Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

B.K M.50/2 Maddi ve Manevi Tazminat Davasında Hakimin Resen Araştırma yetkisinin SINIRI

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-11-2016, 17:10   #1
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan B.K M.50/2 Maddi ve Manevi Tazminat Davasında Hakimin Resen Araştırma yetkisinin SINIRI

Merhaba değerli meslektaşlarım,

Bir konuda fikrinizi almak istiyorum.

Maddi-Manevi tazminat talepli davada, davalı vekiliyiz.

Davacı tarafça usulüne uygun delil listesi süresinde verilmiştir.

Ancak daha sonra beyanda bulunarak delil listesinde göstermedikleri, X Devlet hastanesinde ki evraklarında dosyaya celbini talep etmişlerdir. Talep mahkemece kabul edilmiştir.

Akabinde X Devlet Hastanesinin değilde Y Hastanesinde tedavi belgelerinin celbini talep etmişlerdir. Talep Mahkemece kabul edilmiştir.

Ayrıca mahkemece davacının Devlet veya Üniversite hastanesine sevk edilerek efor kaybının tespiti için davacı tarafa 4 defa süre 2 defa kesin süre vermiş ancak davacı tarafça yerine getirilmemiştir.

9. Duruşmadan sonra davacı tarafça celse arasında dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi talep edilmiş yine mahkemece talep kabul edilmiştir.

Adli Tıp, Hastaneden alınmış rapor olmaması sebebi ile dosyayı geri göndermiştir. (Esasen yukarıda izah ettiğimiz 4 kere süre iki kere kesin süre verilen raporun aldırılmamış olması nedeni ile)

10. Duruşmada Adli Tıp'ın talep ettiği raporun temini için davacı tarafa yeniden "2 ay (iki ay)" kesin süre vermiştir.

Bizim yazılı itirazımız "Davacı tarafın ceza davası delil olarak bildirmiş olması, Adli Tıp Kurumunun tıbbi raporlar ile ilgili olarak kurulmuş bilirkişilik kurumunun olması, maluliyet durumunun TBK m.50/2. maddesi uyarınca zararın kapsamı hakim tarafından resen araştırılması gereken bir husus olması gözetilerek" davalı vekilinin ara kararından rücu talebinin reddine, karar verilmiştir.

Sizce yargılama usulüne uygun yapılmakta mıdır?Hakimin B.K m.50/2 gereğince takdir yetkisinin sınırları bu denli sınırsız mıdır? Sizce hakimin tarafsızlığını sorgulamamız gerekir mi? Konu uzun oldu ancak okuyup yorum yapacaklara şimdiden teşekkür ederim.
Old 02-11-2016, 17:29   #2
tufan gürses

 
Varsayılan

Kesin süre

MADDE 94- (1) Kanunun belirlediği süreler kesindir.

(2) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.

(3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.

Sayın meslektaşım kesin süreye ilişkin kanuni düzenleme açık. Yalnız Yargıtay verilen kesin süre içinde gerekli işlemin yapılmaması durumunda mahkemece ne karar verileceğinin de ilgili tarafa açıklanması ve ihtarat yapılması şartını da arıyor. Eğer olayınızda; kesin süre verilirken, verilen sürede gereğinin yapılmaması durumunda mahkemece ilgili delilden vazgeçilmiş sayılacağı ve davanın mevcut deliller ile karara bağlanacağı hususları davacıya ihtar edilmiş ise ikinci kez kesin süre vermesi usule aykırı.

Kanaatimce sizin yapmanız gereken şey; mahkemeye bir dilekçe vererek ikinci kesin süreye muvaffakat etmediğinizi bildirmek ve verilen ikinci kesin süre yok hükmünde olduğu için mevcut delillerle karar verilmesini istemektir.

Saygılarımla...
Old 02-11-2016, 17:31   #3
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan tufan gürses
Kesin süre

MADDE 94- (1) Kanunun belirlediği süreler kesindir.

(2) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez.

(3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.

Sayın meslektaşım kesin süreye ilişkin kanuni düzenleme açık. Yalnız Yargıtay verilen kesin süre içinde gerekli işlemin yapılmaması durumunda mahkemece ne karar verileceğinin de ilgili tarafa açıklanması ve ihtarat yapılması şartını da arıyor. Eğer okayınızda; kesin süre verilirken, verilen sürede gereğinin yapılmaması durumunda mahkemece ilgili delilden vazgeçilmiş sayılacağı ve davanın mevcut deliller ile karara bağlanacağı hususları davacıya ihtar edilmiş ise ikinci kez kesin süre vermesi usule aykırı.

Kanaatimce sizin yapmanız gereken şey; mahkemeye bir dilekçe vererek ikinci kesin süreye muvaffakat etmediğinizi bildirmek ve verilen ikinci kesin süre yok hükmünde olduğu için mevcut delillerle karar verilmesini istemektir.

Saugılarımla...

Tufan bey öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim,

Hakimin vermiş olduğu kesin sürelere muvafakat etmediğimizi daha evvel 3 defa yazılı olarak talep ettik, ancak taleplerimiz reddedilmiştir. Yani dilekçe ile itiraz bir anlam ifade etmiyor.

Old 02-11-2016, 19:55   #4
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Bülent Bey ;

Tazminat davalarında zararın kapsamını belirlemek hakimin görevidir. Bu konuda Yargıtay kararları okuduğumu hatırlıyorum. Bu nedenle davacıya kesin süre verilmemesi hukuka uygun sayılır. Yine okuduğum bir Yargıtay kararı resen araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalarda davacı tarafça yatırılmayan bilirkişi masrafının hazineden karşılanmasına karar verilmesi gerektiği(ileride haksız çıkan taraftan alınmak üzere)yönündeydi.Hatta bu yargıtay kararını 10 yıl önce bir tazminat dosyamda kullanmış ve maddi durumu bilirkişi giderini karşılamaya yetmeyen müvekkilimin maddi durumu nazara alınarak giderin hazineden karşılanmasını istemiştim. Ancak hakim bu talebimi reddetmişti. Ben de müvekkilimden davayı takip etmediğine dair imza alıp davayı bırakmıştım. Müvekkilimin maddi gücü yetseydi kararı temyiz edecektim. Ama yetmedi ve dosya öylece takipsiz kaldı.
Old 03-11-2016, 10:12   #5
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Zararın kapsamının belirlenmesi hakimin görevidir diyen bir karar :

1. Hukuk Dairesi 2013/7771 E. , 2013/10750 K.




1. Hukuk Dairesi 2013/7771 E. , 2013/10750 K.














"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ERZURUM 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2013
NUMARASI : 2012/158-2013/68

Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesmi, yıkım, eski hale getirme ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım, eski hale getirme ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 150 ada 35, 41 ve 43 parsel sayılı taşınmazların kayden davacılar ve dava dışı kişi adına kayıtlı olduğu, davalıların kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı, öte yandan, davalı N...Doğal Kaynak Suları Meş. Gıda Mad. İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. nin dava konusu taşınmazların yer aldığı Karagöbek köyü, Gözeler mevkiinde bulunan su kaynağını, dava dışı Erzurum İl Özel İdaresinden 30.07.2008 tarihli kira sözleşmesi ile 3 yıllığına kiraladığı anlaşılmaktadır.
Davacılar, maliki bulundukları 150 ada 35, 41 ve 43 parsel sayılı taşınmazlara davalıların su işleme fabrikası yapılması kapsamında iş makinesi ile geçmek ve su boruları döşemek suretiyle müdahale ettiklerini, taşınmazlardan yıllarca ürün elde etme imkanı kalmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan uygulama sonucu elde edilen bilirkişi raporu ile, dava konusu 150 ada 35 parsel sayılı taşınmazın bir bölümüne toprak altından su borusu geçirmek suretiyle davalı N.. Doğal Kaynak Suları Meş. Gıda Mad. İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından tecavüz edildiği, diğer 41 ve 43 parsel sayılı taşınmazlara ise bir müdahale olmadığı belirlenerek, 35 parsel sayılı taşınmaza anılan davalı şirket tarafından yapılan elatmanın önlenmesine ve yıkım isteğinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davalıların öteki temyiz itirazlarına gelince; Hemen belirtilmelidir ki, elatma olgusu haksız bir eylem olup, davanın eylemi gerçekleştiren gerçek veya tüzel kişiye yöneltilmesi gerekir.
Bilindiği gibi, davada taraf ehliyeti dava şartlarından olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Ayrıca, mahkemece re’sen gözetilmesi gerekli bir kuraldır.
Somut olayda, kendisine husumet yöneltilen A..N..’nun anılan elatma eylemine sebebiyet veren diğer davalı N..Doğal Kaynak Suları Meş. Gıda Mad. İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti.’ nin temsilcisi olup, davanın davalı A.. bakımından, 1086 sayılı HUMK. nun 38. (6100 sayılı HMK.nın 50.) maddesi hükmü gereğince pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, davacıların müdahale nedeniyle uğradıkları zararın giderilmesi istekleri bakımından, mahkemece yapılan uygulama sonucunda elde edilen bilirkişi raporlarında, müdahaleye konu 35 parselin 2. sınıf sulu tarım arazisi olduğu, çayır arazisinden borularla suyun çekilmesi nedeniyle ot üretiminin düşeceği, buna bağlı olarak elde edilecek tarımsal gelirde azalma olacağı düşüncesiyle taşınmazın tamamı bakımından muhtemel zarar doğrultusunda hesap yapılarak sonuca gidildiği görülmektedir.
Diğer taraftan, belirtmek gerekir ki, Türk Medeni Kanununun 683. maddesi hükmüne göre, malik şey üzerinde hukuk düzeninin sınırları içinde kullanma, yararlanma ve tasarruf yetkisine sahip olup, her türlü haksız elatmanın önlenmesini dava edebilir. Ayrıca, elatma haksız eylem olup, elatma nedeniyle uğradığı zararın da tazminini isteyebilir. Bilindiği gibi, zararın kapsamının belirlenmesi de hakimin görevidir. (Borçlar Yasasının 42, 43. maddeleri (yeni Türk Borçlar Yasanının 50., 51.)
O halde, mahkemece, davalı şirketin davacılar taşınmazına yukarıda açıklanan müdahalesi nedeniyle davacıların ne kadar zararının olduğunun belirlenerek, ona hükmetmek gerekirken, talep olmayan doğrultuda muhtemel zarara göre hesap yapılarak hangi dönem için olduğu belli olmayan tazminatın hüküm altına alınması isabetsizdir. Ayrıca, elatılan yerin bedelinin de tazminat hesabına dahil edilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan şekilde, davalı A.. yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine ve zararında özetlenen biçimde haksız eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren hesaplanarak davalı şirketten tahsiline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 03-11-2016, 10:48   #6
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

YARGITAY
21. Hukuk Dairesi 2007/22436 E.N , 2008/9609 K.N.

İlgili Kavramlar

HİZMET TESPİTİ
KESİN SÜRE
RE'SEN ARAŞTIRMA İLKESİ

Özet
HİZMET TESPİTİ DAVALARI RE'SEN ARAŞTIRMA İLKESİNE TABİ OLUP, KESİN SÜRE VERİLEMEZ.


İçtihat Metni

Davacı, davalılardan işverene ait İşyerinde 01.05.1990-01.05.2006 tarihleri arasında geçen sigortalı çalışmalarının tespitiyle, işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra İşin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde, sıcak demirci ustası olarak 01.05.1990-01.05.2006 tarihleri arasında sürekli çalıştığının tespiti ile fazlaya ilişkin haklan saklı bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.

Mahkemece verilen kesin süreden sonra tanık ve delil listesi verildiği gerekçesi ile İstem HUMK'nın 163. maddesi gereğince reddedilmiş ise de, bu sonuç doğru değildir.

Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Yasa'nın 79. maddesinde düzenlenmiş olan "hizmet tespiti" davaları kamu düzenine ilişkin davalardan olup, Anayasa'nın 60. maddesinde düzenlenen anayasal sosyal güvenlik hakkı gereğince vazgeçilmez ve devredilmez nitelikteki haklardandır. Bu nedenle, bu tür davalıların özel bir duyarlılık ve önemle yürütülmesi gerektiği tartışmasızdır.

Somut olayda, davacının hizmet tespiti istemi üzerine açılan davada, yapılan tensip zabtı ile İşverenden ve SSK'dan kayıtlar istenmiş, dosyaya eklenen işyeri dönem bordroları ve işverenin ibraz ettiği işyeri kayıtlarından sonra taraflara dava ile ilgili varsa tüm delilleri ve cevaba cevaplarını bildirmeleri için 20 gün kesin süre verildiği, aksi takdirde delil bildirmekten ve cevap vermekten vazgeçmiş sayılacağına ilişkin ihtarın yapıldığı görülmekte ise de, HUMK'nın 163. maddesi uyarınca verilen bu sürenin davanın re'sen araştırma ilkesine tabi olmasının yanında, usulünce verilmiş olan bir süre de olmadığı açıktır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 163. maddesi uyarınca, öncelikle kesin süreye ilişkin ara kararının her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz olması, yapılacak işlerin teker teker bildirilmesi, yeterli süre verilerek emredilen işlerin yapılabilir olması ve hakimin süreye uyulmamasının sonuçlarını açıkça anlatarak uyarması gerekir. Somut olayda verilen süre dahi madde hükmüne ve amacına uygun bir süre değildir. Açıklanan şekilde re'sen araştırma ilkesine tabi hizmet tespiti davasında tanıkların bildirilmesi için kesin süre verilemeyeceğinden, davanın bu nedenle reddine karar verilmesi doğru değildir.

Yapılacak iş; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun konu ile ilgili 01.12.2004 gün 2004/21-629, 2004/21-479-578, 03.11.2004 gün 2004/21-480-579, 05.02.2003 gün 2003/21-35-64 ve 15.10.2003 gün 2003/21-634-572 ve aynı nitelikteki bir çok benzer kararında da belirtildiği üzere, yasal dayanağı 506 sayılı Yasa'nın 79/10. maddesi olan bu davada, davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalı, işyerinin tespit istenilen dönemde kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilir İse de, çalışmanın konusu, niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli ve dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde çalışan işyerinde kayıtlı bordro tanıkları, bunların tespit edilememesi halinde ise, komşu ve yakın işyerlerinde aynı dönemlerde çalışan kayıtlı tanıklar dinlenmelidir. Davanın niteliği dikkate alınarak gerektiğinde re'sen yapılacak araştırma ve incelemeler ile çalışmanın niteliği ve süresi saptanmalı, gerektiğinde iş ve sosyal güvenlik konularında uzman bir bilirkişi varsa çalışma dönemleri ve bildirimsiz sürelere ait çalışma ücreti ve dönemlerini gösterir yöntemince rapor da aldıktan sonra oluşacak sonuca göre de, davacının işçilik alacaklarına yönelik talepleri yeniden yöntemince incelenip, gerektiğinde bu yönde de alınacak rapor ile sonuca gidilmesidir.

Mahkemece, yukarıda anlatılan maddi ve hukuki ilkelere göre araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 23.06.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 03-11-2016, 13:25   #7
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Av. Hatun hanım,

Öncelikle cevaplarınız için teşekkür ederim.

Bence de tazminat davalarında zararın kapsamını belirlemek hakimin görevidir. (HMK, BK gereğince)

Ancak bu belirlemenin bir sınırı yok mudur? 4 kere süre 3 kere kesin süre verilmesine rağmen davacı ara kararı yerine getirmiyorsa bu durum sonsuza kadar devam mı edecek?

Kafamda deli sorular
Old 03-11-2016, 14:13   #8
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Bülent Bey ;
Mahkeme ara kararlarının gereğini yerine getirmenizi sizden isteyebilir ve daha önce okuduğum yargıtay kararında olduğu gibi ara kararlarının masraflarını hazineden karşılayabilir.7 Nolu mesajınız üzerine yaptığım kısa bir araştırmada bir akademisyenin(Doç Dr Seda Özmumcu) resen araştırma ilkesiyle ilgili makalesinden de aynı sonuca ulaştım :

''4. Re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalarda, kural olarak
ikinci tanık listesi verilebilir.

Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, hâkim
davanın ispatı için gereken bütün delillere re’sen başvurabilir. Taraflar da
duruşma sona erinceye kadar delil gösterebilirler. Hâkim, taraflar arasında
çekişmeli olmayan vakıaları kendiliğinden inceleme konusu yapabilir, tarafların
ileri sürmedikleri vakıaları da araştırıp kararını bu vakıalara dayandırabilir.
Ayrıca ikinci tanık listesi verilebilir. Taraflar keşif giderlerini ödemezse, keşif
giderleri devlet hazinesi tarafından ödenir. Davayı değiştirme yasağı, savunmayı
genişletme yasağı uygulanmaz. Bu ilke, davayı aydınlatacak bilgi ve belgelerin
temininde tarafların yanı sıra hâkimin de yetkili ve görevli olduğu durumlara
ilişkindir.''
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Davaya cevap dilekçesinde maddi manevi tazminat istemi takıların iadesi istenir mi? Maddi ve manevi tazminat isteminde miktar belirtmek zorunlu mu? juristbtl Meslektaşların Soruları 4 07-10-2013 21:53
maddi manevi tazminat davasında zamanaşımı avukatcivanım Meslektaşların Soruları 6 20-05-2013 12:14
iş kazası sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemli davada resen araştırma ilkesi geçerli midir? Onay_ Meslektaşların Soruları 2 06-07-2011 20:49
maddi-manevi tazminat davasında kusursuz sorumluluk Av.Konaklı Meslektaşların Soruları 2 25-03-2011 16:57
CMK 231/9 düzenlemesi-tazminat- hakimin araştırma görevi Aybüke Kağan Meslektaşların Soruları 1 14-06-2008 16:44


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12854695 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.