13-06-2008, 15:30 | #1 |
|
HIV+ Kadının Çocuk Doğurma Hakkı
HIV+ bir kadının çocuk doğurma hakkı konusunu tartışmaya açmak istiyorum. Ne dersiniz?
|
13-06-2008, 15:34 | #2 |
|
Bu konunun annenin "çocuk doğruma hakkından" ziyade, doğacak çocuğun "sağlıklı yaşama hakkıyla" ilgili olduğunu düşünmekteyim.
Saygılarımla, |
13-06-2008, 17:21 | #3 |
|
Bu konu daha önce farklı bir biçimde tartışılmış ve iki hıv+ evlenebilir mi diye sorulmuş. Öncelikle Hıv+ biri çocuk doğuracaksa eşi de Hıv+ demektir. Evlenirken kişilerin Hıv+ olup olmadığı soruluyor olmasına karşın evlenmeden de çocuk doğurma olasılığı gözardı edilmiş oluyor. Evlenmeden çocuk yapmanın bir yasağı yok bildiğim kadarıyla ve olsa bile uygulanmıyor. Benim düşüncemi soracak olursanız terörden daha tehlikeli olan bu bulaşıcı hastalıklar sorunu ciddi bir biçimde tartışılması gereken bir konu. Filmlerde espirili bir anlatımla bozulmuş insan ırkının uzaya gönderileceği ve onlara orada yaşama imkanı sağlanacağı kurgulanmaktadır. Kim bilir belki sadece onların yaşayabileceği bir toplum yaratma çabaları konuşulmaya başlanacaktır. Biliyoruz ki dünyada çocuk ölümleri sadece aids'ten olmamaktadır ve yine biliyoruz ki her yıl milyonlarca aids'li çocuk doğmaktadır. Bu kişilerin hiçbir hakkı kısıtlanmamış, akıl hastası veya suçlu da sayılmamaktadırlar. Onları ayırıcı hiçbir işaret de bulunmamaktadır. Sadece gelişmiş ülkelerde aids ile birlikte bebek ölümleri oranı azalmaktadır.
|
13-06-2008, 17:53 | #4 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sn. Uygar,
Doğacak çocuğun sağlıksız mı olacağınız düşünmektesiniz? Sn Ekin, HIV+ bir kişi çocuk sahibi olmaya karar verdiğinde eşinin de HIV+ olması gerekmemektedir. Birçok HIV+ ve HIV- çiftler birlikte mutlu mesut yaşamaktadır. Ayrıca evlenirken kişilere HIV+ olup olmadığı sorulamaz ve buna yönelik evlilik öncesi test istemi de kanunen yaptırılamaz. 1930’lu yıllarda çıkarılan Umumi Hıfzısıhha Kanununda HIV/AIDS’e ilişkin bir düzenleme yoktur. Evlilik engeli hastalıklar; (1) frengi, (2) bel soğukluğu, (3) yumuşak şankr, (4) cüzzam, (5) ilerlemiş sarî veremdir. Evlenme hakkı, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri ile korunan temel bir insan hakkıdır. HIV+ veya AIDS olmak, bu haktan yararlanmak bakımından bir istisna teşkil etmemektedir.
Terör hemen öldürebilir ama HIV/AIDS virüsü baskılayan başarılı ilaç tedavileri sayesinde öldürmez. HIV/AIDS artık ölümcül bir hastalık olmadığı gibi Dünya Sağlık Örgütü tarafından da “kronik hastalıklar” listesine alınmıştır.
|
13-06-2008, 20:04 | #5 |
|
"HIV/AIDS virüsü baskılayan başarılı ilaç tedavileri sayesinde öldürmez"
Siz bu hastalıkların öldürmediğini ama süründürdüğünü inkar ediyorsunuz Siz afrikada aç ve hasta olan bu gibi insanlara yemek verilmeyip ilaç verildiğini inkar adiyorsunuz Ve yine siz adınızı gizleyerek bu sitede asıl ayrımcılığı yapıyorsunuz. Saygılarımla... |
13-06-2008, 22:45 | #6 |
|
İnkar etmek için önce böyle bir gerçeğin olması gerekir. HIV/AIDS tedavi altına alındıktan sonra ne öldürür, ne de süründürür...
Afrika konusunda... Evet orada insanlar ölüyor. Çok acı. AIDS popülasyonunun en yüksek olduğu ülke. Ne yiyecekleri ne de ilaçları var! Orada insanlar AIDS nedeniyle değil, 1.derecede fakirlikten - açlıktan ölüyor. Koskoca bir kültür yok olamak üzere orada Kimliğime gelince, gizlilik hakkımı kullanıyorum... Gelelim esas konumuza: HIV+ bir annenin çocuk sahibi olmasına nasıl bakıyorsunuz? Sevgilerimle, KızKulesi... |
13-06-2008, 23:12 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Ekin Ekşi ; Sizin de gerçek adınız gizli. Kız kulesi' nin de tercihine saygı duymak gerekir diye düşünüyorum.
Sayın Kız Kulesi; HIV Pozitif (+) Erkeklerin sperm yıkama metodu ile baba olabileceğini duymuştum ama, olaya bakabilmemiz için önce HIV Pozitif (+) bir kadının virüsü bebeğe geçirmeden nasıl doğum yapacağını bilmemiz gerekir diye düşünüyorum. Yine bildiğim kadarıyla virüs, kan yolu ile direk infekte olmakta. Acaba yanılıyor muyum? Saygılarımla. |
13-06-2008, 23:15 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Benim, tıp alanına giren bir konuda ne düşündüğümün ne önemi olabilir ki? Siz kadının çocuk yapma HAKKINA ilişkin bir soru sordunuz, ben de kendi hak-hukuk anlayışım içinde düşüncemi paylaştım. Doğacak çocuğun sağlıklı yaşam hakkı daha önemlidir dedim sadece. Çocuk sağlıklı olur ya da olmaz demedim. (diyemem de, bilmediğimden) Eğer tıp, HİV Pozitif olan annenin çocuğunun, dünyaya sağlıklı olarak geleceğini söylüyorsa, hukuki açıdan tartışmalı olan durum ne olabilir ki? Saygılar |
13-06-2008, 23:25 | #9 |
|
Evet, daha önce tartışmıştık. Ben de Uygar beyle aynı görüşteyim.
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=6742 Saygılarımla |
13-06-2008, 23:39 | #10 |
|
Doğurganlık yetisine sahip kadının çocuk dünyaya getirmesi bir tercihtir.
-Ve hasta çocuk doğuracağı kesin ise-; neden bu çocuk o bencilce tercihin zorluklarını yaşasın ki... Bana hiç vicdani gelmedi. |
14-06-2008, 21:46 | #11 |
|
Bırakınız da buna doktorlar karar versin demeli belki de? (Gerçi ben hukukun herkese eşit uygulanmasından yanayım.)
Ben ise şunu sormak istiyorum: Kemoteropi görmüş bir bayan çocuk doğurabilir mi? Veya kanser hastası olan birinin kemoteropi görmeden önce çocuk doğurmaya hakkı var mıdır? Biliyorsunuz ki japonyada birçok bebek radyasyon etkisi nedeniyle sakat doğmuş, çernobil nedeniyle olduğu sanılmakla birlikte ülkemizde de birçok kişi kansere yakalanmakta ve kanser tedavisi görmektedir. |
15-06-2008, 13:42 | #12 | |||||||||||||||||||
|
Merhaba
1980’lerin başında HIV/AIDS salgını henüz yeni başlarken, HIV pozitif erkek sayısı kadın sayısından çok daha fazlaydı. Ancak o dönemden bu yana HIV pozitif kadın oranı sürekli biçimde yükselmektedir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’ de de HIV tanısı almış kişiler arasında kadınların sayısı hızla artmakta ve yaygın söyleyişi ile HIV/AİDS feminize olmaktadır. Sağlık Bakanlığın verilerine göre;2007 sonuna gelindiğinde 2920 vakadan 2028 erkek ve 892 kadın HIV tanısı almıştır.Bu durumda toplam HIV taşıyıcıları arasında kadınlar % 30.5 oranındadır. Kadınların sağlık sistemine ulaşımındaki sınırlılık Ve HIV testi yaptırma oran ve olasılıkları dikkate alındığında bu sayı görünenin aksine çok daha büyüktür. Yani kocaman bir toplumsal sorun yaşanmaktadır. Tartışmanın öncelikle bu sorununun varlığını kabul etmekle başlatılması ve alınabilecek önlemlerin ve eylem programların buna göre oluşturulması kaçınılmaz görünmektedir. Konumuza dönecek olur isek; Tıbbi açıdan bakıldığında gebelik sırasında kadının HIV taşıdığı tespit edildiğinde,eğer anne adayı gebelik sırasında düzenli bir tedavi alıyor,doğum sezeryanla gerçekleşiyor ve doğum sonrası bebek anne sütü ile beslenmiyor ve gerekli diğer tıbbi önlemler alınıyor ise; bebekler HIV negatif olmaktadır.
Sonuç: Anneden bebeğe geçen hastalıklar(Hepatit,toxoplazma,şeker,akdeniz anemisi,down sendromu vb)genetik veya tedavi edilebilir , önlenebilir veya kontrol edilebilir enfeksiyonlardan da kaynaklanabilir. Kadınların doğurganlık haklarını kısıtlayacak şekilde HIV taşıyıcısı kadınları damgalamak ve kasten doğacak çocuğuna HIV bulaştırmakla suçlamak ,hatta neredeyse HIV taşıyıcı kadınları kısırlaştırmayı önerecek şiddette tepkiler geliştirmek yerine kadınların sağlık sistemine ve olanaklarına ulaşma olanaklarını geliştirmek,uygun koşullarda gebelik ve doğum takibi yapmak ,HIV taşıyıcısı annelerin ve anne adaylarının sağlıklı yaşam hakkının temin edilmesine yönelik ulusal eylem planları yapılması yerinde olacaktır. |
16-06-2008, 11:29 | #13 |
|
Anne olabilmek için ruh sağlığı da önemli değil mi?
Sn. Yılmaz Kayar;
Öncelikle sizin yazılarınızı ilgiyle okuduğumu belirtmek isterim. -Aids hastalarının yaşam süresi ne kadardır? -Bildiğim kadarıyla aids hastası olanlar sürekli yorgunluk hissetmektedirler. Bununla birlikte Hepatitte olan sürekli ve devamlı bozulan zihin karışıklığı(akli meleke durumu)aids'te de var mıdır? Bulaşıcı hastalıkları sadece bedeni bir hastalık olarak mı düşünmeliyiz? Eğer akli melekelerde de bozulmaya yol açıyorsa çocuk bakamayacak biri çocuk doğurabilir mi? -Aids hastası olan anneler eşlerine aids bulaştırmadan nasıl hamile kalacaklar? Nitekim bu hastalık cinsel ilişki ile geçmektedir. |
16-06-2008, 12:10 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Ekşi ; Sperm yıkama metodu ve aşılama yöntemiyle HIV + kadınlar hamile kalabiliyor. Bunda bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Herkesin bildiği gibi, viral yollarla bulaşan bu tür hastalıklar vücudun salgıladığı sıvılarla insanlara bulaşabilmektedir. Varsayalım yukarıda bahsettiğim metodla anne hamile kaldı. Anne karnında beslenen bebeğin bu virüsle infekte olmama ihtimali var mı? Uzman hekimler arasında bu konuda çeşitli görüşler vardır. Bence çok düşük de olsa bir risk olduğu kanaatindeyim. Saygılarımla. |
16-06-2008, 13:12 | #15 |
|
Merhaba,
Hiv, cinsel salgılar ve kan yoluyla bulasabilen bir virustur. Dolayısıyla vücut salgılarıyla bulaşabildiği yanlıştır.Hiv pozitif bir annenin bebeğinin hiv ile enfekte olma ihtimali mevcut tıbbın sağladığı imkanlarla %1'in altındadır. Hiv pozitif anneye uygulanan antitretroviral ilaç tedavisi ile virüs baskılanır, doğum sezeryan ile gerçekleşir ve doğum sonrası bebeğe 1,5 ay antiretroviral şurup verilir ise sağlıklı bebekler dünyaya gelebilir.Ülkemizde son 1 yılda anne ve babası hiv pozitif olan 7 hiv negatif bebek dünyaya gelmiştir. Baba adayının hiv pozitif, anne adayının hiv negatif olması durumunda, sperm yıkama yöntemiyle hiv bulaş riski olmayan bebekler dünyaya gelebilir. Aids hastaları ifadesi yapılan yanlışlardan bir başkasıdır.Aids, hiv ile enfekte olan kişilerin tedavi görmemesi durumunda, enfekte olduktan 3-12 yıl sonra ortaya çıkan ve vücudun mikroplara açık, savunmasız duruma düşmesi anlamındadır.Dolayısıyla ilaç kullanan hiv pozitifler, aids evresine gelmeden normal yaşam sürelerini sağlıklı bir şekilde yaşarlar.Aids evresine gelmiş kişiler dahi ilaçlarla hiv pozitif statüsüne geri dönebilirler.Sürekli yorgunluk, zihin karışıklığı hiv pozitiflerde var olan durumlar değildir.Altını çizerek bir kez daha söylüyorum: Konunun uzmanlarına göre hiv pozitifler mevcut tedavi yöntemleriyle normal yaşam sürelerini yaşayabilirler, çocuk sahibi olabilirler.Ne tıbbi ne de hukuki açıdan bir sorun bulunmamaktadır. Saygılarımla. |
16-06-2008, 13:25 | #16 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Merhabalar
Sorularınızı sırayla yanıtlamaya çalışayım. Evet HIV+ erkekler sperm yıkama yöntemi ile bebek sahibi olabiliyorlar. Çiftlerden biri veya ikisi de HIV+ olsun, çiftler korunmadan sex yapmamaları gerektiği için* kadının gebe kalabilmesi için bu yöntem uygulanıyor. * HIV+ bir kişi ile cinsel ilişkiye girerken amaç sadece karşındaki kişiyi korumak değildir. Amaç her iki kişiyi de korumaktır! Çünkü HIV ile yaşayan kişi zaten bir virüs sahibidir. Hem karşısındakini korumak hem de tekrar başka bir cinsel yolla bulaşan hastalık almaması için korunmalıdırlar. Evet virüs kan yoluyla geçebiliyor ama bu bilginin de altını açmak gerekiyor. HIV sağlam deriden geçmez! Kan ile bulaş olması için içerisinde HIV olan kanın direkt açık – derin yaraya girmesi gerekir. Ya da direkt olarak damardan (ortak enjektör kullanımı ile) verilmesi gerekir. HIV, kanın miktarına göre, dış ortamda saniyeler en fazla 20 dk içerisinde ölür! Bu nedenle “AIDS’liler sinemalara iğne bırakıyor” diye çıkartılan efsanenin ne kadar saçmasapan olduğunu da görüyoruz. HIV vücudumuza mukozalardan geçiş yapar. Vücudumuzdaki mukozalar; göz içi, ağız içi, vajina içi, anal bölge içi ve penisin baş kısmıdır. Anal, vajinal ve oral olmak üzere her türlü ilişkinizde kondom kullanırsanız %99.9 tüm cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmuş olursunuz. HIV+ bir anne bebeğini dünyaya getirirken, doğum esnasında hem anneye hem de bebeğine ART (HIV tedavisinde kullanılan) ilaç verilir. Doğum sezaryen ile gerçekleştirilir ve doğumdan sonra anne bebeğini emzirmez. Çünkü anne sütünde de HIV mevcuttur. Doğan bebek 6 ay boyunca annenin antikorlarını taşır. Bu nedenle bebeğe ilk 6 ayda test yapılması kesin sonucu vermez. Bu şekilde 7 tane bebek dünyaya geldi. Bunların 5’inin anne ve babası da HIV+’di ve HIV taşıyıcısı olduklarını hamilelik sırasında öğrendiler. Diğer 2’si aşılama yöntemi ile gebe kaldı. Sonuç: Tüm bu bebekler HIV- !!! [font=Verdana]Yukarıda saydığım tüm tıbbi önlemler alındığı takdirde bebeğe HIV geçiş riski % 0.5 ‘den az ![/FONT
Öncelikte halk arasında kullanılan bir kaç termonolijiyi düzeltmek isterim. “AIDS hastalığı” diye bir şey yoktur. HIV = İngilizce olarak “Human immunodeficiency virüs” kelimelerinin kısaltması olarak yazılır. (Türkçe olarak “İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü”dür) Bulaşması sonucunda vücudun savunma gücü zayıflar ve birey bazı mikrop ve hastalıklara sağlıklı kişilerden daha duyarlı hale gelir. AIDS = “Acquired Immune Deficiency Syndrome” kelimelerinin kısaltması olarak yazılır. (Türkçe olarak Kazanılmış Bağışıklık Yetmezliği Sendromu ‘dur) Virüs yoluyla bulaşan bir hastalıklar bütünüdür. Sonuçta birden fazla hastalık ve kanserlerin ortaya çıkması ile AIDS tablosu oluşur. Tedavi olanaklarından yararlanılmadığı durumlarda zamanla zayıflayıp savunmasız hale gelen her HIV taşıyıcısı aynı zamanda AIDS gelişimi de görülmüş kişi demek değildir. AIDS, taşıyıcı bir kimsenin HIV nedeniyle ciddi enfeksiyonlardan birini geliştirmiş ya da kan testleriyle ölçülebilen bağışıklık sistemi hücrelerinin virüs tarafından yüksek düzeyde tahrip edilmiş olmasıyla tanımlanabilir. Yani AIDS bir sendromdur. Bu nedenle AIDS hastalığı diye bir şey yoktur. Vee AIDS’li, HIV’li gibi tanımlamaları da kullanmıyoruz. Çünki ‘li ve ‘lı gibi ekler ayrımcılığı destekleyen eklerdir. HIV ile yaşayan kişilerin hiç kimseden bir farkı yoktur. HIV ile yaşayan insanlarda diğer tüm insanlar gibi her türlü aktivitelerini sorunsuz yerine getirebilirler. İşlerine gidip çalışırlar: Öğretmen olan öğrencilerine ders anlatmaya, manav meyvelerini parlatıp sıralamaya, aşçı mutfağına, imam cemaatine vaaz vermeye, mühendis inşaat alanına, avukat davalarını takip etmeye, öğrenci dersinin başında, patron olan şirketini yönetmeye, işçi olan da çalışmaya….vs gider. Annenin hamile kalması konusunu yukarıda açıklamıştım… HIV/AIDS hakkında DOĞRU bilgi için www.pozitifyasam.org İlginize teşekkür eder çalışmalarınızda başarılar dilerim… Saygılarımla, Kız Kulesi J |
16-06-2008, 14:02 | #17 |
|
Sayın Pozitifyaşam ve Kız kulesi ;
Ben şahsen bu konudaki endişelerimi dile getirmeye çalıştım. Eğer herşey anlattığınız gibi ise kendi adıma söylüyorum, sevinç duyarım. Saygılarımla. |
16-06-2008, 17:15 | #18 |
|
Değerli Arkadaşlar;
Hasta Hakları ve Sağlık Hukuku başlığı altında yapılan yazışmalar, hak ve hukuktan ziyade tıp dünyasındaki gelişmeler üzerinden devam ediyor sanki? Benim bildiğim kadarıyla, hasta olan bir annenin, kendisinde olan bu hastalık sebebiyle hasta bir çocuk dünyaya getirmesinin cezai bir müeyyidesi yok? Şayet HİV(+) olan bir annenin doğum yapmasına ilişkin bir hüküm var ise bu hükmün gerekliliği tartışılabilir. Böyle bir hüküm yok ise ve yukarıda yazan arkadaşların da belirttiği gibi bu hastalık, sağlıklı bir çocuk doğurmaya tıbbi açıdan engel değilse hukuki açıdan tartışılması gereken bir konu yoktur. Ancak, HIV(+) olan annenin dünyaya getireceği çocuğun da aynı hastalıkla dünyaya gelme ihtimali varsa ve bu durum hukuki açıdan irdelenecekse, şu soru(n)lara değinilmeli diye düşünüyorum: "Anne adayının çocuk doğruma hakkı", "Doğacak çocuğun sağlıklı yaşama hakkı." Bu nokta da benim aklıma takılan, tartıışlması gerektiğini düşündüğüm soru(n)lar şunlar: Birincisi, türk hukukunda bir kişinin hakları en erken ana rahmindeki oluşumla başlar. Bu itibarla, henüz ana rahminde dahi olmayan ve hukuken hak ehliyeti bulunmayan bir sujenin hakkı neye göre belirlencek ve tartışılacaktır? İkincisi, herhangi bir hastalığa düçar olmayan annelerin yaptıkları doğumda sağlıklı bir çocuk doğurmaları garanti midir, böyle bir ön koşul olabilir mi??? Her anne adayı hasta bir çocuk doğruma riskini alıyorsa(hatta belki de bu riski almak zorundaysa), bilinçli taksir ve olası kasta benzer bir ayrım mı olacaktır? Aynı soru sebebiyle aklıma takılan bir soru daha: gebelik süresince, doğacak çocuğun sağlığını riske eden eylemlerde bulunan anne adayının bu eylemlerinin de hukuki bir yaptırımı var mı? olmalı mı? Saygılarımla, |
18-06-2008, 20:48 | #19 | |||||||||||||||||||
|
Tıbbi tanı ve haklar/özgürlükler
Sn.Av.Uygar
Gözleminizde haklısınız. HIV/AİDS ve haklar sözkonusu olduğunda ; berrak ve doğru bir iletişim için önce asgari düzeyde aynı bilgilere sahip olmak gerekliliği kaçınılmaz hale geliyor. İşveren doğru bilgi sahibi olmadığından,çalışanını işten çıkartıyor.Sosyal ortamda HIV'ın bulaşmayacağı bilinseydi,çalışma hakkı ihlali olmayacaktı. Bazı hekimler ve sağlık personeli standart önlemler alındığında HIV bulaşmayacağını bilmediğinden hastanın tedavisi yapılamayabiliyor. Yeterli bilgi olsaydı tedaviye erişim hakkı ihlal olmayacaktı. Bazı yayınlarda HIV taşıyıcıları ,adları açıkça belirtilerek ya eşcinsellikle ya da uygunsuz yaşama biçimi ile suçlanarak haberleştiriliyor. Doğru bilgi olsaydı,haberler amaca uygun olarak yayınlanacak,HIV taşıyıcıları damgalanmayacak ve hak kayıplarına uğramayacaklardı. HIV taşıyıcısı olan bir sex çalışanı tespit edildiğinde,kadın ve adres defterinde olan veya birlikte olduğu kişilerin teşhir edilmesi yerine cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda eğitim vermenin önemi anlaşılacak,kimliği,uyruğu ve kazanç yolları ne olursa olsun herkesin tıbbi bilgisinin gizli tutulmasını isteme hakkı ihlal edilmeyecekti. Konu ve ihlaller çok yaygın,sürekli. Hiç bir tıbbi durum bu kadar hak ihlaline sebep olmadığından, Konu vesilesi ile bilgi paylaşımıda bulunan katılımcılara çok teşekkür ediyorum. |
26-04-2011, 13:53 | #20 |
|
Merhabalar,
Bir kaç yıl önce "HIV pozitif bir kadının çocuk doğurma hakkı" konusunu tartışmıştık. Bu konudaki güzel ve sevindirici gelişmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum... HIV ile yaşayan kişilere destek hizmetleri sağlayan Pozitif Yaşam Derneği bu konuda yaptığı araştırma ile “Pozitif Yaşam Derneği olarak anne ve babası HIV ile yaşayan 26 bebeğin sağlıklı ve HIV negatif (virüsü taşımayan) olarak dünyaya gelmesine tanıklık ettik…” diyor… Peki bu konuda uzmanlar ne diyor? Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Gökengin; “Ülkemizde, anneden bebeğe HIV’in bulaşmasını önleyecek ilaçlar bulunmakta ve kullanılmaktadır. HIV pozitif annelerden doğmuş sağlıklı bebeklerimizin sayısı her geçen gün artmaktadır. Gebe kalmanın, HIV pozitif bir kadında hastalığın ilerlemesine yol açması ise söz konusu değildir, çünkü gebe kalan HIV pozitif kadında, hastalığın bebeğe bulaşmasını önlemek için en kısa zamanda tedaviye başlanması gerekir. HIV pozitif bebek doğmasını önlemenin yolu, HIV pozitif kadınların gebe kalmasını engellemek ya da gebe kalmış kadınlara bebeğini aldırmasını tavsiye etmek değil, gebeliğe doktor önerileri doğrultusunda karar vermelerini ve doktorun önerdiği önlemlere sıkı sıkıya bağlı kalmalarını öğütlemektir” İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi - Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Buyru; “HIV pozitif erkeklerin çocuk sahibi olurken hastalığı eşlerine ve doğacak çocuklarına bulaştırmamaları esastır. Özel sperm hazırlama yöntemleri ile bu sağlanabilmektedir. HIV pozitif erkekten alınan spermler ısı ve santrifüj yöntemleriyle virüsten arındırılabilmektedir. Bu yolla hazırlanan ve virüs taşımayan spermler, polimeraz zincir yöntemi ile kontrol edildikten sonra aşılama (intrauterin inseminasyon-rahim içi dölleme) yöntemi ile eşinin rahmine verilmektedir. Eğer kadının gebe kalmasına engel başka bir problem yoksa, bu yolla bir aylık tedavi ile %20 civarında gebelik elde edilebilmektedir. Toplam 3-4 ayda %60 civarında gebelik şansı bulunmaktadır. Bu yolla hem eşine, hem de doğacak bebeğe virüs bulaşma riski bulunmamaktadır. Aşılama yöntemi tüp bebek yöntemine göre daha ucuz ve daha kolay uygulanabilir bir yöntemdir. Sperm sayısı düşükse, kadının tüplerinde problem varsa veya 3-4 aşılama ile gebelik elde edilemezse tüp bebek uygulamasına geçilmesi gerekmektedir. Bu yöntemle de yıkanmış spermler kullanılarak bulaşma riski ortadan kaldırılmaktadır.” Dünyada neler oluyor? İngiltere’de 144 HIV pozitif kadın normal doğum yaptı Fransa’da 11 bine yakın HIV negatif bebek doğdu Danimarka’da 2000 yılından beri tedavi kılavuzlarına uyulduğu durumlarda anneden bebeğe HIV geçişi olmuyor İsrail’de 155 HIV pozitif anne bebek sahibi oldu Amerika’da yapılan çalışma sonucu gösteriyor ki; hamilelikte antiretroviral (HIV’i baskılayan) tedaviye maruz kalan HIV negatif bebeklerin zihinsel (bili sel ve motor) gelişimleri olumsuz etkilenmiyor… Araştırmanın tamamını okumak için: http://pozitifyasam.org/assets/files...ar_cocukda.pdf |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kadının Hakkı Var Mı? | Gemici | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 1 | 17-01-2010 18:28 |
İntifa hakkı sahibi 3.kişi lehine sükna hakkı tanıyabilir mi ? | Droogi | Meslektaşların Soruları | 1 | 01-10-2007 18:19 |
4320-Resmi Nikahı Olmayan Kadının Şiddetten Korunmaya Hakkı Yok Mu? | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Kadın Hakları Çalışma Grubu | 27 | 09-06-2007 11:42 |
TCK 86/3-b ve 53/1 maddeleri - Yaralama - Görev - Öz çocuk / üvey çocuk ayrımı | Av.Tevfik TATAR | Meslektaşların Soruları | 5 | 30-05-2007 11:55 |
Kadının Çocuk İstismarı | esv | Hukuk Soruları Arşivi | 0 | 05-07-2003 15:13 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |