|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
09-03-2010, 16:11 | #1 |
|
Ceza Hukuku açısından İmam Nikahlı eşi öldürmek
İmam nikahlı eşin öldürülmesinin TCK 82/ d 'e kapsamında değerlendirilebilmesine ilişkin elinde yargıtay kararı , doktrin görüşü vs. belge , bilgi olan veya kaynak önerebilen kimse var mı..?
|
09-03-2010, 17:01 | #2 |
|
Sayın Nergiz;
Sunduğum eski tarihli kararın size bir fikir verebileceğini düşünüyorum. Kararda, sizin olayınızda olduğu gibi resmi nikahlı olmayan bir eşin öldürülmesi ve haksız tahrik hükümlerinin uygulanması söz konusu. TCK 82/d hükmü resmi nikahlı olmayan eşin öldürülmesi olayında devreye girecektir. Saygılarımla.. YARGITAY CGK 24.04.1989 tarih ve 1989/199 E.1989/159 K. sayılı kararı ÖZET : Sanık, resmi nikahlı olmayan eşi ile yanındaki erkeğin ahırda cinsel ilişkisinigörerek bu nedenle her ikisin aynı kasıt altında öldürdüğünden eylemiTCK.nun 450 ve 51. Maddesine uyar. Olayda sanık için ağır kışkırtma vardır. DAVA : Kasten iki kişiyi öldürmek suçundan sanık Abdurrahman'ın TCY.nın 448, 51/2, 55/3, 59. maddeleriuyarınca iki kez, sonuçta 8 sene 10 ay 20 gün ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin ( Siirt Ağır CezaMahkemesi )nden 10.6.1988 gün ve 131/90 sayı ile verilen hükmün C. Savcısı ve katılan tarafından temyiziüzerinedosyayı inceleyen Birinci Ceza Dairesi, 19.10.1988 gün ve 3558/3619 sayı ile: Sair itirazları yerinde görmeyerek, ( sanık Abdurrahman'ın ölen Meryem ile 1,5 sene önce dini nikahla gayriresmiolarak evlendiği, olay günü su almak bahanesiyle evden çıkan Meryem'in diğer ölen Abdülbaki ile işaretleştiğini görerek şüphelendiği ve izlediği, ölen Abdülbaki'nin ahırında cinsel ilişkilerini görünce eve dönerek tüfeğini alıp ahırdan çıkmış olan Abdülbaki'ye ateşe başladığı 300 metre kovalayarak onu vurup öldürdüğü,. ahırdan ayrılarak çeşmeye gitmiş olan gayriresmi eşi Meryem'in arkasından giderek onu da aynı şekilde öldürdüğü anlaşılmış, mahkemece de olay bu şekilde kabul edilmiştir. a- Yukarda açıklanan bu oluş içinde sanığın gayriresmi eşi Meryem ile Abdülbaki'nin cinsel ilişkisini görerekbusebeple her ikisini de öldürmesinde aynı kasıt altında birden ziyade kişiyi öldürdüğü kabul ile sanığın TCY. nın450/5.maddesi uyarınca cezalandırılması gerekirken yazılı şekilde karar verilerek suç vasfında hata edilmesi, b- Ölen Meryem'in sanığın resmi eşi ve çocuklarının da annesi olmaması, karşısında, Dairemizin yerl eşmişiçtihatlarına göre tahrikin hafif derecede oluştuğunun kabulü ile TCY. nın 51/1. maddesinin uygulanmasıgerektiğinden takdirde hata edilerek 51/2. madde ile uygulama yapılması isabetsizliğinden bozmuş, Yerel mahkeme ise, 24.1.1989 gün ve 147/2 sayı ile: ( Sanığın mekan ve zaman birliği içerisinde ölenleriöldürmediği gerekçesiyle ( 1 ) numaralı, sanığın bulunduğu çevre, örf ve adet gereği imam nikahlı da olsa cinselilişkihalinde yakaladığı karısı ve ortağını ağır tahrik altında kalarak öldürdüğü gerekçesiyle de 2 numaralı bozmayakarşıönceki hükümde direnmiştir. Bu hükmün de, C. Savcısı ve katılan vekili tarafından süresinde verilen dilekçeler ile Temyiz edilmesiüzerine,dosya C. Başsavcılığı'nın "Daire kararı doğrultusunda bozma" isteyen 27.3.1989 gün ve 993 sayılıtebliğnamesiyleBirinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel kurulu'nda okundu, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : İncelenen dosyaya göre; Sanığın ölenlerden Meryem ile olaydan 1,5 sene önce imam nikahı ile evlendikleri, diğer ölen Abdülbaki'nindesanığın yakın komşusu olduğu, olay günü Abdülbaki'nin işareti üzerine Meryem'in su getirme bahanesiyle dışarıçıktığı ve Abdülbaki'nin ahırına girdiği, durumu gören sanığın bu davranışa anlam veremeyerek merakla ahıragittiğinde, ölenleri cinsel ilişki halinde gördüğü, o an her ikisini de öldürmeye karar verip tüfeğini evden alıpdöndüğünde Meryem'in su kovasını alarak köy çeşmesine gittiğini, Abdülbaki'nin de ahırın önünde pantolonunu giydiğini gördüğü, tüfeğini Abdülbakiye doğrultarak at eşe başladığı, yaralanan Abdülbaki'nin kaçması üzerine300metre kovalayarak yetişip onu öldürdüğü, hemen ardından 500 metre uzaklıktaki köy ç eşmesine giderek gayriresmikarısı Meryem'i de öldürdüğü, her iki öldürmenin 3-5 dakika içinde tamamlandığı dosya kapsamındananlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan; Özel Daire ve yerel mahkeme tarafında da kabul edilen bu oluşa göre sanığın eylemi,TCY.nın 450/5. maddesine uyan "Birden çok kimsenin öldürülmesi" suçunu mu yoksa ayrı kasıt altında ikikişininöldürülmesini ve dolayısıyla iki kez TCY. nın 448. maddesinin uygulanmasını mı gerektirecektir? Sorun, bununbelirlenmesidir. Sanık, aksi kanıtlanamayan savunmasında açıkça söylediği gibi gayri resmi eşi Meryem ile Abdülbaki'yicinselilişki halinde görünce, bundan duyduğu infial sebebiyle her ikisini de öldürmeye karar vermiş ve öldürmüştür. TCY. 450/5. maddesinin uygulanabilmesi için, aynı sebep ve kasıt altında birden çok kişinin öldürülmesigerekir.Yerel mahkeme zaman ve mekan faklılığına dayanarak TCY. nın 450/5. maddesinin uygulanamayacağını ilerisürmekte ise de, zaman ve mekan birliği 450/5. maddede öngörülen ve özel bir içtima hükmünü içerendüzenlemeninunsuru olmayıp, birden çok kişinin aynı sebep ve kasıt altında öldürdüğünün tespiti için bir ispat aracı olarakkabuledilebilir. Kaldı ki olayımızda zaman ve mekan farklılığından da söz etmek olanaklı değildir. Zira her ikisini deöldürmeye karar veren sanık evinden tüfeğini almaya gittiği sırada, Meryem cinsel ilişkisinin sona ermesinedeniyleahırı terkettiğinden, sanık önce ahırın önünde rastladığı Abdülbaki'yi, onu öldürdükten hemen sonra da gittiğiköyç eşmesinde Meryem'i öldürmüştür. Aradaki 300-500 metre uzaklık ile bu uzaklıktan kaynaklanan 3-5dakikalıkzaman farklılığını biçimsel olarak görüp zaman ve mekan farklılığı bulunduğu biçiminde kabul etmek mümkündeğildir.Kaldı ki zaman ve mekan farklılığı bariz şekilde varolsa bile; sebep ve kast birliğinin bulunduğu ahvalde geneTCK.nun 450/5 maddesi uygulanacaktır. Sanık yani sebep ve kasıt altında iki kişiyi öldürmüş bulunduğundanTCY.nın 450/5. maddesi hakkında uygulanmalıdır. Yerel mahkemenin 1 numaralı bozmaya ilişkin direnme kararı bunedenle isabetli değildir. 2 numaralı bozmaya gelince: Buradaki uyuşmazlığın konusu tahrikin derecesine ilişkindir. Tahrikin derecesini tayinde ölçü, tahriki oluşturan hareketin sanıkta husule getirdiği "gazap veya şedit birelemintesiri'nin" önemli boyutlara varıp varmamasıdır. Toplumumuzda düzenle sürdürülen gayriresmi evliliklere de resmi evlilikler kadar değer verildiği bilinen bir gerçektir. Gayri resmi de olsa sanığın "eşi" bildiği ve birlikte yaşadığı kadının bir başkasıyla cinsel ilişkiyegirmesinden duyacağı sadakat sözüne ihanetin verdiği elem ve gazabın önemli boyutlara ulaştığını kabuldezorunluluk vardır. Bu kabul gayriresmi evliliği resmi evlilikle eş tutmak anlamına gelemez. Eğer ortada resmi evlilikolsaydıeşini cinsel ilişki halinde görüp, öldürme olayını işlemiş bulunsaydı daha özel bir tahrik halini kapsayan TCY.nın 462.maddesi ile indirim yapmak gerekecekti. Gayriresmi eşten çocuğu olmaması gibi bir ayrım yapmaya hukukenimkan yoktur. Kaldı ki olayımızın ayrı özellikleri de vardır. Şöyle ki: Sanığın gayriresmi eşi Meryem aynı zamanda amcasının kızıdır ve ölü muayene ve otopsi tutanağına göre 3 aylık hamiledir. Açıklanan bu duruma göre sanıkağırtahrik altında suçu işlemiştir. Yerel mahkemenin tahrike ilişkin direnmesi yerindedir. SONUÇ : Yukarıda açıklandığı üzere C. Savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazları ile tebliğnamedekidüşünceyerinde görüldüğünden 1 numaralı ilişkin yerel mahkeme direnme kararının BOZULMASINA, 24.4.1989günündeve oybirliğiyle karar verildi. |
09-03-2010, 17:09 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Size şuanda emsal karar ibraz edemiyeceğim ama şahsi kanaatim şudur; kanunda; "...Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı..." denilmektedir. Evlik birliği üçerisinde doğsun veya doğmasın altsoyuna karşı işlenen öldürme suçu, m.82 kapsamında değerlendirlmemesindeki mantıksızlık ve hukuki tutarsızlık derecesi neyse, eşine karşı yapılan öldürme fiilinde, resmi nikahlı eş-imam nikahlı eş ayrımı yapmak suretiyle, söz konusu fiili imam nikahlı eşe karşı işleme halinde, m.82 dışında tutmak o kadar tutarsız ve mantıksızdır. Zira, kanunun koyucu, birlikte yaşadığı (resmi nikahlı -resmi nikahlı imiş gibi - evlilik birliği içinde veya dışında doğmuş altsoyuna) eşine veya üstsoy, altsoy ve kardeşine karşı suç işlemedeki kolaylık ve soğukkanlılığın cezada ağırlaştırmayı zorunlu görmüştür. Kolaylıklar dilerim. |
09-03-2010, 17:56 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Diğer meslektaşlarımı gibi ben de TMK çercevesinde eş olarak belirlenen kişinin kanunlar önünde resmi olan eş olduğu fikriyle, imam nikahlı eş e yönelik eylemin suç a herhangi bir etkisinin olmayacağı kanaatindeyim. |
10-03-2010, 09:27 | #5 |
|
Teşekürler cevaplar için, benim de kişisel fikrim; kanun koyucunun TCK 82/ d' de suç işlemedeki "kolaylık ve soğukkanlılığı" cezalandırmak istediği , sonuçta da imam nikahlı eşe karşı yapılan eylemde aynı unsurlar mevcut.. Benim üstünde çalıştığım dosyada taraflar 1 aylık evli ve resmi evlilik işlemleri de başlatılmış..Mütalaa TCK 81'den cezalandırılmsı yönünde..TCK kapsamında görüşüm doğrultusunda bir değerlendirmeyi destekleyen herhangi bir karar bulamadım, ayrıca mahkeme heyeti böylesi bir değerlendirmeyi ilk defa duymuş gibi bakıyordu malesef...Karar duruşmam 19 Martta, birkaç akademisyenle görüşecem ,yerel mahkemeden talebim doğrultusunda bir karar çıkmasa bile en azından bunun Yargıtay nezdinde tartışılmasını sağlamak niyetindeyim, tabi umarım Yargıtay matbu bir Onama kararı vermez..Bu arada buna dair herhangi bir bilgiyi benimle paylaşırsanız sevinirim..çok teşekürler
|
10-03-2010, 10:38 | #6 |
|
TCK 82/1.d bendinde yer alan eş, açıklamalı ceza hukuku kitaplarından da yer aldığı şekilde, TMK anlamındaki eştir. Eğer imam nikahlı eşi bu bend kapsamına alacak olursak, TMK anlamında bir çok hakkı da resmi eş yanında gayri resmi eşe de tanımak gerekir. Benim benzer bir davamda boşanmış olan eşler aynı evde yaşarken, bir eş diğer eşe şiddet uygulamış ancak buna rağmen resmiyette eş olmadığı için ceza tayininde farklı bir seyir izlenmemişti.
|
10-03-2010, 10:56 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
kanaat beyanı
Kanaatimce, ceza hukuku anlamında "eş" kavramı ile TMK anlamındaki "eş" kavramını katı şekilci hukuk anlayılşıyla birebir aynı olarak anlamak ve uygulamak, ceza hukukunun temel prensiplerine ters düşecektir. Bu husustaki Yargıtay'ın görüşünü çok merak ediyorum doğrusu. Saygılar. |
10-03-2010, 11:22 | #8 |
|
ben de bu maddedeki eşin muhakkak resmi nikahlı eş ( TMK anlamında ) olması gerekmediğini düşünmekteyim. insanlar yıllardan beri karı koca olarak bir arada yaşıyor, bir aile kuruyorsa bunun çok katı yorumlanmaması ve isnat edilen suçun TCK 82/d kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. herkese iyi çalışmalar
|
10-03-2010, 12:46 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
kıyas mı yapmışınız ,ben mi yanlış anladım ? ceza hukukunda kıyas yasağını hatırlatırım |
10-03-2010, 14:18 | #10 |
|
Kıyas değil yanlış anlamışsınız sayın meslektaşım. Yaptığım, gayi tefsir (amaçsal yorum) dur. Saygılar sunarım.
|
10-03-2010, 15:16 | #11 |
|
Ceza hukukunda "kanunsuz suç ve ceza olmaz" prensibi gereğince resmi olarak nikahın olmadığı bir durumda imam nikahlı eşi "eş" kabul etmek mümkün değildir. Kanunda açıkça "eş" yazmaktadır. Kanun koyucu istese zaten "birlikte yaşadığı kişi" tabirini kullanırdı. Nitekim yeri geldiğinde "evlilik son bulmuş olsa bile" şeklinde ibareler kullanılmaktadır.
Ceza hukukunda şekilcilik ön plandadır. Kıyas ve açık hüküm karşısında yorum mümkün değildir. |
10-03-2010, 15:37 | #12 |
|
Sayın Av. Songül Yıldız Aksarı;
Ceza hukukunda "kıyas" yasağı olduğu doğrudur ancak aşağıda sunduğum linkleri incelerseniz yanıldığınızı göreceksiniz. Saygılarımla.. http://www.webhatti.com/wh-haber-bul...-ese-vize.html http://kadin.bianet.org/kadin/emek/3...ezasi-12-5-yil |
11-03-2010, 00:19 | #13 |
|
Sayın Av. Engin Bey,
Linkleri inceledim. Ancak her iki linkten de imam nikahlı eşe karşı işlenen fiilin 82/d ye gireceği sonucunu çıkaramadım. Birisi eski kanun zamanında öldürmeye teşebbüs; bu olay haber olarak verilmiş. Haberde cezanın imam nikahlı eşe karşı işlendiği için verildiği sonucunu net olarak çıkaramadım. İkinci olayda ise suçtan zarar gören imam nikahlı eş var. Fail imam nikahlı eş değil. Üçüncü olay ise tam da benim dediğim gibi imam nikahlı eş, eş olarak kabul edilmemiş olacak ki ağırlaştırılmış müebbetten değil müebbetten dava açılmış. Sonuç olarak ben görüşümde ısrarcıyım. Eğer aksine bir uygulama varsa da yanlış olduğunu düşünüyorum. |
11-03-2010, 10:12 | #14 |
|
Değerli meslektaşım;
Resmi nikahlı olmasa dahi eşin tanıklıktan çekilme hakkı olduğuna dair doktrindeki görüşü hatırlatırım. CMK 45/1-a'ya göre nişanlılar tanıklıktan çekilebiliyorken, resmi nikahsız ama birlikte yaşayan kişilerin tanıklıktan çekilme hakkı neden olmasın? Kunter, imam nikahlı eşin tanıklıktan çekilme hakkı olduğunu belirtmektedir. Kıyas olarak değerlendirilebilecek bir durum söz konusu değil. TCK 82/1-d 'nin resmi nikahlı olmayan eş için de uygulanabileceği kanaatindeyim. |
11-03-2010, 12:11 | #15 |
|
Ben dahi sayın meslektaşım Enginle aynı kanaatteyim. Ceza hukukunda tabiki tipiklik, kanunilik prensipleri muvacehesinde kıyas yasağı mevcut olup, hayati önem sahip ilke ve prensiplerdir. Ancak şunu eklemeliyim ki, ittihaz olunan cezaların amaçlarından birisi de "caydırıcılık" dır. Eşe karşı işlenecek suçlar, her zaman teştid sebebi olarak öngörülmüştür. Acaba neden? çünkü bir aradalar ve karşılıklı sevgi ve güven mevcuttur. Bu suçun işlenişinde kolaylık sağlamaktadır. Ayrıca, kamu nezdindeki sosyal tahribatın boyutu (suçu işlemedeki soğukkanlıulık) yüksektir. Siz kalkıp, "efendim, resmi nikahlı eşi değildir dolauyısıyla ceza ağırlaştırılak verilmez" der ve bu iddiayı savurusanız, ceza hukukunun felsefi alt yapısını ve ceza kanunlarının korumaya çalıştığı değerlerini bir kenara itmiş olursunuz. Ancak, neticeten, müdafi olarak tabiki, "burda kastedilen resmi eştir" savunmanızı yapmalısınız ve hatta zorundasınız. Benim üzerinde durduğum husus, olması gereken (ideal) noktadır. Bu yorumu, özellikle hakim ve savcıların dikkatine sunmak isterdim.
Fikirlere ve fikir yürütenlere her zaman açık ve saygılıyız. Saygılarımı sunar kolaylıklar dilerim. |
11-03-2010, 15:09 | #16 |
|
Hükümdar bey, çağdaş hukuk mantığı ile düşündüğümüz vakit düşüncelerinizi kabul etmek mümkün değildir. düşününüz ki bir kısım savcılar sanığın ya da şüphelinin en fazla ceza alması için iddaaname hazırlıyorlar.birlikte yaşayan ya da sevgili hayatı yaşayan kişiler arasında da bir cinayet yaşansa bu yorumu yapabilir misiniz ? yani imam nikahı olmayan ama birlikte yaşayan ya da sevgili olan kişilerle ilgili olayı da bu madde kapsamına sokulmasını destekleyecek misiniz ? Gayri resmi evlilikler kadınlar ne kadar hak kaybına yol açtığını bile bile yine destekleyecek misiniz fikrinizi ?
Açıkcası merak ediyorum yargıtayın bu konudaki görüşünü , araştırmalarım neticesinde bununla ilgili bir yargıtay kararı bulamadım. Kanaatimce bu durum 82/d kapsamında değerlendirilemez. |
11-03-2010, 15:32 | #17 |
|
Sayın Av.Harun Atalay;
Resmi nikahlı olmayan eşin öldürülmesi ve ardından TCK 82/1-d hükmünün geçerli olması, kesinlikle imam nikahlı birliktelikleri destekleme anlamına gelmemelidir. Zira ülkemizde, "imam nikahı" adı altında sayısız kadının mağdur edildiği bir gerçek iken, bu gerçeği gözardı edip, yasadaki evlilik kavramını geniş ele almayarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının imam nikahlı eşin öldürülme eyleminde uygulanmaması gerektiğini savunmak doğru değildir. Hukuk, "adalete yönelmiş toplumsal yaşama düzeni" ise eğer, adaletin tecellisi için TCK'daki hükmün, evlilik birlikteliği kastı ile birarada yaşayan şahıslar açısından da uygulanabilirliğini kabul etmeliyiz diye düşünüyorum. Saygılarımla.. |
11-03-2010, 15:32 | #18 |
|
Harun Beyin görüşüne katılıyorum. Aynı şey benim de aklıma geldi. Birlikte yaşayan hadi bir de nişanlı olsun iki kişi arasında bu fiil gerçekleşecek ise diğer görüşte olan arkadaşlar bunu da 82/d'ye sokabilecekler mi? Sonuç olarak dayanak noktası "soğuk kanlı hareket edebilmek ve kolaylık gibi" aynı ortamda yaşamaya dayalı etkenler ise birlikte yaşayan herkes bu maddeye dahil edilebilecektir.
Benim olması gereken hukuk bakımından görüşüm kesinlikle aynı ortamda yaşayan insanlar için artırıcı neden uygulanmasıdır. Ancak olan hukuk bakımından eş kavramını yorum yaparak imam nikahı kapsayacak şekilde düşünmek kanunsuz suç ve ceza olmaz presibine aykırıdr. Bir de suçtan zarar gören ve müdahil olma veya tanıklıktan çekilme gibi durumlarda kanunun aradığı anlamda eş olmanın aranmaması mümükün olabilir. Mesela aynı evde yaşayan kişilerin nişanlı olduğunu kabul edebiliriz. Eğer 82/d maddesinde nişanlı tabiri olsa idi imam nikahlı eş için de madde uygulanabilirdi diye düşünüyorum. |
11-03-2010, 15:57 | #19 |
|
[quote=Av. Songül Yıldız Aksarı] Birlikte yaşayan hadi bir de nişanlı olsun iki kişi arasında bu fiil gerçekleşecek ise diğer görüşte olan arkadaşlar bunu da 82/d'ye sokabilecekler mi? Sonuç olarak dayanak noktası "soğuk kanlı hareket edebilmek ve kolaylık gibi" aynı ortamda yaşamaya dayalı etkenler ise birlikte yaşayan herkes bu maddeye dahil edilebilecektir. quote]
Şayet, birlikte yaşanıyor (nişanlı olarak veya imam nikahlı olarak) ve bu birliktelik gönül eylendirme seviyesinde değilde evlilik hayatı seviyesinde bir yoğunlukla birliktelik söz konusu ise, "eş" kavramından hareketle, bu durum teştid sebebi olarak görülmelidir görüşündeyim. Birde, sayın meslektaşım Av.Songül, olması gereken (ideal) hukuk bakımından bu fikrimizi (kanaatimizi) desteklediğini belirtmiş olduğu görülmektedir. Ben dahi, sayın meslektaşımı söz konusu görüşünde destekliyorum. Bir düşünür demiş ki; "Hukukta fikir yeknesaklığı felakettir." Saygılar sunarım. |
12-03-2010, 12:35 | #20 |
|
Harun Beyin görüşüne katılıyorum. Aynı şey benim de aklıma geldi. Birlikte yaşayan hadi bir de nişanlı olsun iki kişi arasında bu fiil gerçekleşecek ise diğer görüşte olan arkadaşlar bunu da 82/d'ye sokabilecekler mi? Sonuç olarak dayanak noktası "soğuk kanlı hareket edebilmek ve kolaylık gibi" aynı ortamda yaşamaya dayalı etkenler ise birlikte yaşayan herkes bu maddeye dahil edilebilecektir.
Aslında kendi adıma yeni bir ceza kanunu maddesi yazmaya çalışıyor olsaydım sizin bu söylediklerinizi ; yani beraber yaşayan , nişanlı veya karşılıklı güven veya sadakat ilişkisine dayanarak aynı evi paylaşan arkadaşlar, sevgililer arasındaki buna benzer fillere de ağırlaştırıcı cezalar getiren bir madde düzenlerdim.Ama biz burda yeni bir kanun maddesi yaratmaya çalışmıyoruz bu zaten Ceza hukukunun sizinde vurguladığınız kanunilik, kıyas yasağı vs ilkelerine aykırı olur.Biz sadece var olan "Eş" kavramını kanun koyucunun niyeti doğrultusunda yorumlamaya çalışıyoruz.Kanun koyucu bu madde ile hangi hukuki yararı korumaya çalışmıştır ve faili neden daha ağır bir ceza ile cezalandırmak istemiştir, bunu yorrumlamaya çalışıyoruz.Dolayısıyla bence doğru yoldayız..İmam nikahlı evlilikler bu ülkenin bu kadar yaygın bir gerçeği iken reaksiyonel bir tavır ile bu evlilkleri görmezden gelmek ve bu evliliklerde zaten yeterince mağdur olan kadınları daha da mağdur etmek benim tercih ettiğim bir yaklaşım değildir.Sayın Engin'nin gönderdiği Yargıtay kararlarının haksiz tahrik ile ilgili olanın dışında Yargıtay da mağdur lehine benzeri bir yoruma gitmiştir..İfade edilen bütün görüşler benim için çok faydalı , herkese tekrar teşekürlr.. |
02-04-2010, 17:46 | #21 |
|
Sayın meslektaşım,
Duruşmanız ne oldu? Karar verildi mi? |
07-04-2010, 12:45 | #22 |
|
Karar, mütalaa doğrultusunda TCK 81'den cezalandırılması yönünde verildi.TCK 62. madde uygulanmadı.Kararı duruşma talebiyle temyiz ettik.Birde Yargıtayda tartışalım bakalım.sevgiler
|
07-04-2010, 15:53 | #23 |
|
TCK 62. maddesini uygulamayarak dengeleme yapmaya çalışmışlar. Bence bu sizin "eş sayılır" tezini vurgulamanız sayesinde olmuştur. Tebrik ederim.
|
07-04-2010, 16:24 | #24 |
|
eş sayılır tezini ben savunmadım ama o tezi vurgulama sayesinde ceza verilmiş olsaydı 82/d ye göre ceza verilirdi sayın Songül hanım.
|
07-04-2010, 17:48 | #25 |
|
Harun Bey,
Mahkeme takdiri indirim nedenini kullanmamış. Burada imam nikahlı eş-resmi nikahlı eş tartışmasını yaparken imam nikahlı eşin eş kavramı içinde sayılmamasının olması gereken hukuk yönünden yanlış, olan hukuk yönünden doğru olduğunu yazmıştım. Mahkeme de olan hukuku uygulamış ve 82/d'den ceza verememiştir. Ancak takdiri indirim nedenini uygulamayarak bir dengeleme yapmıştır şeklinde görüşümü yazdım. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
İmam Nikahlı Eşin Hakları | hera2274 | Meslektaşların Soruları | 6 | 14-07-2009 14:44 |
İmam nikahlı eş | özfn_34 | Meslektaşların Soruları | 8 | 14-11-2008 11:43 |
'İmam nikâhlı' eşe maaş yok | Seyda | Hukuk Haberleri | 5 | 14-12-2006 13:24 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |