Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Birlikte Yaşamak ?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-10-2006, 19:02   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Birlikte Yaşamak ?

Merhabalar,

Tarafların evlilik akti yapmadan birlikte aynı evi paylaşmaları ve aile olarak yaşamaları konusunda TMK da henüz tanınmış ve hukuki sonuç bağlanmış bir düzenleme bulunmamaktadır.

Oysa taraflar aile yaşantısının gereği çocuk büyütmekte ve ekonomik bazı yatırımlara girmektedir.İlişkinin tasfiyesi sırasında ise bir çok sorun yaşanmaktadır.

Bazı ülkelerde bu birlikteliklerin olgu olarak tanındığı ve tesçili yoluna gidilerek bazı hukuki sonuçların bağlandığı bilgilerine rağmen yasakoyucu Türkiye'deki bu olgular konusunda yokmuş gibi davranmayı seçmektedir.

Dini nikah konusunu daha baştan tartışma dışı bırakarak bu konunun tartışılmasının yararlı olduğunu düşünüyorum.

Saygılar
Old 25-10-2006, 20:46   #2
Tiocfaidh

 
Varsayılan

Güzel ve tartışılmasında yarar olan bir konuya değinmişsiniz Habibe hanım.

"Türkiye'de birlikte yaşama neden hukuken tanınmıyor?" sorusuna cevap verebilmek için sanırım öncelikle Türkiye ile, birlikte yaşamanın hukuken tanındığı ülkeler arasında yaşam tarzları, örf, adet, ekonomik koşullar ve toplum yapısı gibi konularda küçük kıyaslamalar yapmak gerekiyor.

Şu an birlikte yaşayan eşlere -evlilikten daha gevşek olsa da- çeşitli hak ve yükümlülükler tanıyan/yükleyen ülkelerden bildiklerimi yazacağım(eksik veya yanlış sayarsam düzeltmem için uyarırsanız sevinirim): İngiltere, Hollanda, İsveç, Norveç, Danimarka, Avusturalya ve Kanada.

Biliyorum, okuyan diğer üyeler için sıkıcı olacak ancak; ben bu ülkeleri Türkiye ile kıyaslamadan önce çeşitli yönleriyle ele alıp temel özellikleri üzerinde kısaca duracağım.

1)Yukarıda saydığım ülkeler nüfus artış hızları itibariyle son 30 yıldır büyük durgunluk içindedirler. Gereksiz bir ayrıntı gibi görünebilir ancak İngiltere ve Hollanda dışındaki ülkeler, sırf azalan ve yaşlanan nüfus eğrilerinin önüne geçebilmek için dünyanın sorunlu bölgelerinden göç etmek zorunda kalan mültecileri şartsız olarak vatandaşlığa kabul etme yoluna gitmektedirler. Bu ülkelerin nüfus artış hızlarının sıfır çizgisine yakın değerlerde seyretmesinin bir numaralı sebebi ise sorumluluk ve yükümlülük altına girmek istemeyen bireylerin aile kurmaktan kaçınmalarıdır. Aile kurumunun var olmadığı toplumlarda, yeni nesillerin dünyaya gelmesi için devletin programlı çalışmaları sonucu öncelikle meşru-gayrimeşru çocuk ayrımı ortadan kalkmıştır. Çocuk yapmaları için bireyleri teşvik eden batılı ülkeler, şimdilerde ise Habibe hanımın da belirttiği "birlikte yaşama" adında bir kurumu kabul etmekle bireyleri aile kurmanın sorumluluğu altına sokmaksızın çocuk sahibi yapmanın çabası içine düşmüştür.

2)Bu ülkeler; muhafazakarlık, mutasıplık, yobazlık ve hatta sade dindarlığın dahi pek görülmediği protestan kökenli liberal batı ülkeleridir. Sahip oldukları toplum yapısında gayrimeşru çocuk sahibi olmak veya evlilik dışı cinsel ilişkide bulunmak toplum tarafından hiç bir olumsuz reaksiyon görmez. Buna karşılık dinin toplum hayatında etkin olarak tatbik edildiği batı ülkelerinde birlikte yaşama kabul görmez. Örneğin İtalya, İspanya, İrlanda gibi katolik kökenli ve dindarlığın bir yaşam tarzı olduğu ülkeler -henüz boşanma kurumunu medeni kanunlarına yerleştireli 20 sene olmuşken- birlikte yaşama adında yeni bir kurumu şu an özümseyemezler.

3)Bu ülkeler ekonomik ve sosyal bireyciliğin uç noktaya ulaştığı; aile, toplum, dernek, cemaat gibi toplu birimlerin zayıf olduğu refah ülkeleridir. Bu sebeple aile kurmak için bir araya gelmek istemeyen bireyler arasında 'birlikte yaşama' adı altında gevşek ilişkilerin var olduğu alternatif bir birimin kurulmasının kendilerince haklı gerekçeleri vardır.

4)Bu ülkeler için yeni nesillerin yetişmesi; sosyal bir zorunluluktan önce, ekonomik bir zarurettir. Çalışandan prim alıp emekliye maaş verme şeklinde işleyen sosyal güvenlik sistemlerinde çalışan(genç) nüfusun azalması, diğer taraftan emeklilik yaşına gelen vatandaşların artması bir çok batı ülkesinin çözülmeyi bekleyen ortak sorunudur ve kuzey Avrupa ülkelerinin sosyal güvenlik kurumları her geçen yıl iflasa biraz daha yaklaşmaktadır.

Bir çok üyemiz için gereksiz olarak algılansa da, kanaatimce Türkiye ile 'birlikte yaşama'yı hukuken tanıyan ülkelerin kıyaslamasını yapmadan önce batıda var olan, ancak bizde olmayan; veya onlarda olmayan ancak bizde mevcut olan bazı belli başlı sosyal ve ekonomik gerçeklerin altını çizmek istedim.

Türkiye'nin durumunu yukarıdaki numaralanmış gerekçelerle karşılaştırarak ele alacak olrusak:

1)Türkiye'nin nüfus artış hızı zaten Avrupa ortalamasının çok üstünde. Bizde devlet; insanları çocuk sahibi yapmak için teşvik etmek şöyle dursun, vatandaşlarına nüfus planlaması yapmayı öğretmekle meşgul malesef.

2)Türk insanının genel dünya görüşü ve yaşam tarzı kuzey Avrupa ve kuzey Avrupa kökenli göçmenlerin kültürünün hakim olduğu Avusturalya ve Kanada'nın aksine oldukça muhafazakar. Aralarında evlilik birliği olmayan iki bireyin ortak bir cinsel hayata ve çocuğa sahip olması toplum içinde tepki, hatta bazı bölgelerde infialler doğurabilir(Bunun doğru ya da yanlış olduğu uzunca tartışılabilir, ancak türk toplumunun fotoğrafını çektiğimizde elimize gelen görüntü bu).

3)Türkiye tarih boyunca olduğu gibi halen bireyci kimliğin oturmadığı, modern bir kabile görünümünde yaşam tarzına sahip insanların ülkesidir. Bu ülkede insanlar kuzey Avrupa'lıların genetik özelliklerinin aksine, toplum içi karşılıklı ilişkilerden ve işbirliğinden hoşnanan sıcak kanlı bir yapıya sahip. O yüzden Türkiye'de İnsanları birlikte olmaya teşvik etmeye gerek yok, çünkü zaten aile içi ilişkiler son derece güçlü.

4)Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal güvenlik kurumlarının yeni genç işçi primlerine değil, halihazırda ihtiyaç fazlası bulunan genç nüfusu ihraç etme ihtiyacı var malesef.

Hukuki perspektiften yoksun bir mesaj olsa da, birlikte yaşamayı hukuken tanıyan kuzey Avrupa ülkeleri ile aramızda olan bariz farklardan bahsetmek istedim. İster beğenelim, ister beğenmeyelim, ister iftihar edelim, ister utanç duyalım, ne yaparsak yapalım bu ülkenin(ve diğer ülkelerin) gerçeklerine ve bu gerçeklerin yansıttığı hukuk kurallarına bence saygı duyalım.

Saygılarımla
Old 26-10-2006, 00:02   #3
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Bazı ülkelerde bu birlikteliklerin olgu olarak tanındığı ve tesçili yoluna gidilerek bazı hukuki sonuçların bağlandığı bilgilerine rağmen yasakoyucu Türkiye'deki bu olgular konusunda yokmuş gibi davranmayı seçmektedir.

Uzun süredenberi Türkiye'deki gelişmeleri uzaktan takip ettiğim ve belirli toplumsal değişmeleri gözlemliyemediğim için, mesajlardan çıkardığım sonuçlara göre fikir sahibi olabiliyorum. Sayın Kayar'ın mesajından çıkardığım sonuç: evlilik akti olmadan birlikte yaşamaların var olduğu, bir olgu olduğu, yönünde.

Alıntı:
"Türkiye'de birlikte yaşama neden hukuken tanınmıyor?" sorusuna cevap verebilmek için sanırım öncelikle Türkiye ile, birlikte yaşamanın hukuken tanındığı ülkeler arasında yaşam tarzları, örf, adet, ekonomik koşullar ve toplum yapısı gibi konularda küçük kıyaslamalar yapmak gerekiyor.
....
....
Hukuki perspektiften yoksun bir mesaj olsa da, birlikte yaşamayı hukuken tanıyan kuzey Avrupa ülkeleri ile aramızda olan bariz farklardan bahsetmek istedim. İster beğenelim, ister beğenmeyelim, ister iftihar edelim, ister utanç duyalım, ne yaparsak yapalım bu ülkenin(ve diğer ülkelerin) gerçeklerine ve bu gerçeklerin yansıttığı hukuk kurallarına bence saygı duyalım.

Sayın Tiocfaidh'ın mesajının ilk kısmından Türkiye'de bu türden 'Nikahsız birlikte yaşama' türünden bir olgunun varlığını kabul ettiği sonucunu çıkarıyorum. İkinci kısımda bu türden birlikte yaşama tarzının, kuzey avrupa ülkelerinden farklı olarak, toplum yapımıza uymadığı ve bu 'uymamanın' toplumumuzun bir gerçeği oluşu. Belirtilen türden 'birlikte yaşamalar' var mı yok mu konusunda bir açıklama yok, yahutta ben çıkaramıyorum.

Eğer belirtilen türden birlikte yaşamalar, Sayın Kayar'ın belirttiği gibi toplumsal bir olgu ise, konu üzerinde tartışmamız gerekir ve konunun hukuki bir kalıba sokulması gerekir; toplumumuz bunları kabul etmiyor, öyleyse yoktur deyip olayı geçiştiremeyiz. Toplumda var olan bir olgunun bir kurala bağlanması gerekir. Hukuk toplumda var olan bir olguyu görmemezlikten gelemez. Gerekirse müeyyide altına alır, ama var olan bir olguyu yokmuş gibi kabul edemez.

Yok eğer bu türden birlikte yaşama, zaten yoktur, çünkü toplumsal gerçeklere uymuyor, diyorsak ve bu saptama doğru ise, konu üzerinde tartışmaya gerek yok kanımca.

Saygılarımla
Old 26-10-2006, 00:47   #4
Tiocfaidh

 
Varsayılan

Sayın Gemici,

Toplumumuzda nikahsız yaşamanın var olduğunu inkar etmiyorum. Ancak Türk toplumu neresinden bakılırsa bakılsın her parçasında, eşit, denk ve homojen olmadığı için bunu genelleyerek bu yönde bir hukuk ihtiyacının varlığından bahsedemeyiz. Kendim de nikahsız yaşayan bazı çiftler tanıyorum, bu kişiler İstanbul'un lüks semtlerinde oturan ve avamı yansıtmayan, onların tepkilerini duymayan, kendilerini halk tabanından izole etmiş kişiler. Vel hasılı bu kişiler Türk toplumunun genelini yansıtmaktan çok uzak, azınlıkta kalan uç örnekler.

Yani Türk toplumunda nikahsız birlikte yaşayanlar yok diyemeyiz, ancak bu hayat tarzı Türk toplumunun gerçeklerini yansıtmaktan çok uzak olacak kadar küçük bir zümreye mahsus.

Saygılarımla
Old 26-10-2006, 15:57   #5
ege

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Tiocfaidh
Sayın Gemici,

Toplumumuzda nikahsız yaşamanın var olduğunu inkar etmiyorum. Ancak Türk toplumu neresinden bakılırsa bakılsın her parçasında, eşit, denk ve homojen olmadığı için bunu genelleyerek bu yönde bir hukuk ihtiyacının varlığından bahsedemeyiz. Kendim de nikahsız yaşayan bazı çiftler tanıyorum, bu kişiler İstanbul'un lüks semtlerinde oturan ve avamı yansıtmayan, onların tepkilerini duymayan, kendilerini halk tabanından izole etmiş kişiler. Vel hasılı bu kişiler Türk toplumunun genelini yansıtmaktan çok uzak, azınlıkta kalan uç örnekler.

Yani Türk toplumunda nikahsız birlikte yaşayanlar yok diyemeyiz, ancak bu hayat tarzı Türk toplumunun gerçeklerini yansıtmaktan çok uzak olacak kadar küçük bir zümreye mahsus.

Saygılarımla


sn tiocfaidh?

TBMM de , halihazırda kaç milletvekilinin nikahsız yaşadığı konusunda hiç merakınız oldu mu???
Old 26-10-2006, 18:13   #6
Tiocfaidh

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ege
sn tiocfaidh?

TBMM de , halihazırda kaç milletvekilinin nikahsız yaşadığı konusunda hiç merakınız oldu mu???

Sayın Ege, bu konuyla ilgili bir iki makale okumuştum ve detaylarıyla olmasa da yüzeysel bilgi sahibiyim.

Ancak bunun benim savunduğum görüşlerle nasıl bir ilişkisi var, onu anlayamadım. Tarabya koyundaki yatında nikahsız birlktelik yaşayan ve yıllık geliri milyon dolarlarla ifade edilen zümreden bahsediyorum. Bu gruba fazladan bir kaç milletvekilinin serpiştirilmesi onları zümre olmaktan çıkarıp, çoğunluk yapmaz sanırım, yanılıyor muyum?
Old 26-10-2006, 21:22   #7
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Sn.Kayar,
Birtakim tescillerden bahsetmissiniz, acaba bir iki örnek verebilir misiniz? Tescili kim , nasil talep ediyor, tescil edilen birlikte yasama durumu mu, taraflarin malvarligi mi?

Saygilar.
Old 27-10-2006, 04:50   #8
Cest la vie

 
Varsayılan

Sanirim konu "dini nikah" tartisma disi birakildigi icin pek saglikli algilanamadi...

Dini nikahi yine tartismayalim, ancak "evlilik disi birlikte yasama"nin ne oldugunu ilk basta karara baglayalim.

Evlilik disi birlikte yasama, herseyden once, aralarinda "kanun onunde gecerli bir evlilik sozlesmesi olmayan" bir ciftin ayni evi paylasmasi,"aralarinda gecerli bir evlilik sozlesmesi varmiscasina" davranmasi ve evliligin gerektirdigi her turlu gorev, yetki ve yukumlulugu yerine getirmesidir.

Iki sevgilinin uzun bir sure ayni evi paylasip evliymis gibi davranmalari bu kavram icine girmekle beraber; kendi aralarinda "dini nikah" ile evliliklerini gecerli kildiklarina inanmis ciftelerin de evlilikleri, TURK MEDENI KANUNU onunde gecerli bir sozlesme olmadigindan, "gecerli bir sozlesme olmaksizin birlikte yasamak" kavramina girmektedir. Hatta ve hatta ne yazik ki ozellikle kirsal bolgelerde hala yaygin olan (milletvekillerini ilgilendiren nokta bu saniyorum ) "birden fazla es" ya da "kumalik" kurumu da, Medeni Kanunumuzun "birden fazla evlilikler gecersizdir"* hukmu uzerine "evlilik disi birlikte yasamak"tir.

Bu nedenle konunun bu acidan ele alinmasi hukuksal acidan yol katedebilmemiz acisindan daha faydali olacaktir kanaatindeyim.

Sayin Tiocfaidh Avrupa ulkelerinden ornekler vermis, ben de Amerika'da bu yonde kanunlar ne durumda onu kisaca aciklayayim:

Amerika'da her eyalet bu konuda farkli duzenlemelere sahip. Bazi eyaletler evlilik disi birlikte yasama kavramini (common-law-marriage) kanunlarla hukuki acidan korumus iken; bazi eyaletler buna kesinlikle izin vermemekte, bu birlikteligin sona ermesi halinde hicbir sekilde "daha onceden gecerli bir evlilik varmis gibi" davranmamaktadir. Bir ucuncu grup eyaletler ise, ciftlerin nufusunun kayitli oldugu eyaletin bu konuda getirdigi duzenlemeye gore davranmaktadirlar. Kendi vatandaslari acisindan common-law-marriage'i kabul etmemekle birlikte, eslerden biri bunu kabul eden bir eyaletten gelmekteyse, bu birlikteligin cozulmesi durumunda o kisinin geldigi eyalet hukumlerini uygulamaktadirlar.

Bu birliktelik sona erdiginde, uzun zamandir birlikte kari-koca gibi yasadiklari, beyan ettikleri vergi kayitlarina, faturalara ve benzeri seylere gore ispat edilmektedir.

....

Okul zamanindan hatirladigim kadariyla (bir dipnottaydi sanirim) Yargitay bu sekilde birliktelikleri kabul etmekte, ve bu birliktelikler sona erdigi takdirde -genellikle gucsuz durumda olan kadina- bazi ekonomik sonuclar baglamaktaydi. Ancak o zamandan beri kanunumuzun degismis olmasina ragmen bu konuda bir duzenlemeye gidilmemis olmasi gercekten cok buyuk bir eksiklik diye dusunuyorum.

Saygilarimla
Old 27-10-2006, 09:59   #9
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sn,Yılmaz

Tesçil ve malvarlığına ilişkin pek çok farklı uygulama var anlaşıldığı kadarıyla.Sn.Ahu Amerikada'daki farklı eyalet uygulamalarını bildirmiş.

Konu ile ilgili bir kaç ülke deneyimini aktarmak üzere bir üyemiz hazırlık yapmakta olduğunu bildirdi.Büyük bir ihtimalle yarın yayınlanmış olacak.Böylece daha doğru bilgiye ulaşmış olacağız.

Saygılar
Old 27-10-2006, 13:38   #10
gerunsal

 
Varsayılan

Alıntı:
Ancak o zamandan beri kanunumuzun degismis olmasina ragmen bu konuda bir duzenlemeye gidilmemis olmasi gercekten cok buyuk bir eksiklik diye dusunuyorum.

evlilik akdi görevli bir memurun karşısına geçen iki tarafın özgür iradeleri ile evlenmek isteklerini beyan etmeleri sonucu -son derece zahmetsiz olarak (en azından teoride)- doğan bir akit iken evlilik dışı birikte yaşamanın kanunca tanınmış ve kendisine sonuç bağlanmış olmasının çok da büyük bir eksiklik olmadığı kanısındayım.

kaldı ki -her ne kadar Sayın Kayar imam nikahını tartışma dışı bırakmış olsa da affına sığınarak-765 Sayılı TCK'ya göre suç sayılan imam nikahı karşısında böyle bir durumun hukuken korunması yersiz olacaktır. Ayrıca bu fiili durumun hukuken tanınması ve kendisine sonuçlar bağlnması toplumsal gerçekler karşısında istenmedik sonuçların doğmasına yol açacaktır. Bugün MK'nin ruhuna egemen olan başta laiklik ilkesi ve toplumun içinde bulunduğu sosyal gerçekle birlikte göz önüne alındığında söz konusu kurumun hukukça korunan hale gelmesinin ortaya çıkarabileceği sonuçlar son derece düşündürücüdür.
Old 27-10-2006, 16:32   #11
arif bayram

 
Varsayılan

Ben birlikte yaşamanın ancak kanunun lafsı aşılarak bir kriter olarak göze alınması taraftarıyım. Öyle ki, kanunda birlikte yaşama hakkında açık bir hüküm bulunmasının, toplumun temel taşı aile birliğinin temelden sarsılmasına ve beraberinde toplumsal yozlaşmaya gideceği kanısındayım.

Bence bu konuda açık bir hüküm olması yerine hakimin takdir yetkisine bırakılan bilinçli bir kanun boşluğu olması evladır...

Saygılarımla
Old 27-10-2006, 17:02   #12
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Merhaba

Birlikte yaşama ;evlilik engeli olarak yasaca belirlenen sebepler nedeni ile seçilebileceği gibi böyle bir sebep olmaksızın da özgürce kararlaştırılabilir.Nihayetinde birlikte yaşamayı yasaklayan bir düzenleme sözkonusu da değildir.

Tartışmanın birlikte yaşamanın gerekçelerinden öte hukukça henüz tanınmamış olması nedeniyle yaşanan sorunları açığa çıkarmak,hukukça tanınma halinde düzenlemenin nasıl yapılması gerektiğine ilişkin düşünceler üretmenin daha yararlı olacağını düşünüyorum.

Örneğin:
Uzun yıllar evlilik akti olmadan bir aile yaşantısı sürdüren ve böyle olarak algılanan taraflar arasında yaşanan şiddet olaylarında 4320 sayılı yasanın uygulanmasında sorun bulunmaktadır.Şiddetten korunmak temel bir haksa medeni durumlarına göre ayrımcılık yapılabilir mi?

Yine ensest suçunda nikah akti yok diye mağdur korunmayacakmıdır?

Töre saiki ile öldürmede ağırlaştırıcı madde uygulanmayacak mıdır?

TCK da düzenlenmiş aşe karşı suçların ağırlaştırıcı hal olarak düzenlendiği durumlarda ne yapılacaktır?

Benzer soruları TMK da düzenlenmiş yükümlülükler açısından da düşünmek mümkündür.

Devam edelim.

Saygılar
Old 27-10-2006, 19:48   #13
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan Aile kurumu hakkinda...

Ne zaman birileri "birlikte yasamak"tan bahsetse birileri de bunun yoz oldugunu ve aile degerlerini, aileyi hice saydigini söyler. Peki, aile gercekten de bu kadar kutsal bir kurum mudur?

Mark Poster, Elistirel Aile Kurami adli kitabinda bazi sorular soruyor :

"Aile kadinin ve cocuklarin baski altina alinmasina, kapitalist sömürüye ve psisik hatsaliklara katkida bulunur mu? Tekesli sevgi, özellik ( privacy), bireysellik, alie hayati, annelik sevgisi ve duygusal doyum degerleri aile tarafindan gerceklestirilir mi, bozulur mu? Bu degerlerin kendileri de süphe altinda midir? "

Kitabi okumak isteyenlere ( meraklisina tabii) öneririm. Poster, aile yapilarini burjuva, aristokrat, köylü ve isci sinifi ailesi olmak üzere dört kategoride, tarihsel gelisimi ile birlikte incelemis.

Simdi, biraz serinkanli baktigimizda evlilik dahil tüm iliski bicimlerinin "kutsal olmayan" taraflarini görebiliriz. Öyleyse Sn.Kayar'in actigi bu tartismayi, evliligin kutsalligi ve aile degerleri cemberi disinda inceleyebilecegimizi ve tartisabilecegimizi de farkedebiliriz. Yoksa, " Bu Habibe Hanim uyku uyumuyor, durup durup aile degerlerini nasil bombalarim, toplumu nasil yozlastiririm diye eylem plani yapiyor vallahi." noktasinda kalmanin anlamli bir yani yok.

Birlikte yasamanin tersi evlilik birligi icinde yasamak degildir. Bu iki durum birbirinin karsiti olamaz, sadece iki ayri konumdurlar ve ikisinin de acmazlari, tartisilacak taraflari vardir. Dolayisiyla, site sakinlerinden , komsularimdan bir ricam var; bu isin toplum degerlerine baskaldiri oldugunu söylemekte israr etmek yerine bizzat evlilik disi iliskilerin duruma bakip onu inceleyelim.

Isterseniz evlilik ile ilgili bir baslik acin, o baslik altinda da bu kurum kutsal mi degil mi, onu konusuruz.

Ben kendi adima tescille ilgili örnekleri beklemeye devam edecegim.

Saygilar.
Old 27-10-2006, 20:16   #14
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yargıtay Kararları

KARAR: 1
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/7690
K. 2001/7421
T. 5.11.2001
• İSTİHKAK DAVASI ( Mülkiyet karinesinin aksini isbat )
• MÜLKİYET KARİNESİ ( İstihkak davasında )
• EVLİLİK DIŞI YAŞAYAN EŞLER ( İstihkak davasında mülkiyet karinesi )
• FATURA ( İstihkak davasında isbat gücü )
2004/m.97/a,96
ÖZET : Haciz adresinde, tarafların gayrıresmi olarak birlikte yaşadıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda mülkiyet karinesi borçlu ve dolayısıyla alacaklı yararına ise de, bu yasal karinenin aksi tanık dahil her türlü güçlü delil ile isbat edilebilir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı kararın temyizen tetkiki davacı ( 3. kişi ) tarafından istenmiş, merciice ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar vermiştir. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Havva Aydınlı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : 1 - Dosyadaki yazılara, kararda yazılı gerektirici nedenlere göre davacı 3. kişinin aşağıdaki yazılı bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 - Uyuşmazlık İİK.nun 96 ve onu izleyen maddelerine dayalı 3. kişinin istihkak davasına ilişkindir. Tarafların gayri resmi olarak haciz adresinde birlikte yaşamakta oldukları dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Bu durumda İİK. 97/a maddesi gereği mülkiyet karinesi borçlu dolayısıyla alacaklı yararına ise de bu yasal karinenin aksi tanık dahil her türlü güçlü delille isbat edilebilir. Davacı hacizli mallardan Tebo marka çamaşır makinasına ilişkin 26.4.2000 tarihli fatura ibraz etmiştir. Bu faturanın gerçekliliğinin saptanması halinde yasal karinenin aksinin kanıtlandığının kabulü gerekeceği açıkça ortadadır. Hal böyle olunca faturaya dip koçanın getirtilmesi, faturayı düzenleyen şirket yetkilisinin dinlenmesi gerektiğinde şirket defterlerinde faturanın ve şirket envanterinde faturada yazılı malların kayıtlı olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle ve faturanın her zaman düzenlenebileceği gerekçesiyle adı geçen hacizli mal yönünden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O halde davacı 3. kişinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ) oybirliğiyle karar verildi.




KARAR: 2

YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 1997/5884
K. 1997/8033
T. 8.7.1997
• EVLİLİK DIŞI HUKUKİ İŞLEMLER ( Karşı Tarafın Açık Muvafakatı Olmadıkça Şahit Dinlenemeyeceği )
• ŞAHİTLE İSPAT YASAĞI ( Evlilik Dışı Hukuki İşlemler )
1086/m.288,289,293
ÖZET : Taraflar arasında evlilik yokken oluşan hukuki işlemleri ispat için tanık dinletilemez.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle, duruşma için tayin olunan bugün "temyiz eden vekili avukat H.B. geldi. Karşı taraf vekili avukat M.Ş. geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava konusu ... plakalı araç ve 12. bağımsız numaralı taşınmaz mal davalı tarafından, tarafların evlenmesinden önce iktisap edilmiştir. Taraflar arasında evlilik yokken oluşan hukuki işlemleri ispat için davacı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nun 293/1. maddesinden yararlanamaz. Şu halde iddia, aynı kanunun 288. maddesi uyarınca davalının açık muvafakatı olmadan ( HUMK. 289 ) şahitle kanıtlanamaz. Davacı dava konusu ... plakalı aracın kendisine ait olduğunu ispat edememiştir. Bu aracın ve evin alınması sırasında davacı ile davalı arasında akdi bir ilişkinin varlığı kabul edilemez. Bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Hükmün açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, oybirliği ile karar verildi. 8.07.1997

KARAR: 3
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 1995/5994
K. 1996/3549
T. 8.4.1996
• AHLAK VE ADABA AYKIRILIK NEDENİYLE BONONUN İPTALİ ( Evlilikdışı Birlikteliğin Sürdürülmesi Karşılığında Tanzim Edilen Bono )
• EVLİLİKDIŞI BİRLİKTELİĞİN SÜRDÜRÜLMESİ KARŞILIĞINDA TANZİM EDİLEN BONO ( Ahlaka ve Adaba Aykırılık Nedeniyle İptal )
• BONONUN AHLAKA VE ADABA AYKIRILIK NEDENİYLE İPTALİ ( Gayrimeşru Birlikteliğin Sürdürülmesi Maksadıyla Tanzim Edilen )
6762/m.690
ÖZET : Davalıya verilen bononun evlilik dışı ( gayrimeşru ) birlikteliğin sürdürülmesi karşılığında olduğu kanıtlandığından, bu durumu ahlak ve adaba aykırı görerek bononun iptaline hükmeden yerel mahkeme kararı yasaya uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki senet iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine ( ... ) gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile gayrimeşru ilişki kurduğunu, bu ilişkinin devam etmesi için davalıya takibe konu 25.000.000 TL.'lık bonoyu verdiğini iddia ederek ahlaka ve kamu düzenine aykırı olarak verilen ve geçersiz olan bononun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davacının hile ve desise ile evlilik tesis etmek istediğini, resmi evlilik yapmayınca müvekkilinin senedi tahsile koyduğunu, davalının bunda kusuru olmadığını, takibin kesinleştiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı iddiası, davacı tanık beyanları ve Asliye Ceza Mahkemesinin dava dosyası ve mahiyeti dikkate alındığında davacı ile davalının gayrimeşru ilişkide bulundukları ve bu ilişkinin sürdürülmesi için davacının davalıya dava konusu senedi imzalayıp verdiği gerekçesi ile davanın kabulü ile dava konusu bononun iptaline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle, evlilik dışı birlikteliğin sürdürülmesi için verildiği anlaşılan bononun ahlak ve adaba aykırılığının kabulüyle yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, ( ... ) ( 8.4.1996 ).

KARAR: 4
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/3253
K. 2004/6453
T. 18.5.2004
• NÜFUS KAYITLARININ DÜZELTİLMESİ ( Davanın Anne Ve Baba Oldukları İddia Edilen Mirasçılara Yöneltilmesi Gereği )
• EVLİLİK DIŞI İLİŞKİ ( Nüfus Kayıtlarının Düzeltilmesi İsteği )
4721/m. 36
1587/m. 46
ÖZET :Nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davanın anne ve baba oldukları iddia edilen 1323 doğumlu Mustafa B... ile Rahime'nin mirasçılarına yöneltilmesi, gösterdikleri takdirde delillerinin toplanması ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden davalılar vekili Av. Mehmet ve karşı taraf vekili Av. Mehmet D.. doruk geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davalıların miras bırakanı 1950 doğumlu Emine T...'nin Emine B... ile 1929 doğumlu Mustafa B...'den değil 1323 doğumlu Mustafa B... ve Rahime'nin evlilik dışı ilişkisinden olduğu, kaydın buna göre düzeltilmesi istenilmekle nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davanın anne ve baba oldukları iddia edilen 1323 doğumlu Mustafa B... ile Rahime'nin mirasçılarına yöneltilmesi, gösterdikleri takdirde delillerinin toplanması ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken eksik hasımla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 375.000.000 lira vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalılara verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.05.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

KARAR: 5
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/1990
K. 2002/3485
T. 14.3.2002
• EVLİLİK DIŞI DOĞAN ÇOCUĞUN VELAYETİ ( Velayetin Anaya Ait Olması )
• VELAYET ( Evlilik Dışı Doğan Çocuğun Velayetinin Anaya Ait Olması )
• TÜRK MEDENİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNDEN ÖNCE SAHİH OLMAYAN NESEPLİ ÇOCUKLAR ( Yeni Medeni Yasanın Yürürlüğe Girmesinden İtibaren Bu Kanunun Soy Bağına İlişkin Hükümlerinin Uygulanması )
4721/m.12,337/1
ÖZET : Evlilik dışı doğan çocuğun velayeti anaya aittir. Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesinden önce sahih olmayan nesepli çocuklar hakkında Yeni Medeni Yasanın yürürlüğünden itibaren bu kanunun soy bağına ilişkin hükümleri uygulanır. Bu esas gözönünde tutularak davanın çözümlenmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkamece verilen ve hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanununun 337. maddesinin 1. fıkrasına göre "... ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir..." Türk Medeni Kanunu ile aynı tarihte yürürlüğe giren 4722 sayılı "Türk Medeni Kanununun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki kanunun 12. maddesinde.." Türk Medeni Kanunun yürürlüğe girmesinden önce sahih olmayan nesepli çocuklar, yürürlük tarihinden başlayarak bu kanunun soybağına ilişkin hükümlerine tabi olacağı" öngörülmüş, aynı maddenin 2. fıkrasında da "..: bu çocuklar vesayet altında iseler; velayetin kaldırılmasını ( nez'ini ) gerektiren sebepler olmadıkça en eç 1 yıl içinde velayet hükümlerine tabi olacakları..." belirtilmiştir. Dava kamu düzeni ile ilgilidir.
Davacı ve davalıya ait nüfus kayıtlarının getirtilmesi, boşanma kararının kesinleştiği tarihin tesbiti, çocuğun doğum tarihinin saptanması ve nüfusa nerede kayıtlı olduğunun belirlenmesi; ve davanın yukarıdaki hükümler gözetilerek sonuca bağlanması gerektiği gözetilmelidir.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine 14.3.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 27-10-2006, 20:53   #15
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Selamlar,

Forum konusunu açan Sayın Kayar, daha baştan dini nikahı yoksaydım demesine rağmen bazı katılımcılar yine konuyu oraya çekmeye çalışmaktadır.

Sayın Kayar'ın amacının, toplumsal bir konu olan evlilik dışı ilişkilerde özellikle birlikte yaşayan 2 kişi arasındaki ilişkinin hukuki zemine oturtulması hususunu tartışmaya açmak olduğunu düşünüyorum.

Bazı katılımcılar bunu sosyete- fakir, köylü-şehirli birliktelikleri diye kategorize etme çabası içindedirler. Oysa sorudan böyle bir niyet de sezilmemektedir.

Soruda, taraflardan birisi evli ise; buna rağmen evlilik dışı bir ilişki sürdürüyorsa hukuken bunun korunması gerekmelidir şeklinde bir önerme de bulunmamaktadır.

Soruyu sadece, evlilik kurumunu şu veya bu nedenle düşünmeyen; ya da evlilik düşüncesinde olup birlikte yaşarken ayrılan ama bu arada bir takım taşınır taşınmaz mal alan çiftlerin hukuki durumu ne olmalıdır? Şeklinde anlamaktayım.

Bunlar istisnai durumlardır diyen katılımcılar, çevrelerini iyi gözlesinler lütfen...Böyle birlikteliklerin oldukça fazla olduğunu göreceklerdir. Mevcut duruma örf, adet diyerek sırt çevirmek biz hukukçuların işi olamaz...O zaman yasal düzenleme var mı ona bakmak; yoksa da yasal düzenleme yapılmasını tartışmak gerekmektedir. Konu öyle 3-5 kişinin özel durumudur diyerek geçiştirilemez. Öyle bile olsa, bu ülkede o kadar çok istisnai durumlar/olaylar için yasa çıkmıştır ki, bu hususta yasa çıkması da garipsenmemelidir. Araştırmadım ama Kelaynakların Korunması Hakkında Kanun bile çıkmış olabilir...Israr eden üye olursa böyle bir kaç kanun bulup, yazabilirim.

Böyle bir yasal düzenleme olursa toplumsal ahlak kurallarına aykırılık olur, bunu özendirmemek gerekir diyen katılımcılara da şunu söylemek isterim.Evlilik dışı yaşamak yasalara göre suç mudur? Suç değilse bu birlikteliğin getireceği hukuksal sorunlara çözüm aramak da yasa koyucunun görevi değil midir?

Bundan önceki mesajımdaki Yargıtay kararlarına bakın lütfen...Aslında mevzuat ve Yargıtay, evlilik dışı ilişkileri tanımaktadır. Evlilik dışı doğan çocuğun nesebi, velayeti, nüfus kaydının düzeltilmesi, miras hakkı vs.. gibi konular zaten düzenlenmiş ve içtihatlara konu edilmiş...Evlilik dışı ilişki yaşayan çiftler için de kararlar mevcuttur. 1 ve 2 inci sırada verdiğim kararlar da bunu kanıtlamaktadır.

Ben Sayın Kayar'ın bu konuyu, Hukuk Haberleri alanında yayınlanan bir haberden esinlenerek açtığını düşünmekteyim.Karar:3 olarak yayınladığım karar sözkonusu habere benzeyen karardır. (Basın sadece tiraj için, zaten mevcut olan kararları yayınlamaktan çekinmemektedir.) Haberdeki karar ve yayınladığım karar farklı bir şeyden bahsetmektedir. Evlilik dışı ilişkiyi sürdürmek için bir taraf diğer taraftan (Diyelim ki rüşvet, ödül) bir şey aldıysa meşru olmayan bir amaç için verildiği için geri alınması da söz konusu olamaz. Bir bakıma parayla bir fahişeyle birlikte olmak üzere anlaşmaktasınız(para da vermişsiniz)ancak birlikte olmamışsınız. O halde vermiş olduğunuz parayı geri alamazsınız. Meşhur Titan olayını hatırlarsınız...Para verenler ard arda dava açtı...Yargıtay olayın kumar olgusunu içerdiğini bu nedenle verilen paranın istirdatının mümkün olmadığını karar altına aldı. Sebep, gayrımeşru bir iş için verilen şeyler geri istenemez...

Şimdi...Ben soruyu şöyle değiştirmek istiyorum. Birlikte yaşayan ama evli olmayan çift menkul ve gayrımenkul almışlardır. Ancak daha sonra ayrılmışlardır. Sayın Kayar'ın deyimiyle ilişkinin tasfiyesi gündeme geldiğinde; birlikte edindikleri mallara ilişkin bir yasal düzenleme mevcut mudur? Değilse bir yasal düzenlemeye gereksinim var mıdır?

Saygılarımla
Old 27-10-2006, 23:06   #16
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Fransa, yakın bir geçmişte, evli olmayan bütün çiftlere bir statü tanımaya olanak sağlayan Sivil Dayanışma Paktı (PACS), adı altında bir kanun çıkartmıştır. Bu kanunun çıkmasından bu yana (kanun, 13 Ekim 1999 tarihinde kesinlik kazanmıştır), 75 000 kişi birer PACS imzalamıştır

PACS’ın başlıca hukuki etkileri

Bir PACS sözleşmesiyle birbirine bağlı kişiler, "birbirlerine karşılıklı ve maddi yardım" sağlarlar.

Bu kişiler, ortak vergilendirmeden (PACS’ı imzalamalarından 3 sene sonra) ve değişim vergileri üzerinden 375 000 Frank’lık bir indirimden yararlanırlar.
4 ve 5’inci maddeler).

Sosyal açıdan güvencesi olmayan partner, gerektiğinde, birlikte olduğu eşinin sosyal güvencesinden yararlanır (madde 7).

Buna karşın, sosyal ödenekler ve sosyal asgariler, evli çiftler veya nikahsız olarak birlikte yaşayan "çiftler"e uygulanan oran üzerinden hesaplanır, PACS’ı imzaladıktan sonra bu kişiler artık "tek bir kişi gibi" muamele görmezler.

Konut bakımından da PACS dikkate alınır ve kira sözleşmesini ortak imzalamamış her hangi bir taraf, otomatik olarak kira sözleşmesi transferini elde edebilir (madde 14).

İzine ayrılma hakkı konusunda ve ailevi nedenlerden dolayı alınan özel izinlerin onaylanması, iş kanunu hükümleri, PACS’ı imzalayan ortakların her birini kapsamına alır (Madde 8).

PACS, memurların atanmaları açısından da dikkate alınır (madde 13).

Nihayet, eşlerden birinin yabancı uyruklu olup oturma müsaadesi elde etmiş olması ile ilgili olarak da, PACS’ın imzalanmış olması, "Fransa’da kişisel bir bağı olduğu anlamına gelen unsurlardan birini" yerine getirmiş olur (Madde 12).

Kaynak:http://ambafrance-tr.org/ecrire/upload/fis/fis8.html

Saygılar
Old 28-10-2006, 18:01   #17
Diplodocus

 
Varsayılan

Sayin Habibe Hanim

Bu konuyu tartismaya actiginiz icin size tesekkur ederek basliyorum.Bu konudaki kisisel gorus ve yorumlarimi yazmaya baslamadan once.

Oncelikle bu tartismaya istirak etmis degerli uyelerinizin
goruslerini dikkatlice okudum.Degisik, hatta birbirine zit diyebilecegimiz gorusler ve bununda yaninda hukukcu arkadas/meslektaslarinizin yorumlarinida gercekten ilginc ve egitici buldum.Bir hukukcu olmadigim icin, olayi hukuki boyutlariyla analize edebilecek durumda degilim. Herseyden once yasamis oldugum ulke Avustralya'dir.Ve bu ulkenin bir vatandasi olarak, bilmekle yukumlu oldugum bazi yasalari,tartismaya actiginiz konuyla tamamen bagdasan ve bu foruma katkida bulunan degerli uyelerinizle paylasmaya calisacagim.

Tarihi bir tesaduf olarak Turkiye'nin disinda, Avustralya dahil,5 degisik bati ulkesinde toplam 8 kez ve 34 yil'dan fazla bir sure yasamis birisi olarak sunu rahatlikla soyleyebilirim ki,bati'da bilhassa 70'li yillardan itibaren, evlenmeden once beraber yasama konsept'i bilhassa kadinlarin ekonomik ozgurluklerini hizla kazanmaya basladiklari bu tarihlerden itibaren gelismis toplumlarda genclerin aileleri tarafindan adeta tesvik edilmistir.Bu hareket,1960'larin ortalarinda once "Kadin'in ozgurlugu ve Bagimsizligi" olarak baslamis olup,gunumuze kadar gecen zaman icinde bir takim devrim niteligini tasiyan, son derece "Hizli" diyebilecegimiz evrimlerden gecmis olup, yine gunumuzde gelismis bati ulkelerinde cikip yururluge konulmus bir takim radikal yasalarin temelini atmistir.Bu yasalarin en goze carpan olanlarindan bir taneside,su son 20 yilda cikmis olan yasalarin yasamis oldugum bati ulkelerinde hemen hemen birbirlerinin ayni olusu, ve bu yasalarin bahsettigim toplumlarin cok buyuk bir cogunlugu tarafindan benimsenmis olmasi, bati'nin deger ve yargi kavramlarinin diger toplumlarla kiyaslandiginda,(Bilhassa Muslumanlik dini'nin cogunlukta oldugu ulkelerde)gostermis oldugu en belirgin bir ayrilik olarak kendisini ortaya cikartmistir.

Son derece ilginc bulacaginiza inandigim bir baska nokta da, Avustralya ve Yeni Zelanda toplum'arinda evlilik muessesesinin zaman gectikce onemini kaybetmesidir! Belki inanilmasi guc ama, bugun Avustralya'da yasayan ciftlerin sadece %56'si nin evli olarak beraberliklerini surdurduklerini istatistikler gosteriyor! Yani geriye kalan beraberliklerin %44'u nikahsiz olarak yurumektedir.Bundan 40-50 yil once 'Tabu'olarak kabul edilen kavramlar bugun artik bir 'Stigma' olmaktan cikmis gorunmektedirler. Buna,ekonomisi gelismis bati toplumlarindaki deger kavramlarinin basdondurucu bir hizla catirdiya ugradiginin ve halende ugramakta oldugunun en acik bir kanitidir diyemez miyiz?

Yasalar,toplumlarin realiteleriyle paralel olmalidir ve toplum gercekleri goz onunde bulundurularak cikartilir.Iste bu realiteler cercevesinde, yani bati dunyasindaki su son 40 yildaki sosyal ve ekonomik degisimler toplumlarin kulturlerinide dogal olarak etkilemis,hatta onemli olcude degistirmistir.Bu degisimlerde dogal olarak yasalarda bir takim degisikliklerin yapilmasina ve yeni yasalarin cikartilmasina neden olmustur,daha dogrusu zorunlu kilmistir.ABD,AB ulkeleri,Kanada,Avustralya ve Yeni Zelanda'da evlenmemeyi fakat beraber yasamayi secmis bir cift en az 2 yil birlikte yasamislarsa,bu surenin sonunda bir ayrilma durumu sayet soz konusu olursa,cift'in mal varliklarindan tutunda banka hesaplarindaki mevduatlara kadar esit bir sekilde paylasilmasi yasalarin kategorik olarak ongordugu bir kosuldur.Hatta taraflardan birisi sayisal lotto'yu tuttursa bile 2 yil beraber yasandigi takdirde bu kazanilan ikramiye'nin dahi esit olarak bolusulmesi yine yasalara gore sart! Yasalar nikahli evlilklerle nikahsiz beraberlikler arasinda kat'i surette bir ayirim yapmamaktadirlar.Nikahsiz beraberlikler'in sonucu dogan cocuklarin bakimindan her iki tarafta sorumlu olup,sayet anne tarafinin cocugun velayetini uzerine almasi mahkeme tarafindan sakincali gorulmezse,cocuklarin velayeti bazi istisnalar disinda anne tarafina verilmektedir.

Diyelim, gerek erkek olsun gereksede kadin.Kadin veya erkek issiz, cocuklu veya cocuksuz.Ciddi bir iliski soz konusu.Ornegin,taraflardan sadece bir tanesi calisyor.Yeni Zelanda'da kanunen beraberlikleri haftada en fazla 3 gun'le sinirli ayni evde yasamak icin.Sayet,bu beraberlik haftada 3 gunden fazlaysa kadin veya erkek sosyal guvenlik kurumuna bu beraberligin 3 gunden fazla oldugunu belirtmek zorundadirlar.Ki almis olduklari parasal yardim yine yasalar cercevesinde gozden gecirilsin.Ornegin, erkek sayet calisyorsa,kadin haftada 3 gunden fazla beraber,ayni cati altinda yasadigi partner'in gelirini yasalar cercevesinde deklare etmek zorundadir. Avustralya'da da durum farkli degil.

Bir ornek daha vereyim;issiz bekar bir erkek veya bekar bir kadin ciddi bir iliskiye baslamislarsa,bu iliskilerini de yetkililere bildirmek zorundadirlar yasalar geregince.Taraflardan bir tanesinin geliri, yasalar geregince devletten alinan yardim miktarini kolaylikla etkileyebiliyor.

Bu yukarida belirtmis oldugum cikartilmis yasalarin temelindeki en buyuk etken toplumun "Sosyo-Ekonomik" yapisindan kaynaklanmaktadir.Ulke gelismisse,egitim, altyapi ve issizlik problemi cozulmusse, kadinlar ekonomik ozgurluklerine kavusabilmislerse,bu degisimler dogal sonuclar olarak ortaya cikiyor,toplum bu dogal sonuclari benimsemekte zorlanmiyor. Evet,"Kultur temelden degisemez" kuralina katiliyorum.Fakat ekonomi'yle kulturun basbasa gittigi gercegini de ciddiye almamiz gerekiyor.Turkiye de evlenmeden beraber yasayan ciftler yok diyemeyiz fakat bu tip beraberlikler ulkenin sadece belirli bir kesiminin de disinda,buyuk sehirlerin belirli semtlerinde toleransla karsilanabiliyor ancak.Ciftler ve aileleri bu tip beraberlikleri tasvip etseler dahi,en buyuk baski 'genelde' koylu kokenli vatandaslarin,buyuk sehir yasamina kendilerini adapte edebilmekte gucluk cekmelerinden kaynaklanmaktadir kanimca.Yani sehirde yasamis olmakla, sehir'e goc etmekle sehirli olunamiyor kolay kolay!Turkiye gibi nufusunun % 55'i koylerde, %45'i ise sehirlerde yasayan ve sehirlerde yasayanlarin ortalama 2/3'unun koylu kokenli oldugu gerceginide goz onunde bulundurmak gerekirse. Genellestirmeye sahsen her zaman karsi cikmisimdir ama begensekte begenmesekte insanlar genellestiriyorlar!Hele din'in toplum yasaminda son derece onemli bir rol oynadigi Turkiye'de.

Saygilarimla
Old 28-10-2006, 19:54   #18
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan ekonomik birlikler

Gelen örneklere bakilirsa, yasalar önünde aile, kutsal olmaktan ziyade ekonomik bir birlik olarak görünüyor. Bir sirketin tasfiyesine benziyor giderek mal rejimleri ; kutsal kitaplari medeni yasalar, mottolariysa ekonomi...

Temel konu, evli ya da degil iki kisinin birlikte yasamasinin ekonomik bir sonucu olmasinda dügümleniyor gercekten. Tüm mal rejimi yasalari bunu acikca göz önüne seriyor. Devlet, çekirdek aile kurumunun artik zayifladigini görünce bu kuruma benzeyenleri sisteme entegre etme, ehlilestirme ihtiyaci ve hatta zarureti icinde buluyor kendini. Öyle ya, isin icinde mülkiyet var. Bunun delinmesine göz yumarsaniz sisteminizi kendi kendinize bombalamis olursunuz. Bu isin baska bir yani diyebilirsiniz elbette, ama deginmeden de gecemedim, dogrusu

Belki aceleci davraniyorumdur belki baska örnekler de gelecektir, ama ben Fransa örnegini begendigimi söylemeliyim.

Yeni Zellanda ve Avusturalya örnegina bakalim. Aslinda birlikte yasama ile ilgili düzenlemeler bir hayli sert görünüyor. Yani ben dört gün partnerimin evinde geceleyecegim ama ciddi miyiz degil miyiz ( her ne demekse bu da ) kararsizim deme hakkiniz sadece iki yil var, anladigim kadariyla. Ondan sonra devlet size dönüyor ve diyor ki, sana bakan biri var ve bu nedenle sana yaptigim issizlik yardimini indirmek istiyorum. Bunu sosyal bir amacla söylüyor elbette, tabii sistemin isleyisini iyi bilmedigim icin fikir yürütüyorum sadece. Sonra cift birlikte yasamaya son verdiginde de muhtemelen issiz olan yardimini tam olarak almaya devam ediyordur, herhalde.

Demek ki, (aileye benzeyen diyelim) her türlü birlikte ekonomik sonuçlari düsünümek ve bir düzenlemeye baglamak sistem icinde en akilci yaklasim. Memleketimizde ne oluyor peki?Bu tür birliktelikler icin mal rejimine iliskin haklar tanimiyoruz. Ciftlerin birlikte olmalarinin ekonomik sonuclarini, bu sonuclarin yol acabilecegi magduriyetleri tanimiyoruz. Bizde dini nikah sorunu nedeniyle birlikte yasama konusundan hep kacinilmistir. Yapilacak herhangi bir düzenlemenin dini nikahi tanimak anlamina gelecegi endisesi bulunmaktadir.

Sayglar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yargıtay: Nikâhsız birlikte yaşamak ‘gayriahlaki’dir ahmetsacit Hukuk Haberleri 18 14-01-2007 15:04
hizmet tespit davası ile birlikte iş kaz doğan tazminat d. birlikte açılabiliği uye9493 Meslektaşların Soruları 5 13-11-2006 11:13
Yaşamak Sanattır Ayfer Gökçen Site Lokali 23 03-10-2006 17:07
Ayı Gibi Yaşamak İsteyen Bir Ayı’nın Sonu Gemici Site Lokali 1 03-07-2006 23:08


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07051706 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.