07-08-2003, 15:05 | #1 |
|
Hukukun Tarihsel Gelişimine Devam !
Habeas Corpus Bildirgesi (1679) *
İnsan Hakları Bildirgeleri (08-09-2002) Caniyane ya da sözde caniyane bazı olaylar yüzünden Kral’ın uyruklarını, nezaretleri altında bulunduran kontluklardaki fahri memurların, zindancıbaşıların ve diğer görevlilerin, kendilerine gönderilen resmi celp emirlerini geri yollayarak, bir ya da bazen birden çok Habeas Corpus’u çeşitli ve türlü biçimde çiğneyerek ve başka vesilelerle, görevlerine, ülkenin kabul edilmiş yasalarına aykırı olarak, bu tür resmi celp emirlerine karşı gösterilmesi gereken bağlılığı savsayarak, sürüncemelere neden oldukları, böylelikle Kral’ın uyruklarının birçoğunun, yasa uyarınca kefaletle serbest bırakılacakları durumlarda, büyük zararlara ve sıkıntılara maruz bırakılarak zindanda tutuldukları ve ilerde daha da uzun bir süre tutulabilecekleri nazarı dikkate alınsın. Bu durumlardan kaçınılması ve böylesi caniyane ya da sözde caniyane olaylardan dolayı tutuklanan tüm kişilerin hızla serbest bırakılması amacıyla, ruhani ve dünyevi lordların ve burada toplanmış bulunan Parlamentonun Avam Kamarası’nın öğüdü ve onayı alınıp, Parlamentonun meşru yetkisine dayanarak, yüce Majesteleri Kral tarafından buyurulacaktır ki: Ne zaman olursa olsun, kendi nezaretleri altında bulundurdukları kişiye ilişkin, bir ya da birden çok fahri memura, zindancıbaşına, görevliye ya da herhangi başka birisine gönderilmiş, herhangi bir resmi celp emri, onlara bir ya da birden çok kişi tarafından ibraz edilecektir. Sözü edilen celp emri, sözü edilen görevlinin eline verilecek ya da zindandaki ya da hapishanedeki bir alt görevliye ya da gardiyan yardımcısına ya da bu sözü edilen görevlilerin ve gardiyanların vekillerine teslim edilecektir. Sözü edilen görevli ya da görevliler, bunların yardımcısı ya da yardımcıları, yardımcı gardiyanlar ya da vekiller, yukarda sözü edilen celp emrinin ellerine geçmesinden sonraki üç gün içinde, (eğer yukarda bahsedilen tutuklama, ihanet ya da devlete karşı işlenen bir suç yüzünden verilmemiş ve bu durum, tutuklama emrinde açık ve kesin bir biçimde belirtilmemişse), sözü edilen tutuklunun nakledilmesi için gereken ücreti, sonradan yargıç ya da mahkeme tarafından ödenmesi ve her mil için 12 peniyi geçmemesi kaydıyla, ödeyerek; eğer yargıç ya da mahkeme sanığının geriye naklini talep ederse, ki bu halihazırdaki yasanın amacına uygun bir biçimde yapılacaktır, geriye nakil için gereken ücretin ödeneceğini bir borç senediyle güvence altına alarak ve yolda tutuklunun hiçbir kaçma girişiminde bulunmaması için önlem alarak, celp emrini geriye yollayacaktır. Ve tutukluyu ya da gözaltında bulundurulan kişiyi, bizzat Lordkanzler’in ya da o gün için Lord mührünü taşıyan kişinin önüne ya da sözü edilen celp emrinin verildiği mahkemenin yargıçlarının ya da baronlarının ya da celp emrinde belirtilen kişi ya da kişilerin önüne çıkaracaklar ya da çıkmalarını sağlayacaklardır. Ve eğer bu sözü edilen durumdaki kişilerin tutuklanmaları, böyle bir mahkemenin ya da bir yetkili kişinin ikamet ettiği ya da edeceği yerden ya da yerlerden 20 mil uzakta ise, tutuklamanın gerçek nedenleri de hiç vakit kaybetmeden tasdik ettirilecektir. Bu tasdik, 20 milden uzak ve 100 milden yakın yerler için 10 gün içinde, 100 milden uzak yerler içinse 20 gün içinde ve bu zaman sınırını kesinlikle aşmadan yerine getirilecektir. Ayrıca yukarıda adı geçen otorite tarafından buyurulacaktır ki: Eğer bir görevli ya da görevliler, bunların yardımcısı ya da yardımcıları, yardımcı gardiyanları ya da vekilleri, yukarda sözü edilen celp emrini geriye yollamayı ya da tutuklu ya da tutukluların bizzat mahkeme önüne çıkarılmalarını, resmi celp emrinin hükümlerine bağlı kalarak, yukarıda kaydedilen zaman içinde yerine getirmeyi savsar ya da reddeder ya da reddederlerse; ya da eğer tutuklunun ya da onun tarafından görevlendirilmiş birisinin istemi üzerine, istemde bulunan kişiye böyle bir tutuklu hakkında verilmiş bir tutuklama emrinin ya da emirlerinin asli bir kopyasını göstermemekte diretirlerse ya da aradan altı saat geçtikten sonra da istem üzerine yine göstermezlerse, bu kez sözkonusu emirleri göstermeleri için ona ya da onlara karşı zor kullanılacaktır; dahası bu hapishanelerdeki başgardiyanlar, gardiyanlar ya da nezaretle görevli kişiler istisnasız, bu suçun birinci işlenişinde tutukluya ya da zarara uğrayan hizbe 100 lira para cezası ödemek zorunda kalacaklar ve aynı suçu ikinci kez yerine getirme hakkını da yitireceklerdir. Bu suçu işleyenlerden ya da onların görevlendirdikleri ya da vekalet verdikleri kişilerden sözkonusu paraların alınması, tutuklu ya da zarara uğrayan hizip tarafından ya da vekalet verdikleri kişilerden sözkonusu paraların alınması, tutuklu ya da zarara uğrayan hizip tarafından ya da bunların görevlendirdikleri ya da vekalet verdikleri kişiler tarafından Kral’ın mahkemelerinden birine herhangi bir suç duyurusu, dava istemi, iddianame, şikayetname ya da dilekçeyle başvurulması yoluyla sağlanacaktır. Mahkemede başvurunun haksız yere reddedilmesine, adam kayırılmasına, ayrıcalık tanınmasına, adli değişikliklere, ya da “non vult ulterius prosequi” yoluyla davanın düşürülmesine ya da benzeri şeylere izin verilmeyecek ya da göz yumulmayacaktır. Aynı biçimde davanın ertelenmesi için de başvurulamayacaktır. Her tazminat istemi ya da zarara uğrayan hizbin şikayeti üzerine alınan mahkeme kararları, birinci cürümün suçluluk duyurusu için yeterli sayılacaktır. Daha sonraki her tazminat istemi ya da birinci mahkeme kararından sonra işlenen herhangi bir cürümle yeniden zarara uğratılan hizibin şikayeti üzerine alınan mahkeme kararları, görevlilerin ya da ilgili kişilerin ikinci cürüm için belirlenen para cezasını ödemelerini sağlayacak bir suçluluk duyurusu için yeterli sayılacaktır. * Bkz: Janko Musulin, Hürriyet Bildirgeleri – Magna Charta’dan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, İstanbul: Belge Yayınları, 1983:55-58. |
12-08-2003, 09:42 | #2 |
|
Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi (03.09.1791) *
İnsan Hakları Bildirgeleri (08-09-2002) 26 Ağustos 1789 İnsan ve Yurttaş Bildirisi şöyle başlar: Ulusal Meclis halinde toplanan Fransız halkı temsilcileri, toplumların uğradıkları felaketlerin ve yönetimlerin bozulmasının yegane nedeninin; insan haklarının bilinmemesi, unutulmuş olması ya da hor görülüp kâle alınmamasına bağlı olduğu görüşünden hareketle; insanın doğal, devredilemez ve kutsal haklarının resmi bir bildiri içinde açıklamaya karar vermişlerdir. Öyle ki, bu bildiri tüm toplum üyelerinin hiçbir zaman akıllarından çıkmasın, sürekli olarak onlara haklarını ve ödevlerini hatırlatsın. Öyle ki, yasama ve yürütme iktidarlarının faaliyetleri siyasal toplumların amacına uygun olup olmadığı her an denetlenebilsin ve bu iktidarlara daha çok saygı gösterilsin. Öyle ki, bundan böyle yurttaşların basit ve tartışma konusu olmayan ilkelere dayanan istekleri hep anayasanın korunmasına ve herkesin mutluluğuna yönelik olsun. Sonuç olarak Ulusal Meclis Yüce Varlığın huzurunda ve himayesinde aşağıdaki İnsan ve Yurttaş Haklarını kabul ve ilan eder: Madde 1 İnsanlar, haklar yönünden özgür ve eşit doğarlar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak ortak yarara dayanabilir. Madde 2 Her siyasal toplumun amacı, insanın doğal ve zamanaşımı ile kaybedilmeyen haklarını korumaktır. Bu haklar; özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnmedir. Madde 3 Egemenliğin özü esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz. Madde 4 Özgürlük, başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilmektir. Böylece her insanın doğal haklarının kullanımı, toplumun diğer üyelerinin aynı haklardan yararlanmalarını sağlayan sınırlarla belirlidir. Bu sınırlar ise ancak yasa ile belirlenebilir. Madde 5 Yasa ancak toplum için zararlı fiilleri yasaklayabilir. Yasanın yasaklamadığı bir şey engellenemez ve hiç kimse yasanın emretmediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz. Madde 6 Yasa, genel iradenin ifadesidir. Tüm yurttaşların, bizzat ya da temsilcileri aracılığı ile yasanın yapılmasına katılma hakları vardır. Yasa ister koruyucu, ister cezalandırıcı olsun herkes için aynıdır. Tüm yurttaşlar yasa önünde eşit olduklarından, yeteneklerine göre her türlü kamu görevi, rütbe ve mevkiine eşit olarak kabul edilirler, bu konuda yurttaşlar arasında erdem ve yeteneklerinden başka bir ayırım gözetilmez. Madde 7 Bir kimse, ancak yasanın belirlediği hallerde ve yasanın öngördüğü şekillere uyularak suçlanabilir, yakalanabilir ve tutuklanabilir. Keyfi emirler verilmesini isteyenler, keyfi emirler verenler, bunları uygulayanlar ya da uygulatanlar cezalandırılır. Ancak yasaya uygun olarak yakalanan, yasaya uymaya çağrılan her yurttaş anında itaat etmelidir, direnirse suçlu olur. Madde 8 Yasa ancak açık ve zorunlu olarak gerekliliği beliren cezaları koymalıdır ve bir kimse ancak suçun işlenmesinden önce kabul ve ilan edilmiş olan ve usullüne göre uygulanan bir yasa gereğince cezalandırılabilir. Madde 9 Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masum sayılacağından, tutuklanmasının zorunlu olduğuna karar verildiğinde, yakalanması için zorunlu olmayan her türlü sert davranış yasa tarafından ağır biçimde cezalandırılmalıdır. Madde 10 Hiç kimse inançları nedeniyle, bunlar dini nitelikteki inançlar olsa bile, tedirgin edilmemelidir; meğer ki, bu inançların açıklanması, yasayla kurulan kamu düzenini bozmuş olsun. Madde 11 Düşüncelerin ve inançların serbest iletimi insanın en değerli haklarındandır. Bu nedenle her yurttaş serbestçe konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir, ancak bu özgürlüğün yasada belirlenen kötüye kullanılması hallerinden sorumlu olur. Madde 12 İnsan ve yurttaş haklarının güvenliği bir kamu gücünü gerektirir, bu nedenle bu güç herkesin yararı için kurulmuştur, yoksa bu gücün emanet edildiği kişilerin özel çıkarları için değil. Madde 13 Kamu gücünün devamını sağlamak ve idarenin masraflarını karşılamak için herkesin bir vergi vermesi kaçınılmazdır. Vergi tüm yurttaşlar arasından olanakları oranında eşit olarak dağıtılır. Madde 14 Tüm yurttaşların bizzat ya da temsilcileri aracılığı ile verginin gerekliliğini belirlemeğe, vergilemeyi serbestçe kabul etmeye, vergi gelirlerinin kullanılmasını gözlemeye ve verginin miktarını, matrahını, tahakkuk biçim ve süresini belirlemeye hakkı vardır. Madde 15 Toplumun tüm kamu görevlilerinden, görevleriyle ilgili olarak hesap sormak hakkı vardır. Madde 16 Hakların güven altına alınmadığı kuvvetler ayrılığının yapılmadığı bir toplumda Anayasa yoktur. Madde 17 Mülkiyet dokunulmaz ve kutsal bir hak olması nedeniyle, yasa ile belirlenen kamu ihtiyacı açıkça gerekmedikçe ve adil ve peşin bir tazminat ödenmedikçe, kimse bu haktan yoksun bırakılamaz. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Hukukun felsefi yönü | MİMAR | Hukuk ve Felsefe | 38 | 18-10-2016 09:53 |
Hukukun Kitapları | demirlaw | Kitap | 7 | 19-07-2013 15:33 |
5 Nisan Avukatlar Günü Tarihsel Dayanağı | Av. Adil Giray ÇELİK | Hukuk Sohbetleri | 8 | 06-04-2008 10:05 |
Hukuk Nedir? Hukukun Tanımı | Cest la vie | Hukuk Sohbetleri | 29 | 11-10-2006 00:35 |
Hukukun Tebessüme İhtiyacı Var!! | abinitiolaw | Site Lokali | 3 | 06-06-2002 22:06 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |