Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yorumsuz

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 24-04-2004, 07:07   #1
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Yorumsuz

'Yargıç ahlakı sorunu var'

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç , Türkiye'de yasa ve anayasa yapma sorunu olmadığını belirterek ''uygulamada ve yargıç ahlakında sorun olduğunu'' söyledi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhuriyet 24.04.2004
Old 24-04-2004, 19:37   #2
Av.Ömer KAVİLİ

 
Karar

Sayın Avukat Hulusi METİN,

Kirleriyle yüzleşemeyenlerin kir pas içinde kalmaları doğal karşılanmalı.

Eğer aynı söz bir başkası tarafından söylenmiş olsa yargıçlık mesleğindekilerle aynı çatı altında görev yapan Cumhuriyet Savcıları meslekdaş dayanışması gösterirler miydi, acaba ?

Devlet örgütlenmesinde ve kamu harcamalarında Yargı'yı üvey çocuk gören anlayışların ve bu durumdan beslenenlerin elbirliğiyle vicdanına sığınılacak yargıç azalmıştır.

Yüksek mahkeme üyesi yargıcın sözleri belki bir gerçeği saptama görünümünde ise de, umarız Yargı'ya çökertme amaçlı saldırılara haklılık vermez.

Yaşasın haklıların haklılığının ortaya çıkarılabildiği "Hukukun Üstünlüğü".
Old 25-04-2004, 23:25   #3
Çaba

 
Varsayılan

Sayın Av.Hulusi Metin,
Sayın Haşim Kılıç 'ın tersine yasa ve Anayasa yapma sorunu olduğunu düşünüyorum.Anayasada sık sık iktidarların görüşüne göre değişiklikler yapılmaktadır.Hatırlarsınız 4709 Sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliği ve milletvekili maaşlarının artışına ilişkin tartışmaları.
Son yıllarda Yasalarda çok fazla değişiklikler yapılmaya başlandı.Toplumsal ihtiyaçlar gözetilerek yapılan yasal düzenlemeler çok iyi oldu diye düşünürken kanun tekniği zayıf olanlarda acaba bu ne demek derken aynı kanun bir daha değişiyor.
Kanunların genel nitelikte ve objektif olması bence çok önemli.KHK lerle yapılan düzenlemelerde bir bakıyorsunuz Anayasa Mahkemesi yetki yasasını iptal etmiş.
Belki şaka gibi ama,2003 Esaslı bir dosyamda tazminata ilişkin hükümlerde 2 kez değişiklik oldu ve ayrıca Anayasa Mahkemesinin yetki yasasını iptal etmesi dolayısıyla yeni bir yasal düzenlemeyi bekliyoruz.Bütün bildiğiniz kurallar altüst oluyor.Bir dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir diyorsunuz,Anayasa Mahkemesinin iptal kararları geriye yürümez diyorsunuz ama tam tersine Yargıtay kararları da var.Böyle bir durumda Hakim ne yapabilir?Hem davacı hem davalı haklı.
Ben Hakimlerimizin çoğunun özverili bir şekilde,evlerine dosya götürerek gece gündüz çalıştıklarını biliyorum.Bir yandan dosyalalarla boğuşurken bir yandan Yargıtayın her ikiside olur tarzındaki kararlarından kanaatimce ... şeklinde orta yol bulmaya çalışmaktalar.
Devlet kademesindeki özel idare-sivil savunma vs.gibi birçok birimde bulunan kırtasiye,demirbaş ve ödenekler adli birimlerde fazla olmazdı.Son 1 yıldır Adliyelerin ödeneklerinde kıpırdanmalar olmuş, bazı yerlerde bilgisayar kullanımına geçilmiştir.
Adliyelerin ve Hakimlerin problemleri yıllarca ihmal edilmiş, yargının günah keçisi olarak görülmüşlerdir.Tabii ki istisnalar olabilir.Nice çalışkan , dürüst işini gereğinden de iyi yapan Hakimlerimiz oradan oraya sürülmüşlerdir.Bu da onların ödülüdür.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun tabi üyesi olan yürütmenin elemanlarının bağımsızlığın teminatı olması gereken yerde işleri nedir?Fikri hür vicdanı hür Hakimlere ihtiyaç olduğu muhakkaktır.
Bu sözler bir temizlik harekatının başlangıcı gibi.
Saygılarımla.
Old 26-04-2004, 15:09   #4
sbudak

 
Varsayılan

Türkiye’de yasa yapma sorunu olduğu kesin. Ama yasa yapma sorunu olduğu kadar yasayı yorumlama ve uygulama sorunu olduğu da muhakkak. Türk Hukuk Uygulamasında yaşanan bütün sorunların yada büyük çoğunluğunun yasa koyucunun beceriksizliğinden kaynaklandığını söyleyerek kimse haksızlık yapmasın. Hemen her yanlışlıkta ve aksaklıkta Yasama Organını günah keçisi olarak görme ve gösterme alışkanlığı gelişti ülkemizde. Böyle olduğu için de birçok meselenin özü ve bütün boyutları tartışılmadan bir iki cümlede sorunu ifade edip kaynağı olarak da yasama orgnının anlayış ve tutumu gösterildi mi teşhis yapılmış ve sebep olan unsur ortaya konmuş sanılıyor. Bu yaklaşım tarzı Türkiye'nin kökleşmiş sorunlarına çözüm bulmaktan uzak bir anlayıştır.

Alıntı:
...Bütün bildiğiniz kurallar altüst oluyor.Bir dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilir diyorsunuz,Anayasa Mahkemesinin iptal kararları geriye yürümez diyorsunuz ama tam tersine Yargıtay kararları da var...


Dile getirilen bu durum zaten sorunun tek sorumlusunun yasama organı olmadığını, mahkemelerin (uygulamanın) de yaşanan hukuki karmaşada payı olduğunu ortaya koyuyor.

Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve sorunları denildiği zaman hemen “Adalet Bakanı ve müsteşarı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK) ’da olduğu sürece bağımsızlık yoktur...” denir. Sanki bütün mesele bundan ibaretmiş gibi. Meselelere bütün yönleriyle bakıp bütün yönleriyle konuşmuyor ve konunun bütününü kavrayamıyoruz. Türk Yargısı’nın bağımsızlığı ve sorunları meselesi bu kadarcık mı, bu kadar basit mi? Fiziki altyapı, hakimlerimizin (esasen hukukçularımızın) yetiştirilmesindeki eksiklikler, hakimlerimizin mali hakları, hakimlik güvenceleri, yasal düzenlemelerdeki eksiklikler, yasa yapım anlayışındaki yanlışlıklar, hakimlerimizin avukatlara, bireylere, özgürlüklere bakış açısı ve yargılama sürecinde, hukuk kurallarını yorumlamada ve hukuk yaratmadaki vizyonu ve takındıkları tavır vs. konu başlıklarıyla sorunlar yığını ortada dururken ve bunların bütünü üzerinde konuşup çözüm aramak gerekirken ve bütün bu konulara el tan bir yargı reformunun gerekliliğini dile getirilmek gerekirken konuyu sadece Adalet Bakanı ve Müsteşarının HSYK üyesi olmasına hapsetmek Türk yargısının içende bulunduğu durumu ve sorunlarını idrak edememek olur. Konuya bütün yönleriyle bakmasını, sorunları hele de Türk Yargısının sorunlarını ve açmazlarını dile getirirken bütüncül bakmayı öğrenmemiz gerek.

Şimdi yeni bir anayasa değişiklik paketi gündemde. Mayıs ayının ortasına kadar yasalaşması planlanan bu değişiklik paketinde yer alan konulardan biri de Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK üyeliğine son veren üzenleme olduğu söyleniyor. Sorunu bundan ibaret görenler bakalım bu düzenleme yasalaştıktan sonra Türk Yargısının ve Hukuk Uygulamasının içinde bulunduğu durumu ve sebepleri konusunda ne söyleyecek?
Old 26-04-2004, 16:48   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Sbudak,

Yazınız özenle yazılmış. Kutlarım. Şunu merak ediyorum: Gerçekten siz, yargının tam bağımsız olduğuna inanıyor musunuz?

Saygılarımla.
Old 26-04-2004, 17:14   #6
ibrahimbey

 
Varsayılan

1) Özellikle son dönemde çıkarılan yasalar, yasama tekniğinden çok uzak. Bu kesin.

2) "Yargıç ahlakı"nda da yaygın bir sorun olduğunu düşünmüyorum.

3) Ancak "Yargıç yetkinliği"nde ciddi sorunlar olduğunu düşünüyorum. Özellikle, dışardaki hayatı tanımayan, hukuki maharetlerle yasaların nasıl kötüye kullanıldığını bilemeyen, güncel yaşamdan uzak hakim ve savcıların, tüm iyiniyetlerine rağmen, gerçek adaleti tecelli ettiremediklerine inanıyorum. Kesinlikle ve kesinlikle, hakimlik şartları arasına 10 yıl fiili avukatlık yapma şartının getirilmesi gerekir.
Old 26-04-2004, 18:06   #7
sbudak

 
Varsayılan

Sayın Mehmet S. Tikici,

Yazım hakkındaki düşüncelerinize teşekkür ederim.
Alıntı:
...Şunu merak ediyorum: Gerçekten siz, yargının tam bağımsız olduğuna inanıyor musunuz?...

Yazınızı okuduktan sonra neden böyle bir soruyu bana yöneltme ihtiyacı duyduğunuzu anlamaya çalıştım. Öyle ya Türkiye’de yargının bağımsız olduğu ve bu konu hakkında konuşmaya gerek olmadığı anlamına gelebilecek ifadeler mi kullandım acaba diye düşünerek kendi yazımı okudum. Bu anlama gelebilecek her hangi bir ifade kullanmadığım halde bu soruyu sormanızın aslında ifadelerimden kaynaklanmayıp beni muhatap alarak genele sorulmuş bir soru ve cevap beklemekten çok konuya dikkat çekmeyi amaçlayan bir anlatım tarzı olduğuna karar verdim.

Sizin de belirttiğiniz gibi Türkiye’de yargı bağımsız değil ve bu sır da değil. Ben de Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını düşünüyorum. “Yargının Bağımsızlığı” konusu üzerinde tartışılıp konuşulması gereken bir konu. Yargının Bağımsızlığı, Adalet Bakanı ve müsteşarının HSYK üyesi olmasına indirgenmemesi kadar önemli bir konu. Bu konu bu kadar basite indirgenmesin derken “bu durum normaldir, bunu geçelim de başka şeyleri konuşalım” anlamında konuştuğum anlaşılmamalı. “Bu yanlış da, başka yanlışlar ve eksiklikler yok mu” anlamında söylüyorum konu bu kadar basit mi derken.

Yargının Bağımsızlığını konuşurken kime karşı bağımsızlığı kastediyoruz? Yargının Yürütmeye karşı bağımsızlığını mı, günümüzde etkisi giderek artan yazılı ve görsel basına karşı bağımsızlığı mı, yerel mahkeme hakimlerinin yüksek mahkeme hakimlerine karşı bağımsızlığı mı, ülkemizdeki yetkili olmayan ama etkili olan kimi çevrelere karşı bağımsızlığı mı kastediyoruz? Yoksa Yargının Bağımsızlığı derken bunlardan ilkini, sadece ilkini mi kastediyoruz? Yürütmeye karşı bağımsızlık derken de sadece HSYK’nın oluşumunu mu kastediyoruz?

Yargının Bağımsızlığı konusunda bile konuşulması ve tartışılması gereken bu kadar unsur varken Türk Yargısının ve Türk Hukuk Uygulamasının mevcut yapısı, sorunları, şimdiye kadar aldığı yol, gelecekte bulunacağı nokta, dünyada hukuk sistemlerinin ve işleyişinin geldiği aşamaya karşın Türk Hukuk Sistemi ve işleyişi ve olması gerekenler konusunda tüm hukukçuların uzun uzun konuşup tartışması ve böylece yapılacak bir yargı reformunun temellerinin, fikri alt yapısının oluşturulması gerekirken “bir kurul ve kurulda bulunan iki üye” bağlamında konunun ele alınmasının eksikliğine, yetersizliğine işaret etmektir amacım.
Old 26-04-2004, 23:52   #8
Çaba

 
Varsayılan

Sayın sbudak,
Türk Hukuk sisteminin içinde bulunduğu sorunlar tabiiki iki kişinin varlığıyla sınırlı değil.Ancak önemli olanlardan birisidir.Sizin ve diğer meslektaşlarımın bahsettikleri konularda yargının sorunlarıdır.
Yargının sorunları ortaya konurken Hakimlerin içinde bulunduğu sıkıntıların da gözönüne alınması gerekir.Günde 70-80 dosyanın duruşmasını yapan yargıçların ne kadar ve ne ölçüde verimli olabileceğini bilmek için çok fazla düşünmeye gerek yoktur.Mahkemelerimizin çoğu tek Hakimlidir.Anayasa Mahkemesi gibi usulle de çalışmazlar.Sayın Anayasa Mahkemesi Başkan vekilinin sözleri bana bu yönden çok ilginç geldi.Hakim sıfatından olsa gerektir.
Yargının sorunlarının ortaya konup,çözüm önerilerinin beklenmesinden ziyade ,sorun belli çözüm budur der gibi.Tabi bu benim yorumum yanlış anlam vermiş olabilirim.
Tıpkı 5 yıllık kalkınma planları gibi,yargıyla ilgili 8 yıllık bir plan ve program mevcut.Sorunlar ortaya konmuş ve çözümleri de hazır.Bizlerin önerilerinin de önemi yok gibi.Yanlış hatırlamıyorsam bu planda,küçük ilçelerde sadece Sulh Hukuk Mahkemesi niteliğinde tek Mahkeme ve tek Hakim olacak ve Savcının yetkilerine de sahip olacak.
Kamu reformu yasa tasarısında zaten ombudsman sistemi var.
Bu nedenle belki karamsar olabilirim ama Hukuk sisteminin sorunları konusunda ve çözümünde bizlerin görüşlerine itibar edilmeyeceğini düşünüyorum.
Yorumsuz olarak verilen ifadeler bana hazır olan bir şeylerin varlığını ve ilk değişikliklerin Hakimler olacağını düşündürüyor.Bu da benim komplo teorim.
Saygılarımla.
Old 27-04-2004, 13:14   #9
sbudak

 
Varsayılan

Hakimlerimizin içinde bulunduğu çalışma şartları “Türk Yargısının Sorunları”nın dışında kalan buna karşılık Türk Yargısının sorunları konuşulurken ayrıca hatırda bulundurulması gereken bir nokta değildir. Hakimlerimizin içinde bulunduğu çalışma şartları dahil her türlü sorunu zaten “Türk Yargısının Sorunları” kapsamında kalan konulardır.

Hakimlerimizin ağır çalışma yükü altında bulundukları yadsınamaz bir gerçektir. Bu kadar ağır çalışma yükü altında bulunan hakimlerimizden çok verimli bir çalışma, istenilen kalitede bir yargılama, doyurucu ve tatmin edici bir gerekçe yazmaları beklenmeyebilir. Bir dereceye kadar bu kabul edilebilir. Fakat, ağır iş yükü, her şeyin mazereti olsa da zihni yaklaşımdaki yanlışlık ve yetersizliğin mazereti olamaz. Ağır iş yükü, hakimlerimizin kendilerini devletten yana taraf ve devletin koruyucusu konumunda görmelerinin, birey özgürlükleri konusunda tereddütlü bir yaklaşım izlemelerinin, hukuk kurallarının yorumlanmasında ve hukuk yaratılmasında (içtihat oluşturulmasında) birey özgürlüklerini kolayca gözardı edebilmelerinin sebebi ve mazereti olarak görülemez. Hakimlerimiz derken sadece adli yargı hakimlerini değil adli-idari yargı hakimlerimizi ve Yargıtay-Danıştay hakimlerimizi de kastediyorum. O nedenle söylediklerim yerel adli mahkemelerde görev yapan hakimlerimize özgü olarak anlaşılmasın.

Hakimlerimizde zihni bir dönüşüm yaşanmadıkça Türk Hukuk Uygulamasının hangi maddi düzenlemeler yapılırsa yapılsın istenilen, arzu edilen kalite seviyesine ulaşamayacağını bilmeliyiz. Hakimlerimizde bu zihni dönüşümün yaşanması için ise başta avukatlarımız olmak üzere bütün Türk Hukukçularının önce bu zihni dönüşümü yaşaması, bunu gerçekleştirenlerin de dönüşümü içselleştirmesi gerekli. Zira ancak ondan sonra Türk Hukukçularında başlayan ve gelişen zihni dönüşüm hakimlerimiz de bu dönüşüme mecbur kılabilir.

Türk Hukuk Uygulamasının sorunları ve çözüm önerileri tespit edilip ve ilan edilmiş olmasına rağmen hayata geçirilmeyi bekliyor durumda mıdır bilmiyorum. Eğer böyle ise bu da köklü sorunlar karşısında devletimizin yöneticilerinin takındığı bildik bir tavır olmaktan başka yeni bir şey değildir. Zamanında Türkiye’de görev yapan Alman futbol adamının dediği gibi “Türklerde konuşma çok ama iş, faaliyet yok.”

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Kılıç’ın “uygulamada ve yargıç ahlakında sorun olduğu” yönündeki sözüne kısmen katılıyorum, kısmen katılmıyorum. Türkiye’de yargıç ahlakında sorun yok ama uygulamada sorun var. Esasen baştan beri sayın Kılıç’ın sözlerinden hareketle ama o sözlerle bağlı ya da sınırlı olmaksızın Türk Hukuk Uygulamasının içinde bulunduğu durum ve sebepleri ile kendimce düşündüğüm yapılması gerekeni, olması gerekeni söylemek istedim.
Old 27-04-2004, 21:44   #10
Çaba

 
Varsayılan

Sayın sbudak,
Gerek adli gerek idari gerekse yüksek yargı organlarındaki hakimlerin, Devletten yana tavır aldıklarını görmedim.Bir Devlet avukatı olarak söylüyorum.Bu konudaki düşüncenize katılmıyorum.Sistem işleyişindeki bozukluk ve yanlışlıkların Devlet lehine karar verilmesi şeklinde algılanması bana göre yanlış bir düşünce tarzı.
Bireysel özgürlükler konusundaki yaklaşım tamamen kanunlarla ve izlenen politikayla ilgilidir.Bu arada yine belirtmeden edemeyeceğim en önemlisi de yargı bağımsızlığı ile olan ilgisidir.
Özel durumları bir yana bırakırsak Hakimlerin Devletin memuru zihniyetiyle istihdam edilmelerinden kaynaklanmaktadır.
Devletin özel hukuk ilişkilerinden doğan tüm davalarda kimse merak etmesin Devlet hep kaybeden taraftır.
Konunun özünden sapmadan saygılarımı sunuyorum.
Old 28-04-2004, 08:56   #11
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Yorumsuz (2)

Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya,
yargının bağımsız olduğunu savunmanın ''görünenin inkârı'' olduğunu vurgulayarak ''Hâkim kararnamelerinde durum ortada. Siyasi etkinin korkusunu yaşayan hâkimler var'' dedi.
(Cumhuriyet 28.04.2004)
Old 28-04-2004, 09:02   #12
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

5020 sayılı yasayı inceleyen arkadaşlarımız mutlaka vardır . Bu yasanın Anyasanın en az 10 emredici maddesini ihlal ettiği alenen ortada bulunmasına rağmen, ne Sayın Cumhurbaşkanımız (ki kendileri AY Mah.eski Başkanıdır!), ne Ana muhalefet Partisi ne de TAM BAĞIMSIZ yargı Anayasaya aykırı bir durum göremediler, göremiyorlar. Anlı şanlı Hukuk Profesörleri ve 1.kuvvet medya aynı doğrultuda fark edemediler.

Ve bu durum önemli bir Mahkemenin önemli bir davasında Anayasaya aykırılık iddiasını red gerekçesi olarak tutanaklara geçti.

Yargı..

Buyrun!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti HUKUK DEVLETİDİR. Hayır değildir diyenin alnını karışlarım..!
Old 28-04-2004, 10:03   #13
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Yorumsuz (3)

AB Komisyonu raporu:

Hâkim ve savcılar örgütlenmeli
Avrupa Birliği Komisyonu temsilcilerince hazırlanan raporda, yargıçların düşüncelerini açıklaması ve adaletle ilgili konularda tutum belirlemesi için Hâkim ve Savcılar Birliği kurulması önerildi. Türk yargısının ''bağımsızlıktan yoksun'' olduğuna işaret edilen raporda, yargı sisteminde yapısal ve işlevsel reform yapılması zorunluluğuna dikkat çekildi. Çalışmada, hâkimlerin seçimi, eğitimi, atanması ve haklarındaki disiplin işlemlerinin yapılması sürecinde siyasilerin etkin olduğu vurgulandı.

AB Komisyonu temsilcilerince hazırlanan ve yargı organı temsilcilerine gönderilen raporda, hâkim ve savcıların örgütlenmesi önerildi. Hâkim ve savcıların kurması önerilen birliğin çalışma alanı şöyle tanımlandı:

''Diğer meslek mensuplarının aksine Türkiye'de hâkim bağımsızlığının temini, çıkarlarının korunması, mesleki etkinliğin geliştirilmesi, düşüncelerin açıklanması, görevlerin sürdürülmesi ve adaletin idaresiyle ilgili konularda tutum saptanmasına cevaz verecek mesleki birlikler oluşturmak ve organize etmek.'' Hâkimlerin örgütlenmesinin halen yasak olduğu vurgulanarak bu yasağın kaldırılması önerildi. Hâkimlerin bağımsızlığı konusunda iç hukuk garantilerinin bulunduğu anımsatılan raporda, ''Bununla birlikte yargının bağımsızlığı hakkındaki BM temel ilkeleri ve hâkimlerin bağımsızlığı hakkındaki Avrupa Konseyi önerisindeki temel standartlar göz önüne alındığında Türk adli sisteminin gerçek bir yapısal ve fonksiyonel bağımsızlık özelliğinden yoksun olduğudur'' denildi. Raporda, Türkiye'deki hâkimlerin seçimi, eğitimi, atanması, terfisi, nakilleri ve haklarında disiplin işlemi yapılması süreçlerinde kabul edilemez ölçüde idarenin etkisi bulunduğu belirtildi.
(Cumhuriyet 28.04.2004)
Old 28-04-2004, 12:48   #14
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

Değerli İzleyenler, sevgili Meslektaşlarım;

Sayın Metin in tepiti ile olayı farklı açılardan sorgulamak ve değerlendirmek gerekir.

Alıntı:
Kılıç , Türkiye'de yasa ve anayasa yapma sorunu olmadığını belirterek ''uygulamada ve yargıç ahlakında sorun olduğunu'' söyledi.


Öncelikle Sayın Kılıç'ı ülkemdeki tüm yargıçları genelliyerek yaptığı yukarıdaki açıklaması nedeniyle kınıyorum.

1. Yüksek mahkemelerin başkan ve savcılarının son günlerdeki önüne geçilemez hukuki, ahlaki ve toplumsal değerlendirmelerini nasıl değerlendirmeliyiz? Başka bir Vural Savaş örneği mi yaşamaktayız?

3. "Yargıç ahlakında Sorun" değerlendiremesi tüm yargıçları kapsamaktadır. Bu kapsama yüksek mahkeme yargıçları ve hatta Anayasa Mahkemesi yargıçları dahil midir?

4. Ey ülkemin saygılı, ahlaklı, yurtsever, özverili yargıçları neden yargıç ahlakında sorun olmadığını bağırmaz, haykırmaz, hiç değilse 2 satırla yazmazsınız, yazamazsınız?

5. Bir ülkenin yargıçlarında insanın en önemli erdemi olan ahlakında sorun görürseniz, hukukun üstünlüğünü nasıl sağlarsınız.
Old 28-04-2004, 14:42   #15
Gemici

 
Varsayılan

Genellemeler insanların, belirli olayları açıklamak veya belirli insanları ve insan gruplarını tanımlamak için, başvurdukları anlatım ve tanımlama biçimlerindendir.

Genellemelerin en belirgin özelliklerinden birisi bizi somut olayları ve ve kendisi ile temasta olduğumuz insanları, asıl yapıları ve kişilikleri nasıldır diye araştırma zahmetinden kurtarmalarıdır. Olayları ve insanları genelleme yoluyla belirli bir gruba mal ettikten, belirli bir çekmeceye koyduktan ve onlara o grubun niteliklerini mal ettikten sonra kafanızı fazlaca yormanıza gerek kalmaz. Grup ne ise tek tek kişilerde odur.

Genellemelerin diğer bir özellikleride, toplumları ve insanları göz önünde bulundurduğumuzda, kategorilerle çalışılmasıdır. En önemli iki kategori “siz” ve “biz” veya “biz” ve “diğerleri” kategorileridir. Bizden olanlar genelde devamlı iyidir, bizden olmayan buna karşılık genelde devamlı kötü vasıflara sahiptir.

Örneğin Türklere göre Almanlar bencildir ve korkaktır, buna karşılık Türkler misafirleri için malını mülkünü feda eder, açık gönüllüdür ve cesaretlidir.

Almanlar Türklerin lokantada illede ben hesabı ödemek istiyorum demelerini anlamazlar ve diğerlerine borçlu duruma düşmemek için kendi hesaplarını kendileri ödemek isterler. Almanlara göre Türkler zora geldiklerinde hemen bıçağa sarılırlar ve saldırgandırlar.

Bizim positif olarak nitelendirdiğimiz özellikler örneklerdede görüldüğü gibi başkaları tarafından negatif olarak sınıflandırılabiliyor.

Belirttiğim gibi genellemelerde tek tek kişiler yoktur gruplar vardır ve bizim bu grurplara karşı kafamızda oluşturduğumuz klişeler ve ön yargılar vardır. Bir Türk, bir Alman, bir Amerikalı uçağa binmişler veya bir adaya çıkmışlar......, fıkraları böyle genellemelere örneklerdir.

Sayın Adil Giray Çelikin mesajını okuyunca aklıma başka bir genelleme geldi; kendimizinde dahil olduğu guruba kötü nitelikler vermek ve kendimizi gurubun dışında göstermek, gerçi bende bu grubtanım ama ben onlara benzemiyorum, ben iyiyim demek. Çöplükte bittim gül bittim hikayesi.

Bunun en tanınmış örneği “biz adam olmayız/ bu millet adam olmaz” Bunu diyenler çoğu zaman kendilerini “biz” in dışında sayarlar, yani adam olamıyacaklar başkalarıdır ben adam oldum demeye getirirler.

"Yargıç ahlakı sorunu var" diyen Anayasa Mahkemesi Başkanvekilide bir genelleme yapıyor ve kendisini genelin dışınıda gösteriyor veya görüyor.

Genellemelerden çıkarılan sonuçların genelleştirilemiyeceklerini gösteren iyi bir örnek.

Saygılarımla
Old 28-04-2004, 16:39   #16
sbudak

 
Varsayılan

Alıntı:
Gerek adli gerek idari gerekse yüksek yargı organlarındaki hakimlerin, Devletten yana tavır aldıklarını görmedim...


Sayın Çaba, ülkemizde her seviyede görev yapan hakimlerimizin zihni dönüşüm yaşaması gerektiğine ısrarla inanıyorum. Sadece hakimlerimizin değil avukatlar da dahil olmak üzere tüm Türk Hukukçularının ve hatta tüm toplumun zihni dönüşüm yaşaması gerektiğine inanıyorum. Ama tabi konuyu dağıtmamak amacıyla ve önemi sebebiyle yargılamada karar verme konumunda olan hakimlerimiz için bunu özellikle belirtiyorum. Bu konuda farklı düşündüğümüz ortada. Farklı düşüneceğiz ki ortaya koyduğumuz düşüncelerin kritiğini başkalarından önce kendimiz yapalım ve duygulardan mümkün olduğunca uzak akılcı tespitlere ve sonuçlara ulaşalım. Farklı düşünüyor olmamız düşüncelerimizi daha geniş bir şekilde açıklamamız için bir vesile de oluyor böylece. Farklı düşünmenin bu getirilerini seviyorum.

Alıntı:
...Sistem işleyişindeki bozukluk ve yanlışlıkların Devlet lehine karar verilmesi şeklinde algılanması bana göre yanlış bir düşünce tarzı. Bireysel özgürlükler konusundaki yaklaşım tamamen kanunlarla ve izlenen politikayla ilgilidir...


Sistemin işleyişi devlet lehine karar verilmesini nasıl sağlıyor, böyle örnekler de yaşanıyor mu bilmiyorum. Bireysel özgürlük konusundaki yaklaşım büyük oranda siyaseten yapılan tercihlere bağlı olarak yasal düzenleme konusu olduğu doğru. Ama tamamen bununla ilgili dersek o zaman yanlış. Ülkemizde özgürlükler ile ilgili iyileştirmeler getiren veya özgürlükleri daha güvenceli kılan düzenlemeler yapılmasına karşın bu iyileştirme ve güvencelerin uygulamaya yansımaması konunun sadece yasal düzenleme ile ilgili olmadığını ortaya koyuyor sanırım. Bu sorunun yaşanmasında kolluğun tutumunun olduğu kadar yargının yaklaşımının da etken olduğunu düşünüyorum kendi adıma. Sayın Kılıç yargıç ahlakında sorun var dedi ben de yargıç zihniyetinde sorun var diyorum. Kendini devletin bir memuru, devlet koruyan ve gözeten ve devletten yana düşünsel tavır alması gerektiğine inanan bir konumda gören yargıç zihniyetinde sorun var. Böyle bir yargıç zihniyetinin olduğu ülkede yargının, bireylerin hak ve özgürlükleri konusunda hassasiyet gösterdiğini söyleyebilir miyiz. Türkiye gibi bu tür ülkelerde tarafsız, hak ve özgürlüklerin teminatı olması gereken yargıçların devletin veya belirli resmi makamların görüşüne zihinsel ve düşünsel olarak kendini bağlı hissettiği ve verdiği kararların devletin yada kimi resmi makamların görüşü ile ters düşmesini tercih etmediği görülmekte, gözlenmektedir. Tabi görmek istemeyen için değil. Böyle bir sonucun doğmasında, istenilen ve olması gereken nitelikte yargının bağımsızlığının sağlanamamış olmasının ve yargıçlarımızın kimi yetkili kimi yetkisiz ama etkili çevreler ile ters düşen karar vererek bunların hışmına uğrama korkusunun bulunduğunu da görmemiz gerek. Yargının bağımsızlığının anlam ve önemi de zaten burada kendini gösteriyor. Yargıçlarımızın bahsettiğim bu yaklaşımları devlet ile birey haklarının karşı karşıya geldiği özel hukuk çekişmelerinde değil kamu hukuku niteliği olan yargılamalarda (ceza ve idari yargılama ile anayasa yargılaması) kendini göstermektedir.

Türkiye’de yargıç zihniyetinde sorun olduğunun en çarpıcı örneği Anayasa Mahkemesi ve kararlarıdır. Tüm dünyada devletin, bireylerin hak ve özgürlüklerine yapılan müdahalelerini önleme, bireylerin hak ve özgürlüklerinin teminatı olma, hak ve özgürlük alanının evrensel kabullerin dışında kısıtlanmasını engelleme gibi bir fonksiyonu olan Anayasa Mahkemeleri Türkiye’de tersine işeyen bir durumda. Türkiye’de Anayasa Mahkemesi, birey hak ve özgürlüklerinin genişlemesine karşı devleti ve devlet alanını koruma fonksiyonunu yerine getiren bir konumda. İşte tüm dünyada Anayasa Mahkemeleri’nin kuruluş amacı ve yerine getirdiği misyon bu iken ülkemizde Anayasa Mahkemesi’nin tersine işleyen misyonu Türkiye’de yargıç zihniyetinde sorun olduğunu başka hiçbir açıklamaya gerek bırakmayacak açıklıkta ortaya koyuyor. Anayasa Mahkemesi’nin hangi kararları bu nitelikte diye düşünen ve tartışmak isteyenler olabilir. Bu kararlara değinmeyi ve isteyen olursa konuşmayı da isterdim ama o zaman siyasi niteliği olabilecek konuları tartışma gündemine taşımış olacağımızdan ve bu, Türk Hukuk Sitesi’nin forum prensiplerini zorlamak anlamına geleceğinden bu forumda konuyu burada sınırlamak gerektiğine inanıyorum.
Old 28-04-2004, 22:11   #17
Çaba

 
Varsayılan

Yargı bağımsızlığı sağlanmadığı müddetçe , birileri çıkıp yargıç ahlakında yada zihniyetinde sorun var demeye devam edecektir.
Saygılarımla.
Old 28-04-2004, 22:57   #18
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Yorumsuz (4)

Bir ressam yaptığı bir resmi şehrin en kalabalık meydanındaki duvara asmış. Yanına da “beğenmediğiniz yerine çarpı koyun” notu ve bir kırmızı kalem koymuş.
Ertesi gün resim çarpılarla dolu, ve neredeyse görünmez durumdaymış.
Aynı ressam sonraki gün yaptığı aynı resmi aynı yere asmış. Yanına da “beğenmediğiniz yerini düzeltin” notuyla birlikte paletler, boyalar, fırçalar bırakmış.
Birkaç gün sonra gelip baktığında; resme hiç dokunulmamış, bıraktığı malzemelerin hiç kullanılmamış olduğunu görmüş.
Old 29-04-2004, 00:30   #19
Admin

 
Varsayılan Ynt: Yorumsuz (4)

Alıntı:
Alıntı yapılan mesajın sahibi: Av. Hulusi Metin
Bir ressam yaptığı bir resmi şehrin en kalabalık meydanındaki duvara asmış. Yanına da “beğenmediğiniz yerine çarpı koyun” notu ve bir kırmızı kalem koymuş.
Ertesi gün resim çarpılarla dolu, ve neredeyse görünmez durumdaymış.
Aynı ressam sonraki gün yaptığı aynı resmi aynı yere asmış. Yanına da “beğenmediğiniz yerini düzeltin” notuyla birlikte paletler, boyalar, fırçalar bırakmış.
Birkaç gün sonra gelip baktığında; resme hiç dokunulmamış, bıraktığı malzemelerin hiç kullanılmamış olduğunu görmüş.

Çok güzel ve anlamlı bir hikaye.. Web sitesi yönetimi konusunda doğruluğuna da ayrıca kefilim.
Old 29-04-2004, 00:39   #20
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Admin,

hepimiz sadece çarpımı koyuyoruz yani?

Ciddiye almayın şaka yapıyorum.

saygılarımla
Old 29-04-2004, 10:23   #22
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

Gemici ismi ile yanıt yazan Sayın Ali Aslan ın uzmanlık sahasına giren değerli yazısını son derece beğendiğimi ve teşekkür ettiğimi kendisine bildirdim.

BİR BAŞKA YORUMSUZ

Mantar yetiştiricileri Dünya çapında mantarın daha verimli üretimi ve üretimde yaşanan sorunlar konusunda bir toplantı yapmışlar.

Dünyanın değişik ülkelerinden gelen üreticiler kendi ülkelerinden de örnekler vererek, toprak değerleri, nem oranları ve mantar üretiminin daha verimli nasıl olacağı konusunda kişisel düşüncelerini açıklamışlar.

Türk mantar üreticisi söz alarak ülkenin sosyo ekonomik durumu, gelir dağılımındaki eşitsizlik, makro ekonominin reel gelire yansıması, ithalat ve ihracatta yaşanan dalgalanmalar konusunda düşüncelerini açıklamış ve son olarak da ülkede yapılması gereken hukuk reformlarından, doğal yargıç prensibinden ve yargıç güvencesinden bahsetmiş.

Toplantı yöneticisi Türk mantar üreticisini mantar üretimi konusundaki görüşlerini ve deneyimlerini sorarak konuyu dağıtmaması konusunda uyarmış.

Konuşmacı cevaben; "mantarın üretimine ilişkin detayların ayrıntı olduğunu, esasen ülkesinde her kesin her konuda uzman olduğunu, mantar üretimine ilişkin diğer konuşmacıların görüşlerine katıldığını” Söyler ve sözünün kesilmesine sinirlenerek toplantıyı terk eder.
Old 29-04-2004, 13:23   #23
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Yorumsuz (5)

Yoksulluk sınırının altındaki yargıçlar...

{ Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, AB'nin yaptığı araştırmalara dayanarak, "4 bin 747 hakim, yoksulluk sınırının altında yaşıyor" diyordu.
Ve 1998 - 1999 Adalet Yılı açılışında Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun'un yapmış olduğu çarpıcı saptamayı tekrarlıyordu:
"Vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışan hakimin kararının tam ve en sağlıklı olacağını düşünmek insan aklına ve doğasına ters düşer".
***
Adalet Bakanlığı'nın bütçeden aldığı pay, binde 9'du. Ne parlamenterler, ne siyasal partiler, ne hukuk fakülteleri, ne barolar, ne medya yeterince getirmişti gündeme bütçeden Adalet Bakanlığı'na bu kadar miniminicik bir payın ayrıldığını... Kulağımda kaldığına göre 3 bin mahkeme binası eksiği vardı Türkiye'nin; mahkemelere yığılmış 10 milyona yakın da dosya...
...
Neden Türkiye'de yargı düzeni ve yargı kadroları; sonunda Yargıtay, Anayasa Mahkemesi gibi üst düzey yargı organlarının başkanlarının dahi, yanıp yakınmaya başlayacağı kadar göz ardı edilmişti? ...}
(Çetin ALTAN, Şeytan’ın Gör dediği, Milliyet 29.04.2004, s.4)
Old 20-05-2004, 06:22   #24
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Yorumsuz (6)

“Adalet mülkün temeli” ama...


ANAYASA'nın 2. maddesi Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunu söylüyor.
Hem de nasıl?
"Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı... hukuk devletidir."
Öyle mi?
* * *
YARGI iflas etmiş durumda.
Hukuk devletinin teminatı yargı iflasta.
Şaka değil; belki de Türkiye'de ilk özelleştirilen, yargı müessesesi oldu. İnsanlar mahkeme yerine özel infaz kurumlarına başvurur oldu.
Çek - senet mafyası, tetikçiler, infazcılar boşuna çıkmadı.
Mafya denilen gayri hukuki oluşum bugün Türkiye'de en mütevazı bir sıralamayla beşinci güç haline geldi.
Hâkimler, Türkiye'nin gözbebeği olması gereken hakimler, ekonomik sıkıntı içinde kıvranıyor.
Adliye binaları dökülüyor, malzeme yok, personel yok, yeni teknoloji oralara giremiyor.
Hâkimler, savcılar otobüste, dolmuşta kuyrukta, sırada...
Bir dava on yıl sürüyor.
Ve biz "hukuk devleti" maddesini Anayasa'nın en başına koymuşuz.
Süs gibi duruyor.
* * *
BU cümleler 1996'da bu köşede yer aldı. Aradan 8 yıl geçti, pek de değişen bir şey yok.
Olmadığını göstermek için tekrarladık.
Öyle bir noktaya geldik ki artık "Adalet mülkün (devletin) temelidir" sözü değil de, "Hâkim vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmıştır" sözü yargıyı temsil ve tarif eder oldu.
Bu ayın 15'ine kadar bir hâkim adayının maaşı 850 milyon lira...
İkinci sınıf ve daha alt kademedeki hâkim ve savcıların maaşı 975 milyon lira ile 1 milyar 250 milyon lira arasında...
Birinci sınıf hâkim ve savcıların maaşı 2 milyar 400 milyon lira düzeyinde...
Yüksek yargı organlarının başkan ve üyelerinin maaşı ise 2 milyar 450 milyon liradan 3 milyar 75 milyon liraya kadardı...
15 Mayıs'tan itibaren maaşlara 155 milyon lira ile 275 milyon lira arasında zam yapıldı. Zam, oran olarak yüzde 5.6 ile yüzde 28.2 kadardır.
Yetmez.
"Adalet mülkün temeli"yse hâkim ve savcıların da kimseye muhtaç olmayacak bir gelirin sahibi olmaları gerekir.
Ne diyor Anayasa'nın 2. maddesi:
"Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı... hukuk devletidir."
(Doğan Heper,Milliyet, 20.05.2004)
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yorumsuz...!!! Kavaz Site Lokali 8 22-11-2006 12:46
Yargı bağımsızlığı- Yorumsuz Av. Hulusi Metin Hukuk Sohbetleri 3 25-04-2006 04:27
Yorumsuz Av.Mehmet Saim Dikici Hukuk Sohbetleri 5 06-04-2005 17:34
Hukuk Ve Meteoroloji - Yorumsuz Av. Hulusi Metin Hukuk Sohbetleri 3 16-07-2004 13:43
Yorumsuz...... Av.Habibe YILMAZ KAYAR Hukuk Sohbetleri 0 28-07-2002 23:05


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07249808 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.