Alman Demokrasisi, Metin Kaplan Olayında Politikacıların Ve Adliyenin Tutumu

Köln Halifesi olarak tanınan Metin Kaplan bundan birkaç yıl önce Almanyada adam öldürmeye teşvikten dört sene hapis cezasına çarptırılmış. Türkiye iadesini istediği için 24 mart 2003 tarihinde cezası sona eren Kaplan, hapishaneden doğruca Türkiyeye gönderilsin diye, serbest bırakılmamış. 2003 senesinin Mayıs ayında, yüksek eyalet mahkemesi Türkiyenin iade isteğini reddetmiş ve tevkif kararı kaldırılmış. Serbest bırakılan Kaplan o tarihten sonra devamlı olarak polisin ve anayasayı koruma örgütünün takibine alınmış. Ağustos 2003 tarihinde Köln İdari Mahkemesi Kaplanın sığınma istemini geri çevirmiş. Metin Kaplan buna rağmen Almanyadan sürülmemiş ve Almanyada kalmasına göz yumulmuş. Gerekçe olarak da mahkeme Kaplanı Türkiyede cezai bir takibin beklediğini ve bu cezai takibin hukuk devleti kurallarına uymadığını göstermiş.

Asıl Tiyatro bundan sonra başlıyor. 19 Mayıs 2004 tarihinde Köln Yabancılar Dairesinin Kaplanı Almanyadan sürme isteğine Köln İdari Mahkemesi, Kaplanın Almanyada oturma müsaadesi yok gerekçesi ile olumlu cevap veriyor.

Bir üst mahkeme olan Münster Yüksek İdari mahkemesi Köln idari Mahkemesinin kararını tasdik ediyor ve Kaplanın Almanyadan atılmasına bir mani bulunmadığını belirtiyor ve bu karara karşı Federal İdari Mahkemeye temyiz yolunun açık olduğunu bildiriyor. Bunun üzerine Köln Şehir İdaresi Köln asliye mahkemesine başvurup bir tevkif kararı çıkarttırıyor. Gözetim altında bulunan Kaplanı tevkif için evine giden Polisler onu evde bulamıyor.

Kaplan olayı o tarihten beri Alman basınının baş sayfalarında yer alıyor. Olayın basını bu kadar ilgilendirmesinin birkaç sebebi var.

Bu sebeplerin başında bugünlerde gündemde olan göç yasası geliyor. Hıristiyan Birlik Partileri kanuna muvafakatlerini bildirmek için, şüpheli durumdaki yabancıların haklarının kısıtlanmasını ve bu kişilerin gerekirse uzun süre gözaltında bulundurulup ondan sonra kolay bir şekilde Almanyadan atılmasını şart koşuyor. Hükumetteki Sosyal Demokratların bir kısmı(SPD) özellikle yeşil bir geçmişi olan içişleri Bakan Otto Schily Hıristiyan Birlik partilerine puan kaptırmamak için onlara yakın bir tavır takınıyor. Taraftarlarını kaybetmemek kaygısında olan ve prensiplerinden ödün vermek istemiyen yeşiller buna karşı çıkıyor. Muhalefetle SPD tam bir anlaşmaya varmışken Kaplan olayı patlak veriyor.

İkinci sebep Yabancıların, özellikle Türklerin Hıristiyan Birlik Partileri tarafından devamlı olarak seçim malzemesi olarak kullanılmaları. Özellikle Türkiyenin AB . Üyeliği Konusu devamlı olarak seçim malzemesi olarak kullanılıyor son zamanlarda.

Son durum:
Olay Alman Politikasının ve Adaletinin işlemesi bakımından büyük bir önem kaydediyor.
- Münster Yüksek İdare mahkemesinin temyiz yolu açık ibaresine dayanarak Köln İdare Mahkemesi Kaplanın sınır dışı edilmesi kararını kaldırdı. Bundan dolayı sınır dışı etmek için tevkifte kaldırıldı. Sınır dışı etme konusunda kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan sınır dışı etmek için tevkife kalkışan idare zor duruma düştü.
- Kaplanın Almayada kalmasına temmuz ayının 27 sine kadar göz yumuluyor. O zamana kadar Ferdral İdare Mahkemesi ne karar verir belli değil.
- Polis ve Politikacılar mahkemelerin nihai kararlarını beklemeden tevkife kalkıştıkları için tenkid ediliyor.
- En önemlisi Alman Politikasındaki Şahinlerin başarısızlığa uğramalrı; suçlu olan her yabancı Almanyadan atılsın, hücreye atılsın diyenler, bir örnek göstermeye çalışırlarken rezil oldular, çünkü
- Polisin ve anayasayı koruma örgütünün gözetiminde olan Metin Kaplan, polisler kendisin tevkife geldiklerinde gözetime rağmen ortada yoktu.

Olay bence Alman Hukukunun bir başarısı ve politikacıların bir hezimeti olarak tanımlanabilir. Türkiye ve Almanyada yaşayan Türk Vatandaşları bakımından yeni zorluklara yol açar.

Saygılarımla