|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
27-04-2002, 15:02 | #31 |
|
Yanıtlar
Değerli Meslektaşlarım, Mesleki Giysi “Cübbe” ye ilişkin forum alanında açılan tartışma bu konuda saptayabildiğim yapılan ilk tartışmadır. Bu tartışmaların, tartışmalar tamamlandıktan sonra bir sureti TBB gönderilecektir.
----------------------------------------------------- Usul, esastan önce gelir... “Herşeyin bir usulü vardır Sayın meslektaşım Aydın” Kuralları değiştirmenin yolunu bilen hukukçular, uymasını da bilmeliyiz görüşündeyim. Olan Hukuk açısından ve konu bağlamında cüppe giyilmemesi gerekir..! Etik yönü bir yana, önce mevcut düzenlemeye aykırı ... Kurallar, uyulmak içindir. Hele o kurallar avukatlar içinse... O halde "usulüne" uygun olarak "Yönerge"nin değiştirilmesini sağlayalım..! O güne dek cübbeyle yürümeyelim. Av. Hulusi Metin (İstanbul Barosu) ---------------------------------- Sayın Metin e Bizim Kuşak Değerli Hocamız Prof Dr Necip Bilge nin “Usul esasın aslıdır” sözünü hep hatırlar. Hukukta usulün bin öncelik sorunu vardır. Bu anlamda değerlendirmenize katılıyorum. Olan hukuk açısından cübbenin giyilmesi sunulan düzenleme ile zaten sakıncalıdır. Bu durumda yeni bir düzenleme ile mesleki giysinin giyilmesi gereken alanların yeniden saptanması gerekir düşüncesindeyim. --------------------------------------- Yürüyüş yada toplantılarda ''mesleki konularla ilgili'' tavır alınıyor ise, meslek işaretinin dışa vurumu tabidir ki mesleke ait giysimiz ''Cübbe'' ile olacaktır. Özellikle sokakta bir grup ''tavır dışa vurumu'' anlamında yürüyor ise, bu tavırın, diğer kimselerce doğru algılanabilmesi için, ayırıcı meslek giysisini normal karşılıyorum... Evet,normal bir zamanda sokakta cübbe ile dolaşmak abestir.. deliliğe bile yorulabilecek bir davranış şeklidir.. Ancak, belirli bir meslek adına ve meslek için, tavır amaçlı yürüyor isek, cübbe normal, hatta kolay anlaşılır olmak adına da zorunludur.. Türkiye' de avukatların elinde bir tek meslek alameti olarak cübbe kalmış, bari o'na sahip çıkalım.. Yakında onu' da elimizden almak isteyenler olacaktır.. Mesela, Baro odalarında bulunan cübbelerin yakasındaki bir parmak yağı konuşalım.. baro odalarının halini konuşalım.. Av. Mehmet Saim Tikici/İstanbul Barosu ----------------------------------------- Sayın Tikici ye Çok özel nedenlerle cübbe ile toplantılara katılmak konusunu açık ve değerlendirmeye değer buluyorum. Ancak bunun çok özel olmasının ve tarihsel süreçte çok özel konular için geçerli olabileceğini ısrarla vurguluyorum. Bu konuda gerekli mevzuat düzenlemesi yapılması gerektiği düşüncesindeyim. Baro Odalarının, cübbenin durumunu konuşulması gerektiğine özellikle katılıyorum. Özellikle değerli meslektaşlarımızın bu konuda ciddi bir özeleştiri vermeleri gerektiğini düşünüyorum. -------------------------------------------- cübbe ile yapılan yürüyüşlerin en azından hukukla ilgisi olmalı veya meslekle ilgisi olmalı diye düşünüyorum - bu arada İstanbul Barosunun filistin için yapmış olduğu cübbeli yürüyüşede karşı olduğumu belirtmeliyim. bu beni rahatsız ediyor daha doğrusu dünyada iki ülke biri birleri ile savaş tartışma diye bir şeyler yaşamaya başlıyorlar bizim halkımızda hemen ikiye ayrılıyor ben bunu anlamıyorum av. rezzan aydınoğlu ---------------------------------------------- Sn Aydınoğlu na Tüm görüşler değerlendirildiğinde çok özel durumlarda mesleki giysinin belirli yerlerde giyilmesinin olası olabileceği benimde düşüncemdir. Ancak bu durumun çok özel olma niteliğini koruması gerektiğini düşünüyorum. Eğer konuyu “HUKUKLA İLGİLİ” olarak sınırlarsanız, her gösterinin altında mutlaka bir hukuki gerekçe iddiasının yatacağı görülecektir. -------------------------------------------------- Gerek avukatların, gerek diğer meslek mensuplarının, sırtlarında ne ile ve nasıl yürüdüklerinden çok, ne için yürüdükleri beni daha çok ilgilendiriyor. “Önce amaç takdire değer olmalı. Sonra araca bakmalıyız.” “Herhangi bir etkinlik gerçekten takdire değer bir amaç taşıyorsa, ( kullandığı aracı pek onaylamasam da )onu alkışlayıp katılmaya çalışırım. Eğer amaç buna değmiyorsa, çok gösterişli veya çarpıcı araçların kullanılması neyi değiştirir.” Adnan Aydın -------------------------------------------------- Sayın Aydın a Ne için yürüdükleri önemli görüşüne katılmıyorum. Çünkü meslekte özel giysi yargının ayrılmaz parçasının bir ifadesi olduğu gibi aynı zamanda başkasına ait savunma hakkının yüklenildiğinin de bir ifadesidir. Amacın taktire değer olması görüşüne tüm tartışmalarda dikkate alındığında ve değerlendirildiğinde ben de katılıyorum. Ancak bu amacın çok özel durumlarda ortaya konulması gerektiğini düşünüyorum. ------------------------------------------------- Bence, konu ifade edilen kimlik bağlamında ele alınmalıdır. Bildiğiniz gibi, hepimiz birden fazla etnik, dinsel, sosyal kimliği (ebeveyn, meslek mensubu, futbol takımı taraftarı gibi) içimizde barındırırız. Bir hukukçu olarak beni rencide eden, kabul edemediğim hangi içsel kimliği taşırsa taşısın tüm hukukçuların karşı çıkması gerektiğini düşündüğüm bir durumda, cübbenin giyilmesinde bir sakınca bulmuyorum. Zaten acımasızlıklarla, kurallarla, dayatmalarla kuşatılmış dünyamıza neden bir kuralcık da biz sokuşturalım. Bence, herkes kendini nasıl ifade edebiliyorsa öyle de yapabilmeli. Av. Turan Kanbakan -------------------------------------------------- Sevgili Dostum Kanbakan’a Bu konu bir çok sosyologun ve siyaset bilimcisinin de ortak düşüncesidir. Prof Dr. Toktamış Ateş gibi bazı düşünürler, yurttaş kimliğinin asıl olması gerektiğini diğer alt kimliklerin daha sonra değerlendirilmesi gerektiğini belirtmekte haklıdır. Ancak savunmada özel giysi cübbe evrensel değerlere sahip 2000 yıllık geçmişi olan bir olgudur. Yaşama hakkı, barınma hakkı gibi vazgeçilemeyecek, paylaşılamayacak haklardan olan savunma hakkı evrensel bir hak dır. Bu bağlamda savunma hakkının bir ifadesi mesleki giysi ile olmaktadır. Bir dayatma değil kutsal bir hakkın ifadesi söz konusudur. Aydın Barosu, cenaze töreninde tabutun üzerine meslektaşımızın cübbesini örtmektedir. Bazı meslektaşlarımız cenaze törenlerinde mesleki giysilerinin tabutlarının üzerine örtülmesini yaşamlarında vasiyet etmişlerdir. Paris Barosu yönetimi ve kayıtlı avukatlar 1930 lu yıllarda, bir süre düzenlenen cenaze törenlerine cübbeleriyle katılmışlardır. Bu uygulama günümüzde yaşanmamaktadır. Fransa’da yeni Avukatlık Yasasında cübbe giyilmesinin tartışıldığı, bir kısım parlamenterlerin cübbenin gereksiz olduğunu, yasadan çıkartılması gerektiğini savundukları günlerde, duruşmaya yetişmek için Paris Adliyesi koridorlarında cübbeyle koşmakta olan Avukat, 1. Dünya Savaşı kahramanlarından, Paris Barosu Başkanı Avukat CARPENTİERES ile karşılaşır. Hemen durur hafifçe eğilerek meslek ustasına selam verir. Vakarlı yürüyüşü ve bembeyaz saçları ile meslektaşının telaşlı, dağınık biçimde koridorlarda koşmakta olduğunu gören Paris Barosu Başkanı, meslektaşını uyarır. “ÖNCE EĞİLME, ÜZERİNDEKİ ŞEREFLİ GİYSİ, SENİ HİÇ BİR MAKAM VE KİŞİ ÖNÜNDE EĞİLMEMENİ GEREKTİRİR. SONRA KOŞMA. BU GİYSİ İLE YÜZYILLARIN ONUR VE VAKARINI TAŞIYORSUN. BU GİYSİ İLE BAŞIN DAİMA DİK VE VAKUR DOLAŞMALISIN.” Bu olay Fransa da Avukatların cübbe giymelerinin zorunluluğunu bir kez daha kanıtlar ve Fransız Avukatlık Yasası’ndaki cübbe zorunluluğu aynen devam eder. Yukarıda sunulan birkaç olay mesleki giysiyi meslektaşlarımızın nasıl değerlendiklerine ilişkin yaşanan olayların aktarılmasıdır Selam ve saygılarımla. Av. Adil Giray Çelik |
29-04-2002, 22:17 | #32 |
|
CÜPPENİN KERAMETİ
Adil Giray Çelik bu konuda haklı avukatların feda etmediği bir cüppe kalmıştı arkadaşlar o da ne yazıkki bir paçavraya dönüştü nedenmi:
1-avukatın toplumumuzda saygınlığı kalmamıştır 2-avukatın hakim savcı ve hatta katiplerin gözünde bile saygınlığı kalmamıştır 3-avukatlık günümüz ülkemizde %99 kırtasiyecilik %1 savunmadan ibarettir 4-avukatın hiçbir sosyal ve ekonomik güvencesi yoktur |
30-04-2002, 17:23 | #33 |
|
Sayın Aristo,
İletinizdeki 4. maddedeki hususu hadi bir yana bırakalım; diğer 3 kesin tesbit merakımı mucip oldu: Bu tesbitler sizin kişisel gözlemlerinize mi , yoksa herhangi bir anket yada istatistike mi dayanmaktadır? A. G. Çelik'in "cübbe hangi hallerde giyilmeli" konusundaki yaklaşım ve görüşleri ile, sizin meslek hakkındaki tesbitleriniz arasındaki nedensellik bağını kuramadım. Av. Turan Kanbakan |
06-05-2002, 22:16 | #34 |
|
Sevgili Kanbakan;
Tespitiniz doğrudur. Bu tür yaklaşımlarda bir değerli katılımcının belirttiği gibi kimlik bildirmeyenlere karşı olmak bende takıntı oldu. Ama yanıt veren kişiye bir hukukçu olarak böylesi bir oranlamaya nasıl vardığını, saygınlığı hangi bilimsel veriler ile toplumsal sübjektif ve objektif verilerle değerlendiğini soramaz, sorsanızda yanıt alamazsınız. Değerlendirmesi ve görüşleri sanaldır. Forum sırasında eleştirdiğim sanal katılımcılara sanal yanıtlar verilememiştir. Foruma sanal olarak başlayıp, büyük ölçüde kimliğini açıklayan katılımcılara katkılarından ötürü mesleğimiz adına teşekkür ediyorum. İtirazlarım sanal kişilikleredir. Cübbeye ilişkin bir olayı aktarmak isterim. Ankara Barosunda staj yapmakta olan ve ağır bir hastalıktan tedavisi devam eden bir değerli meslektaşımız, stajını bitiremeden bu dünyadan göçecek olursa tabutuna cübbe örtülmesini vasiyet etmiştir. Duyguların en içten ifadesi şiirle olur. Sizleri en içten duygularla selamlıyorum. Av. Adil Giray Çelik Denizli Barosu BEN AVUKATIM LOIS LANDE, WASHINGTON DC (Çev: Av. Fahrettin KAYHAN Ankara Barosu) Ben avukatım. Kaba gücün yerine merhameti, adaleti, hakkaniyeti koydum. İnsanoğluna diğerlerinin hakkına, mülkiyetine, hürriyetine, saygıyı; vicdan, ifade ve toplanma özgürlüğünü ben öğrettim. Haklı davaların sözcüsü; Yoksulun, mazlumun, dul ve yetimin savunucusuyum. Çarşıda, pazarda onuru sürdürürüm. Halkın sevmediği, popüler olmayan davaların şampiyonuyum ben. On Emre giden yolu ben hazırladım Yunanistan’da kölelerin, Roma’da esirlerin özgürlüğü için savaştım. Stamp Ack’la mücadele ettim İnsan Hak ve Özgürlükleri Bildirgesi’ni ben yazdım. Köleleri ben savundum. Kölelik karşıtıyım. Kölelikten kurtuluş bildirgesini yayınlayan bendim. Her ülkede, her iklimde haini cezalandırır, masumu korur, düşeni kaldırır, adaletsizliğe ve vahşete karşı çıkarım. Tüm savaşlarda özgürlük için savaşan bendim. Aynı şekilde, halkın yaygarasına ve çoğunluğun despotluğuna karşı duran benim. Adaletin gerçekleşmesini engelleyen önyargı olmasın diye, zenginleri de savunur, yoksulun tüm hak ve imtiyazları teslim edilsin diye davasında ısrar ederim. Irk, renk, sınıf, cinsiyet ya da din ayrımı yapmaksızın insanlığın eşitliği için çalışırım. Hilebazlık, dalavere ve sahtekarlıktan nefret ederim. Adaletten ödün vermekten ya da menfaati zıt iki işverene hizmet etmekten yasaklıyım. Geçmişin muhafazakarı, bugünün liberali, geleceğin radikaliyim. Adalet ve hakkaniyet gerçekleştirmek için uzlaşmaya inanırım; fakat aynı nedenle şekilcilik ve kırtasiyeciliğin Gordium düğümünü kesip,atarım. Tüm buhranlarda insanlığın lideriyim. Dünyanın günah keçisiyim. İnsanlığın haklarını avucumun içinde tutarım da, kendi haklarımı sağlamayı bir türlü beceremem. Ben öncüyüm (ama) geçmişten vazgeçecek ve bugünü (varolanı) yıkmak isteyecek son kişiyim. Ben, adil hükümdar, dürüst yargılayıcıyım Mahkum etmeden önce dinler, herkes için en iyiyi araştırırım. BEN AVUKATIM... |
07-05-2002, 10:42 | #35 | |||||||||||||||||||
|
Sayın Adil Giray Çelik,
1-Kimlik bildirmeyenlere karşı olan takıntınızı anlayamadım.Bu sitenin kuralları çerçevesinde bu foruma katılıyorum.Kimlik bildirmemiş olan katılımcılardan neden rahatsız oluyorsunuz?ben size cevap verirken isminizin uygun olup olmadığını tartışmıyorum düşüncelerinizi paylaşarak cevap vermeye çalışıyorum Sadece gerçek kimliklerle girilmesi ve tartışılması gerekli bir Hukuk Sitesi düşünüyorsanız kimlik tespiti de yapmak suretiyle öyle bir siteyi siz de açın seve seve katılırız. 2-Böyle bir oranlamaya nasıl vardığım konusuna gelince;öncelikle bu forumda bulunan "avukatlık mesleğinin saygınlığı azalıyormu?" bölümünü okumanızı tavsiye ediyorum.cüppeye gelene kadar nelerin yitirildiği konusuna bir nebze açıklama getiriliyor.yukarıda yapmış olduğum oranlamanın tabi ki bilimsel bir değeri yoktur.Ben bir avukatım bu mesleğin içinde gözlemlerim ve yaşadıklarım ve öğrendiklerimle karşılaştırmam sonucu bu kanıya vardım ve varmış olduğum olumsuz sonuçları kısaca vurgulamak için basit bir oranlama yaptım yani sizin deyişinizle toplumsal,subjektif ve objektif baktım bu benim görüşüm beğenmeyebilirsiniz ama ben de sizin alıntı yaptığınız şiir de ki avukatlık ruhunun günümüz ülkemizde ne kadar gerçekçi olup olmadığını iyi biliyorum.Ülkemizde Hukuk uygulayıcıları hakkında bu güne kadar ne yazıkki kapsamlı bilimsel anketler yapılmamış ama "avukatlık mesleğinin saygınlığı azalıyormu"bölümüne aktarmış olduğum "ürperten anket"sonuçlarını bir okuyun ve bir de yargıtay önünde kitabını yakan hukuk profesörünün haberini okuyun ne anlatmak istediğim belki anlaşılır 3-"Sorsanız da yanıt alamazsınız" "Değerlendirmesi ve görüşleri sanaldır" ifadesini kullanarak takma isimle katılan forumdaşlara alaycı ve küçümseyici bir yaklaşımınız olduğunu mu anlamalıyız? saygılar sunarım. |
07-05-2002, 17:11 | #36 |
|
Merhaba
Dünyanın dört bir yanındaki insanların internet yoluyla birebir iletişim kurabildiği, dünyamızda karşımdaki insanın kim olduğunu bilmek o kadar önem arzetmiyor görüşüme göre. Önemli olan aynı dilden konuştuğunu hissedebilmek. Örneğin Tienenman meydanında tankların ezdiği üniversite öğrencileri dünyaya yaşadıklarını kimlikleriyle duyurmadılarki. İnsanın bir hukuk sitesinde söyleştiği hukukçu dostları tanıyamamaktan, bir sanal kimliğe hitap etmekten dolayı içinde bir burukluk olmuyor değil. Ancak yine de görüyorum ki, kimliğini açıklayanın da açıklamayanın da, hukuk insanlarının proplemlerine karşı ilgisi var. Avukat arkadaşların hepsi avukatlık mesleğinin kimlik sorunlarına karşı duyarlılık taşıyor. Aynı duyarlılıktan kaynaklanan kaygıları var. Bu nedenle adını bilmesem de çoğu kişiyi tanıyor gibiyim. Yazdıklarını anlayabiliyorum. Bence Giray bey'in bu konudaki tepkisi, kendi ifade ettiği gibi biraz takıntı düzeyinde. Bu arada avukatların cübbe ile yürüyüşlere katılmalarını onaylamıyorum ve Giray bey'in bu konudaki düşüncelerine katılıyorum. Tüm katılımcılara ve değerli Giray abimize selam ve sevgilerimle |
31-05-2002, 16:02 | #37 |
|
İzleyenleri İçten Dileklerimle Selamlıyorum
Bence; Meslekte giysi yargılamada vekil ile müvekkili arasındaki ilişkiyi temsil etse bile giysiyi daha geniş anlamıyla değerlendirmek gerekir. Özel giysi '' cübbe'' öncelikle onu taşıyan ve giysi ile özdeşleşen avukatı temsil ve tarif etmektedir. Bu sebeplerle eğer avukatın veya avukatların bir konuda gösteri ve yürüyüş yapma zorunluluğu doğmuş ise, yani avukatlar hukukçu kimliklerinde böyle bir gösteri ve yürüyüşte avukat kimliklerini öne çıkarmak istiyorlarsa cübbe ile yürüyüş ve gösteri yapmanın bir sakıncası olmadığını düşünüyorum. Selam ve saygılarımla Av. Alpaslan Oruç |
20-10-2002, 19:15 | #38 |
|
Savaşa Karşı ''cübbeli'' yürüyüş.
9 Nisan 2002 günü Avukatların mesleki giysileri ile çeşitli amaçlı toplantı ve yürüyüşlerde yer almaları konusunu tartışmaya açmış idim.
THS en fazla katılımlarından biri olan bir tartışma platformu ile konu belirli alanlarda oluştu. Bu arada geçen günlerde İstanbul Barosu'nun mesleki giysi cübbe ile düzenlediği ''Savaşa Hayır' yürüyüşünü basından izledik. Avukatların mesleki giysileri ile çeşitli toplantılarda yer almaları ve yürümeleri mesleğin etik kuralları ile tarihsel birikimi içerisinde kabul edilemez. Ancak; ''Savaş Hali'' gibi temel hakları ve hukuk normlarını ortadan kaldıracak bir tehlikenin olasılığı, Avukatları böyle bir eylemi mesleki giysi ''Cübbe ile yapmalarını haklı ve zorunlu kılmaktadır. Hukukçu meslektaşımız Sayın Adnan Aydın ın THS forum alanında da belirttiği gibi. Mesleki giysi ''cübbe'' ile yapılacak gösteri ve yürüyüşün, savunma mesleğinin sorumluluğu dikkate alınarak ''Ne İçin Yapıldığı Önemlidir''. Başta İstanbul Barosunu ve diğer Baroları bu tür eylemleri nedeniyle eleştirmiş olmakla birlikte, İstanbul Barosunun mesleki giysi ile yaptıkları ''Savaşa Hayır'' yürüyüşünün, Bir Hukukçu, Bir Avukat, Bir Yurttaş sorumluluğu ile Haklı, gerekli ve zorunlu bir davranış olduğunu belirtmek isterim. Selam ve saygılarımla. Av. Adil Giray Çelik Denizli Barosu |
30-10-2002, 01:48 | #39 |
|
Herkese merhaba diyerek sözüme başlayayım. Ve hemen cübbe konusunda yapılan bu tartışmayı, daha doğrusu bu tartışmanın cübbe kutsayıcılarını hayretle okuduğumu belirtmek isterim.
Bu tartışmayı ortaya atan meslektaşımızın adını ilk olarak 4-5 ay önce Denizli Baro Başkanı hakkında bildik meseleden dolayı açılan soruşturmanın diğer illerdeki biz meslektaşlarına da duyurulması konusunda gösterdiği takdire değer çaba nedeniyle duymuş idim. Ve bu nedenle bende bu isim olumlu bir izlenim bırakmıştı. Fakat, ne yalan söyleyeyim, cübbenin kutsiyeti üzerine verdiği bu vaaz (kullandığım sözcük rahatsız edici ise özür dilerim, ama düşüncemi ifade edecek uygun başka bir şey bulamadım!) beni üzdü. Üzülmenin yanısıra bir kızgınlık hissi de uyandırdı. Tartışmayı ortaya atan Av. A.G.Çelik'in yanısıra bu forum alanında tartışmaya katılan çoğu meslektaşın aynı doğrultuda görüş bildirmesi üzüntümü daha da artırdı. Cübbe, aslı astarı burjuva "Adalet" mekanizmasının içinde faaliyette bulunan biz avukatların mesleki bir giysisidir. Bu anlamda avukatların bir sembolüdür de. Bu işleviyle sınırlı olmak üzere bir değeri de vardır elbette. Ama bir sembol, ancak bu kadar abartılabilir. Söyler misiniz Allah aşkına, cübbenin mahkemelerde vs. giyilmesine başka bir yerde giyilemeyeceğine ilişkin bütün o tarihsel ve karşılaştırmalı yazılarınızın "Avukatların cübbe ile yürüyüş yapmaları" konusuyla ne ilgisi vardır? Cübbenin mesleki faaliyet içerisinde ne şekilde kullanılacağı ve nerelerde giyileceği başka bir konudur, avukatların gerek mesleki ve gerekse sair bir toplumsal konuda tavırlarını göstermek maksadıyla yaptıkları yürüyüş vs. eylemlerde cübbelerini giymeleri ise bir başka konu. Halkımızın kullandığı "Avukat gibi konuşuyorsun" lafına hak verdirecek ve toplasanız bir broşür kapsamına ulaşacak olan bütün o yazdıklarınız, bu konuya açıklık getirmekten uzaktır. Ama bu durum, şunu da göstermiştir: Avukatların önemli bir kesiminin ne kadar şekilci bir bakış açısına ve düz mantığa sahip olduğunu ve zihinlerinin pozitivizmle malül olduğunu... Toplumumuzun bir kısmını veya önemli bir kesimini veya tümünü etkileyen bir yerel veya evrensel bir sorun var ve avukatlar Barolarının veya başka bir örgütlerinin (ÇHD vb. gibi) örgütlemesi sonucu yürüyüş veya benzeri bir eylem yapmayı kararlaştırıyorlar ve bunu da cübbelerini giyerek gerçekleştiriyorlarsa cübbelerini "feda etmiş" mi oluyorlar? Cübbenin "saygınlığı" mı zedelenmiş oluyor? Ben tam tersinin söylenebileceğini düşünüyorum. Kuşkusuz burada avukatların irili ufaklı hemen her sorunda cübbelerini sırtlayıp sokağa koşturmaları gerektiğinden bahsetmiyoruz. Sözkonusu olan durumlar spesifik olaylardır. Ve bu olaylarda avukatların cübbeleri ile yürümeleri, eylem yapmaları ve bu eylemlerde eylemin amacına uygun slogan atmaları avukatların ve cübbelerinin saygınlıklarını daha da artırmaktadır, bunu görmek lazım. Cübbenin deyim yerindeyse "namusu"nu gözeten meslektaşlarımız kaygılanmasınlar; cübbenin namusu, saygınlığı, asaleti ve ona atfedilecek daha birçok sıfatı vs. yerli yerinde duruyor. Ve asıl, "Filistin'e Destek", "Savaşa Hayır" vb. gibi eylemlerde onu eylem alanlarına taşıyan meslektaşlarınızın sırtında parlıyor. |
30-10-2002, 01:57 | #40 |
|
Cübbe konusundaki cevabıma ek olarak şunu da söyleyeyim. Gerçi bu ek olmaktan çok bir dilek olacak.
Hukuk Doktoru mahlasıyla yazan arkadaşın, yalnız bile kalsa muhataplarına kızarak veya gücenip küserek bu konudaki forumdan çekilme kararını doğru bulmuyor ve eğer hala fayda görüyorsa tartışmalara katılmasını rica ediyorum. |
30-10-2002, 02:16 | #41 |
|
Arkadaşlar, cübbe ile ilgili yazdığım mesajı gönderdikten sonra forumun diğer konularına bakarken Baro Başkanlığı ile ilgili bir konu başlığı görüp bu alana gelen mesajları okumaya başladım. Bu konudaki ilk mesaj da Av.A.G.Çelik'e aitti.
Av. Çelik, bu mesajında avukatlığı ve Baro Başkanlığını övüyor ve göklere çıkarıyordu. Mesajından bir alıntı yaptıktan sonra yorumuma geçmek istiyorum. Alıntı aynen şöyle: "TBB önceki dönem Disiplin Kurulu üyelerinden Av. Zafer Merzifonluoğlu 'Avukatlık mesleğinde Barolar bir mabed, Mesleğe hizmet etmek bir ibadettir.' demektedir." Anlaşılan odur ki, sayın meslektaşımız da Baroyu bir mabed, avukatlığı da bir ibadet olarak görmektedir. Şimdi diyeceksiniz ki, bunun konumuzla ne ilgisi var? Ben de diyeceğim ki, bu anlayış, avukatlığı bir tür masonik faaliyet ve Baroları da masonik örgütlenme olarak gören bir anlayıştır. Ve bu konu başlığında tartışması yapılan cübbeye atfedilen bütün o meziyetler ve fetişleştirmeler tam da bu zihniyetten kaynaklanmaktadır. Bu zihniyet, sanırım eski kuşak avukatlarda daha yaygın. Son yıllarda yaygınlaşan adıyla '78 Kuşağı'ndan bir meslektaşınız olarak genç arkadaşlara tavsiyem, cübbeci meslektaşlarımızdan birinin kabul ettiği gibi asla avukatlığı bir amaç olarak görmeyin! O bir araçtır; diğer şeylerin yanısıra, toplumumuzda demokratik hak ve özgürlüklerin kazanılması uğraşında kullanılabilecek bir araç. |
30-10-2002, 18:24 | #42 |
|
Sayın meslektaşım Nusret bey,
Yazınızı zevkle ve inanın ki beğenerek okudum. Güzel bir ifade tarzınız var. Aşağı yukarı düşünceme de yakın anlattıklarınız. Ancak, Saygıdeğer meslektaşlarımızdan Av. Adil Giray Çelik beyefendiye yönelik (itham demek zorundayım) bakışınızı yadırgadığımı belirtmeliyim.. Masonik harekete kadar vardırılan yüklenmeniz, sayın Adil Giray Çelik' e büyük haksızlık ve esasen ona değer veren biz meslektaşlarına da üzüntü kaynağıdır.. Kimseyi savunmak yada methetmek gibi bir yapım olmamasına rağmen, bunu yazmak zorunda hissediyorum ki Giray Çelik takdir edilmesi gereken, oldukça mesleğine bağlı önemli bir meslektaşımızdır. Selam sevgi ve saygılarımla.. |
17-11-2002, 21:36 | #43 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Tüm Katılımcılara;
Av. Seyit Nusret Öztürk ün Mesleki Giysi ile ilgili bir konuda yukarıda kısa alıntılarla belirttiğim şekilde konuyu kişiselleştirerek değerlendirmesinden derin üzüntü duyduğumu belirtmek isterim. Belirtilen konuda mutlaka yanıt vermem için onlarca kişisel ileti aldığımı belirterek konuya açıklık getirmek istedim. Sayın Öztürk e sadece Giysiye İlişkin forum alanında yer alan görüşlerimin tamamını dikkatlice okumadığını aktarmak isterim. Yargılama usul hukukunda geçmişte ve günümüzde iki görüş çatışmaktadır. Bir görüş yargılamanın son derece basit ve sade biçimde, abartmadan, hatta halka kapalı biçimde yapılması yönündedir. Bu görüşün tarih boyunca özellikle totaliter rejimlerde olduğu gözlenmiştir. Diğer görüşte ise yargılamanın çok eski zamanlardan bu yana kutsal bir tören havasında, halka açık yapıldığı, bu törenin hukukun temel kavramlarına ve insana duyulan saygının bir yansıması olduğu belirtilir. Aynı görüş yargılamada şekil koşulunun belirli sınırlar içerisinde devam etmesini savunur. Bu anlamda yargılamanın ayrıntılı biçimde kurum ve kuralları ile yapılmakta olduğu eski Roma da ve Yunan da yargılama öncesi mahkemelerin yıkandığını ve bu kutsal törene özenle hazırlandığı yazılı kaynaklarca belirtilmektedir. Mesleki Giysi "Cübbe" böyle bir anlayışın sembolüdür. Bu sembol sadece savunmanlar için değil yargının diğer unsuru olan savcılar ve yargıçlar içinde geçerlidir. Dünyanın bazı ülkelerinde savunmanlar özel giysi giymemekle birlikte, bilebildiğim dömokratik ülkelerin tamamında yargıçlar yargılama sırasında özel bir giysi giymektedirler. Geçmişte eski Sovyetler Birliği ile Doğu Bloku ülkelerinin tamamında savunmanlar yargılama sırasında mesleki giysi kullanmamaktaydılar. Bulgaristan Barolar Birliği Başkanı Trayan Markovsky bu araştırmamızdan duyduğu sevinci belirterek, yargılamada savunmanların özel giysi kullanması için Bulgaristan Avukatlık Yasasında bir değişiklik yapılması için çalışmalara başlandığını belirtmektedir. Başka bir unsur olan Avukatlık Mesleğine başlangıçta edinilen Meslek Andı nın bir çok ülkede olduğunu ve en kısa yemin metninin ülkemizde yer aldığını da belirtmek isterim. Yargılama hukuk biliminin felsefe, sosyoloji ile yoğrularak en güzel konuşma biçimi ile sergilenmesidir. Yargılama, o ülkedeki hukukun üstünlüğünün somut göstergesi olmaktadır. Bu nedenlerle çağdaş hukuk devletlerinde hukuka verilen önem adliyelerede yansır. En güzel binalar adliye binalarıdır. Günümüz koşullarında Çağdaş Dunya, hukuka ve yargılamaya olan saygısını onun sembollerine duyduğu saygı ile belirtmektedir. Bu saygı gücünü ve gıdasını halktan ve hukukun evrensel değerlerinden alır. Bu saygının içerisinde canlı ve cansız nesnelere tapınma yoktur. Anadolu'nun bir kentinde sınırlı olanaklar ile nacizane araştırmalar yapmaya, mesleğe katkıda bulunmaya caba gösteren bir meslektaşınız olarak, mesleki bir sembolün anlatımı çabası içerisinde iken, bir meslektaşımdan aldığım ağır eleştiriden derin üzüntü duyduğumu ve yaralandığımı bir kez daha ifade etmek isterim. Selam ve Saygılarımla. Av. Adil Giray Çelik |
18-11-2002, 01:26 | #44 |
|
CÜBBE Sorununa Devam...
Arkadaşlar;
Cübbe, avukatlık ve baro hakkında oldukça ayrıntılı mesajlar yazan bir meslektaşımıza ve bu meslektaşımızın yazdıklarına çeşitli düzeylerde destek veren diğer meslektaşlarımıza cevap olarak, ama bundan da öte gerçekte önemli olan böylesi bir konu hakkındaki düşüncelerimi, katılımı hasbelkader yüksek olan bu platformda dile getirmek maksadıyla birkaç mesaj göndermiş idim. Bundan sonra, kullandığım çeşitli kelimelerden dolayı önce Sayın Tikici'nin ve sonra da ilk muhatabım Sayın Çelik'in oldukça dokunaklı eleştirilerine maruz kaldım. Eleştirilerin cevabına geçmeden önce öncelikle belirtmeliyim ki, bu mesajlarımda yazdıklarım, her ne kadar klişeleşmiş bir ifade de olsa, tabii ki bu arkadaşların kişiliklerine yönelik değildi. Ne de olsa, ben bu arkadaşları bizzat tanımıyordum. Ve ancak yazdıkları mesajları okuyarak bir izlenim edinmeye çalışıyordum. Eleştirilere gelecek olursak, mesajlarım üzerine bir duygu fırtınası estirilip, muhatap aldığım mesaj sahibinin ne kadar değerli, özverili, saygıdeğer olduğundan bahsedildi. Bütün bunlara itirazım yok. Kuşkusuz, muhataplarım da saygıdeğer, özverili vb. olabilirler. Hatta bunu ben de bir cümlemle belirtmiş idim, Av.A.G.Çelik'in Denizli Baro Başkanı arkadaşa karşı yapılan haksızlığı teşhir çabası nedeni ile. Fakat, konu bu değil. Konu, sahibi ne kadar özverili ve saygıdeğer olursa olsun, yanlış bulduğumuz düşüncelerin kıyasıya eleştirilmesi ve ancak bu eleştirinin içeriğinde bir hata görülüyorsa bunun karşı bir eleştiriye uğratılmasıdır. Ben, cübbe tartışması vesilesiyle, avukatlığı ve onun belirtilerini (nişanelerini), avukatları toplumdan ayrı, onun üzerinde bir kast olarak görerek yücelten, baroları kutsal birer mekan, avukatları seçilmiş yüce varlıklar ve bu nişaneleri de mukaddes birer fetiş haline getiren bu zihniyetle hesaplaşmak (bu biraz iddialı oldu -bu zihniyeti eleştirmek) istemiştim (Zaten halkın tepesinde çöreklenmiş, urlaşmış yeteri kadar kast varken buna yenilerini eklemekten ziyade var olanları yıkmak gerekmez mi?). Bu anlamda, özellikle eski kuşak avukatlarda var olan salt hukuk, salt avukat, salt avukatlık anlayışına karşı ileri sürdüğüm düşüncelerimi koruyorum. Muhataplarımın ise bu konularda savundukları görüşler özverili ve saygıdeğer kişilikleriyle çelişen bir görünüm arzetmektedir. Örneğin, Av.A.G.Çelik, ilk mesajında "... avukatların mesleki yetki, görev ve sorumlulukarının bir ifadesi olan cübbenin böylesi toplantı ve gösterilerde giyilmesi, mesleğin evrensel ve ulusal kuralları içerisinde yanlıştır ve hatalıdır. Başka bir ifade ile Avukatlık Mesleğini amaç olarak değil, araç olarak görmek, göstermektir." diyor. Av. H.Metin de "Avukat, bizzat kendisinin davacı ya da davalı olduğu çekişmede cüppe giyemez. O halde, sevgili meslektaşımız Çelik üstadımızın uyarısı dikkate alınmalıdır görüşündeyim." diyerek destek veriyor. Sonra Av.A.G.Çelik "Değerlendirmelerinize katılıyorum. ... CÜBBENİN FOKSİYONEL İŞLEVİ 5 Ana başlıkta toplanabilir. (Doktrinde bazı düşünürler 3 veya 4 ana başlıkta da toplayabilmektedir)." diye memnuniyetini belirterek uzun uzun tarihsel anlatımlara, hukuksal açıklamalara girişiyor. İtiraf edeyim, eğer bu mesajlarda sözkonusu olan şey, sadece cübbe ile ilgili söz söylemek, tarih boyunca çeşitli yerlerde nasıl geliştiği ve bugünkü konumuna ulaştığı hakkında bilgi vermekle sınırlı olsaydı, kendi açımdan çok gerekli görmesem de, yine de "Meslektaşımız iyi bir iş yapmış ve cübbenin tarihçesini araştırmış" diyebilirdim. Ama hayır, sayın Çelik ve diğerleri, bu bilgiyi vermekle yetinmiyorlar, işi, cübbenin, avukatlığın, baroların ne kadar kutsal şeyler ve yerler olduğu, avukatlığın nasıl ulvi bir iş olduğu vb. konusunda -kusura bakılmasın ama yineleyeceğim- vaaza kadar götürüyorlar. Sonra da, bu kadar kutsal bir mesleğin kutsal bir nişanesi olan cübbenin eylemci avukatların sırtlarında eylem alanlarına taşınmasına yasak koyuyorlar. Gerçekte avukatlık mesleğine bakış açılarındaki sakatlıktan kaynaklanan bu yasakçı anlayışlarına "bu durum zaten yasal da değil" deyip pozitif hukuk kurallarını da desteğe çağırarak, yasakçılıkta bir adım daha ileriye gidiyorlar. Hatta, bu konuda komik bir iki laf bile ediliyor. Kimisi, "Avukat, bizzat kendisinin davacı ya da davalı olduğu çekişmede cüppe giyemez" diyor, kimisi cübbenin dışarıda giyilmesi yasaktır, bu konudaki yasak kaldırılırsa giyilebileceği anlamında sözler sarfediyor, kimisi de "yürüşlerde cübbe giyilmesi; cübbenin giyilmesi koşul ve usulüne aykırıdır" buyuruyor. Yahu arkadaşlar, avukatların, toplumumuzu derinden etkileyen bazı konularda yaptıkları eylemlerde eylem alanlarına cübbe ile gitmelerinin, eylemlere cübbe ile katılmalarının davalı veya davacı olmakla, cübbenin dışarıda giyilmesinin yasak olmasıyla, cübbenin giyilmesine ait koşul ve usulle ne ilgisi var? Tekrar ediyorum; bütün bunlar, avukatı tanıtan bir giysi olarak cübbenin hukuk dairelerinde giyilmesine ilişkin konulardır. Sözü daha fazla uzatmayacağım. Diğer arkadaşlardan ricam, bir muhataplarımın avukatlığı kutsallaştıran, baroları mabed yerine koyan, avukatlığın katı şekil şartlarına bağlı olarak kastlaştıran, nişanelerini mukaddes birer fetiş haline getiren mesajlarını okusunlar, sonra da masonlukla ilgili şimdiye kadar öğrendiklerini hatırlamaya çalışıp bir karşılaştırsınlar! Ben bunları söylerken, muhataplarımın mason olduklarını ve bilinçli bir şekilde masonik bir örgüt istediklerini iddia etmiyorum, asla! Ama yukarıda da dediğim gibi, o zaman bu arkadaşların bu konuda söyledikleri ile düşünce yapıları, dünya görüşleri arasında bir çelişki vardır. O zaman da muhataplarımın bu çelişkiyi şu ya da bu yönde gidermeleri gerekmektedir. Saygılarımla... |
21-11-2002, 22:57 | #45 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım,
Aşağıdaki alıntıya dayalı olarak yazmak zorunda kaldım. Umarım muhataplarınızdan birisi ben değilimdir. Benim bu konudaki yazılarıma lütfen bir daha bakınız. Ben ne fetişist, ne masonik örgüt özentisi, ne de şekilciyim.. Diğer yandan sayın Çelik bey ile aranızdaki sorun beni ilgilendirmiyor. Ben sadece fikrimi yazdım. Bu konuda adımın geçmesini de izin verirseniz istemiyorum. Sevgi ve saygılarımla..
|
22-11-2002, 19:32 | #46 |
|
Bir açıklama.
Sayın Tikici;
Hakkında bir dizi mesaj yazdığım konu ile ilgili sizi herhangi bir şekilde muhatap almış değilim. Sizin adınızı, sadece kullandığım sözlerden dolayı bana ettiğiniz sitem nedeniyle andım. Size karşı herhangi bir ithamda bulunmadım. Kaldı ki, kimseye karşı bir ithamım yoktur. Sorunu kişiselleştirmemekte fayda var. Ben sadece ve sadece bu konu başlığında ileri sürülen bazı düşüncelerin insanları nasıl bir konuma düşürebileceğini belirtip bu konuda bir uyarıda bulunmak istedim. Bütün meramım budur. Bu forum alanını, mümkün mertebe başkalarını kırmadan düşüncelerimi ifade etmek amacıyla kullanmaya çalışıyorum. Eğer bu sırada kalplerini kırdığım meslektaşlarım varsa özürümü kabul etsinler lütfen. Ama bu özürü, düşüncelerimden bir taviz olarak da algılamasınlar. İyi bir tartışma ortamı dileğiyle... |
15-11-2003, 23:41 | #47 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Kimisi Türban, Kimisi Irak İçin
Yorumsuz
(Gazete Haberi Milliyet 15.11.2003 Syf:21 - Gazete haberi üstündeki resimde her iki olayda avukatlar cübbe ile yürümekteler)
|
18-11-2003, 20:03 | #48 |
|
Sevgili meslekdaşlarım, tepkisiz bir toplum olduğumuz hepinizce malumdur..Sivil toplum kuruluşlarının ülkemizde daha etkin olması gerekmektedir.Bence herhangi bir konuda tepkimizi ortaya koyarken cübbe ile yürüyüş yapmamızın etkisi daha fazla olacaktır.Türkün aklı gözündedir derler.Normal vatandaşlar yürüyüş yapan sivil kıyafetli insanları görünce daha az ilgili olabilirler ama avukatlar yürüyüş yapmış denince ve bunu görünce olaya daha fazla ilgi gösterebilirler.Bizde toplumu bilinçlendirme görevimizi daha iyi yapmış olabiliriz.
Tepkili ve etkin bir toplum olma dileğiyle. |
25-01-2004, 20:20 | #49 |
|
Dışarıda bir karış kar var, halende yağıyor. Canım dışarı çıkıp soğukta gezinmek veya televizyon seyretmek istemediği için bilgisayarı açtım. Forumda gezinirken, bu konuya takıldım ve yazılan mesajları baştan sonuna kadar zevkle okudum. Özellikle Sayın Adil Giray Çelik in “Cübbe” konusundaki araştırmaya dayanan mesajları ilgi çekici.
Sayın Nusret in mesajlarını okurken İstanbulda ve sonradan Münihte şahit olduğum ideolojik tartışmalar aklıma geldi. Örneklerini şimdide çoğu tartışmalarda görmek mümkün. Bu tartışmaların çoğunun belirli bir yapısı vardır, kendi ideolojilerinden olmayan herşeye ve herkese karşıdırlar; başkalarının da haklı olabilecekleri veya başka fikirlerin de doğru olabileceği olasılığını ideolojiler kabul etmez. Her İdeolojinin belirli bir mantık çatısı vardır ve bu çatı ancak o ideolojinin mantığı ile ayakata durabilir. Çatının ayakta durabilmesi için dışarıdan gelebilecek her saldırıya karşı korunması gerekir. Korunmanın da ötesinde, kendi çatılarını, tepeden inme ve zorla başka fikirlerin üzerine oturtmaya çalışırlar. Belki giriş biraz uzun oldu ama başka türlü Sayın Nusretin kendisinden başka fikirde olanları “Muhatap” kabul etmesini açıklamak mümkün değil. Hukukun saygınlığı bir yerde onu temsil eden şahıs ve kurumların (Hakim, Savcı; Avukat, Üniversite; Adalet Teşkilatı, Meclis, Devlet) saygınlığına bağlıdır. Bu saygınlığı elde edebilmek içinde bu şahıs ve kurumların uymaları gereken bir takım kurallar vardır. Bu kurallardan bir tanesi de belirli bir kıyafettir. Avukat örneğini ele alırsak, belirli yerlerde cübbe giymek, o avukatın belirli bir mesleğin telsilcisi olduğunun ve belirli bir görevi yerine getirdiğinin sembolüdür. Peki bu sembol olmadan avukat “hukuku temsil etme, adaletin yerine getirilmesi” görevini yerine getiremezmi? Getirir. O halde cübbe giymenin, mahkeme önüne cübbe dediğimiz bu üniforma ile çıkmanın anlamı ne? Mantıki bir cevabı yok bence, bilen varsa söylesin. Aslında gaye mantıki bir cevap aramakta değil bence. Cübbenin sadece sembolik bir anlamı var, ve bu sembolik anlam onu giyenin (Avukatın) toplum içindeki yerini belirliyor. Cübbeyi giyen her avukatın “Hukukun ve Adaletin” sembolü olan o cübbenin hakkını vermesi gerekir. Avukat cübbesinin hakkını verdiği sürece toplumdan saygı görür ve hukukun üstünlüğü prensibinin toplumda pekişmesine yol açar. Böyle olunca da istiyenin istediği anda cübbeyi sokağa taşıması, toplumda avukatlara karşı olan saygınlığı zedeler. Eğer hukukun, adaletin, demokrasi ve insan haklarının korunması, yani avukatların ortak değerleri söz konusu ise evet derim. Cübbe sembolü olduğu değerlerden kıymetli değildir. Aslında bütün mesleklerin kendilerine göre bir kıyafetleri var. Bunun dışında günlük yaşantımızda hepimizin belirli mevsimlerde ve günün belirli saatlerinde giydiğimiz değişik kıyafetler var. Bunun neden böyle olduğunu hemen hemen hiç birimiz araştırmıyor, avukatların cübbelerine gelince neden hemen "Burjuva" Adalet mekanizması yaftası yapıştırılıyor? Saygılarımla |
12-02-2004, 15:57 | #50 |
|
Sayin Av.Adil Giray Çelik,
Geç de olsa,sonradan üye olmus bir meslektasiniz olarak konuya katkida bulunmak ve görüs bildirmek istedim. Bence,cüppe,avukatin meslegini temsil ettigi zamanlar giymesi gereken bir kisvedir.Durusmalarda giyiyoruz çünkü,orada meslegi temsil etmekteyiz.Sahsi davalarimizda da bu sebeple giyemiyoruz. Meslek adina yapilan her türlü yürüyüs ve gösteri,meslegi temsilen yapildigina göre avukatlarin bu gibi yürüyüs ve hareketlere cüppeleri ile katilmalari gerekir hatta zorunlu olmalidir diyorum. Saygilarimla. |
11-03-2004, 11:46 | #51 |
|
Değerli İzleyenler;
13 Mart Cumartesi günü İstanbul Barosu "HUKUK DEVLETİ ve YARGI REFORMU" ile ilgili Baro Başkanları'nın ve Avukatların cübbeleriyle katılacağı bir yürüyüş düzenlemiştir. Bu hususa ilişkin itirazlarımı ve endişelerimi İstanbul Barosu Başkanı Av. Kazım Kolcuoğlu na bizzat Başkanlık makamında ilettim. Nezaket, yakınlık ve ilgi gösterdiler... İstanbul Barosu ve Baroya kayıtlı bazı avukat meslektaşlarımız. cübbe ile yürümeyi bir alışkanlık haline getirdiler. İstanbul Baro Başkanlığına aşağıdaki hususlarda da " CÜBBELERİYLE" yürüyüş yapmalarınI önermekteyim. -Bir türlü önü alınamayan “TÖRE CİNAYETLERİNİN CÜBBELİ YÜRÜYÜŞ” ile protesto edilmesi. -Toplumumuzun kanayan yarası olan “SOKAK ÇOCUKLARININ” barınmalarının ve topluma kazandırılmalarının temin edilmesi için “CÜBBELİ TOPLANTI VE CÜBBE İLE PROTESTO YÜRÜYÜŞÜ” düzenlenmesi. Yürüyüşün İstiklal Caddesinde yapılması özellikle önemli olacaktır. -Büyükşehirlerde özellikle Avukatların da yaşadığı sorunların başında gelen “OTOPARK MAFYASININ” önlenmesi için protesto yürüyüşü. Bazı meslektaşlarımız otopark mafyasının saldırılarına hedef olmaktadırlar. -Bazı avukatlarında asgari ücretle çalıştıkları düşünülerek ASGARİ ÜCRETTEN vergi alınmasının “CÜBBELİ BİR YÜRÜYÜŞ” ile protesto edilmesi. -Kısa mahkeme kararlarının 6 ay gibi uzun bir sürede gerekçelerinin yazılmamalarını “CÜBBE İLE PROTESTO” yürüyüşü. -Yeterli personel olmaması sonucu mahkeme kalemlerinin işlerinin yürümemesi nedeniyle yetersiz adliyeleri ve yetersiz adli personeli “CÜBBE İLE PROTESTO YÜRÜYÜŞÜ”. -25 yıl (Yaklaşık 10.000 iş günü) üst tavandan bu gün itibariyle ayda 824.000.000.-prim ödemesine rağmen ayda bu gün itibariyle yaklaşık 700.000.000.- TL emekli maaşı alan sigortalının ve bu duruma düşen AVUKATIN EMEKLİLİK MAAŞINI CÜBBE İLE PROTESTO YÜRÜYÜŞÜ” |
11-03-2004, 18:05 | #52 |
|
Sevgili Doatlar;
Ben, Meslek Kuruluşlarının, yürüyüşlerde mesleki giysileri Cüppe vd. yürümelerini, sokaktaki sıradan bir yurttaş olarak ilgi ve saygı ile karşılıyorum. Zira; gazetede bir haber görsem ve o haber şöyle dese: Bugün ülke genelinde bütük hukuçular bir yürüyüş düzenleyecek. Ve bu yürüyüşü izlesem ve görsem ki, sıradan insanlar işte. O kişiler benim ilgimi asla çekmeyecektir. Ama üzerlerinde görevlerinin işareti O Cüppeleri ile gördüğümde elimde olmadan bir saygı duyuyor, gururlanıyorum. Çünkü onlar Hukukun Temsilcileri'dir benim için. Bu, üniversite öğretim görevlileri için de geçerli, doktorlar içinde. Sizlerin gözünde Cüppe'nin yeri belki başkadır ama, ben bir yurttaşım ve O cüppeniz bana güven veriyor. Ben sizi O'nunla gördüğümde daha çok saygı duyuyorum. Bu görüşüm birçok dosta belki saçma gelebilir ama, ne yazık ki doğrudur. Sevgiyle kalın |
02-05-2004, 03:21 | #53 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Gemici'ye gecikmiş bir cevap
Sayın gemici;
Dışarıda bir karış kar varken yazdığınız mesajınızı dışarıda güzel bir hava varken, bu güzel Mayıs gününde ancak cevaplayabildiğim için bağışlayın beni! Aslında benim açımdan bitmiş gözüyle baktığım bu tartışmayı epeydir izlemiyordum. Fakat bu sıralar bir vesileyle tekrar bakmak ihtiyacı duyduğumda sizin, bana oldukça garip gelen ve bu cevabı yazmama vesile olan mesajınızla karşılaştım. Sayın gemici, mesajınızda "özellikle Sayın Adil Giray Çelik'in 'cübbe' konusundaki araştırmaya dayanan mesajları"nı ilgi çekici bulmuşsunuz. Ben ilgi çekici değil mi dedim?! Bence de ilgi çekiciydi. Ama bu başlıkta yürütülen tartışma, bu meslektaşımızın cübbe konusunda yaptığı "araştırma"nın ilgi çekici olup olmaması değildi ki! Mesajınızın sonraki paragrafında benim mesajlarımı eleştirmeye, "ideolojik tartışmalar"a bakışınızı açıklamakla başlamışsınız. İdeolojik tartışmalara bakış açınızı kabul etmek mümkün değil sayın gemici. İdeolojik tartışmaları, hatta ideolojilerin kendisini doğru bulmayan, bundan kaçınılmasını öğütleyen bir yaklaşımınız var. Halbuki size bu sözleri söyleten de bir başka ideolojik tavır değil midir? Mesajınızda
diye garip bir cümleler silsilesi sıralamışsınız. Şu yukarıda alıntıladığım mesaj parçasında yazdığınızın konumuzla doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır. Anlam kaymaları (İdeolojinin mantık çatısının onun mantığı ile ayakta durabilmesi gibi -bu da laf mı yani gemici bey) da taşıyan bu cümleleriniz, tamamen sizin ideoloji meselesine çarpık bakışınızın ürünüdür. Sanırım bir "sosyal danışman" olarak bu konuda bir iki laf etme ihtiyacı duymuşsunuz. Ama kusura bakmayın baltayı taşa vurduğunuzu söylemeden edemeyeceğim. İdeoloji denilen şey, toplumsal sınıflardan, bir toplum içinde bulunup üretim ilişkilerindeki rollerine ve konumlanışlarına göre nitelendirilen bu sınıflardan bağımsız bir şey değil, tamamen onlara ait bir şeydir. Ve her bir ideoloji bu toplumsal sınıfların mevcut ve gelecekteki çıkarlarının stratejik bir ifadesinden başka bir şey değildir. İşçi sınıfının ideolojisi dediğimiz şey, sadece işçi sınıfını değil, tüm insanlığı kapitalist sömürü çarkından kurtarmayı ve sınıfsız bir topluma ulaştırmayı hedefler. İşte bana burada ve diğer tüm yerlerde bu lafları ettiren şey bu ideolojidir. Kapitalist bir toplumda bir küçük burjuva kimdir? O, maddi konumu itibariyle, proletarya ile büyük burjuvazi arasında sıkışıp kalmış, düşünce bazında da bir o yana bir bu yana yalpalayan bir kişidir; ortayolcudur; ideolojiye karşı olduğunu söyler, ama en ideolojik değerlendirmeleri yapmaktan geri durmaz. Sayın gemici, ideoloji kaçınılması değil (siz de kaçınmamış, bol bol ideolojik değerlendirme yapmışsınız zaten) sahip olunması gereken bir şeydir. Mesajınızdan yukarıya alıntıladığım kısımda bana atfettiğiniz tavırların benim mesajlarımın taşıdığı anlamla ne ilgisi olduğunu da anlayabilmiş değilim. Dediğim gibi, ideolojiyle ilgili içinizde birikmiş kızgınlığı telaffuz etmişsiniz sadece. Ben bu konuyla ilgili mesajlarımı gerekçelendirirken salt ideolojik bir kanıtlama yöntemini kullanmadım ki, bu konu ideolojimizin şu şu özellikleri nedeniyle doğrudur gibi. Lütfen bu konuyla ilgili yazdıklarımı bir daha okuyun! Okuyun ve böyle boş ithamlarda bulunmayın! Benim mesajlarını eleştirdiğim diğer forumcu arkadaşları "muhatap" olarak görmemin de ne sakıncası olduğunu, evet bunu da anlayamadım. Sayın gemici'nin dilimizdeki kelimeleri dahi değiştirme gibi bir misyonu mu vardır?! Bu başlıktaki tartışmada benden farklı düşünen diğer forumcu arkadaşlar, bu tartışma süresince elbette ki benim muhatabımdırlar. Bu durum, aynen diğer tartışma başlıkları için de geçerlidir. Burada küçük burjuva kırılganlığına gerek yok sayın gemici. Keşke lafı bu kadar dolandırmadan doğrudan konuya girseydiniz! Konumuzla ilgili olarak görebileceğim tek, pardon iki cümleniz
şeklindedir. Fakat bu alıntıdan da meramınızın ne olduğunu anlamam pek mümkün olmadı, özür dilerim. Yukarıdaki alıntının ilk cümlesinden cübbeli eyleme sanki karşıymışsınız gibi anlaşılıyor, ama "isteyenin istediği anda" kısmı tam da böyle anlamamızı engelliyor. İkinci cümlede ise "evet" dediğiniz şeyin ne olduğu o kadar açık değil. Acaba bunu "Hukukun, adaletin, demokrasi ve insan haklarının korunması" için cübbeli eylem yapılabileceği şeklinde mi anlamalıyız? Eğer sayın gemici burada bunu kastetmişse, yukarıdaki bütün o anti-ideloji tavırlarına ve bana haksız olarak giydirdiği diğer laflara ne gerek vardı? (Öte yandan, bu alıntıdaki son tümce de yanlış. Bu değerler sadece avukatların değil tüm insanlığın ortak değerleridir.) Amaaan, off!!! Bu mesajı artık bitirmem lazım. Ama son bir şey daha yazacağım. Sayın gemici arkadaşımız neden benim "burjuva adalet mekanizması" nitelememe itiraz ediyor? Gemici'nin eleştirdiğim bu mesajında en son anlayamadığım şey budur. Mesajı da burada bittiği için geriye anlayamadığım başka bir husus -çok şükür ki- kalmamıştır. Ben bu nitelendirmeyi "avukatların cübbelerine gelince" yapmış değilim ki! Bu başlıktaki cübbe ile ilgili tartışmada, mevcut hukuk sistemimizi nitelendirmeye ihtiyaç duyduğum için kullandığım bir sıfattır o. Sadece cübbe konusunda değil, hukuk sistemimizin söz konusu olduğu başka bir tartışmada da gerekli olduğunda kullanabileceğim bir sıfat hem de. Nihayet bitti! İnanın, şu THS forumunda zorlanarak yazdığım ilk mesaj oldu bu. Demek ki, "München"den memleket böyle gözüküyor; ne diyeyim?! |
04-05-2004, 00:10 | #54 |
|
Av. A. G. Ç.'in dedikleri hakkında...
Denizli'li bu sayın meslektaşımızla tek uyuştuğum yan, herhalde bu polemikçi yanı. Yine mizahi bir dille giydirmeye çalışmış bize. Ama mizahı sadece meramını anlatırken yazıda kullanmamış, olayları karikatürize ederek de göstermiş bu maharetini. Yahu (buradaki yahu saygısızlık ünlemesi değildir) sayın A.G.Çelik, siz hala anlayamadınız mı, bizim cübbeyi siyasi içerik ve talepli eylemlerde, yürüyüşlerde giydiğimizi?! Geçmişe doğru bir bakın, çoğunlukla, hatta tamamen devletlerin, hükümetlerin muhatap (evet sayın gemici, muhatap) veya hedef alındığı siyasi nitelikli eylemlerimiz, yürüyüşlerimiz cübbelidir bizim. Çünkü bunlar tüm ülkeyi ve halkı, ayrıca bölgeyi ve dünyayı derinden etkileyip geleceğini belirleyebilecek nitelikte olaylardır. Ve biz demokratik hak ve özgürlükler için mücadele eden avukatların, halk nezdinde, tavrını avukat olarak göstermesinin de zorunlu olduğu sorunlardır. Bu nedenle alaylı bir dille asgari ücretten vergi alınması, töre cinayetleri, emekli maaşının düşüklüğü, sokak çocuklarının durumu vb. gibi sorunlarda da cübbe giymemizi öğütleyen sayın avukatımıza bu tür sorunlar için cübbeli protesto yapma işini de "cübbeyi ters giyme şartıyla muhaliflerimize bırakıyoruz" ve "bu sorun hakkında bu kadar laf yeter!" diyorum. |
04-05-2004, 00:58 | #55 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Ideolojı Nedir?
İdeoloji: ide, fikir, yunanca; idea= İdee ve logos= öğreti, doktrin. Kelime anlamı olarak “ide/fikir öğretisi”. Felsefede ideoloji, bilmek kavramı ile ilgili. Bir ideoloji belirli bir anafikirin egemenliğindeki bir dünya görüşüdür. Bu anafikir değişik gerekçelere dayanır ve diğer ideolojilerden sınırlandırılır. İdeolojilerin hedefi bir değerler sistemi oluşturmak veya kurulu bir sistemi korumaktır. Kavram olarak ideoloji ilk olarak 1796 senesinde Fransız Filosof Destutt de Tracy tarafından kullanılmlştır. Ideoloji filosofları kendilerini Rene Descartes in rasyonalisminin karşıtı olarak görüyorlardı. Aydınlanma çağının geleneklerini sürdüren ve demokratik olan ideologlar Napolyon devrinde nüfuzlarını kaybetmişlerdir. Fikrin yeniden canlanması 19 Yüzyılın ortalarında Marx ve Engelsin burjuva bilimini ve ideolojileri eleştirip komünizmi bilim olarak yerleştirme çabalarının sonucunda olmuştur. Pratikte Marksist Öğreti eleştirdiği ideolojilerin akıbetine uğramış ve kendisi bir ideoloji olmuştur. İdeolojiler tek yanlı, müsamahasız oldukları için, manüpilasyon yaptıkları ve insanlara baskı yaptıkları için eleştirilmektedirler. Eleştiricilerin böyle bir kanıya varmalarının sebebi: ideolojiler insanların toplum içinde yaşamalarını kendilerine konu ediniyor ve bu yaşamı etkilemeye çalışıyorlar. Bu sebeptende ideolojilerin temellerinde daha ilk baştan itibaren, diğerlerine belirli bir dünya görüşünü zorla kabul ettirme temayülü zımnen yatmaktadır. Ideolojilerin belirgin özelliklerinden birisi mutlak, nedeni araştırılamıyan ve gerekçelere dayanmıyan gerçekleri yerleştirmeye çalışmaktır. İdeolojiler kritik kabul etmez, ama buna rağmen eleştirilirler. Fakat ideolojiler kendilerine yöneltilecek eleştirilere karşı bir savunma hazırlamışlardır. Çağımızdaki ideolojilerden örnekler: Komünizm: üretim araçlarından özel mülkiyetin kaldırılması anafikri ile, Milliyetçilik: kendi milletinin diğer milletlerden üstün olduğu anafikri ile, Neoliberalism: kapitalismin günümüze damgasını vuran ideolojisi. Kapitalizme ve piyasaya mümkün olduğunca müdahale etmemek anafikri ile, ideolojilerinin sınırlarını belirlemektedirler. Dinlerin ideoloji olup olmadıkları tartışılmalıdır. Bir dinin fundamentalist yorumu, aşırı dincilik muhakkakki ideololjidir. İdeoloji olarak nitelendirilen diğer akımlar: Felsefi: Materyalizm, Rasyonalism, İdealizm, Marksizm, Pasifizm, Sosyal: Kollektivizm, İndividualizm, Demokrasi, Emperyalizm, Liberalizm, Anarşizm, Faşizm, Etnik ve dini: Milliyetçilik, Irkçılık, Islamizm, Panarabizm, Siyonizm İdeolojilerin birbirilerini kesin olarak dışlaması şart değildir, bir veya birkaç ideoloji bir arada olabilir. Konfüçyüs: “ispat edilemiyecek seylere inanmak ideolojinin en sevdigi seydir” İster inanın ister inanmayın, yukarıdaki fikirlerin hiç birisi benim değil. Eğer bir saçmalık varsa benim bu saçmalıktaki payım sadece yukarıdaki fikirleri Almancadaki değişik birkaç kaynaktan Türkçeye aktarmış olmak. Sayın Nusret, Haklısınız, yazdıklarımdanda anlaşılacağı üzere her türlü ideolojiye karşıyım. Buda belki bir ideolojidir kimbilir.
Sayın Nusret birisini muhatap almak sorunu kişiselleştirmektir. Eğer sadece fikirleri tartışmak istiyorsak kendinimize kimseyi muhatap almamak ve belirli bir fikri eleştirmek gerekir. Yazdığım bir cümleyide belirttiğiniz şekilde düzeltmem gerekir.
Değişik: Eğer hukukun, adaletin, demokrasi ve insan haklarının korunması, yani İNSANLIĞIN ortak değerleri söz konusu ise CÜBBELİ veya CÜBBESİZ her türlü yürüyüşe evet derim. Saygılarımla |
04-05-2004, 08:51 | #56 |
|
Sayın Gemici,
Çok güzel yazılarınız var. Bu siteye katkılarınız için sizi kutlarım. Lütfen yılmadan devam ediniz. Saygılarımla. |
06-05-2004, 16:39 | #57 |
|
Değerli Forumcular,
Gördüğüm kadar İkinci Çelik Vak'asıyla karşı karşıya bulunuyoruz. I. Çelik Vak'asının teması cübbe idi, bu II.'ninki ise, sayın Gemici nezdinde, ideoloji olmuş bulunuyor. Şimdi, bu forum başlığının konusu ideoloji olmadığı için, bu konuda bilimsel olmayan "fikir"leri ve "muhatap"larım arasında dayanışma seramonilerini içeren mesajlara cevap vermeye devam etme konusunda tereddüt etmekteyim. Bir de admin faktörü var tabii! Lütfen sevgili forumcular, bana bir çıkış yolu bulun! Bu konuyu tartışmaz ve hele sayın Gemici'nin 4 Mayıs 2004 tarihli mesajını (ideoloji konusunda bilime aykırı değerlendirmeler içeren mesajı) cevaplayamaz isem bana bir haller olacak! :-) İdeoloji konusunda ayrı bir başlık açsak olur mu acaba? Vallahi sayın admin arkadaşım, ideoloji konusunu "hukuk"i boyutuyla ele almaya mümkün mertebe gayret edeceğim. Eğer "hukuk"tan taşma olursa, bu benim kastımdan değil, "ideoloji"nin yapısından, niteliğinden kaynaklanmış olacaktır. |
06-05-2004, 17:10 | #58 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Nusret,
Neden alınganlık gösterdiniz anlayamadım. Biz sizin de yazılarınızı beğenerek okuyoruz. Ancak, takdir edersiniz aktarılan görüş ve düşüncelerimiz kendi ölçümüzde bilimseldir.
Bu konunun bilimsel yanını ben pek göremedim. Cübbe ile gösteri ve yürüyüş yapmanın bilim ile ilgili yönünü lütfedip açıklarsanız, en azından ben bilgilenmiş olacağım. Diğer yandan; kimse ile bu konuda ben dayanışma halinde değilim. Umarım beni kastedmiyorsunuzdur. Beğeni anlamında ise kastınız, evet hem Sayın Av. Adil Giray Çelik' in yazılarını hem de sayın Gemici'nin yazılarını beğenerek okuyorum. Sizin yazılarınızı da beğeniyorum ancak biraz sert buluyorum. Saygılarımla. |
06-05-2004, 17:38 | #59 |
|
Mehmet Saim Bey,
Bilimsel değil diye nitelediğim mesaj, cübbe ile ilgili olanlar değil, Gemici Bey'in ideoloji ile ilgili olan mesajları idi. Gemici Bey'in "Dışarıda bir karış kar var" diye başlayan mesajı konuyu bir anda cübbeden ideolojiye çevirmiş bulundu. Bu arkadaşın bu mesajına cevap verme ihtiyacı duydum. Ama bu arkadaş burada durmadı ve devam edince, beni bir kaygı aldı yürüdü; acaba bu başlık altında azı cübbe, çoğu ideoloji ile ilgili bir tartışmaya, mesajlaşmaya girer isem doğru bir iş yapmış olur muyum diye! Sayın Gemici'nin son mesajı da ideoloji konusundaki kafa karışıklığının net bir örneği... Kendi cephemden cevaplandırılması gerekir diye düşünüyorum. İşte son mesajımı bu kaygılarla yazdım. Bakalım bu işi nasıl çözeceğiz!.. Değerli Saim Bey, yazılarımı beğendiğinize çok sevindim; bu beni mutlu kılar. Ama sert bulduğunuzu, bir eleştiri olarak söylemediğinizi umuyorum. Üslubumun biraz sert, polemikçi ve hicivkar olduğunu ben de sanıyorum. Bunda geçmişte yaşadığımız hayatın mutlaka belli bir etkisi de olmuştur. Ama beni bunlar değil yalan-dolanlar ve saygısızlık sözleri içerip içermediği ilgilendiriyor. Gerisi tartışmanın doğasında vardır zaten. Yazılarımızı beğenerek, zevkle okusak da, birbirimizin üslubunu çok da beğenmek zorunda değiliz. Ben de, örneğin, kırılgan üsluplardan pek hazzetmem. Zaman zaman bunu da dile getirmişimdir. Ama bazı arkadaşlarımız da böyle... Ne yapalım! Saim Bey, mesajınızda "Diğer yandan; kimse ile bu konuda ben dayanışma halinde değilim. Umarım beni kastedmiyorsunuzdur." demişsiniz. Kastettiklerim arasında, tabii ki, siz de varsınız! Bu lafı söylememe sebep de, 04.05.2004 tarihli "Sayın Gemici, Çok güzel yazılarınız var. Bu siteye katkılarınız için sizi kutlarım. Lütfen yılmadan devam ediniz. Saygılarımla." şeklindeki mesajınızdır. Gemici'ye "yılmadan devam etme"sini öğütlediğiniz şey ne olabilir ki, benimle polemiğe girdiği konudan başka?! Neyse, o kadar önemli değil; çok da takılmayın bu konuda... |
06-05-2004, 18:00 | #60 | |||||||||||||||||||
|
İdeoloji kelime olarak bana hep itici gelmiştir. Kişinin kendi özgün düşüncesi ön planda olmalıdır. Bir başkasının ortaya attığı fikre katılabilir insan. Ancak onun kölesi olmamalıdır.
Bana ne onun bunun fikrinden. Benim bir fikrim olmalı.
İdeolojiyi benimsemiyorum. Siz içinizden ne geliyorsa onu yazın bence. Kimse (suç teşkil etmeyen- msl: hakaret gibi ) fikrinizi yadsımaz. |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Avukatlar Günü | Av. Hulusi Metin | Hukuk Sohbetleri | 5 | 05-04-2020 13:41 |
Avukatlar Sendikası | Av. Hacı Ali Özhan | Hukuk Sohbetleri | 18 | 05-04-2010 17:04 |
Barodan Tecrite Karşı Yürüyüş Kararı | Av.Suat Ergin | Hukuk Haberleri | 10 | 17-12-2006 00:01 |
AB UYUM YASALARI-Toplantı ve Gösteri.. | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Hukuk Sohbetleri | 0 | 04-08-2002 00:22 |
Stajer Avukatlar | cigdem | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 27-02-2002 20:20 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |