgili diğer zararlarını tazmin için Kocaeli 3. İş Mahkemesi önünde dava açmıştır. 5.3 Yargılama işlemleri sırasında işveren, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ne başvurucunun erkek bir çalışanla ilişkisi olduğu, bu cinsel ilişkiyi gözler önüne serdiği ve iş ahlakına aykırı ahlak dışı davranışlar gösterdiği ve iş yerinde dedikodulara sebep olduğu için işten çıkarıldığını iddia ettiği cevap dilekçesi ile iş sözleşmesinin feshi bildirimini sunmuştur. İşverenin lehindeki tanıklardan Bay M.A. da, başvurucunun, iş arkadaşı Bay D.U. ile ilişkisi olduğu yönünde ifade vermiştir. Bu nedenle başvurucu, taraf Devletin savının aksine bu iddiaların işveren tarafında yapıldığını vurgulamaktadır. İşverenin iddialarından dolayı başvurucu, iş yerinde toplumsal cinsiyet ayrımcılığı için Kocaeli 3. İş Mahkemesi önünde ek bir dava açmış ve söz konusu mahkeme bu iki davayı birleştirmiştir. Başvurucu, işverenin kendisinden açıklama istediği ancak kendisinin bunu yerine getirmediği, işe düzenli olarak devam etmediği ve iş ahlakına uygun davranmadığı şeklindeki iddialarının, Kocaeli 3. İş Mahkemesi tarafından kabul edilmediğini ileri sürmektedir. Tamamen bu nedenden ötürü Kocaeli 3. İş Mahkemesi, işverenin başvurucuya kıdem tazminatı ödemesine ve işle ilgili diğer zararları tazmin etmesine karar vermiştir. 5.4 Başvurucu ayrıca, Taraf Devlet ulusal mahkemelerinin, işverenin, bavurucunun iş arakadaşı ile ilişkisi olduğu iddiasını, işveren tarafından sunulan iş sözleşmesinin feshi bildirimini ve tanıkların ifadelerini bir bütün olarak değerlendirmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Bu unsurlar bir bütün olarak ele alındığında, çalışanlara uygulanan kuralların çalışanın toplumsal cinsiyetine göre değiştiğini, kadın ve erkek çalışanların özellikle işlerinin değerlendirilmesinde eşit muamele göremediklerini göstermektedir. Ayrıca, Taraf Devlet ulusal mahkemeleri, Cumhuriyet Başsavcısı’nın 5 Eylül 2007 tarihinde kabul ettiği ve başvurucu tarafından kanıt olarak sunulan iddianameyi (bkz. yukarıda paragraf 2.9) dikkate almamışlardır. Kocaeli 3. İş Mahkemesi bu unsurları, başvurucunun toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık iddialarına ilişkin kararında dikkate almamıştır. Temyiz üzerine Yargıtay, Kocaeli 3. İş Mahkemesi kararını onama kararında herhangi bir gerekçe göstermemiştir. Bu nedenle ulusal mahkemeler, başvurucunun Sözleşme madde 11, paragraf 1 (d)’deki eşit muamele hakkını ihlal etmiştir. Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 11 5.5 Başvurucu, taraf Devlet, İş Kanunu madde 5’i uygulamaya geçirmediği için de Sözleşme madde 2, paragraf (a)’nın ihlali iddiasını ileri sürmektedir. Başvurucu ayrıca, Taraf Devlet, kadınların haklarının erkeklerle eşitlik temelinde hukuken korunmasını tesis edemediği ve kadınların herhangi bir ayrımcılık eylemine karşı yetkili ulusal mahkemler tarafından etkili bir şekilde korunmasını sağlayamadığı için de Sözleşme madde 2, paragraf (c)’nin ihlal edildiğini iddia etmektedir. 5.6 Sözleşme madde 5, paragraf (a)’nın ihlai iddiası bakımından başvurucu, Kocaeli 3. İş Mahkemesi ve Yargıtay’ın kararlarını, eski uygulamalar ve teamüllere göre verdiğini ortaya koyduğu kanaatindedir. Başvurucu, İş Kanunu madde 5 uyarınca mahkemelerin işverenin cinsiyet temelli ayrımcılık uygulayıp uygulamadığını soruşturmakla yükümlü olmalarına rağmen kendi davasında mahkemelerin, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına ilişkin olarak sunduğu tüm olguları ve delilleri görmezden geldiğini ve başvurucuya yönelik kalıplaşmış erkek egemen rol ve davranışları onayladığını tekrar etmektedir. Ayrıca, yargılama işlemleri esnasında ileri sürülmemesine ve olgulara karşılık gelmemesine rağmen Kocaeli 3. İş Mahkemesi kararında, başvurucunun iş yerinde daha çok kadınların istihdam edildiğini belirtmiştir. Bundan ötürü, başvrucuya göre, bu tip bir açıklama da bir önyargı oluşturmaktadır. Taraf Devletin ek sunumları 6.1 26 Temmuz 2011 tarihinde taraf Devlet, kabul edilebilirliğe ve esasa ilişkin 28 Nisan 2011 tarihli gözlemlerini tekar etmiştir. Esas konusunda taraf Devlet, başvurucunun iddialarının aksine Kocaeli 3. İş Mahkemesi kararının İş Kanunu madde 5’te düzenlenen eşitlik ilkesi uyarınca verildiğini ileri sürmektedir. Başvurucu, Bay D.U. ile olan ilişkisi nedeniyle değil ve fakat işe düzenli olarak devam etmediği ve iş ahlakına uymadığı için işten çıkarılmıştır. 6.2 25 Ekim 2011 tarihinde taraf Devlet, Komite’nin talebi üzerine, Kocaeli 3. İş Mahkemesi ve Yargıtay kararının bir kopyasını orijinal dilinde ve İngilizce tercümesiyle temin etmiştir. Komite önündeki meseleler ve işlemler Kabul edilebilirliğin değerlendirilmesi 7.1 Komite, usul kuralları kural 64 uyarınca başvurunun Seçmeli Protokol çerçevesinde kabul edilebilir olup olmadığına karar verecektir. Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 12 7.2 Önündeki bilgiye ve taraf Devletin herhangi bir itirazı olmamasına dayanarak Komite, başvurucunun mevcut tüm iç hukuk yollarını tükettiği ve Seçmeli Protokol madde 4, paragraf 1 gereklerini karşıladığını kabul etmektedir. 7.3 Seçmeli Protokol madde 4, paragraf 2 (a) uyarınca Komite, aynı meselenin bir başka uluslararası soruşturma ya da çözüme kavuşturma usulü çerçevesinde incelenmemiş olduğuna ya da halihazırda incelenmekte olmadığına kanaat getirmiştir. 7.4 Komite, taraf Devlet’in başvurucunun Sözleşme madde 2, madde 5 ve madde 11 ile ilgili iddialarının Sözleşme hükümleri ile bağdaşmaz, açıkça temelsiz olduğu ve yeterince kanıtlanmadığı için Seçmeli Protokol madde 4, paragraf 2 (b) ve (c) uyarınca kabul edilemez olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdüğünü not etmektedir. Komite ayrıca, taraf Devletin, başvurucunun başvurusunda herhangi bir yasal eksikliğe referans yapmadığını, taraf Devletin düzeltmek için uygun önlemleri almadığı herhangi bir sosyal ve kültürel kalıba referans yapmadığını ve başvurucunun işten çıkarılması ile Bay D.U. ile olan sözde ilişkisi arasındaki herhangi bir olası bağ ya da Bay D.U. ile kendisi arasındaki herhangi bir ayrımcılık konusunda yeterli esaslı bilgi sağlayamadığını ileri sürdüğünü not etmektedir. 7.5 Komite, başvurucunun bu argümanlara cevap olarak, taraf Devletin, başvurucunun Komite önündeki iddialarını ve ulusal mahkemelerin kararlarını yanlış anladığını ileri sürdüğünü not etmektedir. Başvurucu, yasal eksikliği değil ve fakat toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin uygulamaya geçirilmediğini iddia ettiğini ve taraf Devletin, kadınların haklarının erkeklerle eşitlik temelinde hukuken korunmasını tesis edemediğini ve kadınların herhangi bir ayrımcılık eylemine karşı yetkili ulusal mahkemler tarafından etkili bir şekilde korunmasını sağlayamadığını belirtmektedir. 7.6 Bu bağlamda Komite, başvurucunun toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık iddiasının esas olarak, “iş yerindeki karşı cinsiyetten kişilerle görünüşte cinsel amaçlı ilişki”nin işveren ya da onun temsilcileri tarafında yargılama işlemleri esnasında bir savunma argümanı olarak kullanılması, başvurucunun iş sözleşmesi feshedilmesine karşın, ilişki yaşadığı iddia edilen erkek iş arkadaşının kuaför dükkanında çalışmaya devam etmesi olgularına ve erkek çalışanların evlilik dışı ilişkilerinin işveren tarafından hoşgörüldüğü ve asla ahlak çerçevesi içinde değerlendirilmediği varsayımına dayandığını hatırlatmaktadır. 7.7 Komite ayrıca, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin, başvurucunuın iş sözleşmesinin feshedilmesinin geçerli bir nedene dayanmadığı sonucuna vardığını ve işverenin kıdem ve ihbar tazminatı ödemesine karar verdiğini not etmektedir. Ancak Mahkeme, önündeki Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 13 delillerin, toplumsal cinsiyet ayrımcılığının tespiti için yeterli olmadığı kanaatine ulaşmıştır. Komite aynı zamanda, Kocaeli 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin, iş sözleşmesinin feshi bildiriminde başvurucunun karşı cinsiyetten kişilerle cinsel ilişkiye girerek ahlak dışı davranış sergilediğini belirterek tamamen özel yaşama giren hususlara işaret etmelerinden ötürü kuaför dükkanı yöneticisi Bay M.A.’yı ve diğer bir çalışanı hakaret suçundan suçlu bulduğunu not etmektedir. 7.8 Bu özel olgusal arka plan ışığında Komite, başvurucunun iddialarının açıkça temelsiz addedilemeyeceği ancak başvurucunun iddialarının, Sözleşme’nin Seçmeli Protokolü çerçevesinde kabul edilebilirliği ve bu başvuruda ne kadar temellendirilebildiği meseleleri vakanın esasıyla yakından ilintili olduğu için bu meselelerin esas incelemesi safhasında karara bağlanmasının daha uygun olacağı görüşündedir. Komite bu nedenle, başvurucunun, Sözleşme madde 1; madde 2, paragraf (a) ve (c); madde 5, paragraf (a) ve madde 11, paragraf 1 (a) ve (d) çerçevesindeki iddialarının kabul edilebilirlik amaçları bakımından yeterince temellendirilmiş olduğunu düşünmektedir ve başvuruyu kabul edilebilir ilan etmektedir. Esasın değerlendirilmesi 8.1 Komite, Seçmeli Protokol madde 7, paragraf 1’de düzenlendiği üzere, bu başvuruyu, başvurucu ve taraf Devletçe kendisine sunulan tüm bilgiler ışığında değerlendirmiştir. 8.2 Taraf Devletin, Sözleşme madde 2, paragraf (a) ve (c)’de düzenlenen kadınların herhangi bir ayrımcılık eylemine karşı yasalar ve yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kamu kuruluşları aracılığıyla etkili korunmasını sağlama yükümlülüğünün ihlali iddiası bakımından Komite, taraf Devletin, başvurucunun herhangi bir yasal eksikliğin varlığını iddia etmediği olgusunun altını çizdiğini ve 1990’ların sonlarından itibaren kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli yasaları uygulamaya koyduğunu ve Sözleşme madde 2’nin 2004 yılında Anayasa madde 10’a dahil edildiğini belirttiğini not etmektedir. Taraf Devlet ayrıca, sadece toplumsal cinsiyet ayrımcılığının yasaklanması yükümlülüğünü yerine getirmekle kalmadığını aynı zamanda kadınların ve erkeklerin eşit haklara ve bunları kullanabilmeleri için araçlara sahip olmaları için gerekli tüm önlemleri aldıklarını ve siyasaları kabul ettiklerini ileri sürmüştür. 8.3 Bu başvuruda Komite, Kocaeli 3. İş Mahkemesi önündeki yargılama işlemlerinde işverenin başvurucunun işten çıkarılmasını meşrulaştırmak için davaya cevap dilekçesinde ve iş sözleşmesinin feshi bildiriminde ileri sürdüğü temel argümanın, “iş yerindeki karşı cinsiyetten kişilerle görünüşte cinsel amaçlı ilişki yaşadığını gözler önüne sererek Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 14 dedikodulara yol açtığı” iddiası olduğunu not etmektedir. Kuaför dükkanının yöneticisi Bay M.A. da, başvurucunun yöneticilerden biri olan Bay D.U. ile bir ilişkiye girdiği ve bu ilişkinin başvurucunun çalışmasını etkilediği, söz konusu ilişkinin her ikisinin de bekar olduğu dönemde başladığı ve başkalarıyla evlendikten sonra da devam ettiği yönünde tanıklık etmiştir. Diğer taraftan, tanıklar, başvurucunun ahlaki bütünlüğü, kuaför dükkanındaki evli erkelerin büyük çoğunluğunun evlilik dışı ilişkisi olduğu ve başvurucunun sık sık bu tür ilişkileri onaylamadığı ve bunlardan iğrendiğini ifade ettiği yönünde ifade vermiştir. Komite, başvurucunun ulusal mahkemeler önünde, işverenin, cinsiyet farkı gözeten bir savunma yapmasının İş Kanunu madde 5’teki eşit davranma ilkesini ihal ettiğini ileri sürdüğünü de not etmektedir. Bu bağlamda Komite, İş Kanunu madde 5’e göre şayet işçi eşit davranma ilkesininin ihlali ihtimalini güçlü bir şekilde gösteriyor ise, böyle bir ihlalin gerçekleşmediğini ispat yükünün işverende olduğunu gözlemlemektedir. 8.4 Komite, önündeki vakaların olgularının ve delillerinin değerlendirilmesinin taraf Devlet mahkemelerine düştüğünü kabul etmekte ve delilleri inceledikten sonra bu vakada Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin, başvurucunun işine son verilmesini haksız ve hukuka aykırı bulduğunu ve başvurucuya kıdem tazminatı ödenmesine karar verdiğini not etmektedir. Komite ayrıca, söz konusu mahkemenin, başvurucu “kadın” olduğu için işten çıkarıldığının söylenemeyeceği ve başvurucunun ilişki yaşadığı iddia edilen Bay D.U.’nun hala istihdam ediliyor olması olgusunun cinsiyete dayalı ayrımcılığı kanıtlamak için yeterli olmadığı için İş Kanunu madde 5’teki eşit davranma ilkesinin ihlal edilmediğine karar verdiğini not etmektedir. Komite, yargılama işlemleri sırasında işverenin, kendi faaliyet alanlarında “çalışanların ahlaka aykırı en hafif bir kabahatten bile kaçınmalarının hayati olduğunu” ileri sürdüğünü not etmektedir. Komite, iş yerindeki erkek çalışanların büyük çoğunluğunun evlilik dışı ilişkileri olduğu ve başvurucunun, bu tür ilişkilere duyduğu tiksintiyi sık sık dile getirdiği ve evlilik dışı ilişki yaşadığı iddia edilen yönetici Bay D.U.’nun hala istihdam ediliyor olduğu şeklindeki başvurucu tarafından ileri sürülen ve itiraz edilmeyen iddiayı da not etmektedir. 8.5 Ayrıca, Kocaeli 3. İş Mahkemesi önündeki yargılama esnasında tanıklardan birinin başvurucunun, Bay M.A.’ya kız arkadaşını götürmesi için evinin anahtarını vermeyi reddetmesinden sonra onunla sorun yaşamaya başladığı yönünde ifade vermesi üzerine, mahkemede başvurucunun ahlaki bütünlüğüne saldıran Bay M.A., bu olguyu tartışmamış ve bunun yerine kendisinin diğer iş arkadaşlarının ev anahtarlarını istemesinin bütünüyle onun özel yaşamını ilgilendirdiğini ve başvurucuyu ilgilendirmediğini belirtmiştir. Komite, söz konusu mahkemenin, işten çıkarılmanın hukuka aykırı olduğuna ve kıdem tazminatına Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 15 hükmetmesine rağmen başvurucunun cinsiyete dayalı ayrımcılık iddiasına ve bu iddiayı destekleyen delile gerekli ilgiyi göstermediği görüşündedir. Komite, söz konusu mahkemenin, başvurucunun “kadın” olduğu için işten çıkarıldığının ileri sürülmesinin mümkün ve başvurucunun ilişki yaşadığı iddia edilen Bay D.U.’nun hala kuaför dükkanında istihdam ediliyor olması olgusunun cinsiyete dayalı ayrımcılığı kanıtlamak için yeterli olmadığını belirterek İş Kanunu madde 5’teki “eşit davranma” ilkesini çok dar bir şekilde yorumladığı görüşündedir. Komite, başvurucunun ilişki yaşadığı iddia edilen Bay D.U.’nun, bir yönetici, yetkili birisi olarak örnek bir davranış sergilemesi gerektiği ve “ahlaka aykırı en hafif bir kabahatten uzak durma” ödevi altında bulunduğu olgusunu Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin hiç dikkate almadığı görüşündedir. Komite, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin, Bay D.U.’nun başvurucudan işveren aleyhine açtığı davayı geri çekmesi aksi halde işverenin onu Bay M.Y. ile ilişki yaşamakla suçlayacağına ilişkin olarak başvurucu tarafından ileri sürülen delili görmezden geldiğini düşünmektedir. 8.6 Komite, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin ve Yargıtay’ın, İş Kanunu madde 5 uyarınca başvurucunun yüz yüze kaldığı ayrımcılığa işaret etmediği ve cinsiyet duyarlılığından yoksun olduklarını açığa vurduğu görüşündedir. Mahkemeler, iş alanında eşit muamele yükümlülüğünün ihal edildiği açık karinesine yeterli önemi göstermemişlerdir. Komite, Yargıtay’ın başvurucunun temyiz talebini reddediş şekli konusunda özellikle kaygılıdır. Mahkeme, işverenin baş tanıklarından Bay M.A.’nın ve bir diğer çalışanın hakaret suçundan suçlu bulundukları ve Kocaeli 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin iş sözleşmesinin feshi bildirimindeki iddiaların başvurucunun özel yaşamı ile ilgili olduğuna karar verdiği olgusunu görmezden gelmiştir. Komite, taraf Devletlerin, Kadınlara Karşı Her Biçimiyle Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi madde 2 çerçevesindeki esas yükümlülükleri hakkındaki genel tavsiye No. 28 (2010)’daki şu değerlendirmelerini hatırlatmaktadır: “Alt paragraf (c) uyarınca taraf Devletler, mahkemelerin, Sözleşme’de yer alan eşitlik ilkesini uygulamakla ve yasaları, mümkün olan azami ölçüde, taraf Devletlerin Sözleşme çerçevesindeki yükümlülüklerine uygun şekilde yorumlamakla bağlı olmalarını sağlamak zorundadır.” Bu koşullar altında Komite, taraf Devletin İş Kanunu’nda düzenlenen eşit davranma ilkesininin uygulamaya geçirilmesini ve kadınların cinsiyet temelli herhangi bir ayrımcı muameleye karşı etkili olarak korunmasını sağlamayarak Sözleşme madde 1 ile bağlantılı olarak madde 2, paragraf (a) ve (c )’deki yükümlülüklerini ihlal ettiği kanaatindedir. 8.7 Komite, başvurucunun Sözleşme madde 5, paragraf (a)’nın ihlali iddası bakımından, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin, işveren, başvurucunun “karşı cinsiyetten kişilerle cinsel amaçlı Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 16 ilişki”ye girdiğine dair somut bir delil sunmadığı ve tanık ifadelerinde tutarsızlıklar bulunduğu için başvurucunun işten çıkarılmasının haksız olduğu sonucuna ulaştığını not etmektedir. Komite kaygıyla not etmektedir ki, Kocaeli 3. İş Mahkemesi hiçbir zaman işveren lehine sunulan delillerin cinsiyet farkı gözeten ve ayrımcı niteliğine dair olumsuz bir yorum yapmamıştır. Kocaeli 3. İş Mahkemesi, işverenin eşit davranma ilkesini ihlal eden ve açıkça başvurucuya karşı cinsiyet temelli ayrımcılık teşkil eden savunmasını kesin olarak reddetmek yerine işveren tarafından sunulan delili incelemiş ve sadece, “kadın” bir çalışan olan başvurucunun ahlaki bütünlüğünü irdelemiş ve fakat erkek çalışanların yani Bay M.A. ve Bay D.U’nun ahlaki bütünlüğünü irdelememiştir. Kocaeli 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin aksine Kocaeli 3. İş Mahkemesi ya da Yargıtay, hiçbir zaman işveren tarafından sunulan delili “bütünüyle” başvurucunun “özel yaşam”ını ilgilendiren bir mesele olarak değerlendirip reddetmemiştir. Komite, düzeltmek için uyugun önlemleri almadığı herhangi bir sosyal ve kültürel kalıba işaret etmediği için başvurucunun iddiasının açıkça temelsiz ve yeterince doğrulanmamış olduğu şeklindeki taraf Devlet iddiasını reddetmektedir. Komite, bu vakadaki yargılama işlemlerinin, kadınların evlilik dışı ilişkilerinin ağırlığına ilişkin kalıplaşmış algıya dayandığı, evlilik dışı ilişkilerin erkekler bakımından kabul edilebilir ve fakat kadınlar bakımından kabul edilemez olduğu ve sadece kadınların “ahlaka aykırı en hafif kabahatten bile uzak durma” ödevi altında olduğu görüşündedir. 8.8 Komite, Sözleşme’nin tam anlamıyla uygulanabilmesi için taraf Devletlerin sadece doğrudan ve dolaylı ayrımcılığı ortadan kaldırılmasına ve kadınların fiili durumunun iyileştirilmesine yönelik adımları atmasının değil aynı zamanda, kadınlara karşı ayrımcılığın kaynağı ve sonucu olan toplumsal cinsiyet kalıplarının düzeltilmesi ve dönüştürülmesi ve yanlış toplumsal cinsiyet kalıplarının ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Komite, toplumsal cinsiyet kalıplarının, yasalar ve hukuk sistemleri dahil çok çeşitli araç ve kurumlar yoluyla devam ettirildiği ve devletin her branştan ve düzeyden aktörleri ve özel hukuk aktörleri tarafından devam ettirilebileceği görüşündedir. Bu vakada Komite, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin yasalara ve olgulara dayanan muhakemesinin kalıplardan etkilenmesine izin verdiği ve Yargıtay’ın toplumsal cinsiyet yönüne işaret etmeyerek erkeklerin evlilik dışı ilişkilerinin olmasını kabul eden kadınların ve erkeklerin rollerine ilişkin kalıpları devam ettirdiği görüşündedir. Komite bu nedenle, taraf Devletin Sözleşme madde 5, pararaf (a)’yı ihlal ettiği sonucuna varmaktadır. 8.9 Başvurucunun, madde 11, paragraf 1 (a) ve (d)’deki haklarının taraf Devletçe ihlal edildiğine ilişkin iddiası bakımından Komite, başvurucunun şu argümanlarını not etmektedir; Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 17 başvurucu iş yerini terk etmeden önce kuaför dükkanının yöneticilerinden biri onu “taciz” etmiş ve tüm alacaklarının ödendiğine ve tüm haklarından yararlandırıldığına dair bir belgeyi imzlamaya zorlanmış aksi takdirde başvurucunun “diğer erkeklerle evlilk dışı ilişki”leri olduğu dedikodusunu yayacaklarını söylemiştir. Komite, şayet başvurucu uygulanan baskı sonucunda söz konusu belgeyi imzalamak zorunda kalsa idi işverene karşı dava açamayacak duruma düşmüş olacağını not etmektedir. Komite ayrıca, her ne kadar başvurucu, söz konusu belgeyi imzalamış ise de evli bir kadın olarak söz konusu tehditlerden ötürü çok korktuğunu not etmektedir. Komite, başvurucuya yapılan baskının ve tehditlerin ve tacizin niteliğinin, başvurucu kadın olduğu ve evli bir kadın olduğu için yapıldığı ve bunların, eşit davranma ilkesinin bir ihlalini teşkil ettiği görüşündedir. Komite ayrıca, işverenin taciz dahil cinsiyete dayalı ayrımcılık yapmama yükümlüğünün, iş sözleşmesinin feshi ile sona ermediğini düşünmektedir. Bu vakada Komite, işverenin başvrucuyu sözde evlilik dışı ilişkileri hakkında dedikodu yaymakla tehdit etmekle kalmadığını ayrıca Kocaeli 3. İş Mahkemesi önünde başvurucunun “iş yerindeki karşı cinsiyetten kişilerle görünüşte cinsel amaçlı ilişki” sergilediğini ileri sürdüğünü gözlemlemektedir. Ayrıca, kuaför dükkanı yöneticisinin ve diğer bir çalışanın, iş sözleşmesinin feshi bildiriminde, başvurucunun karşı cinsiyetten kişilerle cinsel ilişkiye girerek ahlak dışı davaranış sergilediğini belirttikleri için Kocaeli 1. Sulh Ceza Mahkemesince hakaret suçundan suçlu bulunduğunu gözlemlemektedir. Bütün bunların ışığında Komite, eski işvereninin, başvurucunun iş sözleşmesini, çalışma hakkını ve eşit muamele hakkını ihlal ederek hukuka aykırı bir şekilde sona erdirmesinin, Sözleşme madde 11, paragraf 1 (a) ve (d) çerçevesinde cinsiyet temelinde ayrımcılık oluşturduğu ve bu nedenle başvurucunun bu maddelerde düzenlenen haklarının, ki ulusal mahkemeler tarafından işaret edilmemiştir, ihlal edildiği görüşündedir. 8.10 Sözleşme’nin Seçmeli Protokolü madde 7, paragraf 1 uyarınca ve yukarıdaki tüm değerlendirmeler ışığında Komite, taraf Devletin Sözleşme madde 1 ile bağlantılı olarak madde 2, paragraf (a) ve (c ) ve aynı zamanda madde 5, paragraf (a) ve madde 11, paragraf 1 (a) ve (d) çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirmediği görüşündedir ve taraf Devlete aşağıdaki tavsiyelerde bulunmaktadır: (a) Başvurucuya ilişkin olarak: İş Kanunu madde 5 uyarınca yeterli tazminat da dahil olmak üzere uygun giderimin sağlanması; (b) Genel olarak: Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 18 (i) Kadınların istihdam alanında cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı etkili bir şekilde korunmasını sağlamak için İş Kanunu madde 5’in ve Sözleşme’nin pratikte uygulanmasını temin etmek için önlemler almak; (ii) Kalıplaşmış önyargıların ve değerlerin karar vermeyi etkilememesini sağlamak için yargıçlar, avukatlar ve yasa uygulayıcılar için Sözleşme, Seçmeli Protokolü ve genel tavsiye kararları konusunda toplumsal cinsiyet duyarlı uygun ve düzenli eğitim sağlanması. 8.11 Seçmeli Protokol madde 7, paragraf 4 uyarınca taraf Devlet, Komite’nin görüşlerine ve tavsiyelerine gereken önemi gösterecektir ve altı ay içinde Komite’ye, Komite’nin görüşleri ve tavsiyeleri ışığında aldığı önlemlere ilişkin bilgi de dahil yazılı bir cevap sunacaktır. Taraf Devletten ayrıca, Komite’nin görüşlerini ve tavsiyelerini yayımlaması ve ulusal resmi dile çevirmesi ve toplumun ilgili her kesiminin ulaşabilmesi için yaygın olarak dağıtması talep edilmektedir. [Arapça, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca dillerinde kabul edilmiştir, İngilizce metin, orijinal versiyonudur.] Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 19 Ek Komite üyesi Bayan Pramila Patten’in kişisel görüşü (aynı yönde) Taraf Devletin, Sözleşme madde 1 ile bağlantılı olarak madde 2, paragraf (a) ve (c)’deki yükümlülüklerini ihlal ettiği yönündeki Komite çoğunluğunun görüşüne katılıyor olmakla birlikte, Komite’nin muhakemesine ilişkin olarak birkaç ek noktaya işaret etmek istiyorum. Öncelikle, madde 2, paragraf (c )’nin ihlali bakımından vurgulamak isterim ki, taraf Devletin kendi ulusal sisteminde kadınların insan haklarını “etkili bir şekilde korunmasını sağlama” yükümlülüğü bağlayıcı/kesin bir sonuç yükümlülüğüdür. Madde 2, paragraf (c )’deki “etkili” koruma, gerek hakların ihlali için hukuken bağlayıcı ya da etkili bir giderim hükmü gerekse pratikte var olan bir giderim hakkındadır. Bu vakada, İş Kanunu madde 5’in başvurucuya etkili bir koruma sunduğunu söylemek güç. Ayrıca altını çizmeye değer ki, taraf Devletin İş Kanunu, eşit davranma ilkesini güvence altına alan spesifik bir hüküm içermesine rağmen, söz konusu Kanun’un 5. maddesi sadece dört aya kadar ücret tutarında bir tazminat öngörmekte ve fakat herhangi bir olası eski hale iadeye ilişkin hüküm içermemektedir. Aynı hükümde, ihlale ilişkin ispat külfetinin çalışanda olduğu ve ancak, işçi “bir ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde” gösterebilir ise, ispat külfetinin işverene geçtiği notunu aldım. Komite sık sık, yasaların varlığının yeterli olmadığını ve Sözleşme’nin şekli eşitliğin ötesine geçtiğini ve maddi eşitlik hakkında olduğunu hatırlatmaktadır. Madde 2, paragraf (c ) uyarınca taraf Devletler, mahkemlerin, mümkün olan azami ölçüde, taraf Devletlerin Sözleşme çerçevesindeki yükümlülükleriyle uyumlu olarak Sözleşme’deki biçimiyle eşitlik ilkesini uygulamlarını ve yasayı yorumlamalarını temin etmek zorundadır. Bu vakada başvurucu, ulusal mahakemler önündeki yargılama işlemlerinin başından sonuna kadar, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kaldığını ve eşit davranma ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, davaya cevap dilekçesinde ve iş sözleşmesinin feshi bildiriminde belirtilen kendisine yönelik iddiaları öğrenmesi üzerine derhal, hiçbir işverenin, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde cinsiyet veya gebelik nedeniyle “doğrudan veya dolaylı ayrımcılık” yapamayacağını öngören İş Kanunu No. 4857 (2003) madde 5 çerçevesinde işverene karşı ek bir dava açmıştır. Mahkeme, başvurucu tarafından açılan iki davayı birleştirdiği için başvurucunun davası bütünüyle maruz kaldığı toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa ve cinsiyetinden ötürü işten çıkarılmasına dayanmıştır. Başvurucu, kendisine karşı iddialar içeren iş sözleşmesinin feshi bildirimini hazırlayan Bay Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 20 M.A.’ya ve diğer iki çalışana karşı hakaretten ötürü cezai işlem başlatmıştır. Bu vakada, gerek Kocaeli 3. İş Mahkemesi gerekse Yargıtay, başvurucu tarafından ileri sürülen toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık iddiasına ve bu iddiayı destekleyen delile gereken önemi göstermemiştir. Söz konusu mahkemeler, İş Kanunu madde 5’teki “eşit davranma” ilkesini çok dar yorumlamış ve başvurucunun İş Kanunu madde 5 çerçevesindeki iddiasını reddetmiştir. Başvurucu, madde 2, paragraf (a)’daki haklarının ihlali iddiası bakımından, mevzuattan kaynaklanan bir eksiklik olduğunu değil ve fakat toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin uygulamaya geçirilmediğini iddia etmiştir. Kanaatimce, taraf Devlet, eşitlik ilkesinin uygulamaya geçirilmesini sağlama yükümlülüğü anlayışından yoksun olduğunu göstermiştir. Taraf Devlet, Komite’ye yaptığı sunumda, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet konularında önemli yasalar çıkardığını ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığı yasaklama yükümlülüğünü yerine getirdiğini tekrar etmiş ancak, başvurucunun, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda mevzuatta ve Anayasa’da yenilikçi ve önemli değişiklikler yapıldığını kabul eden ve fakat bu yeni hükümlerin uyulamaya geçirilmediğine vurgu yapan gözlemlerini dikkate almamıştır. Madde 2, paragraf (a), haklara gerek fiili olarak gerekse yasal olarak sahip olmanın öneminin altını çizmektedir ki bu, Komite’nin açıkça ve düzenli olarak not ettiği bir ayrımdır. Komite, Sözleşmeye özgü rapor usulü rehber kurallarında yasaların etkisi konusunda daha analitik nitelikte bilgi bile talep etmektedir. Bu koşullar altında, taraf Devletin, İş Kanunu’nda düzenlenen eşit davranma ilkesinin uygulamaya geçirilmesini ve kadınların toplumsal cinsiyet temelli herhangi bir ayrımcılığa karşı etkili olarak korunmasını sağlamadığı için Sözleşme madde 1 ile bağlantılı olarak madde 2, paragraf (a) ve (c) çerçevesindeki yükümlülüklerini ihlal ettiği görüşündeyim Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin muhakemesini yasalar ve olgulara dayandırmak yerine kalıplardan etkilenmesine izin verdiği ve Yargıtay’ın, alt derece mahkemesinin kararını geçersiz saymayarak, erkeklerin evlilik dışı ilişki yaşamasına izin veren, kadınların ve erkeklerin rollerine ilişkin toplumsal cinsiyet kalıplarını sürdürdüğü şeklindeki Komite çoğunluğunun muhakemesini tamamen destekliyorum. Dolayısıyla, taraf Devletin, Sözleşme madde 5, paragraf (a)’yı ihlal ettiği kararına vardım. Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 21 Başvurucunun Sözleşme madde 11, paragraf (a) ve (d)’deki haklarının taraf Devletçe ihlal edildiği yönündeki Komite çoğunluğunun görüşüne katılıyorum. Ancak, söz konusu ihlal bakımından Komite çoğunluğu görüşünde ifade edilen muhakemeye katılmıyorum. Başvurucu, Sözleşme madde 11, paragraf 1 (a) ve (d) çerçevesindeki haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddiasını desteklemek için, işverenin, kendisini tüm haklarından yararlandırıldığını belirten bir belgeyi imzalamaya zorladığını, yapmaması halinde diğer erkeklerle ilişkisi olduğu dedikodusunu yayma tehdidinde bulunduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu böylelikle, işveren tarafından toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa – “mobbing” – maruz bırakıldığını ve mahkemelerin bu hususa işaret etmediğini ve bu husus için tazminata hükmetmediğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca, eşit davranma ilkesinin bir kadın çalışanın iş yerinde evlilik dışı ilişki yaşadığı idiasıyla işten çıkarılması yoluya ihlal edildiğini belirtmiştir. Taraf Devletin, Sözleşme madde 11, paragraf 1’e ilişkin ihlal iddiasının açıkça temelsiz ve yeterince doğrulanmamış olduğu ve başvurucunun işten çıkarılmasıyla Bay D.U. arasındaki sözde ilişki arasında herhangi bir olası bağlantıya ya da Bay D.U. ile kendisi arasında ayrımcılık yapıldığına dair yeterli esaslı bilgi sağlayamadığı ve başvurucunun işe düzenli olarak gelmediği ve iş ahlakına uygun davranmadığı için işten çıkarıldığı, oysa Bay D.U.’nu işe devamsızlık gibi bir meselesinin olmadığı ve onun hakkında herhangi bir müşteriden şikayet gelmediği yönündeki iddiasına katılmıyorum. Başvurucunun, Kocaeli 3. İş Mahkemesi önündeki davanın taraflarından her birinin iddialarını taraf Devletin yanlış anladığı yönündeki iddiasına katılıyorum. Başvurucu yaptığı sunumlarda, haksız işten çıkarılmaya ilişkin alt derece mahkemesi önündeki yargılama sırasında işverenin, Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ne, başvurucunun erkek bir çalışanla ilişkisi olduğu, bu cinsel ilişkiyi afişe ettiği ve iş ahlakına aykırı ahlak dışı davranışları olduğu ve iş yerinde dedikodulara sebebiyet verdiği için işten çıkarıldığını iddia eden davaya cevap dilekçesi ve iş sözleşmesinin feshi bildirimini sunduğunu vurgulamıştır. İşveren lehine olan tanıklardan Bay M.U. bile, başvurucunun, iş arkadaşı Bay D.U. ile bir ilişkisi olduğu yönünde ifade vermiştir. Başvurucu ayrıca, taraf Devletin iddiasının aksine, bu iddiaların işveren tarafından yapıldığını ve işverene karşı açtığı davanın temelini teşkil ettiğini vurgulamıştır. Başvurucu, işverenin bu iddialarını takiben nasıl Kocaeli 3. İş Mahkemesi’ne iş yerinde toplumsal cinsiyet ayrımcılığına ilişkin ek bir dava açtığını ve mahkeminin bu iki davayı birleştirdiğini açıklamıştır. Başvurucu, işverenin açıklama talebine karşılık vermediği, işe düzenli olarak gelmediği ve iş ahlakına uygun davranmadığ yönündeki işveren iddialarının Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 22 tümünü, başvurucunun işten çıkarılmasını hukuka aykırı bulan ve kıdem tazminatı ile işverenin işle ilgili olarak başvurucuya verdiği diğer zararların ödenmesine karar veren Kocaeli 3. İş Mahkemesi’nin reddettiğini eklemiştir. Başvurucu, hiçbir işverenin, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona erdirilmesinde cinsiyet veya gebelik nedeniyle “doğrudan veya dolaylı ayrımcılık” yapamayacağını öngören İş Kanunu madde 5’e dayanarak, mahkemelerin işverenler tarafından uygulanan doğrudan ve dolaylı nitelikteki toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığı araştırmak zorunda olduklarını ileri sürmüştür. Başvurucu tarafından açılan iki davanın mahkeme tarafında birleştirilmesi üzerine dava tamamen başvurucunun maruz kaldığı toplumsal cinsiyet ayrımcılığına ve cinsiyetinden ötürü işten çıkarılmasına dayanmıştır. Başvurucu, başka erkeklerle olan sözde ilişkileri konusunda dedikodu yayılacağı tehdidi altında maddi haklarına ve yetkilerine ilişkin bir belgeyi imzalaması için kendisine uygulanan taciz ve baskı dahil olmak üzere, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına ilişkin olarak sunduğu tüm olguları ve delilleri mahkemelerin görmezden geldiğini ileri sürmüştür. Sonuç olarak, başvurucunun İş Kanunu madde 5 çerçevesindeki iddiası reddedilmiş ve bu madde çerçevesindeki tazminat hakkından yararlandırılmamıştır. Madde 11, paragraf (d), tazminatlar dahil eşit ücret, eşit değerdeki işe eşit muamele görme, işin niteliğinin değerlendirilmesinde eşit muamele görme hakkına ilişkindir. Madde 11, paragraf 1 (d)’deki “ücret” teriminden kasıt, Sözleşme’nin hazırlık çalışmalarında üzerinde uzlaşıldığı üzere, ILO Sözleşmesi No.100’deki geniş ücret tanımıdır, böylece ücret, “işçinin çalıştırılması nedeniyle işveren tarafından işçiye gerek nakdi gerekse ayni olarak, doğrudan ya da dolaylı şekilde ödenen normal, taban ya da asgari ücret veya aylık ile her türlü ek ödemeleri” kapsar. Böylesine geniş bir tanıma giren ücret ve ödemelerin türleri arasında, kıdem tazminatı, haksız işten çıkarma tazminatı yer almaktadır Kocaeli 3. İş Mahkemesi, başvurucunun işten çıkarılmasını haksız ve hukuka aykırı bulmasına rağmen, başvurucuya haksız işten çıkarmadan ötürü sadece kıdem ve ihbar tazminatı ödenmiş ve altı yıllık hizmetten sonra işini kaybetmiş olduğunu not ediyorum. Kocaeli 3. İş Mahkemesi ve Yargıtay, başvurucunun, toplumsal cinsiyet temelinde ayrımcılığa uğradığı iddiasını reddetmiş ve başvurucuya İş Kanunu madde 5 uyarınca tazminat verilmemiştir. Ne Kocaeli 3. İş Mahkemesi ne de Yargıtay, başvurucunun işten çıkarıldığı keyfi şekle ve işverenin yanlış eylemlerinin sonuçlarına ve başvurucunun kariyerine ilişkin toplumsal cinsiyet ayrımcılığına işaret etmiştir. Şikayette bulunduğu 2009 yılında 40 yaşında bir kadın olan başvurucu için yeni bir iş bulmak kolay olmayabilir. Birleşmiş Milletler CEDAW/C/51/D/28/2010 23 Taraf Devletin İş Kanunu’nda başvurucunun eski mevkiine yerleştirilmesine ilişkin herhangi bir hüküm olmadığı için, vurgulamak isterim ki, çalışma hakkı bir temel insan hakkıdır, uluslararası hukukta güçlü bir şekilde yerleşmiş ve evrensel insan haklarının temelinden kaynaklanmaktadır. Sözleşme madde 11, kadınların çalışma hakkına ilişkin en kapsamlı hükmü içermektedir ve paragraf 1-3’te çalışma hakkının temel unsurları olan iş güvenliği hakkı, eşit ücret hakkı ve işin niteliğinin değerlendirilmesinde eşit muamele görme hakkı tanımlanmaktadır. Madde 11, erkeklerin ve kadınların eşitliği temelinde, özel olarak mesleği ve işi serbestçe seçme hakkı, meslekte ilerleme hakkı, iş güvenliği ve hizmetin sağladığı bütün menfaatlerden ve olanaklardan yararlanma olmak üzere aynı hakları sağlamak için taraf Devletlerin uygun tüm önlemleri almasını gerekli kılmaktadır. Her ne kadar Komite, çalışmanın kadınların hayatındaki merkeziyetinin sık sık altını çiziyor ise de, bu vakada başvurucu, işine son verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğu bir mahkeme kararı ile tespit edilmiş olmasına rağmen işini kaybetmiştir. Bu nedenle, taraf Devletin, başvurucunun işte maddi eşitliğini sağlayamadığı, işverenin ve çalışanlarının eylemleri ve yaptıklarının başvurucunun çalışma hakkından ve iş güvenliğinden yoksun bırakılmasına yol açtığı sonucuna varmaktayım. Yukarıdakiler ışığında, başvurucunun Sözleşme madde 11, paragraf 1(a) ve (d)’deki haklarının da ihlal edildiği kanaatindeyim. Komite çoğunluğu tarafından yapılan tavsiyelere katılıyorum. (İmza) Pramila Patten [İngilizce yazılmıştır. Bilahare, Komite’nin Genel Kurula Yıllık Raporu’nun bir parçası olarak Arapça, Çince, Rusça ve İspanyolca dilerinde de yayımlanacaktır.] Çeviren: Gülay Aslan (Bu çeviri, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Gülay Aslan tarafından Raoul Wallenberg İnsan Hakları ve İnsancıl Hukuk Enstitüsü için yapılmıştır.) |
30-10-2018, 21:45 | #17 |
|
Nazan Moroğlu GREVIO Raporunu Değerlendirdi
İstanbul Sözleşmesinin 66. maddesi gereğince kurulan Kadınlara Yönelik ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadele Uzman Grubu – GREVIO, Türkiye’ye ilişkin ilk Değerlendirme Raporunu 15 Ekim 2018 tarihinde açıkladı. Peki, GREVIO’nun raporu bize ne söylüyor? MEF Ü. Hukuk F. Öğretim Görevlisi ve İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Nazan Moroğlu, raporun işaret ettiklerini Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu için değerlendirdi. Bilindiği gibi, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetle çok yönlü mücadele amacıyla düzenlenen “Kadınlara Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılmıştır. Bu nedenle, uluslararası alanda İSTANBUL SÖZLEŞMESİ adıyla anılmaktadır. Uluslararası hukukta kadınlara karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan ilk Sözleşme niteliğini taşıyan İstanbul Sözleşmesi, yürürlük maddesi (md.75) gereğince en az sekizi Avrupa Konseyi üyesi olan 10 devletin onaylamasının ardından 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Sözleşmeyi ilk imzalayan ve onaylayan ülke olmuştur. Sözleşme, uluslararası hukukta kadınlara karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda * yaptırım gücü olan, * bağlayıcı * bağımsız bir izleme mekanizması kurulmasına yer verilen * şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk Sözleşme niteliği taşıyor. Sözleşmenin amacı, kadınları ve aile bireylerini şiddetten korumak (Protection) kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddeti kovuşturmak (Prosecution); önlemek (Prevention); şiddet mağduruna ve failine yönelik destek politikaları oluşturmaktır (Policy). Sözleşmede şiddetin bir insan hakları ihlali olduğu vurgulanmış ve Sözleşmenin etkin uygulanmasının sağlanması için bağımsız bir izleme mekanizması (GREVIO) kurulması kabul edilmiştir. GREVIO, – taraf devletler hakkında düzenli izleme raporları hazırlamak, – raporlarda üye devletlere kadınlara yönelik ve aile içi şiddetle mücadelede önerilerde bulunmak, – bu önerilerin yerine getirilip getirilmediğini takip etmek, – bu raporlarla Avrupa genelinde bir yandan kadın-erkek eşitliği ve kadına yönelik şiddetle mücadelede ortak normlar yaratmak, – bir yandan da taraf devletlerde bu alanlarda ilerleme sağlanmasına destek oluşturmak yetki ve görevini haizdir. GREVIO Başkanlığına Türkiye’den aday gösterilen Prof. Dr. Feride Acar seçilmiştir. Taraf devletler, izleme mekanizması olan Kadınlara Yönelik ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadelede Uzmanlar Grubuna (GREVIO) ayrıştırılmış güncel istatistiksel veriler ışığında, şiddet olaylarına, başvurulara ve alınan önlemlere ilişkin bilgiler ile bütüncül politikaların uygulanmasındaki gelişmelere yer verilecek ayrıntılı Rapor düzenlenmekle yükümlü kılınmıştır. GREVIO, Sözleşmenin yürürlüğünün 2. yılında, Mart 2016’da ülkelerin ilk Raporlarını hazırlamaları için Rapor formatını ve soruları göndermiştir (Questionnaire on legislative and other measures giving effect to the provisions of the Council of Europe Convention on Preventing and Combating Violence against Women and Domestic Violence -Istanbul Convention). Türkiye, ilk Resmi Raporunu 2017 yılı Temmuz ayında vermiştir. GREVIO’ya Resmi Rapor yanında ayrıca kadın kuruluşları tarafından Gölge Raporlar da gönderilmiştir. GREVIO yaptığı incelemelerden sonra Türkiye’ye ilişkin ilk Değerlendirme Raporunu 15 Ekim 2018 tarihinde açıklamıştır. GREVIO Türkiye Raporunda; İstanbul Sözleşmesinin kabulünün ardından kadınlara yönelik ve aile içi şiddetle mücadele kapsamında atılan olumlu adımlara değinildikten sonra, uygulamada kadınlara yönelik şiddetle mücadelede eksikliklere ve engellere dikkat çekilmiştir. GREVIO Değerlendirme Raporunda değinilen “Olumlu Adımlar” özetle: 2012 yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine dair Kanunun kabul edilmesi;Kadınlara yönelik şiddetle mücadelede Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesindeki Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün bir koordinasyon kurumu olarak belirlenmesi; 2007-2020 yıllarını kapsayan ve şiddetle mücadele amacıyla birbirini izleyen üç Ulusal Eylem planı hazırlanması; Ulusal Eylem Planlarında yer verilen bir dizi tedbirlerin odağında kadınlara yönelik şiddetin bir tür ayrımcılık olduğuna değinilmesi; Yapılan yasal reformlar, Türk Ceza mevzuatının İstanbul Sözleşmesi’yle uyumlu hale getirilmesi; Kadınlara yönelik şiddetle mücadelede toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi odaklı tedbirlerin alınmış olmasıdır. GREVIO Raporunda dikkat çekilen “Uygulamadaki Eksiklikler ve Engeller” özetle: 6284 sayılı yasaya ilişkin idari verilerin ötesindeki ayrıştırılmış verilerin derlenmemiş ve iletmemiş olması; Türkiye’nin genel politikalarında kadın erkek eşitliğinin esas alınmaması ve bunun kadınlara karşı şiddet üzerindeki potansiyel etkilerinin kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulmaması; Türkiye’de kadının anne ve bakım sağlayıcı geleneksel rollerinin ön planda tutulması; bu eğilimin, kadın ve erkeğin aile ve toplumdaki rol ve sorumluluklarına ilişkin kalıplaşmış ayrımcı önyargılarla mücadelede engel oluşturması; Şiddet faillerine yönelik soruşturmalar, kovuşturmalar ve cezalandırmalara ilişkin adli verilerin mevcut olmaması, bu nedenle yasaların kolluk kuvvetleri, savcılıklar ve mahkemelerce uygulanmasını etkili bir biçimde izlenmesi önünde ciddi bir engel oluşturması; Devletin mağdurları koruyamamasının, kadınların zaman zaman, yeniden mağdur edilme ve/veya çifte mağduriyete uğramasına yol açması; İstanbul Sözleşmesi’nin ve bu sözleşme ilkelerinin savunuculuğunu yapan bağımsız kadın kuruluşlarının, ilgili sivil toplum kuruluşlarının giderek kısıtlayıcı koşullarla karşı karşıya kalmaları; Mahkemelerin uygulamalarıyla kadına karşı şiddet eylemlerine cezai yaptırımların caydırıcılığının gerektiği gibi sağlanamaması; Koruyucu tedbir kararlarının etkili bir biçimde uygulanabilmesi için, bu kararların yasal kurumlarca mağdurun emniyeti ve güçlendirilip kurtarılması ihtiyacına gereken dikkat gösterilmemesi; Koruma kararlarının kısa süreli verilme eğiliminin olması. GREVIO analizinde, Türkiye’deki terörle mücadeleye ilişkin önlemlerin, Türkiye’nin güneydoğu bölgesindeki güvenlik operasyonlarının ve başarısız darbe girişiminden sonra kamu hizmeti sektöründe memurların kitle halinde işten çıkarılması sonucunda insan kaynaklarının azalması gibi çeşitli faktörlerin, kadınların şiddetten uzak bir yaşam sürme haklarını kullanmaları açısından da engeller oluşturduğu sonucuna varılmıştır. GREVIO Raporunda, farkındalığın artırılmasına devam edilmesi ve kadınlara karşı şiddeti önleme ve mücadeleye yönelik tedbirlerin merkezinde temel ilke olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin fiilen yaygınlaştırılmasının gerekli olduğu saptanmıştır. GREVIO Raporunda, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesini onaylamasının memnuniyetle karşılandığı belirtilmekle birlikte, Sözleşme hükümlerine tam uyum sağlanması açısından Türk makamlarının ek tedbirler almasını gerektiren bir dizi öncelikli konuya da dikkat çekilmiştir. Özetle: – İstanbul Sözleşmesi’nin kapsadığı her türlü şiddetin, özellikle kadınlara ve kızlara yönelik cinsel şiddet, zorla, erken evlendirme ve ‘namus’ cinayetlerinin, ayrıntılı bir şekilde ele alınarak, kadınlara yönelik şiddet konusundaki işbirliğinin güçlendirilmesi; – STK’ların desteklenmesi dâhil olmak üzere, merkezi ve yerel düzeyde kadınlara karşı şiddetin önlenmesi ve bununla mücadeleye elverişli insan ve mali kaynakların tahsis edilmesi; – Milli koordinasyon kurumunu güçlendirerek ve özellikle kadın STK’ları dâhil olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarının katılımını artırarak, politikaların koordinasyonu, izlenmesi ve değerlendirilmesinin geliştirilmesi; – Sağlık hizmetleri sektöründe veri toplamanın sistematik hale getirilmesi ve toplanan bütün idari ve adli verilerin veri toplama standartlarına uyumunun sağlanması; – Sözleşme kapsamındaki kadınlara karşı şiddetin farklı türleri hakkında farkındalık arttırıcı çalışmaların yapılması; – Kadın STK’larının eğitim tasarlama ve uygulamadaki uzmanlıklarından da yararlanılarak, ilgili tüm profesyonellere zorunlu ilk ve hizmet içi eğitimin sağlanması; – Yargı sürecinde adli yardım ve koruma tedbirleri sağlamanın yanı sıra, mağdurların tazminata erişiminin kolaylaştırması; – İltica talebinde bulunan kadınlar için, uzman kadın STK’larıyla işbirliği içinde, toplumsal cinsiyet duyarlılığını içeren usul, kılavuz ve destek hizmetlerinin oluşturulması. Ayrıca, GREVIO Raporunda, Sözleşme’nin gereklerine tam olarak uyulması için ayrımcılığa maruz kalan veya maruz kalması mümkün olan, konumu, tercihi ve etnik kökeni farklı tüm kadınları etkileyen şiddetin önlenmesine ve bununla mücadele edilmesine ilişkin tedbirler alınması ve özellikle velayet ve ziyaret hakları ile ilgili sorunlara çözüm getirilmesi, çocuk tanıklar dahil olmak üzere, çocukların desteklenmesine ve korunmasına yönelik çalışmalar yapılması gerektiği önemle vurgulanmıştır. Ancak, Türkiye’de kadının insan hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda politika üretecek, sorunlara çözüm getirecek Bakanlığın kaldırılmış olması, şiddetle mücadele için kurumlar ve kuruluşlar arası koordinasyonun sağlıklı bir şekilde yapılandırılmaması, İstanbul Sözleşmesinden kaynaklanan taahhütlerin yerine getirilmesinin önünde ne yazık ki engel oluşturmaya devam edecektir. Bilindiği ibi, 1990 yılında kurulan Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı 2011 yılında kaldırılmış yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuştur. 2018 yılında ise yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak yapılandırılması, kanımcı kadın sorunlarının gözardı edilmesine yol açacak niteliktedir. Oysa kadınlara yönelik ve aile içi şiddetle mücadele için kadın kuruluşlarının deneyimini dikkate alan kararlı bir devlet politikasına ihtiyaç vardır. Nazan Moroğlu, LL.M MEF Ü. Hukuk F. Öğretim Görevlisi İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Ufak bir tebessüm için izlemenizi tavsiye ederim... | Av. Galip DAĞTEKİN | Site Lokali | 3 | 22-12-2006 01:19 |
Danıştay:MGSB tavsiye niteliğinde | Av. Galip DAĞTEKİN | Hukuk Haberleri | 1 | 31-08-2006 14:33 |
Tavsiye Niteliğinde En Az Ücret Tarifesi | Av. Hasan SAKARYA | Meslektaşların Soruları | 2 | 25-01-2005 15:37 |
Panel-Cedaw Ve Ek İhtiyari Protokol-İstanbul | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Adliye Duvarı | 0 | 10-03-2003 22:50 |
Şirkete Ait Taşınmazın Hisse Dağılımını Tadil Eden Protokol | Av.Mehmet Saim Dikici | Meslektaşların Soruları | 2 | 26-05-2002 10:38 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |