30-04-2008, 18:43 | #1 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
İcra takibinde vekalet ücretine itiraz
Değerli Meslektaşlarım;
İcra takibinde, borçlunun, asıl alacağı dosyaya ödemesine rağmen icra vekalet ücretine, tahsil harcına ve icra giderlerine itiraz etmesi ve İcra Müdürlüğünün itiraz edilen alacak kalemleri itibariyle takibi durdurması üzerine, aynı dönemde iki ayrı İcra Hukuk Mahkemesi tarafından verilen aksi yöndeki kararları tartışmanıza sunuyorum. Saygılarımla.
|
30-04-2008, 19:52 | #2 |
|
Sayın BaharB 1- Ben ikinci kararı beğendim: Borçlu temerrüde düşmediyse masraf ödemek zorunda kalmamalı. Borçlunun temerrüdü ancak mahkeme tarafından incelenebilir. Mahkemeye gitme külfeti de alacağını kanıtlamak durumunda olan alacaklıya yüklenmelidir diye düşünüyorum. 2- Ama eğer siz, bu mesajınızla mahkemeler arasındaki karar farklılıklarına dikkat çekmek istiyorsanız derim ki: ''Mahkeme kararlarına bakmayınız; kanuna bakınız...'' Saygılarımla |
30-04-2008, 20:20 | #3 |
|
Selamlar,
Borçlu hal ve durumu ile kendisine karşı icra takibi yapılmasına sebebiyet vermemiş ve itiraz (ödeme) süresi içinde borcunu ödemişse, icra giderlerinden (ve harçlarından) sorumlu tutulamaz (HUMK. mad. 94/II kıyasen) (Uyar.T., "İcra Hukukunda harçlar ve giderler") İkinci karardaki temerrütün oluşmadığı gerekçesiyle icra takibi yapılamayacağı savunmasına katılmıyorum.Borçlu en kötü ihtimalle icra takibi ve ödeme emriğinin tebliği ile temerrüte düşeceğinden, bu durumda icra masraflarından ve harçlardan sorumlu tutulması, ve fakat itiraz süresi içinde borcun ödenmesi halinde AAÜT'ne göre 3/4 icra vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir. |
30-04-2008, 21:41 | #4 | |||||||||||||||||||
|
Ama eğer temerrüde düştüyse sonra takip açıldıysa borçlu takibin açılmasına neden olmuş demektir. Borçlunun temerrüde düşüp düşmediğine ve bu nedenle takibin açılmasına neden olup olmadığına da ancak hakim karar verir. Saygılarımla |
01-05-2008, 00:38 | #5 |
|
Sayın Konyalı ve Akpunar;
Öncelikle borçlunun icra harç ve giderlerine yönelik beyanlarının niteliğinin irdelenmesi gerektiğini düşünmekteyim: Bildiğimiz üzere icra takibine itiraz ; 1.Borca - İmzaya, 2.İcra Müdürlüğü'nün yetkisine karşı söz konusu olabilir. İmza ve yetki itirazı zaten konumuzla ilgili değildir. Somut olaylarda borca da bir itiraz yoktur. Aksine borç kabul edilmektedir. Bu durumda İcra Müdürünün / Hakiminin, borçulunun bu beyanını borca itiraz olarak nitelemesi bence hatalıdır. Avukatlık ücreti ve icra masrafları, takipte haksız çıkan tarafa yüklenir. Tahsil harcı da takipte haksız çıkma şartıyla borçluya yüklenecektir. Bu kalem alacakların tümü, takip talebi ile talep edilen alacağın hukuken varlığına bağlıdırlar, ancak ondan bağımsızdırlar. İcra takibi ile talep edilen alacak yasaya uygun bir talep ise borçlunun icra harç ve giderlerini ödemek dışında başka bir seçeneği yoktur. Dolayısıyla borçlunun vekalet ücretine, harca veya icra masraflarına, icra dairesi nezdinde herhangi bir itiraz imkanı bulunmadığını düşünmekteyim. Borçlu icra takibi yapılmasına sebebiyet vermediği, dolayısıyla icra harç ve giderlerini ödemek zorunda kalmasının yasaya aykırı olduğu iddiasında ise, bu konuda bir istirdat davası açabilmelidir. Bu yük borçlu üzerinde olmalıdır. Aksi halde, alacağın aslına, mahkemeye gitmeden (pratik bir şekilde icra yoluyla) kavuşmasına imkan verilen alacaklının, bu işi yaparken sarfettiği giderler için mahkemeye gitmesini istemek pek doğru olmaz diye düşünüyorum. Ayrıca temerrüt, icra takibi için gerekli bir şart değildir. Aksine, çoğu durumda icra takibi temerrüdü gerçekleştiren bir işlemdir. Temerrüt, takibe sebebiyet verme olgusunun mutlaka bulunması gereken bir unsuru değildir. Sıkça karşılaşılan bir örnek vermek gerekirse; faturaya dayanan icra takiplerine karşı itirazlarda, yerel ve yüksek mahkemelerce, alacaklının takip hakkına yönelik bir eleştiri getirilmemekte, fatura borçlusunun temerrüde düşürülmemiş olması nedeniyle takip tarihine kadar talep edilen faiz iptal edilmekte, takip ile borçlunun temerrüde düştüğü kabul edilerek, takip tarihinden itibaren işleyecek faiz ile birlikte, tabiki vekalet ücreti, harç, icra giderinden de sorumlu olmak üzere takibin devamına karar verilmektedir. Düşüncelerimi saygılarımla sunarım. |
01-05-2008, 08:14 | #6 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bence hatalı değildir: Borçlunun bu beyanı üzerine icra müdürü üç ayrı yola gidebilir: 1- İcra Müdürü takibin faiz ve masraflarını almaması gerektiğini düşünür ve takip dosyasını kapatır. Bu işlemde eksik kalan husus "borçlunun icra takibine neden olup olmadığının" tespitidir. İcra müdürü bu tespiti yapmaya yetkili ve görevli olmadığından bu yol kapalıdır. 2- İcra Müdürü takibin faizi ve masraflarını alması gerektiğini düşünür ama borçlunun ödemeyeceğine ilişkin beyanını itiraz olarak kabul eder; sorunun çözümünü mahkemeye bırakır. (Olayımızda da böyle olmuştur. ) 3 -İcra Müdürü borçlunun beyanına itibar etmez; beyanı itiraz olarak da kabul etmez; takibe devam eder. Takibe devam ettiği için borçlu şikayet yoluna gider. Böylelikle mahkemeye gitme külfeti borçluya yüklenmiş olur ki, bu durumda borçlunun “itiraz ile takibi durdurma hakkı” zedelenmiş olur. Bence ikinci işlem daha doğrudur: İcra müdürü “borçlunun icra takibine neden olup olmadığı” konusunu kendisi incelememelidir. Bu bir yargılama konusudur.
Alacaklının alacağın aslına mahkemeye gitmeden kavuşmasının bir şartı vardır: Borçlunun itiraz etmemesi gerekir. Eğer borçlu alacağın aslına da itiraz etseydi icra yolu yine kestirme olmayacaktı. Adaletin acelesi yoktur ama geç kalmamalıdır. Daha adil olan yol, alacaklının itiraza uğrayan alacağını mahkemede kanıtlama yükünü omuzlamasıdır. Yoksa insanlar durup dururken aleyhine açılan takipler yüzünden mahkemeye gitmek zorunda kalır. Bir kimsenin borçlu olmadığı parayı ödeyip sonra istirdat davasıyla geri almak için peşinden koşması adil olmaz diye düşünüyorum. Böyle düşünmemin nedeni borçludan yana olmak değil, adaletten yana olmak kaygısıdır. Saygılarımla |
01-05-2008, 14:24 | #7 |
|
Sayın BaharB bilindiği gibi imzaya itiraz dışında kalan her türlü itiraz "borca itiraz" sayılır.Borçlunun icra takibi nedeniyle ödemek zorunda bırakıldığı her türlü borca itiraz etme hakkı olmalıdır.Borçlu alacaklıyı icra takibine geçmek zorunda bırakmamışsa faiz ve diğer giderleri de ödemek zorunda olmamalıdır.Bu durum en başta hakkaniyete aykırıdır.Temerrüdün muacceliyet ve ihtar olmak üzere iki şartı vardır.Diyorsanız ki ödeme emri tebliği bir ihtardır bu durumda başka yollarla bir ihtarname göndermek yerine icra dairesini işin içine sokan alacaklı yaptığı her türlü masrafa kendisi katlanmak zorunda kalmalı diye düşünüyorum.
Aksi halde temerrüde düşülmeyen borçları icraya koyan avukat sayısında ve bu avukatların servetinde çok büyük artışlar olması gerekirdi. Saygılarımla... |
01-05-2008, 17:29 | #8 |
|
Sayın sinequanon;
Temerrüt, "borcu ödememekte direnme" olarak kısaca, "ödeme günü gelen ve yerine getirilebilme olanağı bulunan edimin zamanında yerine getirilmemesi sonucu olarak borçlunun içine düştüğü sorumluluk durumu" olarak da genişçe tarif edilebilir. Temerrüte düşen borçlu, borç bir para borcu ise faizden ve munzam zarardan sorumlu hale gelir. Para borçları bakımından sorumluluk bundan ibarettir. Buna karşılık borcun vadesi ise; "alacaklının borcun ödenmesini isteme yetkisini kullanma olanağının başladığı an" dır. Buna göre "alacaklının, edimi isteyebileceği ve bu amaçla dava açabileceği anda borcun ödeme günü gelmiş olduğunun kabulü gerekmektedir" Görüldüğü üzere, alacaklının alacağını dava (veya icra) yoluyla talep edebilmesi için borcun ödeme gününün / vadesinin gelmiş olması gerekli ve yeterlidir. Temerrüt gerekli değildir. Bu durumda borcun ödeme günü gelmiş ancak temerrüde düşmemiş borçlular hakkında icra takibatı yapan ve servetlerinde çok büyük artış olan Avukatlar, müvekkillerinin haklarını layıkıyla korumuşlar ve karşılığında da meslek kazancı elde etmişlerdir. Durumları bundan ibarettir. İcra takibinden önceki döneme ilişkin olarak faiz veya munzam zarar da talep etmek isterlerse ayrıca temmerrüde de düşürmeleri gerekir. Bu vesile ile belirtmek isterim ki kimi durumlarda ihtar, sizin belirtiğiniz gibi temerrüdün mutlak şartı değildir. Örneğin, "borcun belirli bir gün veya süre içerisinde yerine getirilmesi kararlaştırılmış ise, günün gelmesi veya sürenin sonuncu gününden itibaren borçlu herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer". Yine haksız eylemden kaynaklanan borçlarda da temerrüt için ihtara gerek yoktur. Dolayısıyla bir çok durumda, faiz veya munzam zarar talep edebilmek için icra takibinden önce ihtara gerek yoktur. M.Reşit Karahasan'ın "Türk Borçlar Hukuku" kitabındaki açıklamalarından ve yukarıya da tırnak içinde aktardığım tanımlamalarından yararlanarak izah etmeye çalıştığım çerçevede alacaklının muaccel ancak temerrüt sorumluluğu doğmamış bir alacağını icra takibi ile tahsil etmeye çalışması halinde masraflarına kendisinin değil, borçlunun katlanması gerektiğini düşünmekteyim. "İmzaya itiraz dışındaki tüm itirazların borca itiraz" olduğu, bu çerçevede icra harç ve giderlerine karşı yapılan itiraz adı altındaki beyanların da borca itiraz olarak nitelendirilmesi gerektiği şeklindeki düşünceye de katılamıyorum. Saygılarımla. |
02-05-2008, 12:13 | #9 |
|
Sayın BaharB yukarıdaki açıklamalarım zaten tamamıyla borçlunun temerrüde düşürülmesini gerektiren haller ile alakalıdır.Sizin de dediğiniz gibi her borç temerrüde düşürülmeyi gerektirmez.Ama yukarıdaki açıklamalar da bu yönde olduğundan olayımızda temerrüde düşülmesi gereken bir borç olduğu düşüncesi oluşmuştu bende.Yanlışsa düzeltin.
Temerrüdün tanımı konusunda hemfikiriz.Ancak bu gibi hallerde temerrüde düşürmeden alacağı tahsil etmek mümkün olsaydı kanunkoyucunun temerrüde düşürme şartlarını özel olarak düzenlemesinin bir anlamı kalmazdı. "İmzaya itiraz dışındaki tüm itirazlar borca itiraz sayılır."cümlesi Prof. Dr.Baki Kuru,Prof. Dr. Ramazan Arslan ve Prof. Dr. Ejder Yılmaz'ın kitabından alıntıladığım ve okulda öğrendiğim bir bilgidir. Saygılarımla... |
02-05-2008, 16:36 | #10 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın sinequanon;
Ortada bir yanlış varsa da bunu düzeltmek haddime düşmez. Ancak;
Saygılarımla. |
14-08-2008, 22:25 | #11 |
|
Peki bu kararlar Yargıtaya gitmiş mi, Yargıtayın bu konudaki görüşü nedir?
Eğer icra giderlerine yapılan itiraz "itiraz" olarak kabul ediliyorsa, bu durumda itirazın iptali ile birlikte inkar tazminatı istenebiliyor mu. Yargıtay eski kararlarında; asıl alacağı kabul edip, faize itiraz eden borçlu yönünden itirazın iptal edilmesi durumunda inkar tazminatına hükmedileceği görüşündeyken sonraki kararlarında faize itiraz durumunda inkar tazminatına hükmedilmeyeceği görüşünü benimsemiştir. Aynı durum icra giderleri içinde sözkonusu olursa, sürekli ilamsız takiplere maruz kalan bir takım borçlular kötüniyetli olarak standart bir şekilde asıl alacağı kabul edip faiz ve icra giderlerine (vekalet ücreti de dahil) itiraz edeceklerdir. Burada borçluyu haksız yere itiraz etmekten caydıracak bir durum olmadığından, Alacaklı taraf haksız yere mağdur duruma düşecektir. |
18-05-2011, 15:28 | #12 |
|
bu tartışmadan 3 sene sonra aynı olayı yaşıyorum. bu sefer "takibe itirazın reddi" işleminin şikayet yoluyla kaldırılması yahut itirazın iptali davası yolu ile değil, icra müdürlüğü'nün takibe itirazın reddi işleminden takibe devam edilerek gönderilen "muhtıranın şikayet yolu ile iptali" yargılaması söz konusu. mahkeme, bilirkişi ile aynı yönde muhtıranın iptaline karar verdi. şimdi yargıtaya gidiyoruz. sonucunu paylaşacağım.
|
19-05-2011, 22:40 | #13 |
|
İki İcra Mahkemesinin kararlarına konu olan olaylar benzer değil gibi. Her iki icra Mahkemesinin kararıda önüne gelen şikayete göre yerindedir. Tahminim 2.İcra Mahkemesi kararının konusu da bankanın ödemekle yükümlü olduğu çek bedelinin tahsiline dair takiple ilgili icra giderleri yönünden takibin devamı ya da durdurulması yönünde ki icra memuru işleminin denetlenmesine yönelik. Burada kıstas bu icra takibinden önce muhatap bankaya ödeme yapılması konusunda alacaklı veya vekili tarafından bir başvuru yapılıp yapılmadığıdır.Eğer doğrudan icra takibine girişilmiş ise bankanın temerrüdü söz konusu olamayacağından , bankanın icra giderleri ve avukatlık ücretinden sorumlu olması da düşünülemez. Saygılarımla avturgayk
|
14-12-2015, 19:00 | #14 |
|
Sayın meslektaşlarım,
Bu konuyla ilgili elinde yargıtay kararı bulunanlar varsa bizimle paylaşabilir mi? |
11-07-2017, 15:47 | #15 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstadım merhaba, Konuya ilişkin elinize Yargıtay kararı geçti mi acaba? |
29-12-2021, 17:34 | #16 |
|
Sayın Meslektaşlarım
Şu an aynı durumu bende yaşıyorum. Bu konu ile alakalı yargıtay kararına ulaşabildiniz mi acaba? |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Karşı Vekalet Ücretinin Takibinde İcra Vekalet Ücreti Sorunu | mslmklvz | Meslektaşların Soruları | 13 | 06-01-2017 01:43 |
İcra takibinde yetki ve faize itiraz | talveq | Meslektaşların Soruları | 4 | 24-01-2008 10:10 |
İcra Ceza Mahkemesi Ne Kadar Vekalet Ücretine Hükmetmelidir? | Av.İbrahim Tuna | Avukatlık Hukuku Çalışma Grubu | 6 | 18-06-2007 00:39 |
vekalet ücretine itiraz | avslh | Meslektaşların Soruları | 2 | 29-03-2007 14:23 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |