28-05-2004, 00:35 | #1 |
|
Bir Arakararının Tartıştıkları
Gereği düşünüldü:
1-avrupa insan hakları sözleşmesinin 6/1 maddesinde sözleşme yapıcının yargılama yönetiminde adaleti etkin kılmak maksadı ile silahların eşitliği ilkesini benimsediği,silahların eşitliği ilkesi yargıca taraflardan birinin diğeri karşısında önemli bir dezavantaj sağlamasını önleme ve taraflara iddia ,savunma ve dayanaklarını sunmada makul olanaklar tanıma ödevi yüklediği,bu bağlamda dahili dava olunun a. K.nin davaya katılımından önce davacı tanıklarının dinlendiği dolayısı ile dahili davacı vekilinin davada önemli etkinliğe sahip davacı tanıklarının beyanlarının doğru ve güvenirliğini test etme olanağından yoksun bulunduğu,davacı yan için dezavantaj yaratan bu durumun davacı yan tanıklarının yeniden yargılamaya davet edilerek katılan yanın bu tanıkları mahkeme aracılığı ile sorgulama olanağının aihs 6/1maddesi gereğince tanınmasına, Bu yargısal etkinliğin gerçekleştirilmesine katılanın istemi ile karar verilmekle bunun için gerekli olan 14.000.000 tl.davetiye ücreti ile tanıkların her biri için 2.000.000 tl yevmiye olmak üzere toplam 22.000.000 tl.yargılama giderinin bu tarafça 10 günlük süre içerisinde karşılanmasına,karşılandığı taktirde ara kararı gereğince tanıkların mahkememize uyarılı davetiye ile davet olunarak çelişmeli yargı prensibi gereği hak düşürücü sürenin geçirildiği savunması ile ilgili olarak dinlenmelerine, 2-dahili davalı vekilinin tanık dinletme hakkını saklı tuttuğu ve kendisine önceleri tanık dinletmeye ilişkin önel ve olanağın verilmediği gözetilerek tanık dinletme isteğinin aihs 6/1 ve humk tanık dinletme isteğine ilişkin hükümleri uyarınca kabulü ile Dayanağı delil listesini 10 günlük kesin süre içerisinde mahkememize sunmasına,tanık dinletmek isteniyorsa her bir tanık için 3.500.000 tl posta gideri ve 2.000.000 tl.,tanıklar yargı çevremiz dışında ise ayrıca 3.000.000 tl.posta giderinin delil listesi ile birlikte mahkeme veznesine yatırıldığı taktirde tanıkların dinlenmelerine ,bilgi ve belgeye dayanılıyorsa bunların getirtilerek incelenmesine ,verilen sürede bu ödevin yerine getirilmemesi halinde dayanılan bu delil ve yargısal işlemlerden katılan yanın vazgeçmiş sayılacağının ve sonucuna göre değerlendirme yapılarak davanın sonlandırılacağının humk 163 maddesi gereğince katılan vekiline bildirilmesine(hukukçu olması nedeni ile vekile ihtar yapılması gerekli görülmedi) 3-katılan vekili ile davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına yönelik itirazlarının değerlendirildiğinde Başvurucuların (...) Tarihli dilekçeleri ile; A-mahkeme kararlarının yerine getirilmesinin geciktirilemeyeceği yada önlenemeyeceği, B-kesinleşmiş mahkeme kararlarının ihtiyati tedbir kararı ile infazının önlenemeyeceği, C-ihtiyati tedbir kararının müvekkilleri davalıları zararlandıracağı , D-yargıcın yanlış ve zararlandırıcı ihtiyati tedbir kararının suç teşkil ettiği gibi zarar nedeni ile şikayet ve tazminat hakkının doğacağından bahisle yargıca disiplini,cezai ve hukuki sorumluluğunun hatırlatılmasına dair savları; humk 101-113 ve aihs 6.maddesi gözetildiğinde yargıcın yargılama sürecinin her aşamasında uyuşmazlık konusu ile ilgili önlemlere başvurabileceği, 110 madde ile tedbirin teminatla verilmesi zorunluluğunun bulunmadığı ,teminat alınmasının ise delillerin değerlendirilmesine ilişkin bir yargıç kararı ile daima mümkün olacağının açıkça düzenlendiği, tedbir kararlarının da en az diğer yargı kararları gibi yerine getirilmesinin geciktirilemeyeceği yada önlenemeyeceğine ilişkin anayasal garantiler kapsamında sayıldıkları gibi birbiri ile çelişik yargısal kararlar arasındaki krizin çözülmesinde diğer yasal ölçütlerin gözetilmesi gerektiği gibi, a.y.138/ son madde gereğince mahkeme kararlarına uyması gereken kişi ve kurumlar arasında yargısal mercilerin bulunmadığının tartışmasız olduğu, usul hükümleri ve yerleşmiş uygulamalar gözetildiğinde aynı yargılama konusu ile ilgili farklı yargı mercii önünde,farklı kişiler arasında ve farklı hukuki nedenlere dayalı uyuşmazlıkların başvuruya her zaman konu yapılabileceği, bu uyuşmazlığın konusu yanları ve sebebi aynı olmadığı sürece uyuşmazlıkta taraf olmayan 3.kişileri bağlamayacağının humk 237 maddesi hükmü olduğunun herkesçe bilindiği, bu gibi durumların varlığı halinde,yargıcın dava dışı üçüncü kişileri dahi ilgilendirebilen önlemlere olanaklar ölçüsünde başvurabileceği dolayısı ile bu tür kararların dava konusu yerle ilgili bir başka mahkemede görülüp verilen ve infaza konu yapılan karara aykırılık teşkil etmeyeceği , Tmk unun 718 ve devamı maddelerine göre arz üzerindeki şeylerin arzın mütemmim cüzü olmaları nedeni ile arzın hukuki statüsüne bağlı olduklarının bilindiği gibi, hakim ve savcıların yargısal etkinliklerde bulunurlarken hukuka aykırı eylem ,işlem ve kararlarından dolayı h.um.k,h.s.k ile t.c.k.undaki özel ve genel düzenlemeler gereği cezai,disiplini ve hukuki sorumluluklarının salt ihtiyati tedbir kararı ile sınırlandırılmadığı zamanaşımı süresi içerisinde tüm yargısal eylem işlemlerini de kapsadığının bilinmekle birlikte,bu sorumluluklarının belirlenmesinin yetkili yargısal makamların yapacakları bir dizi yargılama etkinliği ile mümkün olacağı, aynı sorumluluğun avukatlık yasası ile yargının bağımsız ayağını temsil eden savunma mensupları içinde geçerli olduğu,kaldı ki savunma mensuplarının kutsal olduğu bizce de inanılan ve benimsenen savunma ve iddia içerikli görevlerini yerine getirirlerken t.b.b.g.k. unun belirlediği meslek etiği kuralları ile bağlı oldukları, bu bağlamda savunma mesleğini icrası sırasında, müvekkilleri ile kişiliklerini ayrık tutarak ,savunma sınırlarını aşan ve yargısal sürece katkısı tartışmalı olan eylem ,işlem ,söz ve davranışlara karşı mesafeli durmaları gerektiği,bu tür savunmaların dilekçelerden çıkarılmasının yargıç kararı ile olanaklı bulunduğu, demokratik hukuk devletlerinde ;yargının demokrasi ve hukukun üstün kılınmasının beklentisinin araç ve garantisi olduğu,demokrasinin kurumsallaşması ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasının aynı zamanda başvuru hakkının teminat altına alınması ve korunması ile de olanaklı olduğunun kabulü ile birlikte anayasal iki hak ve özgürlüğün kullanılmasında yararlanılan araçlarda aşırılıklara kaçılmaması gerektiği gibi bunlardan birinin diğerine üstünlüğünün olmadığının mutlaka hatırda tutulması gerektiği, yargıcın hukuk devletinde yurttaşa hukukunun ne olduğunu göstermesi ve son sözü söyleyebilmesi, ancak bağımsız ve tarafsızlığının kurumsallaşması ve buna saygı duyulması ile olanaklı olduğu.bunun hukukun adalete dönüştürülmesi ve adil yargılanma hakkının gerçekleştirilmesinde son derece önemli bir misyona sahip olduğunun hatırda tutulması gerektiği, yargıcın nesnel ve öznel tarafsızlığının sağlanması ve adaletin yerine getirildiğinin görünmesinde (aihs 6/1)savunma mensuplarının da üzerlerine düşeni yerine getirmelerinde asgari özeni göstermeleri gerektiği ,bu bağlamda yargılama sürecinde yargıcın yargılama etkinliklerini tarafsız bir şekilde yapmasını engelleyecek söz davranış ve eylemlerden uzak durmasının hak,hukuk ve adalet arayışı ve anlayışının doğal bir gereği ve aynı zamanda da bir mesleki etik yükümü olduğu, yargıçlara görevlerini yaparlarken ceza ,şikayet tehdidi altında hüküm vermeye zorlamak yada bu anlama gelecek etkinlikte bulunmanın yapanın sorumluluğunu gerektirdiği gibi yargılama ile temin edilmek istenen amaca hizmet etmeyeceğinin unutulmaması gerektiği, aksi halde hukukun hüküm sürdüğü bir yargılama sürecinin yerini tarafların kişiliğinden kaynaklanan tehlikelerin gözetildiği bir sürece bırakabileceği,bunun hukukun kesinlikle reddettiği bir sonuç olduğu, bunun yerine usul hukukunun tanıdığı yasal,doğru haklı ve makul yargılama yöntemine ilişkin enstrümanların aracı kılınarak ve hukuk devletinin zemininden ayrılmaksızın, hukuktan en ince ayrıntılarına kadar yararlanılarak hak arayışının gerçekleştirilmesi gerektiği,bunun için yeterli olanakların usulün satır aralarında bulunduğu, yasa yapıcının yargıçların konumları gereği kendilerini savunma olanaklarının bulunmadığını bilerek ve gözeterek, yargıcın reddi yada çekilmesini sağlamaya yönelik kurumları iç hukukta düzenlediği bu araçların tercih edilmesinin,başka amaçlara hizmet eden araçlar yanında hukukun üstünlüğü ile bağımsız yargının hedefledikleri sonuca ulaşmada makul ve kabuledilebilir demokratik ve yargısal araçlar olduğu, bu belirlemeler ışığında ; 1-dahili davalı ile davacının da hissedarı olduğu k. Köyü (...) Parselde hisse satın aldığı,davacı hissedarın da şufa hakkını kullanarak a.h.m.de dava ikama ettiği ve (...) Sayılı karar ile satılan hissesini kendisine dönüşünü sağladığı ,bu kararın yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, 2-anılan dava derdest iken hissedarlardan diğerinin bu kez hissesini (x) satması ile katılan durumundaki yanın, bu kişiye yönelik olarak a.h.m. De şufa davası açtığı ve bu şekildeki hükmün kesinleştiği, 3-bu davaya ilişkin yargılama sürecinde, bu kez davacı yanın mahkememizde katılan davalı yan aleyhine şufa istemli bu davayı ikame ettiği, 4-ahm deki dava devam ederken katılanın mahkeme hükmünü dayanak yaparak bu davanın da konusu olan arz üzerindeki fındıkları toplaması üzerine davacı yanın tedbir kararı alarak ,bu fındıkların dava dışı kişi durumundaki yediemine tevdi ettirdiği,yedieminin görevini kötüye kullanması üzerine ceza yargılaması üzerine mahkum olduğu,katılanında mahkemeye başvurarak tedbire konu fındıkların tazminini istediği ve mahkemeden aldığı kararı dosya içinde bulunan ilam örneği ile takibe koyması üzerine , 5-davacı yanın yargılama sırasında mahkememizden ilama konu alacağın bu davada uyuşmazlık konusu olan arzın üzerindeki ağaçlardan elde edilen ürünün bedeli olduğu,bu bedelin, davanın kabulü olasılığına binaen katılanın mali durumunun tahsile olanaklı olmadığı savı ile paranın tedbir ile bloke edilmesini istedikleri, 6-mahkememizin de toplanan delillere göre değerlendirme yaparak henüz tahsil edilmemiş ancak tahsil edilme olasılığını gözettiği meblağın teminatsız katılana ve üçüncü kişilere ödenmemesi konusunda karar oluşturduğu, 7-bu şekildeki kararın dosya içerisinde bulunan ve tarafların iddia ve savunmasında zikrini ettikleri bilgi ve belgeler incelenerek alındığı(katılanın yediemin aleyhine açtığı tazminat davası ve buna dayanılarak gerçekleştirilen takip talebinin sureti,karşılıklı şufa davaları vs) 8-bu kararın öğrenilmesi ve bildirilmesi ile katılanın ve davalını vekilleri aracılığı ile itirazlarda bulundukları ve yukarıda belirtilen şekilde savlarda bulundukları bu savların karşı tarafa tebliğ edildikleri, bunlara göre; a) Dosyada bulunan ve muhtelif yargı mercileri önünde görülen uyuşmazlıkların konusu hukuki nedeni ve yanlarının farklı oldukları,dolayısı ile aynı uyuşmazlık konusu ile ilgili birbiri ile çelişik kararların bu mercilerle farklı hukuki nedenlere dayalı olarak alınmasında bir hukuksal paradoksun bulunmadığı,bu tür karar veren mercilerden birinin diğerinin üstü mahkeme sayılmayacağı gibi türk yargı sisteminin de temyiz mercii ile aynı anlamı taşımayan üst mahkeme kavramını kodifiye etmediği, b) Anayasamıza göre mahkememizce verilen tedbir kararının da en az diğer mahkemelerce verilen kararlar kadar anayasal garantilerden yararlanacağı mahkememizin 138 maddede zikri geçen yürütme ve yasama organı niteliğinde olmadığı,dolayısı ile bir başka mahkemece verilen hükmün tedbirle infazının önlenmesinin delillerin değerlendirilmesi sonucunda alınacak bir yargısal kararla mümkün olduğu,bunun yasak kapsamında telakki edilemeyeceği, c) Mahkememizin bu şekildeki yargısal inancının sav ve savunmanın eşitliği prensibi ile delillerin ayrıntılı bir şekilde incelemesi gözetilerek alındığı,henüz elde edilmemiş ve icra veznesine dahi girmemiş ve ne zaman gireceği de belirsiz bu uyuşmazlık bakımından tartışmalı bir alacağın ,talepçilerin başvurusuna konu arz ile ilgisi nedeni ile ödenmesi önlenen meblağa ilişkin kararın teminat karşılığında verilmesinde,mutlaka somut bir zararın gerçekleşme olasılığının olması gerektiği,mahkememizce bu olasılığın gerçekleşmesinin uzak olarak algılandığı gibi ilgisizliğe ilişkin itirazların bu bağlamda soyut ve genel bir savunma olduğu, d) Kaldı ki yargıcın bir uyuşmazlığı kesin olarak sonlandırırken başka uyuşmazlık yaratacak sonuçlardan kaçınmasının bir yargılama ilkesi olduğu, bu bağlamda kişilerin istirdat davası açmaya yada diğer önlemler almaya yargıç tarafından zorlanamayacağı yanında yargıcın kodifiye edilen bir hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamakla yükümlü olduğu (aihs6/1) kaldıki görülmekte olan davanın henüz delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi aşamasında bulunduğu,bu uyuşmazlığın kamuoyunun ve yanların güvenini sağlayacak,detaylı bir değerlendirme ile ele alınarak doğru bir kararla sonlandırılmasının adil bir yargılamanın gereği olarak yargıcın sorumluluğunda olduğu gözetilerek,usul ve yasaya aykırı soyut ve yerinde olmayan taleplerin reddine,(...) |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |