Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

YARGITAY HGK.2010/19-6 E.-2010/36 K. İçtihat

Üyemizin Özeti
1-BK.504 ve devamı maddede ki düzenlemeyle kanun koyucu,sosyal ve ahlaki yönlerden zararları olan kumar ve bahis için hükümsüzlük müeyyidesi öngörmemiş, kumar ve bahis borcuna ilişkin ifanın geçerli olması esasını benimsemiştir (Yavuz, C.: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Beta Yayınevi, 4.Bası, İstanbul 1996, s.831).

2-Kumar ve bahis sözleşmeleri geçerli olup, bunlardan borç doğar ise de; bu borçlara dayanarak borçluyu borcunu ifa etmek üzere zorlama imkanı yoktur. Bu borç, dava hakkından yoksun, eksik (tabii) bir borçtur (Kocayusufpaşaoğlu, N.:Borçlar Hukuku Dersleri(Genel Hükümler),İstanbul 1978)

3-Kumar ve bahis borcunun eksikliği savunması bir defi değil, bir itiraz oluşturur. Varlığı yargıç tarafından görevinden ötürü dikkate alınır. Böyle bir savunmayı ortaya atmak da hakkın kötüye kullanılması sayılmaz(Yavuz, C.:a.g.e.,s.831, dipnot 15'de zikredilen yazarlar: Hatemi/Serozan/Arpacı).

.
(Karar Tarihi : 27.01.2010)
YARGITAY İLAMI

Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 02.03.2006 gün ve 2000/31 Esas, 2006/53 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vasisi tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 17.11.2008 gün ve 2008/5961 Esas, 2008/11103 Karar sayılı ilamı ile; ("...Dava, kumar tutkunu olan davacı ile 1998 tarihinde ölen annesi B____T____'nun bu durumunu bilen kişilerce alınan bonolardan 14.04.1997 tanzim tarihli 70.000.-USD. bedelli bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile takibin iptali istemine ilişkindir.

Davalı Y____Ü____ vekili, davacı annesi B____T____ hakkında verilmiş kısıtlama kararı olmadığını, oğlu davacı Ü____'e ait bulunduğunu, müvekkilinin iyiniyetli 3. kişi olduğunu, senedin 55.000.-USD.lik kısmının senet lehtarından 1998 yılında temlik yolu ile alındığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Davalı E____U____ vekili, müvekkilinin senet lehtarından bono bedelinin bir kısmını temlikname yolu ile aldığını, asıl borç ilişkisi dışında olduğunu, senedin zorla ya da tehditle imzalatılmadığını beyanla davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, 18.11.2005 tarihli Adli Tıp Raporuna göre, B____T____'nun bononun düzenlenmesi, tasarrufun yapılması tarihinde hukuki ehliyete sahip olduğu ve borcun kumar borcundan doğduğu kanıtlanamadığından ve davalılar 3.kişi durumunda olup, bu hususu bildikleri ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, ehliyetsizlik iddiasına dayanılarak açılmış menfi tespit davasıdır. Davacı Ü____T____'nun dava konusu senedin keşidecisi olan B____T____'nun tek mirasçısı olduğu ve vesayet altında bulunduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

Davacı Ü____T____ ile murisi B____T____ hakkında İzmir (Ahkamı Şahsiye) 4.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1997/711 Esas sayısında kayıtlı davanın yargılaması sonucunda mahkemece anılan kişilerin haciz altına alınmaları talebinin reddine ve kendilerine müşavir tayin edilmesine karar verilmiş, ancak davacının temyizi üzerine bu karar Yargıtay 2.Hukuk Dairesi'nin 27.04.1999 tarih, 1997/4249-4247 E.K. sayılı kararı ile "Mahkemenin de kabul ettiği gibi vesayet altına alınması istenen kişilerin MK.nun 356. maddesindeki suihal ve suiidarede bulunduklarının saptandığı, halen yönetilecek mallarının bulunmamasının vesayet kararı verilmesine engel teşkil etmeyeceği, o halde haciz kararı verilmesi gerekirken, müşavir tayini yolunda hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu" gerekçeleri ile bozulmuştur.

Yerel mahkemece belirtilen bozma kararına uyulmuş, ancak yargılama sırasında B____T____ ölmüş olduğundan, sadece Ü____T____'nun hacir altına alınması yolunda hüküm tesis edilmiş ve bu hüküm Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Görüldüğü gibi, B____T____ ölmemiş olsaydı, bozma kararına uyularak hüküm kurulduğuna göre, onun hakkında da vesayet kararı verileceği kuşkusuzdur. Zira, bozma kararına uyulmakla bir taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşmaktadır. Yukarıda sözü edilen vesayet davası 11.04.1997 tarihinde açılmış, dava konusu senet 14.04.1997 tarihinde tanzim edilmiştir.

Bu durumda mahkemece sözü edilen vesayet davasının bu dava yönünden güçlü delil niteliği üzerinde durulup tartışılarak, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler üzerinde durulmadan B____T____'nun ölümünden sonra, önceki raporlar incelenerek alınan Adli Tıp Raporu'nun hükme dayanak yapılması doğru görülmemiştir...") gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vasisi

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, ehliyetsizlik iddiasına dayanılarak açılmış menfi tespit istemine ilişkindir.

Mahkemece, ehliyetsizlik iddiasına dayalı menfi tespit isteminin reddine karar verilmiştir.

Davacı vasisinin verilen hükmü temyizi üzerine karar, başlık bölümüne aynen alınan bozma ilamında açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulüne karar verilerek, davacı yararına bozulmuştur.

Davacı Ü____T____ ile murisi B____T____ hakkında 11.04.1997 tarihinde kısıtlanmaları için açılan vesayet davasında her ikisinin de, kumar tutkunu oldukları ve bu nedenle kötü yaşama tarzı ile malvarlığını kötü yönetmelerine ilişkin maddi ve hukuki olgu Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Ancak muris B____T____'nun ölümü nedeniyle hakkında kısıtlılık kararı verilemediği de bir gerçektir.

Öte yandan, davacı Ü____T____'nun vasisi tarafından İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/228 E., 2003/295 K. sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasında mahkemece, asıl ve birleşen davalara konu 20.03.1997, 15.04.1997, 01.03.1997 keşide tarihli çek ve bonolardan "davacı Ü____T____ ve ölen annesi B____T____'nun kumar tutkunu olduklarını, bu nedenle çek ve bonoların geçersiz olduğu" gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 31.05.2004 gün ve 2003/9749 E., 2004/6476 K. sayılı ilamı ile "dava konusu bono ve çeklerin kumar borcu için verildiğinin kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre" şeklindeki gerekçeyle onanmış taraflarca yasal yollara başvurulmaksızın kesinleşmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; görülmekte olan davaya konu senedin kumar borcu nedeniyle verildiği ileri sürüldüğüne göre, vesayet davasındaki mahkeme gerekçesinde Ü____ ve B____T____'nun kumar oynamak suretiyle tam bir israf, kötü yaşam ve kötü idare örneği gösterdiklerinin tespit edilmesinin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmesi sonucu bu maddi olgunun tespitini içeren vesayet dosyası ile özellikle İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen 2000/228 E.-2003/295 K. sayılı dava dosyasının eldeki dava bakımından güçlü delil niteliğinde olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.

Yukarıda Özel Daire bozma ilamında açıklanan maddi olgu kapsamında taraflar arasındaki hukuki ilişkinin daha iyi anlaşılabilmesi için konuyla ilgili açıklamalarda bulunulması yararlı görülmüştür.

Görülmekte olan davanın dayanağını oluşturan icra takibinde; Davalı M____K____ vekilince 13.05.1997 tarihli takip talepnamesiyle B____T____ hakkında başlatılan ve İzmir 13.İcra Müdürlüğünün 1997/3571 (önce 1999/5943 E., sonra ise 2006/3918 E.) esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibinde;70.000 USD (Amerikan Doları)'nın faiziyle birlikte tahsili istenilmiş; borcun sebebi olarak "14.04.1997 düzenleme tarihli, 30.04.1997 vade tarihli, keşidecisi B____T____, lehtarı M____K____, 70.000 USD(Amerikan Doları) bedelli(takip tarihindeki kura göre alacağın 9.507.400.000 Dokuzmilyarbeşyüzyedimilyon dörtyüzbinTL/Yenisi ile:9.507,40 DokuzbinbeşyüzyediYTL kırkYkrş) bono" olarak açıklanmıştır.

Bu arada, M____K____'in takibe konu senedin 15.000 USD (Amerikan Doları)'lik kısmını 30.06.1997 tarihinde E____U____'a, kalan 55.000 USD (Amerikan Doları)'lik kısmını ise, 04.08.1998 tarihinde Y____ Ü____noter aracılığıyla temlik ettiği tartışmasızdır.

Olayın hukuki irdelemesine gelince;

818 sayılı Borçlar Kanununun "Alacağın Dava Edilememesi" başlığını taşıyan 504. maddesinin 1.cümlesinde;

"Kumar ve bahis, bir alacak hakkı tevlit etmez."

"Borç Senedi İtası Ve Bilihtiyar Tediye" başlığını taşıyan 505. maddesinin 1.cümlesinde ise; "Kumar oynayan veya bahis eden kimse tarafından imza edilmiş adi borç veya kambiyo senedi üçüncü bir şahsa devir edilmiş olsa bile bunlara müsteniden hiçbir kimse bir hak talep edemez."

hükümlerini getirmiştir.

Bu düzenlemelerle, kanun koyucu, sosyal ve ahlaki yönlerden zararları olan kumar ve bahis için hükümsüzlük müeyyidesi öngörmemiş, kumar ve bahis borcuna ilişkin ifanın geçerli olması esasını benimsemiştir (Yavuz, C.: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Beta Yayınevi, 4.Bası, İstanbul 1996, s.831).

Öğretide baskın olan görüşe göre, kumar ve bahis sözleşmeleri geçerlidir; bunlardan borç doğar. Fakat bu borçlara dayanarak borçluyu borcunu ifa etmek üzere zorlama imkanı yoktur. Bu borç, dava hakkından yoksun, eksik (tabii) bir borçtur (Bkz.Kocayusufpaşaoğlu, N.:Borçlar Hukuku Dersleri (Genel Hükümler), İstanbul 1978, s.70, dipnot 44'de adı geçen yazarlar:Hatemi/Serozan/Arpacı; Reisoğlu, S.:Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 12.Bası, İstanbul 1998, s.34; Yavuz, C.: a.g.e., s.831).

Kumar ve bahis borcunun eksikliği savunması bir defi değil, bir itiraz oluşturur. Varlığı yargıç tarafından görevinden ötürü dikkate alınır. Böyle bir savunmayı ortaya atmak da hakkın kötüye kullanılması sayılmaz (Yavuz, C.:a.g.e.,s.831, dipnot 15'de zikredilen yazarlar: Hatemi/Serozan/Arpacı).

Eldeki davaya konu senet 14.04.1997 tarihinde düzenlenmiş, emsal dava dosyası olarak gösterilen İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/228 E. sayılı asıl ve birleşen dava dosyasına konu senetler ise, 20.03.1997, 15.04.1997, 01.03.1997 tarihlerinde düzenlenmiş olmakla senetlerin birbirlerine yakın tarihlerde düzenlendiği çok açıktır.

Vesayet davasında verilen hüküm B____T____ yönünden de usulü kazanılmış hak oluşturacağından ve vesayet altına alınma kararı B____T____ yönünden de aynı şekilde, hüküm ifade edeceğinden, bu dosyada Ü____ ve B____T____'nun "kumar tutkusu nedeniyle sui hal ve sui idarede" olduklarına ilişkin yapılan tespitin, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin onama kararı ile kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Daha önce görülüp kesinleşen bu maddi olguların yanlar arasında kesin hüküm, kesin delil olmasa da, güçlü delil niteliği aldığı hususu yadsınamaz. Güçlü delilin aksinin ancak güçlü bir delille ispatlanabileceği de, her türlü duraksamadan uzaktır.

Şu halde mahkemece yapılacak iş; görülmekte olan davaya konu senedin kumar borcu nedeniyle verildiği ileri sürüldüğüne göre, eldeki dava bakımından güçlü delil niteliğinde bulunan İzmir (Ahkamı Şahsiye) 4.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1997/711 Esas sayısında kayıtlı dava dosyası ile İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/228 E.,2003/295 K. sayılı dava dosyaları dikkate alınıp, güçlü delilin aksinin aynı nitelikte başka bir güçlü delil ile ispatlanacağına ilişkin ilke de göz önünde tutularak, tüm delillerin bir bütün olarak, yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular da gözetilmek suretiyle değerlendirilerek, sonucuna uygun bir karar vermektir.

Böylece, yerel mahkemece Özel Daire kararında ve ilave olarak yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek davanın reddine karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

KARAR : Davacı vasisinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 27.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Borçlar Kanunu (Eski) MADDE 504 :Kumar ve bahis, bir alacak hakkı tevlit etmez. Kumar yahut bahis için bilerek yapılan avanslar ve ödünç verilen akçeler hakkında ve kumar ve bahis vasfını haiz olduğu takdirde borsaya dahil olan emtia ve kıymetli evrakın fiyat farkı esası üzerine yapılan vadeli alış verişlerde dahi, hüküm böyledir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Mehmet KARAUSTA
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 10-12-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02634192 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.