Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Site Lokali Edebiyat, Müzik, Spor, Sinema, Bilgisayar.. Site üyelerimizin hukukla ilgisiz konularda sohbetleri için. [Siyaset ve din bu sitede konu dışıdır!]

Kandırılıyoruz !

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-03-2003, 10:57   #1
Sibel

 
Varsayılan Kandırılıyoruz !

KANDIRILIYORUZ ! ! !

Ulaş AKYOL'un yazdığı kandırılıyoruz serisini sizlerle paylaşmak istedim. Aşağıda birkaç alıntıyı göreceksiniz...

UFO Aslında Nedir?

Profesör Fethi Uçar 1920'de doğdu. İnsanlardan uzak, silik bir çocuktu ve işi gücü uçan makineler yapmaktı. Herkes onunla "Uyuz Fethi yine oyuncak yapıyor!" diye dalga geçerdi. 1937'de Uçak Mühendisliği okumak için Almanya'ya gitti. Burada yaptığı ilk prototipler Nazi'ler tarafından Londra'nın bombalanmasında kullanıldı. Hitler'le takışınca A.B.D.'ye sığındı ve çalışmalarını orada sürdürdü. İşte Uçan Daire dediğimiz şeyler bir Amerikan gizli askeri araştırmasının ürünleri olup, menşei "Uyuz Fethi'nin Oyuncakları"dır. UFO kısaltması yaygınlaşınca, projenin arkasındaki ismin gizlenmesi için farklı yorumlanarak, anlamı "Ne idüğü belirsiz uçan cisim" halini almıştır. Bu özel uçaklar, ne hikmetse Dünya'daki binlerce teleskop tarafından gözlemlenememiştir. Siz de kek gibi yiyorsunuz kardeşim!

Ulaş Akyol
NASA Aslında Nedir?

Adından da tahmin edilebileceği gibi, bir Sabancı kuruluşudur. Uydu, roket vs. işlerinin ileride iyi para getireceğini çok önceden tahmin eden Hacı Ömer Sabancı, bir Amerikalı ortakla beraber 1948'de NASA'yı kurmuştur. Ar-Ge çalışmalarına çok önem veren bu şirket ilk yıllardan itibaren birçok bilimadamını da bünyesine katmıştır. 50'li yılların sonunda Sovyetler ile uzay yarışına girmek zorunda kalan ABD, bu alanda en ileri teknolojiye sahip NASA ile bağlantıya geçti. Uzay çalışmalarını tekeline almak isteyen Amerikan yönetimi Sabancı ve ortağına büyük paralar ödeyerek şirketi kamulaştırdı (Bu paralar Sabancı Holding'in kurulması için kullanıldı). Devlet, eskiden beri bu işin içinde olduğu imajını vermek için, kısaltmayı değil içeriğini değiştirdi. İşte "NASA'nın yarısı Türk." lafları Sabancı'nın yıllar önceki bu yatırımından kaynaklanmaktadır. Unutmadan, NA, Sabancı'nın ortağı Norman Arthur'dan geliyor.

Ulaş Akyol
Old 13-04-2003, 01:15   #2
Av.Fahri ALİMOĞLU

 
Varsayılan gülmek iyi geldi:))

slm
saat gecenin iksini geçiyor ve yazdıkların bi parça gülümsetti beni.
iyi bişi bu. Gülümsemeyi ve gülümseten şeyleri paylaşmak.
Sağol
Old 14-04-2003, 10:04   #3
Sibel

 
Varsayılan

Paylaşarak çoğalır sevgiler, gülümsemeler... Haklısınız, bu siteyi gezdiğim zamanlarda paylaştığım bir çok konu oldu.. Zaman zaman gülümsedim, zaman zaman üzüntü duydum... Bunları da paylaşmayı yeğledim...İnsanların bireyselleştiği, kendilerinden başka kimseleri düşünmediği, bencil yaşamanın bir meziyet olarak kabul gördüğü günümüz dünyasında , paylaşmaktan biraz olsun zevk alan kişiler ile sanal da olsa karşılaşmak benim için de büyük bir mutluluk... Sevgi ve esenlik ile kalın.... Saygılarımla....
Old 28-07-2003, 19:08   #4
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

SAbancı
Sakıp Sabancı Ağa'ya bir gün demişler ki: -Ağa bu dünyada her şey güllük gülüstanlık. Nereye baksak her tarafta senin şirketleri, fabrikaları görüyoruz (marSA, yünSa, lasSA, toyotaSA). Burada işin iş. Ya diğer tarafta ne olacak, orada ne yapacaksın, nasıl kurtulacaksın zebanilerden?. Sakip Ağa gülmüş: -Öte yanda da işimizi sağlama aldık. Bir tarafımızda iSA, diğer tarafımızda muSA
Old 28-07-2003, 19:13   #5
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Travestiler
Temel tarlayı satıp istanbul'a Dursun’un yanına gider. Dursun'a der: “Tarlayı sattım, alem yapalım.” Bir bara giderler. Karşıda iki travesti görürler. Travestilere sevişmek istediklerini söylerler. Onlar da kabul eder. Oradan travestinin teki: “Yalnız biz dönmeyiz.” Temel de cevabı verir: “Olsun gece bizde kalırız...”
Old 28-07-2003, 19:15   #6
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Ördek
Ördek bara girer ve barmen'e:
- Ekmek var mı?
- Yok!
- Ekmek var mı?
- Yok!
- Ekmek var mı?
- Yok!!!
- Ekmek var mı?
- Yok dedik ya!!!
- Ekmek var mı?
- Eğer bir daha sorarsan seni duvara çivilerim!
- Çivi var mı?
- Yok!
- Ekmek var mı?
Old 29-07-2003, 08:30   #7
şenay

 
Varsayılan

Temel ünlü bir kaptandır. Birgün gemisiyle açık denizlere açılır. Hiç beklemedikleri bir anda beş tane korsan gemisi tarafından saldırıya uğrarlar. Saldırı başlar başlamaz kaptan Temel tüm mürettebatına;

- Sen şuaraya geç, sen buraya geç, şunları yapın, bunları yapın diye bağırış çağırış direktiflerini verir ve son olarak yardımcısına bağırır; - bana kırmızı gömleğimi getirin der.
Uzun bir çatışmanın sonucunda korsan gemileri batırırlır ve zafer kazanılır. Büyük bir başarı göstermiş olan Temel kaptana yardımcısı sorar;
- Ya saldırıya uğradığımız zaman hepimize ne yapacağımızı söylediniz fakat kırmızı gömleğinizi niçin istediniz anlamadım demiş.

Temel' de cevap vermiş; - Ben kaptanım demiş, olurda yara alırsam, bunu gören mürettebatın halimi görüp moralinin bozulmasını engellemek için kırmızı gömleğimi istedim. Kanlar fark edilmesin diye...

Aradan zaman geçmiş bu sefer çok kalabalık bir korsan grubu tarafından saldıraya uğrarlar...
Temel hemen direktiflerini vermeye başlar;

-- Sen şuraya, sen buraya, şunu yapın, bunu yapın!!!! Fakat saldırı oldukça şiddetli imiş. Yardımcısı Temel Kaptanın kırmızı gömleğini getirmeye hazırlanırken Temel Kaptan yardımcısına bağırmış;
Bana hemen kahverengi pantolonumu getirin !!!!!!
Old 29-07-2003, 18:05   #8
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

(www.denizce.com 'dan alınmıştır)

Genç bir çift psikolog Dr. Rosemunde Scheidenbein'ın muayenehanesine gelir ve utana sıkıla dertlerini anlatmaya çalışırlar:
- Biz beraber olamıyoruz.

Rosemunde genç, ancak oldukça anlayışlı ve de yaşam tecrübesi yüksek bir kadın. Önce oturur tek tek öyküleri (anemnes) dinler, biraz bilinçaltı, biraz bilinçüstünü sorgular ancak sorun yaratacak herhangi bir şey bulamaz:
- Dilerseniz içerdeki divana birlikte uzanın ve birbirlerinize usulca dokunun ve birbirlerinizi gittikçe artan bir biçimde arzulamaya çalışın...

İki genç yan odada muhteşem bir beraberlik yaşarlar.

Aradan bir hafta geçer ve yine süklüm püklüm psik.Dr.Rosemunde'nin muayene-hanesine gelirler.
- Biz birlikte olamıyoruz.

Genç Dr. hayretle:
- Nasıl olur? Daha geçen hafta süper bir birliktelik sergilediniz. Lütfen tekrar bir deneyin. der ve genç çifti yan odaya davet eder.

Uzun lafın kısası aynı olay üçüncü defa tekrar edince, Dr. "Fräulein" Rosemunde birşeyleri atladığı veya eksik bıraktığı kanısına varır ve:
- Bana açık yüreklilikle nerede takıldığınızı veya genel olarak takıntılarınızı anlatır mısınız? der.

- Bakın Doktor hanım biz evli değiliz?

- İyi güzel ama birlikte olabilmek için evli olmak gerekmiyor ki?

- Tamam ama, birincisi her otel bizi kabul etmiyor!
İkincisi otele gidince 150 euro ödüyoruz.
Oysa size sadece 50 euro ödeyip, üstelik parayı da SSK'dan geri alıyoruz.
Old 30-07-2003, 08:47   #9
Refya

 
Varsayılan :)

TOYOTA KRİKO
Bir gün Trabzon'a bir Japon gelir. Kahvehanenin kapısını tekmeyle açarak içeri girer ve bağırır:
-Kim lan buranın dayısı?
Temel kalkar:
-Benim lan ne var!
Japon:
-Gel lan dışarı.
Dışarı çıkarlar. "Pat küt" sesler duyulur. Az sonra Japon içeri girer ve hafif öne eğilerek "Karate" der. Kahvehanedekiler çıkıp bakarlar ki Temel perişan vaziyette yerde yatıyor.
Ertesi gün Japon yine gelir:
-Kim lan buranın dayısı?
Temel:
-Benim lan ne var!
Japon:
-Gel lan dışarı!
Yine "bam güm" sesler duyulur. Japon içeri girer ve kahvedekileri aynı şekilde selamlayarak "tekvando" der. Çıkıp bakarlar, Temel ağız-burun kan içinde yerde yatıyor.
Ertesi gün Japon yine gelir:
-Kim lan buranın dayısı?
Temel, başı sargılar içinde kalkar:
-Benim ulan ne olacak?
-Gel lan dışarı!
Çıkarlar. Dışarıdan "ÇİTONNNG" diye bir ses duyulur. Temel içeri girer ve elindeki krikoyu göstererek "Toyota Kriko" der.
Old 30-07-2003, 08:48   #10
Refya

 
Varsayılan :)

TEMEL TRAFİKTE
Trafik memurları karşıdan gelen Temel ve Fadime’yi çevirmiş. İkisinin kemerlerini de takılı görünce tebrik etmiş:
-Bugün yaptığımız kontrolde tek emniyet kemerini takan çift sizsiniz. Bu yüzden 500 milyon ödül veriyoruz. Bu parayla ne yapmayı düşünüyorsunuz beyefendi?...
-Ne yapacağım hemen gidip kendime ehliyet alacağım...
-Nee... Ehliyetiniz yok mu?...
Fadime olayı toparlamak için atılmış:
-Kusura bakmayın memur bey, Temel içince ne dediğini bilmez...
-Nee... Bir de içkili misiniz?...
Arka koltukta oturan yaşlı Dursun öne doğru eğilmiş:
-Ben demiş idum çalıntı arabayla yola çıkmayalım başımıza bir iş gelir diye...
Memur neye uğradığını şaşırmışken, bagajdan atlayan İdris koşarak gelmiş:
-Ne oldu?... Geçtik mi sınırı ?...

BAS GAZA
Tırcı Dursun'la muavin Temel, kamyonlarına altı metre yüksekliğinde mal yüklemiş giderlerken, birden bir tünel ve önünde bir uyarı işareti görürler: "Azami yükseklik 4,5 metre".
Muavin Temel, etrafa dikkatlice baktıktan sonra Dursun'a döner:
-Bas gaza usta! Etrafta polis molis yok...

FADİME FEMİNİST OLURSA
Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der:
-Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alışverişleri sen yap" dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı...
Alman konuşmacı:
-Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
Fadime kürsüye çıkmış:
-Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel'e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı...
Old 30-07-2003, 09:05   #11
Refya

 
Varsayılan :)

ANNESİNDEN TEMEL'E MEKTUP
"Sevgili oğlum Temel... Senin hızlı okuyamadığını bildiğim için mektubu yavaş yavaş yazıyorum...
Artık senin büyük şehre gittiğin sırada yaşadığımız evde yaşamıyoruz. Baban bir gazetede, "İnsanların başına genellikle evlerinin iki kilometre civarındaki bölgelerde kaza geldiğini" okumuş; o yüzden taşındık...
Sana yeni adresi veremiyorum, çünkü yeni evimizde bizden önce oturan hemşehrilerimiz, taşınınca adresleri değişmesin diye kapı numarasını söküp götürmüşler...
Bu evde garip bir çamaşır makinası var. Geçen gün içine dört gömlek koydum, çalıştırmak için duvardaki zinciri çektiğimden beri bir daha gömlekleri göremedim.
Geçen hafta sadece iki kez yağmur yağdı. İlki üç gün, ikincisi ise dört gün sürdü...
Benden istediğin yeleği postaya verdim. Ancak, halan 'o koca düğmelerle paket çok ağır olur' deyince düğmeleri kopartıp yeleğin cebine koyduk. Orada bulabilirsin...
Not: Sana biraz da para gönderecektim, ama zarfı bir kere yapıştırmış bulundum... Sevgiler... Annen"


VERGİ
Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır:
-Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...
Derken Avrupalı söz alır ve:
- Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız...
Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya:
-Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner...
Old 05-09-2003, 21:39   #12
Gülümse

 
Varsayılan Hikmet Simsek ve Muslular

Hikmet Simsek (rahmetli oldu). Televizyon programlarinda dogunun klasik muzige ac oldugunu anlatirken Mus'ta gecen bir olayi gozleri yasararak anar.

Mus'da verdikleri konserden sonra dinleyiciler onlari ayaklanarak alkislamis ardindan tum orkesta uyelerini sirtlarina alarak Mus sokaklarininda dolastirmislar. Hikmet Simsek bu anisini anlatip dogunun muzige ve kulture acligini anlatir.

Seneler sonra bir proje icin koyden kente oradan da buyuk sehirlere tasinan aileleri arastiriyordum. Ve Muslu bir aile ile tanistim. Onlar da ayni konserden bahsettiler ama icerigi bayagi farkli idi..

Sehre gelecek olan klasik muzik konserine kimse rabet etmeyince vali cok sinirleniyor ve tum ailelere haber gonderiyor. "Ulan medeni olun ve coluk combak toplarlanin konsere gelin, ustelik konserden sonra da yemek var". Bizim Mus'lular emir buyuk yerden ne yapsinlar kalkip gidiyorlar.

Konserden bayagi sıkılıyorlar. Parcanin ne basi ne sonu var. Nerede alkislayacaklarini bilemiyorlar. Ustelik karinlarida bayagi acikiyor. Muslu uyaniklardan bir tanesi tamam diyor ben bu iskenceyi nasil bitirecegimi biliyorum.

Parcanin bittigini anlar anlamaz alkis kiyamet kopariyorlar. Ardindan biri diyor hadi .. Saldiriyorlar sahneye her biri bir orkestra uyesini omzuna aliyor ve dogruca yemegin verilecek yere kadar kosmaya basliyorlar.

Muslular hayatindan memnun, Hikmet Simsek ise duygulu..

Bu olayi ogrendikten sonra Hikmet Simsek ile tanistim. Mus daki konserleri konusunu actim. Niyetim isin gercegini anlatmakti. Ama Hikmet simsek o kadar duygulanarak anlattiki onu hayal kirikligina ugratmamak adina sustum..

Olayin ic yuzunu paylasmak bugune nasipmis ne diyeyim..

Saygi ile
Tangül
Old 06-09-2003, 12:32   #13
Av.H.Sancar KARACA

 
Varsayılan

Bu zarif anekdot için sağolun Sayın Gülümse;

"Ameller niyetlere göredir" ya da "hüküm kast'a göredir" efendim.
Muşlular da, Hikmet ŞİMŞEK rahmetli de mutlu ve memnun olduklarına göre iki taraf bakımından da amaca ulaşılmıştır demek lazım.Bundan sonra Muşlu gibi dinleyiciye, rahmetli ŞİMŞEK gibi de sanatçıya rastlayamayacağız ne yazık. Teşekkürler.
Old 17-09-2003, 14:08   #14
Sibel

 
Varsayılan

Yine Ulaş AKYOL'dan bir alıntı... Ben çok güldüm...Sizlerle paylaşmak istedim..))
------------------------------------------------------------------------------------
ÖCÜ Aslında Nedir?

ÖCÜ, çok eski bir kadın örgütünün kısaltmasıdır. Roma İmparatorluğu döneminde çocuğuna söz dinletemeyen kadınlar gizli bir örgüt kurdular. Yufka yüreklilikten çocuğuna ceza veremeyen anneler, çocuğu bu örgüte teslim ederdi. Örgütün adı Romulus'tu. Birkaç "caydırıcı ceza"dan sonra anneler çocuklarını "Seni Romulus'a veririm ha!!" diyerek korkutmaya başladılar. İşe yarayınca örgüt tüm dünyaya yayıldı ve kurulduğu her yerde farklı bir isimle anılır oldu. Mesela Arabistan'daki örgütün kod adı Gulyabani, Afrika'daki Dunganga, Amerika'daki ise Kocaayak'tır. Türk anneleri ise kod yerine kısaltma kullanmıştır: ÖCÜ, yani Özel Cezalandırma Ünitesi. Adından da anlaşılabileceği gibi ÖCÜ, daha büyük ve gizli bir anneler örgütünün sadece bir ünitesidir (Örgütün ismi bilinmiyor). 15. yüzyıl sonlarında cezalandırma ünitesi kaldırılmıştır, ancak ÖCÜ, bir kelime olarak günümüze kadar gelmiştir. Bahsi geçen, ismi bilinmeyen, gizli anneler örgütü ise halen faaliyetini sürdürmektedir. Hamileliğin altıncı ayındaki tüm kadınlar bu çok gizli, katı kurallara sahip örgüte kabul edilmektedir. Annenize sorarsanız bu olayı tabii ki yalanlayacaktır.

Ulaş Akyol


- Çarpıtılmış Bilgi Kutsaldır. -
Old 20-09-2003, 16:58   #15
av.külcü

 
Mutlu

Ülkemizde üretilen (!) arabaların izolasyon sorunu..

Amerika'da araba üreten bir fabrikanın sahipleri teknolojilerini geliştirmek için başka ülkelerde bu işin nasıl yapıldığını öğrenmeye karar vermişlir ve ülke olarak Japonya ve Türkiye'yi seçmişler.
Şirket görevlisi önce Japonya'ya gitmiş ve bir araba fabrikasını gezmeye incelemeye başlamış.. Bir bakmış fabrikada bir köşede kafes içinde 5-10 tane kedi.. Merak etmiş sormuş; "Bu kedilerle ne yapıyorsunuz?.." Japon cevap vermiş; "Biz bütün üretim işlemi biten arabayı banttan almadan önce akşam giderken arabanın içine bu kedilerden birini koyarız bütün kapılarını kapatırız, sabah geldiğimizde kedi ölmüşse arabada izolasyon sorunu yoktur, ancak kedi hala hayatta ise arabada izolasyon sorunu vardır, o arabayı banttan indirmeyiz, gerekli düzeltmeyi yaparız.." Amerikalı bu fikri çok beğenmiş.
Türkiye'de bir araba fabrikasına gelmiş.. Bir bakmış aynı şekilde bir kafeste kediler var.. Kendi kendine "Ne işe yaradıklarını biliyorum ama, yine de sorayım" demiş ve sormuş.. "Bu kediler ne işe yarıyor.." Türk görevli cevap vermiş; "Biz bütün üretim işlemi biten arabayı banttan almadan önce akşam giderken içine bu kedilerden birtane koyarız, kapılarını kapatırız. Sabah geldiğimizde kedi hala arabanın içinde ise problem yok, ancak kedi arabadan çıkıp kaçmışsa arabada izolasyon sorunu var deriz, arabayı banttan indirmeyiz,gerekli düzeltmeyi yaparız.."
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07205296 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.