|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
26-05-2010, 22:34 | #1 |
|
Davayı uzatmak için son celse avukatın istifasi
karar aşamasında gelmiş hukuk davamızda son celse karar çıkacak diye beklerken davalı vekili duruşma da istifa ettiğini bildirdi. biz istifaya rağmen istifanın henüz davalı asile tebliğ edilmediğinden avukatın görevi devam ettiği ve kötüniyetli olarak davayı uzatma amaçlı istifa edildiği için davamızın hakkında nihai karar verilmesini talep etsek de mahkeme istifanın davalı asile tebliğine karar verdi. fakat davalı asile yapılan tebligat iade döndü ve 35 e göre tebligat yaptık. neticesinin bu duruşma gelmesi çok zor. bu durumda dosyanın karara çıkması için yapılabilecek bir şey var mı yoksa hakimin kararı doğru mudur acaba?
|
27-05-2010, 00:05 | #2 |
|
T.C.
YARGITAY 9. Hukuk Dairesi E:2001/17461 K:2002/2729 T:13.02.2002 ÇEKİLEN VEKlÜN ASlL'E TEBLiĞ GÖREVi ESASA GiRMEDEN USULİ İŞLEMLERiN TAMAMLANMASI Savunma hakkı Anayasal haklardandır. Çekilen vekil tebligat giderini de verdiğine göre; dava sonuçlandırılmadan önce istifa dilekçesini davalı asil'e tebliğ ile gerekli işlemleri esasa girmeden tamamlanması gerekir. 1086 s. HUMK. m. 68 Davacı, ihdar ve Kıbem tazminatı, Fazla çalışma ve yıllık izin ücreti, hafta, bayram tatili gündeliklerinin odetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. Taraflar arasındaki yargılama devam ederken davalı vekili mahkemeye vermiş olduğu bir dilekçe ile vekillikten çekildiğini bildirmiş. Mahkemece bu konu üzerinde hassasiyetle durulmamış ve bu cekilmenın davayı uzatmaya matuf oldugu düsunulerek davalı asilin yokluğunda yargılamaya devam edilmiştir. Oysa savunma hakkı en tabi Anayasal haklardandır. Çekilen vekil tebligat giderini de verdiğine göre yani dava sonuçlandırılmadan once istifa dilekcesini davalı asıla teblig ile gerekli vaki islemlerin ikmali cihetine gidilmeliydı. Bu bakımdan konunun esasına girilmeden usul ve yasaya aykırı olan kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.2.2002 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir. |
27-05-2010, 05:55 | #3 |
|
Peki ya HUMK 67/3 ?
|
27-05-2010, 10:35 | #4 |
|
Evet. Ya HUMK 67/3? Sorun: "yasanın açık emri mi yoksa Yargıtay içtihadı mı daha geçerlidir" meselesine varıp dayanır.Hatta Mecelle'ye kadar gider.Hakkında kesin hüküm bulunan konuda içtihada yer yoktur der Mecelle.
Sayın gencer, size Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Esas 2008/1-772,Karar 2008/790 Karar Tarihi 31.12.2008 sayılı kararındaki karşı oy yazısını öneriririm.İşinize yaramaz ama yüreğinizi ferahlatır en azından.Maalesef yargıtay aksi görüşte. Kolaylıklar diliyorum. Av. MEHMET SEYREK |
27-05-2010, 16:12 | #5 |
|
Madde 67 - (Değişik madde: 16/07/1981 - 2494/12 md.)Vekaletnamenin aslını veya örneğini vermeyen vekil dava açamaz ve yargılama ile ilgili hiçbir görev yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar umulan hallerde mahkeme, verecegi kesin bir süre içinde vekaletnamesini getirmek şartıyla vekilin dava açmasına veya usul işlemleri yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekaletname verilmez veya aynı süre içinde asil, yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçe ile mahkemeye bildirmezse dava açılmamış sayılır ve yapılan işlemler hükümsüz kalır. Bu durumda vekil, oturum harcı ile diğer yargılama giderleri ve karşı tarafın uğradığı zararları ödemeye mahküm edilir.
Bunları kötü niyetle yapan vekil aleyhine ceza takibi yapılmak ve disiplin cezası uygulanmak üzere Cumhuriyet Savcılığına ve vekilin bağlı olduğu baro başkanlığına yazı gönderilir. Bir tarafın vekil tutmak istemesi, vekilini azletmesi, vekilin istifa etmesi, kendisinin yahut vekilinin dosyayı incelememiş bulunmaları sebebiyle yargılama başka bir güne bırakılamaz. Ancak vekil tutulmaması veya dosyanın incelenememesi kabul olunabilir bir özüre dayanıyorsa hakim bir defalık kısa bir süre verebilir. Verilen süre sonunda, vekil oturuma gelmemiş veya dosya incelenmemiş olsa bile davaya devam olunur. Asıl tartışılması gereken altı çizili olarak belirtmiş olduğum husustur.Vekillikten çekilen meslektaştan sonra bu durumun asile tebliğ edilmesi ve tebliğ edildikten sonra kabul olunabilir bir özre dayanıp dayanmadığının tespit edilerek duruşmaya devam edilmesi gerekmektedir.SAYGILARIMLA.Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. |
27-05-2010, 16:32 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Yasa metnini yanlış yorumluyorsunuz bence. Altını çizdiğiniz husus (kabul edilebilir bir özre dayanıyorsa bir defalık süre verilmesi), vekilin azli ya da istifası için değil, vekil tutulması ya da dosyanın incelenmesi içindir. |
28-05-2010, 10:27 | #7 |
|
bence kanun maddesi açık bir şekilde davalı asile tebliğ edilmesinden sonra 15 gün daha istifa eden vekilin sorumluluğu devam ettiğidir. bu maddeye göre istifa eden vekil duruşmada istifa etse dahi vekil olarak görevi devam ettiğiğinden yargılamaya devam edilmelidir. hiçbir şekilde savunma hakkı kısıtlama gibi bir durum söz konusu değildir. yargıtaya göre istifa beyanında bulunan avukatın artık vekilini savunamayacağı gibi bir durum çıkıyor ki bu avukatlık kanunu ile bağdaşmayan bir durumdur. avukat görevini yapacak istifası için gerekli süre geçene kadar.. bu neden ile istifa nedeni ile tebligatın beklenmesi çok yanlış bir uygulama ve anlamsız bir durum
|
28-05-2010, 13:30 | #8 |
|
Benzer bir olay yaşamıştım. Davalı alacaklı vekili "kendilerine kesin süre verileceği duruşmada" müvekkilinin kendisini azlettiğini söylemişti. Eğer o kesin süre o celse verilmese bir daha çok uzun süre verilemezdi, çünkü davalı yurtdışındaydı.
Her ne kadar istifa değil de azil söz konusu ise de talebimiz doğrultusunda davalı vekiline kesin süre verildi... |
28-05-2010, 15:52 | #9 |
|
Cengiz Bey evet ben durumu yanlış anlamışım,düzelterek somut olay hakkındaki görüşümü aktarıyorum.Davanın son celsesi de olsa yada davayı uzatmak amacıyla da olsa davalı tarafa kesin süreye ilişkin ihtarat yapılmalı diye düşünüyorum.Nitekim istifa eden avukatın göremediği noktayı yada ayrıntıları başka bir avukat görüp son celse de olsa davanın gidişini etkileyebileceği görüşündeyim.Uyarınız için teşekkürlerSAYGILARIMLA.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Avukatın Bir Davayı Alıp Almama Özgürlüğünün Sınırları | Gemici | Hukuk Sohbetleri | 8 | 06-11-2009 21:04 |
celse arasında delil toplanmsı talebi için yargıtay kararı | Av.Svg | Meslektaşların Soruları | 9 | 05-12-2008 16:56 |
Avukatın meslekdaşı hakkında açtığı davayı baroya bildirim yükümlülüğü-dava kavramı | Av.Bilgen Savaş | Avukatlık Hukuku Çalışma Grubu | 0 | 28-06-2007 21:30 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |