|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
05-07-2006, 10:24 | #1 |
|
muvazaalı satış ve miras payı
Merhaba ben deniz
Yeni avukatım.Müvekkilimin babası yaklaşık 3 yıl önce ölmüş.Ölmeden 1 yıl önce tüm taşınmazlarını oğullarına bağışlamış.Diğer kızkardeşler miras haklarından feragat etmişler.Şimdi biz muvazaa nedeniyle tapu iptali davası açıyoruz.Muvazaalı işlemlerde taraf olmayan 3. kişiler muvazaayı her türlü delille ispatlayabilirler.Tanık dinletme dışında mahkemeye hangi delilleri sunmalıyım?Ayrıca bağışlama işlemi murisin ölümünden 1 yıl önce yapıldığı için bu işlemin iptalini aynı davada isteyebilir miyiz? Görüşleriniz için şimdiden teşekkürler... |
05-07-2006, 11:09 | #2 |
|
muvazaalı işlem ve miras payı
Sn.Hukukçu 42 Soruma bu kadar hızlı ve ayrıntılı cevap verdiğiniz için teşekkür ederim.Tavsiyelerinizi dikkate alacağım |
01-09-2006, 13:19 | #3 |
|
merhaba,
cevabı bir de bizim için yazar mısınız sayın Av.Deniz? |
01-09-2006, 14:43 | #4 |
|
Muris muvazaası nedeniyle açılan davada külli halef bu hakkına dayanarak dava açtığından dava her türlü delille ispatlanabilir. Aksi halde muris lehine ve onun halefi olarak taraf muvazaasına dayalı dava açılmışsa iddianın yazılı delille kanıtlanması gerekir zira tapuda yapılan işlem sözkonusudur.
Tanık dinletme dışında mahkemeyi mirastan mal kaçırmanın varlığına ikna etmek için tapu kayıtları, rayiç bedel ve satış bedeli arasındaki fark için istenilecek bilirkişi raporu, murisin ve taraf mirasçının mali durumunun belirlenmesi için zabıta araştırması vb. deliller ileri sürmek gerekir. Muvazaaya dayalı iptal ve örneğin fiil ehliyeti olmama nedenine dayalı iptal davası terditli olarak istenebilir. Muvazaaya dayalı iptal talebinin ikincil istem olması gerekir. |
02-09-2006, 00:16 | #5 |
|
Muvazaaya dayalı tapu iptal davasını kimler adına açacaksınız? Miras haklarından feragat eden (?) kızkardeşler adına mı? Ne zaman ve hangi şekilde feragat etmişler?
|
21-03-2007, 13:19 | #6 |
|
muris muvazaası nedeniyle açılan bir tapu iptali davasında halihazırda davalı vekiliyim.
mahkeme son celsede davacı mirasçının davalı müvekkil dışındaki mirasçı kardeşinin de bu davayla ilgili muvafakatını alması ya da miras ortaklığına temsilci tayin ettirmesi yolunda ara karar aldı. diğer mirasçının bu muvafakatı vermeyeceğini öğrendim. ayrıca miras ortaklığına temsilci tayini de mirasçıların oybirliğiyle mümkün oluyor diye biliyorum. bu durumda davanın reddi konusunda umutlandım ancak konuyla direk örtüşen bir karar da bulamadım. değerli fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.. |
21-03-2007, 13:50 | #7 |
|
sayın Teoman, ben mirasçı olarak murisin muvazzalı işlemi nedeni ile dava açan davacının diğer mirasçılardan muvafakat almasına kayyım tayini gerekliliğine ilişkin bir bilgi sahibi değilim şimdiye kadar yaklaşık bu şekilde 20-30 dava bitirdim ama ilk kez duydum. sadece ön alım davalarında bu şekilde bir jural olduğunu biliyoru. muris muvazaası nedeni ile tapu iptali davasını her mirasçı kendi miras hakkı için diğer mirasçılardan ayrı ve bağımsız bir şekilde açıp takipğ edebilir. verilen karar da sadece o davanın davacısının-davacılarının haklarında netice doğurur diye biliyorum. Ancak hakimin bu ara kararından da şaşırdım biraz konu ile ilgili farklı bir bilgi sahibi olursanız haberdar ederseniz sevinirim. teşekkürler.
|
22-03-2007, 13:27 | #8 |
|
elbette davanın gelişimi hakkında bilgi verebilirim. ancak bu ara kararının bir dayanağına halen ulaşmış değilim. dayanağı olmasını davalı olarak diliyorum tabi ki.
|
22-03-2007, 16:01 | #9 |
|
Daha önce açtığım bir muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davasında davalı dışındaki diğer mirasçıların davaya dahil olmalarını ve muvafakat vermelerini temin edemediğimizden miras şirketine temsilci tayin etmiş ve davaya bu temsilciden de vekalet alarak devam etmiştik. Verilen karar da Yargıtay da onaylanmış idi. Yakın zaman da yine aynı neviden bir dava açtık. Davalı dışındaki diğer mirasçıların muvafakatini ve davaya dahil olmalarını temin edemediğimiz için yine miras şirketine temsilci tayin ettirdik. Bu karar temyiz edildi. Yargıtay miras şirketine temsilci tayinine gerek yoktur. Davayı açan mirasçı adına davaya tek başına devam edilebilir şeklinde bir gerekçe ile miras şirketine temsilci tayinine ilişkin kararı bozdu.
|
22-03-2007, 16:20 | #10 |
|
Sayın avhalit Mahkemelerin değişik uygulamaları var.Benim 2 davamda da Mahkemeler bana diğer irasçıların davaya muvafakatini temin et veya miras şirketine temsilci tayin et diye süre verdiler. İki davada da miras şirketine temsilci tayin ettirdim. Son davada davalı vekili miras şirketine temsilci tayinine ilişkin kararı temyiz etti. Yargıtay bu kararı bozdu. Esasen daha önceleri Yargıtay'ın bu hususta "ya diğer mirasçıların davaya muvafakati gerekir yada miras şirketine temsilci tayini ile davaya devam olunur" biçiminde kararları vardı. Sonradan bu içtihat değiştirilmiş. Buna ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.9.1985 tarih,1984/1-134 Esas,1985/693 tarihli kararında "MK.581 .maddesi gereğince dava dışı kalmış paydaşların davaya muvafakatlerinin sağlanması veya terekeye mümessil tayini zorunluluğu yoktur" denilmektedir.Ama görüldüğü üzere Sayın Av.Teoman'ın davasında da Mahkeme ya muvafakat al,yada miras şirketine temsilci tayin et diye ara kararı vermiş; esasen buna gerek yok Yargıtay HGK.kararına aykırı bir karar. Sayın Teoman davanın reddi konusunda umutlandım demiş, ama bence davanın reddi ile alakası yok ve Mahkemenin kararı doğru değil, davacı arkadaş yukarıda bahsettiğim YHGK.kararından haberdar ise vereceği bir dilekçe ile "ara kararından rücu edilmesini" talep etmelidir diye düşünüyorum.
|
22-03-2007, 16:25 | #11 | |||||||||||||||||||||||
|
Ama sadece kendi adına hissesi oranında iptal ve tescil istemiş ise mahkemenin kararı yanlış bence. |
22-03-2007, 16:30 | #12 | |||||||||||||||||||||||
|
Acaba soruyu eksik mi sordunuz?Ben mİ yanlış anladım... |
22-03-2007, 16:38 | #13 |
|
Yunus Beye katılıyorum. Sayın Deniz"in ancak tenkis hükümlerine göre davasının incelenebileceğini düşünüyorum. Çünkü muvazaa yok bağışlamak isteyen muris bağış yapmıştır.
|
27-03-2007, 22:09 | #14 |
|
Bence de bağışlama yapılmışsa muvazaadan söz edilemez.Çün ki muvazaada görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan başından beri geçersiz bir işlemdir ve hiçbir zamanaşımına tabi olmadan iptali istenebilir.Davayı açmak için saklı pay sahibi olmak da gerekmez.Miras payı oranında işlem iptal edilir.
Muris mal kaçırma işleminde muvazaa ya gerek duymamışsa artık BK 18 uygulanamaz.Saklı pay sahibi mirasçılar tenkis davası açabilir. |
27-03-2007, 23:45 | #15 |
|
son açıklamalar ışığında davanın reddini sağlamak için başka savunmaları ön plana çıkarmak gerektiği anlaşılıyor
sayın kuşçu ve yiğit'e fikirleri için teşekkür ederim.. |
01-12-2007, 20:39 | #16 | |||||||||||||||||||||||
|
Sn Av.Deniz
|
01-12-2007, 20:43 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
2- Muvazaa iddiası tanık dahil her türlü delille ispatı mümkündür. ispat etmeniz gereken olgular murisin yaşantısı maddi varlığı taşınmazı satmak için zorlayıcı bir nedenin bulunup bulunmadığı, mirasçılarına karşı tutumu, mal varlığındaki artış ve azalmalar bunun yanında davalı taraf olarak gösterdiğiniz şahsın ekonomik güücü taşınmazı satın alma gücü gibi hususlarla birlikte her türlü eylemsel karinelerle iddianızı ispat edebilirsiniz kolaylıklar diliyorum |
01-12-2007, 20:52 | #18 | |||||||||||||||||||||||
|
3-Zaten muris muvazaası murisin ölümünden önce sağlığında yapılan tasarrufi işlemlere yönelik bir işlem olduğundan, yapılan işlemler geçersiz ise muvazaa iddiasına dayanarak iptal isteminde bulunmalısınız, şayet yapılan işlemler geçersiz olduğunu nitelendiriyorsanız bu konuda tenkis davası açmanız gerekiyor. her iki dava terditli olarakta ileri sürülebilir. yani yapılan işlemin aslında geçersiz olduğunu bu geçersizlik ispatlanamadığı taktirde geçerli bir işlem olup mirasçıların saklı payları bertaraf edildiğinden söz konusu işlemlerin iptalini isteyebilirsiniz... |
01-12-2007, 20:55 | #19 |
|
İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYETTE DAVA VE HUSUMET
Muris muvazaası iddiasıyla açılan davalar sonunda verilen hükümler yenilik doğurucu, yaratıcı yada değiştirici değil belirleyici, açıklayıcı niteliktedir. Pay oranında iptal ve tescil istenebileceği gibi miras bırakan adına tescilde (Kaydın eski hale getirilmesi de istenebilir) Davacı, miras bırakanın dava konusu parseldeki payını muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürmüş, iptal ve miras bırakan adına tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, ölü kişi adına tescil edilemeyeceği görüşüyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa iki türlü oluşabilir. Ya taraflar hukuksal işlem yapmayı istememelerine karşın görüşte o nitelikte bir işlem için irade açıklarlar, yada amaçlanan hukuksal işlemi saklama yoluna başvurarak bir işlem görüntüsü yaratırlar. Bu tür bir iddianın kanıtlanması durumunda görünürdeki işlem gerçek iradeyi yansıtmadığından sonuç doğurmaz. Gizlenen işlemde biçime aykırılıktan dolayı hükümsüz sayılmalıdır. Onun için muris muvazaası iddiasıyla açılan davalar sonunda verilen kararlar yenilik doğurucu, yaratıcı yada değiştirici değil muvazaalı işlemden önceki hukuksal durumu ve hakları belirleyici niteliktedir. Bu nedenle bu tür bir davayla davacının payı oranında iptal ve tescil istenebileceği gibi miras bırakan adına tescilde kaydın eski hale getirilmesi de istenebilir. Hal böyle olunca temyize konu olayda taraf delillerinin toplanması değerlendirilmesi hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle davanın reddedilmesi doğru değildir. (1. HD.2.7.1992 T., 1992/5385 E., 8810 K.) |
01-12-2007, 20:57 | #20 |
|
MURİS MUVAZAASINDA HUSUMET
Dava tümel ardıl (Külli Halef) sıfatıyla, yani miras bırakana bağlı olarak (teb’an) açılırsa, öteki mirasçılarla davayı birlikte davayı açmak yada davaya olurlarını almak yada Medeni Kanunun 581 maddesi uyarınca miras ortaklığına temsilci atanılması ve onun huzuru ile davanın görülmesi gerekir. (2. HD. 26.4.1979 T., Esas: 3022, Karar: 3443) oysa Üçüncü kişi olarak dava açılırsa buna gerek kalmaz ve mahkeme muvazaa iddiası kanıtlanırsa, mirasçılık payı oranında iptal ve tescile karar verir. (Eraslan Özkaya- İhsan Özmen Muvazaa Davaları 1993 shf. 186) Muris muvazaasına dayalı iptal davasını saklı pay sahibi olsun yada olmasın, miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar açabilir. Diğer bir deyişle, dava açmakta hukuki yararı bulunan tüm mirasçılar dava açabilir. (YİBK., 1.4.1974 T., 1/2 sayılı; 2. HD. 29.11.1988 T., 9154 E., 11113 K.) Çünkü muvazaalı işlem nitelikçe mirasçıyı miras hakkından yoksun bırakmaya yönelik bir eylem niteliğini taşır. Hal böyle olunca mirasçının açtığı dava halefiyete dayanmayıp, bizzat kendisine ait bir haktan doğmaktadır. Başka bir söyleyişle tereke adına açılmış bir dava yoktur. Onun için mümessil tayinine veya öteki mirasçıların da davaya katılmalarına gerek bulunmamaktadır. |
01-12-2007, 21:00 | #21 |
|
Sn Av.Teoman
Davalı vekilisiniz bu konuda size tavsiyem varsa şartları murisin sağlığında mirasçıları arasında hakkaniyeti gözetecek şekilde denkleştirme yapıp yapmadığını araştırın muris muvazaalarında yargıtayca benimsenen görüş denkleştirme varsa muvazaa iddiası dinlenmez şeklinde Kolaylıklar diliyorum T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2004/5573 K. 2004/9545 T. 21.9.2004 • TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ ( Muris Muvazaası - Miras Bırakandan Tüm Mirasçılarına İntikal Eden Taşınır Taşınmaz Mallar ve Haklar Araştırılarak Tapu Kayıtlı ve Varsa Öteki Delil ve Belgeler Mercilerinden Getirtilmesi Gereği ) • MURİS MUVAZAASI ( Tapu İptali ve Tescil - Miras Bırakandan Tüm Mirasçılarına İntikal Eden Taşınır Taşınmaz Mallar ve Haklar Araştırılarak Tapu Kayıtlı ve Varsa Öteki Delil ve Belgeler Mercilerinden Getirtilmesi Gereği ) • PAYLAŞTIRMA OLGUSU ( Her Bir Mirasçıya Nekledilen Malların ve Hakların Nitelikleri ve Değerleri Hakkında Uzman Bilirkişiden Rapor Paylaştırma Kastının Bulunup Bulunmadığı Açıklığı Kavuşturulması Gereği - Tapu İptali ve Tescil ) 4721/m.706 818/m.18,213 2644/m. 26 ÖZET : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı tapu kayıtlı ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nekledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığı kavuşturulmalıdır. DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalı ile kardeş olduklarını, murisin ölmeden önce Durular apartmanının bodrum kattaki payını davalı oğluna kız çocuklarından mal kaçırmak için bağışladığı halde işlemin satış şeklinde yapıldığı ileri sürerek, muvazaalı bu işlemin iptali ile taşınmazın tüm mirasçıların adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı ise davacı iddiasının doğru olmadığını, satışın doğru olduğunu taşınmazı muristen satın aldığını bildirip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, miras bırakanın denkleştirme yapmak amacı ile düşük bedelle davalıya satış yaptığı, mal kaçırma amacı taşınmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.9.2004 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Av.Kemal Binici ile temyiz edilen vekili avukat Hüseyin Karacaer geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare Tetkik Hakimi Hüseyin Çelik tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğine, toplanan delillere göre; 166 parsel sayılı taşınmazdaki 24/144 paya isabet eden 1 nolu dükkan niteliğindeki bağımsız bölümün ½ payının tarafların ortak miras bırakanı Nazmi Duru tarafından 11.9.2000 tarihli akitle üç milyar Türk Lirası bedelle davalıya temlik edildiği görülmektedir. Mahkemece, bu temlikin miras bırakanın mirastan mal kaçırma düşüncesi ile değil paylaştırma amacı ile gerçekleştirildiği kabul edilmiştir. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi ( mevsuf-vasıflı ) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih ½ Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağı da kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı tapu kayıtlı ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nekledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığı kavuşturulmalıdır. Somut olayda, miras bırakanın davanın tarafları dışında başkaca mirasçılarının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Nevar ki, mahkemece yukarıda belirtilen kabule gidilirken yine yukarıda belirtilen ilkeler gereğince bir araştırma yapıldığı söylenemez. Hal böyle olunca, paylaştırma ( denkleştirme ) olgusu yönünde belirtilen şekilde araştırmanın yapılması, soruşturmanın tamamlanması gerekirken eksik tahkikatla karar verilmesi doğru değildir. Davacı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. SONUÇ : Kabulü ile kararın yukarıda açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 4.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 375.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.09.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
02-12-2007, 17:22 | #22 |
|
arkadaşlar bir husus dikkatimizden kaçmış!!!! bağış işlemlerinde muvazaa iddiası dinlenemez bu yönden de araştırma yapılmalıdır davayı açan muris ise ancak şartları varsa tenkis davası açabilecektir olayımızda da tenkis davası yönünden hak düşürücü süre geçmediğine göre ancak tenkis mümkündür ....
|
15-01-2008, 11:09 | #23 |
|
İki husus ayırd edilebilirse yukarıdaki tartışmaların ortak bir sonuca varması mümkün olacaktır.
Mirasçı kendi payı oranında iptal ve tescil istemişse dava konusu taşınmaz iştirak halinde de olsa Medeni Kanunun 581. md'ne göre iştirakin tamamlanmasına, (diğer mirasçıların muvafakatlerinin alınmasına veya miras şirketine mümessil tayinine) gerek yoktur. Ancak taşınmazın terekeye döndürülmesi istenmiş, mahkemece de bu yönde karar verilmişse o zaman iştirakin tamamlanması gerekmektedir. Davacı dava dilekçesinde payı oranında iptal ve tescil istemişse davacının talebi ile bağlı kalınacağından tüm tapunun iptaline ve terekeye döndürülmeye karar verilemez. |
15-01-2008, 11:33 | #24 |
|
T.C.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2004/6464 K. 2004/7082 T. 10.6.2004 • MUVAZAA NEDENİYLE TAPU İPTALİ ( Taşınmazın İkinci Eş Üzerine Kaydedilmesi-Buna Dayalı Mirasçılardan Mal Kaçırma Amacının Olduğu Gerekçesiyle Muvazaa İddiasında Bulunulması ) • SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Satış Vaadi Sözleşmesiyle Satın Alınan Taşınmazın Davalı İkinci Eş Adına Kayıtlı Olması-Bu Kayıt İşleminin Muvazaalı Olduğunun İddia Edilmesi ) • TEREKEYE İADE ( Muris Muvazaası Nedeniyle Tapu İptali Davası-Davada Tüm Mirasçıların Dinlenilmesinin Gerekmesi ) • TARAF TEŞKİLİ ( Terekeye İade Davasında Tüm Mirasçıların Davada Taraf Olmasının Gerekmesi ) • KESİN SÜRE ( Mahkemece Kesin Süreye İlişkin Verilen Ara Kararın Her Türlü Yanlış Anlaşılmayı Önleyecek Biçimde Açık ve Eksiksiz Yazılmasının Gerekmesi ) 4721/m.560 818/m.18 ÖZET : Somut olayda; taşınmazların terekeye iadesi istendiğine göre, davada tüm mirasçıların yer alması zorunludur. Nevar ki, bu amaçla kurulan ara kararının usul ve yasaya uygun olduğunu söyliyebilme olanağı yoktur. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca Hakim süreye uymamanın sonuçlarını anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. DAVA : Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, öncesi tapusuz olan taşınmazların murisleri tarafından gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle satın alındığını, ancak taşınmazların davalı 2. eş Saniye üzerine tescil edildiğini, amacın mirasçılardan mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek, tapunun iptaliyle, taşınmazların tereke adına tescili ve tenkis isteklerinde bulunmuşlardır. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davacı vekilinin davada taraf olmayan mirasçıların muvafakatlarının alınmadığı, terekeye mümessil'de tayin ettirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve terekeye iade ve tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın görülebilirlik şartı olan iştirakin sağlanması için verilen ara kararı gereklerinin yerine getirilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de taşınmazların terekeye iadesi istendiğine göre, davada tüm mirasçıların yer alması zorunludur. Nevar ki, bu amaçla kurulan ara kararının usul ve yasaya uygun olduğunu söyliyebilme olanağı yoktur. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca Hakim süreye uymamanın sonuçlarını anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Hal böyle olunca, ara kararının yukarda açıklanan biçimde kurulması yerine getirilmesi için davacı tarafa usulüne uygun kesin süre verilmesi, sonuçlarının anlatılması ve ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün SONUÇ : Açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.6.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Sağ kalan eş, miras payı haricinde, muris kocanın mirasından KATKI PAYI ALIR MI | Av.Neşet Açıkgöz | Miras Hukuku Çalışma Grubu | 8 | 02-03-2007 22:43 |
Sağ kalan eş, miras payı haricinde, muris kocanın mirasından KATKI PAYI ALIR MI | Av.Neşet Açıkgöz | Meslektaşların Soruları | 9 | 27-01-2007 15:11 |
Katkı payı talebinde miras kalan mal üzerine tedbir konulabilir mi | Av.Ayşe Batumlu | Meslektaşların Soruları | 3 | 10-10-2006 13:17 |
miras payı taksimi | av.zuhala | Miras Hukuku Çalışma Grubu | 5 | 08-09-2006 15:31 |
Evlatlığın Miras Payı | Nur | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 20-04-2004 19:20 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |