Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Hakİm Hukuku Re'sen Uyguladi!!!

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 4,50 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-11-2009, 19:25   #31
Av. Eyüp KATI

 
Varsayılan

Ben kararı oldukça doğru bulmaktayım. Başbakan çıkıp parası olmadığı halde tedavi edilmeyen bir kişi bile kalmayacak sorunu olan bana gelsin diye bağırmıyor mu? bu insanları hastane parasını karşılayacak parası olduğunu iddia eden varsa o ayrı konu ya yoksa?
Benim de böyle bir davam oldu Üsküdar 3. Ağır C.M. de görüldü. Kadın teyzesinin kızını yesil kartını alarak doğum icin hastaneye gitmis doktor şüphelenerek polis cagirmis, neticede doğum yapılmış kullanmaya kalkan ve kullandıran hakkında dava açıldı. Ben israrla sosyal devleti, kullanmaya kalkan kimsenin suç kastının olmaması, yeşil kart almaya kalksa alabileceği ve bu şekilde zaten para ödemeden tedavi olabileceği bu nedenle beraat kararı verilmesi gerektiği konusunda uğraştım ancak mahkeme dolandırıcılığa tesebbüsten ceza verdi bende temyiz ettim su an yargıtay da halen cevap gelmedi. bu konuda yargıtayın bir kararı var ancak bu suçun oluşumuna ilişkin:

CD 11 <> E: 2005/144 <> K: 2006/5115 <> T: 05.06.2006
1990 doğumlu oğlunun elinin yaralanması sonucu komşusunun 2000 doğumlu oğluna ait yeşil kartını alarak devlet hastanesinde ortopedi uzmanına muayene ettirmek isterken doktorun doğum tarihini fark etmesi sonucu yakalanan sanığın, hastane yetkililerini aldatabilecek nitelikte hile oluşturacak biçimde bir davranışı bulunmadığı gibi, muayene için gelen kişilerin ibraz ettiği belgedeki kişi olup olmadığını denetleme görevi bulunan görevli doktorun, muayene edilen çocuğun kart sahibi olmadığını ilk bakışta anlaması nedeniyle dolandırıcılık suçunun yasal unsurları da oluşmamıştır. Bu nedenle sanığın bu suçtan beraatine karar verilmesi gerekir.
Old 19-11-2009, 23:12   #32
Nur Deniz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan kemal çelik
Merak ettim Nur Hanım,
siz o kadının yerinde olsa idiniz gerçekten ne yapardınız?
Doğum sancılarınız başlamış,çocuğun babası sizi kaderinize terk etmiş, sonradan mahkemenin dahi tespit ettiği üzere beş parasız ve caresiz kalmışsınız diyelim.Doğum sancılarınız içinde kıvranmaya başlamışsıznız. Ne yapardınız? Lütfen, ben öyle bir adamla işim olmazdı önce hayatımı garantiye alır sonra hamile kalırdım demeyin, çünkü zamanı geriye götürme şansı yok.
Merak ettim gerçekten.O an siz ne yapardınız?

Sn Kemal Çelik böyle bir şey söylemem söz konusu değildir , kaldı ki benim tavrımı değil, olan bir olayın hukuki sohbetini yapıyoruz..

Bebeğin babasının olması bile şart değil, Sn Adli Tip in mesajını tam olarak okursanız, devlet hastanelerinde artık doğumların ve gebelerin tamamen ücretsiz, '' karne şartı'' aranmadan, ''analık sigortası'' ile doğum yaptığını, tedavi olduğunu görebilirdiniz.

Kendi ilk mesajımda da bu durumu ayrıntılı olarak yazdım..''Hiç gereği yokken..'' cümlesi bunun içindi..

Saygılarımla..
Old 20-11-2009, 08:08   #33
Armağan Konyalı

 
Varsayılan


Dolandırıcılık yerine gasp suçu işlenmiş olsaydı yine ceza verilmeyecek miydi?
Old 20-11-2009, 10:15   #35
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Eyüp KATI
suç kastı yoksa gaspta olsa verilmeyecekti.

Kasıt yokluğu başka ve ceza sorumluluğunu kaldıran bir nedendir (TCK 21/1) ama bu konudaki olayla bir ilgisi bulunmamaktadır.
Old 20-11-2009, 10:25   #36
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Eyüp KATI
suç kastı yoksa gaspta olsa verilmeyecekti.

Suç işleme kastı olmasa zaten "Zorunluluk Hali"nin uygulanmasına gerek de olmazdı.
Old 15-05-2014, 10:29   #37
Hakim54

 
Varsayılan

SALİH HAMURCU - SAKARYA

10 Mayıs 2014, Cumartesi 13:10

Sakarya'da 5 yıl önce sosyal güvencesi olmadığı için ablasının sağlık karnesiyle doğum yapan, hakkında dolandırıcılık suçundan açılan davada, sosyal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendisine asgari yaşama şartları sağlayacak bir gelir temin etmemesi ve en azından yaşama hakkını koruyacak kadar sağlık güvencesi sağlamaması karşısında zorunlu olarak suçu işlediği gerekçesiyle ceza verilemeyen S.K. hakkındaki karar Yargıtay'ca onandı.


Yüksek mahkeme, maddi durumu olmayan ve sosyal güvencesi bulunmayan kadının doğacak çocuğunu tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğunu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla zorunluluk halinde ablasının sağlık karnesini kullandığını belirterek mahkemenin verdiği kararın isabetli olduğuna hükmetti.

Devleti mahkum eden ve emsal niteliğindeki olay, 4 Şubat 2009'da Karasu Devlet Hastanesi'nde meydana geldi. Sosyal güvencesi bulunmayan ve maddi durumu da iyi olmayan S.K., doğum yapabilmek için hastaneye ablasının sağlık karnesiyle yatış yaptırdı. Doğumu kardeşi yapmış gibi gösteren kadın, bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Gerçek anlaşılınca Kandemir ve kardeşi ile eniştesi hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu'nu 400 lira zarara uğrattıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu. Soruşturma sonucunda Kandemir ve ablası ile eniştesi hakkında SGK'yı dolandırdıkları iddiasıyla Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.

Sanık S.K., maddi durumunun bozuk olması ve eşinin kendisiyle ilgilenmemesi nedeniyle ablasının sağlık karnesini kullandığını söyledi. Hastane yönetiminin sonradan bunun farkına vardığını anlatan Kandemir; "Eylemi tamamen ekonomik olarak zor durumda olmam nedeniyle işledim. Pişmanım. Karneyi aldığım sırada ablam felçli ve yatalak olan annemle ilgileniyordu. Karneyi aldığımdan haberi yoktu." dedi.

Karnesi kullanılan abla A.D. ise kardeşinin ekonomik sorunlarının bulunduğunu, eşinin de kendisiyle ilgilenmediğini, kardeşinin kendisinin haberi olmadan karnesini kullandığını ifade etti.

Olaydan 8 ay sonra davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, S.K.'e ceza vermedi. Ablası ve eniştesinin ise beraatine karar verdi. Mahkeme heyeti, gerekçeli kararında, S.K.'in içinde bulunduğu olumsuz koşullar içerisinde gerek kendi sağlığı gerekse doğacak çocuğunun sağlığı ve yaşama hakkını düşünerek ve içerisinde bulunduğu çaresizlik içerisinde ablasının sağlık karnesini kullandığını belirtti. Anayasa'nın 2. maddesine göre, T.C. Devleti'nin sosyal bir devlet olduğunun güvence altına alındığının hatırlatıldığı kararda; "Sosyal bir devlet olduğunu Anayasasında düzenleyen bir devletin zor durumda olan vatandaşlarına sosyal olarak yardım etmesi özellikle sağlık yardımı konusunda mağdur duruma düşürmemesi ve bu konuda her hangi bir endişelerinin olmamasını sağlaması gereklidir. Anayasasında sosyal devlet olduğunu belirtmesine rağmen vatandaşlarına sosyal haklarını sağlamamış , en temel haklarından olan sağlık haklarını tam olarak temin edememiş olan devlet kurumu nedeni ile sanık bu yola başvurarak kendisinin ekonomik durumu olmaması nedeni ile sağlayamadığı ve devletin sosyal devlet olduğunu vurgulamasına rağmen sağlamadığı imkanlar nedeniyle kendisinin ve doğacak çocuğunun yaşama hakkını dikkate alarak ablasının sağlık karnesini kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemek zorunda kaldığı ortadadır" denildi.

DEVLET ANAYASA İLE ÜZERİNE YÜKLENEN GÖREVİ YERİNE GETİRMEDİ

Sanığın, sosyal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendisine asgari yaşama şartları sağlayacak bir gelir temin etmemesi ve en azından yaşama hakkını koruyacak kadar sağlık güvencesi sağlamaması karşısında zorunlu olarak söz konusu suçu işlediğine kanaat getiren mahkeme heyeti, devletin anayasa ile üzerine yüklenen görevlerini yerine getirmemesi ve sanığın da suçu bu nedenle işlemek zorunda kalması karşısında sanığa ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiğini vurguladı.

YÜKSEK MAHKEME KARARI ONADI

Savcılık, mahkemenin kararına itiraz etti. Dosya temyiz için Yargıtay 15. Ceza Dairesi'ne gitti. Yüksek mahkeme, TCK'nın 25/2 maddesine göre, ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak ve başkasını kurtarmak zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmeyeceğinin hüküm altına alındığını kaydetti.

Maddi durumu olmayan ve sosyal güvencesi bulunmayan kadının doğacak çocuğunu tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğunu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla zorunluluk halinde kardeşinin sağlık karnesini kullandığını belirten yüksek mahkeme, yerel mahkemenin verdiği kararın isabetli olduğunu ifade ederek kararı oy birliyle onadı
Old 15-05-2014, 21:04   #38
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hakim54
SALİH HAMURCU - SAKARYA

10 Mayıs 2014, Cumartesi 13:10

Sakarya'da 5 yıl önce sosyal güvencesi olmadığı için ablasının sağlık karnesiyle doğum yapan, hakkında dolandırıcılık suçundan açılan davada, sosyal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendisine asgari yaşama şartları sağlayacak bir gelir temin etmemesi ve en azından yaşama hakkını koruyacak kadar sağlık güvencesi sağlamaması karşısında zorunlu olarak suçu işlediği gerekçesiyle ceza verilemeyen S.K. hakkındaki karar Yargıtay'ca onandı.


Yüksek mahkeme, maddi durumu olmayan ve sosyal güvencesi bulunmayan kadının doğacak çocuğunu tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğunu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla zorunluluk halinde ablasının sağlık karnesini kullandığını belirterek mahkemenin verdiği kararın isabetli olduğuna hükmetti.

Devleti mahkum eden ve emsal niteliğindeki olay, 4 Şubat 2009'da Karasu Devlet Hastanesi'nde meydana geldi. Sosyal güvencesi bulunmayan ve maddi durumu da iyi olmayan S.K., doğum yapabilmek için hastaneye ablasının sağlık karnesiyle yatış yaptırdı. Doğumu kardeşi yapmış gibi gösteren kadın, bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Gerçek anlaşılınca Kandemir ve kardeşi ile eniştesi hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu'nu 400 lira zarara uğrattıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunuldu. Soruşturma sonucunda Kandemir ve ablası ile eniştesi hakkında SGK'yı dolandırdıkları iddiasıyla Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.

Sanık S.K., maddi durumunun bozuk olması ve eşinin kendisiyle ilgilenmemesi nedeniyle ablasının sağlık karnesini kullandığını söyledi. Hastane yönetiminin sonradan bunun farkına vardığını anlatan Kandemir; "Eylemi tamamen ekonomik olarak zor durumda olmam nedeniyle işledim. Pişmanım. Karneyi aldığım sırada ablam felçli ve yatalak olan annemle ilgileniyordu. Karneyi aldığımdan haberi yoktu." dedi.

Karnesi kullanılan abla A.D. ise kardeşinin ekonomik sorunlarının bulunduğunu, eşinin de kendisiyle ilgilenmediğini, kardeşinin kendisinin haberi olmadan karnesini kullandığını ifade etti.

Olaydan 8 ay sonra davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, S.K.'e ceza vermedi. Ablası ve eniştesinin ise beraatine karar verdi. Mahkeme heyeti, gerekçeli kararında, S.K.'in içinde bulunduğu olumsuz koşullar içerisinde gerek kendi sağlığı gerekse doğacak çocuğunun sağlığı ve yaşama hakkını düşünerek ve içerisinde bulunduğu çaresizlik içerisinde ablasının sağlık karnesini kullandığını belirtti. Anayasa'nın 2. maddesine göre, T.C. Devleti'nin sosyal bir devlet olduğunun güvence altına alındığının hatırlatıldığı kararda; "Sosyal bir devlet olduğunu Anayasasında düzenleyen bir devletin zor durumda olan vatandaşlarına sosyal olarak yardım etmesi özellikle sağlık yardımı konusunda mağdur duruma düşürmemesi ve bu konuda her hangi bir endişelerinin olmamasını sağlaması gereklidir. Anayasasında sosyal devlet olduğunu belirtmesine rağmen vatandaşlarına sosyal haklarını sağlamamış , en temel haklarından olan sağlık haklarını tam olarak temin edememiş olan devlet kurumu nedeni ile sanık bu yola başvurarak kendisinin ekonomik durumu olmaması nedeni ile sağlayamadığı ve devletin sosyal devlet olduğunu vurgulamasına rağmen sağlamadığı imkanlar nedeniyle kendisinin ve doğacak çocuğunun yaşama hakkını dikkate alarak ablasının sağlık karnesini kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemek zorunda kaldığı ortadadır" denildi.

DEVLET ANAYASA İLE ÜZERİNE YÜKLENEN GÖREVİ YERİNE GETİRMEDİ

Sanığın, sosyal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendisine asgari yaşama şartları sağlayacak bir gelir temin etmemesi ve en azından yaşama hakkını koruyacak kadar sağlık güvencesi sağlamaması karşısında zorunlu olarak söz konusu suçu işlediğine kanaat getiren mahkeme heyeti, devletin anayasa ile üzerine yüklenen görevlerini yerine getirmemesi ve sanığın da suçu bu nedenle işlemek zorunda kalması karşısında sanığa ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiğini vurguladı.

YÜKSEK MAHKEME KARARI ONADI

Savcılık, mahkemenin kararına itiraz etti. Dosya temyiz için Yargıtay 15. Ceza Dairesi'ne gitti. Yüksek mahkeme, TCK'nın 25/2 maddesine göre, ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak ve başkasını kurtarmak zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmeyeceğinin hüküm altına alındığını kaydetti.

Maddi durumu olmayan ve sosyal güvencesi bulunmayan kadının doğacak çocuğunu tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğunu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla zorunluluk halinde kardeşinin sağlık karnesini kullandığını belirten yüksek mahkeme, yerel mahkemenin verdiği kararın isabetli olduğunu ifade ederek kararı oy birliyle onadı

05.11.2009'de

Alıntı:
Yazan Av.Cengiz Aladağ
Yargıtay'ın ne diyeceğini 2-3 yıl sonra ancak görebileceğiz.

demişim.

Ne iyimsermişim!
Old 15-05-2014, 22:20   #39
Mesut Gündüz

 
Varsayılan

Sosyal güvenlik kurumu başkanlığı(sgk)bir kamu kurumudur. Kamu kurumudur.Kamu kurumudur. Kamu halk demektir. Halkı kim yönetir devlet. Devletin sorumluluğu nedir halkının sosyal yaşantısını düzenlemek. Hasta olmuş biri muayene olamıyorsa halkın tayin ettiği bu devlet bundan sorumludur. Karar %100 doğrudur. Böyle bir kararı bu kadar alkışlıyor olmamızda yargının ayıbıdır.
Old 20-05-2014, 09:44   #40
AV.SEDAT

 
Varsayılan

Yaklaşık 5 yıl önce açmışım bu konuyu... O zaman SGK aleyhine dolandırıcılık ile ilgi çok sanıklı bir dosyamda emsal ararken denk gelmiştim bu karara.. Esası hakkında pek bir yorum yapmamıştım; ancak bu ülkede bir adliyede bir heyetin (tek hakim de değil yani, bütün heyetin) ÖSYS cevap anahtarı gibi karar vermediğini görmekten duyduğum memnuniyetti beni paylaşmaya iten.. bu kadar zaman sonra konuda güncelleme olduğuna dair bir mesaj gelince bütün yazılanları tekrar okudum... Herkesin haklı yanları var görüşlerinde ama; sanırım katılmadığım tek görüş SGK nın kamu kurumu olmadığı...

Organik olarak kamu kurumu olması bir yana; her yıl milyarlarca lira zarar eden (prim geliri/maaş+sağlık harcaması oranı asla 1 veya 1+ olmayan) bu zararı da genel bütçeden yapılan transferlerle kapatan bir yapının; dönüp de devlete "Benim problemim değil bu kadın(ve çocuğu), sen ödeseydin" deme lüksü olamayacağını düşünüyorum. Öyle bakarsanız bu tedavi benim hiç derdim değil, ama öyle de böyle de benim vergimle yapıldı/yapılacaktı. Tedavi giderini SGK ödemeseydi daha az zarar edecek, o zarar farkı sağlık bakanlığına eksi yazacak, benim vergim ya doğrudan sağlık bakanlığınca, ya da önce SGK ya sonra onun bu konuya ilişkin harcamasına şeklinde ödenecekti.

Neticede bu karar benim davama o zaman da hizmet etmemişti şimdi de bana verdiği tek mesaj, aynı konuda 2010 yılında verilen beraat kararlarımın temyiz dönüşlerini 2015 sonundan önce beklememem gerekliliği oldu
Old 20-05-2014, 12:48   #41
denizhukuku

 
Varsayılan Umudumu kaybetmişken

Tamda ümidimi kaybettiğim bir zamanda okudum,stajer bir Avukat için bir adım daha yürüme cesareti veren bir karar.
Old 06-07-2015, 12:24   #42
AV.MURAT MEŞELİ

 
Varsayılan Yargıtayın onama kararının tam metni

T.C.

YARGITAY

15. CEZA DAİRESİ

E. 2012/11941

K. 2014/4909

T. 17.3.2014

• KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ ZARARINA DOLANDIRICILIK ( Başkasının Sağlık Karnesini Kullanarak Doğum Yapmak - Sanığın Doğacak Çocuğunu Muhakkak Tehlikeden Kurtarma Zorunluluğu İçerisinde Olduğu/Ceza Verilmeyeceği )

• NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK ( Başkasının Sağlık Karnesini Kullanarak Doğum Yapmak - Sanığın Doğacak Çocuğunu Muhakkak Tehlikeden Kurtarma Zorunluluğu İçerisinde Olduğu/Zorunluluk Hali Nedeniyle Ceza Verilmeyeceği )

• ZORUNLULUK HALİ ( Başkasının Sağlık Karnesini Kullanarak Doğum Yapmak - Sanığın Doğacak Çocuğunu Muhakkak Tehlikeden Kurtarma Zorunluluğu İçerisinde Olduğu/Ceza Verilmesine Yer Olmadığına Karar Verileceği )

• BAŞKASININ SAĞLIK KARNESİNİ KULLANARAK DOĞUM YAPMAK ( Sanığın Doğacak Çocuğunu Muhakkak Tehlikeden Kurtarma Zorunluluğu İçerisinde Olduğu - Zorunluluk Halinin Oluştuğu )

• SAĞLIK KARNESİNİ KULLANDIRMAK ( Sanıklar Hakkında Sosyal Güvencesi Olmayan ve Doğum Yapacak Sanığa Bilerek Karneyi Kullandırdıklarına Dair İnandırıcı Delil Bulunmadığı - Beraat Kararı Verileceği )

5237/m.25, 158

ÖZET : Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunda, sanığın hamile olması sebebiyle doğacak çocuğunu muhakkak bir tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla diğer sanığa ait sağlık karnesini kullandığı, bu sebeple de zorunluluk halinin koşullarının oluşması karşısında, ceza verilmesine yer olmadığına dair kararda ve diğer sanıklar hakkında bilerek sağlık karnesini diğer sanığa kullandırdığına dair mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığından, beraatlarına yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 Sayılı T.C.K.nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanık S.'un hamile olduğu, hamile olduğu bu dönemde eşinin kendisiyle ilgilenmediği, kendisinin de çalışmadığı ve gelirinin de olmadığı, bu sebeple zor durumda olduğu, kardeşi olan diğer sanık A.'in, eşi Ay. üzerinden aldığı sağlık karnesini ibraz ederek doğum amacıyla Karasu Devlet Hastanesine başvurduğu ve bu hastanede bir erkek çocuğu doğurduğu, bu hizmetlerin bedeli olan 400 TL'nin Sosyal Güvenlik Kurumu'na fatura edildiği,
5237 Sayılı T.C.K.nın 25/2. maddesine göre, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığıyla konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşuluyla işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmeyeceğinin hüküm altına alındığı, maddi durumu iyi olmayan ve sosyal güvencesi bulunmayan sanık S.'un hamile olması sebebiyle doğacak çocuğunu muhakkak bir tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla diğer sanık A.'e ait sağlık karnesini kullandığı, bu sebeple de T.C.K.nın 25/2. maddesinin koşulları oluşması karşısında, sanık S.'un eyleminin T.C.K.nın 25/2. maddesinde düzenlenen zorunluluk kapsamında olduğundan ceza verilmesine yer olmadığına dair kararda ve diğer sanıklar Ay. ve A. hakkında bilerek sağlık karnesini diğer sanığa kullandırdığına dair mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığından, beraatlarına yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
SONUÇ : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 17.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

(Kaynak : KAZANCI ELEKTRONİK HUKUK YAYIMCILIĞI İçtihat Programı)

yarx
Old 27-08-2015, 14:16   #43
Av.CKaran

 
Varsayılan Adalet Terazisi

Alıntı:
Yazan AV.MURAT MEŞELİ
T.C.

YARGITAY

15. CEZA DAİRESİ

E. 2012/11941

K. 2014/4909

T. 17.3.2014

• KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ ZARARINA DOLANDIRICILIK ( Başkasının Sağlık Karnesini Kullanarak Doğum Yapmak - Sanığın Doğacak Çocuğunu Muhakkak Tehlikeden Kurtarma Zorunluluğu İçerisinde Olduğu/Ceza Verilmeyeceği )

• NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK ( Başkasının Sağlık Karnesini Kullanarak Doğum Yapmak - Sanığın Doğacak Çocuğunu Muhakkak Tehlikeden Kurtarma Zorunluluğu İçerisinde Olduğu/Zorunluluk Hali Nedeniyle Ceza Verilmeyeceği )

• ZORUNLULUK HALİ ( Başkasının Sağlık Karnesini Kullanarak Doğum Yapmak - Sanığın Doğacak Çocuğunu Muhakkak Tehlikeden Kurtarma Zorunluluğu İçerisinde Olduğu/Ceza Verilmesine Yer Olmadığına Karar Verileceği )

• BAŞKASININ SAĞLIK KARNESİNİ KULLANARAK DOĞUM YAPMAK ( Sanığın Doğacak Çocuğunu Muhakkak Tehlikeden Kurtarma Zorunluluğu İçerisinde Olduğu - Zorunluluk Halinin Oluştuğu )

• SAĞLIK KARNESİNİ KULLANDIRMAK ( Sanıklar Hakkında Sosyal Güvencesi Olmayan ve Doğum Yapacak Sanığa Bilerek Karneyi Kullandırdıklarına Dair İnandırıcı Delil Bulunmadığı - Beraat Kararı Verileceği )

5237/m.25, 158

ÖZET : Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunda, sanığın hamile olması sebebiyle doğacak çocuğunu muhakkak bir tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla diğer sanığa ait sağlık karnesini kullandığı, bu sebeple de zorunluluk halinin koşullarının oluşması karşısında, ceza verilmesine yer olmadığına dair kararda ve diğer sanıklar hakkında bilerek sağlık karnesini diğer sanığa kullandırdığına dair mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığından, beraatlarına yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
5237 Sayılı T.C.K.nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanık S.'un hamile olduğu, hamile olduğu bu dönemde eşinin kendisiyle ilgilenmediği, kendisinin de çalışmadığı ve gelirinin de olmadığı, bu sebeple zor durumda olduğu, kardeşi olan diğer sanık A.'in, eşi Ay. üzerinden aldığı sağlık karnesini ibraz ederek doğum amacıyla Karasu Devlet Hastanesine başvurduğu ve bu hastanede bir erkek çocuğu doğurduğu, bu hizmetlerin bedeli olan 400 TL'nin Sosyal Güvenlik Kurumu'na fatura edildiği,
5237 Sayılı T.C.K.nın 25/2. maddesine göre, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığıyla konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşuluyla işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmeyeceğinin hüküm altına alındığı, maddi durumu iyi olmayan ve sosyal güvencesi bulunmayan sanık S.'un hamile olması sebebiyle doğacak çocuğunu muhakkak bir tehlikeden kurtarma zorunluluğu içerisinde olduğu, dolayısıyla bu yaşamsal tehlikeden korunmak ve doğumu gerçekleştirmek amacıyla diğer sanık A.'e ait sağlık karnesini kullandığı, bu sebeple de T.C.K.nın 25/2. maddesinin koşulları oluşması karşısında, sanık S.'un eyleminin T.C.K.nın 25/2. maddesinde düzenlenen zorunluluk kapsamında olduğundan ceza verilmesine yer olmadığına dair kararda ve diğer sanıklar Ay. ve A. hakkında bilerek sağlık karnesini diğer sanığa kullandırdığına dair mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığından, beraatlarına yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
SONUÇ : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 17.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

(Kaynak : KAZANCI ELEKTRONİK HUKUK YAYIMCILIĞI İçtihat Programı)

yarx

Yıllar önce Harold Robbins'in "79. Park Caddesi" isimli romanını okumuştum. Romanın sonunda, hakim suçlu olduğu halde vicdanen haketmediğini düşündüğü kadına ceza vermiyordu. Romanın son cümlesini ise lise yıllarımdan beri aklımdan çıkaramadım.
"Bazen adalet terazisi merhametten yana kullanılmalıdır."
Old 28-08-2015, 13:31   #44
Av.Rıdvan Ergün

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Admin
Ben de Sayın Konyalı'nın görüşlerine katılıyorum.

Burada suçtan zarar gören Sosyal Güvenlik Kurumudur, Sağlık Bakanlığı değil. Mahkeme de, Ağır Ceza Mahkemesidir, İdare Mahkemesi değil. SGK her ne kadar "devlet" gibi algılansa da, devlet değildir, sigortalılarının aidatları ile yine sigortalılarına hizmet veren bir tüzel kişiliktir. Bu kuruma karşı yapılan bir dolandırıcılık eyleminde zarara uğrayan o kuruma aidat ödeyen sigortalılardır. Dolayısıyla sağlık hizmeti alamamaları nedeniyle zor durumda olanların SGK'ya karşı dolandırıcılık yapabileceklerine dair bir karar devlete ders niteliğinde değil, sadece o kurumun dürüstçe aidat ödeyen ve aidatları karşılığında da hizmet bekleyen sigortalılarına yapılan bir haksızlıktır, zira kurumun o eylemler nedeniyle cebinden haksız yere çıkacak para Sağlık Bakanlığının değil, SSK'lıların cebinden çıkmaktadır.

Bu dava Sağlık Bakanlığına karşı açılmış olsaydı veya Mercii bir ceza Mahkemesi değil İdare Mahkemesi olsaydı, Sayın Mahkemenin vardığı sonuçlara aynen ben de katılırdım ancak mevcut haliyle ne yazık ki katılma olanağı bulamıyorum. Sayın Yargıçların verdiği karar Devlete sağlık hizmetleri konusunda ödevlerini hatırlatmaktan ziyade, SSK'lılara SSK'lı olmayanların da sağlık hizmetlerinin ücretlerini ödemeleri yönünde bir ceza niteliğindedir.

Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilgili görüşlerinize aynen katılmakla birlikte, ceza hukukunda "ıztırar hali" durumunda mağdurun kim olduğunun önemi olup almadığını tartışmamız gerektiğini düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hakİm Karar Yazmiyor av_fikret Meslektaşların Soruları 15 08-10-2022 15:35
Hakİm Savci Aliminda Farkli Krİterler Mustafa ÖZCAN Hukuk Sohbetleri 38 19-10-2008 22:06
Savunmanin Beyanlarinin Hakİm Tarafindan Keyfİyen DeĞİŞtİrİlmesİ. ALTINCABA Meslektaşların Soruları 2 21-03-2008 14:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05650592 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.