28-03-2005, 22:00 | #1 |
|
Borçlar Kanunu Tasarısı'nın Dili Hakkında
Sayın Üyeler,
Boçlar Kanunu tasarısında yer alan sözcüklerin listesi yine tasarıdan alıntı biçiminde aşağıda sunulmuştur. Ben değişiklikleri beğendim. Umarım siz de beğenirsiniz. Saygılarımla Bir Dost ****************************** Borçlar Kanunu Tasarısı Gerekçesinden alıntıdır : Tasarıda kullanılan dil oldukça arılaştırılmış, yürürlükteki Kanunun günümüzde geçerli olan dile oranla eskimiş olan ifadeleri, kolay anlaşılabilir bir ifadeye dönüştürülmüştür. Tasarıda genellikle Anayasada kullanılan dil esas alınmıştır. Kanunda kullanılan kavram, deyim ve terimler, Tasarıda olanak bulunduğu ölçüde arılaştırılmış ve Tasarının tümünde “terim birliğinin sağlanmasına” büyük çaba harcanmıştır. Bir çok kavram, terim ve deyim günümüzde yerleşmiş veya kullanılmaya başlanmış olan yeni karşılıkları ile değiştirilmiştir. Ancak, bütün uğraşılara karşın bazı kavram, terim ve deyimlere uygun arı Türkçe karşılık bulunamamış, bunların aynen kullanılması zorunda kalınmıştır. A) Yenileştirilen kavram, deyim ve terimler Akit: Sözleşme; Akdin in’ikadı: Sözleşmenin kurulması; Borç münasebeti: Borç ilişkisi; İcap: Öneri; Gaipler arasında: Hazır olmayanlar arasında; Zımnî kabul: Örtülü kabul; İltizamsız icap: Bağlayıcı olmayan öneri; İlân suretiyle vaat: İlân yoluyla ödül sözü verme; Rükünlar: Unsurlar; Tahrirî şekil: Yazılı şekil; Rızadaki fesat: İrade bozukluğu; Gabin: Aşırı yararlanma; Hata: Yanılma; Hile: Aldatma; İkrah: Korkutma; Salâhiyeti natık vesika: Yetki belgesi; İcazet: Onam; İlliyet: Nedensellik; Iztırar hâli: Zorunluluk hâli; Taksimi kabil olmayan borç: Bölünemeyen borç; Borç ödemeden aciz: İfa güçsüzlüğü; Tediye: Ödeme; Temerrüt: Direnim; Munzam zarar: Aşkın zarar; Tecdit: Yenileme; Muayyen zamanlarda verilen ivazlar: Dönemsel edimler; Müruruzaman: Zamanaşımı; Müruruzamanın kat’ı: Zamanaşımının kesilmesi; Müruruzamanın tatili: Zamanaşımının durması; Talikî şart: Geciktirici koşul; İnfisahî şart: Bozucu koşul; Pey akçesi: Bağlanma parası; Zamânı rücu: Cayma parası; Cezaî şart: Sözleşme cezası; Alacağın temliki: Alacağın devri; Borcun nakli: Borcun üstlenilmesi; Nef’i : Yarar; Semen: Satış bedeli; Ayıba karşı tekeffül: Ayıp nedeniyle sorumluluk; Zapta karşı teminat: Zapttan sorumluluk; Bey’i bilvefa: Geri alım hakkı; Şuf’a hakkı: Önalım hakkı; Tecrübe ve muayene şartıyla satım: Beğenme koşuluyla satış; Trampa: Mal değişim sözleşmesi; Mükellefiyetli bağışlama: Yüklemeli bağışlama; Hasılat kirası: Ürün kirası; Ariyet: Kullanım ödüncü; Karz: Tüketim ödüncü; İstisna akdi: Eser sözleşmesi; Müteahhit: Yüklenici; Neşir mukavelesi: Yayım sözleşmesi; Nâşir: Yayımcı; Müvekkil: Vekâlet veren; Tellâllık: Simsarlık sözleşmesi; Vekâleti olmadan başkası hesabına tasarruf: Vekâletsiz işgörme; Komisyon: Komisyon sözleşmesi; Muhanülaleyh: Havale ödeyicisi; Muhalünleh: Havale alıcısı; Muhil: Havale eden; Vedia akdi: Saklama sözleşmesi; Mudi: Saklatan; Müstevdi: Saklayan; İstirdat: Geri alma; Yediemine tevdi: Güvenilir kişiye bırakma; Kaydı hayat ile irat: Ömür boyu gelir; Adî şirket: Adî ortaklık. B) Aynen korunması zorunda kalınan kavram, deyim ve terimler Aşağıdaki kavram, deyim ve terimlerin, arı Türkçe tam karşılıkları bulunamadığından aynen korunmaları zorunlu olmuştur: Feragat, tasarruf, muacceliyet, menfaat, müteselsil, halefiyet, rücu, mahsup, takip, fer’i, miktar, tahsil, butlan, tazminat, ifa, ibra, kısmî ifa, iradî devir, bedel, zilyetlik, def’i, müdahale, şerh, mislî şey, fesih, hasar. ****** |
29-03-2005, 21:37 | #2 |
|
Önerilerim
feragat=vazgeçme, tasarruf = işlem , muacceliyet=? menfaat=çıkar müteselsil=birlikte halefiyet=ardıllık rücu=dönme mahsup=kesinti feri=ikincil,bağlı tahsil=ödeme butlan=geçersizlik tazminat=ödence ifa=yerine getirme ibra=aklanma iradi devir=istençli aktarma bedel=değer zilyetlik=elmenlik defi=ön itiraz müdahale=karışma şerh=çekince fesih=bozma hasar=zarar |
29-03-2005, 22:09 | #3 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Av.Bülent S.Akpunar,
Önerilerinize katılıyorum. Önceki mesajımda ''beğendim'' dediğim değişenleri beğendiğim anlamındaydı. Değişmeyenlerin neden değişmediğini anlayamadım. Değişmeme gerekçesi inandırıcı değil :
Halbuki sizin de önerdiğiniz bazı sözcükler tam karşılık oluşturuyor : menfaat = çıkar rücu = dönme feri = ikincil tazminat= ödence ......................bu sözcükler zaten kullanılmakta.. ama feragat = vazgeçme önerinize katılamıyorum: usul hukukunda fergat ile vazgeçme iki ayrı kavram olduğundan Borçlar Kanunu'nda feragata vazgeçme dersek karışabilir. Başka bir karşılık gerekir bence. Önerileriniz için teşekkürler.. Saygılarımla Bir Dost |
01-04-2005, 18:27 | #4 |
|
Sayın Bir Dost,
Size katılıyorum feragat ile vazgeçme tam olarak hukuken aynı anlamı yansıtmamaktadır. Ben teşekkür ederim |
01-04-2005, 19:02 | #5 |
|
Feragat= Tek taraflı vazgeçme
Fer'i= Ek (Tam karşılığını bulmak gerçekten çok zor) |
03-04-2005, 18:19 | #6 |
|
yeni tasarinin dili gercekten iyi olmus. özellikle benim gibi ögrenciler için ayri bir iyi.
|
11-08-2006, 23:51 | #7 |
|
Bk
Tasarının dilini bende beğendim.Türkçeleşmesi işimizi dahada kolaylaştıracak .Fakat kanunun dili tamamen değişirken bazı kelimelerin olduğu gibi bırakılmasının sebebinide anlayamadım doğrusu..
|
13-08-2006, 00:12 | #8 |
|
Önerim şimdilik şöyle :
1- feri = eklenti 2- menfaat = yarar 3- muaccel = güncel 4- teselsül = zincirleme 5- mahsup = sayışma Ömer KAVİLİ Hukukçu, Yeni sanık |
13-08-2006, 20:20 | #9 |
|
bizlerede bu borçlar kanunu tasarısı komisyon baskanı olan degerli hocamız TURGUT AKINTÜRK E tessekürlerimizi sunalım
|
19-01-2007, 21:25 | #10 |
|
bence çok abartılı bir sadeleştirme yoluna gidilmiş bu konuda sayın ahmet kılıçoğlunun yaptığı eleştiriler oldukça yerindedir.zira bazı kavramlar vardır ki onlar hukukçunun gönyesi cetveli dir.bu kavramları zikretmek gerekirse temerrüd,icap,muacceliyet,feragat daha bunlar gibi birçok kavram.bence abartılı bir şekilde dil sadeleşmiştir.Bu kadar sadeleştirmenin izahı mümkün de bir açıklaması kanaatimizce yoktur.
|
19-01-2007, 23:58 | #11 |
|
ben burada bu dil sadeleştirmesinin tam anlamıyla gereken ölçütlerde yapıldıgına inanlardanım, bazı kelimelerin değişmeme sebebi ise bu kelimelerin gercekten tam anlamıyla bir türkçe karsılığı olmayısındandır,bu düşünceme zaten dil bilimcileride katılmaktadır, kılıçoğlunun eleştirisine gelince acaba kılıçoğlu gercekten objektif mi çünkü önce tmk komisyon baskanı olan kılıçoğlundan o görev alınp prof. akıntürke verilmiştir ee tabi borclar kanunu tasarısı komisyonu baskanıda akıntürktü acab bu eleştiriler bir nevi hesaplaşmamıydı diye sorular aklıma takılabiliyor,, herneyse herkese hayırlı olur umarım bu yeni değişiklik...
|
23-01-2007, 12:16 | #12 |
|
Borçlar Kanunu Tasarasının Türkçeleştirilmesine çok sevindim.Çünkü dilde insan gibi canlı varlıktır ve sürekli olarak değişime ve gelişime uğrar.Bunun sonucunda doğaldır ki hukuk dilide gelişen bir varlıktır.Yeni Borçlar Kanunu Tasarısı şimdiden hayırlı olsun...Ayrıca emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarım.Saygılarımla...
|
24-01-2007, 00:52 | #13 |
|
Daha öncede söylediğim gibi Tasarının Türkçe olması çok sevindirici.Ama bazı kelimelerin birebir örtüşmemesi kanunun basitleşmesine yol açıyor bence.Yukarıda tartışıldığı gibi vazgeçme yerine fargat kullanılması bana görede yanlış.Ayrıca zilyet yerine elmen denilmesini çok garipsedim doğrusu.Bunun gibi birçok özenliksiz söz konusu maalesef.Ama yinede Türkçeleştirilmeye çalışılması çok iyi olmuş..
|
24-01-2007, 02:16 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Not: Altı çizili kısım, tarafımca yapılmıştır. Borçlar Kanunu'nun dili konusunda eleştiri ya da beğenilerimizi sunarken, alanlarında üst düzey olan öğretim elemanları hakkında magazinvari belirlemeler yapmasak daha iyi olur sanırım. Saygılarımla |
26-01-2007, 04:36 | #15 |
|
Öneri yerine teklif kullanılması bence daha makbul olur.
|
23-03-2007, 16:39 | #16 |
|
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı'nın incelemesini Ankara Barosu adına biz yaptık. İki yıldır Ankara Barosu Özel Hukuk Komisyonu Başkanlığını yürütüyorum. Konu ile ilgili raporumuzu makale haline getirip Ankara Barosu Dergisinde yayınladık. Makaleyi kütüphaneye gönderdim. Oradan bakabilirsiniz.
Kelimelerle ilgili olarak sadece "ödemezlik def'i" hakında yazıcağım. Türkçeleştirme yapıyoruz diye ödemezlik def'ini "ifada sıra" olarak değiştirmişler. Ödemezlik def'i zaten Türkçeydi. Bu son derece yanlış bir değişikliktir. |
09-04-2007, 23:01 | #17 |
|
borçlar hukuku dili hakkında...
bence bu kadar kelimenin değişmesi iyi olmuş sayın armağan bey neden diye sorarsanız kanuna baktığımda bazen hiçbir şey anlamıyorum ve 1926 tarihli borçlar kanunumuzun yenilenmesi açısından bu değişiklerde biraz olsun anlamaya yardımcı olacak değişmeyen kavramlarada alışacağız artık...
|
12-04-2007, 21:53 | #18 |
|
sayyın wellan, kşke o kadar basit olsa. mudi kelimesini saklatan yapmakla her şey anlaşılır olsa işimis ne kadar kolay olurdu dimi..
|
11-05-2007, 13:16 | #19 |
|
Şahsen ben anlaşılırlık açısından dilin sadeleştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Ama bu, terimlerin illla ki arı Türkçe karşılıklarının bulunması için dilin zorlanması anlamına gelmemeli. Dilbilim açısından bu durum eşsesli kelimelerin sayısını yükselterek dilin kısırlaşması sonucuna yol açtığı gibi hukuki bir terimin günlük dilde kullanılan bir kelimeyle aynı okunuşta olması kanunkoyucunun o kelimeyi hangi noktalarda terim anlamıyla kullandığı tartışmalarını çıkaracaktır.
Öte yandan "insanların kanunları anlamasını sağlıyor" şeklindeki bir savunmayı da anlamsız buluyorum. Çünkü hukuk okuduğunu anlamak değil kanun metinlerini hukuki yönden değerlendirebilmektir.Bu bakımdan kimse sırf kanunun dili sadeleşti diye mesleğimizi elimizden almaya heveslenmesin Özellikle bu sitede hukukçu olan bir grubun içinden "iyi oldu ben de ne dediğini anlamıyordum" şeklinde yorumlar yazılmasına şaşırıyorum. İyi ki tıp okumamışlar, her kemiğe öz Türkçe isim bulmak Arapça kelimeleri Türkçeleştirmekten daha zor olurdu. |
11-05-2007, 14:41 | #20 |
|
Bizim işimiz yazılı olanı Türkçeye çevirme işi yani mütercimlik değil.
Gelen müvekkile kanundaki kelimelerin ne anlama geldiğini değil kanunun ne anlama geldiğini anlatmakla yükümlüyüz. Bu yüzden hukukçuların dahi anlamadığı kelimelerle bir yere varılamaz. Türkçeleştirme son haddine kadar yapılmalı. Yalnız bu işin son hadddi günlük konuştuğumuz dil olmalı. Yani Orta Asya'dan kelime ithal edelim demiyorum. Halkın kullandığı ya da kullanmamakla beraber Anadolu Türkçesinde olan kelimeler öncelikli olmalı. "Mudi" yerine "saklatan" kelimesinin kullanılmasının hiç bir olumsuz yanı yok. Sorun bakalım bankada hesabı olan insanlara mudi mi daha hoşlarına gidecek saklatan mı ? Burada dikkat edilmesi gereken eş anlamlıları ve mümkünse de tek kelimelik karşılığı olanları bulabilmek. Bu durumun dilde daralmaya gideceğine de katılmıyorum. Çünkü kanunlardan bahsediyoruz. Yani insanların büyük çoğunluğunun mutlaka anlaması gereken toplumun düzenini sağlayan kurallardan. Hukukçuların dahi anlamadığı kelimelerin olduğu kurallarla toplum düzenini sağlayamazsınız. Dilimize girmekle baraber Türkçe olmayan kelimeleri istediğiniz her yerde kullanabilirsiniz. Hatta o kelimelerden yenilerini de türetebilirsiniz. Ancak bu iş hukuk düzenin de olmaz. Onun dışında nerede isterseniz yapın. |
11-05-2007, 14:57 | #21 |
|
Sanırım yanlış anlaşılmış, düzelteyim; Eşsesli kelimelerin kullanılmasının dilde daralmaya sebep olduğu benim tezim (iddiam/uydurmam) değil. Cümlenin başında "dilbilimsel olarak" ibaresini özellikle kullandım. Arıca dilbilim doktrininde konu tartışmalı değildir. (Hukukta olsa kesin biz 40 yıl tartışırdık ama)
|
11-05-2007, 15:41 | #22 |
|
Ben de sizin adınızı vermedim zaten. Kim yazdıysa ona yazıyorum.
|
12-05-2007, 13:13 | #23 |
|
Sayın Kurdoğlu,
Bu tasarının hazırlanmasında bulundunuz mu? Sizde mi hazırladınız bu tasırıyı? Tasarının lisanı gerçekten berbat. TDK dan iki uzman davet edip cümle kurulum hataları ile kelime hataları düzeltilseydi çok yerinde olurdu. Ayrıca saklatan kelimesini kimse anlamaz. Herkes mudiyi anlar.. |
12-05-2007, 18:55 | #24 |
|
Sayın Yıldırım tasarıyı ben hazırlamadım ama Ankara Barosu adına tasarıyı inceleyen Özel Hukuk Komisyonu Başkanıyım. İnceleme esnasında sinir krizleri geçirdiğim oldu.
Tasarı hakkındaki incelememizi makale haline getirip "Borçlar Kanunu Tasarısının İncelenmesi" adıyla Ankara Barosu Dergisinde yayımlattım. Site kütüphanesinde bulabilirsiniz. |
07-10-2007, 19:20 | #25 |
|
Borçlar kanunu tasarısı dili hakkında..
Armağan Bey size aynen katılıyorum şu an yürülükte olan borçlar kanununda bukunan çoğu terim aynen muhafaza edilmiş ama biraz türkçeleştirlmiş zaten Osmanlı türkçesiyle okumak bir zmandan sonra insana kolay geliyor mantığını anlayınca yada kelimlere hakim olunca..Çoğu kelimenine saf türkçe karşılığı olmadığı için muhafaza edilmesi tamammen yerinde olmuş..
iyi günler.. |
18-02-2011, 09:16 | #26 |
|
Mecliste Bilim komisyonundaki hocalardan Prof.Eren; ``Leyla ile Mecnun` bir araya gelmişse, `icap ve kabul` de Borçlar hukukunun en önemli kavramlarıdır. İcap ve kabul, borçlar hukukunun ayrılmaz iki kavramıdır. `Öneri ve kabul` sözcükleri yerine, `İcap ve kabul` ifadeleri kullanılmalı...Öneri kelimesi icabı karşılamaz"
Prof. Dr. Haluk Burcuoğlu da “Borçlar Kanunu`nu matematikçiden berbere, kasaptan doktora kadar, herkes anlamalı,Borçlar Kanunu`nun özel dili olmaz. İcap sözcüğüne karşı değilim. Ancak vatandaş, Borçlar Kanunu anlamalı…..” demiş… Buna karşı da "Türkçeleştirme kaygısıyla hareket edilirken `aşırı seçkinci dil` kullanıldı... Arapça kelimeleri anlamayan vatandaşın, `borç tanısını` da anlayabileceğini sanmıyorum."denilmiş... "Hukuk bir bilimdir ve her bilim gibi kendine ait bir dili vardır. Bu dil içerisinde geçen özel kavramlar, ne kadar türkçeleştirilirse türkçeleştirilsin, o bilim dalının eğitimi alınmadıkça tam olarak anlaşılamazlar. ayrıca bir bilim dalına ait terminoloji üzerinde türkçeleştirme kaygısıyla oynanmaz. çünkü her bilimin bir geleneği vardır ve bu gelenek bilimin gelişmesi için gereklidir. Her bilim dalı gibi hukuk da, kendi gelişimi içerisinde yeni tanımlar ve kavramlar oluşturur, yani kendi dilini inşa eder. bilimsel bilginin devamlı gelişebilmesi için, bilimin kendine özgü dilinin korunması şarttır. aksi halde her seferinde tekerleği yeni baştan icat etmek zorunda kalırsınız. modern türk hukuku her ne kadar yeniyse de, hukuk bilinci türkler için yeni değildir. bu nedenledir ki, hukuka ait kavramların neredeyse tamamı eski dilden aktarmadır. örneğin mülkiyet, eşya, hak, hukuk, adalet, kanun gibi kavramlar da arapça kökenlidir. ancak bu durum rahatsız edici değildir. nasıl ki, iktisat biliminde geçen enflasyon, deflasyon gibi kavramlar türkçe değil yabancı kökenliyse, ilaç prospektüslerindeki kavramlar nasıl türkçe değilse, bobin, çip, televizyon, radyo gibi kavramlar, hatta sosyoloji, felsefe, matematik gibi bilim dallarının isimleri nasıl türkçe kökenli değilse, hukuk kavramları da türkçe değildir ve türkçeleştirilmesine de gerek yoktur. ayrıca hukuk dili her ülkede kendine özgüdür ve hukukçu olmayanların bu dili anlaması her dilde zordur. İnanmayan varsa, bildiği yabancı dildeki hukuk metinlerini açıp okusun, ne kadarını anlayabileceğini kendisi test etsin. Bunun nedeni hukukun bir bilim dalı olması ve zorunlu olarak kendine ait bir terminoloji geliştirmesidir. şimdi temerrüd faizi yerine direnim faizi desek daha mı anlaşılır olacak? (direnim faizi, borçlar kanunu tasarısında temerrüt faizi yerine teklif edilmişti. ancak genel olarak borçlar kanununun dilini türkçeleştirme çabası, bizzat hukukçular tarafından, hukuk terminolojisini bozduğu ve şimdiye kadar yazılmış hukuk metinlerindeki bilgilerin anlaşılmasını imkansızlaştıracağı için eleştirilmişti. zaten direnim faizi kelimesi de temerrüd faizinin anlamını karşılamaktan uzaktır).temerrüd faizi yerine direnim faizi dersek, bu kelimeyi görenler, temerrüd faizi/ direnim faizinin ne olduğunu, ne zaman istenebileceğini anlayabilecekler mi? Matematikte “doğal sayılar” vardır…ne kadar Türkçe değil mi?Fakat Türkçe diye Matematik bilgisi olmayan bir kişinin bunun ne anlama geldiğini okuduğunda anlaması mümkün müdür? Bilim dilinin türkçe olması isteniyorsa, yapılacak tek şey, bilgiye diğer insanlardan daha önce ulaşmaktır. bilgiyi kim üretirse, o bilim dalının dilini de o belirler. marifet yeni bir şey bulup onun ismini türkçe koymaktır, yoksa zaten başkasının bulduğu ve isimlendirdiği şeyi, türkçeleştirmek değil." |
18-02-2011, 09:22 | #27 | |||||||||||||||||||||||
|
Sözcüğün aslı bile icap değilken (Arapça aslı icab) bu sözcüğü vazgeçilmez ilan etmek gereksiz bir tutuculuk. |
21-02-2011, 00:48 | #28 |
|
İcab - İcaba Davet
Öneri - Öneri Çağrısı Iııh. Türkçeleştirmek içini boşaltmak raddesine vardırılmamalıdır. Hukuk kavramlar manzumesidir. Dolayısıyla, hukuk metinlerinde de kavramsal disiplinin bozulmamasına, kaymamasına dikkat edilmelidir. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Borçlar Kanunu 366. madde hakkında bir soru ? | nephilis | Borçlar Hukuku Çalışma Grubu | 17 | 28-12-2012 22:05 |
Borçlar Kanunu 366. madde hakkında bir soru ? | nephilis | Meslektaşların Soruları | 12 | 03-08-2006 17:17 |
Çekte Borçlar Kanunu Md. 309'da belirtilen 6 aylık zamanaşımı süresi | ozbeksoner | Meslektaşların Soruları | 4 | 09-03-2006 14:48 |
İcra İflas Kanunu Hakkında | gonzales5175 | Hukuk Soruları Arşivi | 2 | 05-01-2005 13:26 |
Radyo Ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Adliye Duvarı | 0 | 18-12-2002 20:08 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |