|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
07-05-2014, 13:34 | #1 |
|
Menfi tespit ve istirdat talepleri aynı davada ileri sürülebilir mi?
Sayın Meslektaşlar, acil olarak bir yanıta ihtiyacım var. Bilgi ve görüşlerinizi paylaştığınız için şimdiden teşekkür ederim.
Müvekkil tüketici sıfatıyla bir sözleşme imzalamış ve sözleşmedeki ödeme planı uyarınca bir kısım senet imzalamıştır. Sözleşme imzalandıktan sonra birkaç senedi ödemiş, sonrasında süresinde ihtarname çekerek ''cayma hakkı'' nı kullanmış, ödediği bedelin ve imzalamış olduğu senetlerin iadesini talep etmiştir. Fakat karşı taraf ödemeyi ve senetleri iade etmediği gibi vadesi gelen senetleri icraya koymuştur. Şimdi, tüketici mahkemesinde dava açarak ödenen bedellerin istridatı, icraya konu senetlere ilişkin menfi tespit ve henüz vadesi gelmemiş senetlere ilişkin menfi tespit talep etmek istiyoruz. Tüm bu talepleri aynı davada ileri sürebilir miyiz? |
07-05-2014, 13:52 | #2 |
|
Sayın Meslektaşım,
Aynı davada her iki talebinizi de ileri sürmeniz mümkündür. Usul ekonomisi bakımından da tek bir dava açmanız doğru olacaktır. Aynı şekilde tüketici mahkemesine açmış olduğun bir dava da mevcuttur. Sayıgılar... |
07-05-2014, 15:30 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Fakat yukarıda da açıklamış olduğum gibi yapılan ilk ödemeler icra takibi açılmadan önceydi. İstirdat davası için ''icra tehdidi altında ödemiş olmak'' kavramının burada nasıl değerlendirileceği konusunda tereddütlerim var. Sizin davanız ne aşamada? |
07-05-2014, 16:04 | #4 |
|
Sayın Meslektaşım,
İstirdat davasından ziyade sebepsiz zenginleşme davası olduğunu düşünüyorum. Aşağıda benzer bir Yargıtay kararını ekliyorum.Saygılar... T.C. YARGITAY 13.Hukuk Dairesi Esas: 2013/9449 Karar: 2013/16133 Karar Tarihi: 13.06.2013 ÖDEMELERİN İADESİ VE SENETLERİN İPTALİ İSTEMİ - DEVRE TATİL SÖZLEŞMESİNDEN CAYMA - TECRÜBE VE MUAYENE ŞARTI GERÇEKLEŞMEDİĞİNDEN CAYMA SÜRESİNİN GEÇMEDİĞİ - TALEPLERİN KABULÜNE KARAR VERİLMESİ GEREKİRKEN EKSİK İNCELEMEYLE HÜKÜM TESİSİNİN İSABETSİZLİĞİ ÖZET: Taraflar arasında düzenlenen 23.10.2011 tarihli devre tatil sözleşmesinin 9.A.2. maddesinde belirtilen cayma süresinden sonra sözleşmenin feshi halinde %25 kesinti yapılacağına dair sözleşme hükmü haksız şart niteliğindedir. Kaldı ki davacı henüz devre tatil hakkını kullanmadığından, tecrübe ve muayene şartı gerçekleşmediğinden cayma süresi geçmemiştir. Bu sebeple davacı taleplerinin tamamının kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. (4077 S. K. m. 6, 31) (Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik m. 7) Dava: Taraflar arasındaki devre tatil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: Karar: Davacı, gezi amaçlı gittiği Emet ilçesinde davalının tesislerine götürülerek psikolojik baskı ile 23.10.2011 tarihli 17 yıllık devre tatil sözleşmesi imzaladığını, tatil hakkını kullanmadığını bildirerek sözleşmeden cayma hakkını kullandığını ileri sürerek yaptığı ödemelerin iadesine ve senetlerin iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hükmün, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalıyla yaptığı devre tatil sözleşmesine göre cayma hakkını kullanarak ödemelerinin iadesi ve senetlerinin iptali için eldeki davayı açmıştır. Dosya kapsamına göre tatil hakkını kullanmamıştır. Mahkemece, sözleşmenin 9.A.2 maddesine göre özetle cayma süresi geçtikten sonra sözleşmenin feshi sebebiyle sözleşme bedelinin %25'i kesilerek ödemelerin geri iade edileceğine dair madde hükmü uygulanarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesiyle sözleşmelerdeki haksız şart düzenlenmiş ve <Satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı, değildir. Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması sebebiyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Bir satıcı veya sağlayıcı, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükü ona aittir. 6/A, 6/B, 6/C, 7, 9, 9/A, 10, 10/A ve 11/A maddelerinde yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen tüketici sözleşmeleri en az oniki punto ve koyu siyah harflerle düzenlenir...> hükmü, yine 4077 Sayılı Kanunun değişik 6 ve 31 maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketiciyle akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartlar batıldır hükmü getirilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 23.10.2011 tarihli devre tatil sözleşmesinin 9.A.2. maddesinde belirtilen cayma süresinden sonra sözleşmenin feshi halinde %25 kesinti yapılacağına dair sözleşme hükmü yukarda yapılan açıklamalar ışığında haksız şart niteliğindedir. Kaldı ki davacı henüz devre tatil hakkını kullanmadığından, tecrübe ve muayene şartı gerçekleşmediğinden cayma süresi geçmemiştir. Bu sebeple davacı taleplerinin tamamının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeyle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, H.U.M.K. nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı |
08-05-2014, 13:18 | #5 |
|
Sayın Meslektaşım, öyleyse netice-i talebimiz
ödemelerin iadesi, borçlu olmadığının tespiti ve senetlerin iptali şeklinde olacak ve hem sebepsiz zenginleşme hem de menfi tespiti aynı davada talep edebileceğiz, doğru mudur? |
08-05-2014, 16:21 | #6 |
|
Sayın Meslektaşım,
Cayma hakkı bozucu yenilik doğuran bir hukuki olaydır. Müvekkiliniz usulüne uygun cayma hakkını kullanarak karşı taraf ile arasındaki sözleşmeyi en başından itibaren geçersiz hale getirmektedir. Artık arada geçerli bir sözleşme bulunmadığı için, karşı taraf müvekkilinizden aldığı ödemelerle sebepsiz yere zenginleşmiş olur. Aynı şekilde sözleşme geçersiz olduğundan, bu sözleşme kapsamında karşı tarafa verilen senetlerde bedelsiz kalmış olur. Bu nedenle bedelsiz kalan senetlerin de daha sonra karşı tarafça kötü niyetle kullanılmaması için müvekkilinize iadesini talep etme hakkınız bulunmaktadır.Sizin işbu davanız da dayanağınız müvekkiliniz ve karşı taraf arasında cayma hakkı kullanıldığı için en başından itibaren geçerli bir sözleşme kurulmamış olmasındandır. Bu dava da müvekkilinizin cayma hakkını usulüne uygun kullanıp kullanmadığı ya da cayma hakkına sahip olup olmadığı hususları irdelenecektir. Mahkeme tarafından usulüne uygun cayma hakkı kullanıldığı tespit edilirse, müvekkilinize yaptığı ödemeler ve karşı taraf nezdinde tutulan senetlerin iadesine karar verilecektir. |
08-05-2014, 16:41 | #7 |
|
Sayın tug.capar
Ödemelerin ve senetlerin iadesi gerektiği konusunda aynı fikirdeyim. Benim sorum sadece açılacak davadaki taleplere ilişkin. 1-Cayma hakkı kullanılmadan evvel yapılan ödemelerin iadesi gerek. 2-Şuan takibe konan senetler için menfi tespit kararı almak gerek. 3-Karşı tarafta bulunan senetlerin iptalini sağlamak gerek. Ben bu 3 talebimi aynı davada ileri sürebiliyor muyum? Hali hazırdaki kambiyo takibi için İcra mahkemesinde borca itiraz edilmedi bu arada. |
08-05-2014, 16:50 | #8 |
|
Sayın Meslektaşım,
3 talebinizi de aynı davada ileri sürebilirsiniz. Hatta müvekkiliniz aleyhindeki icra takiplerinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir de talep edebilirsiniz. |
08-05-2014, 16:59 | #9 |
|
T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi Esas: 1997/5242 Karar: 1997/5359 Karar Tarihi: 12.06.1997 MENFİ TESPİT DAVASI - TAKİBE KONU BONOLARIN İPTALİ İSTEMİ - SATIN ALMA SÖZLEŞMESİ - MADDİ OLGULARIN HUKUKİ NİTELENDİRMELERİNİ HAKİMİN YAPMASI GEREĞİ ÖZET: Eksik düzenlenen sözleşmelerden alıcı yedi günlük süre ile bağlı olmaksızın, her zaman dönebilir. Davacı, dava dilekçesi ile 3.3.1996 tarihli sözleşmeden döndüğünü bildirdiğine göre, artık bu sözleşme geçersiz hale gelmiş ve icra takibine konu olan 5 adet bono da karşılıksız kalmıştır. Bonoların davalı tarafından davacıya iadesi gerekir. Mahkemece bu gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. (4077 S. K. m. 8, 9) Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Karar: Davacı, davalı şirket adına yapılan anket sonucu davet edildiği ve katıldığı, Adıyaman'da bir otelde düzenlenen seminerde kendisine cazip tekliflerde bulunularak devre mülk satıldığını, ancak daha sonra sözleşmeden vazgeçtiğini, davalı şirket yetkililerine bildirdiği halde kendisinin oyalanıp, satış bedeli karşılığı imzaladığı bonolardan 5 tanesinin Adana 5. İcra Müdürlüğü'nün 96/2099 esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, satım sözleşmesi geçersiz olduğundan, davalıya borçlu olmadığının tespitiyle, takibe konu bonoların iptaline, % 40 tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacıya devre mülk satılmadığını, devre tatil hakkı satıldığını, davacının sözleşmeden döndüğüne dair bir başvurusunun olmadığını, takibe konu senetlerin satıma konu devre tatil hakkının bedeli olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. İcra takibine konulan ve bu dava ile iptali istenen 5 adet 1650 Amerikan Doları tutarındaki bonoların, taraflar arasında düzenlenen 3.3.1996 tarihli <satın alma sözleşmesi> başlıklı sözleşme ile davalının, davacıya <Vera Beach Club> isimli dinlenme tesislerinde 6450 Amerikan Doları karşılığı sattığı, devre tatil hakkının bedeli karşılığı düzenlenen bonolardan bir kısmı olduğu taraflar arasında tartışmasızdır. Bir davada, ileri sürülen maddi olguların hukuki nitelendirmesini yapmak ve uygulanacak yasa maddelerini bulup uygulamak, her hakimin doğrudan görevidir (HUMK, 78. maddesi). Taraflar arasında 3.6.1996 tarihli <satın alma sözleşmesi> başlıklı sözleşme ile yapılan satış, davacı tarafın iddia ettiği ve davalı tarafın karşı koymadığı şekilde, yani davalı elemanlarının daveti üzerine, davacının katıldığı Adıyaman'daki otelde düzenlenen seminerde yapılmıştır. Bu şekliyle satış 4077 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu'nun kapsamında kalan ve aynı kanunun 8. maddesinde belirtilen kapıdan satıştır. Bu tür satışlarda, alıcı yedi günlük tecrübe ve muayene süresi sonuna kadar malı kabul veya hiçbir gerekçe göstermeden reddetmekte serbesttir. Satıcı aldığı bedel ve senetleri iade etmek zorundadır. Gene aynı kanunun 9. maddesi hükmüne göre kapıdan satışlarda satıcı hazırladığı sözleşme, fatura veya tesellüm makbuzu ile birlikte en az 12 punto siyah koyu harflerle yazılmış, alıcının 8. maddedeki haklarını belirtir, yani alıcıya hiçbir cezai ve hukuki sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe göstermeksizin alıcının satımdan cayma hakkının olduğunu belirtmek ve buna ilişkin belgeyi alıcıya imza karşılığı vermek zorundadır. Davalı tarafından ibraz edilen 3.3.1996 tarihli sözleşme, 4077 sayılı kanunun 9. maddesinde belirtilen şekilde düzenlenmemiş ve tüketici davacının hakları belirtilmemiştir. Bu şekilde eksik düzenlenen sözleşmelerden alıcı yedi günlük süre ile bağlı olmaksızın, her zaman dönebilir. Davacı, dava dilekçesi ile 3.3.1996 tarihli sözleşmeden döndüğünü bildirdiğine göre, artık bu sözleşme geçersiz hale gelmiş ve icra takibine konu olan 5 adet bono da karşılıksız kalmıştır. Bonoların davalı tarafından davacıya iadesi gerekir. Mahkemece bu gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, mahkeme kararının gerekçesi değiştirilerek, sonucu itibariyle doğru bulunan mahkeme kararının onanması HUMK 438. maddesi hükmü gereğidir. Sonuç: Temyiz olunan kararın gerekçesinin yukarıda açıklanan şekilde değiştirilmesine, kararın bu değiştirilen gerekçe ile ONANMASINA, peşin harcın onama harcından çıkartılmasıyla arta kalan 3.720.340 liranın temyiz edenden alınmasına, 12.06.1997 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı |
12-05-2014, 09:42 | #10 |
|
Sayın Meslektaşım,
cevaplarınız ve paylaştığınız kararlar için çok teşekkür ederim, saygılarımla... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Menfi tespit ile Maddi ve Manevi tazminat talepleri | tunca07 | Meslektaşların Soruları | 2 | 07-02-2013 14:40 |
İcra dosyasında ileri sürülmeyen Zamanaşımı itirazı, itirazın iptali davasında ileri sürülebilir mi? | tiryakim | Meslektaşların Soruları | 29 | 16-01-2012 11:37 |
menfi tespit ve istirdat | bitigen | Meslektaşların Soruları | 7 | 21-08-2008 21:04 |
kira sözleşmesinde yer alan hüküm yeni mal sahibine karşı ileri sürülebilir mi?acil!! | zeynepozay | Meslektaşların Soruları | 3 | 06-02-2008 22:40 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |