Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Aile Konutu Ipoteğin Kaldirilmasi Görevli Mahkeme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-03-2016, 10:08   #1
ALAHUKUK

 
Varsayılan Aile Konutu Ipoteğin Kaldirilmasi Görevli Mahkeme

Günaydın meslektaşlarım,
Müvekkilin eşi bir kooperatife olan başka borcu için, aile konutu olarak kullandıkları taşınmazı ipotek veriyor. Ancak söz konusu taşınmaz gecekondu olup, tapuda tarla olarak görünmektedir ve haliyle aile konutu şerhi de bulunmamaktadır. Müvekkil eşinin vefatı üzerine durumdan haberdar oluyor. Söz konusu ipoteğin eşin rızası olmadan konulduğundan bahisle açağımız ipteğin kaldırılması davası için görevli mahkeme neresidir?
Aile konutu ihtimali için aile mahkemesi mi, genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesi mi, davalının kooperatif olması sebebiyle asliye ticaret mahkemesi mi?
taşınmazın tapusunun olmaması ve ipotek verilen alanın tarla olarak görünmesi davamızın seyrini ne kadar etkiler sizce?
Old 09-03-2016, 11:55   #2
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Uyuşmazlık, TMK.nun Aile hukukunu düzenleyen 2.kitabında yer alan 194.madde ile ilgili olduğundan Aile Mahkemesi görevli olur.

Ortada aile konutu olarak kullanılan bir konut varsa keşfen tespit edilecektir. Tapuda taşınmaz cinsinin arsa,tarla şeklinde yazılması aile konutu özelliğini etkilemez.Diye düşünüyorum.
Old 01-07-2016, 08:07   #3
ALAHUKUK

 
Varsayılan

Yukarıda anlatmış olduğum olay üzerine, aile mahkemesinde açmış olduğumuz davamızda, hakim, eşin vefatı sebebiyle ortada aile konutu kalmadığından bahisle davanın konusuz olması sebebiyle davanın reddine karar vereceğine söyledi. Sözlü savunma için süre istedik. Eş vefat etmiş olsa dahi, müvekkilin evlilik birliği devam ederken verilen ipotek sebebiyle icra takibine maruz kaldığından hak ihlali devam etmekte. Bu aşamada önerilerinizi bekliyorum.
Old 01-07-2016, 14:33   #4
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım ;

Boşanma ilamının kesinleşmesiyle aile konutu vasfının sona ereceğine dair Yargıtay Kararını Aile Hukuku alanında aile konutu ile ilgili yargıtay kararları kapsamında dün 52 nolu mesajda paylaştım. Bu karara göre ölümle evlilik sona erdiğinden yine aile konutu vasfı sona ermiş olacaktır. Buradan hareketle aile mahkemesinin görevsiz olduğu sonucuna ulaşabiliriz.Ama ipotek evlilik birliği sürerken konulduğu için kaldırılması gerekir ve aile mahkemesi görevlidir düşüncesindeyim. İyi çalışmalar dilerim.
Old 01-07-2016, 14:55   #5
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO : 2013/2-2056
KARAR NO : 2015/1201

Y A R G I T A Y İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 20/05/2013
NUMARASI : 2013/245 – 2013/485
DAVACI : N.P. vekili Av. Z.Ş.
DAVALI : 1- Türkiye V. Bankası T.A.O vekili Av. Z.K.
2- M.P.

Taraflar arasındaki “ipoteğin kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece 2. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.07.2011 gün ve 2011/29 E. 2011/964 K. sayılı kararın incelenmesi davalılardan T.V. Bankası T.A.O. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 15.10.2012 gün ve 2011/23336 E. 2012/24471 K. sayılı ilamı ile;

“… Davacının eşi olan davalılardan M.’in adına tapuda kayıtlı olan ve aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerine 30.11.2007 tarihinde dava dışı A. Makine ve Boya Sanayi Limitet Şirketinin kullandığı kredinin teminatını teşkil etmek üzere ipotek tesis edildiğinde çekişme bulunmamaktadır. Dava dışı şirketin ortakları arasında davacı ve davalı eş M.’in müşterek çocukları olan M. ve S. da bulunmaktadır. M. ve S., dava konusu taşınmazda davacı ve davalı M. ile birlikte oturmaktadır. İpotek işlemi, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasına göre, M. ve S.’ın annesi olan davacının ipotek işlemini bilmemesi hayatın olağan akışına aykırı düşer. Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanımını hukuk düzeni korumaz (TMK.md.2). Davacının, Türk Medeni Kanununun 194. maddesindeki korumadan faydalanmasına imkan bulunmamaktadır. Davanın reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmemiştir…”

gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalılardan T.V. Bankası T.A.O. vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkili ile davalının 15.06.1982 tarihinden bu yana evli olduklarını, davalı eş adına tapuda kayıtlı olup 1997 yılından itibaren müşterek çocukları M.P. ve S.P. ile birlikte yaşadıkları ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 194. maddesi anlamında aile konutu niteliğinde bulunan taşınmazın, davalı eş tarafından müvekkilinin bilgisi ve muvafakati dışında, dava dışı A. Makine Boya San. Tic. Ltd. Şti. ile diğer davalı T.V. Bankası T.A.O. arasında imzalanan kredi sözleşmesinin teminatı olarak davalı banka lehine ipotek ettirildiğini, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davalı bankaca başlatılan icra takibi üzerine bu durumdan haberdar olunduğunu, davalıların kötüniyetli olduklarını, müvekkilinin ipotek işlemine açıkça muvafakatinin bulunmadığını ileri sürerek, aile konutu üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasını ve icra takibinde taşınmazın satışının teminatsız olarak durdurulmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı T.V. Bankası T.A.O. vekili, dava konusu taşınmazın tapu kaydında aile konutu olduğuna dair bir şerhin bulunmadığını, müvekkili bankanın iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı M.P., yapılan usuli tebligata rağmen yargılamalara katılmamıştır.

Mahkemece, TMK’nın 194/1. maddesinde eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlamanın aile konutuna şerhin konulması ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı, üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmamasının herhangi bir öneminin bulunmadığı, eldeki davada davacı eşin rızası alınmaksızın aile konutunun ipotek olarak davalı eş tarafından gösterilmesinin TMK’nın 194/1 maddesine aykırılık teşkil ettiğinden bahisle davanın kabulü ile dava konusu aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına dair verilen karar, davalı T.V. Bankası T.A.O. vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle oyçokluğu ile bozulmuştur.

Mahkemece, önceki gerekçelerle ipoteğin kaldırılmasına dair ilk kararda direnilmiştir.

Direnme kararı, davalı T.V. Bankası T.A.O. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ipotek işleminin davacı ve ipotek veren davalı ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasına göre, bu hususun davacının ipotek işleminden haberdar olup bu işleme muvafakat ettiği anlamına gelip gelmediği noktasında toplanmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine göre,

“Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.”

Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir.

TMK’nın 193. maddesi ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte TMK’nın 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin” korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi tek başına bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir.

TMK’nın 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle sözkonusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir (GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Türk Medeni Kanununun Getirdiği Yeni Şerhler; Vedat Kitapçılık, İstanbul 2007, Birinci Basıdan İkinci Tıpkı Bası, 41-42 sh.).

Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkını engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötüniyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin açık rızası şarttır.

Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır.

Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde ipotek işleminin, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasının da önemi bulunmamaktadır. Bu durumda, TMK’nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; ipotek işleminin kurulmasına neden olan, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediden ve dolayısıyla da ipotek işleminden davacı eşin haberdar olmadığını kabul etmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de yukarıda açıklanan nedenlerle bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ: Davalı T.V. Bankası T.A.O. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (13.637,70 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 15.04.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 03-07-2016, 21:20   #6
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ALAHUKUK
Yukarıda anlatmış olduğum olay üzerine, aile mahkemesinde açmış olduğumuz davamızda, hakim, eşin vefatı sebebiyle ortada aile konutu kalmadığından bahisle davanın konusuz olması sebebiyle davanın reddine karar vereceğine söyledi.
2.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/9016
Karar: 2015/5407
Karar Tarihi: 24.03.2015

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı banka tarafından, ipoteğin kaldırılması kararı yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 24.03.2015 günü temyiz eden davalı K ____ Bankası A.Ş vekili Av. A ____ ve karşı taraf davacı F ____ vekili Av. H ____ geldiler. Davalı İ ____ K ____ mirasçıları gelmedi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır (TMK m. 194/1). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş, konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla ancak evlilik birliği süresince ileri sürebilir. Evlilik ölümle veya boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise, Türk Medeni Kanunun 194. maddesinin “aile konutuna” sağladığı koruma da sona erer ve rıza alınmadan yapılan tasarruf işlemi yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır. Davacı ile aile konutu üzerinde ipotek tesis ettiren eşi İ ____'in evliliği, İ ____'in yargılama devam ederken 31.05.2012 tarihinde ölümü ile sona ermiştir. Evlilik ölüm ile sona erdiğine göre dava konusu taşınmaz aile konutu olma niteliğini kaybetmiştir. Diğer bir ifadeyle evliliğin sonlanmasıyla aile konutu ile kira sözleşmesini feshetme, devretme ve üzerindeki hakları sınırlandırmaya ilişkin kısıtlama "kendiliğinden" ortadan kalkar. Bu husus gözetilerek konusuz kalan dava hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi gerekirken, Türk Medeni Kanununun 194. maddesine dayanılmak suretiyle yazılı şekilde "ipoteğin kaldırılmasına" karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, duruşma için taktir olunan 1.100,00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı bankaya verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğu ile, karar verildi. 24.03.2015

KARŞI OY YAZISI


Davacı kadın, eşi adına kayıtlı olan dava konusu taşınmazın aile konutu olduğunu, açık rızası alınmadan, davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, davalı bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlattığını belirterek eşi ve lehine ipotek tesis edilen banka aleyhine, ipoteğin kaldırılması ve taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulması için dava açmıştır. Yargılamanın devamı sırasında davalı erkek eş 31.05.2012 tarihinde ölmüş, mirasçıları davaya dahil edilmiş, yargılama sonunda, ipoteğin kaldırılmasına, davalı eşin ölümü sebebiyle aile konutu şerhi konulması davası konusuz kaldığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş olup; karar davalı banka tarafından temyiz edilmiştir.

İpotek tesis edildiği sırada, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu tartışmasızdır.

“Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” (TMK.m.194/1).

“Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklemek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır” (TMK.m.240/1). “Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir” (TMK.m.240/3).

“Eşlerden birinin ölümü hâlinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir (TMK.m.652/1). “Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya mirasbırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir” (TMK.m.652/2).

Evliliğin, boşanma veya iptal kararıyla sona ermesi ile eşlerin birinin ölümü sebebiyle sona ermesinin, hukuki sonuçları farklıdır. Zira, evliliğin ölümle sona ermesi durumunda sağ kalan eş mirasçı konumundadır. Diğer durumlarda ise eşler birbirine mirasçı olamazlar.


Eldeki davada, yargılama sırasında davalı erkek eş ölmüş, bu sebeple evlilik sona ermiştir. Ancak, “sağ kalan eş” konumundaki davacı kadın eşin miras hakları devam etmekte, ayrıca Türk Medeni Kanunun 240 ve 652. maddesinde aile konutuyla ilgili kendisine tanınan yasal hakları bulunmaktadır.

Sağ kalan eşin, bu düzenlemelerde yer alan hakları için ayrıca bir dava açması zorunlu olmayabilir. Çünkü sağ kalan eş ve diğer mirasçılar, dava açılmadan yasal düzenlemeye uygun şekilde mirası taksim edebilirler. Rızaya dayalı miras taksimi olmaz ise sağ kalan eş, aile konutuyla ilgili kendisine tanınan yasal haklarını kullanmak için her zaman diğer mirasçılara karşı da dava açabilir. Bu sebeple, dava konusu taşınmazın aile konutu niteliği, davacı kadın eş açısından, eşinin ölümünden sonra da devam etmektedir. Dolayısıyla, Türk Medeni Kanununun 194, 240 ve 652. maddelerindeki açık düzenlemelere göre, aile konutuna sağlanan koruma da sona ermemiştir.

Davacı kadın eşin davadaki hukuki yararı devam etmektedir. Çünkü sağ kalan eşin aile konutunu, ipoteksiz şekilde terekeye döndürme hakkı vardır. Oysa, davasının reddedilmesi halinde, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibi devam edecek, taşınmaz satılacak ve davacı kadın eş aile konutundan kaynaklanan yasal haklarını kullanabilme olanaklarından yoksun kalmış olacaktır.


Öte yandan; davalı banka, davacı kadından muvafakatname almak istediğine göre, taşınmazın aile konutu olduğunu bilmektedir. Ancak; davacı kadın eşin, okuma yazma bilmediği de anlaşılmaktadır. Davalı banka tarafından, davacıdan ipotekle ilgili rıza alındığı iddiasıyla dosyaya sunulan ve davacının parmak izini içeren muvafakatname, işlem tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 297. maddesine uygun düzenlenmemiştir. Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesinde emredildiği şekilde, davacı kadının ipotek için açık rızasının alındığından söz edilemez. Diğer yandan, davalı bankanın basiretli davranmadığı da anlaşılmaktadır. Bu sebeple, muris (ölen eş) tarafından, 10.01.2008 tarihinde tesis edilen ipotekle ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Eşin ölümüyle de işlem geçerli hale gelmez. Mahkemece davanın kabulüyle ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi doğrudur.
Yukarıda açıklanan sebeplerle, temyiz edilen hükmün onanmasına karar verilmesi gerekirken, bozulmasına karar verilmesi yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

Ben de karşı oy gibi düşünmekteyim. Saygılarımla,
Old 06-07-2016, 20:16   #7
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Bence de karşı oy hukuka ve adalete daha uygun...
Old 14-07-2016, 09:09   #8
ALAHUKUK

 
Varsayılan

ve davamız Av. Ufuk Bozoğlu'nun paylaştığı Yargıtay kararı gerekçe gösterilerek reddedildi
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Aile konutu ipoteğin kaldırılması meskeniyet iddiası Güldal Meslektaşların Soruları 3 05-11-2014 13:05
Aile konutu, muvafakatsiz kurulan ipoteğin fekki Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 19-08-2012 20:23
aile konutu üzerinde tesis edilmiş ipoteğin iptali - görevli mahkeme svejk Meslektaşların Soruları 2 25-07-2012 22:46
Aile konutu -Bankaca konulan ipoteğin Fekki alpercelep Meslektaşların Soruları 1 11-05-2011 21:09
aile konutu iddiası ile ipoteğin haksız olarak kaldırılmak istenmesi!!! av.o.uzunlar Meslektaşların Soruları 9 09-07-2010 20:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04051900 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.