16-04-2008, 07:20 | #1 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Karşılıksız çekten dolayı verilen para cezasının hapse dönüşmesi
Selamlar...
OLAY:Keşide ettiği bir çek iflası nedeniyle karşılıksız çıkar şahsa Mahkeme, çek kanununun ilgili maddesine göre para cezası veriyor. Kişinin bu cezayı ödemesi mümkün değil. Bu cezanın hapse dönüşme ihtimali var mı? Olaya uygulanacak normlar: 1-Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi hakkındaki kanunun
2-Türk Ceza Kanununun uygulamasını gösterir kanunun
3-Ceza İnfaz Kanunu
4-Adli para cezasının tanımı bulunan Türk Ceza Kanununun
Dün sadece baştaki olayı bir forumda sormuştum ve cevap olarak da evet hapse çevrilir denilmişti. Ancak; Ceza İnfaz Kanununun infaza esas tuttuğu adli para cezası 5 gün ile 730 gün arasında kalan bir sürenin bir günlük karşılğının belirlenmesi ile bulunan bir meblağın ödenmesini esas alıyor. Lakin, çekle ödemelerin düzenlenmesi hakkındaki kanuna göre verilen para cezası çek bedeli kadar. Burada gün belirleme yok. Dolayısıyla Savcının ödenmeyen kısım için ne kadar hapis kararı vereceği belli değil ve dahası çekle ödemelerin düzenlenmesi hakkındaki kanun ceza infaz kanunundaki adli para cezasına ilişkin norma uygun düşmüyor. Zira ceza infaz kanunundaki norm; ceza kanunumuz esas alınmak üzere düzenlenmiş ve ceza kanunumuzdaki adli para cezaları ya seçenek yaptırımlardan biri veya kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın adli para cezasından çevrilmesine uygun. Ben, hukuk fakültesi mezunuyum ancak avukatlık yapmıyorum. Yukardaki olay bir akrabamın acil olarak çözümlenmesi gereken bir sorunu. Kendilerine, böyle bir hapsin mümkün olamayacağını belirttim ancak dün bir avukat arkadaş hayır hapis yatabilir dedi. Evvela; hapis yatırılabilinir mi? Savcılık tarafından borcun ödenmemesi nedeniyle hapis kararı verilirse izleyebileceğim bir yol var mı? Yardımcı olursanız çok müteşekkir olurum.. NOT:Borçtan dolayı mal beyanında bulunmama nedeniyle verilen hapsin de Anayasa Mahkememizce iptali ışığında mümkün olmadığı kanaatindeyim. Tabii o ayrı iptal bu ayrı konu lakin gerekçe olaya kullanılabilir diye düşünüyorum... |
16-04-2008, 17:05 | #2 | |||||||||||||||||||
|
Sayın karabekir;
Ancak 5 madde 31.12.2008 tarihinde yürürlüğe gireceği için, Çek Kanunu' ndaki düzenlemenin uygulanması devam etmektedir. Bu nedenle hapis cezası söz konusu olabilecektir. Saygılarımla.. |
17-04-2008, 07:30 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Çek kanunundaki düzenlemenin devam edeceğini buna mukabil ancak 5. maddenin bu yılın sonunda yürürlüğe gireceğini belirtiyorsunuz. Şu anki çek kanununda mükerrirlik dışında bir hapis cezası öngörülmüyor ancak Ceza infaz Kanununun atıf yaptığı adli para cezası nedeniyle hapis kararı çıkması mümkün oluyor. Örneği şöyle sembolize edelim. Ceza infaz kanunu suçluyu cezalandırma yöntemini esas alıyor ve diyor ki Suçlu Türk ceza kanununun şu maddesine göre belirlenen kişidir. Ancak Türk ceza kanununun tanımlamış olduğu suçlu tanımı çekteki eylemi gerçekleştiren kişiye uymuyor. Lakin başka bir kanun da çekteki eylemi ika edeni suçlu olarak adlandırıyor. Ceza infaz kanunu Türk ceza kanunu mu esas alacak yoksa buna uyum sağlamayı esas almış ancak üstün körü hazırlanmış uyum kanununu mu? Evet; Bu kanunun genel hükümleri özel kanunlardaki suçlar hakkındada uygulanacaktır ama 31.12.2008 tarihinde yürürlüğe girecektir diyoruz...Yani ki; şu anda bu kanunun genel hükümleri özel kanunlardaki suçlar hakkında uygulanamaz. O halde; uyum yasası uygulanabilir ki; ona göre çekteki ağır para cezası adli para cezasına çevrilmiştir Ceza infaz yasası uygulanabilir ancak 102. maddenin atıf yaptığı adli para cezasını düzenleyen norm ne olacak... Özel olarak adli para cezasını düzenleyen Türk Ceza Kanununun ilgili maddesi genel kanun mudur? Ortada bana göre bir hukuk garabeti var. Bu kadar uzattığım için kusuruma bakmayın...Bu gariplik nedeniyle zaten iflas etmiş olan, dahası dostlarına borcunu dahi ödeyemeyen bir adamın devletin kestiği cezayı ödeyemeyecek olması nedeniyle hapisle cezalandırılması ve bunun sadece borçtan dolayı olması beni hayli etkiliyor... |
17-04-2008, 10:17 | #4 | |||||||||||||||||||
|
Sayın karabekir; siz fiili olarak avukatlık yapmadığınızı belirtmiştiniz yanılmıyorsam. Alıntıdaki düşüncenizin sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Sırf borçtan dolayı hapis cezası verilmemeli diyorsunuz. Sizden bir de akrabanızı alacaklı olarak düşünüp karar vermenizi isteyeceğim. İnanın alacağı tahsil etmek o kadar zor ki. Mal beyanında bulunmamadan ya da karşılıksız çekten dolayı çıkan cezalar alacaklının alacağını elde etmesinin belki de en önemli yolları. Anayasa Mahkemesi' nin iptal kararında dediği gibi bu durum belki hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmıyor olabilir. Ama unutmayın ki; alacaklının alacağını tahsil edebilmesi için kabul edilmiş olan yolların da bu şekilde tek tek elinden alınmasının da hukuk devleti ilkesi ile bağdaşır yanı yoktur. Hele de ülkemizde. Siz değerlendirmenizi yalnızca borçlu akrabanızı düşünerek yapıyorsunuz. Hukukçu olmak olaylara objektif bakabilmeyi gerektirir. Yapılan icra takibi sonucunda, hiçbir şekilde tahsilat yapıalamamasına rağmen, ya da borçluya ulaşılamamasına rağmen, mal beyanında bulunmmadan ya da karşılıksız çekten dolayı ceza çıktığında borçluların duyar duymaz borçlarını ödediğini görebilseniz bu yorumu yapmadınız. Size kolaylıklar diliyorum.. Saygılarımla.. |
17-04-2008, 10:49 | #5 |
|
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tebdirlerinin İnfazı Hakkında Kanun-Geçici Madde 1:''5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki diğer kanunlarda yer alan adli para cezalarının ödenmemesi halinde, hükümlüler 1 gün yüz Türk Lirası karşılığı hapsedilirler.''
çek kanunu ya da diğer özel yasalardaki para cezasının ödenmemesi halinde 5275 sayılı yasanın geçici 1. maddesine göre hapse çevrilmekte ve infaz edilmektedir.sadece suç tarihi 01.06. 2005 tarihinden önce ise, infaz 647 sayılı yasaya göre yapılmakta ve hükümlü şartla tahliyeden yararlanmaktadır. sonra ise 5275 sayılı yasanın 106/9. maddesi gereğince şartla tahliyeden yararlanamamaktadır. saygılarımla. |
17-04-2008, 10:58 | #6 | |||||||||||||||||||||||
|
Selam ve saygılarla... Hukuk fakültesi mezunuyum ancak avukatlık yapmıyorum demiştim, haklısınız. Hayır, akrabamı düşünerek bunu söylemedim. Alacaklı konumunda olduğum davalar da oldu. Ben, borçtan dolayı hapse karşıyım. Zira ortadaki mesele alacak-verecek meselesi. Bugünkü anlayış gelişen bir anlayış. Borçtan dolayı alacaklının esiri konumuna düşmeyi dahi düzenlemiş bir zamanlar hukuk. Bugün geliştiği ölçüde alacak-verecek ilişkilerinde bir hile-ikrah olmadığı müddetçe de hapisle cezalandırılmayı mümkün olmaz görmek daha doğru bir yaklaşımdır. Buradaki mesele müvekkilinizin parasını alamamak olarak görülmemelidir. Tamam, maddi olarak bu bir meseledir ama ortada bu duruma düşmeyi istemeyen, bir hilesi olmayan, dahası ekonomik kriz nedeniyle bu duruma düşmüş insanların hapisle cezalandırılması meselesi vardır. Böyle bir durumda ticari hayatın bitmesi mümkündür. Yani kimse çekle işlem yapmayabilir zira elinizde pimi çekilmiş bir bomba vardır sürekli krizli ülkelerde... Objektif olduğumu düşünüyorum. Ancak, sanıyorum ki; siz alacağınızı tahsil etmek borçluya yapılacak birçok şeyi mübah olarak görüyorsunuz. Ben, sadece borçlu açısından bakmıyorum vakıaya. Avukatlık yapan çok samimi arkadaşlarım var ve kardeşimin eşi de avukat. Avukatların elinde en etkili yol bu olabilir ancak bu doğru bir yol olmayabilir... Aslında bunu tartışmak istemiyordum. Ben, meseledeki hukuki garabeti ortaya koymaya çalışmıştım. Yani çek kanunundan dolayı ancak mükerrirlere verebiliyorsunuz ve verdiğiniz ceza 1-5 yıl arasında. Ancak adli para cezası dolayısıyla birden fazla çek yaprağı da dikkate alındığında 5 yıl hapiste kalmanız işten sayılmıyor. Yani mükerrir değilsiniz, geleceğe güvenmişsiniz ve işlerim iyi giderse borçları öderim demişsiniz işiniz bozulmuş ve iflas etmişsiniz. Eviniz gitmiş arabanız gitmiş, kiraya çıkmışsınız, içtiğiniz sigaranın markasını değiştirmişsiniz sokakta işportaya çıkmaya başlamışsınız...Ama devlet kendi alacağı için sizi mükerrirlere verilecek cezadan daha ağır bir cezayla cezalandırıyor. Bu insan için belki de hapsolmak daha hayırlı olabilir de; karısı ne olacak, çocuğu ne olacak... Evet haklısınız; çekleri imzalarken düşünecekti... Saygılar efendim... NOT:Bakın ayrıca bu borç alacaklıya ödenecek değil devlet kendi alacağı için hapis kararı alıyor ama sizin alacağınız için böyle birşey yok. Yani devletin alacağı ödenirse bu kişi hapis yatmayacak...Hapse neden olan adli para cezasının ödenmemesinin hapse çevrilmesi... |
17-04-2008, 11:28 | #7 | |||||||||||||||||||
|
Sayın karabekir; ben alacağı tahsil etmek için her yolun mübah olduğunu söylemiyorum. Şüphesiz ki hem İİK' nda ve hem de Çek Kanunu' nda borçluyu koruyucu hükümler de bulunmaktadır. İlamlı icra da dahi borçlu itiraz edememesine rağmen, icranın geri bırakılması kararı alarak haklı olduğunu düşünüyorsa icra işlemlerine engel olabilmektedir. Bunun yanı sıra bura verilen hapis ya da adli para cezası sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle verilmiş bir ceza değildir. Doğrudan kanundan kaynaklanan bir cezadır. Unutmayın ki Anayasa Mahkemesi İİK m. 337/1' i Anayasa m. 38 (Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.) hükmüne aykırılık nedniyle iptal etmedi. İki kez cezalandırma yasağı ilkesi nedeniyle iptal etti. Gerekçeli karar için bakınız: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=26770 Son olarak, verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapis cezasına çevrilme söz konusudur. Devletin alacağını tahsil edememesi nedeniyle nedeniyle para cezası hapis cezasına çevrilmektedir. Bu da doğrudur; ancak, bu hükmün amacı da yine alacağklının alacağını tahsil edebilmesidir. Çünkü adli para cezası kararı çıktığında borçlu borcunu ödediği taktirde, talep üzerine düşme kararı verilmektedir. Bu durumda da devlet alacağından vazgeçmektedir. Bu da asıl amacın alacaklının alacağını tahsil edebilmesini sağlamak olduğunu gösterir. Saygılarımla.. |
17-04-2008, 13:01 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler... Acaba suçun ne zaman işlenmiş sayıldığını da sorabilir miyim? Yani çek keşide edildiğinde mi, bankaya ibraz edilip de çek yazıldığında mı veya başkaca bir tarih de var mı? Saygılar.... Kemal Bey, Kanundan kaynaklanan ceza da nihayetinde çekle ödemelerde bankada gerekli paranın bulundurul/a/mamasının bir sonucudur. "Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz." Anayasanın bu hükmü dolayısıyla da iptal edebilirdi. Buradaki mesele "getirememe" meselesidir. Anayasa Mahkemesinin önüne norm o sebeple gitmemiştir belki mahkeme o sebeple inceleyebilirdi ama orada da sözleşme meselesi vardır. Yani ki; devletin çekin ödenmemesi nedeniyle ceza vermesi kanundan doğan bir ceza. Ama, bu cezanın doğumu yine sözleşmeye "çek bir ödeme aracıdır sözleşme değil dediğinizi duyar gibiyim" dayanıyor. Her ne ise; uzun uzun yazarak kafaları karıştırmayayım. Kendi kafamda karışıyor bunların arasında... Size hak vermiyor değilim. Sadece baktığımız noktalar farklı. Bir avukat kendisine verilen çekin bedelini tahsil ettiği oranda kazancı beliriyorsa karşıdaki kişinin hapis yatması önemli değildir. Zaten, damat da mahkemenin kararına en fazla bu yüzden içerlemişti. Şimdi nasıl tahsil yapacağız diye... Bense olaya avukat gözünden değil daha yukardan bakıyorum. Yada öyle sanıyorum da belki de hapisle tazyik olacak kişi açısından bakıyorumdur. Bir borcu yerine getiremeyen kişinin bayağı suçlular gibi mahkum olmasına karşı duruyorum o kadar... Saygılar... |
17-04-2008, 17:17 | #9 |
|
Sayın karabekir; daha önceki mesajalrda da belirtmiştim. Hukuçu olmak olaylara objektif bakabilmeyi gerektirir. Benim de benzer olay başıma geldi. Taahhüdü ihlalden hapis cezası çıkacaktı. Tanıdığım, "benim ne ilgim var, birşey olmaz" diyordu. Açıklama yaptım ancak o da biraz sizin gibi düşünüyordu. Dilekçesini yazıp, yargıtay kararlarını da ekleyerek gönderdim duruşmaya. Ve ekledim: "Bu alacaklının yasal hakkı, alacağını bir şekilde tahsil etmek zorunda." Neyseki geçersiz bir taahhüttü, tebligat usulsüzdü, kefile icra emri gönderilmemişti, çağrı kağıdı başka adrese tebliğ edilmişti vs vs.. Alacaklı yasal hakkını kullandı haklı olarak. bizde icra kefili-sanık olarak yasal haklarımızı kullandık ve olay çözümlendi. Ülkemiz gerçeklerini daha doğrusu borçluların durumunu genel olarak dikkate alırsak, gayet yerinde bir düzenleme. 337/1' de iptal edildi, ancak yasal düzenleme için yürürlük tarihi sonraya bırakıldı. Yapılacak yasal düzenleme m.76 ile bütünlük oluşturacak ve mal beyanında bulunmama suçuna yine hapis cezası çıkacak. Ve unutulmamalı ki, ceza her durumda çıkmıyor, süresinde ve usulüne uygun mal beyanında bulunmazsanız çıkıyor Süresinde ve usulüne uygun mal beyanında bulunduğunuz takdirde böyle bir riskle karşılaşma durumunuz yok. Bu da borçlunun yasal hakkı
Asıl sorun bu değil biliyorum; ancak, tartışılması da faydalı oldu. Teşekkür ederim. Saygılarımla.. |
05-02-2009, 14:04 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
Çek kanunu ve Türk Ceza kanunu paralelinde bunları söylemiştim. Şu anda ortaya çok büyük sorunlar çıktı. Bundan 6-7 ay kadar evvel bunlarla birlikte durumu Adalet Bakanlığına bildirmiştim ve Adalet Bakanlığı konu üzerindeki çalışmaların devam ettiğini ve görüşlerimin dikkate alınmak üzere kanunlar dairesi başkanlığı (mıydı acaba) na gönderildiğini belirtmiştiler. Hasılı 31.12.2008 tarihine kadar düzenleme yapılmadı. Şimdi elde olaya uygulanacak ceza normu yok. TCK'nın 52. maddesi infaz hakkında uygulanmak zorundadır. Veya Ceza infaz yasasının 106. maddesi TCK'nın 52. maddesindeki adli para cezası rejimini esas aldığı için nispi nitelikteki çek kanunundaki para cezasının hapse çevrilmesi mümkün değildir. Hatta sitede bulunan makalede de saçma şekilde hakimlerin nispi nitelikteki cezayı 52. maddeye göre belirleme yetkileri de bulunmamaktadır. Zira ceza kanunundaki hükümlerde kıyas yapılamazsa; olaya uygulanacak norm bulunmadığında hakim yeni bir norm da yaratamaz. Kişileri cezadan kurtaracak bütün şartlar fail lehine yorumlanır. Kaldı ki; şu anda faillerin lehine yorumlanacak bir durum da yoktur. Şu anda bu suçtan dolayı hüküm almış olup da cezaları infaz edilmemiş kişiler hakkında uygulanacak bir ceza normu kalmamıştır. Zira: TCK'daki 52. madde bütün kanunlar hakkında uygulanacaktır. 52. madde nispi para cezasını düzenlememiştir. Ceza infaz yasasının 106. maddesi de nispi para cezası rejimine uygun değildir. Bu sebeplerle kişilerin salıverilmesi gerekir. Bana kalırsa ne asliye ceza mahkemelerine Cumhuriyet Savcılarının danışması gerekir ne de Yargıtay'dan karar beklemenin lüzumu yoktur. İnfaza bakan kurum aynı zamanda kanunların uygulanmasına da bakmaktadır. Örneğin TCK'daki bir madde ile hırsızlık suç olmaktan çıkartılsayda Cumhuriyet Savcıları cezaya hükmeden mahkemeden tekrar yeni karar mı isteyecektiler yoksa mevcut kanuni düzenlemeye göre hırsızlık fiilini ika etmiş kişileri serbest mi bıracaktılar? |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Cirantanın Karşılıksız Çekten Dolayı Şikayet Hakkı Var Mıdır? | avhalit | Meslektaşların Soruları | 9 | 18-02-2019 10:19 |
Karşılıksız Çekten Dolayı Verilen Para Cezası- CMK 231 | Av.D.Mehmet ARSLAN | Meslektaşların Soruları | 3 | 15-04-2008 12:02 |
Kesinleşmiş Adli Para Cezasının Ödenmemesi - Cezanın Hapse Dönüşmesi | MASSAN | Meslektaşların Soruları | 21 | 11-03-2008 13:09 |
Karşılıksız çekten dolayı verilen adli para cezasının tebliğinde usul | Av.Asuman Güzelcan | Meslektaşların Soruları | 2 | 06-03-2008 12:58 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |