Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

akdi vade farkı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-02-2011, 20:06   #1
asiyehp

 
Varsayılan akdi vade farkı

müvekkilim alacaklı ile yaptığı sözleşmede akdi vade farkı kararlaştırmış alacaklı bu vade farkını, ”akdi temerrüt faizi “olduğunu bildirerek, aylık faiz talebiyle icra takibi başlatmış müvekkilim itiraz etmemiştir. kararlaştırılan vade farkı yıllık %120 faize denk gelıyor dolayısıyla borç sürekli büyüyor ve ödenemez hale gelıyor. yaptığım araştırmalara göre temerrüt tarihinden (olayda icra takibinin açılması ile başlıyor) itibaren vade farkı işlemesi son bulup yasal faiz işlemeye başlıyor. itiraz hakkı kullanılmış olsaydı haksızlık önlenebilecekti. icra takibi devam etmekte olup itiraz süreside geçtiğine göre bu durumda uygulanan bu haksız faize nasıl karşı koyabiliriz. teşekkürler
Old 18-02-2011, 14:51   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
15.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/6364
Karar: 2004/3764
Karar Tarihi: 06.07.2004

TEMERRÜT FAİZİ-FAİZİN SÖZLEŞME İLE BELİRLENMESİ

ÖZET: Bilindiği gibi, temerrüt faizinin sınırı (oranı) tarafların anlaşmasıyla serbestçe belirlenebilir. Borçlar Yasası, bu konuda en yüksek bir sınır koymamıştır. Sözleşme serbestliği ilkesini düzenleyen Borçlar Yasası'nın 19. maddesi gereğince, bir sözleşmenin konusu, yasanın gösterdiği sınır içinde serbestçe saptanabilir. Ancak ihtilaf halinde kamu düzeni ile ilgili yasal sınırlamalara göre değerlendirme yapılması gerekir.

(818 S. K. m. 18, 19, 20, 72) (3095 S. K. m. 1) (6762 S. K. m. 9, 1461, 1466) (4721 S. K. m. 2, 3)

Hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar

Yanlar arasındaki 17.05.1999 günlü sözleşmenin 2. maddesindeki "…Bu hallerde aylık % 8 vade farkı yürütülecek, yasal işlemler (mahkeme ve icra takibi) konusu yapıldıklarında da aylık % 14 vade farkı işleyecek ve yürütülecektir" hükmü uygulanarak, 20.2.2001 tarihli bilirkişi raporunda, icra takip tarihi olan 25.11.1999 tarihi itibariyle davacının 6.998 USD asıl ve 690 USD işlemiş temerrüt faizi olmak üzere toplam (7.688) USD tutarında davalıdan alacaklı olduğu; ancak, 19.11.1999 tarihinde davalı tarafından ödenen 1.640.441.409.-TL'nın karşılığının da 3.280 USD tutarında bulunduğu, bu miktara icra takip tarihinden ödeme tarihine kadarki süre için aylık % 14 faiz oranına göre 897 USD faiz hesaplandığı ve 7.688 USD alacağa 513 USD eklendiğinde faiziyle birlikte toplam alacağın (8.201) USD tutarını bulduğu, bu miktardan ödenen (3.280) USD indirildiğinde de davalının bakiye borcunun (4.921) USD olduğu bildirilmiş, 27.10.2002 günlü bilirkişi kurulu raporunda ise, ayıp bedeli olan 300.000.000.-TL.davalının mahsubu gereken alacağının karşılığı olan (654.46) USD'nin (4.921) USD tutarındaki davacı alacağından mahsubu sonucu davacının (4.266.54) USD tutarında asıl alacak isteyebileceği açıklanmış ve mahkemece de bu raporlar esas alınarak hüküm verilmiştir.

Ayrıca, nasıl hesaplandığı hükümde açıklanmadan (204) USD işlemiş faiz tutarı üzerinden borçlu davalının itirazının iptaline de mahkemece karar verilmiştir.

Yanlar arasındaki sözleşmenin 2. maddesinde kademeli olarak kararlaştırılan aylık % 8 ve % 14 oranları "vade farkı" olarak gösterildiği halde, davacı, sözleşme hükmü ile kararlaştırılanın "akdi temerrüt" faizi olduğunu bildirerek icra takibinde de aylık % 14 oranında akdi temerrüt faizi isteminde bulunduğu gibi, davada da aynı yönde bildirimde bulunmuştur. Davalı taraf ise faiz oranının yıllık olarak kararlaştırıldığını, sözleşmede "aylık" yazılmasının maddi hatadan kaynaklandığını, çünkü yıllık % 168 oranında Amerikan Dolarına temerrüt faizi uygulanmasının olanaksız bulunduğunu savunmaktadır. Ancak, yanların özetle açıklanan bu bildirimleri, Borçlar Yasası'nın 18. maddesi gereğince "amaca göre yorum" kuralı uyarınca yorumlandığında; sözleşmede kararlaştırılan oranların "vade farkı" olmayıp "akdi temerrüt faizi" olduğu yönünde taraf iradelerinin birleştiği sonucuna varılmaktadır.

Bilindiği gibi, temerrüt faizinin sınırı (oranı) tarafların anlaşmasıyla serbestçe belirlenebilir. Borçlar Yasası, bu konuda en yüksek bir sınır koymamıştır. Sözleşme serbestliği ilkesini düzenleyen Borçlar Yasası'nın 19. maddesi gereğince, bir sözleşmenin konusu, yasanın gösterdiği sınır içinde serbestçe saptanabilir. Yasaya uymayan sözleşmeler, ancak yasanın kesin olarak uygulanmasını öngördüğü hukuksal kurallara veya ahlaka veya kamu düzenine ya da kişilik haklarına aykırı olmadıkça geçerlidirler. Hukuksal ilke bu olmasına karşın, sözleşme ile saptanacak faiz konusunda kötüye kullanmaların önlenmesi, kamu düzeni yasalarıyla olabilir. Örneğin, Türk Ticaret Kanunu'nun 1466. maddesi, tamamen koruyucu amaç taşıyan kamu düzeni ile ilgili hükümleri içermektedir. Bu yasa hükmü uyarınca, sözleşme hükmüne göre yerine getirilmesi gereken eda hakkında yasa ya da yetkili yerlerin kabul ettiği en yüksek sının aşan sözleşmeler, en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır. Fazla edalar, hata ile yapılmasa bile geri alınır.

Temerrüt faizi ile ilgili düzenlemeleri içeren Borçlar Yasası'nın 72., Türk Ticaret Yasası'nın 9 ve 1461'inci maddeleriyle; 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Yasanın 1. maddesi hükmü, miktarı sözleşme ile tespit edilmemiş ise, yasal faiz ve ticari işlerde uygulanacak yıllık temerrüt faizinin yukarı sınırını belirlemektedir. Görüldüğü üzere, yasal düzenlemelerde kural olarak temerrüt faizi "aylık" değil "yıllık" olarak öngörülmektedir. Somut olayda ise, dava ve icra takibine dayanak alınan yanlar arasındaki sözleşmede, dava ve icra takibinden sonra Amerikan Doları cinsinden olan alacağa aylık % 14 oranında faiz uygulaması yapılacağı yazılı olup, yıllık tutan % 168 olmaktadır. Davalının savunduğu gibi "aylık" kelimesi "yıllık" yerine maddi hataya dayalı olarak yazılmış ise sözleşmenin yanlarına düşülen bu maddi hata "kazanılmış hak" sağlamaz. O halde, mahkemece, belirtilen düzenlemenin maddi hatadan kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi için, öncelikle ticari hayatta benzer faiz uygulamasının ölçülü ve düzenli olarak yapılıp yapılmadığının olağan tecrübe kurallarına göre yabancı para ile yapılan sözleşmelerde aylık olarak bu derecede fahiş oranda akdi temerrüt faizinin kararlaştırılıp kararlaştırılmadığının, yukarıda açıklanan hukuksal kurallarda gözetilerek değerlendirilmesi gerekmektedir. Sözleşmede yazılı "aylık" kelimesinin maddi hataya dayalı olduğu sonucuna varıldığı takdirde de akdi temerrüt faizinin yıllık % 14 olarak kabulü ile mahkemece sonuca gidilmelidir. Aksi durumda ise, ekonomik koşullara, ticari hayattaki uygulamalara ve yanlar arasındaki sözleşmeden yanların ekonomik beklentilerine ve yarar dengelerine göre, sözleşmedeki faiz hükmünün Borçlar Yasasının 19/son maddesi uyarınca kamu düzenine ve ticari ahlaka aykırı olup olmadığını ve dolayısıyla aynı yasanın 20. maddesi gereğince "batıl" sayılması gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi zorunludur. Kaldı ki mahkeme, yargılamanın her aşamasında Medeni Yasanın 2 ve 3. madde hükümlerini doğrudan gözetmekle yükümlüdür. Türk Medeni Yasasının 2. maddesi gereğince, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.

Kabule göre de, mahkemece, hüküm fıkrasında aylık ya da yıllık olduğu belirtilmeden % 14 oranında temerrüt faizi uygulanmasına karar verilmesi de doğru olmamıştır.

Yukarıda açıklanan hususlar gözetilip değerlendirilmeden, mahkemece yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru olmamış ve hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalının temyiz itirazlarının kabulüne ve hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 06.07.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 18-02-2011, 14:52   #3
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/4239
Karar: 2004/1480
Karar Tarihi: 19.02.2004

İTİRAZIN İPTALİ DAVASI - FATURALARDA YAZAN İBARENİN ETKİSİ - SEKİZ GÜN İÇİNDE İTİRAZ EDİLMEMESİ HALİNDE FATURANIN İÇERİĞİNİN KESİNLEŞECEĞİ - VADE FARKININ DAVALI YANCA KABUL EDİLDİĞİ VE İSTENEBİLİRLİK KAZANDIĞI ANLAMINA GELMEYECEĞİNİN GÖZETİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Faturalara bedelin belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödenir ibaresinin yazılarak karşı tarafa tebliği ve karşı tarafça sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve isteyebileceği anlamına gelmeyeceğinin gözetilmesi gerekir.


(2004 S. K. m. 67) (6762 S. K. m. 23) (YİBK. 27.06.2003 T. 2001/1 E. 2003/1 K.)

Dava: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle altı adet fatura düzenlendiğini, fatura bedellerinin ödenmediğini, başlanılan icra takibinde 690.787.207. TL.nın itiraz tarihinde ödendiği halde, bakiye borç için takibe itiraz edildiğini bildirerek, itirazın iptaline, takibin devamına, % 40'tan az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, taraflar arasındaki konsinye mal alım satım sözleşmesi gereği takip tarihinde borcun vadesi gelmediği için ödemenin yapılmamış olduğunu, doğmamış borç hakkında icra takibi yapıldığını, 14.3.2000 tarihinde tahakkuk eden 690.787.207. TL.nın ödendiğini, vade farkı talebinin sözleşmeye aykırı olduğu gibi birikmiş faiz talebi ve oranının da fahiş olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davalının itirazının 465.967.575. TL. üzerinden iptaline, takibin devamına, bu miktara takip tarihinden sonra % 70 avans faizi uygulanmasına, İİK.nun 67/2. maddesi uyarınca % 40 oranında 186.387.031. TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Vade farkı istenebilmesi için bu konuda taraflar arasında bir sözleşmenin bulunması veya vade farkı ile ilgili benimsenmiş bir uygulamanın mevcut olması gerekir. Somut olayda bu şartlar bulunmadığından vade farkı talep edilemez. Zira taraflar arasında yazılı şekilde yapılmamış olmakla beraber geçerli sözleşme ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda vade farkı kaydı bulunan faturalara TTK.nun 23/2. maddesi uyarınca 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durum sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup, vade farkının kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmez (YİBK.nun 27.6.2003 gün ve 1/1 Esas ve Karar sayılı Kararı).

Mahkemece açıklanan bu yönler gözetilmeden yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda 1 nci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 nci bentte açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 19.02.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 18-02-2011, 14:58   #4
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Sözleşmede açıkça akdi vade farkından bahsedilmişse temerrüt tarihine kadar akdi faiz, temerrüt tarihinden sonrası için taraflar tacir değil ise yasal faiz; taraflar tacir ise T.C. Merkez Bankası'nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizi oranında temerrüt faizi yürütülmesi gerekir. Takip kesinleşmiş ise bu yolda menfi tespit davası açmanızı öneririm.
KOLAY GELSİN
Old 18-02-2011, 16:30   #5
asiyehp

 
Varsayılan

menfi tespit davasının asıl borcun yokluğunu tespit etmek için açıldığı düşünüldüğünde asıl borca eklenen faiz için tespit mümkün olur mu? uyarlama ve menfi tespit davası arasında kaldım bende.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Fatura Alacağına Bağlı İlamsız Takip-Kur Farkı-Vade Farkı Av.Mübeccel KARTAL Meslektaşların Soruları 3 29-06-2010 13:04
Çek ile ödemelerde vade farkı Av.Atılgan Barış YÖRÜK Meslektaşların Soruları 0 27-11-2007 09:41
vade farkı alacağı kckr Ticaret Hukuku Çalışma Grubu 4 07-11-2006 11:19
Vade Farkı - Kur Farkı - İcra Takibi - İtirazın İptali Av. Hulusi Metin Meslektaşların Soruları 10 03-06-2002 12:08
Av.Vek.Ücretinde Vade Farkı Mı?, Tem.Faizi Mi? terazi Meslektaşların Soruları 3 02-06-2002 01:00


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04814696 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.