Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İşçinin ibranamesi hakkında

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-12-2013, 17:04   #1
Av.mehmet.av

 
Varsayılan İşçinin ibranamesi hakkında

Merhabalar;
Müvekkil işten çıkartılıyor. Çıkartıldıktan sonra ise kendisine bir ibraneme imzalatılıyor. İbraname içeriğini tam hatırlamıyor müvekkil, ancak alacak kalemlerinin ayrı ayrı yazılıp imzalandığı varsayımından hareket ediyorum. Bu şekilde bir ibranameyi yargıtay kabul ediyor bildiğim kadarı ile. Ancak olayda şöyle bir püf nokta var. İbranamenin imzalandığı gün işveren müvekkilin hesabına bir miktar para yatırıyor.(Alacağını karşılamıyor tabi).
Benim merak ettiğim husus şudur.
Her ne kadar ibranamede alınan tutar belirtilmemiş ise de ibraname ile aynı tarihte hesaba yatan parayı acaba ödenen miktar kadar makbuz olarak düşünebilir miyiz. Çünkü eğer ibranamede miktar belirtilmiş ise o kadar kısım için makbuz yerine geçiyor, bundan başka alacak var ise ibranameye rağmen eksik kısım dava edilebiliyor yanlış hatırlamıyorsam.
Old 13-12-2013, 14:54   #2
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Doğru hatırlıyorsunuz.

Bununla birlikte, Borçlar Kanunu 420. maddesiyle getirilen düzenlemeye bakın, ibraname konusunda ağır şartlar getirilmiş...
Old 13-12-2013, 15:24   #3
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.mehmet.av
Merhabalar;
Müvekkil işten çıkartılıyor. Çıkartıldıktan sonra ise kendisine bir ibraneme imzalatılıyor. İbraname içeriğini tam hatırlamıyor müvekkil, ancak alacak kalemlerinin ayrı ayrı yazılıp imzalandığı varsayımından hareket ediyorum. Bu şekilde bir ibranameyi yargıtay kabul ediyor bildiğim kadarı ile. Ancak olayda şöyle bir püf nokta var. İbranamenin imzalandığı gün işveren müvekkilin hesabına bir miktar para yatırıyor.(Alacağını karşılamıyor tabi).
Benim merak ettiğim husus şudur.
Her ne kadar ibranamede alınan tutar belirtilmemiş ise de ibraname ile aynı tarihte hesaba yatan parayı acaba ödenen miktar kadar makbuz olarak düşünebilir miyiz. Çünkü eğer ibranamede miktar belirtilmiş ise o kadar kısım için makbuz yerine geçiyor, bundan başka alacak var ise ibranameye rağmen eksik kısım dava edilebiliyor yanlış hatırlamıyorsam.


Türk Borçlar Kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinde sonra ibra sözleşmesi ile işverenin ibrası teknik olarak mümkün değildir. Çünkü ibra, borcun tatmin edilemeyen sona erme nedenlerinden biridir. Ancak 420 nci madde borcun tam olarak ifasını aramıştır. Bu nedenle TBK uygulamasında işverenin işçiye olan borçlarının ivazlı ya da ivazsız ibra ile sona erdirilmesi mümkün değildir.

Sizin olayınızda imzalanan ibranamenin içeriğinin hatırlanmamasının bir önemi kalmamıştır. Önemli olan yapılmış ödemedir. Makbuzdur. Tam olarak ifa karşılığı değilse dava ile bakiye alacaklar talep edilebilir. Saygılar.
Old 13-12-2013, 17:07   #4
egemen48

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.mehmet.av
Merhabalar;
Müvekkil işten çıkartılıyor. Çıkartıldıktan sonra ise kendisine bir ibraneme imzalatılıyor. İbraname içeriğini tam hatırlamıyor müvekkil, ancak alacak kalemlerinin ayrı ayrı yazılıp imzalandığı varsayımından hareket ediyorum. Bu şekilde bir ibranameyi yargıtay kabul ediyor bildiğim kadarı ile. Ancak olayda şöyle bir püf nokta var. İbranamenin imzalandığı gün işveren müvekkilin hesabına bir miktar para yatırıyor.(Alacağını karşılamıyor tabi).
Benim merak ettiğim husus şudur.
Her ne kadar ibranamede alınan tutar belirtilmemiş ise de ibraname ile aynı tarihte hesaba yatan parayı acaba ödenen miktar kadar makbuz olarak düşünebilir miyiz. Çünkü eğer ibranamede miktar belirtilmiş ise o kadar kısım için makbuz yerine geçiyor, bundan başka alacak var ise ibranameye rağmen eksik kısım dava edilebiliyor yanlış hatırlamıyorsam.



evet doğru hatırlıyorsunuz
Old 13-12-2013, 22:55   #5
fountain

 
Varsayılan

Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlük tarihi itibariyle iş hukukunda ibraname bitmiştir.
Galatasaray Üniversitesi'nde bu yıl yapılan İş Hukuku'nun Güncel Sorunları sempozyumunda,Yargıtay üye hakiminin ağzından, "İbraname bitmiştir." şeklinde net ve kesin ifade çıkmıştır. Bankaya ödeme olmadığı sürece işçinin imzaladığı ibranamelerin bir anlamı yoktur.
Old 17-12-2013, 12:00   #6
Av.mehmet.av

 
Varsayılan

Cevap veren meslektaşlara teşekkürler. Yanlız ben söylemeyi atladım. İbraname yeni Borçlar Kanunu yürürlüğe girmeden önce imzalanmış.
Old 28-08-2016, 20:09   #7
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

YARGITAY 9. Hukuk Dairesi
2014/35709 E.
2016/12356 K.

Taraflar arasındaki, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ile asgari geçim indirimi alacağı, yıllık izin ücreti ve fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24/05/2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat ... ile karşı taraf adına Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin, 20/01/1996 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başladığını, 2011 yılında emekli olduğunu, ancak hiç ara vermeksizin çalışmaya devam ettiğini, emeklilik sonrasında Sosyal Güvenlik Priminin davalı işveren tarafça ödenmediğini ve hizmet akdinin 23/09/2012 tarihinde işveren tarafından tek taraflı olarak feshedildiğini, almış olduğu aylık ücretin net 4.000,00 TL olduğunu, yılda iki maaş ikramiye aldığını, dini ve milli bayramlarda çalıştığını buna rağmen fazla mesaisinin ödenmediğini, çalışma süresi boyunca yıllık izinlerinin kullandırılmadığı gibi izin ücretlerinin de ödenmediğini, son 1 yıllık asgari geçim indirimi ödemesinin yapılmadığını ileri sürerek; kıdem ve ihbar tazminatları ile asgari geçim indirimi, yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

B) Davalı Vekilinin Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davacının müvekkil şirkette 20/01/1996 tarihinde işe başladığını ve kısa bir süre içerisinde işten ayrıldığını, bunun sonrasında 01/04/1998 yılında tekrar işe başladığını ve 01/10/2012 tarihinde iş akdinin sona erdiğini, davacının aldığı son maaşın brüt 5.440 TL olduğunu, 01/10/2012 tarihinde davacının kendisi tarafından imzalanan ibraname ile tüm alacaklarının ödendiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, ... Kurumu'ndan alınan rapor ile ibraname altındaki imzanın davacının el ürünü olduğunun tespit edildiği ve davacıya işçilik hak ve alacaklarına karşılık davalı işveren tarafından ibraname karşılığında 118.752,68 TL ödeme yapıldığı, davacı tarafın ibranamenin geçersizliğine yönelik itirazlarının yerinde olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.

D) Temyiz:
Karar süresinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.

E) Gerekçe:
Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.

İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununun 19 uncu maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.

Sözü edilen yasal düzenleme, sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmektedir. İşverenin cezai şart ve eğitim gideri talep ettiği yine işçinin vermiş olduğu zararın tazminine dair uygulamalarda ve hatta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde işçinin işverene borçlu olduğu durumlarda, taraflar, herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın işçinin borçlarını ibra yoluyla sona erdirebilirler.

Değinilen maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri tazminat ve alacaklar dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün haklar yönünden uygulanır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.

İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:

a)-Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K.).

b)-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).

c)-İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.

Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.

İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir (Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K). Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.

d)-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K).

e)-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.).

f)-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K).

g)-Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K).

h)-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.

İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K. ; Yargıtay 9.HD. 13.7.2010 gün, 2008/33764 E, 2010/23201 K.).

Somut uyuşmazlıkta; 01.10.2012 tarihli ibranamedeki imzanın davacının el ürünü olduğu ... Kurumu raporu ile tespit edilmiş ise de, ibranamenin 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu döneminde düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, yeni Borçlar Kanunu (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu) döneminde düzenlenen ibranamelerin geçerli olabilmesi için yazılı olması, sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren en az 1 aylık sürenin geçmiş olması, ibra konusu alacak türleri ve miktarlarının açıkça belirtilmesi ve ödemelerin banka aracılığı ile yapılması gerekir.

Dosya içerisinde yer alan ibraname, sözleşmenin sona ermesinden itibaren 1 aylık süre geçmeksizin yapıldığı gibi ibranamede belirtilen miktarların banka kanalı ile ödendiğine dair bir bilgi ve belge de sunulmamıştır.

Tüm bu hususlar dikkate alınmaksızın ibranamenin 6098 sayılı yasanın 420. maddesi karşısında kesin olarak hükümsüz olduğu gözetilmeksizin davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.

Mahkemece, tarafların delilleri toplanarak alacakların hesaplanması için bilirkişi incelemesi yaptırılmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Yanılgılı gerekçe ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

F)Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.350.00 TL.duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24/05/2016 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 01-09-2016, 17:58   #8
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

İBRANAMENİN GEÇERSİZLİĞİ, DAVA AÇILDIKTAN ÇOK UZUN BİR SÜRE SONRA SUNULMASI





























YARGITAY 9. Hukuk Dairesi
ESAS: 2016/558
KARAR: 2016/14765

Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı ile fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, hafta tatil ücreti, yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı,iş akdinin haksız ve ihbarsız olarak işveren tarafından feshedildiğini ve alacaklarının ödenmediği iddiasıyla kıdem, ihbar ve kötüniyet tazminatları, fazla çalışma, genel tatil, hafta tatili ve yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesini istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı,davacının iş akdinin devamsızlık nedeniyle haklı nedenle feshedildiğini,iş yerinde fazla mesai yapılmadığını davacının haftalık ve yıllık izinlerini kullandığını savunarak davanın reddini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece,toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak kötüniyet tazminatı açısından yasal şartların oluşmadığı,davalı tarafından sunulan ibraneme kapsamında davacının kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai ve genel tatil ücretlerinin ödenmiş olduğu, yıllık izin ücreti ile hafta tatili ücreti alacaklarının da dava dilekçesinde talep edilen miktarlar dışında zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.

İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420 inci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 sayılı İş Kanununun 19 uncu maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.

Sözü edilen yasal düzenleme, sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmektedir. İşverenin cezai şart ve eğitim gideri talep ettiği yine işçinin vermiş olduğu zararın tazminine dair uygulamalarda ve hatta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde işçinin işverene borçlu olduğu durumlarda, taraflar, herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın işçinin borçlarını ibra yoluyla sona erdirebilirler.

Değinilen maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri tazminat ve alacaklar dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün haklar yönünden uygulanır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.

İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:

a)-Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K.).

b)-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).

c)-İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.

Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.

İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir (Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K). Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.

d)-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K).

e)-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.).

f)-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K).

g)-Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K).

h)-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.

İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K. ; Yargıtay 9.HD. 13.7.2010 gün, 2008/33764 E, 2010/23201 K.).

Somut uyuşmazlıkta; mahkemece,davalı tarafından sunulan 02.05.2005 tarihli ibranamede davacının kıdem ve ihbar tazminatı,fazla mesai ile genel tatil ücreti alacaklarına karşılık davalı şirketten 10.500,00 TL alarak davalıyı ibra ettiği, söz konusu alacaklar bakımından ibranamenin makbuz niteliğinde olduğu ve adı geçen alacakların davacıya ödendiğinin kabulü ile ibranameye itibar edildiği anlaşılmaktadır.Ne var ki söz konusu ibraname savunmayla çeliştiği gibi dava açıldıktan 10 yıl sonra sunulmuştur.Bu durumda mevcut ibranamenin geçersiz olduğu,dava konusu talepleri ortadan kaldırmayacağı anlaşıldığından, davacının alacakları değerlendirlerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile taleplerin reddine karar verilmiş olması hatalıdır.

Diğer taraftan;aynı dava dilekçesinde birden fazla işçilik alacaklarının talep edildiği durumlarda davaların yığılmasından söz edilir.Bu tür davalarda her talep için ayrı bir dava söz konusudur ve talepler de ayrı ayrı ıslah edilebileceğinden ikinci bir ıslahtan söz edilemez.Somut uyuşmazlıkta da; davacı, bilirkişi raporu aldırılmadan önce kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarını ıslah yolu ile arttırmış raporun düzenlenmesinden sonra ise, diğer alacaklara ilişkin ıslah talebinde bulunmuştur.Davalı tarafından da davacının ıslah taleplerine ilişkin olarak süresinde zamanaşımı itirazında bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle talep konusu alacaklar hüküm altına alınırken davalının zamanaşımı itirazı da değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.

3-Davalı taraf vekille temsil edildiğinden, reddedilen miktar üzerinden vekille temsil olunan davalı lehine karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ret vekalet ücretine hükmetilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 20.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hakkında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Bulunan İşçinin İş Akdinin Fes Av.Hatice CAN Ceza Hukuku Çalışma Grubu 8 21-01-2016 09:44
İşçinin ödenmeyen ihbar tazminatı ve diğer alacakları hakkında allegria Meslektaşların Soruları 6 11-01-2013 14:28
Hakkında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Olan İşçinin İş Akdinin Feshi Av.Hatice CAN Meslektaşların Soruları 0 04-02-2009 20:04
İşçinin haklı feshi hakkında bir soru! av.egemen Meslektaşların Soruları 1 27-05-2007 21:52


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05887389 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.