12-10-2006, 13:28 | #1 |
|
Nobel Edebiyat Ödülü Pamuk'un
Nobel Orhan Pamuk'un. 2006 Nobel Edebiyat Ödülü Türk yazar Orhan Pamuk'a verildi.
İsveç Akademisi, "kültürlerin çatışma sembolleriyle ilgili çalışmaları nedeniyle bu ödülün Pamuk'a verildiğini açıkladı. Akademinin açıklamasında, "yaşadığı kentin melankolik ruhunu arayışında Pamuk'un, kültürlerin çatışması ve birleşmesinde yeni semboller bulduğu" ifade edildi. Pamuk, aynı zamanda 1.36 milyon dolar (yaklaşık 2 milyon YTL) para ödülünün de sahibi oldu. http://www.hurriyet.com.tr/kultursan...rid=3428&oid=2 |
13-10-2006, 21:22 | #2 |
|
Sevinemedim.
|
13-10-2006, 21:32 | #3 |
|
sevinmek mi?
|
13-10-2006, 22:14 | #4 |
|
"kültürlerin çatışma sembolleri" heralde ermeni soykırımı konusu oluyor.
"yaşadığı kentin melankolik ruhunu arayışında Pamuk'un, kültürlerin çatışması ve birleşmesinde yeni semboller bulduğu" istanbulun melankolik ruhunda bulunan "yeni" sembol hangisi acaba?? |
13-10-2006, 22:24 | #5 |
|
Bu ödülü Orhan Pamuk'a verenleri de Orhan Pamuk'u da samimi bulmuyorum.
Saygılarımla. |
13-10-2006, 23:06 | #6 |
|
Ayıp denen bişey vardır. Bir ülkenin aydını bizim gibi düşünmek zorunda değildir. Ermeni meselesi üzerine ne derse desin. Sizinle farklı düşünüyor olabilir.Aydın olabilmenin bir özelliği de aykırı düşünebilmek eleştirel yaklaşabilmektir.şimdi sorarsanız ayıp denen şey nedir? o da Ohan Pamuk'un Nobel Ed. Ödülünü almasına bu tepkileri vermektir. Tarihimizde ilk defa Türk dilinde yazan bir edebiyatçı Nobel alıyor. Biz nelerle uğraşıyoruz. Orhan Pamuk ne derse desin. Bize ne oluyor.Ha çağrıştırılmak istenen şey şu ise açık söylensin" bizim devletimiz milletimiz aleyhine konuşanlara elbette nobel ödülü verirler" ise bunu açık söylemek lazım. Bu devlet aleyhine en ağır konuşan Yaşar Kemal idi. Ama Yaşar Kemal'e Nobel ödülü verilmedi.Demeki salt bizim aleyhimize konuşmak ödül sebebi değil. Ben Nobel ödülü verilmesinde iyi bir romancı olmasının yanında başka etkenleri de görüyorum ama bu sözleri söylemek te her babayiğidin söyleceği şeyler değil. orhan Pamuk düşüncesini söylemiştir. Muhalif kimliğini göstermiştir.Benim için önemli olan Nobel ödülünü aldıktan sonra da bu sözleri söyleme cesaret ve kararlılığını gösterebilmesidir.Devam ederse alnından öpreim. Etmez ise Nobel almak için yaptı bunları diyebilirim. Gerçi Türk Hukukçular Birliği diye bir kurumun ve bu kurumun jurnalleri sonucu oluşan mahkemeler önünde Linç girişimleri olduğu sürece aynı sözleri bir daha duymak zor olacak ama NAZIM HİKMET kadar yürekli aydınlar da lazım bu ülkeye .. haksız mıyım
|
14-10-2006, 13:38 | #7 |
|
Niye?
Sayın PREJUGES,
Hem "Sizinle farklı düşünüyor olabilir,bir ülkenin aydını bizim gibi düşünmek zorunda değildir" , hem de "Ayıp denen bişey var" diyorsunuz. Sizin gibi düşünmeyenler niye ayıp ediyor anlamadım. Açıkçası ben de Sayın Ege gibi "yeni" sembolün ne olduğunu çok önemsiyor ve merak ediyorum... |
14-10-2006, 14:39 | #8 |
|
"FİKRİNİZE ASLA KATILMIYORUM AMA FİKRİNİZİ SÖYLEME HAKKINIZI SONUNA KADAR SAVUNUYORUM"
Francois-Marie Arouet (Voltaire) - Alır! - Alamaz! - Ağzıyla kuş tutsa alamaz! - Alsın diye çıplak resim çektirecek neredeyse! - Vermezler! Vee... sonunda aldı, Bazılarına göre verdiler. Dünya basınındaki tepki yüzde doksan olumlu. Birkaç olumsuz yorumun dışında, Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü'nü almasını hemen hemen herkes Türk Dili ve Türk Edebiyatı için önemli bir olay olarak yorumluyor. Orhan Pamuk'un bu ödülü almasının,dilin ve edebiyatın ötesinde, Türkiye'ye genel bir saygınlık kazandıracağı görüşünde dünya kamuoyu. Sayılı ve ciddi gazeteler Orhan Pamuk'a ve Türkiye'ye ilk sayfalarında yer verdiler ve Türkiye hakkında sayısız yazı yazıldı. Türkiye için gerçek bir kıvanç kaynağı. Türk Basını ve Türk Kamuoyu bu konuda hemfikir değil. Her kafadan bir ses ve her kalemden ayrı bir yazı çıkıyor. Forumlarında Türkçe'yi tartışan THS'de uzun bir sessizlikten sonra gelen reaksiyonlar: 'Sevinemedim'., 'sevinmek mi?', 'Bu ödülü Orhan Pamuk'a verenleri de Orhan Pamuk'u da samimi bulmuyorum' şeklinde. Türkiye'de Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü'nü almasının birbirine karıştırılan iki değişik yönü var; Edebiyatçı ve bir yazar olarak Orhan Pamuk ve bir Türk Aydın'ı olarak Orhan Pamuk. Edebiyatçı olarak eserlerinin kurgusu ve cümleleri biraz karışık, Pamuk'ta Yaşar Kemal'deki destanımsı ve şiirsel dil yok, ama yazdıkları insanın belleğine kazınıyor. Türk romanına yeni bir soluk, yeni bir canlılık getiriyor. Bu yönüyle Orhan Pamuk sadece Türkiye'nin değil aynı zamanda Dünya'nın sayılı edebiyatçılarından birisidir ve Nobel Ödülü'nü kaleminin hakkıyla kazanmıştır. Orhan Pamuk'un Türk Aydın'ı yönünü siyasi bir tartışmaya girmemek için fazla karıştırmak istemiyorum. Ama fikir ve düşünce özgürlüğü kapsamında açıkladığı fikrinin Orhan Pamuk'un edebiyatçı ve yazar kişiliğine ve aldığı Ödül'e gölge düşürmemesi gerekir bence. Demokrasinin en temel öğesi, değişik fikirlerin ve değişik çıkarların tartışılabilmesidir. Geriye Nobel Edebyat Ödülü'nün kime verildiğinin açıklanmasıyla zamanlama bakımından denk düşen, Fransa'nın fikir özgürlüğünü sınırlayan yasası ve Türkiye'nin bu yasaya tepkisi kalıyor. Garip bir durum: Bir ülkede 'var' demek suç, diğerinde 'yok' demek suç. Tüm garipliğine rağmen olayda ortak bir yan var: Her iki durumda da olan 'fikir ve düşünce özgürlüğüne' oluyor. Saygılarımla |
14-10-2006, 15:03 | #9 |
|
Ne mutlu bize ki artık bir edebiyatçımızla ülkemizi tanıtma gururunu yaşıyouz, darısı bilim adamlarımızın başına diyelim.
İşin ilginç tarafı Orhan Pamuk ile Jean Paul Sartre'nin nobel ödülü aldığı zamanlardaki halkın tavrı ile siyasetçinin bakışı ne kadar da benzerlik gösteriyor. Futboldan nefret ediyorum am GS kupayı aldığında nasıl gururlandıysam bu ödülü aldığımızda da o kadar gururlandım. Farkı kupayı aldığımızda milyonlar sevinçten sokoklardaydı... ya bugün? Aziz Nesin yaşasaydı ne derdi acaba |
14-10-2006, 15:49 | #10 | |||||||||||||||||||
|
pamuk a nobelin yanında; hollwood yıldızlarına taş çıkaran rol yeteneği için de ödül verilmelidir; yani oscarı da hak etmiştir; türkiyede kitapları okunmayan; ve okuyanlarca da anlaşılmayan; büyük yazar; son metre koşusunda ;enerjisinin ve yaratıcılığının zayıf kalması ve ; kısacası tutunamaması nedeniyle; faizin ve savaşların küresel efendilerinin yanında saf tutmuş; ve karşılığındada bir doping etkisiyle geleceğini garanti altına almıştır; türkler 1 milyon ermeniyi ve 30 bin kürdü öldürdü; bu bir aydının söyleyeceği söz müdür; evet türk milleti soykırım işlemiştir; diyen bir vatandaşın; ödülüdür bu nobel;yoksa yazarlığının değil |
14-10-2006, 16:39 | #11 |
|
Sayın Prejuges ne güzel anlatmışsınız.Orhan Pamuk açık yüreklilikle bazı şeyleri söylemişse bize de bildiklerimizi açık yüreklilikle söylemek düşer bilmiyorsak susmak...ve bunun karşılığı olarak kendine ve ülkemize bir ödül getirmişse bize tek birşey kalır Orhan Pamuk u tebrik etmek.tüm samimimiyetimle kutluyorum ülkemize bu denli önemli bir ödül getirdiği için...
|
14-10-2006, 17:10 | #12 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Prejuges, Elbetteki bu ülkede hiç kimse sarf ettiği sözden dolayı yargılanmamalıdır ama Orhan Pamuk gibi bir yazarın bu açıklamaları yaparken daha fazla araştırma yapmasını dilerdim... BM 1948 soykırım anlaşmasının 6. ve 9. maddesine göre bir toplumun soykırım yaptığı mahkeme kararı ile ispatlanmadıkça o ülkeye soykırım yapmıştır denilemez..(Nazilerin, yahudilere karşı yapmış olduğu soykırım bu konuyu araştıran bir mahkeme kararı sonucunda alınmıştır) Şimdi önemli olan ve açıklanması gereken sorular şunlardır: 1)- Aslında Orhan Pamuk bu ülkede 1 milyon Ermeni ve 30 bin kürt öldürüldü demiştir..Yani alanen TC devletini değilde Osmanlı imparatorluğunu kastetmektedir..Yani Orhan Pamuğa göre TC Devleti mahsum ama Osmanlı imp. suçlu anlamı çıkmaktadır ve Osmanlı imp. luğunu yok sayarak sanki TC Devletinin bu imparatoruğun mirasçısı olduğu gerçeğini yok saymak istemektedir. Bu gerçekle bağdaşırmı? 2)- İster Osmanlı imp. olsun isterse TC deleti olsun her ikisinin de hakkında soykırım,katliam hernederseniz deyin yapmıştır diye bir uluslararası mahkeme kararı bulunmaktamıdır? Durum bu iken Orhan Pamuk neye dayanarak bu ülkede 1 milyon ermeni ve 30 bin kürt öldürüldü diyebilmiştir ki bu nbel ödülünüde sırf bu sözlerden dolayı almıştır... 3)- Hrant Dink, Elif Şafak, Orhan Pamuk neden Ermeni meselelerinin bu kadar yoğun yaşandığı dönemlerde özellikle 301.madde konusunu sürekli gündemde tutmaya çalışmaktadırlar...Örneğin neden sayın Hrant Dink kalkıpta ermenistanda Ermeni soykırımı diye birşey olamaz çünkü böyle bir mahkeme kararı yok diyememektedir...Yani başka bir ülkede özgürce konuşamayan bir insan neden hep TC. Devletinin bu yasaları hakkında yazıp çizmektedir? Neden Orhan Pamuğa verilen Nobel ödülü Fransanın soykırım tasarısını kabul ettiği bir dönemde verilmiştir? ÇÜNKÜ; amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir...Yoksa bu ülkede hiç kimse başka bir kimsenin fikirlerinden dolayı ceza almasını istemez...Yeterki;bu konuları her zaman açanların içi dışı bir olsun... Yani şahsen tepkim ödüle,kişilere veya fikirlere değil yalnızca incelemeden,araştırmadan hiç bir mesnede dayanmadan söylenen sözleredir...Dolayısı ile Orhan Pamuğun bu ödülü hakettiğini düşünmüyorum.. Saygılarımla!... |
14-10-2006, 17:22 | #13 |
|
Galatasaray alnının teriyle aldı o kupayı ve GS'yi ezeli rakip takım olarak görmeme rağmen ne kadar sevindiğimi hatırlıyorum.
Ancak Orhan Pamuk'un aydın yönünün olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Kitaplarından sadece "Yeni Hayat"ı okudum. O dönem müthiş medyatik, moda olan bir kitap olmasına rağmen beğenmemiştim. Yine de Orhan Pamuk'un edebi yönüne dair bir eleştiri yapmayayım ancak ben ödülün kesinkes siyasi gerekçelerle verildiği inancındayım. Bir de röportajlarını okuyunca komik geliyor: "Ben siyasetle ilgili değilim." gibi açıklamaları olduğunu hatırlıyorum, sonrasında birden nerden ilham geldi ise bir milleti, edebiyat camiasından hareketle dünya kamuoyunda mahkum eden ifşaatlara başladı. Ayıp nedir biliyor musunuz Sayın Prejuges? Ayıp, terazinin bir kefesine milleti(ni) bir kesesine kişisel kazanımları koymaktır. Ayıp, millet(ine) 1.36 milyon dolar değer biçmektir! Ancak bu millet sanıldığından daha değerlidir, en azından Amerikan Dolarları ile ölçülemeyecek kadar. Sayın Pamuk çil çil dolarlarını harcarken iyi düşünsün: Hak-hukuka aldırmayan uluslararası (hukuk değil) siyaset çarklarının bizi getireceği nokta itibariyle, devlet olarak yarın öbür gün sözde soykırımın sözde mağdurlarına tazminat ödemeye mahkum edilmeye başladığımızda, milli hasıladan kişi başına düşen paydaki azalma oranında vatandaşlar da kendisine rücu edebileceklerdir. Hukuken zor gibi mi gözüktü, şahsi kazanımlar için her türlü cambazlığın yapılacağına iyi bir örneğimiz var. |
14-10-2006, 17:43 | #14 |
|
Nobel Edebiya Ödülünü almış yazarlar genelde muhalif kanatta yer alırlar.Yani muhakkak elaştirdikleri bir konu olmuştur.Söylenen şeyler Orhan Pamuk'a özgü bir durum değildir ve Orhan Pamuk istisna değildir.İlk kez bir Türk yazar Nobel Edebiyat Ödülünü almış.Bu duruma sevinmeliyiz.Hiç olmazsa bu sayede Türk Edebiyatı belki geniş alanlara yayılır.Ayrıca geçen senede Orhan Pamuk ödüle aday gösterildi ama alamadı.
|
14-10-2006, 18:36 | #15 |
|
Orhan Pamuk'u sevemedim. Öncelikle dili, akıcılıktan uzak anlatımı, okuyucuyu kasvete ve sıkıntıya bürüyen cümleleri nedeniyle. İlk kitabının bir kaç sayfasında bıraktım ve yeniden elime alamadım (Aynı okumaya isteksizlik, Latife Tekin'in dilinde de beni istemeyerek de olsa yazardan ve yapıtlarından uzaklaştırmıştı)
Edebiyat çevrelerinde başka bir iki yazardan edindiğim izlenim de benzer yönde olmuştu. Ya bizler bu büyük roman yazarının yazmak konusundaki yeteneğini ve dehasını anlamakta zorlandık, ya da ... Bilemiyorum. 301.m.konusundaki görüşlerimi o konuyla ilgili forumda aktarmıştım. Çok genel bir çerçeve ile: Ailesinden memnun olmayan, aileye yapıcı ve çözüm arayan eleştiriler getirmedikçe, kendisi ile birlikte mensubu olduğu aileyi de aşağı çeker. Bu anlamda eleştiri değil, tespit ve suçlayıcı lisan içeren cümleler kurup, dayanakları ve temelsizliği aktarıldığında "ben tarihçi değilim" deyip, sonra da bunların tümünü unutup uzatılan ödülü "hak ettim" inancıyla almak ne kadar doğrudur, sanıyorum yazar bunun muhasebesini pek doğru yapamadı. Saygılarımla... |
14-10-2006, 19:07 | #16 |
|
Bu konuda Orhan Pamuk'u savunan arkadaşlarımızın aksine (kusura bakmasınlar ama kabak gibi belli oluyor)olaya ideolojik pencereden bakarak değil, edebiyat ödülü alan yazar(ımız)ın göstermiş olduğu edebi ve sanatsal performansı değerlendirerek yaklaşmak istiyorum. Orhan Pamuk'un Kara Kitap ve Benim Adım Kırmızı isimli kitaplarını okumak için elinden gelen herşeyi yapan, ancak tüm iyiniyetine rağmen malesef sonuç alamayan bir vatandaş olarak sanırım yazarı(mız)ı bu açıdan eleştirme hakkına sahibim.
Edebiyat bilgisi üst düzeyde olmayan, hatta vasatı geçmeyen bir okur olsam da, Orhan Pamuk'un kitaplarına edebi yönden nacizane eleştiride bulunabileceğimi düşünüyorum. Fazla uzatmadan sadece şunu söyleyerek geçeceğim, eğer Nobel edebiyat ödülü bizlere anlatıldığı kadar büyük bir ödül ise Orhan Pamuk halihazırda kitaplarını yazdığı kapasitesiyle bu ödülü hak eden bir yazar değil. Gelelim Orhan Pamuk'un Ermeni olaylarını ele alan tarihi tesbitlerinde edebiyatçılığının rolüne. Son derece ciddi bir itham olan 'Soykırım' suçunu bir millete veya devlete yüklemek ve bu suretle dünya çapında ses getirmek bir edebiyatçının faaliyet sınırlarına ne derece girer, bunu tartışmak gerekir, ancak Orhan Pamuk'un ortaya atmış olduğu sansasyonel iddiaların Nobel Edebiyat Ödülünü almasındaki rolü sanırım tartışılmayacak kadar katı bir realitetir. Zira Orhan Pamuk'u savunan arkadaşlarımız da kendisinin eleştirel ve muhalif(hangi konularda muhalif olduğuna girmeyeceğim, zaten hepmizce malum) yönünün bu ödülü kazanmasında bir numaralı faktör olduğunu açıkça beyan etmişler. Bir edebiyatçının sırf muhalif bir kimliğe sahip olması sebebiyle, hiç bir delil veya belgeye dayanmaksızın ortaya attığı tarihsel iddialar sonucu prestijli olduğu söylenen bir edebiyat ödülünü kazanması, sanırım hepimize bahsedilen prestiji sorgulama hakkını veriyordur. Kalitesi tartışılır bir edebiyatçının (kendi uzmanlık sahasına girmemesine rağmen)tarihçilik oyunu oynaması, bu suretle siyasi bir idol olması ve en nihayetinde dünyanın sayılı edebiyatçıları arasına girmesini belki de aşağıdaki şu örneğe benzetebiliriz: Hukuk fakültesini bitirdikten sonra piyasada iş tutturamayan bir avukatın, Keban Barajının yapımı sırasında Elektrik İdaresinin monte etmiş olduğu transformatörlerde üretim hatası tesbit etmesi, bunun sonucu Türkiye şöforler ve otomobilciler federasyonu tarafından idol kabul edilmesi ve ilk başlarda iş tutturamayan avukatın bu vesileyle Uluslararası Avukatlar Birliği'nden yılın avukatı ödülünü alması. Bu arada ben de Nobel Edebiyat ödülünü çok eleştirdim, eleştirel kimliğimden dolayı 2007 yılı ödülünü de bana verirler mi acaba? |
14-10-2006, 19:25 | #17 |
|
Orhan Pamuk Nobel ödülü almış..........
Geçen sene Harold Pinter aldığında daha çok sevinmiştim, çünkü; bu adam Hasankeyf'i korumak için Ilısu barajına karşı kampanya yapmıştı. Orhan Pamuk'da vatansever bir aydın olarak İsviçre'de bir dergiye '' Bu topraklarda 30 bin kürt ve 1 milyon ermeni öldürüldü ama hiç kimse bunları konuşmaya cesaret edemiyor'' dedi. Dolayısı ile onun Türklüğüyle yada aydınlığıyla pekde gurur duyamıycam.Orhan Pamuk bir aydınmıdır?... Kendisi bizi aydınlatıyor bize ışıkmı saçıyor.......... Bence Türkiyeyi karartmak isteyenlere destek oluyor . Bugün uydurma ermeni soykırımıyla ilgili yasayı onaylayan fransızlara karşı ne hissediyorsam Orhan Pamuk içinde onu hissediyorum.................... |
14-10-2006, 22:18 | #18 |
|
kitaplarını okurum bazı cümlelerini severim bişeyler bulurum kendimde
bazı cümlelerini okuyamam içimi sıkar gerçek dışılığıyla kurgusu o kadar dolambaçlıdır ki insanın kafası karışır ve şayet sonuna gelebilmişseniz romanın sırf bu kadar dallandırıp budaklandırdığı için ve belki de bu kadar dallandırıp budaklandırıp sonra toparlayabildiği için bu adam iyi yazıyor dersiniz nobel edebiyat ödülü orhan pamuğun hakkını vermek lazım iyi "roman" yazıyor kendileri son romanı siyasi arenada bir hayli tuttu keşke nobeli romancılığıyla almış olsaydı da canı gönülden sevinebilseydik |
14-10-2006, 23:07 | #19 |
|
Bugüne kadar hep "siyasi sebeplerden dolayı ülkemizden herhangi birine nobel ödülü verilmiyor derdik, şimdi bir ödül aldık bunada siyasi dedik.
Acaba Türkiye dışındaki ülkelerde de Orhan Pamuk'un sarf ettiği sözler bu kadar konuşuluyor mu? ya da biliniyor mu? Ya da nobel ödülüne layık görenler İsviçre de verilen röportajdan gerçekten haberleri var mı? Yani anlayamadığım husus şu, Bir yazar bişeyler düşünmüş ve bazı insanlarımız yazarın düşündüğü fikilerden dolayı rahatsız olmuş ve bu ödülü verenler hadi bak Türkiye aleyhine bu yazar konuştu buna ödül verelim mi dediler? Güzel ülkem yıllarca komplo teorileri sayesin de paronayak oldu, yok dış güçler bizi parçalamak istiyor, yok vatan toprağı satılıyor, yok Suriye Hatay da gözü var, Ruslar sıcak akdenizi istiyor, Yunalılar hala İzmirde gözü var, yok Orhan Pamuk siyasi sebeple ödül aldı artık bu yaklaşımar bende paronayak etkisi yapmaya başladı, bu teorileri yıllarca duyduk ve böyle büyüdük peki bunları bilmenin bize ne faydası odu daha çok mu çalıştık, daha çok mu muassır medeniyet seviyesine ulaşmaya çalıştık HAYIR. Arkadaşlar ben derim ki, bunlar artık boş laflar, doğru bile olsa düşünmekten bıkktım bu meseleleri, bu meslelerle güzelim ülkemin insanı meşgul olup psikolojilerini bozacaklarına, gelin bu mevzulardan uzak durup keyfimize bakalım. Tabi keyfimize bakalım dediysek çalışalım, okuyalım araştıralım, vergi kaçırmayalım, ilerleyelim, kimsenin malında gözümüz olmasın gibi... Yani biz asıl yapmamız gerekenleri yapmak yerine oturmuş yıllarca bu mevzuların kavgalarını yapıyoruz. Kimse kusura bakmasın ama ben artık bu meselelere gülmeye başlıyorum. |
14-10-2006, 23:59 | #20 |
|
Özal Naim Süleymanoğlu'nu özel uçakla Bulgaristan'dan Türkiye'ye, milyonları vererek özel uçakla getirirken hepimizin göğsü kabarmıştı; bir Olimpiyat Şampiyonumuz olmuştu çünkü. Sırf bir olimpiyat şampiyonluğu elde edebilmek için başka ülkelerin sporcularına milyonlar verip Türk Bayrağı altında koşturmak hepimizin gurur kaynağı olmuştu. Orhan Pamuk Türkiye'yi ve Türk Edebiyatını tek başına tüm Dünyaya kabul ettirmiş bir yazar. Başarısınıda hiç kimseden yardım almadan tek başına gerçekleştirmiş. Kendisine Nobel Ödülü alan herkesin aldığı parayı çok görüyoruz. Bu davranış utanmamız gereken gerçek bir ayıp. Eserleri 34 yabancı dile çevrilmiş dünya çapında bir yazarımz, sırf belirli bir konudaki fikrini söyledi diye, hem kendisine iyi bir edebiyatçı olma vasfını yakıştırmıyor, hem de başarısını kıskanıyoruz. Orhan Pamuk'un eserleri bu kadar can sıkıcı ise neden 34 yabancı dile çevrildi dersiniz?
Tüm bunlara rağmen Orhan Pamuk'un başarısını kabullenmek zorundayız; Bizler bu başarıyı gözümüzü kapatıp görmemezlikten gelsek bile, başarı ortada, başkaları görüyor. 2005 yılının Nobel Ödülü'nü alan Harold Pinter, ödülü aldığında 'Bu ödülü aslında Orhan Pamuk hak etmişti' diye bir beyanda bulunmuştu. Bu sözler sırf Türkiye'yi kötülemek amacına mı yönelikti, yoksa bir edebiyatçının derğerini mi ortaya koyuyordu? Orhan Pamuk'un dışında eserleri 34 yabancı dile çevrilmiş kaç yazarımız var acaba? Saygılarımla |
15-10-2006, 13:27 | #21 |
|
Sayın Gemici,
O dönemlerde henüz kısa pantolonla gezen bir çocuk olduğum için, Naim Süleymanov'un Türkiye'ye Avusturalya üzerinden iltica etmesini(kaçırılmasını değil) ancak kitaplardan/dergilerden okuyarak öğrenebildim. Etnik kimliği yok sayılan, hatta geçmişi ve değerleri yüzünden bariz bir şekilde asimile edilmek istenen bir sporcunun, kendisini asimile etmek isteyen bu ülkeyi değil Türkiye'yi temsilen spor müsabakalarına katılmak istemesi, bu yüzden tercihini Türkiye'den yana kullanması ile Orhan Pamuk konusu arasında bir bağlantı sezinleyemedim. Yine de tartışmaya farklı bir yorum getirdiğiniz için teşekkürler. Saygılarımla |
15-10-2006, 13:44 | #22 |
|
Nobel ödülü almış bir yazarımız var artık ama toplumumuzda ikiye bölünmüşlük havası var.Bir kesim Orhan Pamuk’un almış olduğu ödülü sevinçle karşılarken,Nobel’in ne kadar büyük bir ödül olduğundan bahsederken;bir kesim Orhan Pamuk’a verilen bu ödülün samimiyetinden ve bu ödülün sırf edebi kariyeri nedeniyle verildiğinden kuşku duymaktadır. Tıpkı benim gibi.Bundan birkaç yıl önce Orhan Pamuk’un Nobel ödülü için adının geçtiği ilk dönemlerde adını tüm dünyaya duyurmuş bir yazarın önce kendi ülkesinde çok iyi okunup anlaşılması gerektiğini düşündüğüm için kitaptan hiç hoşlanmama rağmen minnet duygusuyla Yeni Hayat’ı sonunu getirebilmek için büyük çaba harcayarak okudum.Aynı çabayı Kar için de harcadım ama maalesef Kar hayatımda yarıda bıraktığım ilk ve tek kitap olarak kaldı.
Bu görüş ayrımını burada yazılanlarda da görüyoruz. Ülkenin aydını ülkeyi eleştirir ve toplumun geneliyle aynı düşünmek zorunda değildir deniyor.Elbette ki aydın sıfatını taşınan kişiler toplumun geneliyle aynı düşünmeyecek,toplumun bir adım ilerisinde olacak ve yol gösterici olacaktır.Bu noktada bence “aydın” sıfatını kimlere verebileceğimiz önemlidir: Nedir aydın olmak? Kimler bu ülkenin aydınları’dır? Benim aklıma Aydın denince ilk olarak Uğur Mumcu,Ahmet Taner Kışlalı geliyor. Eğer aydın olmanın ölçütü okumuş olmak ve sadece eleştirmek ise bu ülke birçok aydın’ı barındırmaktadır Oysa aydın olmak sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi gerektirir.Aydın kişi kendi çıkarlarını ön planda tutmayan kişidir.Bu nedenle de "aydın" sıfatını hak edebilecek çok az kişi vardır.Eleştirdiğiniz şeyin alternatifi göstermelisiniz.Eleştirirken inandırıcı nedenler sunmalısınız ki samimiyetinizden kuşku edilmesin.Orhan Pamuk’un söylemiş olduğu sözleri düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendiremiyorum.Herhangi bilimsel belgeye dayanmamıştır.Bu noktada kişisel çıkarı için hareket ettiğini düşünmeden edemiyorum.Tıpkı bir satranç tahtasında gibi hareket etmiş; doğru zamanda ve doğru mekanda doğru sözleri söylemiştir.Ününe ün katmıştır. Şimdi tüm bunlardan arındırılması gereken bir gerçek var ki;Nobel ödülü önemli bir ödüldür.Türkçe yazan bir yazara verilmiştir.Bu ülkemiz edebiyatı açısından dışa açılmayı sağlayabilir bence.Uluslarası standartta çok yazarımız var.Onlar da dikkatleri üzerine çekebilir belki.Bu nedenle ödülü küçümsemek haksızlık olur.Ama gönül isterdi ki;bu ödülü Orhan Pamuk taviz vermeden sırf edebiyatıyla alabilseydi ve yine gönül isterdi ki bugün Nobel’i verenlerin de Orhan Pamuk’un da samimiyetinden kuşku duyuyor olmasaydım. Saygılarımla. |
15-10-2006, 15:19 | #23 |
|
"yaşadığı kentin melankolik ruhunu arayışında Pamuk'un, kültürlerin çatışması ve birleşmesinde yeni semboller bulduğu" ifade edilmiş isveç akademisi tarafından
Orhan Pamuk'un eserlerinde kültür çatışmalarına dair birşey okuduğumu hatırlamıyorum böyle bir eseri var da bilmiyorsam lütfen beni mazur görün ve haberdar edin ki nobel almasındaki etkisinden ötürü okumaya çalışayim kültürlerin çatışmasına dahil edilebilir bir kaç cümlesini biliyorum aslında ama bu cümleler de okumaya değmez kanımca |
15-10-2006, 22:04 | #24 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Tiocfaidh,
Para konusunu ilk açan ben değilim. Naim Süleymanoğlu ve spor dalında madalya alan ve alacak kimselerle Orhan Pamuk arasındaki bağlantı şu: Olimpiyatlarda madalya alsınlar diye sporcularımız için milyonlar harcıyoruz. Bir madalya alıp geldiklerinde kendilerine ev, apartman, araba ve daha bir nice hediye veriliyor. Hiç kimsenin aklına bu paraları hak ettiler mi diye bir soru ve
Kusura bakmayın ama Orhan Pamuk'un tüm eserlerinin ana teması 'Kültür Çatışması' bence. Olayın can noktası 'Kültür'den' ne anladığınız konusunda düğümleniyor. Kültürü sadece doğu-batı kültürü olarak algılarsanız, haklısınız derim. Yok eğer kültürden Türkiye'de var olan kültürleri anlarsanız, Türkiye'de bir kültürün değil birçok kültürün olduğunu ve kıyasıya bir kültür çatışmasının var olduğunu görürsünüz. Saygılarımla |
16-10-2006, 12:34 | #25 |
|
Sayın Gemici
Çok rica ederim; neyin ayıp olduğunu ve neyin olmadığını -kendi adıma- sizden öğrenmeyeyim müsaadenizle. Naim Süleymanoğlu Türkiye'ye getirilip, Türkiye adına altın madalya aldığında, ben "Bir Türk madalya aldı." kabilinden hiç de sevinmemiştim. Bu başarıyı sahiplenmeyi etik bulmamıştım. Bu konuda tartışmış ve arkadaşlarımca radikal olarak nitelenmiştim. Tanıkla sabittir. Yani oradan tartışmaya haklılık payı getiremezsiniz. Kaldı ki "Orhan Pamuk tek başına kazandı, kimse yardım etmedi" diyorsunuz ya; tüm millet bir el atsaydık da romanları birlikte mi yazsaydık, ne yardımı yahu? Yok "Kitapları o yazsın, biz cila kısmına destek çıksaydık." diyorsanız; sanat karteli Orhan Pamuk için en azından Türkiye'de gayet fazlasıyla yaptı bunu. Haklarını inkar etmeyiniz. Kaldı ki sanatın diğer dallarını bilemem ama hiç bir zaman "edebiyatın reklamına" sıcak bakamadım ben. Tuna Kiremitçi'nin gayet fiyakalı resmine rağmen kitabını okumadım tepkimden, zaten yazınını da beğenmiyorum ama mesala beğendiğim Murathan Mungan'ın Yüksek Ökçeleri'ni de aynı tepkiden okumadım. Ayrıca Orhan Pamuk belli bir konuda fikrini söylememiştir. Daha önceki röportajlarından kesin olarak hatırladığım beyanatlarına göre kendisi siyasi konularda fikirsizdir daha doğru ifadeyle siyasetle ilgili değildir, kesin doğruları yoktur. Öyleyse Ermeni ve Kürtlere dair beyanları, edebi bir beyanat olmalıdır! Öyle değil mi? Düzeltelim edebi olmasa da edebi ödüllere gebe beyanlardır. Orhan Pamuk aydın değildir. Aydın kimliği ile bunu söylese idi söylemini samimi bulabilir, söylediğine inanarak söylediğini düşünebilirdim. İki gün sonra "Öyle demedim, böyle dedim", "Ben tarihçi miyim, ne bilirim" diyorsa bir insan; o zaman durup biraz düşünürüm ve size de düşünmenizi tavsiye ederim naçizane. Zira şarkıcının adını hatırlayamadım ama şarkısı gayet net aklımda: "Binlerce dansöz varrrrr." Dahası oryantallikte para ediyor yurdum sathında ve dahası dünyada. (Ek olarak aydın konusunda Sayın Av.Ayşe'nin tüm söylediklerinin altına imzamı atarım, yinelememek bakımından.) Kaldı ki Mina Urgan'ın nefis bir sözü vardı tam anımsayamadığım ama ana fikri: "Çok okunmaya başladım, yoksa popüler mi oldum" korkusu! Dikkat buyrun korku. Yani 34 değil, tüm dillere çevrilse de bu edebi bir kriter midir ki; ben edebi eleştiriden özellikle uzak durdum. Şimdi bakın Nobel büyük bir ödüldür ona şüphe yok. Burada ayrıldığımız nokta; bir ödül, bir başarı -ne kadar büyük olursa olsun farketmez- adındaki tüm azametine rağmen eğer hakkıyla alındıysa büyüktür. Kusura bakmayın "Başarı olsun da nasıl olursa olsun, Nobel olsun nasıl kazanıldığı önemli değil." yaklaşımı etik değil bana göre. Dahası alınan ödülü de iki paralık ediyor işte. Nobel de haklılığına şüphe, ününe gölge düştüğü ölçüde küçüktür artık. Orhan Pamuk'un siyasi beyanatı nedeniyle bu ödülü aldığını düşünüyorsak, Nobel o kadar da büyük bir ödül müdür sizce? Halen evet diyorsanız, algılarınız-bilinçaltınız biçimlendirilmiştir, ön kabuller nedeniyle sorgulamaya kapalı hale getirilmişsinizdir, toplum mühendisliği ve pazarlama taktikleri iyi iş görmektedir. Saygılarımla. |
16-10-2006, 12:56 | #26 | |||||||||||||||||||
|
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=167843 (bir yıl önce Alman Yayıncılar birliği tarafından verilen barış ödülü konuşması) |
16-10-2006, 13:09 | #27 |
|
Bu yazıyı yeniden okuduktan sonra, düşüncelerimi gözden geçirdim.
canımızı acıtan konularda hassas olabiliyoruz.. Orhan Pamuk bizim için bir Romancı dan çok, sanki Türkiye'nin sorunlarını savunmakla görevli ve hepimizin seçtiği ,görev beklediği bir temsilcimiz. Oysa ki, bir yazarın Romanları ile kendisi farklıdır. Pınar Kür dünkü gazete de "cinayet fakültesi" (adını yanlış hatırladıysam özür dilerim) isimli kitabı ile ilgili roportajında, cinayet işleyemeyeceğime göre, romanını yazdım diyordu. Orhan Pamuk romanlarından dolayı NObel edebiyat ödülü aldı.. Yaşadığı şehirde bulduğu yeni sembolleri ben farketmesemde o anlatmayı başardı belki. Orhan Pamuk ayrıca bir roman yazarı olmanın ötesinde yaşayan bir insan. siyasi düşünceleri bana uygun olmayabilir.Ermeni soykırım konusunda ben onun gibi düşünmüyor olabilirim. ama bu , Onun sanatçı kişiliğini kendi varlık kişiliği ile yargılamamıza sebep olmamalı.. Nobel edebiyat ödülü, eğer gerçekten hakkıyla verilen bir ödül ise Bir türk Yazarının bu saygın ödülü almış olmasından dolayı bizler takdirle yaklaşmalıyız..Özelikle de biz hukukçular.. |
16-10-2006, 13:18 | #28 |
|
Eğer tasavvurdan ibaret kurgulama yapıyorsanız, tasavvur ettiklerinize ve sarfettiğiniz kelimelere dikkat etmeniz gerekir.
Hiç cinayet işlememiş birinin , cinayet üzerine yazmak için cinayet işlemesinin beklenemeyeceği muhakkaktır, ama adli vakalar üzerinde ve giderek yakın sosyal çevre üzerindeki psikolojik izlerini gözlemlemesi zorunluluktur. Aksi halde kurgulama inandırıcı olmayacaktır. Kaldı ki açıkça Türk, Ermeni, Kürt kelimelerini kullanıyor ve rakam veriyorsanız, burada tasavvur etmiştim, tarihçi değilim, bilemem demek hakkınız yok. En azından okuyan, bildiğinizi varsayacağından, okuyucularınızı yanıltmaya ise hiç hakkınız yok. Bu durumda Pamuk'tan şunu söylemesi beklenirdi: "Evet, ben bu cümleleri sarfetmeden önce okumam gereken tarih kitaplarını okudum, incelememi derinleştirdim, bilgiye vakıf olduktan sonra satırlarıma dönüştürdüm" , yani, "Yazdıklarımın arkasındayım!". Böyle dedi mi? Demedi. Polemikler üzerine kurulu ödülü de aldı mı? Aldı. Ne diyelim, hayırlısı olsun. |
16-10-2006, 13:29 | #29 | |||||||||||||||||||
|
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2005/02/09/596844.asp |
16-10-2006, 13:31 | #30 |
|
Orhan Pamuk’un aldığı Nobel ödülünü salt verdiği bir demeçten ötürü küçümseyen katılımcılara bir soru:
Bizler, bu güne kadar ermeni soykırımı iddiaları konusunda yalnızca “resmi söylem” in hoparlörü olmadık mı ??? Hangimiz bunun olup olmadığına dair gerçek tarihi belgeleri inceledik ve olduğuna ya da olmadığına dair kesin bilgilere sahibiz ??? Konuyla doğrudan bağlantısı olmamakla beraber, bizim nelere “muktedir” olduğumuza ilişkin bir yazıyı alıyorum aşağıya. ! 1955 YILI 6-7 EYLÜL OLAYLARI: 6-7 Eylül Olayları (Yunancası Σεπτεμβριανά). 1955 yılında “Atatürk'ün Selanik'te doğduğu eve bomba atıldı” şeklindeki haberle başlayan olaylar. Olayları düzenleyenlerin, kimsenin öldürülmemesi yönündeki telkinlerine rağmen, 6 Eylül akşamı başlayan ve yaklaşık 9 saat süren olaylar boyunca ve sonrasında (aralarında iki Ortodoks papaz da olmak üzere) 13 ile 16 arası Rum ve en az bir Ermeni vatandaşı hayatını kaybetmiş, 32 Rum da ağır yaralanmıştır. Fiziksel zarar, 4.348 Ruma ait işyeri, 110 otel, 27 eczane, 23 okul, 21 fabrika ve 73 kilise ve mezarlıklar ile 1000'in üzerinde Rumlara ait evin tahrip edilmesi ya da yakılması şeklinde ortaya çıkmıştır. Ekonomik zarar, Türk Hükümeti'ne göre 69,5 milyon Türk Lirası, İngiliz diplomatik kaynaklarına göre 100 milyon İngiliz Sterlini, Dünya Kiliseler Birliği'ne göre 150 milyon Amerikan Doları, Yunan Hükümeti'ne göre ise 500 milyon Amerikan Doları olarak hesaplanmıştır. Demokrat Parti (DP) hükümeti zarara uğrayıp tescil ettirenlere toplam 60 milyon Türk Lirası cıvarında tazminat ödemiştir. Saldırıların ardından, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki Rumların ekonomideki etkisi zayıflamaya başlamış ve Türklerin sermayeye hakim olması hızlanmıştır. O zamanki hükümet suçu solculara (Aziz Nesin, Kemal Tahir) atarak işin içinden çıkmak istemiş, ancak Yassıada mahkemelerinde olayın DP hükümetinin başbakanı Adnan Menderes'in provokasyonu sonucu olayların kontrolden çıkması olduğu kabullenilmiştir. Bu olaylar sonucunda oluşan göç dalgası ile Türkiye'de yaşayan Rum azınlığı neredeyse yok olmuştur. 1924 yılında 200.000'i bulan İstanbul'daki Rum nüfus, 2005 yılında 1500 kişiye düşmüştür. Olaylar üzerine İstanbul'da sıkıyönetim ilan edildi. Başlangıçta, Kıbrıs Türktür Cemiyeti ve gençlik örgütleri etrafında yoğunlaşan ve o günlerde ilan edilen sıkıyönetim savcıları tarafından yapılan ilk soruşturma ve yargılamalar, daha sonra DP iktidarının bastırması sonucunda, 6-7 Eylül olayları “komünistlerin tahriki” olarak yorumlandı; ancak, 1960 darbesinden sonra, bu olaylar Yassıada yargılamalarının gündemine oturdu. Yassıada'da 6-7 Eylül olayları bu kez tamamen DP iktidarının hazırladığı bir tertip olarak sunuldu ve sorumlu tutulan DP yönetimi, 6-7 Eylül olayları nedeniyle cezalandırıldı. 6-7 Eylül 1955 olayları, Rumları ve Yunanların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına neden oldu. Olaylardan Ermeni ve Yahudiler zarar görmemişsede[1] kendilerini güvende hissetmedikleri için onlardan da ayrılan olmuştur. Gayrimüslimlerin büyük bir kısmı için, yaşananlar, Türk vatandaşı olarak kabul görmediklerinin kanıtı olmuş, hangi parti iktidarda olursa olsun, gelecekte de ayrımcılıklara maruz kalacakları düşüncesi azınlıkların yurtdışına göç kararını vermelerine yol açmıştır. Nesiller boyu Türk bayrağı altında yaşamış ve kendini geleneksel bağlamda böyle görmüş olan İstanbul'un gayrimüslim yerlileri, çevrelerin bilinçsiz ve kabul edilemez bu davranışı sonucu evlerini terk etmek durumunda bırakılmışlardır. 1955 yılındaki bu olayın, dönemin İstanbul'unda, dini ve milli anlamda çoğulculuğun ve karşılıklı hoşgörünün güçsüzlüğüne ve sona ermesine işaret ettiği söylenebilir ve bu yüzden azınlıklar ülkeyi terketmek zorunda kalmıştır. (Vikipedia.org) Merhaba. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Dönmezer Ödülü 2006 | kezzy | Adliye Duvarı | 0 | 15-09-2006 14:28 |
Çokkültürlü Bir Nobel Edebiyat Ödülü Sahibi: Elias Canetti | Gemici | Site Lokali | 0 | 08-10-2004 22:14 |
1000 Kadın Nobel Barış Ödülünü | devran | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 0 | 19-05-2004 19:12 |
2002 Nobel Edebiyat Ödülü | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Site Lokali | 1 | 14-11-2002 22:15 |
Edebiyat----- Halikarnas Balıkçısı | Av.Mehmet Saim Dikici | Site Lokali | 0 | 14-04-2002 16:01 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |