Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Aile Mahkemesinin Vesayet istemi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 16-11-2012, 09:07   #1
Burcu Etöz

 
Varsayılan Aile Mahkemesinin Vesayet istemi

Davacı Aile mahkemesinde açtığı boşanma davasında "eşimin psikolojik sorunları var" cümlesini kullandığı için ailem mahkemesi sulh hukuk mahkemesine yazı yazarak müvekkilimin vesayet altına alınmasını istemiştir. aile mahkemesinin sadece bu ifadeye dayanarak bunu talep etme hakkı var mıdır? müvekkilin böyle bir problemi bulunmamaktadır bu durumda neler yapabilirim?
Old 16-11-2012, 09:11   #2
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

"Vesayet altına alınmasını gerektirecek derecede ise" demiştir. Aile Mahkemesi, doğrudan, nereden bilecek?
Old 16-11-2012, 09:13   #3
Burcu Etöz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan C_OKYAY
"Vesayet altına alınmasını gerektirecek derecede ise" demiştir. Aile Mahkemesi, doğrudan, nereden bilecek?

tensip tutanağında davalının vesayet altına alınması için sulh hukuk mahkemesine yazı yazılmasına demiş
Old 16-11-2012, 09:33   #4
Cumhur Okyay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Burcu Etöz
tensip tutanağında davalının vesayet altına alınması için sulh hukuk mahkemesine yazı yazılmasına demiş

Dikkat çekici ve çok düşündürücü !!!
Old 16-11-2012, 11:26   #5
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Aile mahkemesi ileri sürülen ruhsal rahatsızlık iddiasını kendi de araştırma yetkisine sahiptir.

Bunu yapmayıp vesayet makamına inceleme yetkisini devretmesi ve bu arada dosyayı beklemeye alması da mümkün.

Mahkemenin yazdığı yazı ihbar niteliğinde ve vesayeti gerektirecek şartların olup olmadığının tespiti ile varsa kişinin kısıtlanması (ve sonrasında vasi tayininin sağlanması) yönündedir diye düşünüyorum.

Kanun Maddesi HMK.56:

Kanuni temsilci atanması sebebiyle yargılamanın ertelenmesi

MADDE 56 - (1) Taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal danışman atanması talebi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli görülürse, bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılama ertelenebilir.

(2) Taraflardan biri kanun gereğince tedavi, gözlem veya koruma altına alınmış yahut başkalarıyla görüşmekten yasaklanmış olup da kendisi veya vekilinin mahkemede bulunması mümkün değilse, o kimse hakkında davayı takip için kayyım atanıncaya kadar yargılama ertelenebilir.

Bana göre, aile mahkemesi iddia edene bu yöndeki delillerini sorup, iddia edilenin tıbbi geçmişini araştırıp ve somut olayda davalıyı da bizzat dinleyip, Vasi tayinine gerek olup olmadığını bilirkişi marifeti ile saptayabilirdi.

Verilen karara yukarıdaki gerekçelerle (dayanaksız bir iddia ile bu kararın verilemeyeceği) ve konu hakkındaki delillerinizle (sağlık raporu, müvekkilin sürekli bir işi olması..), vakit geçirmeden itiraz etmekte yarar var.

İki tane de Yargıtay kararı ekledim. Belki işe yarar.

“Davacı; evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak açtığı boşanma davasını, 19.10.2005 tarihli dilekçe ile ıslah etmiş ve boşanma talebini Türk Medeni Kanununun 165.nci maddesinde yeralan “akıl hastalığı” sebebine dayandırmıştır. Davanın ıslah edilmiş şekliyle akıl hastalığı sebebine dayandığı gözetilmeksizin tarafların Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece yapılacak iş; Akdeniz Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı tarafından verilen 14.11.2006 tarihli rapor yeterli ve kanaat verici nitelikte bulunmadığından davalının akıl hastası olup olmadığı ve vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediği hususunda resmi sağlık kurulu raporu almak ve vesayet altına alınması gerekiyorsa, vasi atanması için yetkili vesayet makamına ihbarda bulunmak (HUMK. m. 42) sonucuna kadar yargılamayı bekletmek ve toplanan deliller Türk Medeni Kanununun 165.nci maddesi çerçevesinde değerlendirilerek, ulaşılacak sonuç uyarınca bir karar vermekten ibarettir. Açıklanan yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”(2.HD,09.07.2008 T, 2007/11390-2008/10197)http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=48003

2.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/628
Karar: 2011/3205
Karar Tarihi: 23.02.2011

Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, tazminatlar, nafakalar ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1 - Davalı-davacı kadının, davacı kocanın yüzüne tuz ruhu dökerek yaralanması eylemi nedeniyle yargılandığı Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/135 esas sayılı dosyasında Adana Ruh Sağlığı Hastanesinin 26.01.2007 tarihli raporunda atipik psikoz tanısı ile mevcut suçla ilgili cezai ehliyetinin olmadığı ve akıl hastası olduğundan bahisle ceza tayinine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır. Boşanma davası sırasında alınan Adana Ruh Sağlığı Hastanesinin 09.11.2007 tarihli raporunda ise mevcut akıl hastalığının kronik seyirli, dönemsel nitelikte ve koruyucu ilaç tedavisinin mümkün olup, rapor tarihi itibarıyla vesayet altına alınmasına gerek olmadığının belirtilmesi karşısında, mahkemece verilen karar, davalı-davacı kadın tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 08.06.2009 tarihli kararı ile; raporlar arasındaki çelişkinin giderilerek davalı-davacı kadının hukuki ehliyetinin tespiti ve sonucuna göre yargılamaya devam edilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. Yerel mahkeme bozmaya uymuş, Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan 24.05.2010 tarihli raporda da, kadında serbest ara dönemlerle seyreden bipolar affektif bozukluk denilen devri bir psikoz olan akıl hastalığı mevcutsa da, hastalığının halen remisyonda olduğu, fiil ehliyetinin bulunduğu ve vasi tayinine gerek olmadığı belirtilmiştir.

Adlı Tıp Kurumu Başkanlığının raporunda da davalı-davacı kadının devri bir psikoz olan bipolar affektif bozukluk denilen hastalığa duçar olduğunun belirtilmesi karşısında, davalı-davacı kadının eylem sırasında bu hastalığın etkisiyle hareket ettiği ve eylem sırasında fiil ehliyetinin bulunmadığının kabulü gerekir. Hastalığın sonradan remisyon dönemine girmesi, kadının olay tarihinde fiil ehliyetinin bulunduğu anlamına gelmez. Bu nedenle davalı-davacı kadına kusur izafe edilemez. Boşanmaya neden olan olaylarda eşine sürekli şiddet uygulayan davacı-davalı koca tamamen kusurludur. Bu halde davacı-davalı kocanın davasının reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kabulü usul ve yasaya aykırıdır. Ancak bu durum temyiz konusu yapılmadığından bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.

2 - Temyiz nedenlerine ilişkin incelemeye gelince;

a- Tam kusurlu eş yararına manevi tazminata hükmedilemeyeceği halde, yazılı şekilde davacı-davalı koca yararına manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir (TMK md. 174/2)

b- Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK. md. 4, BK md. 42 ve 44) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md. 4 BK. md. 42, 43, 44, 49) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.

c- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK.m.175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-davacı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, herhangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde,
davalı-davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.

d- Davalı-davacı kadının açtığı karşı boşanma davası kabul edildiği halde kendisini vekille temsil ettiren davalı-davacı yararına karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maktu vekalet ücretine hükmolunmaması da usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/a, b, c ve d bentlerinde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oyçokluğuyla karar verildi. 23.02.2011


KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluk kararına katılmıyoruz.

Saygılarımla, kolay gelsin.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Aile Mahkemesinin verdiği tedbiren velayet kararları ne zamana kadar geçerli?. avsevilaldemir Meslektaşların Soruları 4 11-12-2009 19:16
Bilgi Istemi,Boşanma Sonrasında Aile Konutununun Eş ve Çocuklara Tahsisi Mümkün Mü? Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 6 20-06-2008 15:21
Korunma Istemi ,Velayet,Kardeşlerin Birbirinden Ayrılmaması,Aile Konutu,Malrejimi, Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 5 15-12-2007 20:04
Aile mahkemesinin şiddet uygulamama cezasından sonra tokat atılması sarissa Meslektaşların Soruları 2 25-05-2007 17:05
aile mahkemesinin görevleri ve istenebilecek tedbirler nelerdir? calforn Meslektaşların Soruları 6 14-12-2006 10:23


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04769111 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.