30-08-2007, 21:49 | #61 |
|
Armağan Bey,alıntı yaptığınız cümlemde geçen 'öğrenilen bilgiler', yazınızda sıkça kullandığınız ve öncül bilgi olarak gördüğünüz öldürmeme ve çalmama bilgileriydi.Kastettiğim,bu iki bilginin,olmaması arzulanan her türden çirkinliği önlemeye yetmeyeceğiydi.Bunu bir olasılık hesabı olarak bile görmüyorum..
Hiçbir edinilmiş bilgi,insan aklını ehlileştirmeye(sizse bunu insanlığın ilerlemesi olarak ifade etmişsiniz,böyle de denebilir) yetmez. Şüphesiz,bu iki bilgiyi insan aklına yerleştirerek varmaya çalıştığınız ideal insanlık düzeyi çok yaşanılası bir yer..Söylemek istediğimse sadece ,bunun ne o iki bilgiyle ne de öğrenilecek başka bilgilerle mümkün olmayacağıydı.. Yazılarınızda,insanlık bu düzeye erişmediği için ne yapılsa anlamsız ve benzeri cümleleri kullanmanızdı beni yazı yazmaya iten,hayatı kestirip atan cümlelerdi bunlar.. Düşündürdüğünüz için teşekkürederim |
31-08-2007, 13:28 | #62 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bu pazarlığı kim yapacak? Yine insan değil mi? |
22-09-2007, 07:39 | #63 |
|
...sanırım güzel bir ''sinerji'' oloşturmuşsunuz. farklı fikirleri çarpıştırarark ortaya yep yeni argümanlar sürmüşsünüz. paradokslar eleştirilmiş yer yer ama bunlar diyalektiğin vazgeçilmezleridir bence. çelişki yaşamadıkça içinden çıkmak için uğraşmayız çünkü kargaşanın. hedefe varmak için yol almak, yol almak için koşmak, yıpranmak ve uğraş vermek gerekir.
Felsefeye öznel bir tanım getirecek olursak; aslında felsefe yüksek bir dağın zirvesine çıkmak gibidir... elbette bu tırmanış oldukça meşakkatlidir. ancak bunu yapmamız için kendi dürtülerimizden başka hiçbir şey bizi zorlamaz bunu yapmaya. bu tırmanışta amaç KESİNLİKLE ZİRVEYE ULAŞMAK DEĞİLDİR.amaç o tırmanıştan aldığımız hazdır; tatmindir. tırmanırken dağın eteklerinde gördüğümüz kardelenlerdir belki de; belki de tırmanırken vücudumuzda değişen oksijen miktarının bizdeki yansımalarını hissediştir. merak etmek de bunun kilit noktasıdır. sürekli bir öğrenme arzusu içerisinde olan insanoğlu da geçmişten beri bunu özelliğini kullanmış ve merak ettiği şeylere kafa yormuştur. neticede FELSEFE doğmuştur. insan halk edildikten ya da doğada var olduktan sonra belli davranış kalıpları içerisine girmiştir.sürekli merak etmiştir. buna programlanmış gibi kim bilir... içgüdüsel gelişim evresinde yaşamak için öldürmenin gerektiğini öğrenmiştir düşünürken... bu fikir üzerine teoriler geliştirilmiştir hep, 'GÜÇLÜ OLAN KALIR, ZAYIF OLAN GİDER' vb. yani ilk varoluştan beri belli mücadeleler içine girmiştir. HEPSİNE SAHİP OLMAK İSTEMİŞTİR çünkü egosu tarafından yönlendirilmiştir. bu düşünce onu diğerlerine ve onların alanına tecavüze sürüklemiştir. aslında psikanalist bir söylemle her insanın içinde biraz vardır bu duygu bastırılmayı veya tetiklenmeyi bekleyen cinsten... sonuçta bu düşünceler insanlar arası ilişkileri düzenleyen mekanizmanın-HUKUK'UN-temelini araştırmaya zorlamıştır bireyleri, psikolojik analizler yaptırmıştır. ve bu uğurda sürekli yeni fikirler üretilmiştir.neticede İNSAN DÜŞÜNDÜKÇE VAR OLDUĞUNU ANLAMIŞTIR descartes misali ÖLDÜRMEYECEKSİN! VE ÇALMAYACAKSIN! bir BİLGİ den ziyade bir TELKİN veya bir ÖNERME olarak değerlendirilmelidir kanatimce ve bu telkinler insanlarda aktif hale gelen potansiyel kötü karakterin yansımalarıdır. toplumun İYİ olarak nitelendirdiği karakterler bu karakteri bastırıp ( din, ahlak vb mekanizmalarla direktifleriyle...) alternatif üreten karakterlerdir. Sonuçta şu bir gerçektir ki: hukuk her daim sosyal olgular ışığında gelişir ve değişir ancak bu gelişim ve değişim için de sorgulamak gerekir mevcut değerleri. sorgulamak için de en büyük araç FELSEFE dir kuşkusuz ve hukuk gelişim için felsefeye muhtaçtır. değerli site arkadaşlarımdan da benim tek beklentim bir hukukçu gözüyle her şeyi SORGULAYIN. KANUNLARIN GÜCÜ ADINA... saygılarımla... |
01-10-2007, 00:52 | #64 |
|
Başta da söylediğim gibi "insanın ilerlemesi için felsefe ne yapabilir?" tartışması da bir tür felsefe yapmaktır. dolayısıyla Sayın konyalı bu konuyu felsefe yaparak çözmeye çalışıyor. Biz de sayın Konyalı sayesinde bu soruyu felsefe yaparak çözmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla sayın Konyalı bu soruyu bize felsefe yaptırarak çözdürmek için yol aldırmış oluyor. Böylece sayın Konyalı, genel olarak insanlığın ilerlemesi için de felsefenin gerekli olduğunu kanıtlamış oluyor. Tebrik eder... Saygılarımı sunarım...
|
10-02-2012, 16:39 | #65 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av.Armağan Konyalı. Yazdıklarınızdan hukukun ne zaman ortaya çıktığı ve felsefenin ne zaman ortaya çıktığı konusunda kesin bilgilere sahipmişsiniz sonucuna varıyorum. Bence yazdıklarınızın tam tersinin doğru olması gerekir; çünkü felefe insanlıkla, insanın insan olduğunu idrak etmesi ve çevresinde gördüklerine bir anlam vermeye çalıştığı andan itibaren vardır. Felsefe insanın, 'ne' 'nedir' 'nasıl olur' sorularını sorduğu ve bu sorulara cevap aramaya başladığı andan itibaren vardır. Felsefe insanlıkla beraber vardır/var olmuştur kısacası. Hukuk ise toplumla beraber vardır, insanların toplu şekilde beraberce yaşamaları ile ortaya çıkmıştır. İnsan toplumdan önce olduğuna göre, felsefe de hukuktan öncedir, önce olmak zorundadır. Saygılarımla |
12-02-2012, 09:18 | #66 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Meraklısına Kesin Bilgi:
Bu anlamda, daha dilini kullanmayı öğrenmemiş mağara insanının sistemli bir düşünce ürettiği düşünülemez. Nitekim, mağara duvarlarında filozof resmi yoktur. Hammurabi devleti yönetmiş ve hukuku uygulamıştır. Hammurabi'nin yaşıtı filozof bulunmamaktadır. Hammurabi MÖ 17.yüzyılda yaşadıktan sonra ilk filozof (Thales) bin yıl sonra MÖ 6.yüzyılda doğmuştur. Öte yandan bütün bunların bir önemi de bulunmamaktadır. Hammurabi'nin kanunları sadece iyileri dizginlemiştir. Kötüler yine başıboştur. |
12-02-2012, 16:40 | #67 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av.Armağan Konyalı, benim mesajım Önce hukuk vardı; felsefe sonra ortaya çıktı. saptamanıza verilen bir cevaptı. Sadece hukuk ve felsefe kavramlarına yönelikti; 'hukukçu' ve 'filosof' kavramları ile ilgisi yoktu. Madem konu 'filosof' 'hukukçu' ikilemine geldi, belirteyim: felsefe hukuktan önce var olduğu için, filosof hukukçudan önce vardı. Hukukun felsefeden önce gelişi savınız, hem mantık kurallarına hem de bilimsel verilere ters düşmektedir; çünkü bir önceki mesajımda da belirttiğim gibi, felsefe insanın insan oluşunun bir zorunluluğudur. Felsefenin başlangıcı, insanın 'ben neden varım', 'bu ay bu güneş, bu dünya neden var', 'güneş neden doğuyor, neden batıyor' diye sorması ve sorduklarına cevap aramasıdır. Felsefe sistemli olmalıdır türünden herhangi bir kaygısı yoktur felsefenin; Siz da felsefe yaparsınız, ben de yaparım, Sayın Fikirbay'da yapar, hatta hatta bir çocukta yapar felsefe. Sizi bilmem ama, ben felsefenin 'F'sinden anladığımı bile iddia edemem. Bu bakımdan, Sizin, benim, Sayın Fikirbay'ın ve bir çocuğun 'felsefe yapması!' ile bir filosofun felsefe ile uğraşması arasında bir fark vardır. Aynı durum fakültelerde okutulan akademik felsefe ile bir filosofun felsefe ile uğraşması için de söz konusudur; akademik felsefe, felsefenin tarihi, değişik filosofların felsefi düşüncesi ve felsefi akımlar ile uğraşırken, filosof felsefi konularda kafa yorar. Gelelim sadede: Filosof, matematikçi, devlet adamı, astronom ve mühendis olarak tanınan Thales, felsefenin ve bilimlerin kurucusu olarak tanınsa bile, ondan önce felsefe ve bilim olmadığını kimse iddia edemez düşüncesindeyim; Thales sadece kendisinden önce var olan bir şeyin günümüze kadar gelmesine yardımcı ve aracı olmuştur. Aynı durum Hammurabi Kanunları için de geçerlidir elbetteki, Hammurabi Kanunlarının günümüze kadar gelmesi onların ilk kanunlar olduğu anlamına gelmez, gelemez. Kaynaklar Hammurabi'den 300 sene önce yaşamış olan Sümer Kralı Ur-Nammu'nun da aynı türden kanunlar yaptığını gösteriyor. Bir önceki mesajımda belirttiğimi bir daha tekrarlıyayım: Felsefe kişiseldir, hukuk toplumasaldır. Kişisel olan ve insan varlığı ile ilgili olan, toplumsal olandan öncedir. Başka türlü olması mantıken olanaksızdır. Hammurabi'nin yaşıtı tanınmış bir filosoaf bulunup bulunmadığı konusunda berşey diyemiyeceğim, ama Hammurabi'nin kanunlarını yaparken, din adamlarının, filosofların, müneccimlerin yardımlarından ve fikirlerinden faydalandığından eminim; çünkü herhangi bir dini düşünceye, bir devlet idesine, bir felsefi düşüncye dayanmayan hukuk sistemi olabileceğini tahmin edemiyorum; en azından şimdiye kadar böyle bir şey olmadı. Her hukuk sistemi belirli bir felsefi veya dini düşünceye dayandığı için de batı felsefeine dayanan bir batı hukuku, İslam düşüncesine dayanan bir İslam hukuku, Konfiçyüs düşüncesi'ne dayanan bir Çin hukuku, Maksist felesefeye dayanan eski Sosyalist ülkeler hukuku vardır. Hukukun ne olacağına toplumda geçerli/hakim olan kültür karar vermektedir. Mağara duvarlarında bir filosofun resminin olmayışı, felsefenin var veya yok oluşunun bir kanıtı olamaz. Mitolojilerin ve dinlerin felsefenin oluşunun yeterli bir kanıtı olduğu gibi, mağaralardaki ay, güneş, korkulan ve tapınılan hayvan resimleri de felesefenin yeteri kanıtıdır. Örneğin ilk çağ filozoflarının vardığı sonuçların hepsi yanlıştı ama sistemli olduğu için yaptıkları felsefedir.demişsiniz; İlk çağ filosoflarından kimi kast ettiğinizi bilmiyorum, ama bir Eflatun, bir Sokrates, bir Aristo günümüzde bile halen geçerli olan bir felsefenin temellerini atmışlardır. Günümüzün bilimsel araçlarına ve günümüzün bilimsel verilerine sahip olmadan yapılan o felsefe geçerliliğini halen korumaktadır.
Ayrıca: 'İnsanın içindeki canavar', 'iyiler ve kötüler', 'İnsanlık henüz çok geri. İnsanlık henüz bencilliğinden ve saldırganlığından kurtulamadı.', 'İnsanlar özgürleştikçe içlerindeki kötülük daha çok ortaya çıkıyor.', 'Şimdiye kadar hiç hakim-savcı öldürülmemişti. Ama pek çok avukat öldürülmüştü. Halkımızın bu seçimi hangi saiklerle yaptığı hakkında bir görüşünüz var mı?' türünden genellemeler, ve: Adalet marifet değildir. Marifet suçun önlenmesidir. türünden, suçun önlenmesi amacı ile her türlü yaptırımın akla gelebileceğini ve her türlü cazanın mubah olabileceğini çağrıştıran tespitleriniz, hukuka felsefi, sosyolojik, psikolojik ve tarihi açıdan bir yaklaşımın ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Saygılarımla |
12-02-2012, 19:10 | #68 | |||||||||||||||||||||||
|
İyi ki THS arşivi var. Yoksa sizin anladıklarınızı sizin kan damlayan kaleminizden okuyanlar bana ''Mussolini Armağan'' diyecekler... |
13-03-2015, 04:38 | #69 | |||||||||||||||||||||||
|
İnsanlığın henüz çok geri olduğunu hangi ilerlemeye kıyasla çıkarabiliriz? Önümüzde çok ilerlemiş bir örnek olmalı ki çok geri olduğu bilinsin. Mümkünse bu görüşünüzü temellendirmenizi isteyebilir miyim? Saygılar... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kamu İdareleri Kanuna Karşı Hile Yapabilir Mi? | Saim Dikici | Hukuk Sohbetleri | 21 | 15-02-2014 09:59 |
Artık Polis de demokratik tepki eylemi yapabilir... | Serhat Arasan | Hukuk Haberleri | 21 | 12-01-2010 01:25 |
Turkiye'de Staj Yapabilir Miyim? | Av.n.ezgi | Hukuk Stajı ve Meslek Seçimi | 7 | 13-01-2007 23:33 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |