09-02-2007, 23:41 | #1 |
|
mahkeme aksanı nasıl olmalı?
arkadaslar sunu anlayabılmıs degılım aslında.eskı avukatlar ağdalı dıl kullanarak anlasılmaz hale gelıyolar gerek dava dılekcelerınde gerekse dava sırasında.bunu sanırım hakımle kendısı nlıyor ama bukadar zorlastırmaya ne gerek var kı artık hakımlerde sade bır turkceyle dılekcelerın yaılmasını ıstıyolar.zaten artık en agır dılı olan kanunlardan bırı olan borclar kanunu bıle ders olarak okutulurken ayrı sozluk gerektırmeden sade turkceyle eskı hocalarımızca anlatılıyordu fakultede.anlasılması guc olmanın ne anlamı var ya da bu kıme ne katıcaktır?
|
10-02-2007, 00:40 | #2 |
|
Sayın didem kunal,
Forum başlığında yer alan "aksan" kelimesinin yanlış kullanıldığını düşünüyorum. TDK'da, "aksan"; "1)Bir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliği: 'Sade, akıcı ve temiz aksanı ile değil davranışları ile de Türk'ten ayırt edemezsiniz.' H.Taner. ve 2)Dil bilgisi, vurgu." şeklinde açıklanmaktadır. İşbu halde, kanaatimce; "mahkeme aksanı" söylenmek isteneni karşılayan, doğru bir kullanım olmamaktadır. Saygılarımla. |
10-02-2007, 12:50 | #3 |
|
duzeltme
arkadasım kusurabakma uyarın ıcın tesekkur ederım.ozaman bu baslıgı tartısalım olemı?solemek ıstedıgım elbette ıcerıkte anlasılıyor.yanlıs kullanım oldugu ortaya cıkıyor.duzeltmeyı sole yapalım ozaman.mahkemede kullanılan dıl nasıl olmalı?buseferde bunu ıngılızcemı konuduluyor kı dıye elestırırız
|
10-02-2007, 13:47 | #4 |
|
Sayın Didem Kunal,
Önce "düzeltme" başlıklı yazınızı izninizle düzeltelim.Daha sonra neyi düzelteceğimizi tartışırız.Kanımca yazmak istediğiniz yazı şöyle olacaktı: "DÜZELTME Arkadaşım kusura bakma.Uyarın için teşekkür ederim.O zaman bu başlığı tartışalım öyle mi? Söylemek istediğim elbette içerikte anlaşılıyor.Yanlış kullanım olduğu ortaya çıkıyor.Düzeltmeyi şöyle yapalım o zaman.Mahkemede kullanılan dil nasıl olmalı? Bu sefer de bunu İngilizce mi konuşuluyor ki diye eleştiririz." Sayın Kunal, Noktalamaya dikkat etmek,sözcükleri doğru yazmak,büyük harfleri yerli yerinde kullanmak,soru 'mi' lerini ayrı yazmak ve diğer ayrı yazılan ekleri ya da sözcükleri ayrı yazmak inanınız ki tartışmaya çalıştığınız konudan çok daha önemlidir.Ben de ağdalı bir dil kullanmanın karşısındayım.Zorunlu kalmadıkça Türkçe yazmanın ve konuşmanın doğru olacağını düşünüyorum.Ancak bu konu bence ikincil durumdadır.Önce dili doğru kullanmak;daha sonra da olabildiğince Türkçe kullanmak gerekir diye düşünüyorum. Sonuç olarak bir kez daha yinelememe izin verin lütfen.Öncelikle dilin doğru, düzgün ve yazım kurallarına uyularak kullanılması gelir.Ağdalı bir dil mi kullanalım yoksa yalın bir dil ile mi derdimizi anlatalım tartışması daha sonra. Kalın sağlıcakla. MEHMET SEYREK |
10-02-2007, 13:53 | #5 |
|
pekı
saygıdeger arkadasım; ben hukukçu olmama rağmen türkçe ile yakından ilgiliyim.Burada hızlı yanıt yazabilmek anlamında çoğu arkadaşımın yaptığı gibi noktalama işaretlerine dikkat etmiyorum.Sözünüz eğer direk banaysa.Sözünüz dava dilekçelerindeki yazım hataları ise haklısınız ve bu konuda tamamen yanınızdayım. SAYGILAR
|
13-02-2007, 16:03 | #6 |
|
Eskiler "Belagat" (a'nın üzerinde inceltme var ama ben bulamadım klavyede) derler. Güzel, etkili konuşma;söz söyleme sanatı. (Tırsdım ben de dikkat ediyorum imla ve yazı kurallarına, adaşım Mehmet Seyrek'den eleştiri almayalım diye)
Benim de katıldığım görüş, herkesçe anlaşılır bir Türkçe ile konuşmak. Hukuk öğrenciliğimden beri bunu yapmaya dikkat ettim; önce Türkçeleştir (tabirimi mazur görün) sonra ifade et. Sorun şu ki: Bizim halkımız maalesef, anlamadığına saygı duyar. Tıp hekimlerine dikkat edin; anlaşılması mümkün olmayan, mesleki bir jargon (ki, mesleki kelimesi fazladır cümlede) kullanırlar.Sadece kendi aralarında değil; hastalarına karşı da.Örneğin, aneljezik-ağrı kesici,temporal-şakak,maladi-hastalık,immünite-bağışıklık,defekt-kusur vs. Pek çoğunun anlaşılır bir Türkçe karşılığı vardır. Ama hastaya, immünitesinin zayıf olduğunu söylerseniz, yapacağınız tedavi daha verimli olacaktır. En azından hekim açısından. Her ne kadar, "yalın" Türkçe konuşulması taraftarıysam da, bazı kelimelerin anlamını tam karşılayan Türkçe kelimeler de bulunmamaktadır. Ecrimisil veya intifa hakkı gibi. İkinci bir husus da, üstte hekim örneğinde verdiğim gibi, ne yazık ki, müvekkillerle yaptığım görüşmelerde, onların da anlayabilecekleri kelimeleri kullandığımda; sanki mesleki bilgime olan saygılarının azaldığını hissetmemdir. Muhakkak ki saygı tek başına seçilen kelime ile ilgili değildir ama ben müvekkile yada hukuk bilgisi olmayan insanlara karşı hukuki jargonun etkili olduğunu düşünüyorum. Benim kanaatimdir tabi ki. Duruşma esnasında yada meslektaşlarımızla konuşurken ise, o ortamdakilerce anlaşılabiliyorsa hukuki kelimelerin Osmanlıca karşılıkları kullanılabilir. Dilimize zenginlik katmaktan başka bir zararı da olmaz. Saygılar |
14-02-2007, 10:54 | #7 |
|
Karşımızdakinin sözcük seçimi, bizim kelime haznemize bağlı olmak zorunda değildir. Seçilen sözcük, anlatılmak isteneni karşılıyor ise " Osmanlıca" olmasında bir sorun yok, bence.
Eğer duruşma sırasında bir sözcüğü anlamamışsam ve cevap vermem gerekiyorsa, önce bu sözcüğün anlamını duruşmada sorarım. Sonra cevap veririm. Sn. Av.Mehmet Yılmaz'ın dilin zenginliği ile ilgili belirlemesine de katılıyorum. Saygılar. |
22-03-2007, 21:24 | #8 |
|
Değerli meslektaşım hukuk dilinin sadeleştirilmesi gerektiğine ben de inanıyorum özellikle Borçlar Kanunu son derece ağdalı bir dille yazılmış bazen biz bile zor anlıyoruz. Öte yandan bu konuda aşırıya kaçan yaklaşılmar oldu örneğin terekeye artık diyene de rastladım, sadeleşme kanımca hukuk terminolojisini bozmadan yapılmalı,saygılar
|
22-03-2007, 21:51 | #9 |
|
Osmanlı döneminde, imzaladıkları metnin içeriğini anlamadığı için, ipe giden çok vatandaş olmuştur, ayrıca bilmediği terimi dava sırasında herkesin soramayacağı da aşikardır, gülünç durumlar çıkabilir. Bu arada ben, bu tarz gereksinimin Halkın gözünde anlaşılmaz dil kullanmanın çok şey bilindiğine delalet olduğunun düşünülmesi sebebinden doğduğunu düşünmekteyim. Çok kişi bundan yararlanıyor, arz-u halciler bile.
SAYGILARIMLA |
22-03-2007, 22:29 | #10 |
|
Sayın çalikuşu_kamuran,
İlk kez bir yazınızı; tüm cümlelerinizi anlayarak, "bu kadar basit bir şeyi niye bu kadar dallandırıp budaklandırıyor, dahası aynı şeyi niye on kere tekrarlıyor, başında ne diyordu ki" diye düşünmeden anladım. Naçizane doğru yolda olduğunuzu düşünüyorum. Kaldı ki bu mesajınızın uslubu bu olmasa idi, eleştirim de hazırdı. ) Saygılarımla. |
22-03-2007, 22:29 | #11 |
|
onerılerınız cok guzel
bu açmış olduğum konuya geçengün katıldığım bir duruşmadan örnek vererek devam etken istiyorum.İcra Mahkemesinde stajım devam etmekte.Duruşmaya geçildi,avukat bey icra tetkik mercii diye söze başladı ve ardından hakime hanımın bile anlamakta bir hayli güçlük çektiği cümleleri ile devam etti.Sonuç olarak duruşmada avukat beyin kendisi dışında sanırım kimse pek bişey anlamadı.Burada dikkat çekmek istediğim bir şey var ki HAKİM BİLE dedim.Tartışmaya açtığım konuya burdan devam etmek gerekecek sanırım.
|
24-03-2007, 15:27 | #12 | |||||||||||||||||||||||
|
Teşekkürler Üstadım, anlaşılmak anlaşılmamaktan daha güzel emin olun, anlaşıldığım zaman en azından nerede hata yaptığımı karşı taraftan öğrenme imkanım vardır. Neden uzatıyorum, eğer Siz" in ömrünüz kendinizi zorlukla anlatabildiğiniz insanlar içinde geçse idi, bu soruyu sormazdınız bile. Üstadım ben şehir kültürünü yaşayan insanlar içinde büyüyüp gelişmedim, şu okullu ağzını bırak diyenlerle içi içe geçti hayatım. Bir şey konuşursun da herkes öylece bakar kalır ya, Siz hiç bu hale düştünüz mü? Ordan kalan bir alışkanlık olabilir. Ve samimiyetle söylediğiniz olumlu bir sözden çevrenizdeki insanlar aklınızın ucundan bile geçmeyen olumsuzluk çıkardılar mı? Şimdi aslında bana neden anlaşılmadığınızı düşünüyorsunuz da diyebilirsiniz, oralardan gelirseniz anlarsanız. YABANDAN MI DENİRDİ ONA. Ama o yaban iyisiyle kötüsüyle benim yabanım, iyi ki böyleyim, neden mi en azından müvekkilimin benim konuşacağım çok kelimeyi anlamayacağını çok erken öğrendim ve onların diline kolaylıkla çevirebileceğimi biliyorum artık. Benim anlaşılmazlıktan bir fayda elde etmek gibi bir amacım yoktur, şükür. Hala daha anlaşılmazlığım görünüyorsa Siz" in tarafınızda affınıza sığınırım, düzelir derim, beklemesini bilenler için hayat çok güzelliklere gebedir. Ve belki de şu da olabilir, şehir kültürünü kendime aşılayamamış olduğumdan Siz" i veya bazı kitaplardaki kavramları anlamakta zorlanıyorumdur, kimbilir. Ama şunu da biliyorum artık, çok kavrama karşımdaki kişilerin de tanım yapamadığını görmekteyim, hele en basit kavramlara bile. Ben inkar etmiyorum, bilmiyorsam tarafınıza sormayı yeğliyorum, burda bir duruşmada değiliz. Burda sıkıca çözeriz, hayatta uygularız, öyle değil mi? Bir "yasak" kavramı, bir "hak" kavramı, bir "olması gereken" kavramı, bir "vaz etmek" kavramı çok üstad hukukçularla bile tartışılmış konulardır ve biz forumda çok yerde hala bunların tanımlarını düşünmekteyiz. Ama "yasak" kavramına bir meslektaşımız cevap vermişti ve cevabını ben çok güzel buldum, niçin bazılarımız çok güzel çözebiliyor da bazılarımız zorlaştırıyor bilemem. Yasak: Haksız olan eylemdir, diye tanımlamıştı değerli meslektaşımız ve bence ne kadar kolay ve ne kadar çok açıklayıcı, çok güzel yani. Ya amacımız zaten, bizim algılayamadıklarımızı karşı taraftaki meslektaşlarımızın aklında sorgulatıp ve belki bizim bulamadığımızı ordan almak değil midir amaç? En son bir ihtimal, neden çok tekrarlıyorum, belki de zamanım şu an boldur, ne dersiniz? Hatta Sizlerden gelecek cevapları canla başla bekliyorumdur. SAYGI VE SEVGİLERİMLE |
19-06-2007, 15:11 | #13 |
|
mahkemede kullanılan eski türkçeden sonra hatta önce dava dilekçeleri geliyor.biz yeni mesleğe atılacak meslektaşlarınızı en azından düşünerek yol gösterici siz usdatlarımız yardımcı olun istiyorum.mahkeme stajım sırasında elimi hangi dosyaya atsam hemen hepsi ya matbuu dilekçeler ya da ağdalı dille yazılmışlar.hukuk bukadar kalıplara mı oturmuş yani anlayamadım
|
19-06-2007, 21:06 | #14 |
|
Hukukun belli kalıpları vardır muhakkak.Türkçede karşılığı olmayan ya da kalıplaşmış sözcüklerin mutlaka yasada yer alan şeklinin kullanılması gerekebilir.
Ancak,sırf çok şey biliyor görünmek için dilekçeleri tamamen arapça ya da farsça kelimelere boğmak gereksizdir.Özellikle dilekçelerde maddi olayları yazarken dilekçeyi okuyacak hakimi 7 yaşındaki çocuk farzederek(küçümseme değil) akıcı ve sade bir dil kullanmaya dikkat edilmelidir.Zira hakim olay hakkında hiçbirşey bilmemektedir.Davanın nitelendirilmesi, yani mesleğimizi konuşturduğumuz kısımlar hariç Türkçe kullanılması,uzun cümleler kurulmaması,noktalama işaretlerine dikkat edilmesi hergün sayfalarca dilekçe okuyan hakimlerin de hoşuna gidecektir. Türkçe karşılık kullanılabilen kelimelere örnekler: Şahit-tanık, netice-i talep-sonuç ve istem, tedbir talebi-tedbir istemi, ve sair-ve diğer, arz edilen-sunulan, ücreti vekalet- vekalet ücreti, dava masrafları-yargılama giderleri, hükmedilmesine-karar verilmesine, aidiyetine-yüklenmesine, izahı-açıklamalar, delail-deliller. Türkçeleştirilmesi gerekmediğine inandığım kelimeler: Re'sen,suret,tereke,muris(miras bırakan olabilir ama murisin kalıplaştığı inancındayım)... Örnekleri çoğaltır mısınız? |
01-08-2007, 19:52 | #15 |
|
Resen: Kendiliğinden
Suret: Örnek Tereke: Bırakıt, mirasbırakanın malvarlığı Muris: Mirasbırakan Bu sözcükler vatandaşın anlayabileceği sözcüklerdir ve özleştirmedeki derdimiz çağdaş hukuk devletlerinde olduğu gibi vatandaşın haklarını ve yasal durumunu anlayabilmesidir. |
21-04-2008, 21:46 | #16 |
|
Açmış olduğum konuya göstermiş olduğunuz ilginize teşekkür ediyorum arkadaşlar.Bu konuyu açtığımda stajerdim ama şimdi avukat olarak ben iyice gördüğüm o ki hemen her avukat dilekçesinde eski türkçe kelime mutlaka kullanıyor.Üstelik dilekçede eski türkçe kullanılmamış bir dilekçeyi inceleyen meslektaş mutlaka bu kelime yerşne bunu kullansan diye eski türkçe kelimeler öneriyorlar.Gerekçesi de hakimler böyle dilekçeleri severler demek oluyor .Anlamak zor.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
"İçtihat Uyuşmazlığı" Varsa Gidermenin Yolu Nasıl Olmalı | VARTO'LU | İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Çalışma Grubu | 11 | 30-12-2015 16:43 |
Bİlişim Suçları Yasası Nasıl Olmalı? | Av.İbrahim Hakkı KOÇ | Fikri Haklar ve Bilişim Hukuku Çalışma Grubu | 1 | 13-02-2007 11:19 |
Aile mahkemelerinin duruşma salonları nasıl olmalı | A.Turan | Hukuk Sohbetleri | 2 | 28-01-2007 13:32 |
hukukçunun dili nasıl olmalı? | Av.Suat Ergin | Site Hakkında Yazışmalar | 7 | 05-12-2006 16:53 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |