11-11-2004, 06:29 | #1 |
|
Polisin Görevi - Avukata Polis Tarafından Sarfedilen uygunsuz ifade
1- Başlıktaki kabalık olayı yaşatanlara aittir.
2- Bu konuda hem KAYMAKAMLIK kararı, hem BÖLGE İDARE MAHKEMESİ kararı ve dolaylı olarak da İHAM kararı bulunduğunu belirtmeliyim. Duruşma sırası bekleyen cüppeleri üzerindeki avukatları boşaltmak isteyen polis görevlileri hanım avukatları cüppesinin yakasından tutup çenesine vurarak ve kucaklayarak dışarı çıkartmak istiyor. Avukata vurmaması ve cüppesini bırakması bir başka avukat tarafından görevliden isteniyor. Görevli bu avukata yumruk savuruyor ve fakat sivil giyimli başkomiserin bu avukatı kolundan çekmesiyle yumruk değmiyor. Bu avukat yumruk savuran polis görevlisinden şikayetçi olmak için adını soruyor, başkomiser barıştırayım şikayetten vazgeçin diyor, bu avukat mesleğe ve kişisel onuruma yönelik davranışın cezasız kalmaması gerek diyor. Polis görevlisi bu direnmeye karşılık "Ne yani avukat bey, sizi tatmin etmek (yani şikayetten vazgeçirmek) için illa altınıza mı yatmak lazım" diyor. Avukat başkomisere "bakın bu kişiyi mi affetmemi istiyorsunuz" diyor. Polis görevlisi şikayetten vazgeçilmeyeceğini anlayınca "AVUKAT BEY ALTINIZA YATSAK YİNE TATMİN OLMAZSINIZ" diye veciz bir söz söylüyor. Avukatın yanıtı "Hem bir insan olarak sözlerinizden utanın, hem de bu sözler Türk Polisine yakışıyor mu " oluyor. Bundan sonra sekiz-on avukat tarafından tutanak tutulup yakınma dilekçesi veriliyor. Başsavcılık 4483 uygulanarak yönetimden izin istiyor, Kaymakamlık izin vermiyor : POLİS GÖREVİNİ YAPMIŞTIR. Bu karar karşı İstanbul Bölge İdare Mahkemesine itiraz davası açılarak, Kaymakamlığın yönetim organı olduğu, oradaki araştırmacının hukukçu olmadığı, etkili soruşturma yapılmadığı, haklarında yakınılan polis görevlileriyle yüzleştirme yapılmadığı, tanıkların dinlenmediği, mahkeme üyelerinin hukukçu kimliklerine güvenildiği belirtilerek izin vermeme kararının kaldırılması isteniyor. Mahkeme izin vermeme işleminin kaldırılmasını ret ediyor : POLİS GÖREVİNİ YAPMIŞTIR. Bu kararla iç hukuk yolu tükenmiş oluyor ve "kendisini pasif olarak homoseksüel ilişkiye avukatı davet etmesi, homoseksüel ilişkinin toplumsal olarak kınanan bir davranış olması nedeniyle kişisel onurunu kırıcı bir davranışa uğramak; hak aramasının engellenmesi; 4483 SAYILI YASANIN HAK ARAMAYI ENGELLEDİĞİ ve manevi tazminat olarak yalnızca 1 -BİR- euro tazminata karar verilmesi isteğiyle İHAM'da dava açılıyor. İHAM sözleşme ile güvence altına alınan hakların ihlali niteliğinde olmadığından ret kararı veriyor. Bu arada Bakanlık önünde disiplin başvurusu da yapılıyor, sonuç yok. Şimdi bu sonucun ortaya çıkmasına yol açanlara soralım : Avukatın altına yatmak polisin görevi midir ? Bence değil. |
11-11-2004, 22:49 | #2 |
|
Sayın Kavili'nin aktardığı olayı endişe ile ve tüylerim diken diken olarak okudum.
Üzülerek söylemek gerekirki bazı kolluk kuvvetlerinin ve hatta bir kısım Cumhuriyet Savcılarının avukatlara bakışları son derece utanç vericidir. Ama ne acıdır ki avukatlara karşı bu derece peşin hükümlü olan bir kısım savcıların emeklilik günlerini iple çektiklerini ve günü geldiğinde avukatlık mesleğine gün geçirmeden başladıklarını ibretle görmüşüzdür. Sayın Kavili'nin aktardığı olaydaki yargı kararlarının olası ise bu sütuna taşınmasının yararlı olduğunu düşünüyorum. Bu yargı kararları önümüze gelirse aktarılan olayı hukukun evrensel değerleri ışığında daha sağlıklı irdeleyeceğimizi düşünüyor, Sayın Kavili'ye duyarlılığı nedeniyle teşekkür ediyorum. Bu arada belirtilen yargı kararlarında imzaları bulunan hukukçularıda hukuk camiasının tanımasında yarar olduğunu düşünüyorum. |
12-11-2004, 18:57 | #3 |
|
Sayın Kavili' nin yazdıklarını okurken Hukuk Fakultesi diplomamı alırken ettiğim yemin geldi aklıma.
Kamu daki görevı sonrasında avukatlık yapacagı gunlerı özlemle bekleyen, dokuz yasındakı ogluna dahı Hukuk Fakultesı' nde okumayı oneren bır Hukuk Mezunu olarak ; böyle bir rezalet karsında herseye rağmen mucadele eden avukat buyuklerıme sonsuz sukranlarımı iletmek istiyorum. Sayın Kavili cevaplandırırsa cok memnun olurum. Baro' lar bu konuda bırsey yaptımı? En derin saygılarımla. |
12-11-2004, 20:33 | #4 |
|
Anlatılan böyle bir olay karşısında kaymakamlığın ve Bölge idare Mahkemesinin "Polis Görevini Yapmıştır" şeklinde bir değerlendirme yapması çok şaşırtıcı. Kaymakamlığın ve mahkemenin hangi gerekçeler ile bu sonuca ulaştığını çok merak ettim. Sayın Çelik'in işaret ettiği gibi olayı ve verilen kararları daha sağlıklı değerlendirebilmek için söz konusu kararların da aktarılması gerekir. Yoksa bu şekilde konu çok eksik kalıyor. Bu eksiklerle de konunun hukuki boyutu üzerinde konuşup değerlendirebilmek çok mümkün değil kanımca. Aksi halde konunun aktarıldığı bu haliyle "Şaşırtıcı, Nasıl Olabilir?" demekten öte bir değerlendirme yapamayız.
|
12-11-2004, 21:02 | #5 |
|
Hakim Magnoud ve Günümüzün Yargıçları;
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin çeyrek YY yılı aşan mezunları bu ismi hatırlarlar. Hafızam ismin yazılışında beni yanıltmadı ise bu yargıcı Prof Dr Çoşkun Üçok hocamız anmış, (Bu dava Hukuk Felsefesi kitabında da ayrıca yer almakta idi) yargıcın yargılama neticesi "ekmek çalan çocukları suçsuz bulduğuna" ilişkin kararından bahsetmişti. Yargıçlar verdikleri karar ile tarihe geçerler. Yargıçlar öyle kararlar verirler ki aradan onlarca yıl geçse de garibin teki bu kararı bulur, tarih önünde insanların önüne koyuverir. Tarih, öyle acımasızdır ki kimin kimi yargıladığı belli olmaz. Aradan yıllar geçer, acılar küllenir, tarih verilen karardaki o kararı veren yargıçları unutmaz. Zaman geçmiş, yaralar sağılmış, gözyaşyarı kurumuştur. Ama yargılayanlar yargılanır olmuşlardır. Tarihin unutmadığı belleğinde... |
12-11-2004, 22:27 | #6 |
|
Nasılki adam olacak çocuk şeyinden belli oluyorsa, ilgi uyandıracak konu'da başlığından belli oluyor.
"AVUKAT BEY ALTINIZA YATSAK YİNE TATMİN OLMAZSINIZ" başlığı'da böyle bir başlık. Biraz toz kaldıracağı hemen belli oluyor, ve kaldırdı da. Bu toz duman içinde ben'de bu sabah birşeyler yazmayı düşünmüştüm. Fırsat bulup bu sabah birşeyler yazmış olsa idim, şimdikinden çok daha değişik olacaktı. Ortalık, bana göre, biraz yatışınca yazacaklarım ve yazdıklarım da değişti. Almanlar'ın 'hiçbir yemek pişirildiği sıcaklıkta yenmez' diye bir sözleri var. Burada'da öyle yemeği biraz üfledikten ve soğuttuktan sonra yerseniz tadı biraz değişiyor, en azından ağzınız yanmıyor. Bu girişten sonra fikrimi söyleyebilirim: "AVUKAT BEY ALTINIZA YATSAK YİNE TATMİN OLMAZSINIZ" sözü avukatlar için övünülmesi gereken bir söz. Neden böyle düşündüğümü söylemeden önce olayı Sayın Hemşehrim'in aktardığı şekli ile gözden geçirelim. Olayın öne çıkan iki unsuru var, birincisi bir polisin bir avukatı yumruklamaya çalışması. Bunu isterseniz tehdit, isterseniz dövmeye teşebbüs olarak yorumlayın, olayımızda önemli olan bir polis memurununa yakışmıyan bu davranışın diğer davranış yanında ikinci planda kalması. Olayda sinirlerin gerilmesine sebep olan "AVUKAT BEY ALTINIZA YATSAK YİNE TATMİN OLMAZSINIZ" sözü. 'Bir kimsenin diğeri'nin altına yatması' Türkçede o kimsenin istediğini elde etmek için diğerine yağcılık etmesi o'nun istediği her şeyi yapması anlamına gelir; kendisinden istenen normal bir insanın kabul edemiyeceği bir şey olsa bile. Mecazi anlamda böyle kullanılan 'altına yatma', benim bildiğim kadarı ile, seks sırasında genellikle kadının erkeğin altına yatması olayından kaynaklanmaktadır. Olayı iki erkek arasındaki seks ilişkisine uygulamaya çalıştığımızda 'alta yatan' erkeğin kadınlaştığı sonucu çıkıyor. Üstte olan'ın homoseksüelleştiği sonucu değil. Nasıl değerlendirirsek değerlendirelim, 'bir kimsenin diğerinin altına yatması' alta yatan için utandırıcıdır dilimizde. Ve biz bu terimi kullanırken bilerek veya bilmeyerek kadınlara hakaret ediyoruz ve onları aşağılıyoruz. Olayımıza dönmeden önce bundan senelerce duyduğum bir sözü yazmak istiyorum. Danışma'ya gelen koca'nın söyledikleri: Ne yapacağımı bilmiyorum beyim 'Kadının nikahı benim, bacakları başkasının boynunda' . Bizim polislerimizin'de nikahları(görevleri açısından) adalet'in ve devlet'in boynunda; bacaklarının kimin boynunda olduğunu ise çoğu zaman kestirebilmek bir hayli zor. Sözüm görevini yasaların kendisine koyduğu sınırlar dahilinde yapan polıslere değil tabi. Görevini hakkı ile yerine getiren, yasaların kendisine verdiği yetkiyi hakkı ile kullanan bir polis memurunun kendisini herhangi bir kimsenin altına yatıyormuş gibi görmesi kadar abes bir düşünce olamaz. Vatandaş'a medenice davranmanın neden vatandaşın altına yatma anlamına geldiğini anlamak'ta zor. Kendisini yasalardan üstün görmenin bir belirtisi olsa gerek bu davranış. Olayımızdaki polisin bir avukata "AVUKAT BEY ALTINIZA YATSAK YİNE TATMİN OLMAZSINIZ" demesi'nin altında yatan gerçek şu: 'Ben sana bu kadar yalvardım, buna rağmen dediğim dedik diyorsun ve isteğinden vazgeçmiyorsun, daha ne yapmamı istiyorsun'? 'Bütün avukatlar böyledir' Böyle bir davranış Türkiye gibi bir ülkede avukata verilmiş bir ödündür. Bu söylediklerime karşı çıkan varsa, düşünsün biraz lütfen. Olay yaşanırken avukatın yerinde sıradan başka bir vatandaş olsaydı, durum ne olurdu? Saygılarımla |
13-11-2004, 11:54 | #7 |
|
ek bilgi sürgiti
Değerli meslektaşlarım,
Öncelikle konuya duyarlı davranan herkese teşekkür ederim. Bu saldırı (hanım avukatın cüppesinin yakasından yumruklanarak ve tartaklanarak iteklenmesi, cüppe yakasından tutularak kucağa alınıp koridor dışına çıkartılması, benim sessiz kalmayarak polis görevlisini uyararak sakin olmaya davet edişim, buna karşın bana yumruk savrulması) olayları 2 - 2,5 yıl önce Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi koridorunda yaşanmıştır. Bu olay sırasında dosyadaki savunma makamında görevli avukatların savunma engellenmesiyle karşılaştıklarında konuyu İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi'ne rapor etmek üzere görevli bulunmaktaydım. Bu konu aynı mahkemenin ilk duruşma tutanağına aynen yazılmıştır. Merkez olarak savunma hakkının arayıcısı, savunucusu ve koruyucusu olan avukatların uygulamada karşılaştıkları görev engellemeleri olaylarında konuyu belgeleme sıkıntısı yaşadıklarını, eski kuşakların bu sıkıntıyı örgütleyemediklerini düşünerek bu merkezin oluşumunu sağladık. İşte, tam da bu noktada başka deyişle, avukatların sıkıntı yaşamamaları veya yaşanacak sıkıntıları raporla belgeleme konusunda Baro Görevlisi iken saldırıya uğramış oldum. Sayın Avukat Adil Giray Çelik, Soruşturma, daha doğrusu SORUŞTURMAMA dosyası oldukça kalın bir dosya oldu; yine de size birer örnek yollayacağımı belirtmek isterim. Yargılama hukuku ilkeleri uyarınca, dosya bir bütündür, tümünü herkese sunamadan hukuksal karar vermelerini isteyemem. Bu konuyu bu sayfalara aktarmadaki amaç, düzeyli bir tartışma ortamı olan sitede konunun başka meslektaşlar veya okuyanlarca da okunup öğrenilmesi, kamuoyu oluşturarak başka yer ve zamanlardaki bu tür hukuksuzlukların önlenmesine katkıda bulunmaktır. Sayın macerkez, İstanbul Barosu, Avukatlık Yasası 95/IV (4467 s. Yasa ile eklenen) uyarınca soruşturmaya katılmak için başvurmuştu, şu anda konu Savcılıkça belirsiz bırakıldı. Sayın sbudak, Kararlar ve dosya çık kalabalık, hepsini buraya aktarmanın güçlüğünü onaylayacağınızı umuyorum. Sayın GEMİCİ, Söylenen söz, kendilerine önerilen her türlü söyleyence çekici konu veya biçimdeki öneriler de olsa, avukatların, meslek ilkelerinden ödün vermeden hak arama peşinde olmalarını göstermesi bakımından bir ödündür diye düşünülebilir. Ve, aynı zamanda söyleyenin kendisini pasif olarak sunsa bile homoseksüel ilişki karşılığında avukatın hak aramaktan vazgeçebileceğini, hukuksuzluğa sessiz kalabileceğinin göstergesidir. Şu var ki, polis görevlisinin 1- Kendi meslek kurallarını çiğneyerek görev yapabileceğini düşünmesi yanlıştır. 2- Avukatın cüppesinden tutması ve tartaklaması yanlıştır. 3- Avukata yumrukla vurmaya kalkışması yanlıştır. 4- Avukatı yumruktan korumak için kolundan geriye çeken sivil Başkomiserin davranışı doğrudur. 5- Avukatın yakınmasından vazgeçirmeye çalışan polis görevlisinin yöntemi yanlıştır. 6- Bu yakınmada soruşturma izni gerektiğini düşünen Savcı'nın yorumu yanlıştır. 7- Bu kez araştırmayı yapma görevi Kaymakamlık makamında olup bu araştırmayı , yine aynı meslekten ve araştırılanın bağlı olduğu birimde bir polis görevlisine yaptıran Kaymakamlık tavrı yanlıştır. 8- Araştırmacının araştırma için çağrı sırasındaki eksiklikleri, yüzleştirme yaptırmaması, yetkisi olmasına karşın tanıkları dinlemeyerek yetkisini kullanmaması yanlıştır. 9- Yönetimin izin vermeme kararına sessiz kalan Savcı'nın tavrı yanlıştır. 10- Yönetimin görevlilerinin araştırma yerine araştırmama sonucu izin vermeme yönündeki kararındaki hak aramanın engellenmesini görüpte bunu iptal etmeyen Bölge İdare Mahkemesi kararı haklı değildir. Hak aramanın zorlu ve ancak onurlu olduğunu bilen ve yaşayanlara selamlar. Tüm meslektaşlarıma kolay gelsin diyorum. Avukat Ömer Kavili İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi |
23-11-2004, 09:30 | #8 |
|
Değerli Avukatlara,
baştan herhangi bir insanın bir şekilde tartaklanması olayının tel'in ediyorum . Bütün olayları kendi meslek görüşünüzle değerlendiriyorsunuz. Sosyal hayat sanki başka disiplinlerden oluşmuyor, sadece avukatlık disiplininden oluşuyor gibi. Olaylara başka zaviyelerden de bakabilme yeteneği olan avukat çok az gördüm. "Siz bir icra takibinde sade vatandaş hüviyetiyle avukatla karşı karşıya geldiniz mi ? Dava masrafları,avukatın taksi parası ,kırtasiye giderleri,avukatın yemek parası....." sanırım o tatmin le ilgili başlık konusu bu tip bir tecrübeyle ilgili. önce ÖZELEŞTİRİ. başka bir açı: o polis orada cüppeli olmayan herhangi bir vatandaşa aynı muameleyi yapsaydı ordan bir cüppeli çıkıp ( mesleğiyle kamu hizmeti yaptığı inancında olan) bu sade vatandaşa arka çıkar mıydı? sanırım orada kaymakam kendiliğinden yada birilerinin etkisiyle durumdan vazife çıkamış, emniyet amiri ve polise yürü be koçum demiş olduğu gibi bir durum var. başka bir açı: mağdur avukat arkadaşın girdiği dava hangi konu ve karşı taraf kimdi olay hakkında hüküm verebilmemiz için bunlar da önemli. "biri cüppeliye saldırdı " tarzında tartışma açmak çok avami ve popülist bir yaklaşım gibi geliyor bana. Tabi burada o mağdur avukat arkadaş çok inandığı ve hayatını kazandığı hukuk sistemine halel getirecek bu konuyu gündeme getirmemeliydi. ne olacak mülki ve idari amir ve de idari mahkeme gerekeni söylemiştir. bir hukukçu olarak, Siz hukuku tartışırsanız. Oooo biz sade vatandaşlar ne yapmayız. Umarım bütün bu yazdıklarımdan polisin davranışlarının tasvip ettiğim anlaşılmaz. Mağdur arkadaşa geçmiş olsun diyorum. Saygılarımla , |
23-11-2004, 09:50 | #9 |
|
Sayın Esen,
Aslında genel olarak size hak veriyorum. Eğer aynı olay avukatlar Beyoğlu'ndan Taksim'e yürürken olsaydı, burada gösterdiğiniz tepkinin altına ben de imza atardım. Ancak bu konu ile ilgili olarak sanırım gözden kaçırdığınız bir nokta var, o da olayın Adliye'de ve avukatın cüppesi üzerindeyken, yani bir diğer ifadeyle "görev başındayken" olması. Bu durumda avukata yapılan saldırı aslında onun şahsına değil, savunma makamına yapılıyor demektir. Örneğin bir de şu açıdan bakınız: aynı polis duruşma sırasında hakimi kürsüden "çenesine vurarak ve kucaklayarak dışarı çıkartsa", sizce gösterilecek tepki sadece "hakimlerin dayanışması" olarak nitelendirilebilir mi? Sizce bu olay polisin aynı muameleyi sokakta bir vatandaşa yapması ile aynı mahiyette midir? |
23-11-2004, 12:34 | #10 |
|
Sayın Katılımcılar,
Konuda polis - avukat ilişkisinin içinde bir de üçüncü bir boyut daha var: Duruşmanın düzenini sağlamakla görevli olan yargıçtır. Duruşma sırası bekleyen avukatların dışarı çıkarılmasına polis karar veremeyeceğine göre, yargıcın emri ile mi bu kötü olay meydana geldi? Yargıç duruşma bekleyen avukatların dışarı çıkarılmasına neden gerek duydu? Yargıç böyle bir karar verdi ise avukatlar bu karara neden uymadılar da polis müdahalesine gerek duyuldu? Polisin yumruk atmaya yeltenmesi yanlış ama yargıcın duruşma salonunda böyle bir olaya izin vermesi daha vahim bir yanlış değil mi? Olay duruşma salonu içinde mi oldu? Şu işi baştan anlatsanıza? Saygılarımla Bir Dost |
23-11-2004, 15:08 | #11 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Esen,
Bu olaya hangi başka zaviyeden bakılsaydı tatmin edici olurdu merak ediyorum doğrusu. Kaldı ki hukuki boyutu daha ağır basan bir olayı meslektaşlarımız farklı bakış açılarıyla yeterince farklı açılardan irdelemiş görünüyorlar. Tabi ki avukatlar olarak özeleştiri yapmalıyız, ancak bu olay ile özeleştiri yapma gereği arasında doğrudan bağlantı kurabilmiş değilim. Kastınız konu hakkında bir hükme varmadan önce karşı tarafın durumunun (bu siteye beyanda bulunmalarının imkansızlığı göz önüne alındığında) da göz önünde bulundurulması gerektiği, avukatın olaydaki olası kusurunun da hesaba katılması ise emin olunuz ki burada fikir beyan eden tüm meslektaşlarım bu olasılığı göz önüne alarak yazmışlardır yazılarını.
Bu soruya verilecek cevaplardan biri, teorik bir olasılık olan, "arka çıkmayabilirdi" olabilir, ancak pratiğe bakarsak vereceğim cevap (gönül rahatlığıyla) "evet" olacaktır.
Mağdur meslektaşım, konuyu bir fikir sahibi olmamıza yetecek derecede ifade etmiş kanısındayım. Kaldı ki hüküm vermek için neleri göz önünde bulundurmamız gerektiğini, hakim olmasak da, bilmemiz asıldır, yani mesleğimizin icabı gereğidir. Ayrıca bu sitenin hukukçuların daha iyi iletişimine hizmet amacıyla (amaçlarından biri) kurulduğunu düşünürsek kime ve niçin popülizm yapıldığını merak ediyorum doğrusu? Bİr avukatın kendini meslektaşlarına acındırmasının kendine, bizim bilmediğimiz, ne faydası var acaba?
İdarenin verdiği kararların doğruluğuna bu kadar çabuk ve davanın diğer tarafına, konusuna ve hüküm için gerekli dediğiniz diğer tüm hususlara vakıf olmadan, kanaat getirmiş olmanız ise beni şaşırttı doğrusu. Henüz meslek yaşamının başında bir avukat olarak size bir tavsiyede bulunabileceksem o da idarinin işlemlerine karşı her zaman biraz şüpheli yaklaşmanız, bu kadar çabuk hüküm vermemenizdir.
Bir hukukçunun hukuğu tartışması güneşin doğudan doğması ve batıdan batması kadar olağandır, doğaldır. Her iş kendi ehli tarafından tartışılmalıdır, aksi durumun sakıncalarını yazınızda görebiliyorum. Bu, o meslekle iştigal etmeyen herhangi birinin fikir beyan etmemesi gerektiği şeklinde anlaşılmamalıdır. Herkes her konuda fikir beyan etmekte özgürdür ve etmelidir de, ancak kişi yeterli bilgiye sahip olmadığı bir konuda fikir beyanında bulunurken üslubuna biraz daha dikkat etmelidir kanısındayım. Ancak bunu herkesten beklemek ne kadar sağlıklı olur bilemem. Belki de beklenmemeli, yoksa insanların fikir beyan etmelerini istemeden de olsa kısıtlayabiliriz sanırım. Sizler ( bu yazıyı okuyan hukuçu olmayan değerli ziyaretçiler) fikirlerinizi dile getiriniz, biz hoş görürüz. Saygılarımla, Not: Yazı soru-cevap gibi oldu ama bir an önce cevap yazma isteğimden ve de zaman darlığından kaynaklandı. |
23-11-2004, 16:05 | #12 |
|
Sayın admin,
"Beyoğlu taksim yürüyüşüyle" ilgi kurulmamalıdır. bu olay adliye koridorlarında olduğu anlaşılıyor. Burada sanık ,tanık yada müşteki sıfatında bulunabilirdiniz ( cüppesiz!!!) ve sizi sindirmek için: müşteki iseniz, davadan vazgeçirmek ; sanıksanız, isnat edilen cürümü kabul ettirmek ; tanıksanız susmaya zorlamak. gibi birtakım sebeplerle size taaruz edilebilir. böyle hikayeler çok kişinin malumudur. Orada hazır bulunnan duruşma sırası bekleyen cüppelilerin reaksiyonu ne olurdu , bu iş para getirmez bana ne mi derlerdi yoksa polisi karşılarına alırlar mağdurun yanında mı olurlardı! bu tarz taaruzlar savunma hakkına saldırı değil midir? Size yapılan taaruzun yeri önemli mi? kişiliğinize ve bedeninize yapılan taaruz affedilebilecek bir cürüm müdür? "olaya mesleki dayanışma" olarak bakmadım o anlama gelebilecek bir cümle de kurmadım,sadece olayın traji komik tarafıyla ilgilendim. Ne bileyim belki polis memurunun söylediklerini tasvip ettiğim yada polis memurunu haklı bulduğumu bile düşünenler olmuş olabilir.!!! saygılarımla, Esen likler diliyorum. |
23-11-2004, 16:35 | #13 |
|
Sayın Papulus,
Genç stajyer avukat kardeşim. Bu yıl üniversite sınavına giriyorum.Sizinle meslektaş olacağız bu anlamda ehliyet konusu üzerinde çok durmayalım. iki fakülte mezunu Elektronik Müh/Ekonomist 40 yaşımdan sonra mahkeme salonuna gittim çok basit bir mevzuudan dolayı. Adaletin resmini gördükten sonra(savcı-hakim-avukat).kendimce hukuk fakültesini de bitirmek gibi bir karar aldım. Şimdi o resmi burda dillendirsem suç teşkil eder birilerine malzeme olur,bunu gereği yok. yazdıklarımın hiç birini anlamadığınız ortaya çıkıyor. yada ben ifade edemiyorum. bir taraf polis olmasın bir X Şahsı , diğeri de avukat olmasın bir Y şahsı . diyorumki X şahsı burada tekrar yazmayacağım o "...." pis lafı Y şahsına söylemişse , X in kişiliği ve Y nin kişiliği ; X ile Y arasında geçmişte olası ne tür münasebetler vardır. başka zaviyelerden birisi bu tarafsız modern hukuk kişiler ve kişilerin unvanlarıyla mı uğraşır yoksa olaylar ve cürümlerin mahiyetiyle mi? Esen likler diliyorum. |
23-11-2004, 17:19 | #14 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Esen,
Sanıyorum ki, bu konuya katılımda bulunan hiçkimse "böyle bir haksız eylem avukat olmayan bir vatandaşa yapılsa normal olurdu" gibi bir yaklaşım içine girmedi. Aynen sizin "polisin avukata saldırması normaldir" şeklinde bir yorum yapmamanız gibi. Bir kişinin kişiliğine ya da bedenine "haksız olarak" taaruz edilmesi elbette kişi kim olursa olsun kınanması gereken bir davranış olacaktır. Ancak "tarafsız modern hukuk kişiler ve kişilerin unvanlarıyla mı uğraşır" sorunuz yanıtı da zaman zaman "evet" olabilir. Örneğin A'nın vatandaş B'ye hakaret etmesi suçtur ama Cumhurbaşkanına hakareti daha büyük suçtur. Bir kişinin bir diğerine fiilen taaruz etmesine hukuk cevaz vermez ama fiilen taaruza uğrayan görevi başındaki memur ise ceza ağırlaşır. Sokakta bir kişiyi öldürürseniz alacağınız ceza ile, Mahkemede yargıcı öldürürseniz alacağınız ceza aynı olmaz. Bu örnekler çoğaltılabilir. Bu örneklerde menfaati korunan, Cumhurbaşkanının şahsının manevi değerleri, hakimin kendi canı ya da görev başındaki memurun bedeni bütünlüğü değildir. Burada asıl korunmaya çalışılan devletin manevi şahsiyeti, devlet erki, yargının bağımsızlığı gibi unsurlardır. Aynı bu olayda asıl tepki gösterilenin saldırıya uğranılan avukatın şahsında "savunma hakkına" saldırı olması gibi. |
23-11-2004, 18:17 | #15 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yargının diğer kurucu unsurlarını saymamıza gerek olmadığını düşünüyorum. Polis memuru; yargının diğer unsurlarına böyle bir söz söyleyebiliyorsa, mesele yoktur. Avukat arkadaşımız alınganlık yapmıştır denilir. Yok Polis memuru bu sözü diğer yargı unsurlarına söylemeye cesaret edemiyorsa ortada ciddi bir mesele var demektir. |
23-11-2004, 21:28 | #16 |
|
Sevgili Meslektaşlarıma;
Bilinen bir hikayedir. Avrupanın bir kentinde Kapıcı ve kaloriferciler toplanır. Meslek sorunlarını, verimli çalışmanın yöntemlerini tartışırlar. Her ülkenin delegesi bir kaç dakikada sorununu anlatır. Bizim vatandaşımız saatlerce içeriden çıkmaz. Anlatırda, anlatır. Önce ülkedeki sistemi, devrim ve karşı devrimleri, parlamenterizmi, militarizmi, sağ ve soldaki bloklar arası dalgalanmaları, 3 Dünya'nın günümüze olan izdüşümünü anlatır. Kapıcılık ve kalorifercilik ile ilgilenmez ve hiç bir bilgi de vermez. İlgililer bu entelletüel gevezeyi karga tulumba salondan çıkartırlar, toplantıdan ihraç ederler. Her işin uzmanı ile uzmanlık alanına ilişkin bilgilerin değerlendirilmesi gerektiğini, kapıcılık ve kalorifercilir gibi şerefli bir mesleğin bile uzmanları olduğunu, her konunun, her kişiyle AYNI SEVİYEDE DEĞİL ama FARKLI SEVİYELERDE tartışılmasının kapıcılık ve kalorifercilik mesleğine duyduğum bir saygının gereği olduğunu, belirtmek isterim. |
23-11-2004, 23:59 | #17 |
|
Sayın meslektaşım bundan iki yıl önce mafya avukatı olduğum (!)gerekçesi ile yargılandım ve beraet ettim.Asıl üzücü olan yakınıcının son celsede beni tanımadığını ve hakkında yapılan takipten vazgeçirmek amacıyla böyle bir yola başvurduğunu sonradan şikayetinden vazgeçmek istediğini ancak savcının kendisine şikayetten vazgeçmemesi için baskı yaptığını ifade etti...ne mi oldu durum ağır ceza mahkemesi üyeleri huzurunda gerçekleşti,kendilerini tanık göstererek baroya yazılı müracatta bulundum,sonuç hiç...
önce barolardan başlamak lazım... |
24-11-2004, 18:08 | #18 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
sayın admin,
cevaplarınız için teşekkürler. bazı katılımcıların tarafımı provakasyon yapan bir geveze olarak düşündüğü gibi bir izlenim edindim. bu izlenimim yalnışsa bir diyeceğim yok. eğer böyle düşünülüyor ve hissediliyorsa burayı mahkeme ve kendini hakim sanan kişilere ayıp oluyor beyler/bayanlar demek isterim. birilerine laf mı atıyoruz hakaret mi ediyoruz? ne zamandan beri hukuk tartışması bazı kimselerin inhisarına geçti? şimdi bir çok arkadaşla bu konuları paylaştım. Hatta dil konusunda akademisyen kişilerle bile.
sözünün
olarak anlamadı/algılamadı. aynen idari mahkeme hakiminin anladığı gibi. "Siz bir kere haklı konumda olmayın ,eğer olursanız,ki Allah sizin elinize düşürmesin ,bir düşersek malımızı mülkümüzü herşeyimizi alırsınız hatta donumuza kadar alırsınız ve hatta .... bile sizi tatmin etmez" Burada ittifakla o söze; sözün başında zımni olarak bu ifadelerin olabileceği ve ilgili kişinin (polis memuru) avukattan korktuğu ve serzenişte bulunduğu gibi bir durum olabilir . şeklinde anlam verildi. Aydın yada avam ve dil uzmanı bu cümleye bu anlamı verirken , niye bir avukat bu cümleye ısrarla farklı bir anlam yüklüyor? ve bu cümleden daha vahim bir başlıkla forum konusu açıyor.
Acaba bu arkadaş türkçeyi mi bilmiyor? yoksa böyle anlamak işine mi geliyor? yada başkaca bir niyeti mi vardır? forumdaki bu bölüme bir emniyet mensubu girse okusa incinmez mi? müsade ederseniz sizin sözünüz üzerine sormak istiyorum. A şahsı sizi zor durumda bıraktı sizde A şahsına sövdünüz. bu A şahsının sülalesine/Aşiretine sövdüğünüz anlamında mı ?değerlendirilir. ve bu hakaretin A şahsı mühendisse; mühendis odasına, A şahsı tücarrsa; ticaret odasına, A şahsı avukatsa; baroya, A şahsı hakimse; Adalet bakanlığına ve tüm yargıya, olduğu şeklinde mi değerlendirilir. hukukçular böyle mi değerlendiriyor, saflığıma verin çok özür diliyorum. bundan sonra bu konu ile ilgili hiçbir görüş belirtmeyeceğim! Esen likler dilerim. |
24-11-2004, 19:36 | #19 |
|
Sayın Katılımcılar,
Konunun özü kaybolmakta: Ben duruşma bekleyen avukatların neden duruşma salonundan çıkarılmasına karar verildiğini; bu kararın neden polis marifetiyle yerine getirildiğini; bu sırada polislerin neden zor kullanmak zorunda kaldığını merak ediyorum. Zor kullanmak polisin görevidir. Zor kullanılmasına karar veren hakimdir. Ben hakimin olaydaki sorumluluğu konusunda neden kimsenin bir tek söz etmemesini anlayamıyorum. Polis zor kullanmak için çağırılır. Ancak polis zor kullanırken yumruk atmaz. Anlaşılıyor ki bu yumruk polis ile avukat arasındaki kişiselleşmiş bir tartışmanın sonucudur. Emniyet güçleri ile avukatlar arasında sorun yaratmamalıdır. Fakat üniforması içinde görev yaparken kişisel hıncına yenilen polisin de şiddetle cezalandırılması gerekir. Neden katılımcıların yumruk gibi ağır bir olay varken bu konu üzerinde durmadığını da anlamıyorum. Özellikle yumruk atılması duruşma salonunda olduysa "hakimin neden müdahale etmediği" sorusunu daha vahim buluyorum. Polis şefi tarafından kullanılan sözün hakaret amacını taşımadığı, ancak yakışıksız ölçüde ağır bir söz olduğunu düşünmek gerektiği konusunda Sayın Esen'in yazdıklarına katılıyorum. Bu sözü "savunma hakkına bir saldırı" olarak algılamak olanaksız. "Bu yakışıksız ağır sözün hakime söylenemediği halde avukata söylenebilmesi" konusunun tartışılması da bana ters geliyor: Düşünülürse, biz avukatlar da meslektaşlarımıza hakimlere davrandığımız kadar kibar davranmıyoruz. Umarım bu tartışma meslektaşlarımızın birbirlerine davranışlarının daha incelikli olması için uyarıcı ve olumlu bir katkı sağlar. Sayın Esen'in "Önce özeleştiri" sözünü sevdim Saygılarımla Bir Dost |
25-11-2004, 11:35 | #20 | |||||||||||||||||||
|
Şu noktada kesin olarak haklısınız: Biz avukatlar da kendi aramızda kibar ve saygılı değiliz. En ağır hakaretleri birbirimize yapabiliyoruz ki bu gerçekten çok vahim bir durum. Fakat normal vatandaşların da biz avukatlara tavrı, bir yargıca bir savcıya olan tavrı ile eş değil. Saygınlığımızı kendimiz yitirmişiz. Buna biz neden olmuşuz, olmaktayız. Benim vurgulamak istediğim buydu. Mesele; avukatların diğer yargı unsurlarına gösterilen saygıdan nasibini alamamasıdır. Saygılarımla. |
25-11-2004, 18:44 | #21 |
|
Özür dilerim, bu mesaj aşağıda doğru biçimde yer almıştır.
Avukat Ömer KAVİLİ |
25-11-2004, 18:45 | #22 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
ek açıklama ve tartışmaya katkı
Birkaç günlük zorunlu İstanbul dışında oluşum nedeniyle yazılanlara topluca yanıt vermeye çalışacağım.
Sayın Esen, Yaşadığınız ve size avukatlar tarafından yaşatıldığını dolaylı olarak anlattığınız olguları öncelikle belgelemeniz gerekir. Bu belgeleme işleminden sonra hakkınızı arayarak Baro'ya başvurursanız, en ağır mesleksel sorumluluk altındaki avukatın meslekten çıkartılmasına kadar disiplin cezaları işleyecektir. Hem hak aramayıp hem de kızgınlık göstermeniz çelişkili duruyor.
Hukuk sisteminin zarar görmesi ancak hukuksuzluklara sessiz kalmakla olanaklıdır. Siz avukatlık mesleğini başka mesleklerden ayıran özellikler konusunda biraz daha araştırma yaparsanız uygun olacağı kanısındayım.
Bu sözünüz hukuk alanında haklı durmuyor, çünkü avukatın savunmanlık yaptığı davada 'konu' veya 'karşı taraf' kavramlarının önemi yoktur. Diğer bir konu, mağdur olanlardan ben, (anlamanız için yineliyoru) davada taraf vekili değil, avukatların savunma mesleklerine yönelik aksaklıkları rapor etmekle görevli idim. Yine,
buradaki 'kendisini' nitelenmesi o sözü söyleyen polis görevlisinin "kendisi"dir. Yine, Kendisini pasif ve beni aktif olarak davet etmesindeki yanlışlık , avam düzeydeki anlamı değil, bir avukatın böylesi bir ilişki karşılığı yakınma hakkından vazgeçebileceğinin düşünülmesidir. Elbette ki, o söz çirkindir ve bir avukata karşı vazgeçmenin karşılığında söylenmemelidir. Diğer bir yön, Barodaki e-posta adresime kendisinin homoseksüel olduğunu belirten bir insandan kınama mesajı aldım. Benim amacım insanları cinsel seçkileri nedeniyle kınamak değildir.
Sayın Esen, benim yakınmam, sizin de belirttiğiniz "diğer" emniyet mensuplarının incinmemesi içindi. O emniyet örgütü ki, yaptığım disiplin başvurusunu sonuçsuz bıraktı. Şöyle düşünelim: Emniyet örgütü haksızlıklar yapan üyelerini disiplin açısından cezalandırsa, yargı yapılanın suç olması durumunda cezalandırsa ve diğer polis görevlileri yasalara uygun davranmaya başlasa, sizce iyi olmaz mı ? Sizin deyiminizle
Çünkü : HAK ARAMAK VE YARGI ÖNÜNDE HESAPLAŞMAK, böylece düşünsel düzeyde mesleksel ilke yaratmak İSTİYORDUM. Sayın Esen, Asıl sizin alınganlık göstermeyerek, bu ve diğer konularda yazabilmeyi sürdürmenizi umuyorum. --------- Sayın bir dost, Mesajlarım arasında bu konuda açıklık olduğunu sanıyor ve yineliyorum : Olay duruşma salonunun içinde değil dışında, duruşma kapısının önünde ve duruşma beklerken olmuştur. Mahkeme başkanı yargıç ta, "mahkeme salonunda olmadığından mahkememizi ilgilendirmez; siz avukatsınız, buraya değil savcılığa şikayet edersiniz" demişti. Oysa savunma makamında görevli avukatın salon içine girmeden önceki uğradığı saldırı, O'nun savunmasını doğrudan etkileyecektir. Duruşma yargıcının avukatların duruşmaya geç geldiklerini ve sözlerini tutanağa yazdırtması gerekirdi. Ama, olmadı. Ayrıca, avukatların çıkarılmasına ilişkin yargıç kararı hiç olmadı. Avukatlar ile polis görevlisi arasında hiçbir kişiselleşmiş ilişki olmadı. Tam tersine, Başkomiserin ve diğer onlarca kişinin önünde adını sorarken görevliye söylediğim şu oldu : - Herşey bir yana, ben size ne yaptımda yumrukla vurmak istediniz ? - Hiçbirşey yapmadın, ancak ben o anda kızmıştım. - Avukatlar sizin kızgınlığınızın deneme tahtası değil, belki de meslek içi eğitiminiz yetersiz. İşte bu konuşmanın sonrasında o veciz söz söylenmiştir. Ve sözü söyleyen polis şefi değil, polis görevlisidir (memurudur). Sayın Esen'in "Önce özeleştiri" sözüne sizin gibi ben de katılıyorum. Bu söz doğru, çünkü Esen'in kendi özeleştirisini yaptığını göremiyoruz. Herkese, Meslektaşlara yönelik davranışlarda en küçük düzeysizlik görüldüğünde belgelenerek meslek örgütümüze duyurulmasından yanayım. Avukat Ömer KAVİLİ |
25-11-2004, 21:12 | #23 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Kavili, Mücadeleniz için sizi kutluyorum. Bu inanç olduğu sürece siz her şeyin üstesinden gelirsiniz. Meslektaşlarımızın diğer meslektaşına karşı duruşmalarda, dilekçelerde ve özellikle karşılıklı görüşmelerde "taraflaşıp" saygı ölçüsünü aşan, kırıcı ve avukatlık mesleğine yakışmayan tavır, söz ve eylemlerde bulunduğuna şahit oluyorum. Öyle ki; bu durum mahkemeye sunulan dilekçelerde bile kendini gösteriyor. Yani belge sorunu da yok! ispatlı bir çok vakıa var. Asıl üzücü olan bence budur. Benim elimde bu şekild eçok sayıda dilekçe var ve ben utanıyorum ki bu kişileri baroya şikayet edeyim. En son olarak şöyle bir dilekçe ile karşılaştım: ....... vekili cevaba cevap dilekçesinde soyadını DİKİCİ olarak yazmıştır. Oysa vekaletinde soyadı TİKİCİ' dir. Bu nedenle dilekçeye itiraz ediyor, iptalini talep ediyorum... Buyrun! Ben hayatımda bu kadar mantık ölçüsünü kaçıran, savunmadan ve hukuktan uzak bir dilekçe görmedim. Olay şudur: Soyadım mahkeme kararı ile tashih edildi. DİKİCİ oldu yani. Böyle bir savunma olabilir mi? Böyle bir nedenle dilekçeye itiraz edilebilir mi? Bu nasıl meslektaşlıktır. Bu nasıl avukatlıktır. Her neyse, ben sizi yürekten destekliyorum. Saygılarımla. |
26-11-2004, 17:38 | #24 |
|
Sayın Kavili,
Sizin cevap hakkınıza karşı nezaketsizlik olmasın diye yazıyorum. aslında önceden belirttiğim gibi, yazmayı düşünmüyordum. zaten çok kısa keseceğim. Tarafınızın ve sadece birkaç arkadaşınızın ısrarla yazdıklarımı anlamamak niyetinde olduğunu düşünüyorum. Forumun bu konusunda zaten herkes anlayacağını anladı (ben mesleki birikimimle söylüyorum sayısal miktarını,sayın admin de bilir bu konunun düşündüğünüzden çok fazla sessiz izleyicisi var) bu sebeple gereken özeleştiri tarafımdan yapılmış, herşeyin gün gibi açık-seçik ortada olduğu daha fazla birşey söylemenin polemik yapmanın anlamı olmadığına karar vermişimdir. özeleştiri nin ne anlama geldiğini, özeleştiri nin farklı disiplinlerde nasıl yapıldığını / yapılması gerektiğini, bilimsel anlamda özeleştiri nin adının ne olduğu bunun nasıl bir konsept olduğunu dillendirmek isterim ve ilgilenen arkadaşların istifadesine sunmak isterim. Özeleştiri konusunda yakında bu sitede "sizin ki gibi çarpıcı" bir konu başlığıyla bir forum/konusu açmayı düşünüyorum.Orada tekrar görüşürüz. affınıza sığınarak bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum. Esen likler dilerim. |
26-11-2004, 22:05 | #25 |
|
Sayın Esen,
Sessiz çok fazla izleyicilerden biri olmayıp yazma cesaretinizden dolayı teşekkür ederim. Beklentim, tartışmada derinlik sağlanabilmesi bakımından ek çaba göstermenizdir; sizi kırmak amaç değildir. Sayın Av. Mehmet S. Dikici, Baro levhasına baktığımda önce bulamadım; çünkü soyad sıralamsında "D" ile başlayan yoktu, sonra ad sıralamasında bulduğumda baskı yanlışı olabileceğini düşünmüştüm, verdiğiniz soyadınızı açıklayıcı bilgiye teşekkür ederim. Meslektaşlar hakkında örgütümüze yakınmaktan utanmanızı insan olarak anlarım ve saygı duyarım; insancıl özünüzün yitmediğinin kanıtı olarak yorumluyorum. Birde diğer yandan bakalım; karşı yandaki şimdilik meslektaşımız olan ancak meslek kurallarına uymamayı sürdüren 'meslektaşlarımız'ı da utandırabilsek diyorum. Geçen gün Birgün gazetesinde okudum, bir yazarın (Doç.Dr.L.Doğan TILIÇ) savı şu : DÜNYAYI UTANMAK KURTARACAK. Hak arama mesleğinin tüm bireylerine sevgiler. Avukat Ömer KAVİLİ |
26-11-2004, 22:32 | #26 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Esen, alıntıda bahsedilen 'biz' den kimi kastettiğinizi anlıyamadım. Devletin bir görevlisi, tek tek polis memurlarını ve kendisini mi kastediyor sizce, yoksa memuru olduğu devleti mi? Alıntıdaki sözler gerçi sizin değil, başkasından aktarıyorsunuz ve başkasının ne söylemek istemiş olabileceğini açıklıyorsunuz. Ama buna rağmen 'biz' kavramından kimin kastedilmiş olabileceğini bilmek isterdim. Yukarıdaki soru ile olayı başka bir boyuttan, başka bir açıdan değerlendirmek istiyorum. Olay şu: bir avukata, başka bir vatandaş da olabilir, yumruk sallamaya çalışan bir polis memuru ve ona engel olmaya çalışan bir amiri. Amir memurun yumruk vurmasını önlüyor ve olayı yatıştırmaya çalışıyor. Yerinde ve medenice bir davranış. Karşı tarafta, polis memurunun diğer avukatlara yaptığı muameleyi hazmedemeyen ve kendisine yumruk savrulan bir avukat var. Onun yerinde avukat olmayan başka bir vatandaş'ta olabilirdi. Önemli değil aslında, önemli olan polisin davranışı. Ve o avukat Türkiye'de az rastlanan medeni bir tavır koymuş ortaya. Görevini kötüye kullanan bir polis memurunu şikayet etmeye karar vermiş. Bunun için de görevini kötüye kullanan polisin kimliğini öğrenmek istiyor. Yumruk vurmayı önleyen ve olayı yatıştırmaya çalışan amir buna karşı geliyor ve memurunu korumaya çalışıyor. Olayın şimdiye kadar tartışılmayan boyutuda burada çıkıyor karşımıza. Memurun kimliğini açıklamamaya çalışan amir burada vazifesini mi yapmıştır acaba? Yoksa vazifesini kötüye mi kullanmıştır. Olayı sırf insanlık açısından değerlendirirsek, bravo bir memurunu ve beraber çalıştığı bir kimseyi koruyan bir insan var, örnek bir davranış diyebiliriz. İsterseniz olayı o amirin görevi açısından değerlendirelim: Polisin vazifelerinden birisi de, kendisine gelip şikayette bulunanların, yahutta suç duyurusunda bulunmak istiyenlerin şikayetlerini ciddiye almaktır; duyuruda bulunmalarını önlemek değil. Amirin burada yaptığı vazifesini kötüye kullanmaktır. Burada tartışma konusu olan cümleyi söylemekle de kendi özel şahsını ve devletin polisi olma vasfını bir çırpıda birbirine karıştırmıştır. Devletin bir görevlisi olduğu bilincinde olan ve görevini yasaların kendisine tanıdığı sınırlar içinde icra eden devlet görevlilerinin çoğalması dileklerimle. Saygılarımla |
27-11-2004, 23:44 | #27 |
|
Devlet Korumak Adına Adaleti Boğmak
Devleti korumak adına "Adaleti" boğmak, öldürmek, yok etmek.
Bence Türkiye'de sürekli yaşanan "PARADOKS" budur. Tıpkı, Osmanlı Devletinde Padişahların Devlet için kardeşlerini boğdurması gibi... Bu olayın, bu sitede yarattığı tartışmalar da bunu bir kez daha ispatlamaktadır. "Devleti korumak adına" birilerinin hukuka aykırı fiilleri himaye edilmekte ve böyle olunca da "Devletin Temeli Adalet" olduğu için ve adalet de tepetaklak olduğu için, Devleti korumak adına tam tersine Devleti çoküşe, kargaşaya, vatandaşları da infiale, isyana sevkeden, sönmüş volkanların dahi lav püskürtmesine yol açan bir ortam yaratılmaktadır. Devletin bindiği dal kesilmektedir. Verilen "adil olmayan" tüm kararların "Devleti korumak adına" verildiğine hiç şüphem yok. Bu paradokstan kurtulamadığımız müddetçe "VARSIN ADALET YERİNİ BULMASIN, AMA YETER Kİ DEVLETE ZARAR GELMESİN" çıkmazında debelenir dururuz ve gün gelir Devletin yıkıldığını hep birlikte görürüz. Sevdiğini koruyacağım diye kolunu bacağını kesen koparan ve sonunda onun ölümüne yol açan akıl hastaları gibi... Polis, Savcı, Hakim, General, her ne ise, bunların hepsinin "Devleti Temsil Ettikleri" düşünülerek Devleti temsil edenler nezdinde Devletin korunmasına çalışılınca temel bir hataya düşülmüş oluyor ve "DEVLETİN TEMSİLCİLERİNİ" koruyalım derken "DEVLETİN BİZATİHİ KENDİSİNİ" yok ediyoruz. Yarın çok iyi korunan "Temsilciler" kalacak ama "Devlet" yok olacak bu gidişle... "ADALETİN TECELLİSİNİ VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ" SAĞLAMAK VE BUNU "SUÇ İŞLEYEN HER KİM OLURSA OLSUN" SAĞLAMAK ŞARTTIR... DEVLETİN KORUNMASI İÇİN TEK DOĞRU BUDUR. |
29-11-2004, 09:15 | #28 | |||||||||||||||||||
|
Merhabalar,
Sayın fikirbay, nihayet yavaş yavaş konunun esasına dönmeye başladık. Çok doğru tespitlerde bulunmuşsunuz katılmamak mümkün değil. Katılmadan edemeyeceğim (biraz gecikmeli de olsa) bir fikir de Sayın Giray Çelik'in:
Hoşçakalın, |
29-11-2004, 17:36 | #29 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Kavili,
Ortak bir noktaya geliyor olamamız çok güzel. sizin tabirinizle "benim alınganlığım yada çekingenliğim" sizinle ve sizin yazdıklarınızla ilgili değil. O şahsa da cevap vermedim vermeyeceğim. bilginize.. Sizinle aynı soyadda sevdiğim , Bilgisayarcı(ederemit19ncuP.Tug da As.yapmış bir arkadaşım var ilgili şahsı tanıyor musunuz? sadece soyad benzerliği mi var ? Sayın Gemici, ordaki "biz" hukukçu olmayan tüm toplum kesimleridir böyle anlaşılmalıdır "biz" den kast buydu. birde yanlış anlaşılmaması için polis değilim,polis müdafii değilim, polis ve emniyet teşkilatıyla pek seviştiğimiz de söylenemez. biz (ben) olaya sadece mesleki kimliğin ötesinde bakmak zorundayız diye düşünüyoruz. zira mesleklerin ... yarışını doğru bulmuyorum. Az şerefli çok şerefli az onurlu çok onurlu meslek mi olur. mesela Avukatlar,Doktorlardan daha fazla mı onurlu meslek icraa ediyorlar yada tersi ? bunlar yanlıştır ,BAROLAR BİRLİĞİ BARO-Avukat Reklam yönetmeliğini okudum. bu aynen komünist rus idaresinden//Nazi Almanyasından //Yada 13 Eylül 1980 Rejiminden çıkmış bir yönetmeliğe benziyor ağzım açık kaldı. bence Avukatlar önce bununla uğraşsınlar önce kendi işerini halletsinler. benim meslek odam böyle bir yönetmelikle karşıma çıksaydı bir an dahi o yönetimi orada tutmazdım zaten duramazlardı . eğer suçlu arıyorsanız ; polis bir şahsa saldırma cesaretini nereden buluyor (Azmettiren gizli güç), amiri ona ses çıkarmıyor, onun elini tutmak yerine ordaki avukatı çekiştiriyor güya durumu kurtaracak. niye polis amirinin davranışını dikkate almıyorsunuz, savcı ne yapıyor !!!!? kaymakam ne yapıyor !!!? bütün bunlara itiraz yok ta niye polisin son anda söyledikleri sözlere, o da çarpıtılarak itiraz?. hoş, oda iyi bir tartışma konusunu fişekledi. Sayın fikirbay, Yazdıklarınızın tamamının altına imzamı atarım. Ancak aşağıdaki paragrafta Polis, Savcı, Hakim , sözlerinden sonra "ve bunlara bu yolda yardım-yataklık ve yaltaklık eden avukatlar" ibaresini de eklerseniz. tabi ki etmeyenler her zaman müstesnadır onlar alınmasın.
Sayın Katılımcılar, Sosyal-medeni hayatta size sözle yapılmış haksız saldırıya susmak cevap vermemek bir erdemdir. her nasılsa hukuki alanda; size sözle yapılmış haksız saldırıya susmak cevap vermemek, o vasıfları kabul ettiğiniz anlamına geliyor. bu nasıl çelişki ? bu son paragrafta yanlış varsa hukukçu arkadaşlardan düzeltmelerini rica ediyorum. Daha Yeni konularda buluşmak ümidiyle. Herkese Esenlikler Diliyorum. |
29-11-2004, 20:10 | #30 |
|
bazı kurallar
Sayın Esen,
Gerçek adınızla yazmanızı yeğlerdim. Özel konulardaki bilgi istemlerinizde Özel Mesaj yolunu seçerseniz daha uygun olur. Siz bir eleştiri ortamına katıldınız ve sizi eleştiren bir yazı nedeniyle tepki gösterdiniz. Ancak, Yazının içeriğini anlayıp önem vermeden, yazıyı yazan ve gerçek ad konusunu başlatan bir avukat için "o şahıs" sözünüz şık durmuyor. Gerçek adınızla yazarsanız yazılarınıza yanıt vereceğimi bilmenizi isterim. Meslek örgütünün yıllardır içinde çalışanların şimdiye kadar söylediğiniz konularda neler yaptığını bilmeden, çalışanları onamadan bir de üstelik sizin meslek alanınız dışında slogan düzeyindeki önerilerde bulunduğunuz için sizi ciddi olmaya çağırıyorum. Özel bilgi konularında sitenin "Özel Mesaj" özelliğini kullanmanızı öneririm. ----------- Herkese, Tartışmayı başlatırken hukuksuzluk ortam ve ortamlarına karşı çıkma bilinci oluşturmak amaçlanmıştır. Yalnızca haksız eylemde bulunan Polis Görevlileri değil, onların amir ve üst'ü konumundakiler ve diğerleri hak aramayı saygıyla karşılamalıdır. Herkese sevgiler. Avukat Ömer KAVİLİ |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
ifade özgürlüğü geriliyor | özge_law | Hukuk Haberleri | 4 | 05-09-2011 01:00 |
Polisin gücü köre mi yetti | Seyda | Hukuk Haberleri | 11 | 29-10-2007 00:32 |
Delil Ve Şahit Olmadan avukata Görevi Nedeniyle Ceza Davası Açılması | alplawyer | Meslektaşların Soruları | 4 | 21-09-2006 14:48 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |