Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Belirsiz Alacak Davasında Usuli Kazanılmış Hak İddiası

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-06-2024, 10:56   #1
Av.Balcı

 
Varsayılan Belirsiz Alacak Davasında Usuli Kazanılmış Hak İddiası

Merhaba sayın meslektaşlarım. Belirsiz alacak davası olarak açmış olduğumuz davada ıslah dilekçemizi sunduk. Dava kabul edildi. Davalının istinaf talebi neticesinde dosya istinaf mahkemesine gitti ve istinaf mahkemesince karar bozuldu. İlk derece mahkemesi tarafından yeniden bilirkişi raporu aldırıldı. Gelinen durum itibariye ülkede bulunan enflasyon hali, asgari ücrete yapılan zam sebebiyle ilk ıslah talebimizin 5 katı daha yüksek bir bedel bilirkişi raporunda tespit edilmiştir. Bedel artırım veya ıslah dilekçesi sunmak istiyorum. Davalı vekilince yerel mahkeme kararını istinaf etmemiş olmamız sebebiyle kazanılmış hak savunmasında bulunulacak. Davalı vekilinin bu iddiası kabul görür mü? Kabul görmesi durumunda belirsiz alacak davasından sonra veya devam ederken yeni bir dava ile arada oluşan bu fark talep edilebilir mi? İki bilirkişi raporu arasındaki en temel fark asgari ücrete yapılan öngörülemez artıştır. Fikir ve önerilerinizi varsa mevcut yargı kararlarını paylaşırsanız sevinirim. İyi çalışmalar dilerim.
Old 03-06-2024, 13:35   #2
Av.Dursun KARACA

 
Varsayılan

Daha önce "ıslah" yapmış iseniz, bu defa HMK 107/2 maddesi gereğince yeni bilirkişi raporuna göre "talep belirleme/ artırım" dilekçesi verebilirsiniz veya ayrı bir dava açabilirsiniz diye düşünüyorum. İlk bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olsanız da, bu tür durumlarda usuli kazanılmış hak olmayacağına dair yeni tarihli bir Anayasa Mahkemesi kararı da çıktı. (20.05.2024 tarihli Resmi Gazete 2020/21347)
Old 03-06-2024, 15:06   #3
Mustafa AKTAŞ

 
Varsayılan

Medenî yargılama usûlüne hâkim olan ilkelerden taleple bağlılık ilkesinin yargılama safhalarına yansıyan çeşitli görünümlerinden biri de "aleyhe değiştirme (bozma) yasağı"(Reformatio in peius)'dır.

Bu yasak dolayısıyla, bir hüküm yalnızca kanun yoluna başvuran tarafın lehine bozulabilir/kaldırılabilir. Kaldırma/bozma kararı, kanun yoluna başvuran aleyhine ve başvurmayan taraf lehine sonuç doğuramaz. Esasında bu durum, içtihatlarla geliştirilmiş ve kabul edilmiş bir müessese ise de normatif dayanağı da istinaf kanun yoluna ilişkin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 355. maddesi hükmüdür. Burada istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Aleyhe bozma yasağının sonraki aşaması ise aleyhe hüküm verme yasağıdır. Buna göre, bir hüküm taraflardan yalnızca birinin kanun yoluna başvurması sonucu kaldırılmış/bozulmuş ise kaldırma/bozma kararına uyulması hâlinde yeni kurulacak hükmün kanun yoluna başvuran tarafın durumunu ağırlaştıramamasını gerektirmektedir. Çünkü bu durumda, bozulan/kaldırılan ilk hüküm, kanun yoluna başvuran taraf lehine usulî kazanılmış hak oluşturur.

Çok basit bir mantıkla, kanun yoluna başvuran taraf, eğer kanun başvurmamış olsa idi karar ilk haliyle kesinleşecekti ve nihayet bu sonuca katlanacaktı. Kanun yoluna başvurmayan tarafın kanun yolunun olumlu sonuçlarından istifade etmesi beklenemez.

Sorunuza gelince, mahkemenin kaldırma öncesi ilk kararına karşı kanun yoluna başvurmamış olmanız, ilk hükmün davalı yararına usulî kazanılmış hak oluşturmasına sebep olmuştur. Bu nedenle kaldırma sonrası alınan bilirkişi raporuna göre talebinizi artırmamanızı tavsiye ederim.
Old 03-06-2024, 18:03   #4
Av.Balcı

 
Varsayılan

Bedel arttırım talebinde bulunamamam durumunda enflasyon sebebiyle uğramış olduğum bu zararı ne şekilde tazmin edeceğim? Maluliyete sebebiyet veren haksız fiil davranışı üzerine zararımızı tazmin amacıyla açmış olduğumuz belirsiz alacak davası sonrasında veya dava devam ederken yeni bir dava açılabilir mi? Cevaplarınız için teşekkür ederim.
Old 03-06-2024, 18:05   #5
Av.Balcı

 
Varsayılan

Fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımızı saklı tutmamız bize bir fayda sağlamaz mı?
Old 03-06-2024, 18:56   #6
Mustafa AKTAŞ

 
Varsayılan

Belirsiz alacak davasında alacağın bir kısmı değil tamamı dava konusu edilir. Bu nedenle, kısmî davadan farklı olarak dava sırasında belirli hale gelecek alacak isteminin ek davaya konu edilmesi mümkün değildir.

Kanaatimce mevcut bir belirsiz alacak davasına rağmen aynı alacağa ilişkin açılan ikinci (ek) dava, -aşamasına göre- derdestlik ve kesin hüküm engelleriyle karşı karşıya kalacaktır.

Bir davanın aynı anda hem kısmî dava hem de belirsiz alacak davası niteliğinde olması mümkün değildir. O nedenle belirsiz alacak davasında fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması da kanaatimce ek dava hakkı vermeyecektir.

Sizin davanızda, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırma gerekçesi nedir?
Old 03-06-2024, 21:24   #7
Av.Balcı

 
Varsayılan

İstinaf kararı özetle: "..SGK tarafından bağlanan gelir veya ödeme yapılıp yapılmadığının sorularak ve uzlaşma ile ödenen bedelin mahsubunun yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu sebeple davalı vekilinin istinaf talebinin usulen kabulüne.." şeklindedir. Sgk tarafından ödeme yapılmamıştır. Uzlaştırma kapsamında da cuzi bir miktar ödeme alınmıştır. Gelinen durum itibariyle ıslah veya bedel arttırım dilekçesi sunamamamız ve davanın belirsiz alacak davası olması sebebiyle ek dava açamamamız durumunda mülkiyet hakkımız ihlal edilecektir. İki rapor arasındaki en büyük fark asgari ücretlere yapılan öngörülemez zamdan kaynaklanmaktadır.
Old Dün, 00:14   #8
Mustafa AKTAŞ

 
Varsayılan

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-a-6 maddesine istinaden verildiği anlaşılıyor.

Doktrinde azınlıkta kalan bir görüşe göre, Bölge Adliye Mahkemesinin 6100 sayılı HMK'nun 353/1-a maddesi uyarınca verdiği kaldırma kararlarının hükmü tek başına istinaf eden taraf lehine usulî müktesep hak oluşturmayacağı ileri sürülmektedir. Bu görüşe göre, ilk derece mahkemesi tarafından bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararına uyma yönünde bir karar verilemeyeceğinden bu tür kararların usulî müktesep hak bahşetmeyeceği savunulmaktadır. [Bknz. Emine Gökçe Karabel, “İki Tarafın Da Hükmü İstinaf Etmesi Halinde Aleyhe Hüküm Kurma Yasağı Uygulanır mı?”,İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri II, ed. Al Cem Budak ve Varol Karaaslan, (İstanbul: Filiz Kitabevi, 2021), 115-136] [Bknz. Mine Ercevahir, "Medenî Usûl Hukukunda Usûlî Müktesep Hak, (Yetkin, 2023), 127-129]

Ancak doktrinde baskın olan görüş, istinaf aşamasında gönderme kararından (353/1-a) sonra ilk derece mahkemesinde devam eden yargılamada aleyhe bozma yasağı dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği yönündedir. [Bknz. Muhammet Özekes, Uğur Bulut, "Aleyhe Bozma Yasağının İstinaf Bakımından Yeri ve Uygulaması", TBB Dergisi, 2023, 201-203]

Türk Yargıtay'ı da aleyhe bozma yasağının/aleyhe hüküm yasağının 6100 sayılı HMK'nun 353/1-a maddesi kapsamında verilen kararlar hakkında da uygulanacağı görüşündedir:
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin E. 2020/4939 K. 2021/3441 sayılı kararı
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin E. 2021/2388 K. 2021/3038 sayılı kararı

Ancak Yargıtay bünyesinde de sizin gibi düşünen üyeler yok değildir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin E. 2020/11324 K. 2021/12025 sayılı kararına ekli karşı oy yazısında bir üye;

"Somut uyuşmazlıkta davacı tarafın itiraz etmediği hesap, karar tarihine en yakın bilinen ücret üzerinden hesaplanmıştır. Bozmadan sonra karar tarihine yakın veriler alındığında, hesabın unsurları değişeceğinden, tazminat miktarı da elbette değişecektir. Davacı taraf bozmadan önceki ilk kararda bilinen ücret üzerinden hesaplanan tazminata itiraz etmemiştir. Ancak bu bilinen ücret bozmadan sonra değişecektir. Bir tarafın ilerde değişecek diye kararı temyiz etmesi hayatın olağan akışına uygun olmayacaktır. Zira karar onanmış olsa idi hesaplama bilinen ücrete göre hesaplandığından sorun olmayacaktır. Ancak bozmadan sonra değişen durum nedeni ile daha önce doğmayan hesaba esas unsur olan ücrete itiraz etmeme usulü kazanılmış hak oluşturmayacaktır."

Gerekçesiyle bu başlık altında yer verdiğim görüşlerin aksine bir görüş ileri sürmüştür.

Anlaşılacağı üzere konu ziyadesiyle tartışmalı ve sorunludur. Bu nedenle şansınızı denemek isterseniz yeterli gerekçe bulmak mümkün. İyi çalışmalar dilerim.
Old Dün, 15:42   #9
Av. Erdem Akçay

 
Varsayılan

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2022/14645 E., 2022/15251 K., 24.11.2022:

Alıntı:
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili ile davalılardan ...-AŞ İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ ile ... İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı Temyizi Yönünden
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında göre; Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 gün ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 433 üncü maddesinin ikinci fıkrası; "Karşı taraf, tebliğ gününden başlayarak on gün içinde cevap dilekçesini, hükmü veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir mahkemeye verebilir. Cevap veren, hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile, cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını bildirerek temyiz isteğinde bulunabilir." hükmünü içermekte olup, anılan hüküm uyarınca bir taraf süresinde temyiz isteğinde bulunmamış olsa bile, karşı tarafın temyiz dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde karşı temyiz isteğinde bulunması mümkündür.

Somut olayda, davacı taraf gerekçeli kararın tebliği sonrası yasal süresi içerisinde temyiz talebinde bulunmamış, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin 09.10.2022 tarihinde tebliği üzerine 21.10.2022 tarihli dilekçesinde katılma yolu ile temyiz talebinde bulunmuştur.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde katılma yoluyla temyiz dilekçesinin yasal 10 günlük süreden sonra verildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi uyarınca uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 432 ve 433 üncü maddeleri gereğince davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süre aşımı nedeniyle REDDİNE, peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Davalılar .../AŞ İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ ve ... İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ Temyizi Yönünden

Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davacı vekilince davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, 03.02.2016 tarihinde ıslah dilekçesiyle dava değerinin arttırıldığı, Mahkemece verilen 29.....2016 tarihli kararın Dairemizin 2016/35850 Esas 2020/18219 Karar sayılı bozma kararı ile fazla çalışma ve yıllık izin alacakları yönünden bozulduğu, bozma ilâmına uyan Mahkemece 26.07.2021 tarihli bilirkişi raporunun alındığı ve bu rapor doğrultusunda davacı vekili tarafından bedel arttırım dilekçesi sunulduğu dikkate alındığında fazla çalışma alacağının miktarının bozma sonrası belirli hâle gelmesi nedeniyle bedel arttırım dilekçesinin hükme esas alınmasında usule aykırılık bulunmamasına göre davalılar vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edenlerden davalılara yükletilmesine, 24.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Olayınıza birebir uyuyor sanırım. Talep artırım dilekçesi ile sorun çözülmelidir.

Sayın Aktaş'ın paylaştığı karardaki karşı oy, belirsiz alacak davasının özüne uygun. Kabul görmemesi hatalı olmuş.

Davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı dilekçeden belli olmasaydı, kısmi dava olarak kabul edilmesi gerekeceğinden ek dava ile de aradaki fark istenebilecekti. Tabii zamanaşımı gündeme gelebilirdi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Maddi hata ile usuli kazanılmış hak oluşur mu? d012uk Meslektaşların Soruları 0 15-01-2021 21:19
Belirsiz alacak davasında belirtilmeyen alacak kalemi ıslah yolu ile mi ek dava yolu ile mi talep edilmelidir ? Av. Özlem YALÇIN Meslektaşların Soruları 2 24-01-2019 10:18
isticvap ara kararından dönülmesi usuli kazanılmış hak issiz Meslektaşların Soruları 0 24-03-2012 18:30
ıslah-ek dava-usuli kazanılmış hak mehmet cevat Meslektaşların Soruları 1 03-04-2010 14:20
Davalı Beynaı Usuli Kazanılmış Hak mustafaaladag Meslektaşların Soruları 0 12-06-2009 21:40


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04883695 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.