Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Konumuz : Hukukçular Biz bizi konuşuruz! Konusu "hukukçular" olan ve diğer alanların konusu içine girmeyen sohbetlerimiz için.

Birkaç Avukatı Asmak Lazım !!!

Yanıt
Konu Notu: 4 oy, 3,50 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-07-2004, 14:04   #1
Av.Kadir

 
Rahatsiz Birkaç Avukatı Asmak Lazım !!!

Ben mi bugünlerde çok hassaslaştım yoksa düzenin çivisi mi çıkmak üzere bunu anlayamıyorum. 5 yıllık avukatlık hayatımda bugün ilk defa celse harcına mahkum edildim. Davacı vekili olarak takip ettiğim bir davada muhterem yargıç celse talikine sebebiyet vermiş olmamdan dolayı 10.100.000 T.L celse harcına mahkum etti.
Söz konusu davada önce farklı bir şehirden dava ile ilgili olan bir icra dosyasının istenmesini talep ettik. Talep kabul edilerek dosya istendi. Dava dilekçemde ve duruşma tutanağında dosya numarası 2003/..... olmasına rağmen kalemdeki memur 2002/.... nolu dosyayı istemiş. (avukatlık özen mesleğidir )Kalemdeki memurun ve onun yazdığı müzekkereyi okumadan imzalayan hakimin özen gösterme diye bir yükümlüğü olamaz.
Yanlış dosya gelince tekrar masraf vermemiz gerekti. Bu arada bir de farklı bir yere müzekkere yazılmasına karar verilmesine karar verildi. Tekrar yanlış gelen dosyanın dönüş masrafı+doğru dosyanın masrafı ve müzekkere masrafını kalem hesaplayıp benden aldı. Ama ben bir anda avukatlığın özen mesleğini unutup bunların karşılığında memurdan herhangi bir belge almadım.
Sonuçta bugün duruşmada icra dosyasının geldiği diğer müzekkereenin masraf yokluğundan gönderilmediği anlaşıldı. Tabi ben bu duruma itiraz edince belkide kesin süre verip ihtar edeceği yerde sayın mahkeme avukatlığın özen mesleği olduğunu bir daha asla unutmayacağım ayrıca salonda bulunan diğer meslektaşlarımın asla unutamayacağı bir karar verdi. DAVAYI UZATMAYA ÇALIŞAN DAVALI VEKİLİNİN CELSE HARCINA MAHKUM EDİLMESİNE,
İŞTE ADALET YERİNİ BULMUŞTU. İÇİMDEN YAŞASIN ADALET DİYE BAĞIRMAK GELDİ. ADALETİN DEVLETİN TEMELİ OLDUĞU SÖZÜNÜ OKUYUNCA DAHA DA RAHATLADIM. BU ÜLKE NE ÇEKİYORSA HEP DAVAYI UZATMAYA ÇALIŞAN BENİM GİBİ AVUKATLARDAN ÇEKİYORDU. ASLINDA BU CEZA HAFİF KALIYOR. BENİM GİBİ AVUKATLARA İBRET OLSUN DİYE TAKSİM MEYDANINDA BİRKAÇ AVUKAT CÜBBESİYLE BİRLİKTE ASILSA BİR DAHA ADALET GECİKMEZ DİĞER AVUKATLARA DA İBRET OLURDU.
Kimse gücenmesin kimse de üstüne alınmasın. Bu benim hakettiğim cezadan daha az bir ceza oldu. Tamamen benim hatam. Yukarıda dediğim gibi bir kaç avukatı ibreti alem olsun diye sallandırmak gerekir. İdam cezası kaldırıldığı için adli görevi ihmal den baroya şikayet de çözüm olabilirdi ama yine asmadan olmaz gibime geliyor.
Ne yazık ki bu ülkede avukatlık mesleği her geçen gün biraz daha eziliyor. Bizler birbirimize destek olamıyoruz. Hakimlerle konuşurken cümlenin bir yerine mutlaka efendim kelimesini ekliyoruz. Memurlarla ilişkilerimiz hepimizin malumu. Dünyanın en zor ve en saygın mesleklerinden olan bu meslek her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor. Avukatın sermayesi yalandır iftirasını 'sen üstüne alınmada ama yalan olmazsa olmaz'diye yüzümüze karşı söylemekten kimse çekinmiyor. Her yıl en az bir kaç meslektaşımızı bu kutsal mesleğe kurban veriyoruz. Meslektaşlarımız kahpe kurşunlara hedef olurken bizler vurdumduymazlık içinde sessiz kalıyoruz. Bir istatistik yapılsa belki de en çok kalp krizi bizim mesleğimizde görülüyor. En çok dolandırılanlar avukatlar oluyor.Hem de kendi müvekkilleri tarafından. Vergi kaçırdığımız yönünde iddialar mutlaka her yıl en yetkili ağızlar tarafından gündemin en başına taşınıyor. Ençok bizim meslektaşlarımız ölümle tehdit ediliyor. He mafya dizisinde mutlaka bir avukat rolü veriliyor. Bu rol mafyanın yalakalığını yapıyor. Ceza evlerinin girişinde ayakkabılarımıza kadar çıkartırılıp aranırken bizler bunlara sessiz kalıyoruz. Sadece sıktından sigara üstüne sigara içmektan başka bir şey gelmiyor elimizden.
Ama artık ben kendi ölçülerim içinde bu gidişe dur diyeceğim. Don kişot olacğım belki ama artık bu eskimiş paslanmış çarkı düzeltmek için elimden gelen neyse onu yapacağım. Böyle gelmiş olabilir ama böyle gitmemeli. Şu anda çok sinirli olduğum için neler yapabileceğimi düşünmedim ama ben kendi adıma bu mesleğin adının yücelmesi için ne gerekirse yapacağım. Elime bir şey geçmez belki dde çok zararını görürüm bunun ama olsun. Haksızlıklara dur demek için yapıyoruz bu mesleği. Öncelikle kendi haklarımızı korumayı öğreneceğiz. Şunu da biliyorum ki bu sitenin okurları benimle aynı düşünceleri paylaşıyorlardır. Artık birlik zamanı gelin hep beraber tartışıp doğruyu birlikte bulalım. Eğer ifadelerim de aşırılık ya da birilerine karşı haksızlık varsa hepinizden özür dilerim. Kimseyi suçlamak zan altında bırakmak gibi bir niyetim yok. Ödeyeceğim celse harcı problem değil bu hatayı yyapan memurun bir kastının olmadığını ama işine gereken özeni göstermediğini düşünüyorum. Ama celse harcına mahkum eden sayın hakimin memur buraya masraf verilmedi diye yazmış bu yeterli demesini anlamak mümkün değil.
Sevgili arkadaşlarım lütfen bu konuda bir şeyler yazın. Bu sitedeki dostalarımın görüş öneri ve eleştrileri benim için çok önemli. Herkese saygılarımı sunuyorum.
Old 19-07-2004, 16:47   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Sayın Av.Kadir,

Yazdıklarınızın tamamında haklısınız. 18 yıl önce mesleğe başlarken söylediğiniz konularda bende çok hassastım. Adliyedeki memur sadece bu iş için para almaktaysa ben niye "ödül" "teşvik" adı altında para vereyim diyordum. Ve suçu bizden önceki meslektaşlara atıyordum.(muhtemelen sizin şimdi yaptığınız gibi) Diyordum ki, tecrübeli meslektaşlarımız bunları bu hale getirmiş ama biz gençler değiştirebiliriz. Sonra ne mi oldu? İhtiyati haciz için başvurduğum mahkemeden herkes 1 saat içinde karar alırken ben üçgünde almaya başladım.Benim dosyamın iç kapağında X işareti oluyordu. Hacze gitmek istersem ve gitmeyi becerebilirsem(malumunuz memurun talep için 3 günlük bir karar verme süresi var)istediğim neticeyi alamamaktaydım. Buna benzer birçok örneği her meslektaş yaşamıştır. Yani işleri bu şekilde yürütemeyeceğimi öğretmişlerdi bana..Bu kadarına razı olmuştum. Posta pulu verdiğiniz memur not düşmediği için ve hernasılsa o pul(veya parası)kaybolduğu için benzer durumları da yaşıyorsunuz. Artık pul parası verince (memur ters ters baksa bile) not düşürüyorum...Aslında avukatlarla memurları karşı karşıya getirmemek için Kartal Sulh Hukuk Kalemindeki çözümü öneriyorum. Hakim talimat verdiği için, masraf verdiğinizde memur kendi imzasıyla birlikte sizin imzanızı da almaktadır.

Ancak ara karardaki "davayı uzatmaya çalışan davalı vekili"ibaresi dikkatimi çekti. Tam olarak böyle ise az bile sinirlenmişsiniz. "Davanın uzamasına neden olan" şeklinde bir ibare olsaydı neyse de bu şekilde hakarete varan bir ifade kullanılması meslek onuru bakımından önemli. Bence durumu Baro'ya bildirmelisiniz. Yüksek Hakimler Kurulu'na da bildirebilirsiniz.(sonuçlarına katlanmaya hazırsanız tabi)

Saygılarımla
Old 19-07-2004, 21:21   #3
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Ben de geçenlerde xAdliyesi x nolu Asliye Ticaret Mahkemesinde celse harcına mahkumiyet kararına tanık oldum.Duruşmaların seri biçimde yapılması gereği konusunda duruşma hakimi açıklama yaptı kararın arkasından.

Bu karar verilirken duruşma saati ile celse saati arasında 1.5 saat gecikme sözkonusydu.

Demek ki Hakimlerin zamanını almak celse harcına mahkumiyete yol açıyor.

Demek ki Avukatların zamanlarını almak,bazen saatlerce kapıda beklemenin bir yaptırımı...?

Var mı?

İşe yarıyor mu?

Müvekkilin bir şekilde zarara uğrayacağı kaygısı nedeni ,neleri engelliyor?

Avukatlık özen mesleğidir.Peki yargının diğer unsurları?
Old 20-07-2004, 11:27   #4
Av.Ömer KAVİLİ

 
Olumlu Asılacak (!) avukatlar çoğalmalı

Sayın Meslektaşlar,
Duruşma saatlerine uyulması bakımından İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi tarafından 1999-2000 yıllarından başlayarak duruşma saatinin (duruşmaya kabul saatinin) tutanaklara yazdırılması kampanyası başlatılmıştı.
Burada amaç, ilk aşamada, duruşmanın yapılması ve yargılama işlevinin zamana bağlı ve zamana uygun yürütülmesi, böylelikle yargılama ögelerinin zaman kaybını belgelemekti. Bu çalışmanın başlangıcında birçok duruşmada yargıçlar, kendilerinden kişisel hesap sorulabileceği endişesiyle olsa gerek, çekişme ve tartışma ortamı yarattılar. Ancak şu anda tümüyle eksiksiz uygulandığını söyleyemeyiz.
Önemli olan bir soruyu soralım, Duruşmaların açılması işleminde yargıçlar ne kadar titiz davranıyor ?
Hukuk biliminin ilkeleri uygulanmayınca ortaya hukuka uygun durum çıkması beklenmemelidir.
***
"... DAVAYI UZATMAYA ÇALIŞAN DAVALI VEKİLİNİN ..." bu sözü kullanan kişi hakkında mutlaka Baro'ya bilgi verilmeli ve "Yüksek Hakimler Kurulu'na da bildirebilirsiniz.(sonuçlarına katlanmaya hazırsanız tabi)..." sözüne katılmıyorum ve hukuk devleti isek eğer her yetkili makamda hak aramalıyız. Bu konuda üyesi ve yöneticisi olduğum örgütün herkese katkıda bulunabileceğini belirtmeliyim.

Avukat Ömer KAVİLİ
0216 553 54 23
0532 322 00 23
Old 21-07-2004, 12:05   #5
Av.Kadir

 
Varsayılan

Yazımda sehven davalı vekili yazmışım doğrusu davacı vekili olacaktı. Düzeltir özür dilerim.
Old 21-07-2004, 15:58   #6
ibrahimbey

 
Varsayılan

Tüm forumlarda ısrarla ve hatta aşırı şekilde abartarak bu uygulamada avukatlar aleyhine gelişen haksızlıkları vurgulamama rağmen, avukat meslektaşlarımın bir çoğu "her halde sen bazı çakallıklar yaptın ki, avukatlara oktan oktan şeyler yüzünden ceza verilmesini eleştiriyorsun" bile diyebildiler.

Uygulamadaki tüm günahlar avukatlara yükleniyor, farkında değiliz.

Saçma sapan şeylerle avukatlar cezalandırılarak, avukatlar afişe edilerek, ÇÖKMÜŞ BİR SİSTEM AKLANMAYA ÇALIŞILIYOR.

Hakim dosya incelemiyor, bunu hiç bir allahın kulu sorgulamıyor. Neden görevi ihmal olarak değerlendirilmiyor?

Yargıtay'ın durumu belli.

Buna rağmen, cezalandırılanlara bakıyorum da hep avukatlar. Ve kamuoyu da artık, gecikmiş adaletin, yanlış adaletin tek ve tek sorumlusu olarak avukatları görüyor.

Avukatlar davalarda "taraf vekili" oldukları halde, ondardan (dindar arkadaşlarımdan özür diliyorum, konuyu tam vurgulamak için kullanıyorum) "peygamberlik" bekleniyor. İhtilaf halinde avukatların sözüne itibar etmek ve "avukatının beyanının aksini iddia edenin ispat etmesi gerektiği" yerine, avukatın "suçsuzluğunu ispat zorunda olduğu" ilkesi kabul edililiyor.

(Av.Kadir arkadaşın, daha önceki forumlardaki yazıları da buna dahil)

Ama "ötekiler"i kimse sorgulamıyor. Onların hataları, onların eksiklikleri, şu forumlarda gündeme bile gelmiyor

Barolar suskun.

Çok ilginç.
Old 22-07-2004, 16:05   #7
Av.Kadir

 
Varsayılan

Sevgili İbrahimbey;

Sizin bu değerli görüşlerinize katılmamak mümkün değil. Ne yazık ki bziler nedense çok duyarsız bir şekildeyiz. Bu ülkede yargı siste4minin bir parçası olduğumuzu sanırım kabul edemiyoruz. Hakimler ve savcılar ile konuşurken cümlemizin sonuna mutlaka bir efendim kelimesi ekliyoruz. Adliye koridorunda bankta oturan meslektaşlarımız odasına gitmek için oradan geçen ve bazen bir selamı bizden esirgeyen hakim ve savcıyı görünce ayağa kalkıyor. Elbette her insan saygıya değer. Ama nedense bu durumlar bana saygı değil de altlık üstlük ilişkisi gibi geliyor.Ya da ben öyle hissediyorum. Bizler sessiz,meslek birlğimiz sessiz. Sonuç avukatlık özen mesleğidir. Avukatın hata yapma hakkı ve şansı olmadığı gibi aynı takımda beraber top koşturduğu memurların,hakim ve savcıların da olası hatalarını avukat kapatmak zorunda. Üstelik memur buraya masraf verilmedi diye not düşmüş demek ki vermemişsiniz diyen hakime ben verdim deyince bir de bana itiraz al sana bir sarı kart gibi celse harcına mahkum edilmek de kaderimiz herhalde. İşin acı tarafı eğer ben tamam yatıralım desem bana kesin süre verecek ben de verdiğim parayı bir daha verecektim. Tabi ki burada sorun olan para değil. Bu zihniyet. Benim memurum doğru söyler ama avukatın söylediği doğru olmayabilir. Borçlu olduğumu kabul etsem 3.000.000 T.L ödeeyecektim.Ama borcumu inkar ettiğim için 10.100.000 TL de icra inkar tazminatına mahkum edildim.
Bizler susmaya devam edelim. Yaz günü bile mümkün olduğunca 4 düğmeli ceket giyip önümüzü ilikleyelim. Bize yapılan haksızlıklarda aman bana ne diyelim. Düzeni sen mi değiştireceksin deyip sistemin bir parçası olalım. Ne dersiniz?
Old 25-07-2004, 02:07   #8
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Av. Kadir, bence düzenin çivisi felan çıkmadı, düzen eski düzen. Siz anlattığınız olayda sadece düzenin çirkin yüzüyle karşılaşmışsınız. Aynı çirkin yüzle hergün binlerce, belkide milyonlarca kişi karşılaşıyor. Bizler nedense düzenin çirkin yüzünü kendimiz gördüğümüzde hassaslaşıyoruz. Aynı düzenin bu çirkin yüzünü hergün binlerce belkide milyonlarca kişiye gösterdiğini görmemezlikten geliyoruz.

İnsanların bu tür davranışlarını en iyi şekilde belirten Martin Niemöller adındaki Alman Papaz:

Alıntı:
Naziler komünistleri alip götürdüklerinde sesimi çikarmadim; çünki ben komünist degildim. Sosyal Demakratlari götürdüklerinde protesto etmedim; çünki ben sosyal demokrat degildim. Sendikacilari götürdüklerinde yine protesto etmedim: çünki ben sendikaci degildim. Beni alip götürdüklerinde protesto edecek kimse kalmamisti. Martin Niemöller (1938 den 1945 e kadar Tecrit Kampi)

Olayın ideolojik yönünü ve Nazi Almanyası Örneğini gözardı edip olayı obejktif olarak irdelersek Martin Niemöllerin ne kadar haklı olduğunu görürüz. Olaylara bakış açımızı ve onlara yaklaşımımızı atalarımız zaten belirlemiş;“Bana değmiyen yılan bin yaşasın”. Haksızlık, adalaetsizlik, bağnazlık, bulunduğu mevkiyi kötüye kullanmak, hoşgörüsüzlük ve daha nice şey olarak nitelendierbileceğimiz bu “yılan” bize bulaşmadığı sürece, başkalarına ne kadar eziyet çektirirse çektirsin kılımızı bile kıpırdatmıyoruz. Bazen korktuğumuz için, bazen rahatımız bozulmasın diye bazende vurdum duymazlığımızdan. Sistem bizi öyle yoğurmuş ve şekillendirmişki, istesek bile sistemin koyduğu sınırların dışına çıkamıyoruz. Bu söylediklerim benim için de geçerli. Bu davranış tarzına sadece Türkiyede değil başka ülkelerde de çoğu kez rastlanır. Oturmuş sistemlerde ve belirli bir demokrasi deneyimi olan ülkelerde belki biraz daha az.

Toplumlardaki hak, adalet, demokrasi kavramları, Mahatma Gandhi nin belirttiği gibi, bölünmez bir bütündür. Eğer bir yerde haksız bir uygulama yapılıyorsa bu uygulamanın toplumun diğer tabakalarına sirayet edeceği muhakkaktır. Bu cümle ile vurgulamak istediğim: Bazı hakimler ve savcılar tarafından avukatlara karşı takınılan tavırların ancak Türkiyedeki sistem içinde incelenebileceği ve olası çüzümlerin de sadece bu sistem içinde gerçekleşebileceği. Durumu şöyle de açıklıyabiliriz; Eğer bazı hakimler ve savcılar avukatlara tepeden bakıyorsa bu durum toplumun diğer tabakalarında da var demektir, veya hakim ve savcıların bu tutumları toplumun diğer tabakalarına da yansımış demektir.

Unutmamamız gerken gerçek, sadece sistemin kişileri etkilemediği, sistemi oluşturan kişilerinde sistemi etkiliyebileceği ve değiştirebileceği. Nasılki Türkiyedeki politik ve sosyal sistemler adalet sistemini etkiliyorsa, aynı şekilde adalet sistemininde politik ve sosyal sistemleri etkilemesi söz konusu. Böyle oluncada hukuk sistemindeki bozuklukların düzelmesi ancak ona bağlı olan ve onu etkileyen diğer sistemlerin düzelmesi ile gerçekleşebilir. Yalnız şunu unutmamamız gerekir; Eğer mahalleyi temizlemek istiyorsak önce kendi kapımızın önünden başlamamız gerekir.

Yenilip yutulmayan, elle tutulmayan, kokup bulaşmayan ama heryerde hazır ve nazır olan ve herşeyin sebebi olan “SİSTEM”e birkaç örnek:

Sistem müdürden fazla yetkisi olan odacıdır,
Sistem bu gün git yarın gel dir,
Sistem vazifesini yapmak için rüşvet beklemektir,
Sistem olmayacak işini para gücü ile veya aracı ve dayı ile yaptırmaktır,
Sistem cezadan kurtulmak için milletvekili seçilmektir,
Sistem kendi gücüne ve bilgisine güvenmek yerine ailesine, dayısına ve parasına güvenmektir,
Sistem emniyet müdürlerinin ve valilerin savcıların vazifelerini yapmalarıdır,
Sistem aşiretlerin karakol basmalarıdır,
Sistem saatte elli kilometre hız yapılacak yerde yüz kilometre hızla gitmektir
Sistem içip içip araba kullanmak ve sonunda ya şarampole yuvarlanmak yada birkaç cana kıymaktır,
Sistem kendisinden yukarıda olanlara karşı elpençe divan durup kendisinden aşağıda olanlara karşı şahin kesilmektir
Sistem işyerinde fırçayı yiyip eve gelince karısından ve çocuklarından hırsını almaktır,
Sistem küçük çocukların diğer çocuklar tarafından taciz edildiğini bilip ses çıkarmamaktır.
Sistem..........,
Sistem..........,
Sistem bütün bunları görüp veya bilip ses çıkarmamaktır. Ses çıkaranlara, karşı koyanlara, düzeltmeya çalışanlara saygılar.
Sözün kısası “SİSTEM” ben, sen , o; biz, siz, onlarız yani “HEPİMİZ”iz veya “HEPİMİZ” sistemiz.

Saygılarımla
Old 25-07-2004, 09:05   #9
Av.Ömer KAVİLİ

 
Olumlu "Gemici" haklı

Sayın "Gemici" düşüncelerinde haklı, değişim için öngörülü olabilmeliyiz.

Avukat Ömer Kavili
Old 09-09-2006, 11:49   #11
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Duygu adalete karışmalı mı ?

Konu başlığı
Alıntı:
Bir Kaç Avukatı Asmak Lazım !!!
Verilen yanıt
Alıntı:
mesela alparslan aslan.....

Acaba duygu adalete karışmalı mı ?

Ayrıca, yanlış anımsamıyorsam idam cezası Türk Ceza Yasası ve Anayasa kurallarından çıkartılmış durumda; başka deyişle, Türkiye'deki hukuk düzeninde idam cezası yok.

Acaba, yukarıdaki sonuca hangi hukuksal yollarla ulaşılabildi ?

Ömer KAVİLİ
Hukukçu, Yeni sanık
Old 09-09-2006, 12:31   #12
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
mesela alparslan aslan.....

Ve daha da ötesi verilen yanıtın aslında konuyla hiç alakası yok.. Anlaşılıyor ki, cevap eklenirken konunun okunması zahmetine bile katlanılmamış..

Lütfen biraz daha özen..
Old 23-10-2006, 23:14   #13
young_lawyer

 
Varsayılan

5 yıldır bir hukuk bürosu çalışanıyım üzülerek söylüyorum ki mesleği için yıllarını vermiş ve hatta bu uğurda gözlerini bile kısmen kaybetmiş olan siz Avukatların Adliye koridorlarında karşı karşıya kaldığı olaylar beni ianın çok üzüyor. Umarım her insanoğlu gibi Avukatlarımız da bir gün hak ettiklerini yaşar ve alırlar...
Old 24-10-2006, 13:45   #14
ALTINCABA

 
Varsayılan

Sevgili üstatlarım ve abilerim.... Öncelikle zor ama onurlu bir mesleği yıllardır sırtınızda taşıdığınız için hepinizin ellerini saygı ile öpüyorum. Ben mesleğimizin bu okullarda anlatılmayan akla bile gelmeyen bu hali ile staj aşamasında tanıştım. Bir köşede mahkemeyi dinleyip hiçbir stajyer staj yaptığı mahkemeye uğramaz iken birşeyler öğrenmek en azından baronun bana verdiği yükümlülüğü yerine getirmek için duruşma günlerini kaçırmamaya gayret ettim. Başımdan geçeni şöyle anlatayım.
Stajıma devam ederken bağlı olduğum mahkemenin kaleminde yazı işleri müdüresi (!!!!!!) İlk gün bana "biz burda stajyerleri yatırmayız dosyaların dizilmesine yardım edeceksin!" deme zahmetinde bulundu o zamanlar muhattabı olarak algılayamadığı içinmi insana genel saygısı bu olduğu için mi bilmem konuşurken oldukça sert ve çekilmezdi. Aklımda şu sorular vardı. İlk defa tanıştığım bu kadın beni tanımamasına rağmen bana neden yatmaktan bahsetti acaba gelenler hep afacanmıydı? İkincisi neden stajyerin yapacağı iş dosyaları sıraya koymaktı ? Bu çalkantı da gezerken arada sırada değerli bir memurumuzun bana yine aynı sert ifade ile şu defteri ver vs gibi emirler yönelttiğini de duydum. Tepki vermedim çünkü o zamanları sizde bizler gibimi yaşadınız bilmem hep insanın içinde stajı yakarlar aman biz bir saygısızlık etmeyelim. Ceza almayalım sayın baro başkanımız ne der gibi korkularla yürüdük. Zaman zaman bu sorunu dile getirmemize rağmen baromuzun hiçbir önlem almadığına şahit olduk. En sonunda yine sessiz bi köşede merakımdan bir dosyayı incelerken memur beyin bana açık açık utanmadan ve sıkılmadan "sen ne anlarsın dosyadan... " demesi üzerine kuruma yaptığı işe bu işteki geçmişine saygım tamamen sıfırlanmış oldu. O ana kadar koca cüsseme rağmen aklıma bile gelmeyen hır çıkarma olaylarına artık karşımdaki varlığa insan değeri veremediğimden birincisini eklemeyi o kadar istedimki. Üstelik aynı adam avukatlar odasında üstatlarımıza biz elimizden gelen saygıyı göstermeye çalışıp iki büklüm olurken dosyası ile ilgili işlem yapıp çıkan avukatların arkasından sürekli mırıldanıyordu. Bu durum içimde büyük bir yara açmıştır. Galiba bir insanın ne derece kötü ve saygısız bir muamele ile karşılaşabileceğinin de bi örneği olmuştur. Bu adama dayanamayıp en sonunda şöyle dedim. " bak ........ Abi bu işi benden çok daha iyi bildiğini sanıyor olabilirsin yıllarını da bu evraklar içinde geçirdin belki benim hiçbirşey bilmediğimi varsayalım hatta ama aklında tut ruhsat benim istersen 20 istersen 30 yıl bu dosyaları yazmış okumuş ol hayatının sonuna kadar küçücük bile olsa bir büron olmayacak ve hayatının sonuna kadar herhangi bir davanın altına imza koyamayacaksın burada avukat benim" kalkıp birde yumruk atmam istedim ama yapmadım bu bana iyi bir ders oldu neden böyle söyledim bilmiyorum ama muhteremin sürekli bunlar birşey bilmez defter bile okuyamaz vs dediğini hatırlıyorum. Adamdaki cesarete bakın ....... Bu belkide sizlerin yıllarca karşılaştığı bir durum. Edep ve terbiyenin bu iki kavramdan anlamayan insanlara karşı kullanılmaması gerektiği artık her zaman aklımda. Somut olaylar bir tarafa gerçekten de böyle birsorun varken neden çözülmüyor. Acaba çözümsüzmü ben öyle olmadığına inanıyorum. Sevgili üstadım av. Suat ergin yazısında 18 yıl önce böle bir aşk ile başladığını ama dosyalarına x konduğunu herkesin 1 saatte aldığı kararı üç günde aldığını yazmış. Kendisini mücadelesinde yanlız bırakanların iki kere düşünmesi gerekir 18 yıl....! 18 yılda hukuk siyaset politika bu kadar gelişirken (herkes için söyleyemeyeceğim) birkaç ahlak yoksunu kalem memurunun hakkından gelemememiz yada hakkımızı koruyamamız haksızlıklara karşı ceza verememiz ne garip. Bu memura beni geçelim işin okulunu okumuş yazı ve kaleme kendince değer verimiş bir insana böyle davranmaması gerektiğini nasıl anlatacağız ya da daha doğrusu bu adam bundan anlarmı. Değerli büyüklerim ben tüm memurlar için demiyorum diyemem de fakat durumun biraz bizden biraz eğitimden kaynaklandığını düşünüyorum. Belki adam cağız hayatı boyunca felsefe kitabı eline almamış belki almış ama anlamamış olabilir. Belki çok sık okuduğu ama hangi kriterlere göre verildiğini bilmediği kararları birilerini cezalandırmaya yada beraaat ettirmeye yarayan kağıt parçaları olarak görüyor olabilir. Belki mahkemelerin nasıl kurulduğunu bilmiyor belki cumhuriyet mahkemesi ile hitler mahkemeleri arasındaki farkı anlamıyor veya hayatı boyunca anlamıyacak olabilir. Belki insanların nerelerden nerelere geldiğini eğitimin, saygının elle tutulup gözle görülmemesine rağmen insanın içine ne büyük değer katan şeyler olduğunu düşünmemiş olabilir. Belki bazıları turgut özal'ı hala atatürk ün silah arkadaşı sanıyor olabilir. Bu onların suçu yada değil acizane tavsiyem yaptıklarına alınıp lütfen kendinizi üzmeyiniz. Askerliği yapanlar bilir bilmesi gereken prensibi vardır. Birliğe bir evrak gelir gizli yazan bir zarf içinde posta elinde gelen bu evrakta belki taşıyanın hakkında canına mal olabilecek bir emir olsa da açamaz ve okuyamaz. Üst makam o yazının onun tarafından bilinmesinin lüzumu olmadığına karar vermiştir. İnanın mesleğin ne olduğunu bilmelerine gerek yok. Çoğundan bilmesini beklememelisiniz. Hukuk yaşamının bu ilk günlerinde bana ve büyüklerime böyle davranan birine benim saygı duymamı da kimse benden beklemesin. bir kaç avukatı asmak lazım !!! Başlığı ile konuyu yeniden açan sayın kadir e buradan şunu söylemek istiyorum don kişot olmaya hazırsanız bende sanço panzanız olmaya hazırım bence biz onlardan değil onlar bizden korkmalıdır. Politikanın içinde olan avukatlar dı kanunları bilen kazanan savaşan birlik kuran hep avukatlar dı. Bence bu birlikler bilinçli sağlıklı ve yeri geldiğinde güç olarak kullanılmalıdır. Önüne geleni savurmak için değil yine sade ve saygınlığını koruyarak kullanılmalıdır. Fakat en azından bu tür davranışları devam ettirenler karşılarında kocaman ve bu yanlışa asla göz yummayan bir güç bulacaklarını ve bu gücün onlara hatalarını ödeteceğini bilmelidir. Herkesi saygı ve sevgi ile selamlıyorum.
Old 04-04-2007, 11:35   #15
Av.Abdülkadir ÖZ

 
Varsayılan

2004 de konuyu açmışım.Celse harcına mahkum olduğum bu dava 1 ay önce sonuçlandı. Beni celse harcına mahkum eden sayın hakim emekli olmuş yerine başka bir hakim gelmişti. Dosyanın bilrkişiye gönderilmesine karar verdi. Bilirkişi ücretini yatırdım. Dosya bilirkişiye gitti. Bilirkişi bana göre çok doğru bir rapor tanzim etmişti. Bu rapor doğrultusunda davayı ıslah edip dava değerini arttırdım. Duruşma günü rapora karşı diyeceklerimiz soruldu. Rapor doğrultusunda karar verilmesini talep ettim. Davalılar da reddini istedi. Sayın hakim avukat bey dosya yanlışlıkla hukukçu bilirkişi yerine hesap bilirkişisine gönderilmiş bu sebeple dosyayı hukukçu bilirkişiye göndermek gerek dedi. Her ne kadar sonucun değişmeyeceğini izah etmeye çalıştıysamda (dava mirasta tenkis) ara kararda dosyanın hukukçu bilirkişi olarak bir meslektaşıma gönderilmesine karar verildi. Tabi ikinci defa bilirkişi ücretini yatırmak zorunda kaldım.Bilirkişilik yapan değerli meslektaşım dosyayı benden daha iyi tahlil ederek tapudan akit tablosunun istenmesi gerektiğini bu eksikliğin giderilmesini müteakip raporunu ibraz edeceğini belirten bir yazıyı dosyaya koymuş. Meslktaşım benim ve hakimin görmediği bu eksikliği belirtince duruşmada eksikliklerin tamamlanmasını ve dosyanın tekrar bilirkişiye gönderilmesini talep ettim. Davalı taraf davanın reddini istedi. Hakim araştırılacak başka bir husus kalmadığından yargılamanın bittiğini bildirip subut bulmayan davanın reddine karar verdi.
Özeleşiri : Dosyada ki bu eksik evrakı fark etmem gerekirdi.
Soru : Kararı temyiz ettim. Eksik inceleme nedeniyle bozulması gerektiği kanatindeyim. Ben bir duruşma masraf vermediğim için celse harcına mahkum oldum. Dosyanın Yargıtay sürecinde kaybedilen zamandan dolayı (tabi bozulursa)hakimin sorumluluğu ne olacak?
Old 04-04-2007, 12:56   #16
BİHTER ELÇİN

 
Varsayılan

Bende bu mesleğe yeni başlamış biri olarak (daha stajyerim) bütün anlatılanları küçük küçük yaşamaktayım staj esnasında kalemlerde bize yaptırılan alakasız işler icrada ve diğer kalemlerde iş yaptırmak için verilen fazla masraflar hacız esnasında araba ücretinin her zaman en az 10 lira fazla olarak haciz memuruna taktım edilmesi
İlk başta bana bunlar da ters geliyordu ama herkesin kabul ettiği gibi işler bu şekilde yürüyor ve bizim de elimizden buna devam etmekten başka birşey gelmiyor
Kalemlerdeki memurların avukatlara karsı tavırlarından bende oldukça rahatsızım hele bazılarının kendilerini dünyanın merkezinde zannetmeleri ve hepyukarıdan bakmaları benmi avukatım yoksa o mu sorunusu kendime sormama neden oluyor
Bu düzenin değişmesi için bende elimden geleni yapmaya hazırım biryerden başlamak gerek...
Old 07-03-2009, 14:45   #17
Av. Burcu KALYONCU

 
Varsayılan

Ne yazık ki mahkemelerimiz, avukatın yargının üçlü sacayağının bir parçası olduğu konusunda daha çok yol katetmeleri gerektiği konusunda biz avukatlara fikir verecek sayısız deneyim yaşatmaya devam ediyorlar. İngiltere'de ' mesleklerin prensi; prenslerin mesleği ' olarak nitelenen mesleğimiz; burada avukatların bazen karamela sepeti muamelesi gördüğü trajikomik uygulamalara konu oluyor. Bir tanesini paylaşmak istiyorum:

Tutuklu olan müvekkilim için, henüz ilk duruşması yapılmamış olan bir ağır ceza davasında, tutuk incelemesinden önce tahliye talebinde bulundum. Deneyimlere dayanarak; büyük olasılıkla reddedileceğini biliyordum ama; müvekkilin eşi ve bebeği çok mağdur olduğu için denemek istedim. Dilekçeye havale almak için başkanın odasına girdim. Bir iki cümle kurdum talebimle ilgili. Bu arada dava 85 sanıklı ve 26 klasör hacminde bir dava. Biraz müvekkilin adını falan da vurgulamak isteğim var. ' Ben bu aşamada tahliye vermem avukat hanım!' dedi. Ben de sinirlenerek; 'oyunuzu belli mi ediyorsunuz efendim!' dedim. Ve iyi çalışmalar dileyerek çıktım. 18 şubatta ilk duruşması vardı. 25 tane tutuklu sanık müdaffii hiçbir şekilde sözleri kesilmeden ve dahi sanıklar da öyle, dinlendiler başkan tarafından.Hem savunmaya iştirak ve hem de talepler bölümünde, benim hiçbir cümlemin bitirilmesine izin verilmedi!!! İki numaralı sanığa bir soru sordum ve müvekkil lehine ikrar etmesini sağladım. İkinci sorum arada kaynadı. Onu ancak; Ankaralı meslektaşımın sorması neticesi zapta geçirebildik!! Tahliye talep ederken; hiçbir şekilde konuşamadım!! Tüm cümlelerim ağzıma tıkıldı! ' Efendim müvekkil mağdur - sanık durumundadır!' ' Onun kararını biz veririz avukat hanım!' ' Elbette siz vereceksiniz efendim; ben savunma yapıyorum!' ' Geçin bunları avukat hanım! ' Neden?! Çünkü ben bir ağır ceza başkanına, ihsas-ı reyde bulunmaması gerektiğini üstü örtülü olarak ' ihsas ' ettirmiştim!!

Özetle; 8,5 saat süren duruşmada, bendeniz sınıfın yaramaz çocuğu muamelesi gördüm!! Çünkü ' cür'et' etmiştim!! Müvekkil tutuklu olduğu için; daha fazla
' antipatik ' olmak da mantıklı gelmedi ve sustum!!

Sonuç olarak müvekkil ilk duruşmada tahliye oldu ama ben; davadan çekilmeyi düşünüyorum!!

Saygılarımla)
Old 09-03-2009, 11:12   #18
av.fatasoyyılmaz

 
Varsayılan

konu 2004 te açılmış şimdi 2009 yılındayız. sorunlar?devam ediyor..çözüm? kimbilir belki yarın belki yarından da yakın... birlik olmalıyız birlik. barolar birliği var ya demeyin bana. bizim için değil o birlik. üyesi olarak ben inanmıyorum. bu müvekkil- hakim- savcı- barolar birliği-yasalar,kalem memurları ve de bananeci meslektaşlarımın arasında çözüme ulaşabilir miyiz inancım kalmadı. bu gün çok karamsarım farkındayım. hadi bir umut ışığı görmek istiyorum....
Old 20-03-2009, 00:04   #19
cebba

 
Varsayılan

aslında ben halen bir hukuk öğrencisiyim ama yinede bir yorumda bulunmak isterim her zaman her yerde adalet anlayan avukatlarımıza...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Acil bu yargıtay kararı lazım Av.M.Çağrı Alperen Meslektaşların Soruları 12 19-10-2006 15:49
İsviçre Medeni Kanunu Lazım Batu Han Meslektaşların Soruları 2 20-06-2004 08:34
Bi Kooperatifhakkında Bilgi Almam Lazım Batu Han Meslektaşların Soruları 4 08-04-2004 18:54
Erkek Hakları Da Lazım Armağan Konyalı Kadın Hakları Çalışma Grubu 6 28-05-2003 23:43


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08806992 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.