Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kişiyi hürriyetinden borcunun ödenmesi için yoksun kılma

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-12-2013, 11:36   #1
bemgin2002

 
Varsayılan kişiyi hürriyetinden borcunun ödenmesi için yoksun kılma

Merhaba herkese öncelikle kolaylıklar
Acilen yardımcı olursanız çok makbule geçer.
Konu şöyle ki;müvekkillerim borcunu tahsil etmeyen şahsı alıkoyup btm ile giderilebilecek ölçüde cebir uygulanmışlardır , borcun karşılığı tutarında senet imzalatmışlardır.Senet imzalatıldıktan sonra kendi iradeleriyle serbest bırakmışlardır. Şimdi yağma suçunda nitekim hırsızlıkta da bu suçların borcun tahsili amacıyla işlenmesi hali suçun hafifletici sebebi sayılıp ceza düşürülmüştür. Aynı sebebi burda da ileri sürüp savunmayı bu temele oturtabilir miyiz? Konuyla ilgili faydalanabileceğim yargıtay kararı var mı ? Şimdiden teşekkürler.
Old 04-12-2013, 12:18   #2
manolimato_06

 
Varsayılan

TCK 148/2 : (2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi hâlinde de aynı ceza verilir.

Daha az cezayı gerektiren hâl
MADDE 150. - (1) Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması hâlinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
Old 04-12-2013, 14:17   #3
denizus

 
Varsayılan

Merhaba

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2000/6-120
K. 2000/137
T. 20.6.2000

• YAĞMA ( İhkakı Hak Suçuyla Karşılaştırılması-Alacağa Karşılık Bağırma ve Sair Sert Hareketlerle Senet İmzalatmak )

• KENDİLİĞİNDEN HAK ALMA SUÇU ( Alacağa Karşılık Bağırma ve Sair Sert Hareketlerle Senet İmzalatmak-Yağma )

• ALACAĞA KARŞILIK ZORLA SENET İMZALATMAK ( Gasp Suçunun mu Yoksa İhkakı Hak Suçunun mu Oluşacağı )

• MÜDAHALEDEN VAZGEÇME

• SANIKLARDAN BİRİ HAKKINDA ŞİKAYETTEN VAZGEÇME ( Diğer Sanıklara Sirayet-Müdahilin Sanıklardan Sadece Biri Hakkında Şikayetçi Olması )

• MÜDAHİLİN SANIKLARDAN SADECE BİRİ HAKKINDA ŞİKAYETÇİ OLMASI ( Şikayetten Vazgeçme-Davanın Düşürülmesi )
• DAVANIN DÜŞÜRÜLMESİ ( Şikayetten Vazgeçme-Müdahilin Sanıklardan Sadece Biri Hakkında Şikayetçi Olması )

765/m.308,495
1412/m.99,365,372

ÖZET : Yağma suçu cebir şiddet veya tehdit kullanarak yapılan hırsızlıktır. Malın elde edilmesine veya tesliminin sağlanmasına yönelik cebir-şiddet veya tehdit kullanılmalıdır. Kendiliğinden hak alma suçu ise kişinin yetkili makamlara başvurarak hakkını alması yerine iddia ettiği hakkı kendiliğinden ve zor kullanarak elde etmesi gerekir: Suç eşya veya kişiler üzerinde zor kullanılarak işlenir. Hak sahibi olunduğu düşüncesiyle hareket edilmesi yeterlidir.

Somut olayda; yağma suçunun yasal unsurları gerçekleşmemiştir. Sanık A.nın, borçlu katılan tarafından da kabul edilen alacağa karşılık belli bir yoğunluğa erişmeyen bağırma ve sert hareketlerle senet imzalattırmış olması eylemi, zorla kendiliğinden hak alma suçunu oluşturur. Katılanın bir kısım sanıklar hakkında şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle davanın düşürülmesine ilişkin yerel mahkeme kararı doğrudur.

DAVA : Sanıklar Aysun ve Selim ile Fikret ve Rasim haklarında yağma suçundan açılan davada, sanık Aysun hakkındaki davanın tefrikine diğer sanıklar hakkındaki davanın ise eylemin kendiliğinden hak alma suçunu oluşturması ve şikayetten vazgeçme nedeniyle düşürülmesine ilişkin ( Kocaeli İkinci Ağır Ceza Mahkemesi )nce verilen 27.12.1996 gün ve 112/255 sayılı hükmün katılan vekili tarafındarı temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargttay Altıncı Ceza Dairesi 25, 11.1997 gün ve 11512/ 11442 sayı ile;

Kamu davası açılmasını takiben 10.6.1996 günlü oturumda müdahilin sanıklar Fikret ve Rasim haklarındaki şikayetinden vazgeçmesine, savunmanın alınamayışı sebebiyle, sanık Aysun ile ilgili tefrik kararına temyiz yetkisi bulunmadığından adı geçenlerle ilgili temyiz isteminin reddine,

Sanık Selim'e yönelik incelemeye gelince;

"İddia, savunma, tanık beyanları ve tüm dosya içeriğine göre sanığın eyleminin gasp suçunu oluşturmasına rağmen ihkakı hak olarak kabulü suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar vermiş,

Yerel Mahkeme 7.12.1998 gün ve 3/213 sayı ile;

"Katılan, sanıklardan Aysun'a borcu olduğunu, senedi ödeyemediğini kabul etmiştir. Sanık, alacağına karşılık, fiat artışlarını da nazara alarak yeni bir senet almış olup yağma kastı yoktur. Kendiliğinden hak alma suçunun oluşması için alacağın ispatı bile gerekmemektedir. Sanığın eylemi ihkakı hak suçunu oluşturduğu ve katılanın diğer sanıklar hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi sanığa da sirayet edeceğinden davanın düşürülmesine karar verilmelidir." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de Yargıtayca incelenmesi C. Savcısı ve katılan vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya; Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istemli 18.5.2000 tarihli tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu.

Sanıklar Fikret ile Rasim haklarındaki 27.12.1996 tarihli ilk hükme yönelik temyiz isteği Özel Dairece CMUY.nın 317. maddesi uyarınca reddedilerek adı geçenler bakımından hükmün kesinleştiği ve yeni bir hüküm de kurulmamış olduğundan katılan vekilin sanıklar Fikret ve Rasim hakkındaki temyiz talebinin reddiyle incelemenin sanıklar Selim ve Aysun ile sınırlı olarak yapılmasına oybirliğiyle karar verildikten sonra gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Sanıklar hakkında yağma suçundan açılan ve değişen suç vasfına göre eylemin kendiliğinden hak alma suçunu oluşturması ve şikayetten vazgeçme nedeniyle davanın düşürülmesine karar verilen olayda; Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suç vasfının tayinine ilişkindir.

Ancak dosyanın esasına geçilmeden önce; şikayetinden vazgeçen katılan tarafından ilk hükme karşı temyiz davası açılıp açılamayacağı Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca "ön sorun" olarak ele alınıp öncelikle bu hususun incelenmesine karar verilmiştir.

Dosya içeriğine göre sanıklar hakkında yağma suçundan kamu davası açılmış şikayetçi 10.6.1996 tarihli dilekçe ile davaya katılma talebinde bulunmuştur. Katılma isteğinin kabulüne karar verilen oturumda, beyanı alınan katılan "sanıklardan sadece Selim'den şikayetçiyim. Diğer sanıklardan şikayetçi değilim" demiştir. Şikayetten vazgeçme, Ceza Yasasının "Dava ve Cezanın Sukutu" başlıklı Dokuzuncu Babında yer alan 99. maddede düzenlenmiştir. Birinci fıkrada şikayete bağlı suçlarda, şikayetten vazgeçmenin kamu davasını düşüreceği hükme bağlanmış, ikinci fıkrada ise "sanıklardan biri hakkındaki vazgeçmenin diğer sanıklara da sirayet edeceği" kabul edilmiştir. Davaya katılma ise CMUY.nın 365 ve devamı maddelerinde düzenlenirken 372. maddede "davaya dahil olan kimsenin vazgeçmesi halinde müdahalenin hükümsüz kalacağı" hükmüne yer verilmiştir.

Şikayetten vazgeçme ile davaya katılma ayrı kurumlar olup müdahale yoluyla davada sirayet kabul edilmemiş ve bu konuda bir düzenleme yapılmamıştır. Ceza Yasasının 99/2. maddesine benzer bir hüküm CMUY.nın 372. maddesinde kabul edilmemiştir. Şikayetten vazgeçmede sirayeti düzenleyen TCY.nın 99/2. maddesinin, kıyas yoluyla müdahaleden vazgeçmede uygulanması olanaksızdır. Birden fazla sanığı olan bir davada şikayetçinin, bu sanıklardan bir kısmı hakkındaki davaya katılıp diğerleri hakkındaki davalara müdahale etmemesi mümkün olduğu gibi tüm sanıklar hakkında müdahil olduktan sonra bir kısım sanıklar hakkındaki talebinden vazgeçmesi de olanaklıdır. Katılmadan vazgeçmede sirayet olmayıp suçun takibi şikayete bağlı suçlardan bulunması halinde sirayet gözönüne alınmalıdır.

Bu nedenle sanık Selim hakkında şikayetçi olan ve müdahale talebini geri almayan katılanın, bu sıfatı devam ettiğinden dosyanın esası incelenerek suçun takibi şikayete tabi suçlardan olduğunun anlaşılması halinde şikayetten vazgeçmenin değerlendirilmesi gerektiğine; Kurul Başkanının, "Sanıklar, yüklenen suçu birlikte işlemişlerdir. Katılan, bir kısım sanıklar hakkındaki şikayetini geri almıştır. Ceza Yasasının "maznunlardan biri hakkında dava veya şikayetten vazgeçme diğerlerine de sirayet eder." şeklindeki 99. maddesinin ikinci fıkrası ile CYUY.nın 372. maddesindeki "Davaya dahil olan kimse vazgeçerse müdahale hükümsüz kalır." hükmü birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde şikayetinden vazgeçen yakınıcı müdahil sıfatını yitirmiştir. Yargı kararları ve uygulama bu doğrultudadır. Bu itibarla, müdahillik sıfatı kalmayan Nihat vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmelidir" karşı oyuyla ve 13.6.2000 günlü ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 20.6.2000 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildikten sonra uyuşmazlık konusunun incelenmesinde;

Ceza Yasasının 495 ve devamı maddelerinde düzenlenen yağma suçu, cebir-şiddet veya tehdit kullanılarak yapılan bir hırsızlıktır. Malın elde edilmesine veya tesliminin sağlanmasına yönelik cebir-şiddet veya tehdit kullanılmalıdır. Yağma suçunun unsurları;

a ) Fiilin gerçekleştirilmesi için cebir-şiddet veya tehdit kullanılmalı ve korkutucu nitelikteki bu icbar, belli bir yoğunluğa erişmeli,

b ) Cebir şiddet veya tehdit malın zilyedine veya cürüm yerinde bulunan kişilere yönelik olmalı,

c ) Mağdur, malı teslime veya alınmasına ses çıkarmamaya mecbur bırakılmalıdır.

Kendiliğinden hak alma suçu ise "Adliye Aleyhine İşlenen Suçlar" arasında, Ceza Yasasının 308. maddesinde düzenlenmiştir. Suçun oluşması için; kişinin yetkili makamlara başvurarak hakkını alması yerine, iddia ettiği hakkı kendiliğinden ve zor kullanarak elde etmesi gerekir. Fail; bu suretle yetkili makamlara ait yetkiyi kullanmakta ve toplum düzenini bozmaktadır. Suç, eşya veya kişiler üzerinde zor kullanılarak işlenmektedir. Suçun oluşması için hak sahibi olunduğu düşüncesiyle hareket edilmesi yeterlidir. Maddenin birinci fıkrasında suçun eşya üzerinde kuvvet kullanılarak işlenmesi, ikinci fıkrada suç işlenirken kişilere tehdit ve zor kullanılması hali düzenlenmiştir. Somut olayda, şikayetçi ile sanık Aysun iş ortağı olup, kiraladıkları otonun arıza yapması üzerine, eşinin bileziklerini bozduran sanık Aysun tarafından otonun onarımı yaptırılmıştır. Şikayetçi payına düşen borcu ödememiş, 11.500.000. lira meblağlı bir senet vermiştir. Senet bedeli de ödenmeyince, sanıklar telefon ederek katılanı evlerine çağırmışlardır. Eve gelen katılandan senet bedeli istenmiş, "param yok" demesi üzerine bozdurulan bileziklerin rayiç değerleri hesaplanarak 5.5.1996 vade tarihli, kırkmilyon lira tutarında, alacaklısı ve düzenleme tarihi olmayan bir senet zorla imzalattırılmıştır. Senedin imzalanmasından sonra, alacaklı Aysun'un kardeşi olan sanıklardan Selim, borç miktarının daha fazla olduğunu söylemiş, şikayetçinin karışmamasını istemesi üzerine aralarında tartışma çıkmıştır. Bu tartışma sırasında sanık Selim, şikayetçiye tokat atmış ve sürücü belgesini güvence olarak almıştır. Üzerinden çıkan resimlerle ikiyüzbin lirası geri verilmiştir. Sanık Selim, evde bulunanlar tarafından diğer odaya götürülmüş, katılanın evden ayrılması sağlanmıştır.

Katılan, sanıklardan Aysun'a borcu olduğunu ve ödemediğini kabul etmiştir. Aralarındaki alacak-borç ilişkisi nedeniyle sanık Aysun'un evine gitmiştir. Borcu ödeyemeyeceğini söyleyince yeni bir senet yapılmış, bilahare sanık Selim ile katılan arasında kavga çıkmıştır.

Olayda yağma suçunun yasal unsurları gerçekleşmemiş olup, sanık Aysun'un borçlu-katılan tarafından da kabul edilen alacağına karşılık, belli bir yoğunluğa erişmeyen bağırma ve sert hareketerle senet imzalaması istenmiş ve imzalattırılmıştır. Sanıkların eylemi, zorla kendiliğinden hak alma suçunu oluşturduğundan katılanın, bir kısım sanıklar hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle TCY.nın 99/2. maddesi de gözetilerek davanın düşürülmesine ilişkin Yerel Mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu itibarla ve dava ekonomisi ile olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden düşme kararı verilebileceği nazara alındığında sanık Aysun bakımından da inceleme yapılıp her iki sanık hakkındaki hükmün onanmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri, "Oluşa ve dosya kapsamına, mevcut delil durumuna göre sanık Selim'in eylemi yağma suçunu oluşturduğundan haklı nedenlere dayanan Özel Daire bozma kararına uyulmalıdır." gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, sanıklar Aysun ile Selim hakkındaki Yerel Mahkeme hükmünün ( ONANMASINA ), 20.6.2000 günü oyçokluğuyla karar verildi.

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2012/6-1523

K. 2013/66

T. 19.2.2013

• YAĞMA ( Sanıkların Cebir ve Tehditle Tüm Mağdurları Bir Yere Kapatmak Suretiyle Mağdur Sayısınca Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunu İşledikleri - Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma ve Yağma Suçlarından Birinin Diğerinin Unsuru veya Ağırlaştırıcı Nedeni Olmadığı )

• KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA ( Sanıkların Cebir ve Tehditle Tüm Mağdurları Bir Yere Kapatmak Suretiyle Mağdur Sayısınca İşledikleri - Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma ve Yağma Suçlarından Birinin Diğerinin Unsuru veya Ağırlaştırıcı Nedeni Olmadığı )

• TEHDİT ( Mağdurdan Alacağın Tahsili Amacıyla Cebinde Bulunan Bir Adet Cep Telefonu İle Parayı Tehditle Aldıkları - Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu İle Birlikte Mağdura Karşı Gerçekleştirdikleri Eylem Nedeniyle Tehdit Suçundan da Cezalandırılacağı )

• BİRDEN FAZLA KİŞİYİ BİR YERE KAPATMAK ( Sanıkların Mağdur Sayısınca Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunu İşledikleri )

• FİİL SAYISI KADAR SUÇ VE CEZA ( Sanıkların Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu İle Birlikte Mağdura Karşı Gerçekleştirdikleri Eylem Nedeniyle Tehdit Suçundan da Cezalandırılacakları )

5237/m.106, 149, 150

ÖZET : Nitelikli Yağma suçunda; uyuşmazlık; somut olayda tüm mağdurlara yönelik olarak cebir ve tehditle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, akabinde mağdura karşı ayrıca hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu işlemiş olan sanıklar hakkında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte tehdit suçundan mahkumiyet kararı verilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Sanıkların mağdurları yüzde sabit iz meydana gelecek şekilde, diğer mağdurları ise basit tıbbi bir müdahale ile giderilebilecek şekilde yaradıktan sonra, cebir ve tehditle tüm mağdurları bir yere kapatmak suretiyle mağdur sayısınca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri, daha sonra da sanıkların babası olan kişinin hayvan alım satımından dolayı mağdurlardan olan alacağını tahsil amacıyla, ahıra kapatarak direğe bağladıkları, adı geçen mağdurun cebinde bulunan bir adet cep telefonu ile parayı tehditle aldıkları anlaşılmakta olup, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesinden sonra mağdura karşı yağma suçunun işlenmesi, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlardan birinin diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olmaması, 5237 sayılı TCK’nun hazırlanmasında esas alınan "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte mağdura karşı gerçekleştirdikleri eylem nedeniyle tehdit suçundan da cezalandırılmaları gerekir.
DAVA : Sanıkların niteliki yağma suçundan 5237 sayılı TCK’nun 149/1-a-c, 168/3 ve 62. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise 109/2,109/3-a-b-f ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 109/2, 109/3-a-b ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ( 3 kez ) cezaları ile cezalandırılmalarına ilişkin, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.09.2010 gün ve 227-364 sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.12.2011 gün ve 5971-49678 sayı ile;
" ... I-Sanıklar A.A. ( A. oğlu ), A.A. ( G. oğlu ), Ş. A., T. K. hakkında özgürlüğü kısıtlama, sanıklar A.A. ( G. oğlu ) ve Ş.A. hakkında yaralama suçlarından kurulan hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre sanıklar A. A. ( Ali oğlu ),A. A. ( G. oğlu ), Ş. A., T. K. savunmanlarının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğname gibi onanmasına,
II-Sanıklar A. A. ( Ali oğlu ), A. A. ( G. oğlu ), Ş.A., T. K. hakkında yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde:
Sanıklardan G. oğlu A. A. ve Ş. A.`ın babaları olan G. A.`ın yakınanlardan hayvan alım satımı nedeniyle 4000.00 TL alacaklı olduğu, Ali oğlu A. A.`ın anılan sanıkların akrabası, sanık T. K.`ın da arkadaşları olduğu, sanıklardan G. oğlu A. A. ile Ş. A.`ın babalarıyla malvarlıklarının ayrı olmadığı, olay günü yakınanlardan alacaklı oldukları 4000.00 TL almak amacıyla sanıklardan G. oğlu A. A. ve Ş. A.`ın diğer sanıklarla birlikte Kızılcadağ Mamatlar Köyü girişinde yakınanların aracını durdukları, yakınanları araçtan indirdikleri, G. oğlu A. A.`ın elinde bulunan av tüfeği ile yakınanların aracının ön lastiğine ateş ederek aracın lastiğini patlattığı, elindeki tüfeği yakınanlara doğrultup hakaret ederek “hepinizi öldüreceğim biz daha önce söylemedik mi, olayların böyle olacağını” diyerek elindeki tüfeği amca oğlu olan diğer sanık A.`e verdiği, tüfeğin dipçiği ile yakınan V. B.`a vurduğu, yakınanın yere düştüğü, ellerindeki bıçaklarla, sanık G. oğlu A.`in yakınan H. B.`ı, sanık Ş. A.`ın da yakınan O. A.`ı yüzlerinde sabit eser oluşturacak şekilde yaraladıkları, sonrasında A. oğlu A.`in yakınan V.`yi lastiği patlak araca bindirip kendi evlerinin ahırına, diğer sanıklarında diğer yakınanları kendi araçlarına bindirip G.A.`a ait çiftliğe götürüp ahıra kapattıkları, sanık A. oğlu A.A.`ın da buraya geldiği, burada yakınanları dört sanığın birlikte dövdükleri, sanık G. oğlu A.`in yakınan O. B.`ın cebindeki 3740.00 TL ve cep telefonunu aldığının anlaşılması karşısında; sanıklardan G. oğlu A.A. ve Ş.A. alacaklarını almak amacıyla, diğer sanıkların da bu amaçla birlikte hareket ettikleri her bir yakınana yönelik eylemlerinin 5237 sayılı TCY`nın 150/1. maddesi yollamasıyla 106/2-a-c maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı biçimde uygulama yapılması...",
İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.06.2012 gün ve 68126 sayı ile;
" ... Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.10.2011 gün ve 186-201 sayılı kararında belirtildiği üzere gerçek içtima kuralının istisnalarından birisi bileşik suç, 5237 sayılı TCK`nun 42. maddesinde; `Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir` şeklinde tanımlanmış ve bununla da yetinilmeyerek; `bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz` hükmü getirilmiştir. Yine Ceza Genel Kurulunun 13.02.1984 gün ve 322-64 sayılı kararında; `eriyen ve eriten başka ifade ile kaynaşan suçlardan biri diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı sebebini teşkil ettiğinin yasada açıkça gösterilmesi şarttır ve bu şart suç ve cezaların kanuniliğinin gereğidir` denilerek bileşik suçta unsur ya da ağırlaştırıcı nedeni oluşturan suçun, bileşik suç olarak düzenlenen bağımsız suçun içinde mutlaka ve ayrıca gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Bileşik suçta iki ayrı suç birleşmekte, suçun bir tanesi diğer suçun içinde erimekte ve eylemi gerçekleştiren faile tek suçtan ceza verilmektedir.
TCK`nun 148/1. maddesinde yağma suçu `Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır`, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu ise TCK`nun 109. maddesinde ` Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir` şeklinde düzenlenmiş, maddenin 2. fıkrasında; `Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur` Şeklindeki düzenlemeyle tehdit cezayı ağırlaştırıcı bir neden olarak öngörülmüştür.
Doktrinde mağdurun korkutulmasına yönelen, başlaması failin iradesine ve gerçekleşmesi failin isteğinin yerine getirilmesine bağlı olan gelecekte yapılacak bir kötülüğün bildirilmesi olarak tanımlanan `tehdit` yağma suçunda bir unsur, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda ise suçun nitelikli halidir. Her iki suçta da faile tehdit suçundan ayrıca ceza verilmez.
Somut olayımızda, bozma kararında da özetlendiği gibi müştekilerden 4000 TL alacaklı olan sanıklardan G. oğlu A.A. ve Ş.A. alacaklarını almak amacıyla, diğer sanıklarla da bu amaçla birlikte hareket edip suç tarihinde Kızılcadağ Mamatlar Köyü girişinde yakınanların aracını durdurup araçtan indirerek, G. oğlu A.A.`ın elinde bulunan av tüfeği ile yakınanlara doğrultup hakaret ederek `hepinizi öldüreceğim biz daha önce söylemedik mi, olayların böyle olacağını` diyerek elindeki tüfeği amca oğlu olan diğer sanık A.`e verdiği, tüfeğin dipçiği ile yakınan V. B.`a vurduğu, yakınanın yere düştüğü, ellerindeki bıçaklarla, sanık G. oğlu A.`in yakınan H. B.`ı, sanık Ş.A.`ın da yakınan O. A.`ı yüzlerinde sabit eser oluşturacak şekilde yaraladıkları, sonrasında A. oğlu A.`in yakınan V.`yi lastiği patlak araca bindirip kendi evlerinin ahırına, diğer sanıklarında diğer yakınanları kendi araçlarına bindirip G.A.`a ait çiftliğe götürüp ahıra kapattıkları, sanık A. oğlu A.A.`ın da buraya geldiği, sanık G. oğlu A.`in yakınan O. B.`ın cebindeki 3740.00 TL ve cep telefonunu alması biçiminde eylemin gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Sanıkların alacaklarını almak amacıyla hareket etmeleri nedeniyle eylem 5237 sayılı TCK`nun 150/1. maddesi yollamasıyla tehdit suçunu oluşturmaktadır. Ancak tehdit suçu aynı zamanda kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun da ağırlaştırıcı unsurudur. Burada tehdit suçu hem yağma hem de kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun işlenmeye devam ettiği süreçte işlenmiştir. Sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğundan bileşik suç hükümleri gözönüne alınarak ayrıca tehdit suçundan mahkumiyet hükmü kurulmamalı ve `ceza verilmesine yer olmadığına` karar verilmelidir. Aksi durumda sanıklar tehdit suçundan iki kez cezalandırılmış olacaklardır.
Bu nedenlerle; sanıkların herbir mağdura karşı ayrı ayrı 5237 sayılı TCK`nun 150/1. maddesi yollamasıyla 106/2-a-c maddesi uyarınca cezalandırılması yönündeki Özel Dairenin bozma kararına katılmak mümkün değildir...",
Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK`nun, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle değişik 308. maddesi uyarınca itirazı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince, oyçokluğuyla itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : İtirazın kapsamına göre inceleme, yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmış olup, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; somut olayda tüm mağdurlara yönelik olarak cebir ve tehditle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, akabinde mağdur O.’a karşı ayrıca hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu işlemiş olan sanıklar hakkında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte 5237 sayılı TCK’nun 150/1. maddesi yollamasıyla 106. maddesi gereğince tehdit suçundan mahkumiyet kararı verilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Mağdurların olay günü H.B.’ın sevk ve idaresindeki araçla saat 15:30 sıralarında köylerine dönerken sanık A.A.`ın ( G. oğlu ) cep telefonundan mağdur H.`i aradığı, telefona bakan mağdur O.`a nerede olduklarını ve para meselesinin ne olacağını sorduğu, mağdur O.`ın da köylerine gitmek üzere yolda olduklarını söylediği, sanıkların araçları ile mağdurların yolunu kestiği, ellerinde bıçak, sopa ve av tüfeği olan sanıkların araçlarından indiği, sanık G. oğlu A.A.’ın elindeki tüfekle mağdurların aracının ön tekerleğine ateş ederek lastiği patlattığı, daha sonra tüm mağdurları araçtan indirdikleri, sanık G. oğlu A.A.’ın elindeki tüfeği amcasının oğlu olan A. oğlu A.A.’a verdiği, sanık A.’in tüfeğin dipçiğini mağdur V.’nin yüzüne vurarak yaralanmasına neden olduğu, babalarına yardım etmek isteyen mağdurlardan O.’ın sanık Ş. tarafından, H.’in ise G. oğlu A.A. tarafından bıçakla yüzlerinden yaralandıkları, daha sonra sanık A.A.’ın ( Ali oğlu ) mağdur V.’yi yerde sürüyerek mağdurların aracına bindirip babasına ait evin ahırına götürüp kapattığı, olay yerinde kalan diğer üç sanığın ise diğer mağdurları zorla ve tehditle kendi araçlarına bindirip babaları G.A.’ın çiftliğine götürdükleri, burada yaşı küçük mağdur V.’ı ayrı bir yere kapattıkları, daha sonra bir araya gelen dört sanığın mağdurlar H. ve O.’ı ise bir ahıra kapatıp tehdit ve darp ettikten sonra, her ikisini de bir direğe bağladıkları, sanık A.A.’ın ( G. oğlu ) mağdur O.’ın cebinde bulunan bir adet cep telefonu ile 3740 TL parayı aldığı, bir süre daha mağdurları darp ettikten sonra hastaneye götürüp bıraktıkları, olaydan 1,5-2 saat sonrada mağdur V.’yi G.A.’ın karakola götürüp teslim ettiği, meydana gelen yaralanmalar nedeniyle mağdurlar H. ve O.’ın yüzünde sabit iz meydana geldiği, mağdur Veli ve torunu V.’ın ise basit tıbbi bir müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, mağdurların hayvan alım satımı nedeniyle sanıklar A.A. ve Ş.A.’ın babası olan G.A.’a 4000 lira borçlarının olduğu anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK`nun altı fıkra halinde düzenlenen "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlıklı 109. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası; " ( 1 ) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
( 2 ) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" Şeklinde olup, maddenin birinci fıkrasında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli, ikinci fıkrasında ise, suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi nitelikli hal olarak kaleme alınmıştır.
Maddenin üçüncü fıkrasında altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında, suçun netice sebebiyle ağırlaşmış haline, beşinci fıkrasında, cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise, suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Yağma suçu 5237 sayılı TCK`nun 148 ila 150. maddelerinde düzenlenmiş olup, Kanunun 148. maddesinin 1. fıkrasında; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması" şeklinde suçun temel hali, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde de kişinin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla yağma ile yağmada değer azlığı yaptırıma bağlanmıştır.
Kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit edilerek veya cebir kullanılarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur.
"Daha az cezayı gerektiren hal" başlıklı 150. madde ise; " ( 1 ) Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması hâlinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
( 2 ) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir." şeklinde düzenlenmiş olup, madde ile yağma suçunun daha az cezayı gerektiren halleri belirlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması halinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Buna göre bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması halinde eylem daha az cezayı gerektiren yağma suçunu oluşturmakta, ancak yaptırım olarak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için bileşik suç kavramı üzerinde de durulması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun hazırlanmasında "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır" şeklinde ifade edilmiştir ( TBMM Adalet Komisyonu’nun 03.08.2004 gün ve 1/593-60 sayılı Raporu ). Bu kuralın istisnaları ise, 5237 sayılı TCK’nun “suçların içtimaı” bölümünde, 42 ( bileşik suç ), 43 ( zincirleme suç ) ve 44. ( fikri içtima ) maddelerinde düzenlen- miştir.
Gerçek içtima kuralının istisnalarından birisi olan bileşik suç, 5237 sayılı TCK`nun 42. maddesinde; "Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir" şeklinde tanımlanmış ve bununla da yetinilmeyerek; "bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz" hükmü getirilmiştir. Ceza Genel Kurulunun 13.02.1984 gün ve 322-64 sayılı kararında; "eriyen ve eriten başka ifade ile kaynaşan suçlardan biri diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı sebebini teşkil ettiğinin yasada açıkça gösterilmesi şarttır ve bu şart suç ve cezaların kanuniliğinin gereğidir" denilerek bileşik suçta unsur ya da ağırlaştırıcı nedeni oluşturan suçun, bileşik suç olarak düzenlenen bağımsız suçun içinde mutlaka ve ayrıca gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile yağma suçuna ilişkin maddeler birlikte değerlendirildiğinde, suçlardan birinin diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, bu iki suç yönüyle bileşik suçtan söz etmek mümkün değildir. Her iki suç yönüyle de önem arzeden tehdit ise cebirle birlikte yağma suçunda maddi unsur içinde yer alan fiil unsurunu oluşturmakta iken, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda ise nitelikli hallerden birini oluşturmaktadır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğine;
Somut olayda sanıkların mağdurlar H. ve O.`ı yüzde sabit iz meydana gelecek şekilde, mağdurlar V. ve V.can`ı ise basit tıbbi bir müdahale ile giderilebilecek şekilde yaradıktan sonra, cebir ve tehditle tüm mağdurları bir yere kapatmak suretiyle mağdur sayısınca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri, daha sonra da sanıklar A.A. ve Ş.A.’ın babası olan G.A.’ın hayvan alım satımından dolayı mağdurlardan olan 4.000 Liralık alacağını tahsil amacıyla, ahıra kapatarak direğe bağladıkları, mağdur O.`ın cebinde bulunan bir adet cep telefonu ile 3.740 Lirayı tehditle aldıkları anlaşılmakta olup, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesinden sonra mağdur O.`a karşı yağma suçunun işlenmesi, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlardan birinin diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olmaması, 5237 sayılı TCK’nun hazırlanmasında esas alınan "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte mağdur O.`a karşı gerçekleştirdikleri eylem nedeniyle 5237 sayılı TCK’nun 150/1. maddesi yollamasıyla 106. maddesi uyarınca da cezalandırılmaları gerektiğinden, bu yöndeki Özel Daire bozma kararı isabetlidir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.02.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İhaleden sonra dosya borcunun ödenmesi alperyldrm Meslektaşların Soruları 3 29-04-2016 21:04
kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu üzerine mefhumu muhalif Meslektaşların Soruları 5 01-02-2013 01:39
kişiyi hürriyetinden yoksun koyma Av.Fatih061 Meslektaşların Soruları 2 08-06-2012 11:58
cinsel istismar cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma fuhuşa teşvik veya aracılık Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 3 21-03-2012 18:10
Senet Borcunun Taksitle Ödenmesi Aziz Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 17:18


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03430891 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.