Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

SGK prim alcağı, aynı hukuki nedene dayalı 4 ayrı takip

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-11-2012, 08:17   #1
Av. Ceyhun Doğan Küçükçil

 
Varsayılan SGK prim alcağı, aynı hukuki nedene dayalı 4 ayrı takip

Müvekkil şirket aleyhine 2002 yılı ve öncesini kapsar şekilde SGK pirim borcu ve ferileri için kurumca kendi icra servisi bünyesinde 2010 yılında 4 ayrı takip dosyası açılmış. yani esas prim alacağı için bir dosya - özel işlem vergisi için 1 dosya - işsizlik katkısı için bir dosya ve damga vergisi için bir dosya olmak üzere aynı prim borcundan kaynaklı alacaklar için 4 ayrı takip açılmış. İş bu ödeme emirlerini şirket yetkilisi 16/11/2012 günü tebellüğ etmiş. İşin içinde çıkmakta zorlandığım nokta her bir takip için ayrı ayrı dava açmam mı gerekli yoksa hattı zatında 5 yıllık zamanaşımı ( 2004 yılı öncesi borçlar olduğundan ) süresi geçtikten sonra yapılan iş bu icra takipleri için tek bir menfi tespit davası açmam mı yararlı olur. kıymetli görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim.
Old 19-11-2012, 10:56   #2
kazimdeniz

 
Varsayılan

Evet işlemi tesis eden SGK İdaresine karşı ilgili yargı çevresindeki iş mahkemesinde ödeme emirlerinin iptali için pekala dava açabilirsiniz biz 2012 başında açtık, SGK ya karşı böyle bir menfi tespit davası ve kazandık ,ödeme emirleri zamanaşımı gerekçesiyle iptal edildi.
Old 19-11-2012, 15:22   #3
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Ceyhun Doğan Küçükçil
hattı zatında 5 yıllık zamanaşımı ( 2004 yılı öncesi borçlar olduğundan ) süresi geçtikten sonra yapılan iş bu icra takipleri için tek bir menfi tespit davası açmam mı yararlı olur. kıymetli görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim.

Dha iyi bilmek için soruyorum;

Kamunun prim alacağına dair zamanaşımı süresi 10 yıl değil mi ?

Ayrıca prim alacağında zamanaşımında rücuya ilişkin hükümler uygulanmayacak mı?
Old 19-11-2012, 15:28   #4
Av. Ceyhun Doğan Küçükçil

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Dha iyi bilmek için soruyorum;

Kamunun prim alacağına dair zamanaşımı süresi 10 yıl değil mi ?

Ayrıca prim alacağında zamanaşımında rücuya ilişkin hükümler uygulanmayacak mı?


T.C.

YARGITAY

21. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/4954

K. 2011/5213

T. 6.6.2011


1-)506 Sayılı Kanunun 3917 Sayılı Yasayla değiştirilmeden önceki halinde durum;
Öncelikle, zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağı konusu üzerinde durmak gerekir. SGK primleri her ay için izleyen ayın sonuna kadar ödenebilir. Prim borcunun muaccel olduğu tarih her ay için izleyen ayın sonudur. 506 Sayılı Kanunun 80. maddesinin 3917 Sayılı Yasayla yapılan değişiklikten önceki haline göre, Sosyal Sigortalar Kurumunun prim alacaklarıyla ilgili olarak 818 Sayılı Borçlar Yasası hükümlerinin uygulanması söz konusuydu.
Borçlar Yasasının 125 maddesine göre, prim alacaklarının tahsilinde zamanaşımı süresi, 10 yıl olarak uygulanmaktaydı. Prim zamanaşımı, Borçlar Yasasının 128 inci maddesine göre, borcun muaccel olduğu tarihte başlar. Borcun muaccel olduğu tarih ise, 506 Sayılı Kanunun 80. maddesine göre ay be ay ödenmesi gereken prim alacakları yönünden, ertesi ayın sonuna kadar ödenmesi gerektiğinden, en son ödeme tarihi olan "izleyen ayın son günüdür. Bu dönemde zamanaşımının kesilmesi ve durdurulması, bu konuda bir özellik göstermez. Borçlar Yasasının 132. ve ardından gelen maddeleri burada da aynen geçerlidir.(Bakınız, Mustafa Çenberci-Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi Olgaç Matbaası 1977, shf;641) Bu dönemde, ssk prim alacakları İcra İflas Yasası hükümlerine göre tahsil edilmekteydi.
Bu dönemle ilgili olarak Yargıtay uygulaması bu doğrultuda olmuştur.
2-)506 Sayılı Kanunun 3917 Sayılı Yasayla değişik 80. maddesi uygulama zamanında durum;
506 Sayılı Kanunun 80. maddesinde, 3917 Sayılı Kanunla yapılan ve 8.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren; “Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” hükmü uyarınca, Kurum alacakları yönünden 6183 Sayılı Kanunun zamanaşımına dair 102. ve devamı maddeleri geçerli olmuştur.
Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması öngörüldüğünden, anılan Kanunun 102 nci maddesi uyarınca, sözü edilen alacaklar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmuştur. Anılan hüküm, “tahsil zamanaşımı” başlığı altında “Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait özel yasalarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur. Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur” şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla 506 Sayılı Kanunun 80. maddesinde, 5198 Sayılı Yasayla yapılan değişiklikten önce, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacakları, 6183 Sayılı Kanunun 102 nci maddesi uyarınca, dönemin başladığı takvim yılını takip eden, takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde zamanaşımına uğramaktaydı.(Bakınız. Aşağıda HGK. 20.9.2006, 2006/546-565)
Old 19-11-2012, 15:44   #5
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Bahsettiğiniz konu kurumun kendi prim alacakları ile alakalı bir durumunda ki zamanaşımı süresi olmalı. Misal müvekkil şirketinizin işçisi için ödemesi gereken prim borçlarını kapsamıyor herhalde...
Old 19-11-2012, 16:19   #6
Av. Ceyhun Doğan Küçükçil

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Bahsettiğiniz konu kurumun kendi prim alacakları ile alakalı bir durumunda ki zamanaşımı süresi olmalı. Misal müvekkil şirketinizin işçisi için ödemesi gereken prim borçlarını kapsamıyor herhalde...

T.C. YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2006/21-546
Karar: 2006/565
Karar Tarihi: 20.09.2006


ÖZET: 5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile anılan Yasanın 80. maddesine getirilen düzenlemenin, yürürlük tarihi olan 6.7.2004 tarihinden sonra muaccel olan alacaklara uygulanması gerekmektedir. Mahkemece bu durum gözetilerek hüküm kurulmuştur.


(506 S. K. m. 80, 140) (6183 S. K. m. 51, 102) (818 S. K. m. 125, 128)

Dava: Taraflar arasındaki <menfi tespit-iptal> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 6. İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 24.11.2004 gün ve 2004/524-1265 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesi'nin 4.7.2005 gün ve 2005/2063-7125 sayılı ilamı ile;

(... Davacı, davalı Kurum tarafından eksik işçilik bildirimi nedeniyle aleyhinde tahakkuk ettirilen ek prim borcu ve gecikme zammından oluşan toplam 21.098.388.070.TL borcun öncelikle talep zamanaşımına uğradığının, böyle bir borcun bulunmadığının tesbitini istemiştir.

İstem, mahkemece aynen kabul edilmişse de, sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık, davalı Kurumun prim ve diğer alacaklarının 506 sayılı Yasanın 80. maddesi uyarınca 6183 sayılı Yasa'ya göre tahsiline ilişkindir. Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması öngörüldüğünden, anılan Yasanın 102. maddesi uyarınca sözü edilen alacaklar 5 yıllık zamanaşımına tabi olmuştur. Yasa'nın 80. maddesinin 5.fıkrasında 29.7.2003 tarih ve 4958 sayılı Yasayla yapılan değişiklikte, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Yasa'nın gecikme zammına ilişkin 51. maddesinin dışındaki hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür. Çünkü aynı yasayla, 506 sayılı Yasa'nın 80. maddesinin 5.fıkrasında yapılan aynı değişiklikle gecikme zammının usul ve esasları özel olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle Kurumun alacaklarının tahsilinde 21.7.1953 tarih ve 6183 sayılı Yasa'nın 51. maddesi hariç diğer maddeleri uygulanmakta idi. Bunun sonucu olarak, Kurum alacaklarının tahsil zamanaşımı konusunda daha önce istisna tutulmadığı için, 21.7.1953 tarih ve 6183 sayılı 102. maddesi uygulanmaktaydı. Anılan hüküm <tahsil zamanaşımı> başlığı altında <Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait özel yasalarındaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur. Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur> şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde, 5198 sayılı Yasayla yapılan değişiklikten önce, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacakları, 6183 sayılı Yasanın 102. maddesi uyarınca, dönemin başladığı takvim yılım takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde zamanaşımına uğramaktaydı.

5198 sayılı Yasayla, 506 sayılı Yasanın 80. maddesinde yapılan değişiklikle Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasanın (51. maddesi gibi) 102. maddesinin de uygulanmayacağı öngörülmüştür. Dolayısıyla Kurumun sigorta primlerinden doğan alacakları eskiden olduğu gibi, genel hükümler uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olacaktır. Kurumun 16-320 sayılı Genelgesinde, Kurumun belirtilen değişikliğin yürürlüğe girdikten sonra muaccel olan prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Yasanın 102. maddesinde öngörülen 5 yıllık tahsil zamanaşımının yerine (belirtilen alacaklar genel hükümler uyarınca Borçlar Kanunun 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan), Borçlar Kanununda düzenlenen 10 yıllık zamanaşımının uygulanacağı, Kurumun prim ve diğer alacaklarının (İdari para cezalan hariç) muaccelliyet kesbettiği tarihten başlanarak 10 yıl içerisinde tahsil edileceği belirtilmektedir.

Mahkemece her ne kadar gerekçede Kurumun idari para cezası uygulamamasının nedeni olarak 5 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olmasına da kıyas yoluyla dayanılmışsa da; Kurumun prim ve diğer alacaklarına uygulanacak 10 yıllık zamanaşımı süresini etkilemeyeceği açıktır. 506 sayılı Yasa'nın idari para cezalarına ilişkin 140. maddesine 9.7.2003 tarih ve 4958 sayılı Yasayla yapılan değişiklikle getirilen <fiilin işlendiği günden itibaren beş yıl içinde tebliğ edilemeyen idari para cezaları zamanaşımına uğrar> hükmünde idari para cezalarına ilişkin zamanaşımı süresi özel olarak düzenlendiği için, Kurumun alacağı olan idari para cezalarının tahsilinde 5 yıllık zamanaşımı ve süresi uygulanacaktır.

Mahkemece bu hukuki ve maddi olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Prim ve gecikme zammı yönünden Sosyal Sigortalar Kurumunun alacak hakkı, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi iken, 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan ve 8.12.1993 tarihinde yürürlüğe giren; <Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun hükümleri uygulanır...> hükmü uyarınca Kurum alacakları yönünden 6183 sayılı Kanunun zamanaşımına ilişkin 102 vd. maddeleri geçerli olmuştur.

Ne var ki, 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde değişiklik yapan 5198 sayılı Kanun uyarınca, 6183 sayılı Kanunun 102. maddesinin, Kurumun süresinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde uygulanmayacağı hükme bağlamış bulunmaktadır. Bu düzenleme karşısında Kurumun sigorta priminden doğan alacakları 3917 sayılı Kanun değişikliğinden önce olduğu gibi Borçlar Kanununda belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresine bağlı olacaktır.

Burada önemli yön; yargılama sırasında meydana gelen bu yasa değişikliğinin söz konusu uyuşmazlıkta gözetilip gözetilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Kanunlarda aksine bir düzenleme yer almaması halinde zamanaşımı başlangıcı yönünden <zamanaşımının alacağın muaccel olduğu tarihte başlayacağı...>na ilişkin Borçlar Kanununun 128. maddesi hükmü dikkate alınmalıdır.

Muacceliyet anının belirlenmesi, zamanaşımının başlangıcının ve buna bağlı olarak, somut uyuşmazlıkta uygulanacak yasa hükmünün saptanmasında önem taşımaktadır.

Bir tanım vermek gerekirse muacceliyet, bir borç ilişkisinde, alacaklının edimi isteyebileceği ve borçlunun da bu isteme uyarak, edimi ifa etmekle yükümlü olduğu anı belirler. Bir başka deyişle, söz konusu anda borç, ifa kabiliyeti kazanır ve alacaklı yine o anda edimi kabul etmekle yükümlü olur. Bir alacağın ya da borcun muaccel olması, ilke olarak edimin ifası için öngörülmüş bulunan vadenin dolmasıyla gerçekleşir. Borcun ifası için öngörülen vade kanundan, işin özelliklerinden yada dürüstlük kuralından çıkarılamıyorsa, bu durumda, BK m. 74 hükmü gereğince, borcun <hemen ifa ve derhal icrası talep edilebilir> hükmü uygulama bulacaktır.

506 sayılı Kanunun 80. maddesi, prim borcunun en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödeneceğini, 6183 sayılı Kanunun 102. maddesi, <amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrayacağı> hükme bağlanmıştır.

506 sayılı Kanunun 80. maddesi ile prim borcunun vadesinin belirlenmiş olması karşısında, kurum alacağının anılan tarihte muacceliyet kesbedeceği belirgindir.

Yargılamaya konu prim alacağının Kasım 1997 devresine tahakkuk ettirilmiş ve gecikme zammının bu tarih itibariyle başlatılmış olması karşısında, anılan devrede yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi uyarınca, kurum alacaklarının tahsilinde gözetilecek zamanaşımı süresi 6183 sayılı Kanunun 102. maddesi uyarınca belirlenmelidir.

5198 sayılı Kanunun 11. maddesi ile anılan Yasanın 80. maddesine getirilen düzenlemenin, yürürlük tarihi olan 6.7.2004 tarihinden sonra muaccel olan alacaklara uygulanması gerekmektedir.

Yerel mahkemece, bu yön gözetilerek verilen direnme kararında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 20.09.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 20-11-2012, 10:28   #7
Av. Ceyhun Doğan Küçükçil

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/25251
K. 2008/1851
T. 14.2.2008
• PRİM ALACAKLARININ ZAMANAŞIMINA UĞRAMASI ( Alacakların Tamamen Muaccel Hale Geldiği ve Zamanaşımının da Borcun Muacceliyet Tarihi İtibarıyla Değerlendirilmesi Gerektiği )
• ZAMANAŞIMI SÜRESİ ( Takip Konusu Prim Alacaklarının Zamanaşımına Uğradığı İddiası - Zamanaşımı Süresinin 5 Yıl Olduğu Gözetilerek Karar Verilmesi Gerektiği/Menfi Tespit Davası )
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Alacakların Tamamen Muaccel Hale Geldiği ve Zamanaşımının da Borcun Muacceliyet Tarihi İtibarıyla Değerlendirilmesi Gerektiği - Zamanaşımı Süresinin 5 Yıl Olduğu Gözetilerek Karar Verilmesi Gerektiği )
506/m.80
6183/m.102
818/m.125, 128, 132

ÖZET : Davacı, takip konusu prim alacaklarının zamanaşımına uğradığından bahisle, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Takibe ve dolayısıyla davaya konu olan prim borçları, 2000 yılının 3. ayı ile 12. ayları ( 12.ay dahil ) arası döneme ilişkin olup, söz konusu bu borcun 31.01.2001 tarihi itibarıyla tamamen muaccel hale geldiği ve zamanaşımının da borcun muacceliyet tarihi itibarıyla değerlendirilmesi gerekeceği dikkate alındığında, bu durumda söz konusu tarihte yürürlükte bulunan 506 sayılı yasanın 80. maddesi ve 6183 sayılı yasanın 102. maddeleri uyarınca zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu gözetilerek yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Davacı, takip konusu prim alacaklarının zamanaşımına uğradığından bahisle, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Şerafettin O. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Dava, davacıya ait işyeri nedeniyle, 2000 yılı 3. ay ile 12. ayları arası dönem için prim borcu ve fer'ilerinin tahsili amacıyla 506 sayılı yasa ve 6183 sayılı yasa kapsamında yapılan 2007/223-224-225 ve 226 numaralı takip dosyaları üzerinden gönderilen 05.04.2007 tebliğ tarihli ödeme emirleri üzerine, takip konusu prim alacaklarının zamanaşımına uğradığından bahisle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup; mahkemece, takip tarihi itibarıyla zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir.

506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu durumda zamanaşımı süresi bakımından; 3917 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceye ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Kurumun alacak hakkı, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanunun 128. maddesi hükmü gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemeler de burada uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 tarihi ve sonrasına ilişkin prim ve gecikme zammı borcu yönünden ise, 6183 sayılı Kanunun "Tahsil zamanaşımı" başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanacaktır. Anılan madde hükmüne göre zamanaşımı süresi beş yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yıl başı olarak belirlenmiştir.

Öte yandan 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak 506 sayılı Kanunun 80 inci maddesinin beşinci fıkrasına ibare eklenmiş, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesiyle birlikte 102 nci maddesinin de uygulanamayacağı hükme bağlanmıştır. Böylelikle 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüş olmaktadır.

İnceleme konusu davada ; takibe ve dolayısıyla davaya konu olan prim borçları, 2000 yılının 3.ayı ile 12.ayları ( 12.ay dahil ) arası döneme ilişkin olup, söz konusu bu borcun 31.01.2001 tarihi itibarıyla tamamen muaccel hale geldiği ve zamanaşımının da borcun muacceliyet tarihi itibarıyla değerlendirilmesi gerekeceği dikkate alındığında, bu durumda yukarıdaki açıklamalar da gözetilerek söz konusu tarihte yürürlükte bulunan 506 sayılı yasanın 80.maddesi ve 6183 sayılı yasanın 102.maddeleri uyarınca zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu gözetilerek yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 14.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
aynı borçtan dolayı İki ayrı takip ve itirazın iptali lawyer_6565 Meslektaşların Soruları 3 09-05-2014 15:09
Birden fazla nedene dayalı boşanma davası krizantem Meslektaşların Soruları 6 19-08-2010 09:00
Aynı alacağa dayalı 2 farklı türde takip advocatein Meslektaşların Soruları 1 14-07-2009 15:58
Aynı alacak için ve aynı nedene dayanarak iki kez ihtiyati haciz kararı SHODAN Meslektaşların Soruları 2 03-01-2009 20:57
Aynı Konu İki Ayrı İlam ve Bu İlamlara Göre Açılan İki Ayrı Takip avmehmetatli Meslektaşların Soruları 1 02-02-2008 15:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03901196 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.