Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

cumhuriyet savcılarının duruşma kürsüsünden daha uygun bir yere geçirlmesine ilişkin talebimiz.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-10-2011, 14:11   #1
Av.Muhammet Aydın

 
Varsayılan cumhuriyet savcılarının duruşma kürsüsünden daha uygun bir yere geçirlmesine ilişkin talebimiz.

Cumhuriyet Savcılarının Ağır Ceza duruşmalarında bulundukları heyetin sağındaki yerden daha uygun bir yere geçirilmesine ilişkin mahkemesinden yazılı talebimiz ve duruşmada tekrarlanan bu talebimize mahkemenin oluşturduğu ara karar devamdadır.Aynen duruşma salonlarında ayağa kalkılması yönündeki haksız talepler için başlattığım tutuma benzer şekilde bu duruşma ekli duruşma zaptı ve talebimi içeriri dilekçeyi TÜM BAROLARA,BAROLAR BİRLİĞİNE VE HSYK YA VE ADALET BAKANLIĞINA BU HAFTA SONU GÖNDERECEĞİM.Tartışma zemini oluşması bağlamında görüşlerinize sunuyorum.Önce yazılı dilekçem devamında duruşma zaptının ilgili kısmıın word'e aktarılmış hali vardır.

AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
BAFRA
Dosya No: 2011/125 E.
SANIK :İ..
VEKİLLERİ :Av. MUHAMMET ABDÜSSAMET AYDIN &Av. HASAN KURU
Tekel vakıf işh.K.2 BAFRA
KONUSU :Müvekkilin Adli Tıp’a sevki,keşif ve duruşma savcısının duruşma salonunda mahkemeye ait kürsüden daha uygun bir yere geçmesi talebimizdir.
A Ç I K L A M A L A R :
……………………………..

B- USULE İLİŞKİN SAVUNMALARIMIZ;
- A bendindeki esasa ilişkin savunmalarımızın yanında ADİL YARGILANMA HAKKININ TEMELİNİ OLUŞTURAN AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN ADİL YARGILANMA HAKKI ÜST BAŞLIKLI 6. MADDESİNDE BELİRTİLEN HAKKANİYETE UYGUN YARGILANMA HAKKINI ESAS ALAN “SİLAHLARI EŞİTLİĞİ” İLKESİ GEREĞİ; DAVAMIZ CUMHURİYET SAVCISININ MAHKEMEYE AİT KÜRSÜDEN DAHA UYGUN BİR YERE GEÇMESİNİ MAKAMINIZDAN TALEP EDİYORUZ. Şöyle ki;
1-Öncelikle dava duruşma nizamını sağlamak yetkisi ve görevi bulunan mahkeme başkanımız bu düzeni sağlarken;AİH.Sözleşmesi ışığında, kanunlarla bağlı olduğu gibi hâkimlere ilişkin meslek ahlâkı standartlarını oluşturmak niyetiyle, prensipleştirilmiş ve HSYK tarafından 27.06.2006 tarih ve 315 sayılı kararla (tanımlar kısmını çıkararak) benimsenmesine karar vermiş olan 2003/43 Sayılı Birleşmiş Milletler BANGALOR YARGI ETİĞİ ilkelerinin de göz önünde tutması gerektiğine ilişkin Ceza Genel Kurulunun 2007/5-83E. 2007/244 K. 20.11.2007 T. sayılı ilamında bu standart ilkelere atıf yapılmakta ve şöyle demektedir,“…Hakimlerin/savcıların görevlerini hangi esaslara göre yapmaları gerektiği konusunda mevzuatımızda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte, bu konudaki en önemli uluslararası metin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilmiş olan Bangalor Yargı Etiği ilkeleri'dir. Nitekim Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 27.06.2006 gün ve 315 sayılı kararı ile de Bangalor Yargı Etiği İlkeleri'nin benimsenmesine karar verilmiş ve bu husus Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nce tüm hakim ve savcılara genelge şeklinde duyurulmuştur. Bu belgede 6 temel değerden bahsedilmiş ve bu değerlere ilişkin ilkeler tanımlanmıştır. Adı geçen belgede korunan değerler; bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat olarak sayılırken, diğer kapsamlı açıklamaların yanında bağımsızlıktan bahsedilirken; "hakim, genelde toplumdan, özelde ise karar vermek zorunda olduğu ihtilafın taraflarından bağımsızdır. '; tarafsızlıktan bahsedilirken, "Tarafsızlık, yargı görevinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin esasıdır. Bu prensip, sadece bizatihi karar için değil, aynı zamanda kararın oluşturulduğu süreç açısından da geçerlidir. Hakim, yargısal görevlerini tarafsız, ön yargısız ve iltimasız olarak yerine getirmelidir. Hakim, mahkemede ve mahkeme dışında, yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu, hukuk mesleği ve dava tarafların güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmalıdır. " doğruluk ve tutarlılıktan bahsedilirken, "Hakim, mesleki davranış şekli itibarıyla, makul olarak düşünme yeteneği olan bir kişide herhangi bir serzenişe yol açmayacak hal ve tavır içinde olmalıdır. Hakimin hal ve davranış tarzı, yargının doğruluğuna ve tutarlılığına ilişkin inancı kuvvetlendirici nitelikte olmalıdır. Adaletin gerçek anlamda sağlanması kadar gerçekleştirildiğinin görüntü olarak sağlanması da önemlidir." dürüstlükten bahsedilirken, "Dürüstlük ve dürüstlüğün görüntü olarak ortaya konuluşu, bir hakimin tüm etkinliklerini icrada esaslı bir unsurdur. Hakim, hakimden sadır olan tüm etkinliklerde yakışıksız ve yakışık almayan görüntüler içerisinde olmaktan kaçmalıdır. Kamunun sürekli denetim suresi olan hakim, normal bir vatandaş tarafından sıkıntı verici olarak görülebilecek kişisel sınırlamaları kabullenmeli ve bunlara isteyerek ve özgürce uymalıdır. Hakim, özellikle yargı mesleğinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranmalıdır. Hakim, kendi mahkemesinde hukuk mesleğini icra eden kimselerle olan bireysel ilişkilerinde, objektif olarak bakıldığında tarafgirlik veya bir tarafa meyletme görüntüsü ya da şüphe doğuracak durumlardan kaçmalıdır. Hakim; ailesinin, sosyal veya diğer ilişkilerinin, hakim olarak mesleki davranışlarını veya vereceği yargısal kararları etkilemesine izin vermemelidir. Hakim, hakimlik mesleğinin prestijini; kendisine, aile üyelerinden birisine veya herhangi bir kimseye özel çıkar sağlayacak şekilde ne kendisi kullanmalı ne de başka birisine kullandırmalıdır. Ayrıca hakim, yargı görevinin yerine getirilmesinde, herhangi bir kimsenin kendisini etkileyebileceği izlenimine ne kendisi yol açmalıdır, ne de başkalar böyle bir izlenime yol açmalarına müsaade etmelidir. Hakim ve aile üyeleri; yargısal görevlerin yerine getirilmesine ilişkin olarak, bir şeyin hakim tarafından yapılması, yapılmaması veya yapılmasına kayıtsız kalınması ile ilintili herhangi bir hediye, bir kredi, bir teberru yada bir iltimas talebinde bulunmaları veya kabul etmeleri konusunda izin veremez.'; eşitlikten bahsedilirken, "Yargıçlık makamın gerektirdiği performans açısından asıl olan; herkesin mahkemeler önünde eşit muameleye tabi tutulmasını sağlamaktır. ehliyet ve liyakatten bahsedilirken, "Hakim,yargısal görevlerini layıkıyla yerine getirilmesine uygun düşmeyen davranışlar içerisinde bulunamaz."denilmek suretiyle bir hakimin ( savcının ) uyması gereken etik değerler özü itibarıyla ortaya konulmuştur…” Devamında bağımsızlığın sadece davanın taraflarından ayrıklık olmadığı yürütme organı olan adalet bakanlığının bir idari görevlisi konumundaki savcılık makamının AYNI KÜRSÜDE MAHKEMENİN VEYA HAKİMİN HEMEN YANINDA BULUNMASININ yakın bulunmaktan dolayı müdahale veya etkileme ihtimali olmasa dahi bu şekilde bir izlenim verebileceği bu şekliyle 3. ilke gereği müdahale veya etkilermiş gibi görünmeme zorunda bulunduğundan bu etki varmış algısını dahi silmek gerektiği de ortadadır. Cumhuriyet savcılarının, mahkemeniz heyeti ile aynı kürsüde yan yana oturması ve bazen kendi aralarında konuşma olması halinde tarafımızdan duyulamayabilmesi, mahkeme başkan ve üyeleri ile aynı seviyede mahkeme duruşma salonundan yüksek bir yerde oturuyor olması, giysi olarak hakimlere yakın bir kisve kullanıyor olması ve istediği zaman dosyayı eline alabiliyor bulunması, duruşmalarda hakimler gibi oturduğu yerden beyanda bulunuyor olması, bazı mahkemelerde son müzakere sırasında duruşma salonundan dahi çıkmıyor olması, duruşma salonuna hakimlerin girdiği arka kapıdan girmesi ve çıkması gibi sebeplerden; şekil olarak da dıştan bakıldığında savcılarında sanki davanın yargıcıymış gibi algılanmalarına sebep olmaktadır. SİLAHLARIN EŞİTLİĞİNİN, DOĞAL SONUCU OLARAK SAV VE SAVUNMANIN YARGIYA AYNI MESAFEDE BULUNMASINI DA KAPSACAYACAĞINI DÜŞÜNMEKTEYİZDİR.
- Yine aynı doğrultuda son olarak 6217 sayılı kanun olan Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 26. maddesi “ 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir. GEÇİCİ MADDE 3 - (1) 1/1/2014 tarihine kadar, Asliye Ceza Mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz ve katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz. Ancak, verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.” Demekle kanunun gerekçesinde “Cumhuriyet savcısının asliye ceza mahkemesince verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı kanun başvurabileceği hüküm altına alınmaktadır. Asliye Ceza mahkemelerince bakılan davalarda, tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin olarak verilen kararlar ve yargılama sonunda verilen hükümler hakkında kanun yoluna başvurabilmesi imkânının tanınması amacıyla dosya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecektir…” demektedir. Bu şekilde yargının infaz görev yükü de bulunan savcıların şahısların tutukluluğuna veya Salıverilmesine ilişkin kararlara müdahil olabilmeleri sağlanmaya çalışılmışken, kanun koyucu bu durumun yani savcılarımızın duruşmalarda bulunmamasının adil yargılamayı etkilemeyeceğini de ön kabul olarak kabul ettiklerini göstermektedir. Bu ön kabul esasında; sav-savunma-yargı saç ayağında sav kurumunun esasen soruşturma evresinde şekillendiğini, savunma kurumunun ise asıl kovuşturma evresinde şekillendiğini ve yargının bu iki kurumun ışığında verdiği kararı ile kovuşturma evresinin ilk ayağını sonuçlandırdığını düşündüğünü göstermektedir. Seçilmiş ve meşru meclisimizin; nasıl ki Sulh Ceza mahkemelerinde bulunmayan ve Asliye Ceza Mahkemelerinde bir süreliğine fiilen bulunmamasına karar verdiği savcılık makamının halen bilfiil görev yaptığı sadece Ağır Ceza Mahkemelerinde bulunması diğer mahkemelerde adil bir karar verilmediği izlenimi veya sonucu doğurmayacaksa aynı şekilde Ağır Ceza mahkemelerinde savcılık makamının bulunması da bundan daha farklı bir sonuç doğurmayacaktır.
-Muhtemelen gelişen hukuk ve gelişen yargılama anlayışı,çok yakın bir zaman sonra uygulama olarak da; Cumhuriyet Savcılığının silahların eşitliği prensibi gereği savunmayla hukuken eşit konumda olduğu gibi fiziken de eşit bir konuma getirecektir. Bu sebeplerle mahkememizden; DAVAMIZ CUMHURİYET SAVCISININ MAHKEMEYE AYRILMIŞ OLAN VE MAHKEMEYE AİT KÜRSÜDEN DAHA UYGUN BİR YERE GEÇMESİNİN SAĞLANMASINI TALEP EDİYORUZ.

SONUÇ : Yukarda arz ve izah edilen sebeplerden ötürü;
1- ………………………………………………………………………………………………………………
……………………………
2-……………………………………………………………….
3- Davamız CUMHURİYET SAVCISININ mahkemeye ayrılmış olan ve mahkemeye ait KÜRSÜDEN DAHA UYGUN BİR YERE GEÇMESİNİN SAĞLANMASINI YÖNÜNDE ARA KARAR TESİS ETMESİNİ makamınızdan arz ve talep ederiz. 12.11.2011

SANIK MÜDAFİİLERİ
Av. MUHAMMET A.AYDIN &Av. HASAN KURU


EKİ :
3 ADET YARGITAY KARARI

Bafra Ağır Ceza Mahkemesi Esas No: 2011/125 Sayfa:7

OTURUM :3
TARİHİ :12.10.2011

BAŞKAN :HÜSEYİN Ö...
ÜYE :UĞUR Ö..
ÜYE :NURCAN K..
C.SAVCISI :AHMET ..
KATİP :MURAT P..
Belli gün ve saatte duruşmaya mahsus salonda celse açıldı
Tutuklu sanık İ.. getirildi.Bağsız olarak huzura alındı. Sanık Müdafi Av.Muhammet A. Aydın, katılan Adem Tütüncüler vekili Av.Aka Arslan geldi. Başka Gelen yok, açık duruşmaya devam olundu.
Müşteki E..’in beyanının tespiti amacıyla yazılan talimata cevap verildiği görüldü. Müştekinin katılma talebini içerir beyanını tespit edildiği Van 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 26.09.2011 tarih ve 2011/183 Tal. Sayılı evrakı okundu dosyamız arasına konuldu.
Bu arada sanık müdafii dilekçe ve ekinde Yargıtay kararları sundu.Alındı okundu. Soruldu;Biz dilekçemizi tekrar ediyoruz,ancak öncelikle C.Savcısının duruşma salonunda mahkeme heyeti kürsüsünden daha uygun yere geçmesini talep ediyoruz, bangolar yargı etiği ilkeleri gereği bu uygulamanın yapılması istiyoruz,ayrıca mahkemenin bu konuda ara karar vermesini istiyoruz dedi.
G/D
C.Savcısının bulunduğu yerin genel uygulamada olduğu şekilde mahkeme heyetinin sağ tarafı olduğu,mevzuata ve uygulamaya aykırı bir durum görülmediği anlaşıldığından bu konuda her hangi bir talepte bulunulmasına ve işlem de yapılmasına yer olmadığına karar verildi.Açıklandı devam olundu.

Old 18-10-2011, 12:58   #2
kapbana

 
Varsayılan

Sn. Aydın;

Dilekçenize eklemiş olduğunuz 3 adet yargıtay kararına da forumda yer verir misiniz?
Old 18-10-2011, 15:33   #3
Av.Muhammet Aydın

 
Varsayılan

Dilekçenin eki 3 yargıtay kararıından birincisi zaten talep dilekçemin içerisindeki CGK 2007-5/83 E. sayılı kararı olup hemen tamamı dilekçemin içerisine özet olarak alınmıştır.Diğer ikisi ise dava esasına ilişkin kararlar olup konumuzla ilgisi bulunmamaktadır.
Old 23-05-2014, 00:37   #4
cetincesur

 
Varsayılan AİHM'den kürsü eşitliği şikayetine ret

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRE’NİN
DİRİÖZ / TÜRKİYE KARARI





Başvuru Numarası: 38560/04.

Çeviren : Tuğrul UZUN- Cumhuriyet Savcısı Adayı, 31 Mayıs 2012 tarihli kesinleşmiş bu karar Fransızca metninden Türkçe’ye çevrilmiştir.


Anahtar Kelimeler
1. Cumhuriyet Savcısının Duruşma Salonundaki Yeri, Silahların Eşitliği İlkesi
2. Adil Yargılanma Hakkı, Avukat Yardımı İsteme Hakkı, Avukat Olmadan Kollukça Alınan İfade, Adil Yargılanmaya İlişkin Güvencelerden Vazgeçme

ÖZET
1. Cumhuriyet Savcısının duruşma salonunda savunmaya göre daha yüksek bir yerde oturması, savunmayı somut bir şekilde daha güç bir hale getirmediği müddetçe silahların eşitliği ilkesini ihlal etmemektedir.
2. Avukat yardımından yararlanma hakkı kendisine hatırlatıldığı halde şüphelinin avukat istemediğini beyan etmesi sonucu kolluk tarafından avukat olmadan ifade alınması adil yargılanma hakkının ihlalini teşkil etmez. Sözleşmenin 6. maddesi, kişinin tamamen kendi iradesi ile olmak üzere adil yargılanmaya ilişkin güvencelerden vazgeçmesine engel değildir.

DİRİÖZ / TÜRKİYE KARARINDA,
Başkan - François Tulkens,
Yargıçlar- Danuté Jociene, Dragoljub Popovic, Işıl Karakaş, Guido Raimondi, Paulo Pinto de Albuquerque, Hellen Keller ve Daire Yazı İşleri Müdürü Yardımcısı F. Ellens-Passosile toplanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Dairesi, yapılan müzakere sonucunda 10 Mayıs 2012 tarihinde aşağıdaki kararı vermiştir.

USÛL
1. Davanın temelinde Ümit Diriöz'ün (“Başvuran”), vatandaşı olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına Dair Sözleşmenin (“Sözleşme”)'nin 34. Maddesi uyarınca 6 Temmuz 2004 tarihinde yapmış olduğu başvuru (No: 38560/04) bulunmaktadır.
2. Başvuran, İstanbul'da avukatlık yapmakta olan M. Baykal tarafından, Türk Hükûmeti (“Hükûmet”) ise kendi temsilcisi tarafından temsil edilmektedir.
3. Başvuru 22 Eylül 2009 tarihinde kısmî olarak kabul edilmez bulunmuştur. Silahların eşitliği ilkesi ve kolluk karşısında avukat yardımının yokluğundan kaynaklanan (Sözleşme'nin 6. Maddesi) iddialar ise Hükûmet'e bildirilmiştir. Ayrıca, Sözleşme'nin 29/2. Maddesinin izin verdiği üzere, Daire'nin söz konusu iddiaların kabul edilebilirliği ve esası üzerindeki hükmünü aynı zamanda açıklamasına karar verilmiştir.

OLAYLAR
I. Davanın Koşulları
4. 1977 doğumlu olan Başvuran İstanbul Bayrampaşa'da tutuklu olarak bulunmuştur.
5. Başvuran, 9 Eylül 2000 tarihinde birkaç kişilik bir grupla arasındaki sözlü tartışma sırasında birden fazla kez ateş etmiş ve dört kişi açılan ateş sonucunda yaralanmıştır. Tartışmayla ilgisi olmayan ve kaza kurşununa hedef olan bir kişi ise hayatını kaybetmiştir. Başvuran, bunun üzerine kaçmıştır.
6. Fatih Cumhuriyet Savcısı (“Savcı”), 3, 6 ve 9 Ekim 2000 tarihlerinde mağdurları ve görgü tanıklarını dinlemiştir.
7. Başvuran hakkında 12 Ekim 2000 tarihinde yakalama emri çıkarılmıştır.
8. Başvuran, 12 Ocak 2001'de sahte bir kimlik kartıyla yakalanmış ve gözaltına alınmıştır. Aynı gün imzalanan tutanağa göre, Başvuran kendisi ya da baro tarafından sağlanacak bir avukatın yardımından yararlanma, yakalanmasıyla ilgili olarak yakınlarına haber verme ve sessiz kalma haklarına ilişkin olarak bilgilendirilmiştir.
9. 18 Ocak 2001'de polis tarafından başvuranın ifadesi alınmıştır. Bu amaçla imzalanan formda başvuran "ifade vermek istiyorum" ve "avukat istemiyorum" kutucuklarını işaretlemiştir.
10. Başvuran 18 Ocak 2001'de Savcı ve Fatih Sulh Ceza Hâkimi karşısına çıkarılarak avukatının huzurunda sorgulanmıştır. Avukatı, başvuranı yargılamanın bu tarihten sonraki her aşamasında savunmuştur. Kollukta verdiği ifadeyi tekrar eden başvuran, hâkim tarafından tutuklanmıştır.
11. İstanbul Cumhuriyet Savcısı, 29 Mart 2001 tarihinde düzenlediği iddianame ile başvuran aleyhine kamu davası açmıştır.
12. Başvuran, 15 Ekim 2001 tarihinde Fatih Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) tarafından mahkûm edilmiştir.
13. Hüküm Yargıtay tarafından usûle ilişkin nedenlerle 19 Ocak 2002 tarihinde bozulmuş ve dosya yerel mahkemeye geri gönderilmiştir.
14. 13 Ocak 2003 tarihli duruşmada Savcı tarafından Başvuranın cezalandırılması istenmiş, ağır ceza mahkemesi avukatının talebini yerinde görerek başvurana davanın esasına ilişkin son savunmasını hazırlaması için süre vermiştir.
15. 30 Ocak 2003 tarihli duruşmada başvuran ağır ceza mahkemesi tarafından kasten adam öldürme, öldürmeye teşebbüs ve ateşli silahla yaralama suçlarından suçlu bulunarak otuz yıl hapis ve ağır para cezası ile cezalandırılmıştır. Mahkeme kararını başvuranın gözaltında alınan ifadesi, görgü tanıkları ve mağdurların beyanları ile otopsi raporlarına dayandırmıştır.
16. Başvuran bu hükme karşı temyize başvurmuş, özellikle kasten adam öldürme ve öldürmeye teşebbüs nitelendirmesine karşı çıkmıştır. Ayrıca, meşru müdafaadan yararlanması gerektiğini savunmuştur.
17. Yargıtay, 17 Aralık 2003 tarihinde yerel mahkeme tarafından verilen kararı onamıştır.
18. 5 Şubat 2004 günü karar mahkeme kalemine kaydedilmiştir.
19. İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi, Ceza Kanunu’nda başvuranın lehine düzenlemelerin sonucu olarak 28 Haziran 2005'te verdiği ve 16 Mart 2007'de Yargıtay tarafından onanan ek kararında adam öldürmeye teşebbüs suçundan verilen cezada indirime gitmiştir.

II. İlgili İç Hukuk
20. Ceza Muhakemesi Kanununun 144. maddesine göre, yakalanan ya da tutuklanan her kişi vekâletnamesi olmasa bile avukatı ile yalnız bir şekilde görüşme hakkına sahiptir.

HUKUKÎ DEĞERLENDİRME
I. Sözleşmenin 6. Maddesi’nin İhlal Edildiği İddiası Hakkında
21. Başvuran, kural olduğu üzere duruşma salonunda savcının daha yüksek bir yerde oturmasına rağmen kendisinin ve avukatının daha aşağı seviyede bulunmasının silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiği iddiasında bulunmakta, ayrıca avukatı halkın girdiği kapıyı kullanırken savcının hâkimler ile aynı zamanda ve aynı kapıdan duruşma salonuna girdiğini ifade etmektedir. Başvuran, polis tarafından sorgulanması sırasında avukat yardımından yararlanmadığını da ileri sürmekte, bu bağlamda avukat talep ettiğini iddia etmektedir. Bu iddialar, Sözleşmenin, ilgili bölümleri aşağıdaki şekilde kaleme alınmış olan, 6. maddesinin 1 ve 3-c fıkralarına ilişkindir:
"Herkes (...) kendisine yöneltilen her türlü suçlamaya ilişkin olarak davasının (...) mahkeme tarafından adil bir şekilde görülerek karara bağlanmasını isteme hakkına sahiptir."
(...)
3. Her sanık özellikle şu haklara sahiptir:
(...)
c) "Kendisini savunmak veya kendi seçtiği bir avukatın yardımından yararlanmak, eğer avukat ücretini ödeyecek imkânı yoksa, adaletin gerektirmesi halinde resen görevlendirilecek bir avukatın yardımından yararlanabilmek"

A. Kabul Edilebilirlik Hakkında
1. Savcının duruşma salonundaki yerine ilişkin iddia
22. Hükûmet, başvuranın tezini reddetmekte, savcıların duruşma salonundaki yerinin daha çok şekle ilişkin olduğunu ve hiçbir şekilde sorumluluk ve görevlerinin özüne ilişkin olmadığını değerlendirmektedir. Hükûmet, savcının yerinin savunmaya göre daha yüksekte olduğu Avrupa Konseyi üyesi ülkeleri örnek vermektedir.
23. Hükûmet, Türk mahkemelerinde hâkimin yerinin savcıdan uzağında olduğunu belirtmekte, hâkim ve savcılarının oturma düzenin Türk usûl hukukundaki bir teamülden kaynaklandığını açıklamaktadır. Bu teamül, bu iki meslek üyelerinin aynı eğitimden ve mesleğe başlamadan önce aynı sınavı geçmeleri, iki meslek arasında geçişin mümkün olması gibi hususlardan kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle, hükûmete göre bir cumhuriyet savcısı hâkimliğe geçebilecek, aynı şekilde bu durumun tersi de mümkün olabilecektir. Hükûmet ana fikrin, kamunun menfaatini temsil etmekle yükümlü olan savcının mağdurun haklarını savunduğu gibi savunmanın da menfaatlerini korumak zorunda olmasında yattığını ifade etmekte, bunun yanında savcının yalnızca sanığın aleyhine olan delilleri değil aynı zamanda lehine olanları da toplamak zorunda olduğunu da hatırlatmaktadır. Bundan yola çıkarak da savcının savunmadan daha yüksek ama hâkimlerden uzakta oturmasının sembolik bir anlamı olduğunu savunmaktadır.
24. Hükûmet, 10 Haziran 2004 tarihli ve 50744/99 numaralı Töre/Türkiye kararına atıf yaparak davadaki tarafların eşit haklara sahip olduğu ve başvuran tarafından tartışma konusu edilen uygulamanın adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olmadığı sonucuna ulaşmaktadır.
25. Mahkeme önceki kararlarında, ortaya konulan durumun, savcıya duruşma salonunda "fiziksel olarak" ayrıcalıklı bir yer sağlaması fakat sanığı kendi menfaatlerini savunma açısından somut şekilde dezavantajlı bir konuma sokmaması halinde silahların eşitliği ilkesini ihlal etmediğini değerlendirdiğini hatırlatır. [Chalmont/Fransa (kabul edilebilirliğe ilişkin karar) Aralık 2003 no: 72531/01 AİHS; Carballo ve Pinero/Portekiz (kabul edilebilirliğe ilişkin karar) 21 Haziran 2011 no: 31237/09]
26. Mahkeme, davadaki koşulların oturmuş içtihattan ayrılınmasını haklı çıkartacak hiçbir özellik arz etmediği kanaatindedir. Bu nedenle, iddia Sözleşmenin 35/3,4 maddesi gereğince, esasa ilişkin açık noksanlık nedeniyle kabul edilmez niteliktedir.

2. Gözaltında avukat yardımından yararlanılmaması ile ilgili iddia hakkında
27. Mahkeme, söz konusu iddianın Sözleşmenin 35/3. maddesi anlamında açıkça temelden yoksun olmadığını ve ayrıca kabul edilebilirliğe ilişkin bir kuralı da ihlal etmediğini tespit etmekte ve kabul edilebilir olduğunu beyan etmektedir.

B. Esas Hakkında
28. Başvuran, gözaltı sırasında avukat yardımından yararlanmak istediğini savunmakta fakat bu yardımı reddettiği yönünde attığı imzaya bir açıklama getirmemektedir.
29. Hükûmet, gözaltına alınır alınmaz hakları ve kendisine karşı yöneltilen suçlamalar hakkında bilgilendirilmiş olduğunu hatırlatmak suretiyle başvuranın bu iddiasına karşı çıkmaktadır. Başvurana kendisinin seçeceği ya da resen görevlendirilecek bir avukatın yardımından yararlanabileceği ve ailesini bilgilendirebileceği hatırlatılmıştır. Hükûmet, başvuranın haklarını anladığını, avukat yardımından yararlanmak istemediğini beyan ettiğini ve gerek savcılık gerekse Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay aşamasında avukatının bulunduğunu ifade etmektedir.
30. Mahkeme, 6. maddenin 3-c fıkrasında yer verilen hakkın, 1. fıkrada yer bulan ceza yargılaması bağlamında adil yargılanma hakkına ilişkin olduğu yönündeki içtihadını hatırlatır [Salduz/Türkiye kararı (Büyük Daire) no: 36391/02 50-54. paragraflar, AİHS 2008]. Mahkeme, bu bakımdan, 6/1'deki hakkın tatmin edici bir şekilde "somut ve etkin" olabilmesi için, somut olaydaki özel şartların bu hakkın kısıtlamasına ilişkin zorlayıcı bir nedenin varlığını ortaya koyması istisnası dışında, genel olarak şüpheliye ilk ifade almadan itibaren avukat yardımının sağlanması gerektiğini de belirtir. Bu nedenler avukata erişimin kısıtlanmasını haklı çıkardığında bile, sebebi ne olursa olsun, aynı yöndeki bir kısıtlama sanığın 6. maddeden kaynaklanan haklarına haksız bir şekilde zarar vermemelidir. Kural olarak, sanığın polis huzurunda, imkân dâhilindeki avukat yardımı olmadan alınan ve kendini suçlayıcı şekilde verdiği ifadenin mahkûmiyete esas alınması savunma hakkının telafisi mümkün olmayacak bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir (Salduz/Türkiye kararı, paragraf 55).
31. Bununla birlikte, Mahkeme Salduz davasından farklı olarak, huzurdaki davada ilgilinin gözaltı sırasında avukatının olmayışının ilgili kanuni düzenlemelerin sistematik bir şekilde uygulanmasından kaynaklanmadığını not etmektedir. Olayda, ilgili mevzuat, yani Ceza Muhakemesi Kanununun 144. maddesi ilgiliye avukat talep etme hakkını tanımaktadır.
32. Bu açıdan, Mahkeme 6. maddenin ne lafzı ne de ruhunun ilgilinin adil yargılanmaya ilişkin güvencelerden tamamen kendi iradesi ile olmak üzere açık ya da zımni şekilde vazgeçmesine engel teşkil etmediğini hatırlatır [Kwiatkowska/İtalya (kabul edilibilirliğe ilişkin karar) no:52868/99, 30 Aralık 2000, ve Ananyev/Rusya, no: 20292/04, paragraf 38, 30 Temmuz 2009]. Bununla birlikte, Sözleşmenin amacına uygun olması açısından, yargılamada yer alma hakkından vazgeçme şüpheye yer bırakmayacak şekilde yapılmalı ve önemine uygun asgari güvencelerle donatılmış olmalıdır (Salduz, paragraf 59; Yoldaş/Türkiye no: 27503/04, paragraf 51, 23 Şubat 2010; Trymbach/Ukrayna no: 44385/02 paragraf 61, 12 Ocak 2012).
33. Mahkeme, huzurdaki davanın özel şartlarına göre başvuranın gözaltı sırasında avukat yardımından yararlanma hakkının kendisine hatırlatıldığını not etmektedir. Bu bakımdan, polis gözaltı esnasında başvuranın haklarını, özel olarak da avukat hakkını içeren bir tutanak düzenlemiştir (bkz. paragraf 8). Tutanağın okunmasından sonra kendisi tarafından imzalanan bir sureti Başvurana verilmiştir. Bunun dışında, polis aynı şekilde ilgiliye ailesine haber verilmesini isteme hakkı olduğunu da hatırlatmıştır.
34. Başvuran ise avukat yardımı istemediğini belirten kutucuğu işaretlemiş ve formu imzalamıştır (bkz. paragraf 9).
35. Mahkeme, başvuranın gözaltı süresince avukat yardımından yararlanma hakkı olduğunu, bu hak kendisine hatırlatılmasına rağmen kendisinin avukat yardımını reddettiğini tekrar ele alır. Dolayısıyla, başvuranın bu hakkından vazgeçmesi şüphe uyandırmayacak kadar açık ve gerekli asgari güvencelere sahip durumdadır (Yoldaş, paragraf 52). Bu bakımdan Mahkeme başvuranın avukat talep ettiğine dair iddiasını hiçbir şekilde savunmadığı gibi aksini gösteren bir beyanın altına neden imza attığını da açıklamamakta olduğunu da not eder.
36. Öte yandan, başvuranın Cumhuriyet Savcısı ve Mahkeme huzurunda da aynı şekilde ifade verdiğini ve ne kendisine yöneltilen olguları ne de ifadenin içeriğini reddetmiş olduğunu saptamamak mümkün değildir. Esasında başvuran olayların hâkimlerce yapılan nitelendirmesini reddetmekle yetinmiş, yargılamanın başından sonuna kadar aynı kalan kendi versiyonunu ise tartışma konusu yapmamıştır. Bu nedenle Mahkeme, esas mahkemesi hâkimlerinin başvuranın savunma hakkını titizlikle koruduğunu ve davadaki hiçbir unsurun başvuranın avukat yardımını reddetmesinin özgür iradesine dayanmadığını ya da şüpheye yer bırakır nitelikte olduğunu düşündürecek nitelikte olmadığını değerlendirmektedir (Yoldaş, paragraf 53).
37. Bu şartlar altında, kendi uhdesindeki hususlar ve tarafların değerlendirmeleri ışığında, davanın geniş çaplı değerlendirilmesi sonucunda Mahkeme başvuranın Sözleşmenin 6. maddesinin 1. ve 3-c fıkraları anlamında adil yargılanma hakkından mahkûm bırakılmadığı sonucuna ulaşmıştır.
38. Dolayısıyla, Sözleşmenin 6. maddesinin 1 ve 3-c fıkralarının ihlali söz konusu değildir.

MAHKEME, BU GEREKÇELERLE VE OYBİRLİĞİYLE
1. Başvurunun gözaltı sırasında avukat yokluğundan kaynaklanan iddiası bakımından kabul edilebilir fakat diğer hususlar açısından kabul edilemez olduğuna,
2. Sözleşmenin 6. maddesinin 1 ve 3-c fıkralarının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Fransızca olarak kaleme alınan bu karar Yönetmeliğin 77. maddesinin 2 ve 4. fıkraları uyarınca 31 Mayıs 2012 tarihinde yazılı olarak bildirilmiştir.



F. Elens- PassosFrançois Tulkens
Y. İşleri Müdür YardımcısıBaşkan























Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Daire’nin Diriöz / Türkiye Kararı
Çeviren: Tuğrul UZUN
Türkiye Adalet Akademisi, Küresel Bakış Dergisi, Yıl:2, Sayı:7, Ekim 2012
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
alman eşimden boşanmak için hangi ülke hukuku daha uygun? Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 5 18-08-2011 22:52
aynı yere ilişkin iki farklı kira sözleşmesi av.yılmaz kolak Meslektaşların Soruları 1 27-03-2010 20:20
İşitme Kayıplı çalışanı işveren uygun yere yerleştirmedi ve İşten Çıkardı Konuk Hasta Hakları Hukuki Destek Merkezi (HASDEM) 1 06-12-2009 19:38
İspat Külfeti: İddia Edende Değil, Güçlü(Amir) Olanda Olsa Hakkaniyete Daha Uygun Ol? calikusu_kamuran Kadın Hakları Çalışma Grubu 0 09-08-2007 10:25
Neden Cumhuriyet Savcıları, Duruşmada, Daha Yukarda Otururlar ? Av.Selim Balku Hukuk Sohbetleri 18 15-09-2006 20:09


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08610201 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.