Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Adli Mobbingin Durdurulması Davası.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-01-2011, 14:51   #1
detay82

 
Varsayılan Adli Mobbingin Durdurulması Davası.

Hukuk sistemimiz içerisinde başta avukatar olmak üzere, tüm adalet emekçilerine devlet tarafından kasıtlı olarak adli mobbing uygulandığını düşünmekteyim.

Ben kendi adıma avukatlara yönelik olan yasalardaki ve uygulamalardaki mobbing niteliğindeki sorunlardan dolayı, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı... aleyhine adli mobbingin men'i ve 1 TL değerinde sembolik manevi tazminat davası açmayı düşünüyorum.

Dava dilekçesini hazırlamaya başladım bile.

Sayın meslektaşlarımın da bu konudaki görüşlerini öğrenmek, yasalar ve uygulamadaki mobbing niteliğindeki sorunların neler olduğu ile ilgili tespitlerinizi öğrenmek istemekteyim.

Saygılarımla.
Old 05-01-2011, 09:46   #2
detay82

 
Varsayılan

Dönemi ve yasama yılı 23/5 olan 7/15897 esas numaralı “Avukatlara yönelik bazı uygulamalara ilişkin” konulu, muhatabı Adalet Bakanı Hatay Milletvekili Sadullah ERGİN olan ve 23.07.2010 da T.B.M.M. başkanlığına sunulan aşağıdaki yazılı önergeye, süresi geçmiş olmasına rağmen bugüne kadar cevap verilmemiştir. Burada da konuyla ilgili bazı sorunlar belirtilmiştir;

1-) Yasa ile avukat olarak çalışabilmek için Baro'larca ruhsatname verilmesi gerekli ve yeterli iken Belediyelerce işyeri ruhsatına tabi kılınmasının yasal dayanağı nedir? Bu konuda herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

2-) Görev mahalli olan kamu binalarına girişlerde Avukatların üzeri kanuna aykırı olarak aranması ve GBT sorgulaması yapılmasının nedeni ve yasal dayanağı nedir? Yargının kurucu unsuru olan avukatları rencide eden bu uygulamanın olmaması için herhangi bir işlem yapacak mısınız?

3-) Avukat büro ve evlerindeki aramaların yasaya aykırı yapılmasının nedeni nedir? Yasaya aykırı şekilde avukat bürosu ve evlerindeki yasaya aykırı şekilde gerçekleştirilen aramaları önlemek için ne yapmayı düşünüyorsunuz?

4-) Avukatlara yasa ile tanınan belge inceleme yetkisinin, yönetmelik ya da kurum içi düşünce yazıları ile fiilen ortadan kaldırılmasının nedeni nedir? Yasa ile tanınan bir hak, yönetmelik ya da kurum içi düşünce yazılarıyla ortadan kaldırılabilir mi? Bu konuda ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz? .

5-) Cumhuriyet Başsavcılıklarında soruşturma aşamasında olan dosyaların, avukatların vekâlet sunmaksızın incelemesine izin verilmemesinin yasal dayanağı nedir? Avukatın, davayı üstlenmeden önce soruşturma aşamasında önce olayı incelemesi bunun için de soruşturma sırasında dosyayı incelemesi zorunluluktur. Davayı üstlenip üstlenmeyeceği henüz belli değilken avukatın vekâletname almak ve soruşturma sırasında vekâletname ibraz etmek zorunda bırakılmasının dayanağı nedir? Bu uygulamanın makul ve kabul edilebilir yönü var mıdır? Bu uygulamayı sona erdirmeyi düşünüyor musunuz?

6-) Terörle Mücadele Kanunu ve Kalem Yönetmeliği gibi mevzuatlarla ceza yargılamasında müdafiin dosya inceleme yetkisi tamamıyla kısıtlanması doğru mudur? Bu uygulamayı kaldıracak mısınız?

7-) Emniyet ve jandarmada ifade tutanaklarında müdafilerin şerhlerinin tutanağa geçirilmemesinin yasal dayanağı nedir? Emniyet ve Jandarmada karakollarda şüpheli müdafi için ayrı bir görüşme odası neden bulunmamaktadır?

8-) CMK uyarınca Barolarca görevlendirilen avukatlara asgari ücretin dahi altında ücret ödenmekte, üstelik, ücretleri çok geç ödenmektedir. CMK avukatları makbuz kestiği anda vergiyi ödemekte böylece alamadığı ya da çok sonra aldığı ücrete peşinen vergi ödemektedir. Bu çarpık uygulamayı, düzeltmeyi düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız nasıl düzelteceksiniz?

9-) CMK avukatlarına, savunma için lüzumlu olan dosya sureti için gider ödemesi yapılmamasının, duyuru ve görüş yoluyla avukatlığın saygınlığına yakışmayan ulaşım vasıtalarıyla görevin sürdürümü istenmesinin nedeni nedir?

10-) Mahkemelerce duruşma saatlerine riayet edilmemesi, aynı saate birden fazla duruşma konulması, duruşmalara zamanında çıkılmaması ve avukatlar akşama kadar bir tek dosya için adliyede beklemek zorunda kalması konularındaki yanlışlıkları düzeltmek için herhangi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda hangi önlemleri almayı düşünüyorsunuz?

11-) Keşiflerde ve Hacizlere Adalet Teşkilatını Güçlendirme vakfının araçları ile gidilmesinin zorunlu tutulmasının yasal dayanağı nedir? Bu araçlara, piyasa araçlarına göre çok fahiş para ödenmesinin nedeni nedir? Bu araçlar piyasaya göre hem çok daha pahalı olup, haciz mahalline gidilmesine ve avukat kendi imkânı ile geri dönmesine karşı gidiş dönüş yol parası alınmaktadır. Bu konuda herhangi bir işlem yapmayı düşünüyor musunuz?

12-) Avukatlık kimliği yasa ile resmi kimlik olmasına rağmen bankacılık işlemlerinde avukatlık kimliklerinin resmi kimlik olarak kabul edilmemesinin yasal dayanağı nedir? Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?

13-) Yetki belgelerinin, harca tabi kılınmasının yasal dayanağı nedir? Bu haksız uygulamayı kaldıracak mısınız?

14-) Tapu ve Vergi daireleri, Noterlerde ve bazı resmi kurum ve kuruluşlarda ve bankalarda, avukatlara, yasaya aykırı olarak bilgi verilmemesinin ve evrak gösterilmemesinin yasal dayanağı nedir? Bu yanlış ve yasa dışı uygulamanın sona erdirilmesi için herhangi bir işlem yapacak mısınız?

15-) Mahkemelerde şimdiden 6 ay sonrasına duruşma günleri verilmesi, normal bir durum mudur? Bunun sebebi nedir? Hukuk eğitiminin ve yargılamanın kalitesi giderek düşmekte midir? Bu konuda herhangi bir önlem almayı düşünüyor musunuz?

Saygılarımla.
Old 05-01-2011, 10:06   #3
detay82

 
Varsayılan

Avukatlara karşı, çoğu zaman, dizilerde, mahkemelerde, kalemlerde, yasalarda... asimetrik psikolojik harekat, adli mobbing uygulanmaktadır. Değersiz göstermeye çalışılmaktadır.

Çünkü bir avukat çağlardan bu yana, güçlünün, devletin, zenginin, aristokratın önünde, arkasında ya da yanında olmamıştır.
Sürekli bağımsızlık ateşinin güçlü yanması için binbir zorluklara katlanmıştır. Bu nedenle sözde hukuk devletlerinde avukatlara karşı özde yıldırma harekatı sözde saygı gösterilir.

Hukuk devleti olmanın anlamı, en başta, yürütme organının yargı organı tarafından denetlenmesidir. Ancak sözde hukuk devletlerinde YÜRÜTMENİN! kolayca işlemesi için önünde hiç bir hukuki engelin bulunmaması özellikle temel hak ve özgürlüklerin, yasalardan kaynaklanan diğer hakların önlerinde durmaması gerekir. Burada da bu görev AVUKATALARA düştüğünden direkt hedefe konulan meslek de avukatlar olmaktadır.

Sayın meslektaşımız Fahrettin Kayhan ın 15 Kasım 2010 tarihinde kaleme aldığı "AVUKATLIK KİMLİĞİ VE AVUKATIN YARGI SİSTEMİ İÇİNDEKİ YERİ" isimli makalesinin konuyla ilgili olan kısmından alıntı;


"Ülkemizde bir avukatın olgunluğu, mesleğin tabiatının gereği olan “karşı duruşu” ile değil; mesleğin mahiyetiyle asla bağdaşmayacak bir duruş olan “esas duruşu”yla ölçülür olmuştur.
Avukatın değersizleştirilmesi; giderek avukatların meslek kurallarına uygun davranışlarının azalmasına, mesleki geleneklerin kurulamamasına, hukuka güveninin yok olmasına; vatandaşların hukuksal uyuşmazlıkların mafyöz yöntemlerle çözümüne yönelmesine ya da halk arasında “avukat tutma hakim tut” sloganıyla özetlenen yasadışı arayışlara yönelmesine; yargının yolsuzluklarla daha sık anılır hale gelmesine neden olmuştur.

Peki, gündelik hukuk yaşamında avukatlık kimliğini değersizleştirmeye yönelik uygulamalar nelerdir? Bu konudaki yirmi yıllık gözlemlerimizle saptadığımız bazı değersizleştirme yöntemlerine kısaca değinmek istiyoruz. Bundan sonra da avukatın, avukatlık ruhsatıyla teslim edilmeyen kimliğine ne gibi destekler aradığına bir bakalım.

B. Avukatlık Kimliğini Değersizleştirme Yöntemleri

1) Avukat sayısının arttırılması ve eğitim kalitesinin düşürülmesi
Avukatlık mesleğine giriş, hukuk diplomalarıyla girebileceğiniz diğer mesleklere göre en kolay olanıdır. Bu nedenle, ülkemizde hukuk fakültelerinin sayısındaki hızlı artıştan en çok etkilenen meslek avukatlık mesleği olmuştur. Hiçbir mesleğe sınavla alınma yadırganmaz ve tartışılmazken avukatlık sınavı, her defasında Anayasaya aykırı bulunmuş ve iptal edilmiştir.
Avukat olabilmek için zorunlu olan bir yıllık stajın avukatı ne kadar mesleğe hazırladığı tartışmalıdır. Staj eğitimi, çarpık adalet sistemine uyum sağlama ve hukuksuzluğu olağan karşılama ve kanıksama aşaması gibidir. “Yasa böyle diyor, ama ne yazık ki uygulama bu” anlayışının öğrenildiği ve bu şizofrenik anlayışla yaşamayı kanıksama süreci olmuştur staj uygulamaları.
Avukat enflasyonu ve hukuk eğitimi ve staj eğitiminin yetersizlikleri avukatlık mesleğinin değersizleştirilmesinde temel yöntemlerden biridir.

2) Avukatın ajandasına hükmetme
Avukatın çalışma yeri yazıhanesi ve adliyelerdir. Ne var ki adliyeler; Türkiye avukatlık tarihi boyunca hiçbir zaman avukatın asli çalışma alanı olarak görülmemiştir. Duruşma salonlarının, kalemlerin, icra dairelerinin mekan tasarımında ve kullanımında o mekanın aynı zamanda avukatın çalışma alanı olduğu düşünülmemiştir. Son zamanlarda bu konuda olumlu gelişmeler olsa bile, bu eski yaklaşımın hala sürdüğünü görmek mümkündür. Adliyedeki mekanlar ve bu mekanların kullanım biçimi; avukatları iğreti gören bir anlayışla düzenlenmiştir.
Avukatların özgürce mesleklerini icra ettikleri yerler; ne duruşma salonları ne de kalemlerdir. Avukatlara adliyede bırakılan asıl alan, koridorlardır. Avukatın mesaisinin önemli bir bölümü duruşma salonunun kapısında duruşma beklemekle geçmektedir. Hakimlerin iş çokluğu ile gerekçelendirilen bu yerleşik uygulamanın sadece iş çokluğu ile açıklanması mümkün değildir. Bu uygulama, işin çok az olduğu küçük adliyelerde dahi bu böyledir. Bu yargının diğer unsurlarının, avukata ve yurttaşa bakış açısının ve saygı derecesinin açık bir yansımasıdır.
Bunun en isabetli ölçeği ilk duruşmanın alınış saatidir. Bazı mahkemeler düzenli olarak 09.00’a ilk duruşma saatini koymasına karşın, düzenli olarak duruşmaları 09.30’da başlatmaktadır. Bu uygulamanın keyfilikten başka bir açıklaması yoktur.09.00 ila 09.30 arasına koyduğu 5-10 duruşmanın alınış saati ise 10.00-11.00 arası olmaktadır. Buna karşılık nadiren zamanında alınan duruşmada ise avukatın yetişememesi halinde, tolerans gösterilmeyebilmektedir.

3) Hukukçuların hukuka karşı direnişi ve Devlet avukatlığı
İnsan haklarına ilişkin uluslar üstü ve uluslararası metinleri bir yandan süratle kabul eden ve mevzuata buna uygun değişiklikler yapan Devlet organları, diğer yandan bu metinleri uygulanmasına direnmenin veya bunları etkisizleştirmenin yöntemlerini de geliştirmektedir. Bugün, uygulamacılarda AB müktesebatı çerçevesinde kabul edilen hukuk normlarının uygulanmasına çok ciddi fiili bir direniş söz konusudur.
Yargılamadaki kalitesiz ve adaletsiz uygulamaları meşrulaştıran ideolojik kılıf ne yazık ki “ulusalcılık” veya “milliyetçilik” olmaktadır. Bu husus artık, açıkça ifade edilir olmuştur. Hak aramayı, hukukun doğru uygulanmasını, insan haklarına riayet edilmesini, ayrımcılık yapılmamasını talep etmeyi, evrensel hukuk değerlerini savunmayı “vatan hainliği” olarak niteleyen hukukçu (avukatlar dahil) sayısı az değildir. Pozitif bir hukuk kuralına dayanan “Doğrudan ve çapraz sorgu” talebinde bulunmak Amerikan hayranlığı, Avrupa insan hakları sözleşmesine dayanmak, vatanını sevmemek; soruşturma dosyasından fotokopi istemek suça iştirak gibi değerlendirilebilmektedir.
Avukatlık mesleğinin değersizleştirmenin sayısız örneğini ceza yargılamasında da gözlemlemek mümkündür. Ceza Muhakemesi Kanunu değişikliğiyle getirilen düzenlemeler, “CMK avukatlığı” ile ilgili yapılan düzenlemelerle etkisizleştirilmiştir.
Bu düzenlemelerle müdafilik artık serbest meslek alanından çıkarılıp, adeta devlet avukatlığı alanına dahil edilmiştir. Devlet avukatlığı, totaliter ve otoriter rejimlerde görünen bir uygulamadır.
Müdafiye dosya inceletmeme veya avukatın sinir sistemini harap edene kadar bu konuda direnme, müdafnin yapılan soruşturmayı meşrulaştıracak ve tutanaklara hukuksal geçerlik sağlayacak kadar asgari düzeyde soruşturma aşamasına katılımını sağlama, muhakeme kanunlarında tanınan hakların fiilen kısıtlanması veya buna direnenlere sayısız türlü türlü fiili engeller çıkarma, sözlü yargılama esasına dayalı ceza muhakemesinin fiilen yazılı hale dönüştürülmesi, duruşmaların aleni gizlilik diyebileceğimiz, dinleyenlerin dava konusunda hiçbir fikir sahibi olamayacağı tarzda ve muhakeme kurallarına aykırı bir şekilde yürütülmesi, doğal yargıç ilkesinin artık hemen hiç uygulanmaması gibi hususlar eklendiğinde avukatlık mesleğini icra etmek insanüstü bir sinir sistemine sahip olmayı gerektiren bir işe dönüştürülmüştür.
Bu olumsuzluklara, uzun süren yargılamalarda CMK sistemi içinde zorunlu müdafiliğin düşük ücretlerle yaptırılması, zorunlu müdafilik avukatlık ücretlerinin geç ödenmesi, avukat sayısının artmasıyla artan rekabet karşısında serbest avukatların da bu ücretlerle dava üstlenmeye mecbur kalması zaten etkin olmayan müdafiliği iyice etkisizleştirmiş ve değersizleştirmiştir.
Birçok Baroda, 1990’lı yıllardan sonra “Avukat Hakları Merkezi” nin kurulması, hak arama görevi yapan avukatların, yargı organlarının avukat hak ve yetkilerine yönelik ihlal ve tecavüzlerine müdahale etmek üzere 7x24 çalışan merkez kurmak zorunda kalmaları, demokratik oluğu söylenen bir ülke için trajik bir durum ve avukatlık kimliğine kamu gücü kullananlar tarafından yapılan taarruzların yoğunluğunun çok açık göstergesi ve itirafıdır. Normal işleyen, avukat kimliğinin yargı organları tarafından tanındığı bir adli atmosferde böyle bir merkez kurulması kimsenin aklına gelmez.

4) Adli Mobbing (yıldırma)
Avukata yönelik adli mobbing, avukatın görevini gereği gibi yapmasının hukuka ve ahlaka aykırı yöntemlerle fiilen engellenmesine yönelik her türlü psikolojik saldırılardır. Gözlemlerimizle tespit edebildiğimiz saldırı türlerinin bir kısmını sıralayalım;
a) Duruşmalarda ve duruşma dışında hakim-savcı-avukat ilişkilerinde avukat ilişkilerinde avukata yönelik olarak olumsuz, küçük düşürücü, yıldırıcı, taciz edici, kontrol edici, alaycı iletişim biçiminin tercih edilmesi ve utandırma eylemleri;
b) Duruşmada veya duruşma dışı ilişkilerde, alenen avukatın mesleki yeterliliğinin tartışılması veya ima edilmesi;
c) İlişkilerde göz teması kurmama, avukatın tutarsız gösterilmesi, görmezden gelinmesi, muhakeme hukukundan kaynaklanan yetkilerinin fiilen kullandırılmaması;
d) Duruşmada alenen bir hukuk kuralını açıkça ve ısrarla inkar ederek avukatın çok iyi bildiği bir konuda kuşkuya düşürülmesi;
e) Avukatı müvekkili ile özdeşleştirme;
f) Söyleneni tutanağa geçmeme veya ısrar halinde eksik geçme;
g) Duruşmada avukatın sözünü kesme, dinlememe ve ısrar halinde söyleneni kale almadığını beden diliyle ifade etme;
h) Aleni-gizli yargılama (izleyenin duruşmada ne olup bittiğini anlayamayacağı tarzda duruşma icrası)
i) Yargılamayı savsama, ayrıntıya boğma, konuyu yüzeysel alma;
j) Tartışma ve hak arama halinde konuyla ilgili olmayan yaptırım, örtülü şantaj, dışlama, takdir hakkının suistimali (özellikle tedbir, tespit vs. gibi acele işlerde ve ceza işlerinde);
k) Keyfi muamele ve muhakeme kurallarını uygulamamakta direnme
l) Kılık kıyafetle ilgili taciz;
m) Müvekkille görüşmesini engelleme, sınırlandırma, çok yorucu, yıpratıcı ve bıktırıcı prosedürlere bağlama; özellikle polis merkezleri, ceza tutukevleri gibi avukatın yalnız olduğu ortamlarda birden fazla görevli tarafından adli mobbing daha etkili uygulanabilmektedir.
n) Gerekçesiz ve özensiz karar;
o) Duruşma salonu ve kalemde çalışma alanını kısıtlama;
p) Ceza işlerinde soruşturma evrakını inceletmeme, eksik inceletme, sistematik fiili engeller çıkarma;
q) Örnek ve fotokopi taleplerinde zorluk çıkartma;
r) Duruşma tutanağı vermeme;
s) Duruşma salonunda avukatın hukuka aykırı olmayan davranışlarına müdahale
t) Avukatı hukuka aykırı davranmaya tahrik;
u) Yok sayma;

Meslektaşlar düzenli olarak maruz kaldıkları bu psikolojik saldırılar karşısında çoğu kez yalnız kalmakta ya da bu saldırılar diğer meslektaşları tarafından dahi önemsenmemektedir. Bu mobbing uygulamaları, kimliğini tanımama, mahkeme girişlerinde zorluk çıkarma, hukuksuz üst ve büro aramaları, yasadışı dinleme ve işkence gibi daha kaba şekillerde ortaya çıkabilmektedir.
Adli mobbing, siyasi davalarda olduğu kadar ve hatta ondan daha sık siyasi olmayan veya popüler olmayan davaları takip eden avukatlar maruz kalmaktadır. Çünkü bu tür davalara basının ve kamuoyunun ilgisi azdır. Avukat, siyasi davaların aksine bu davalarda yalnızdır. Zira siyasi davalar toplumda kutsanırken, siyasi olmayan davalar küçümsenmekte ve hatta davanın türüne göre avukat müvekkilleriyle özdeşleştirilerek aşağılanabilmektedir. Basının dikkatle takip ettiği bir davada adli mobbing uygulaması, diğer davalarda olduğu kadar kolay değildir.
Bu ortam içinde mesleğini icra etmeye çalışan her avukat 5 ila 10 yıl içinde adli mobbingin sonuçlarını mesleki ve özel hayatında görmeye başlamaktadır. Zira mobbing yıkıcı etkisini; sürekli, çoklu ve sistemli bir biçimde ve zamana yaygın biçimde yapılması halinde doğurmaktadır. Sonuç, çoğu kez mesleğinden nefret etme, mesleki tükenme (tedavisi gereken ciddi bir meslek hastalığıdır), meslek kurallarını umursamama, hukuki duyarlıklarını yitirme, adaletsizliği içselleştirme ve kanıksama, avukatlık reflekslerini yitirme ve çeşitli derecelerde psikolojik ve bedensel rahatsızlıklara maruz kalma, meslek değiştirme olarak ortaya çıkmaktadır. Bu husustaki tespitlerimiz bizim kişisel gözlemlerimize dayanmaktadır. Meslek kuruluşlarının, bu konuda bilimsel çalışmalar yaptırması ve araştırma sonuçlarını kamuoyuyla paylaşması beklenir. "


Saygılarımla.
Old 05-01-2011, 10:25   #4
detay82

 
Varsayılan

Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes' in eseri olan Medeni Usul Hukuku kitabının 169 ve devamı sayfalarında da konu ile ilgili tespitlere yer verilmiştir;

"Ülkemizde bir dava açabilmek veya açılmış olan davayı takip edebilmek için avukat tutma zorunluluğu yoktur. Bazı ülkelerde ya tüm veya belirli dava veya mahkemelerde avukat tutma zorunluluğu bulunmaktadır. Almanya’dan farklı olarak Türkiye ve İsviçre’de herkes kendi davasını bizzat açabilme ve takip edebilme imkanına sahiptir. Almanya ve bazı ülkelerde ise, sulh hukuk mahkemeleri dışında, avukat tutmak zorunluluğu olup, taraf bazı uyuşmazlıkları dava etmek istediğinde bunu mutlaka bir avukat aracılığıyla yapmak zorundadır.

Avukatın iki önemli görevi vardır. Bunlardan birincisi tarafın temsilcisi olmak –ki burada müvekkilinin hak ve menfaatlerini korur, diğeri ise, yargının bir organı olarak hukukun uygulanması ve adaletin gerçekleşmesine yardımcı olmaktır.

Avukatlıkla ilgili temel düzenleme 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’dur. Bu Kanun’da 4667 sayılı Kanun’la önemli değişiklikler yapılmıştır; ancak yine de mevcut Kanun, avukatlık mesleğinin günümüz şartlarında ve dünyanın gelişmiş ülkelerindeki ölçülerde yürütülmesi için oldukça yetersizdir. Mevcut Kanun birçok gelişmenin gerisinde kaldığı gibi, avukatlık mesleğine giriş ve yürütülmesi bakımından da birçok eksiği bulunmaktadır.

Şunu söylemek abartılı olmayacaktır. Ülkemiz, en kolay avukat olunabilen ve mesleğin sürdürülmesinde, objektif olarak niteliğe ve eğitime en az önem verilen ülkedir. Bugün, hakim veya savcı olabilmek için, binlerce kişinin katıldığı yazılı ve sözlü iki aşamalı bir sınavda başarılı olunması, ardından bir stajın yapılması gerekirken; hukuk fakültesini bitiren herkes, herhangi bir sınırlama ve sınav olmadan sadece Kanun’daki şartlar sağlandığında avukat olabilmekte, staj faaliyeti çok ciddi yürütülmemekte, uzmanlık ve meslek içi eğitim söz konusu olamamaktadır. Oysa, avukatlık yargının önemli bir ayağını oluşturmaktadır.

Ayrıca, avukatlık mesleğinin kurumsallaşması, devamlılık kazanabilmesi için de, kanuni düzenleme ve alt yapı oldukça eksiktir. Bu sebeple, yargının genel sorunları yanında, avukatlık mesleğinin sorunları sıkça gündeme gelmekte, ancak düzeltilmesi konusunda ciddi bir çaba sürdürülmediği gibi, avukatlık sınavları Kanun’a konulup, daha sonra uygulamadan çıkartılmak suretiyle de ciddiyeti olmayan bir görüntü yaratılabilmektedir. "


Saygılarımla.
Old 08-01-2011, 01:18   #5
Av.Şamil Demir

 
Varsayılan

Mobbing ve meslek sorunları konusunda çalışmış olmama rağmen ikisini bir arada düşünme fırsatı bulamamıştım. Belki de buna mobbingin işçi ile işveren arasındaki iş akdi nedeniyle, işyerinde, işveren veya diğer işçiler tarafından sistemli olarak uygulanan ve kurbanın işten çıkmasını sağlamayı amaçlayan yıldırma faaliyetlerini ifade ediyor olması neden olmuştur.
Old 09-01-2011, 12:16   #6
av.murat kılıç

 
Varsayılan

Sayın İsmail Değer size katılıyorum. Başıma bir olay gelmişti paylaşmak istiyorum. İstanbul x.icra müdürlüğünden geçen sene dosyadan bir para çekmiştim.
Memur bana makbuz vermedi. Makbuz istedim. Dediki; fotokopi çekin. Fotokopide bir kat üstte. Ben dedimki bana neden makbuz vermediniz, beni yok mu sayıyorsunuz, beni yok sayıyorsan ben de sizi yok sayıyorum dedim. Memur printirden makbuzu bastırırken 3 tane yazdıracakken 2 tane yazdırıyor. Bende gidip fotokopi çektirmeliymişim. Sanki printer kendi printiri, kağıt kendi kağıdı, masa kendi masası, benim işimi de lütuf olarak yapıyor. Bana makbuz verme lütfunda bile bulunmuyor.
Devlet zaten o işlemden harç alıyor. Aşağı yukarı ödemenin %10 unu devlet alıyor. İcra iflas yasasında avukata makbuzun verileceği çok açık bir şekilde yazıyor. Buna rağmen ukalaklıklar devam etmekte.
Avukatı basit, ucuz, üçkağıtçı yerine koyanlar çok fazla gerçekten. Biz dik durmalıyız. Hukuka aykırı işlem yapan olursa şikayet etmeliyiz diye düşünüyorum. Sineye çekersek daha kötü durumlara düşeriz.
Old 10-01-2011, 00:10   #7
Gemici

 
Varsayılan

Sayın av.ismaildeger,

avukatlara yönelik ayırımcı tutumu gösteren çalışmanız için teşekkürler. Benim kafama takılan tek konu bu ayırımcı tutumları 'Mobbing' olarak değerlendirmeniz. Ben mobbing kelimesinin burada yanlış kullanıldığı düşüncesindeyim. Üzerinde düşünürseniz ve gerektiğinde başlığı değiştirirseniz iyi olur diye düşünüyorum.
Mobbing kelimesi üzerinde düşündüklerimi ve İstanbul Kültür Üniversitesi'nden Oktay Eser'in Mobbing Kavramının Türkçe Serüveni başlıklı makalesindeki düşüncelerini alttaki linkten okuyabilirsiniz.

http://www.turkhukuksitesi.com/showt...363#post446363

Saygılarımla
Old 11-01-2011, 14:37   #8
detay82

 
Varsayılan

Sayın Gemici,

Bahsettiğiniz makaleyi okudum. Makalede de belirtildiği üzere "Mobbing" kavramının farklı ülkelerde, farklı yazarlar açısından, farklı tarihi serüvenleri olmuş ve şu anda da farklı anlamlarda kullanılabilmektedir.

Makalede mobbingin mutlaka tek kişi veya bir kaç kişiye yönelmesi gerektiği, bir gruba yönelmeyeceği şeklinde bir tespit de bulunmamaktadır. Makalenin sonuç kısmında mobbing kelimesinin türkçe karşılığının "YILDIRMA" olacağı önerisi getirilmiştir.

Mobbingin bir veya bir kaç kişiye yöneltilebilmesi elbetteki mümkündür. Bu da, işyerlerinde olabilecektir. Bunun adı da zaten literatürde "İŞYERİNDE MOBBİNG (YILDIRMA) " dir.

Devletin dahi, kendi resmi ideolojisine göre, farklı din, mezhep, inanış, ırk ve kültürden olan halklara mobbing (YILDIRMA) uygulaması mümkündür. Yine devletin kendi demokrasisi çerçevesindeki yönetim sisteminin bir gereği olarak belli meslekten olanlara, öğrencilere vs. ye mobbing (YILDIRMA) uygulaması mümkündür.

Saygılarımla.
Old 11-01-2011, 19:20   #9
Gemici

 
Varsayılan

Sayın av.ismaildeger,

Mobbing"in Türkce karşılığı YILDIRMA değildir benim düşünceme göre. Çünkü Mobbing yıldırmadan daha geniş bir anlama sahiptir.

Mademki yabancı kelimelerden başladık, devam edelim, sizin sözünü ettiğiniz "adli mobbing" aslında mobbing değil Bossing"dir benim düşünceme göre. Çünkü Bossing sözünü ettiğiniz ve anlattığınız eylemlere daha uygun düşüyor. "Adli Bossing"e ne dersiniz?

SAYGILARIMLA
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
icradan sonra açılan menfi tespit davası,icranın durdurulması av.aybeg Meslektaşların Soruları 25 26-07-2012 13:51
Adli Tatile Denk Gelen Yürütmenin Durdurulması Kararına Karşı İtiraz Mercii Neresidir ncoban Meslektaşların Soruları 2 27-07-2010 12:42
İcranın durdurulması kararından sonra Menfi tespit davası akrd61 Meslektaşların Soruları 0 13-02-2010 20:16
adli yardım boşanma davası- davalı tarfından açılan 2. boşanma davası avukat152 Meslektaşların Soruları 1 08-02-2010 15:28
Adli Tatilde Boşanma Davası açılabilir mi? avangardea Meslektaşların Soruları 14 03-08-2007 11:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,22165203 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.