Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

idare mahkemesinin görev yönünden davayı reddetmesi...

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-04-2008, 12:15   #1
Av.Caglar

 
Varsayılan idare mahkemesinin görev yönünden davayı reddetmesi...

İdare mahkemesi açtığımız bir davayı görev yönünden reddetti. ancak dosyanın talep halinde görevli yargı yerine gönderilmesine de karar vermedi. benim sorum şu; idare mahkemesinin bu red kararı süreyi etkileyecekmi??
ikincisi benim adli yargıda yeni dava mı açmam gerekiyor? açacağım dava süre bakımından reddedilirmi??
teşekkürler..
Old 28-04-2008, 13:05   #3
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

İdare Mahkemesinde görev ve yetki yönünden red halinde idari yargı kolundaki mahkemelere gönderme kararı verilir. Adli Yargının görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararında böyle bir gönderme kararı verilmez. Bu anlamda mahkemenin uygulaması doğrudur. Adli Yargıda yeni bir dava açmanız gerekmektedir.

Alıntı:

1 - Katı sebepleri
Madde 133 - Aşağıdaki hallerde müruru zaman katedilmiş olur;
1 - Borçlu borcu ikrar ettiği, hususiyle faiz veya mahsuben bir miktar para veya rehin yahut kefil verdiği takdirde.
2 - Alacaklı dava veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde.

Alacağın görevsiz mahkemede dava konusu edilmiş olması da kanaatimce zamanaşımını kesecektir. Aşağıda yetkisiz icra dairesinde başlatılan takibin zamanaşımını keseceğini vurgulayan bir karar mevcuttur. Kıyasen görevsiz idari yargıya yapılan başvurunun da zamanaşımını keseceğini düşünüyorum.

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2004/1770
Karar: 2004/11060
Karar Tarihi: 09.11.2004
ÖZET : Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan alacağın rücuan tahsili için açılan itirazın iptali istemine ilişkindir
Kural olarak, başvurma ve peşin harç ödenmek kaydıyla icra harçlarının ödendiği tarihte yapılan takip talebi, Borçlar Hukuku bakımından alacağın takip konusu yapılan kısmı için zamanaşımını kesen nedenlerdendir . Alacaklı tarafından yetkisiz icra müdürlüğünde başlatılan takip talebinin süresi içinde yetkili icra müdürlüğüne gönderilmesi halinde, yetkisiz icra müdürlüğüne yapılan takip talebinin dahi aynı kural uyarınca zamanaşımını keseceği doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir.Aksi halde, yetkisiz icra dairesine yapılan takip talebi ile meydana gelmiş bulunan zamanaşımı kesilmesi hükümsüz sayılır. Mahkemece, yetkisiz Beyoğlu İcra Müdürlüğü'nde başlatılan icra takip dosyası getirtilmek suretiyle, başlatılan icra takibinin zamanaşımı kesip kesmeyeceği hususunun araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.

(6762 S. K. m. 1301) (818 S. K. m. 132, 133, 136)
Dava: Taraflar arasında görülen davada Niksar Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 18.07.2003 tarih ve 2003/20-2003/199 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deyiş Cesur tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekilinin TTK.nun 1301 nci maddesi hükmüne dayalı olarak açtığı rücu davası sonucunda zamanaşımı dolduğundan davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan alacağın rücuan tahsili için açılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacıya sigortalı araç, davalının malik ve sürücüsü olduğu araç ile 09.10.2000 tarihinde çarpışma sonucu zarara uğramıştır. Dosya kapsamından davalı hakkındaki icra takibinin Beyoğlu İcra Müdürlüğü'nün 2002/5527 Es. sayılı dosyası ile başlatıldığı, borçlu davalıya 01.10.2002 tarihinde ödeme emri tebliğ edildiği, davalının borca ve yetkiye itirazı üzerine takibin durdurulmasına, alacaklıdavacı vekilinin talebi üzerine dosyanın yetkili icra müdürlüğü olan Niksar İcra Müdürlüğü'ne gönderilmesine karar verildiği, yetkili icra müdürlüğü tarafından 29.11.2002 tarihinde gelen icra takip dosyasının 2002/561 sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu tarih icra takibine başlama tarihi kabul edilerek iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kural olarak, başvurma ve peşin harç ödenmek kaydıyla icra harçlarının ödendiği tarihte yapılan takip talebi, Borçlar Hukuku bakımından alacağın takip konusu yapılan kısmı için zamanaşımını kesen nedenlerdendir ( Borçlar Kanunu m.133/2, m.136. ). Alacaklı tarafından yetkisiz icra müdürlüğünde başlatılan takip talebinin süresi içinde yetkili icra müdürlüğüne gönderilmesi halinde, yetkisiz icra müdürlüğüne yapılan takip talebinin dahi aynı kural uyarınca zamanaşımını keseceği doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir. ( Bkz.Prof.Dr. B.Kuru - İcra ve İflas Hukuku - Cilt: 1-Ankara 1988, Sayfa 181 vd. ) . Aksi halde, yetkisiz icra dairesine yapılan takip talebi ile meydana gelmiş bulunan zamanaşımı kesilmesi hükümsüz sayılır. Mahkemece, yetkisiz Beyoğlu İcra Müdürlüğü'nde başlatılan icra takip dosyası getirtilmek suretiyle, başlatılan icra takibinin zamanaşımı kesip kesmeyeceği hususunun araştırılarak, sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09.11.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



Old 28-04-2008, 13:42   #4
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Peki adli yargıda dava açmak için, idare mahkemesi kararının kesinleşmesini beklemek zorundamıdır ? Yani 30 günlük temyiz süresinin dolmasını beklemek gerekir mi, yoksa doğrudan yeni dava açma yoluna gidilebilinir mi ?
Old 29-04-2008, 10:04   #5
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Kesinleşmesi gerekir. Derdestlik itirazı ile karşılaşabilirsiniz.
Old 30-04-2008, 15:44   #6
Av.Ömer

 
Varsayılan

merhaba,
konuyla alakalı olarak bir iki konuya ilişkin açıklık getirilmesini rica edecektim.
öncelikle ben idare mahkemesinde yürütmeyi durdurma talepli iptal davası açmıştım, görev yönünden reddedildi, 30 günlük kesinleşme süresini beklersem zarar daha da artacak, sonuçta görevden dolayı red verildiğine göre davalı tarafa tebligat çıkmadı, ben hemen adli mahkemelerde dava açsam derdestlik itirazında bulunan kim olabilir,
ikinci olarak adli mahkemede açacağım dava da bu ilk açıpta görev yönünden reddedilen davamdan bahsetmem gerekirmi veya bahsedip hatta dava dilekçesi örneğinden bir suret eklememin bana bir yararı olurmu, yoksa öncesi hiç yaşanmamış gibi hiç bahsetmeden mi açmalıyım yeni davamı?
son olarak görevden reddedildiğinden yeni açacağım davada harç yatırırken önceki dava da yatırdığım harçların bir etkisi yani mahsubu vs. gibi başka durumlar varmıdır dikkat etmem gereken?
vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim, saygılarımla.
Old 12-05-2008, 18:54   #7
avozanvaral

 
Varsayılan

"T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

Esas : 1993/1883
Karar : 1993/5265
Tarih : 21.04.1994

ÖZET : Davacı, görevsizlik kararı kesinleşmeksizin on günlük başvurma süresi henüz işlemeye başlamadan başvurusunu yapabilir. Bunu engelleyen kanuni bir hüküm yoktur. Bu başvuru üzerine davalı, davanın görevsizlik kararı veren mahkemede derdest olduğunu ilk itiraz olarak ileri süremez. Burada görevli mahkemeye başvurmak, yeni bir dava değil, görevsiz mahkemede açılan davaya görevli mahkemece devam edilmesini isteme niteliğindedir.

Bu karara göre; bence kesinleşmesini beklemek zorunda değilsiniz.
Old 12-05-2008, 19:18   #8
Av.Ömer

 
Varsayılan

İlginize teşekkür ederim, kolay gelsin.
Saygılar..
Old 26-03-2009, 11:22   #9
turbo

 
Varsayılan

Merhabalar,

Bu konu ile ilgili olarak harç konusu merak ediyorum.

İdare Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine, süresi içinde davaya devam olunması Adli Yargıya başvurduğumuz takdirde tekrardan harç alınması söz konusu olacak mıdır?

Yardımcı olacak arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim.
Old 26-03-2009, 12:21   #10
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

İdare Mahkemesinde işlemin iptaline ilişkin açılan davalarda görevsizlik kararı verilmesi üzerine Adliye Yargılamada açılan dava, yeni dava mahiyetinde olduğundan dolayı harca tâbidir.
Old 08-04-2010, 00:21   #11
Hak Hukuk

 
Varsayılan Görevsizlik Kararı ve Harç Alma

2009 yılında idare mahkemesine açtığımız iptal davasında, aradan 7 ay geçtikten sonra, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle ;
“Davanın Görev yönünden Reddine”,
“ Davalı İdare vekili için 500 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiline”,
“Adli yardım talebinin kabulü nedeniyle daha önce alınmamış 15.60 lira başvurma harcı ile 15.60 lira karar harcının davacıdan alınmasına”
“verilen görevsizlik kararının 30 gün içerisinde temyiz edilebileceğine” karar verildi.
Buna göre, kararın kesinleşmesini (30 gün geçmesini) beklemeden hemen, görevli AYİM.ne dilekçe vererek,
“İdare Mahkemesinin 2009/… E sayılı dosyasına davalı idare aleyhine açtığımız iptal davasında görevsizlik kararı verildiğini, görevsizlik kararını temyiz etmeğe gerek görmediğimizi, görevsizlik kararında davalı idare lehine vekalet ücretine de hükmedildiğinden, davalı lehine olan kararın kesinleşmesine gerek bulunmadan, görevli Mahkemenize başvurmakta olduğumuzu; dava dosyasının İdare Mahkemesinden getirtilerek davaya kaldığı yerden devamına; ilk dava dilekçesinde talep ettiğimiz şekil ve nedenlerle davalı işleminin iptaline karar verilmesini; 492 Sayılı Harçlar Kanununun eki ( I )Sayılı Tarifenin Yargı Harçları başlıklı, A/ I-Başvurma Harcı bölümündeki hüküm ve 1602 Sayılı AYİM Kanununun 41, 44 ve 45.madde hükümleri gözetilerek, görevsiz mahkemeye yatırdığımız başvurma ve karar harcının mahsubu ile yeniden harç alınmamasını” talep edeceğiz.
Yine de, kesinleşmeyi beklemek gerekip gerekmediği; kesinleşmeden itibaren 10 gün mü(HMUK m.193) yoksa 30 gün içinde mi (1602 Sayılı AYİM K. M.41) görevli AYİM’e başvurulabileceği; özellikle de yeniden harç alınmasına yer olup olmadığı konusunda tereddütlerim de vardır.
Bu konularda kritik yapacak meslektaşlara şimdiden teşekkürler.
Old 08-04-2010, 08:51   #12
Av.Olcay Pehlivanlıoğlu

 
Varsayılan

İdari Yargının vermiş olduğu görevsizlik kararı üzerine adli yargıda açılacak olan dava yeni bir dava olduğu için idare mahkemesi kararının kesinleşmesi gerekir diye düşünüyorum.Aynı yargı kolu içerisindeki; mesela sulh hukuk mahkemesinin asliye hukuk mahkemesinin görevli olmasından bahisle görevsizlik kararı vermesi üzerine asliye hukuk mahkemesine başvurabilmek için kararın kesinleşmesine gerek yoktur.Fakat farklı yargı kolları mevzu bahis olduğunda kararın kesinleşmesi gerekir.Yargıtay'ın bu yönde kararları da mevcut.

Saygılarımla
Old 09-04-2010, 16:33   #13
Av. Fatih KARACA

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avozanvaral
"T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

Esas : 1993/1883
Karar : 1993/5265
Tarih : 21.04.1994

ÖZET : Davacı, görevsizlik kararı kesinleşmeksizin on günlük başvurma süresi henüz işlemeye başlamadan başvurusunu yapabilir. Bunu engelleyen kanuni bir hüküm yoktur. Bu başvuru üzerine davalı, davanın görevsizlik kararı veren mahkemede derdest olduğunu ilk itiraz olarak ileri süremez. Burada görevli mahkemeye başvurmak, yeni bir dava değil, görevsiz mahkemede açılan davaya görevli mahkemece devam edilmesini isteme niteliğindedir.

Bu karara göre; bence kesinleşmesini beklemek zorunda değilsiniz.

Sayın Meslektaşım,

Burada bir "görevsizlik" değil "yargı yolu yanlışlığı" söz konusu olduğundan, bahsettiğiniz kararın emsal olamayacağı fikrindeyim.

Saygılarımla
Av. Fatih KARACA
Old 30-09-2013, 19:36   #14
ticaretsicili

 
Varsayılan İdare mahkemesi görev red kararı başvuru süresi on gündür

YARGITAY 10. Hukuk Dairesi E:2010/11494 K:2010/14365 T:26.10.2010

Hak Düşürücü Süre
Görevli Mahkeme
Yargı Yolu Uyuşmazlığı
Hakimin Hukuk Yaratması

Özet
Hatalı yargı yoluna gidilmesi sonucu görevsizlik kararı ile sonuçlanan davanın ne şekilde ve hangi sürede adli yargıda ikame edileceği konusunda HUMK'da bir düzenleme bulunmamaktadır. Yasanın düzenleme öngörmediği bir uyuşmazlığın çözümsüz bırakılması düşünülemeyeceğinden, hakim Medeni Kanun 'un 1. maddesine göre kanun koyucu gibi hareket ederek boşluğu dolduracaktır. Bu yöndeki en önemli araç olan kıyas, adaletin gereği olan eşitlik ilkesi, benzer olana benzer davranma ilkesinin de gereğidir. Anılan açıklamalar doğrultusunda, adli yargıdaki göreve ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanan HUMK 193. madde hükmünün somut olaya kıyasen uygulanması gerekir.
Dava, görevsiz idari yargı yerinde, görevli adli yargı düzeni için öngörülen hak düşürücü süre içinde açılmış, idari yargı yeri tarafından verilen görevsizlik kararı kesinleşmiş ve takip eden 10 gün içinde görevli adli yargı yerinde aynı nitelikte dava açılmışsa, açılan bu davanın hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulü gerekir.

4721 s. Yasa m. 1
506 s. Yasa m. 80
6183 s. Yasa m. 58,79
2577 s. Yasa m. 3,9,14,15
1602 s. Yasa m. 41
1086 s. Yasa m. 7,193

Tüzel kişiliği 5747 sayılı Yasa ile kaldırılarak tüm hak, alacak ve borçları ile davacı Belediye'ye katılan T... Belediye Başkanlığı'nın prim, işsizlik sigortası primi, eğitime katkı payı, özel işlem vergisi, damga vergisi borçlarının bulunduğu gerekçesiyle davacı Belediye'ye tebliğ edilen 10 adet 1.667.407,20 TL bedelli ödeme emirlerinin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle mahkemece, "davalı tarafından davacı aleyhine 2009/64216, 64217, 64218, 64219, 64220 sayılı dosyaları ile prim, işsizlik sigortası primi, eğitime katkı payı ve özel işlem vergisi borçları nedeniyle 1.607.860,21 TL tutarında icra takibine geçildiği, ödeme emirlerinin davacıya 15.02.2010 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 7 günlük dava açma süresini geçirerek 09.04.2010 tarihinde ödeme emirlerinin iptalini talep ettiği, İstanbul Yedinci İdare Mahkemesi'nde 22.02.2010 tarihinde dava açıldığının temyiz dilekçesi ile belirtildiği, İdare Mahkemesine dava açmanın ödeme emirlerinin iptali davasında süreyi kesmeyeceği, kaldı ki söz konusu kararın davacının temyiz dilekçesinde de belirttiği üzere kendisine 12.03.2010 tarihinde tebliğ edildiği, bu tarihten itibaren de dava açma süresinin geçtiği..." gerekçesiyle, davanın süre yönünden reddine ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı avukatınca istenilmesi üzerine, tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Mahkemece, yargılama sürecinde ileri sürülen maddi ve hukuki olgular üzerinde durularak, davanın yasal hak düşürücü sürede açılıp açılmadığının denetimi konusunda gerekli inceleme yapılmadığı gibi; usulen olanak bulunmadığı halde, karar gerekçesi, tahkikat bitirilip, kararın verilmesinden sonra dosyaya sunulan temyiz dilekçesindeki itirazların değerlendirilmesine dayanılarak oluşturulmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun, 27.02.2008 T., 2008/21-140 E., 2008/205 K. sayılı ilamında, "Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da ödeme emrinin iptaline ilişkin davanın içeriğinin belirlenmesi; adli yargıda açılması gereken bir davanın (yanlış yargı yoluna başvurularak) idari yargıda açılmış olmasının hak düşürücü süreye etkisi noktalarında toplanmaktadır.
I- 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 80. maddesi; prim borçlarından dolayı tüzel kişilerin üst düzey yönetici ve yetkililerinin Kuruma karşı işverenleriyle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluklarını düzenlemiş, 3917 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile yapılan düzenleme sonrasında ise, Kurum alacaklarının takibinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Davan ın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesi, Kurum alacakları yönünden tebliğ edilen ödeme emrine karşı dava açma hakkını 7 gün ile sınırlandırmıştır. İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10.04.2001 gün ve 2002/21-201-297; 24.03.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı Kararlan).
Ödeme emrinin iptaline yönelik dava "menfi tespit" niteliğinde olup, maddede belirtilen; "böyle bir borcu olmadığı", "kısmen ödendiği" veya "zamanaşımına uğradığı" yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir. İcra ve İflas Kanunu'nun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanun'da yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623-717; 26.04.2006 gün ve 2006/21-198-249 sayılı Kararları).
" Üçüncü Şahıslardaki Menkul Malların, Alacak ve Hakların Haczi"ni düzenleyen 6183 sayılı Kanun'un 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesi sadece üçüncü şahıslar yönünden menfi tespit davasına yer vermiş, bu olanak kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır.
Yukar ıda açıklanan maddi ve yasal olgular dikkate alındığında; ödeme emrinin iptaline yönelik eldeki davanın hak düşürücü sürede olup olmadığının öncelikle belirlenmesi, süre aşımının saptanması halinde davanın anılan nedenle reddine karar verilmesi, aksi durumda ise; 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde belirtilen sınırlı itiraz nedenleri dikkate alınarak yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucunda karar verilmesi gerekir.
II- Yargı yolu yanlışlığının hak düşürücü süreye etkisi konusunda yapılan değerlendirmede ise aşağıdaki sonuca ulaşılmıştır:
Dava hakkı, birçok uyuşmazlıkta belirli bir süreyle sınırlandırılmıştır.
Zamanın haklar üzerinde iki tür etkisi bulunmaktadır. Bunlardan ilki hakkı düşüren, diğeri ise hakkı engelleyen etkilerdir. İlkinde, belli bir zamanın geçmesiyle hak ortadan kalkar. Diğerinde ise, hak düşmez; ancak hak sahibinin bunu ileri sürmesi halinde, hak engellenebilir.
Dava a çılmasının maddi ve usul hukuku bakımından birtakım sonuçları bulunmaktadır. Davanın açılması ile dava konusu alacak veya hak için söz konusu olan zamanaşımı kesilirken, hak düşürücü süreler de korunmuş olacaktır.
Davacı vekilince, idare mahkemesinde açılan davanın yapılan yargılaması sonucunda; "davanın, prim borcundan kaynaklanan kurum alacağının 6183 sayılı Yasa uyarınca ödeme emri gönderilmek suretiyle tahsili yoluna gidilmesi üzerine açıldığının anlaşıldığı, bu durumda, ödeme emrine karşı açılan davanın, yürürlükteki mevzuata göre adli yargı yerinde görülmesi gerektiği; bu itibarla, iş mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlığın idare mahkemesince esastan incelenerek sonuçlandırılmasına hukuken olanak bulunmadığı" gerekçesiyle; "2577 sayılı Kanun'un 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine, kararın tebliğini izleyen 30 gün içinde Danıştay'a temyiz yolu açık olmak üzere..." karar verilmesi üzerine, bu kez görevli iş mahkemesinde eldeki dava açılmış, yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda esastan karara bağlanmıştır.
Özel Daire'ce; hatalı (idari) yargı yoluna başvurulması halinde, hukuk mahkemesinde dava için öngörülen hak düşürücü sürenin korunmayacağı belirtilerek bozma kararı verilmiştir.
Bir uyu şmazlığın hangi yargı düzeni içerisindeki mahkemelerde çözümlenmesi gerektiği hususu kimi kez yanılgılara yol açabilmektedir. Bu nedenle, diğer yargı yollarına ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenerek, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda bir düzenleme boşluğu olup olmadığının belirlenmesi sorunun çözümünde önem taşımaktadır.
a) İdari yargının görev alanına giren davalarda:
İdari nitelikteki bir davanın hukuk mahkemesine açılması halinde izlenecek sürece ilişkin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ile 2577 sayılı idari Yargılama Usul Kanunu (IYUK)'nda birbirini tamamlayan düzenlemeler bulunmaktadır.
Davalı idare, hatalı yargı yolu nedeniyle yargılamanın bitimine kadar yargı yolu itirazında bulunabilir. HUMK m. 7, yargı yolu itirazı halinde verilecek kararı "görevsizlik kararı" olarak nitelendirmiş olup, burada ifade edilen görevsizlik kararı yargı yolunu değiştirici niteliktedir.
2577 say ılı İYUK 3 ve devamı maddeler dikkate alındığında; hukuk mahkemesince ayrıca, idari yargı düzenindeki hangi mahkemenin görevli olduğuna ve dava dosyasının o mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi ise mümkün değildir. Anılan maddelerde bir idari davanın nasıl açılacağı belirtilmiş olup, bu yönteme uyulması zorunludur. Bir davanın idari nitelikte olduğunun anlaşılması üzerine dosyanın idare mahkemesine gönderilmesine karar verilmekle, başlangıçta adli yargı yerine açılmış olan davanın idari yargı yerine açılması sağlanamaz.
İdari eylem ve işlemlere karşı açılacak davalar hak düşürücü süreye bağlanmıştır. İYUK'daki düzenlemelere bakıldığında; davanın süresinde açılmamasının yaptırımı, usul yönünden "reddine" karar verilmesidir (2577 sayılı İYUK m. 14/3-e, 15/1-b).
Ne var ki, "G örevli Olmayan Yerlere Başvurma" başlıklı 9. madde hükmü ile; "Çözümlenmesi Danıştay'ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girdiği halde, adli ve askeri yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren otuz gün içinde görevli mahkemede dava açılabilir. Görevsiz yargı merciine başvurma tarihi, Danıştay'a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edilir."
Anılan düzenleme; Danıştay'ın, idare mahkemelerinin veya vergi mahkemelerinin görevine giren bir davanın, genel idari yargı düzeni dışındaki bir mahkemede açılması durumunda, mahkemece verilecek görevsizlik kararı üzerine genel idari yargıda açılacak davada, davanın süre aşımı nedeniyle reddinin önlenebilmesi için 30 günlük ek süre tanınmıştır. Hukuk mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine yapılacak işlemler İYUK m. 9'da düzenlendiğinden, HUMK m. 193 hükmü burada uygulanmayacaktır.
b) Askeri yargının (Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin) görev alanına giren davalarda:
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açma süresi her çeşit işlemlerde yazılı bildirim tarihinden itibaren, kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde altmış gün olarak belirtilmiştir.
İYUK'da olduğu gibi, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun "Görevli Olmayan Yerlere Başvurma" başlıklı 41. maddesinde de; "Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevine giren uyuşmazlıklarda, askeri, idari ve adli yargı mercilerine açılan davaların görev noktasından reddi halinde, bu husustaki kararların ve bunlara karşı kanun yolları varsa süresi içinde olmak şartıyla bu yollara başvurulması üzerine, verilen kararların tebliği tarihinden itibaren otuz gün içinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesine dava açılabilir. Bu mercilere başvurma tarihi Askeri Yüksek İdare Mahkemesine müracaat tarihi olarak kabul edilir." hükmü yer almaktadır.
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Genel Kurulu'nun 02.06.2006 gün ve 2006/1 Esas, 2006/1 Karar sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında; 41. maddede belirtilen sürenin AYİM'in görevine giren uyuşmazlıklarda askeri, idari ve adli yargı mercilerine açılan davalarda verilen görevsizlik kararlarının kesinleşmesinden itibaren başlayacağı karara bağlanmıştır.
c) Adli yargının görev alanına giren davalarda:
Bir hukuk davasının idari yargıda açılması halinde, re'sen ya da yargı yolu itirazı üzerine, davanın her safhasında (görevsizlik nedeniyle) dava dilekçesinin reddine karar verilebilir (İYUK m. 14/3-a, 15/1-a).
İdari yargıya mensup bir diğer mahkemenin görevli olması hali dışında, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi durumunda, davanın belli bir hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilemeyeceği maddede açıkça ifade edilmiştir (İYUK m. 15/1-a).
İdare mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine yapılması gereken işlemler önem taşımaktadır. Hatalı yargı yolunda (idari yargıda) görevsizlik kararı ile sonuçlanan davanın ne şekilde ve hangi sürede adli yargıda (hukuk mahkemesinde) ikame edileceği konusunda HUMK'da bir düzenleme bulunmamaktadır. Ortada bir hukuki düzenleme eksikliğinin mi (kanun boşluğu),yoksa yasa koyucunun bilinçli bir susmasının mı bulunduğunun belirlenmesi önem taşımaktadır.
Kanun boşluğu; en yalın anlatımıyla, sorunun çözümüne katkı sağlayacak bir kuralın bulunmaması, yürürlükte olan hukuk düzeni dikkate alındığında, pozitif hukukun sınırları içerisinde sorunu çözecek bir düzenleme eksikliği şeklinde ifade edilebilir. Düzenleme yapılmamış olması her zaman kanun boşluğu anlamına gelmeyebilir. Bir sorun hukuk dışı alanda düzenlenmiş ya da bilerek, isteyerek susma yoluyla yasa koyucu tarafından bilinçli olarak düzenlenmemiş de olabilir. Ne var ki, hukuk düzeninin bir kuralın varlığını gerektirmesine karşın, kanun dışında örf-adet hukuku da bunu düzenlememiş ise bir kanun boşluğundan söz edilmelidir.
Hukukun g örevi toplumsal yaşamı düzenlemek ve ilişkilerden doğacak sorunları gidermektir. Yasanın bir düzenleme öngörmediği davranış biçiminin çözümsüz bırakılması düşünülemez. İdari ve askeri yargıda özel kurallar çerçevesinde düzenlenen, hak arama özgürlüğü kapsamında önemli bulunan bu yöne HUMK hükümleri arasında yer verilmemiş olmasında, kanun koyucunun bilinçli susması, olumsuz düzenleme yapmak istemesi şeklindeki düşünceyi haklı gösterecek bir gerekçeye rastlanılamamıştır. Bu durumda, ortada bir kanun boşluğu bulunduğunun kabulü ile sorunun çözümlenmesi yasanın amacına uygun düşecektir.
Hakimin, hukuk yaratma alan ına girebilmesi için, çözümü gereken olaya uygulanabilir kanun hükmü veya örf ve adet kuralının bulunmaması aranır. Hakim, kanun boşluğunu doldururken takip edeceği yol; Medeni Kanun'un 1. maddesinde açıklandığı üzere kanun koyucu gibi hareket etmekten ibarettir. Bu aşamada hakim, kanun koyucunun yapacağı gibi, tarafların karşılıklı menfaatlerini tespit ederek, bunları adalet süzgecinden geçirip, hayat ihtiyaçlarını karşılayan ve aynı zamanda mevcut hukuk düzeni ve hukuki güvenlikle bağdaşan bir kural bulacaktır.
Bu yönde en önemli araç kıyastır. Boşlukların kıyas yoluyla doldurulması, adaletin bir gereği olan eşitlik ilkesi, benzer olana benzer şekilde davranma ilkesinin de bir gereğidir.
Adli yargı mahkemeleri arasındaki göreve ilişkin uyuşmazlıklarda başvurulan; görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine, davacının, kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren on gün içinde yeniden dilekçe vermesinin gerektiği, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine ilişkin HUMK m. 193 hükmünün, somut olaya kıyasen uygulanması gerekir.
Bu durumda, sonradan görevli mahkemede açılan dava, görevsiz mahkemede açılmış olan davanın devamı niteliğinde kabul edilerek, görevsiz mahkemede dava açılması ile kazanılmış haklar saklı tutulmuş olacağından, hak düşürücü süre de, hatalı yargı düzenine bağlı mahkemede davanın açıldığı tarihe göre belirlenecektir.
Sonuç olarak; idari yargı kararını takiben adli yargıda (hukuk mahkemesinde) yeni bir dava açabilmenin koşulları şu şekilde belirlenmelidir:
Davanın görevsiz yargı yerinde açılmış olması;
Görevsiz yargı yerinde açılan davanın, adli yargı düzeni içinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması;
İdari yargı yerince verilen görevsizlik kararının temyiz edilmeyerek ya da temyiz edildiği takdirde onanmak suretiyle kesinleşmiş olması, kesinleşen kararı takiben 10 günlük süre içerisinde görevli adli yargı yerinde yeni bir davanın açılmış olması;
İdari yargıda açılan dava ile adli yargıda açılan davanın aynı nitelikte olması.
Belirtilen bu koşulların varlığı halinde, adli yargıda açılmış dava, hatalı yargı yolunda açılmış davanın devamı niteliğinde bulunacak, hak düşürücü süre de korunmuş olacaktır. Böylece, görevsizliğe ilişkin bir kararın, iş bölümü esasına göre veya yargı yolu bakımından verilmiş olmasının, yargı kollarına göre farklı sonuçlar doğurmasının önüne geçilerek, anayasal nitelikteki hak arama özgürlüğü zedelenmemiş olacaktır.
Yukar ıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alındığında; belirtilen koşulların varlığı halinde, açılan davanın süresinde olduğunun kabulü ile yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanun'un 58. maddesinde belirtilen sınırlı sayılı haller doğrultusunda inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi..." gereği belirtilmiştir.
Davanın yasal sürede açılıp açılmadığının yukarıda belirtilen yöntem çerçevesinde yapılacak irdelemeyle belirlenmesi ve davanın yasal sürede açıldığının belirlenmesi halinde; ödeme emirlerinin birden fazla sayfadan oluşması nedeniyle, hatalı olarak her sayfa sonucundaki miktarın toplamından hareketle ödeme emirlerine konu toplam miktarın yanlış belirlendiği yönü de gözetilerek, davacının itirazlarının 6183 sayılı Yasa'nın 58. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gereği üzerinde durulmayıp, eksik incelemeyle sonuca varılmış olması;
2- 1136 say ılı Avukatlık Kanunu'nun 168. maddesinde, "Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu'nca, Baro Yönetim Kurullarının teklifleri de gözönüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığı'na gönderilir (Ek cümle: 16.06.2009-5904 S.K./35. mad). Şu kadar ki hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir.
Avukatl ık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır." Düzenlemesi yer almakta olup; açık yasal düzenleme karşısında, 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından kaynaklanan davada, mahkeme için öngörülen maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gereğinin gözetilmemiş olması; usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 26.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 20-06-2017, 20:33   #15
Av.Dursun KARACA

 
Varsayılan

İdare mahkemesi, adli yargı görevli diyerek "kesin olarak" görevsizlik vermiş. Bu karara karşı istinaf yolu olduğu kuşkusuz. Neden böyle karar vermiş olabilir?
Old 22-06-2017, 08:48   #16
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Alıntı:
İYUK MADDE 15
1. Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;

a) 3/a bendine göre adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,
...
4. İlk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce verilen; bu maddenin 1/a bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, 1/c bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve 1/d bendindeki dilekçe red kararları dışında, (DEĞİŞİK İBARE RGT: 28.06.2014 RG NO: 29044 KANUN NO: 6545/15) (KOD 3) ilgisine göre istinaf ya da temyiz yoluna başvurulabilir.

Bu maddenin yanlış yorumlanmış olduğunu düşünüyorum. Maddeye göre İdari Yargıda örneğin İdare Mahkemesinde açılan davada Vergi Mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin karara karşı istinaf temyiz yolu yok yani karar kesin. Ancak Adli Yargının görevli olduğu sonucuna varılan kararlarda böyle bir durum söz konusu değil.

Öte yandan İdari Yargıda dava değeri konusunda değişik yorumlar olabiliyor. Müddeabihin değeri konusunda HMK'ya atıf olmadığından "kısmi davada görev müddeabihin tümünün değerine göre belirlenir" kuralı İdari Yargıda geçerli olmuyor. Dava 5.000TL'nin altında bir değer gösterilerek açılmışsa bu davada verilen karar usule ilişkin de olsa kesin olarak verilebiliyor. Doğru olan demiyorum. Durum bu..
Alıntı:
"İYUK 45/1 ...Ancak, konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz."
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Dava Ortaklığı-Davacılar Yönünden yağmur Meslektaşların Soruları 3 16-09-2008 13:16
İmar mevzuatı yönünden tevhid Av.Kader Meslektaşların Soruları 0 14-04-2008 11:12
davalı husumet yönünden kim olmalı gencerx07 Meslektaşların Soruları 3 09-06-2007 11:47
devletin tacirliği- ticaret mahkemesinin görev alanı ağaoğlu Meslektaşların Soruları 2 18-04-2007 15:51
ticaret mahkemesinin görev alanı mustafayıldız Hukuk Sohbetleri 1 23-04-2006 15:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07246804 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.