Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

kamulaştımasız el atma bedeli

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 21-10-2010, 13:55   #1
emldnz

 
Varsayılan kamulaştımasız el atma bedeli

merhaba, ilk defa kamulaştırmasız el atma davası açacağım(taşınmazın yol için kullanılan bölümü için) bu sebeple bu konuda bir kaç sorum olacak bilgi sahibi olan meslektaşlarımın yardımcı olursa sevinirim. öncelikle ana cadde üzerinde olan bir yere ilişkin açılacak olan davada Büyük Şehir Belediyesine mi dava açılması lazım yoksa bulunduğu ilçe Belediyesi aleyhine mi davayı açmamız gerekecek? (ana yollara büyükşehir ara yollarda ise ilçe belediyesinin her konuda yetkili olduğu söylenmekte dava açarken de bu aynen geçerli midir) Bu dava ile birlikte yıllardır kullanılan yer için ecrimisil talep etme imkanımız varmı? Eğer ki ecrimisil davası açılması mümkün ise; kamulaştırmasız el atma bedelinin talep edildiği dava ile birlikte mi talep edilmeli yoksa ayrı bir dava konusu mu yapılmalıdır? cevaplar için şimdiden teşekkürler.
Old 21-10-2010, 22:06   #2
lawlaz

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım aynı davayı bende açtım ordan aktarıyorum .Belli metrajın altındaki (kocaelide 5 metre) yollar ilçe belediyeleri üstündekilerede büyükşehir belediyesi sorumluluk alanında bulunmaktadır. Bunun için her iki belediyeye ihtar çekerek davanızı ihbar ederseniz söz konusu yolun hangisinin sorumlu olduğunuda rahatlıkla öğrendiğiniz gibi davanız bizim olayımızda olduğu gibi sulh ile sonuçlanabilir.
Belediyenin haksız ve hukuka aykırı kullanımından dolayı öğrenme tarihinizden geriye 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde ecrimisil talep edebilirsiniz.Kanaatimce her iki talebi tek dava dilekçesi ile talep edebileceğiniz yönünde isede ben ayrı davalar ikame ettim. Sözkonusu davada talep konusu olarak belirlediğiniz bedel karşılığı gayrimenkulün davalı idare adına terkin yada tescili talebi içermelidir. Umarım yardımcı olmuşumdur, Kolay gelsin
Old 21-10-2010, 22:35   #3
Av.Ali Taş

 
Varsayılan

Değeri meslektaşım aşağıdaki HGK kararı sanırım işinize yarayacaktır. (Bu karar Kazancı'dan alıntılanmışır.)


T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/5-341

K. 2002/415

T. 22.5.2002

• TAZMİNAT DAVASI ( Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle )

• KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Kıymet Takdir Komisyonunca Kamulaştırılan Taşınmaza Değer Biçilmesi Sırasında Yüzölçümünün Eksik Gösterilmesi )

• KIYMET TAKDİR KOMİSYONUNUN YÜZÖLÇÜMÜ EKSİK GÖSTERMESİ ( Yanlışlığın Giderilmesi İçin Maddi Hata Davası Açılabilmesi )

• MADDİ HATA DAVASI ( Takdir Edilen Kamulaştırma Bedelinin Artırılması ve Azaltılması Davası İle Birlikte Açılabileceği Gibi Müstakil Bir Dava Şeklinde de Açılabilmesi )

• DAVA AÇMA SÜRESİ ( Kamulaştırlan Taşınmaza Takdir Edilen Bedel İle Maddi Hatalara Karşı Kamulaştırmanın Tebliğinden İtibaren Otuz Günlük Hak Düşürücü Süre İçinde Dava Açılabilmesi )

• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Kamulaştırlan Taşınmaza Takdir Edilen Bedel İle Maddi Hatalara Karşı Kamulaştırmanın Tebliğinden İtibaren Otuz Günlük Hak Düşürücü Süre İçinde Dava Açılabilmesi )

2942/m.14,16


ÖZET : Kıymet Takdir Komisyonunca kamulaştırılan taşınmaza değer biçilmesi sırasında taşınmazın yüzölçümünün eksik veya fazla gösterilmesi, zemin üzerinde bulunan bir yapı yahut tesisin unutulması veyahut hesaplamada yanlışlık olması veyahut zemin üzerinde bulunmadığı halde bir yapı ve tesise değer takdir edilmesi durumunda bu yanılgıların düzeltilerek değerlendirilmesi maksadıyla kamulaştırma bedelinin arttırılması veya azaltılması için maddi hata davası açılabilir. Maddi hata davası, takdir edilen kamulaştırma bedelinin arttırılması ve azaltılması davası ile birlikte açılabileceği gibi müstakil bir dava şeklinde de açılabilir.
Diğer taraftan kamulaştırılan taşınmaza takdir edilen bedel ile maddi hatalara karşı, kamulaştırmanın tebliğinden itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içinde dava açılabileceği öngörülmüştür. Bu sürenin geçirilmesi halinde maddi hata davası açılamayacağı gibi ıslah yoluyla da maddi hata davası açılmasına olanak bulunmamaktadır. Diğer taraftan kamulaştırma bedelinin artırılması davasında fazlaya ilişkin hak saklı tutulmuş olsa dahi, 30 günlük hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra maddi hata davası açılamaz. Bu sebeplerden dolayı, maddi hata davası açılabilmesi hususundaki hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra, taşınmazın zemindeki yüzölçümünün Kıymet Takdir Komisyonunca gösterilen yüzölçümünden fazla olduğundan veya taşınmazın çap krokisindeki hatadan bahisle kamulaştırmasız elatmadan söz edilerek bedel istenemez.
DAVA : Taraflar arasındaki " Kamulaştırmasız Elatma Nedeniyle Tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.12.2000 gün ve 2000/150-656 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 24.9.2001 gün ve 2001/16239-17043 sayılı ilamı ile; ( ...Kamulaştırma Kanununun 14.maddesi uyarınca maddi hatalara karşı açılacak davalarında 30 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekir.
Davaya konu teşkil eden taşınmaz kamulaştırma öncesi 128 numaralı parsel iken kısmen kamulaştırılmıştır.Eldeki davaya konu edilen 117.238 m2 lik bölüm kamulaştırma krokisinin içersindedir.
Davacıların kamulaştırma tebligatından itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içersinde kamulaştırılan kısmın 832.952 m2 olmayıp daha fazla olduğunu açacakları maddi hata davasında belirterek istemde bulunmaları gerekirdi.
Taşınmazın tapu kaydındaki miktarının eksik olarak yazılı olması da sonuca etkili değildir.Diğer bir deyişle davacılara yeni bir dava hakkı vermez. 30 günlük hak düşürücü süre içersinde açılacak maddi hata davasından yüzölçümünün düzeltilmesine ilişkin davanın ön mesele olarak gözönünde bulundurulabilmesi mümkündür.
Belirtilen sebeplerle kamulaştırmasız elatmadan söz edilemeyeceğinden davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi, doğru değildir.... )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız elatılan taşınmaz bedelinin tahsilini istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, dava dilekçesinde; dava konusu 128 parsel numaralı taşınmazın, davalı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 1991 yılında 892.500 m2 olarak kamulaştırıldığını, kamulaştırma bedelinin maliklere ödendiğini,ancak köylülerin bu taşınmaza yerleştirilmeleri sırasında 128 parselin 1.017.500 m2 olduğunun anlaşıldığını, bu ölçüm hatasının düzeltilerek tapuya işlendiğini, bu nedenlerle kamulaştırmasız elatmadan dolayı tazminat ve ecrimisil talep etmiş ve daha sonra da ecrimisil isteminden vazgeçmiştir.
Mahkemece, kamulaştırmasız elatılan taşınmaz bedelinin tahsili isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Öncelikle halli gereken husus; kamulaştırılan bu taşınmazın, tapu kaydındaki yüzölçümü ile arz üzerindeki miktarı arasında farklılık olması halinde eksik yüzölçümüne ait bedelin, kamulaştırmanın tebliği tarihinden itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içinde açılacak maddi hata davasıyla mı, yoksa bu süre geçiş olsa bile, daha sonra 20 yıl içinde kamulaştırmasız elatmadan doğan bedelin tahsili davasıyla da istenip-istenemeyeceği hususuna ilişkindir.
Dava dosyasına ibraz edilen belgelerden; dava konusu taşınmazın kadastro tespiti sonucunda açılan dava neticesinde 892500 m2 olarak davacılar ile diğer bir kısım paydaşlar adına tapuya tescil edildiği, taşınmazın sabit hudutlarla çevrili olduğu, çapı ve yüzölçümü hususunda davacıların bir itirazlarının bulunmadığı, davalı idare tarafından taşınmazın çap krokisi esas alınarak ve içinde bulunan DSİ kanalı haricinde kalan 832952 m2 metrekarelik bölümünün tamamının kamulaştırıldığı, davacıların kamulaştırma bedelinin artırılması hususunda Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları 1991/184 ve 1991/614 esas sayılı davaların kabul edilerek 14.10.1992 ve 9.11.1992 tarihlerinde kesinleştiği, kıymet takdir komisyonunun tespit ettiği yüzölçümü ile kamulaştırılan taşınmazın zemindeki gerçek yüzölçümü arasında 124.868 metrekarelik fark olmasına rağmen, davacıların kamulaştırmanın tebliği tarihinden itibaren 30gün içinde taşınmazın yüzölçümü hususunda maddi hata istemi ile bir dava açmadıkları, davalı idarenin kamulaştırdığı taşınmazın kendi adına tescili hususunda 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 16.maddesi uyarınca Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesinin 1991/609 Esas numarası ile açılan ve kabul edilerek 5.10.1992 tarihinde kesinleşen tescil davasında paydaş ve diğer davacıların vekili olan Av.Adil Özdoğan'ın "27.12.1991 tarihli duruşmada "tescile diyeceğimiz yoktur,biz istimlak bedellerini aldık, usuli işlemler tamamlansın" dediği ve ayrıca 30.6.1992 günlü duruşma için verdiği mazeret dilekçesinde "tescile muvafakat ettiğini" belirttiği, taşınmazın yüzölçümü hususunda maddi bir hata olduğu yolunda itirazda da bulunmadığı tespit ediliştir.
Bu davalardan yaklaşık 8 yıl sonra, Pazarcık Kadastro Müdürlüğünün, dava konusu taşınmazın ölçümünde hata olduğundan bahisle bu hesap hatasının düzeltilerek taşınmazın 1.017.500 metrekare olduğunu bildirmesi üzerine, davacılar kamulaştırmadan arta kalan 117.218.074 metrekarelik bölüm için davalı idareye karşı "kamulaştırmasız elatılan taşınmaz bedelinin tahsili" davasını açmışlardır.
Bu dava sırasında, 6.7.2000 tarihinde yapılan keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi Mehmet Kılıçoğlu "davacılara burasının 1000 dönümden fazla olduğunu söyledim, o zaman buna itibar edilmedi..." dediği görülmüştür.Hemen belirtmek gerekir ki; Pazarcık Kadastro Mahkemesinin, dosya içerisine alınan, 1975/11 Esas ve 1986/45 karar sayılı dava dosyasında;çekişmeli 128 parselin yüzölçümünün, uyuşmazlık konusu olmaksızın 892.500 m2 olarak hükmen tescile konu olduğu,bu parselin davacılar ve diğer paydaşlarınca fasılasız olarak zilyetlik ve tasarruf edildiği sabittir.Bu bağlamda 124.868 m2 lik farkın gerek belirtilen yüzölçümündeki taşınmaza yapılan ziraat giderleri, gerekse alınan mahsulün miktarı gözetildiğinde saptanamamış olması hayatın normal akışı ve yaşam deneylerine göre olanaksızdır.
Belirtilen hususların en iyi taşınmaza tasarruf eden davacılar tarafından fark edilip, bilinebileceğinde, çaplı bir taşınmazdaki ölçüm hatasının kolayca belirlenebileceğinde hiçbir duraksama görülmemiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 14.maddesinde maddi hata davaları düzenlenmiştir.Bu maddeye dayanılarak Kıymet Takdir Komisyonunca kamulaştırılan taşınmaza değer biçilmesi sırasında taşınmazın yüzölçümünün eksik veya fazla gösterilmesi, zemin üzerinde bulunan bir yapı yahut tesisin unutulması veyahut hesaplamada yanlışlık olması veyahut zemin üzerinde bulunmadığı halde bir yapı ve tesise değer takdir edilmesi durumunda bu yanılgıların düzeltilerek değerlendirilmesi maksadıyla kamulaştırma bedelinin arttırılması veya azaltılması için maddi hata davası açılabilir.Maddi hata davası, takdir edilen kamulaştırma bedelinin arttırılması ve azaltılması davası ile birlikte açılabileceği gibi müstakil bir dava şeklinde de açılabilir.
Diğer taraftan 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 14.maddesinde, kamulaştırılan taşınmaza takdir edilen bedel ile maddi hatalara karşı, kamulaştırmanın tebliğinden itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içinde dava açılabileceği öngörülmüştür. Bu sürenin geçirilmesi halinde maddi hata davası açılamayacağı gibi ıslah yoluyla da maddi hata davası açılmasına olanak bulunmamaktadır. Diğer taraftan kamulaştırma bedelinin artırılması davasında fazlaya ilişkin hak saklı tutulmuş olsa dahi, 30 günlük hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra maddi hata davası açılamaz. Bu sebeplerden dolayı, maddi hata davası açılabilmesi hususundaki hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra, taşınmazın zemindeki yüzölçümünün Kıymet Takdir Komisyonunca gösterilen yüzölçümünden fazla olduğundan veya taşınmazın çap krokisindeki hatadan bahisle kamulaştırmasız elatmadan söz edilerek bedel istenemez. O halde; Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında ve yukarıda açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 22.5.2002 gününde yapılan 2.görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
Old 21-10-2010, 23:15   #4
lawlaz

 
Varsayılan

sanırım bu karar işinize yarar
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2008/5-243
Karar: 2008/246
Karar Tarihi: 12.03.2008

KAMULAŞTIRMASIZ EL KOYMA NEDENİYLE TAZMİNAT VE ECRİMİSİL DAVASI - KAMULAŞTIRMASIZ EL KOYMA NEDENİYLE TAZMİNAT VE ECRİMİSİL DAVALARININ BİRLİKTE AÇILABİLECEĞİ - EMSAL KİRA SÖZLEŞMELERİNİN DİKKATE ALINMASI GEREĞİ

ÖZET: Yerel mahkemece, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davalarının birlikte açılabileceği göz önünde tutularak, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma nedenine uyulması ve dava konusu taşınmaza davalı idarenin ne şekilde el atmış olduğu ve fiili el atma tarihi kesin olarak tespit edildikten sonra, dava konusu taşınmazın bulunduğu mevkiindeki diğer arsaların dava tarihinden geriye doğru ecrimisil istenen süre içerisinde kiraya verilip verilmedikleri, veriliyor iseler nasıl ve ne şekilde kiralandıklarının taraflardan delilleri sorulmak suretiyle belirlenmesi ve varsa emsal kira sözleşmeleri ibraz ettirilerek yalnız bu yönden mahallinde keşif yapılıp bilirkişi raporu sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; yanılgılı gerekçeyle ecrimisil isteminin reddine dair verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

(4721 S. K. m. 995) (2942 S. K. m. 10) (1086 S. K. m. 429) (YİBK 16.05.1956 T. 1956/1 E. 1956/6 K.) (YİBK 11.02.1959 T. 1958/17 E. 1959/15 K.) (YİBK 09.12.1931 T. 1931/23 E. 1931/44 K.) (YİBK 25.05.1938 T. 1937/29 E. 1938/10 K.) (YİBK 08.03.1950 T. 1949/22 E. 1950/4 K.) (YİBK 04.06.1958 T. 1958/15 E. 1958/6 K.) (YHGK 01.03.2006 T. 2006/5-54 E. 2006/31 K.)

Dava: Taraflar arasındaki <Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ve ecrimisil> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon Asliye 3. Hukuk Mahkemesince davacının ecrimisil isteminin reddi ile kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat yönünden davanın kabulüne dair verilen 16.02.2006 gün ve 2005/99 E., 2006/29 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 08.06.2006 gün ve 2006/3968 E., 6997 K. sayılı ilamı ile;

(...Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili ve ecrimisil istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın bedel istemi yönünden kabulüne, ecrimisil istemi yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesin-de yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;

1- Değerlendirme tarihi olan 2005 yılında dava konusu taşınmaz ile, bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, arsa metrekare rayiç bedeli takdir komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerlerinin, ilgili belediye başkanlığı emlak vergi dairesinden istenilip, emsal taşınmazın, dava konusu taşınmaza göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenmeden, eksik inceleme ile hüküm kurulması,

2- Tazminat ve ecrimisil davasının birlikte açılması mümkündür. Ancak, dava konusu taşınmaza davalı idarenin ne şekilde el atmış olduğu ve fiili el atma tarihi kesin olarak tespit edilerek, taşınmaz arsa vasfında kabul edildiğine göre, ecrimisile hükmedilebilmesi için taşınmazın bulunduğu mevkiindeki diğer arsaların, dava tarihinden geriye doğru ecrimisil istenen süre içerisinde kiraya verilip verilmedikleri, veriliyor iseler nasıl ve ne şekilde kiralandıklarının taraflardan delilleri sorulmak suretiyle tespit edilmesi, varsa emsal kira sözleşmeleri ibraz ettirilerek yalnız bu yönden mahallinde keşif yapılıp bilirkişi raporu sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, tazminat ya da ecrimisil istemi seçimlik olduğundan bahisle ecrimisil isteminin reddine karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacılar vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacılar vekili; müvekkillerinin tapuda kayden paydaşı oldukları 689 ada, 77 parsel sayılı taşınmaza, davalı idarenin kısmen yola kaybetmek suretiyle kamulaştırması el koyduğunu, arta kalan bölümün ise ekonomik olarak bir değer arz etmediği gibi kullanılamaz vaziyette bulunduğunu, bu itibarla toplam 193 m2 yüzölçümün-deki taşınmaz için 19.300.000.000 TL. kamulaştırmasız el koyma karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini; ayrıca, taşınmazın davalı idarece haksız olarak kullanılmasından kaynaklanan 2.000.000.000 TL ecrimisilin de davalıdan tahsili gerektiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla, taşınmazın el atılan bölümünün dava tarihindeki değeri 19.300.000.000 TL’nin ve dava tarihinden geriye doğru beş yıl için 2.000.000.000 TL ecrimisilin en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; dava konusu taşınmazın fiilen yol olarak kullanılması nedeniyle asfaltlanmış olmasına rağmen müvekkili idarenin sahiplenme kastının bulunmadığını, talep edilen miktarın çok yüksek olduğunu, esasen kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat talebi ile birlikte ecrimisil talebinde bulunulmayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin, kamulaştırmasız el koyma karşılığı tazminat miktarı yönünden arsa niteliğindeki taşınmaza emsal mukayesesi sonucu değer biçen bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle ve <tazminat ya da ecrimisil istemlerinin seçimlik olduğu, taşınmazın dava tarihi itibariyle belirlenen bedeline hükmedilmesi durumunda artık ecrimisile ilişkin davanın dinlenemeyeceği> gerekçesiyle <davacıların kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat isteminin kabulü ile 19.300,00 YTL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, taşınmazın el atılan 118 m2’lik bölümünün yol olarak terkinine ve davacıların ecrimisil talebinin reddine> dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarı yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Yerel mahkeme, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline yönelik olarak verilen ilk kararın bozma dışında bırakılmış olması nedeniyle kesinleştiğini gerekçe göstererek, bu yönden yeniden hüküm tesisine yer olmadığına; tazminat ve ecrimisil davalarının birlikte açılması olanağının bulunduğuna işaret eden ve ecrimisil hesaplamasına ilişkin araştırmaya sevk eden bozma nedenine karşı ise direnme kararı vermiştir.

1- Bu noktada; öncelikle, metni yukarıda yer alan bozma kararının <Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde yöntem itibariyle bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; değerlendirme tarihi olan 2005 yılında dava konusu taşınmaz ile, bilirkişi kurulunca emsal kabul edilecek taşınmazların, arsa metrekare rayiç bedeli takdir komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerlerinin, ilgili belediye başkanlığı emlak vergi dairesinden istenilip, emsal taşınmazın, dava konusu taşınmaza göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenmeden, eksik inceleme ile hüküm kurulması... Doğru görülmemiştir.> şeklindeki (1) nolu bendi karşısında, kamulaştırmasız elatılan taşınmaz için belirlenen 19.300,00 YTL bedelin davalı idareden tahsiline dair verilen Yerel Mahkeme hükmünün bozma kapsamı dışında bırakılıp bırakılmadığı, dolayısıyla bu hükmün kesinleşmiş olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.

Açıktır ki; Yargıtay, temyiz edilen kararın bir kısmını onayıp, diğer kısmını bozabilir; böyle bir durumda, ortada bir <kısmi onama ve kısmi bozma> kararı bulunacaktır. Böyle bir durumda mahkeme kısmi bozmaya uysa bile, artık hükmün onanan bölümü üzerinde yeni bir inceleme yapamaz (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 4. Baskı, 1984, Cilt: 4, sayfa: 3397-3398).

Ancak, öteden beri, Yargıtay Dairelerinin kısmi onama ve kısmi bozma kararı verilmesi gereken durumlarda, gerçekte onanmasına hükmettikleri hüküm bölümü yönünden, sadece ilgili tarafın temyiz itirazlarını reddetmekle yetinip, açık bir onama hükmü kurmadıkları bilinmektedir.

Öğretide, bir davadaki birden fazla talepten bir veya daha fazlası hakkında verilen kararın bozma kapsamı dışında kalması halinde, o karara yönelik açık bir onama hükmü olmasa dahi, ortada kısmi bir bozma ve kısmi bir onama kararının bulunacağı kabul edilmektedir. Başka bir ifadeyle, açık bir onama hükmü bulunmasa dahi, salt taleplerden biri veya daha fazlası hakkındaki yerel mahkeme kararına ilişkin temyiz itirazları Yargıtay’ca reddedilmiş ve böylece kararın o bölümü bozma kapsamı dışında bırakılmış ise, reddedilen temyiz itirazlarının ilgili bulunduğu karar bölümü onanmış sayılır (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 4. Baskı, 1984, Cilt: 4, sayfa: 3421 ve devamı).

Bu açıklamalar çerçevesinde somut durum değerlendirildiğinde:

Yerel mahkemenin kamulaştırmasız el koyma tazminatı yönünden ilk hükmü, davacıların dava dilekçesindeki talepleri doğrultusunda, 19.300,00 YTL taşınmaz bedelinin davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine ilişkindir. Eş söyleyişle mahkeme, yargılama sırasında alınan ve taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçen bilirkişi raporunun tüm unsurları itibariyle hüküm kurmaya yeterli olduğu kanaatiyle, raporda tespit edilen bedeli hüküm altına almıştır. Bozma kararının (1) numaralı bendinde, sadece taşınmazın arsa niteliğinde kabulünün ve buna bağlı olarak emsal mukayesesi suretiyle tazminatın hesaplanmasında izlenen yöntemin doğru olduğu belirtilmiş; ardından, bu aşamada bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olmadığı, bu cümleden olarak değerlendirme tarihi itibariyle dava konusu taşınmazın ve mukayeseye tabi taşınmazların arsa metrekare rayiç bedeli takdir komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerlerinin belediye başkanlığı emlak vergi dairesinden getirtilip emsal ve dava konusu taşınmazların değer farklılık oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun denetlenmesi gerektiğine işaretle, hüküm eksik inceleme nedeniyle bozulmuştur.

Görüldüğü gibi; Yerel Mahkemenin kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davalıdan tahsiline dair verdiği ilk karar onanmadığı gibi, davacıların bu karara yönelik temyiz itirazlarının da reddedilmediği; aksine, eksik incelemeye dayalı olarak açıkça bozulduğu anlaşıldığından, tazminata yönelik kararın bozma kapsamı dışında bırakıldığından ve bu yönün kesinleştiğinden söz edilmesi olanaklı değildir. Dolayısıyla mahkemenin, bozma kararı üzerine uyma ya da direnme kararı vererek, davacıların tazminat talebi hakkında yeniden hüküm kurması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemenin, bozma kararından sonra HUMK’nun 429. maddesine göre tarafların anılan bozma nedenine karşı beyanlarının alınmasından sonra bozmaya uyulup uyulmaması konusunda bir karar vermesi ve davacıların kamulaştırmasız el koyma tazminatına ilişkin talepleri hakkında yeniden hüküm kurması gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu kamulaştırmasız el koyma tazminatının davalıdan tahsiline dair verilen ilk kararın bozma dışında bırakıldığından ve kesinleştiğinden bahisle bu konuda yeniden hüküm tesisine yer olmadığına dair verdiği karar usul ve yasaya aykırı olup, bozulması gerekir.

2- Direnme hükmüne gelince:

Bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine ilişkin olarak direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davalarının birlikte açılmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davalarının özelliği ve hukuki niteliğinin üzerinde durulmasında yarar vardır.

Bilindiği ve 16.5.1956 gün 1/6 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, usulü dairesinde verilmiş bir kamulaştırma kararı olmadan ve bedeli ödenmeden taşınmazına el konulan kimse, ilgili kamu tüzel kişisi aleyhine el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, değer karşılığının verilmesini de isteyebilir.

Kamulaştırmasız el atma halinde kamu kurumu, Kamulaştırma Kanununa uygun hareket etmeden, ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Bu bakımdan dava, mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır (11.2.1959 gün E:1958/17, K: 1959/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesinden).

Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, kamulaştırmasız el koyma olgusunun kabul edilebilmesi için, kamulaştırma ile el koyma yetkisi kendisine tanınmış olan gerçek veya özel ve kamu tüzel kişiliği olan kimsenin, kamu yararı gerektirdiği için el koymuş olması gerekir (Ali Arcak-Edip Doğrusöz, Kamulaştırmasız Elkoyma, Ankara 1992. S:20).

Bu itibarla; değer karşılığının istendiği davalarda taşınmaza Devlet ve kamu tüzel kişiler tarafından kamu yararına lüzumlu işlere tahsis edilmek üzere el konulması söz konusudur.

Şu durumda; idarenin kamu yararı için taşınmaza el atması haksız fiil niteliğini haiz bulunmakla birlikte kamulaştırmasız el konulan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin bir davada, değer biçme esasları yönünden Kamulaştırma Kanununun ilgili maddelerinin re’sen uygulanması gerektiği konusunda duraksama bulunmamaktadır (YHGK’ nun 01.03.2006 gün ve E:2006/5-54 K:2006/31 sayılı kararı).

Burada önemle vurgulanmalıdır ki; 16.5.1956 gün ve 1/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, taşınmazına el konulan kimse mülkiyet hakkının kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak taşınmaz malın bedelini dava ettiği takdirde ödenecek bedel, taşınmazın el koyma tarihindeki niteliği esas alınarak dava tarihindeki değeri olacaktır.

Eş söyleyişle, mal sahibinin, kamulaştırmasız el koyma karşılığının tahsili talebiyle açtığı bir davada, taşınmazın el koyma tarihi itibariyle değeri değil, mülkiyet hakkının devrine razı olduğu dava tarihindeki değeri belirlenerek, bu bedelin idareden tahsiline karar verilecektir.

Öte yandan; Medeni Kanun ve Borçlar Kanununda açıkça söz edilmeyen <ecrimisil> deyimi, eski hukuktan gelen bir alışkanlıkla uygulamada, haksız zilyedin ödemesi gereken kullanma (veya işgal) tazminatı anlamında kullanılmaktadır.

Ecrimisili konu alan 09.12.1931 gün ve 23/44 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda zamanaşımı yönünden sonuca ulaşılmış, ancak ecrimisilin anlamı, niteliği ve koşulları yönünden açıklama yapılmamıştır. 25.05.1938 gün ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda, ecrimisil davalarında Borçlar Kanunun 126. maddesi gereğince beş senelik zamanaşımının uygulanacağı belirtilmiştir.

Yine, 8.3.1950 gün ve 22/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda <Başkasının gayrimenkulünü haksız olarak zaptedip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin o gayrimenkulü elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya ekle etmeyi ihmal eylediği şendereleri tazminle mükellef olup, bir zarara uğramamış olan malik veya zilyede ecrimisil adı veya başka bir ad altında herhangi bir tazminat vermekle mükellef olmadığı> sonucuna varılmıştır.

Nihayet 4.6.1958 gün ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile de ecrimisil, tazminat olarak nitelendirilmiştir. Bu kararın gerekçesinin Vinci bendinde <işgal tazminatı davalarının hususi bir şekli olan ecrimisil davalarının beş yılda zamanaşımına uğrayacağı esasını benimsemiş bulunan İçtihadı Birleştirme Kararının henüz baki> olduğu açıklanmış ve ecrimisil davalarının Türk Kanunu Medenisinin 908. maddesine (TMK m. 995) dayanan bir tazminat davası olduğu belirtilmiştir.

Yukarıda anılan 8.3.1950 gün ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararından önce ecrimisil konusunda verilmiş bulunan 09.12.1931 günlü ve 23/44 sayılı ve yine 25.05.1938 gün ve 29/10 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında, ecrimisil sözünün tazminat anlamında kullanılmış olduğu bu kararların yazılışlarından anlaşıldığı gibi, 4.6.1958 günlü ve 15/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinin Vinci bendinde de ecrimisil davalarının Medeni Kanunun 908. maddesine dayanan bir tazminat davası olduğu hiçbir şüpheye yer bırakılmayacak şekilde vurgulanmıştır.

O halde bir malın haksız yere kullanılması sebebiyle istenilen alacağın Türk Kanunu Medenisinin 908. maddesine (TMK m. 995) dayanan bir tazminat alacağı olduğu ve taraflar arasında akit bulunmaması nedeniyle bu tazminatın haksız fiilden doğan bir tazminat niteliğinde bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

Tüm bu anlatılanların ortaya koyduğu sonuç şudur:

Kamulaştırma kararı almadan veya kamulaştırma işlemlerini tamamlamadan taşınmaza el koymuş bulunan idare, haksız işgalci konumundadır. Taşınmaz mal maliki idarenin bu fiili durumuna razı olup bedeli mukabilinde taşınmazın mülkiyetini idareye devretme iradesini ortaya koyduğu, eş söyleyişle kamulaştırmasız el koyma karşılığının tahsili talebiyle dava açtığı tarihe kadar taşınmaza el atması haksız fiil niteliğindedir. Öyleyse idare, ecrimisil ödemelidir.

Kısaca; kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davalarında, dava tarihine göre belirlenen taşınmaz bedelinin tahsiline ve bu tarih itibariyle faize hükmedildiğinden; mal sahibinin el koymaya dayalı tazminat davası ile birlikte, dava tarihinden geriye doğru ecrimisil davası açabileceği; taleple bağlı kalınarak ecrimisil belirlenip, taşınmazın yer bedeli ile birlikte idareden tahsiline karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece, kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat ve ecrimisil davalarının birlikte açılabileceği göz önünde tutularak, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamının (2) numaralı bendinde yer alan bozma nedenine uyulması ve dava konusu taşınmaza davalı idarenin ne şekilde el atmış olduğu ve fiili el atma tarihi kesin olarak tespit edildikten sonra, dava konusu taşınmazın bulunduğu mevkiindeki diğer arsaların dava tarihinden geriye doğru ecrimisil istenen süre içerisinde kiraya verilip verilmedikleri, veriliyor iseler nasıl ve ne şekilde kiralandıklarının taraflardan delilleri sorulmak suretiyle belirlenmesi ve varsa emsal kira sözleşmeleri ibraz ettirilerek yalnız bu yönden mahallinde keşif yapılıp bilirkişi raporu sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; yanılgılı gerekçeyle ecrimisil isteminin reddine dair verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,

1) Yukarıda 1 numaralı bentte yazılı nedenlerle, Yargıtay Özel Dairesince Yerel Mahkemenin kamulaştırmasız el koyma tazminatının davalıdan tahsiline dair verilen ilk karar bozma dışında bırakılmadığından ve kesinleşmediğinden, bu konuda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına dair verilen hükmün BOZULMASINA,

2) Yukarıda 2 numaralı bentte ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle, ecrimisile ilişkin direnme kararının HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 12.03.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
------------------
Herşeyden önce "HUKUK MANTIĞI" oturmuş olmalıdır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kamulaştırmasız el atma av_ramazan Meslektaşların Soruları 4 05-04-2008 12:25
Kamulaştırmasız El Atma arkhon Meslektaşların Soruları 1 26-01-2008 12:33
Kamuya yapılan iş bedeli ve kamuya satılan mal bedeli hangi aşamada doğmuş olur? Av.Nuran Ural Meslektaşların Soruları 0 26-10-2007 12:11


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04713106 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.