Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

YARGITAY HGK. 2010/19-49 E.-2010/10 K. İçtihat

Üyemizin Özeti
Adli yardım, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 465 ila 472. maddelerinde düzenlenmiş olup; fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları sağlayamaması durumunda, bu mali külfetlerden geçici olarak muaf tutulmasıdır.
Anılan maddelerde adli yardımın yargılamanın hangi aşamalarında yapılacağı hususunda bir açıklık bulunmamaktadır.
Ancak; 469/2 maddesinde kanun yollarına (ör:temyiz) başvuru esnasında adli yardım istenemeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Karar kesinleşene kadar yargılama faaliyeti süreceğine ve henüz sonlanmamış olduğuna göre kanun yoluna başvuru için de adli yardım isteminde bulunulması olanaklı olup, temyiz de bir dava olduğuna göre, temyiz aşamasında da adli yardım kararı verilebileceği kabul edilmelidir.
Bu kabulün, yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasanın 36. maddesi ile adlı yargılanma hakkını düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun olduğu da kuşkusuzdur.
(Karar Tarihi : 27.01.2010)
YARGITAY İLAMI

Taraflar arasındaki "tazminat" davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 19.Hukuk Dairesince 07.07.2009 gün ve 2009/984-6944 sayılı kararla (HUMK.nun 573. maddesindeki koşullar gerçekleşmediğinden davanın REDDİNE, HUMK.nun 576. maddesinin 2.fıkrası uyarınca 500.00.-TL. idari para cezasının davacılardan tahsili ile hazineye irad kaydına, aynı madde gereğince takdir edilen 500.00.-TL manevi tazminatın davacılardan alınıp, davalıya verilmesine,..) karar vermiş; davacının bu kararı temyiz harcını yatırmadan temyiz etmesi üzerine davacı tarafa muhtıra gönderilmiş; davacı tarafın muhtıradan rücu edilmesini ve muhtıranın tebliği ile başlayan sürenin durdurulmasını, adli yardım kararı verilmesini, reddi halinde de Harçlar Kanunu'nun 16, 30, 32. maddelerinin iptali hakkında Anayasa Mahkemesine müracaat edilmesini istemiş; Özel Daire 18.11.2009 gün ve 2009/984-6944 Ek kararında "Dairemize Bidayet Mahkemesi olarak açılan davanın yargılanması sonucunda reddine dair verilen karar davacılara 03.08.2009 tarihinde tebliğ edilmiş olup, bu karar karşı davacılar 27.08.2009 havale tarihli dilekçe ile temyiz talebinde bulunmuşlar ise de, temyiz dilekçesinin harçsız ve giderlerin yatırılmamış olduğu görülmekle, davacılara HUMK.nun 434/son maddesi gereğince gerekli harç ve giderlerin yatırılması için 7 günlük muhtıra çıkarılmış olup, anılan muhtıranın 03.11.2009 gününde tebliğ edilmesi üzerine davacıların 05.11.2009 havale tarihli dilekçe ile muhtırada yazılı harç yönünden adli yardım kararı verilmesi, reddi halinde Anayasa Mahkemesine müracaat edilmesinin talep ettikleri görülmekle dosya ele alındı.

Gereği Düşünüldü: Türkoğlu Demir San.Tic.Şti'ne temsilen kendi adına asaleten Arif Türkoğlu

1- Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 009/984 Esas, 009/6944 sayılı kararının temyiz edildiğini, temyiz masraflarını karşılayacak gücünün olmadığını, eksik yatırılan harçlar sebebiyle adli yardım kararı verilmesi,

2- Adli yardım talebinin reddi halinde ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı gereğince Harçlar Kanununun 16, 30, 32. maddelerinin insan haklarını ihlal ettiğinden Anayasa Mahkemesine müracaat edilmesi ve inceleme sonucuna kadar sürenin durdurulmasının talep etmiştir.

Dairemizin 07.07.009 gün 09/984 esas ve 09/6944 Bidayet sayılı kararı ile talepte bulunanların davalarının HUMK.nun 573. maddesindeki koşullar gerçekleşmediğinden reddine karar verildiği, kararın temyizine ilişkin 27.08.2009 günlü dilekçesinin ekinde temyiz harcının yatırılmadığının belirlendiği, harç ve giderlerinin tamamının yatırılması hususundaki 28.09.2009 günlü muhtıra ile de 7 gün içinde harç ve giderlerin yatırılması; aksi halde temyiz talebinden vazgeçmiş sayılacağı hususu tebliğ olmuştur. 28.09.2009 günlü muhtıradan rücu edilmesi ve muhtıranın tebliği ile başlayan sürenin durdurulması ve Adli yardım talebi ve Adli yardım talebinin reddi halinde ise Harçlar Kanununun 16, 30, 32. maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine müracaat edilmesi taleplerinin ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.

28.09.2009 günlü muhtıranın sebebi temyiz olunan karar için Harç ve giderlerin Harçlar Kanununa ve HUMK.göre alınmasının sağlanmasıdır.

HUMK.nun 434. maddesinin2.fıkrası uyarınca temyiz dilekçesi verilirken 492 sayılı Harçlar Kanununun 28. maddesi gereğince karar ve ilam harcının ve diğer temyiz giderleri ile HUMK.nun 429, 432, 442/A maddesinde belirtilen tebliğ ve bildirme giderlerinin ise tamamının temyiz edenden peşin olarak alınması gerekmektedir.

Temyiz eden tarafından belirtilen bu husus için harç ve giderlerin ödenmemesi halinde çıkarılacak olan muhtıra ile bu eksikliğin giderilmesi gayesi benimsenmektedir. Temyiz edenler tarafından Harçlar Kanununa ve HUMK'da belirtilen madde hükümlerine uymamak; temyiz edilen kararın temyiz edilmemiş sayılması sonucunu doğurur (Prof. Dr. B. Kuru. HUMK. C. 5. Sh. 4585. 4589. 4600. Ist. 001).

Bir davanın gerektirdiği harç ve masrafların toplamının oldukça fazla olması halinde, aslında haklı olduğu bir davayı açamaması ve özellikle kendisine bir avukat tutamaması nedeniyle de açmış olduğu bir davayı kaybetmesinin mümkün olduğunu düşünen için getirilen geçici bir muaf tutulma nedeniyle oluşan müesseseye Adli yardım (müzaheret) denir.

Adli yardım şartları ise HUMK. 465 madde hükmünde gösterilmiştir. Dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra talep edilebileceği, ancak hükümden sonra kanun yollarına müracaat için adli yardım kararının verilemeyeceği ilmi ve yargısal inançlardandır (Prof.Dr.B.Kuru.a.g.e.Sh.5425.-Y.8.H.D. 26.12.1960 gün. 6937-8506. K). Adli yardım talebinin süreler ile zamanaşımını kesmeyeceği açıktır (Y.15. H.D. 15.10.1973 gün. 5879/5587. K.).

Anayasa Mahkemesine Anayasa'ya aykırılık iddiası için talebin ise davanın sonuçlanmış olmasına ve ayrıca Anayasa'nın 152/II.md. hükmü gereğince de ciddi görülmemesi sebebiyle reddi gerekmiştir.

Hüküm : Yukarıda açıklanan nedenlerle:

1- 28.09.2009 günlü muhtıradan rücu edilmesine talebinin ve sürenin durdurulmasına yönelik taleplerin HUMK. 465 ve 434/II.md.göre reddine,

2- Adli yardım talebinin HUMK. 465 ve 466. maddelerine göre reddine,

3- Anayasa'ya aykırılık iddiasının reddine kararın davacılara tebliğine" karar verilmiş;

Bu karar davacı tarafa 03.12.2009 tarihinde tebliğ edilmiş; davacı kendi adına asaleten ve şirket adına temsilen 08.12.2009 tarihli dilekçesiyle ek karara karşı müracaat hakkının bulunup bulunmadığının taraflarına bildirilmesi istenmekle Özel Dairece;

"Davacıların 27.08.2009 tarihinde havale edilmiş temyiz dilekçesinin gerekli harç ve giderlerini ihtiva etmediği, 28.09.2009 günlü muhtıra ile de 7 gün içinde harcın ikmali için süre tanındığı, aksi takdirde temyiz talebinden vazgeçmiş sayılacağının bildirildiği ve muhtıranın 03.11.2009 tarihinde usulüne ilişkin tebliğ edilmesine rağmen harcın yatırılmadığı belirlenmiştir. Temyiz harcının verilen bu kesin süre içerisinde de yatırılmamış olması sebebiyle temyizden vazgeçmiş sayılması gerektiği HUMK.nun 434.III.C.2-3 madde hükmüdür (Prof.Dr.B.Kuru Hukuk Muh.Usulü.C.V.İst.001.Sh.4573.4598).

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz edilmemiş sayılmasına ve temyiz dilekçesinin REDDİNE" dair oybirliği ile verilen 14.12.2009 gün ve 2009/984-6944 sayılı Ek kararın davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 14.12.2009 tarihli ek kararına yönelik temyiz dilekçesi incelendi:

Özel Dairenin İlk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 07.07.2009 tarihli davanın esasına ilişkin red kararı davacı tarafça temyiz edilmiş; ancak temyiz giderleri yatırılmamıştır.

Bunun üzerine Özel Daire tarafından, davacıya temyiz harç ve giderlerinin yatırılması konusunda muhtıra tebliğ edilmiş ise de davacı taraf adli yardım isteminde bulunarak muhtıranın kaldırılmasını istemiş; temyiz masraflarını da yatırmamıştır.

Özel Daire 18.11.2009 tarihli "28.09.2009 günlü muhtıradan rücu edilmesine talebinin ve sürenin durdurulmasına yönelik taleplerin HUMK. 465 ve 434/II.md. göre reddine, Adli yardım talebinin HUMK.465 ve 466. maddelerine göre reddine, ..." şeklindeki kararıyla davacı tarafın adli yardım talebini reddetmiştir.

Davacı tarafın, temyize konu 14.12.2009 tarihli "hükmün temyiz edilmemiş sayılmasına ve temyiz dilekçesinin reddine" ilişkin kararı temelinde, mahkemenin 18.11.2009 tarihli bu kararıyla adli yardım isteminin reddedilmiş olmasına dayanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, eldeki dava HUMK.nun 573 ve devamı maddelerine dayalı tazminat istemi olmakla davanın bu niteliği ve davacı tarafın sıfatına göre kural olarak temyiz başvuru ve peşin harçları ile giderlerin yatırılması gerekir.

Davacı taraf, bu harç ve giderleri yatıramayacağını ifadeyle temyiz aşamasında adli yardım istemiş; ilk derece mahkemesi sıfatıyla hareket eden Özel Dairece adli yardım isteminin reddi kararı, adli yardımın dava açılmadan önce veya dava sırasında istenebileceği, hükümden sonra kanun yollarına müracaat için adli yardım kararının verilemeyeceği, gerekçesine dayandırılmıştır.

Bilindiği üzere, adli yardım, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 465 ila 472. maddelerinde düzenlenmiş olup; fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları sağlayamaması durumunda, bu mali külfetlerden geçici olarak muaf tutulmasıdır.

Anılan maddelerde adli yardımın yargılamanın hangi aşamalarında yapılacağı hususunda bir açıklık bulunmamaktadır.

Aynı Kanunun 469/2 maddesinde "..Müzahereti adliye esnayi muhakemede dahi talep olunabilir. Bu talep kabul edilirse evvelce yapılmış olan masarife teşmil edilemez. Yeni bir sebep zuhurunda reddedilen müzaheret talebi tekrar edilebilir." Hükmü yer almakta; kanun yollarına başvuru için adli yardım istenemeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Karar kesinleşene kadar yargılama faaliyeti süreceğine ve henüz sonlanmamış olduğuna göre kanun yoluna başvuru için de adli yardım isteminde bulunulması olanaklıdır.

Diğer taraftan, temyiz de bir dava olduğuna göre, temyiz aşamasında da adli yardım kararı verilebileceği kabul edilmelidir.

Bu kabulün, yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasanın 36. maddesi ile adlı yargılanma hakkını düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun olduğu da kuşkusuzdur.

Somut olayda da : her başvurusunda hatta son olarak temyiz isteminin reddine ilişkin karara karşı temyiz başvurusunda dahi bu talebini yineleyen davacı tarafın adli yardım isteminin salt "hükümden sonra kanun yollarına müracaat için adli yardıma karar verilemeyeceği" gerekçesiyle reddedilmesi ve bu karara bağlı olarak, temyiz olanağını ortadan kaldıracak şekilde temyiz edilmemiş sayılma kararı ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş olması doğru değildir.

Özel Dairece yapılacak iş; ilk derece mahkemesi sıfatıyla davacı tarafın adli yardım talebi yönünden işin esasına girilerek yasal şartların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve bu şartların varlığı halinde davacı tarafın bu kurumdan yararlandırılması; adli yardım talebinin şartlarının bulunmadığının tespiti halinde ise, usulünce temyiz harç ve giderlerinin yatırılması için süre verilip sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır.

Yukarıda açıklanan hususlar göz ardı edilerek, aksine düşüncelerle kanun yoluna müracaat için adli yardım kararı verilemeyeceği gerekçesiyle temyiz harç ve giderlerinin yatırılması konusunda gönderilen muhtıraya geçerlilik tanınıp süresinde bu kalemlerin yatılmamış olması nedeniyle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Açıklanan nedenlerle; Özel Dairenin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 14.12.2009 tarihli ek kararının bozulması gerekir.

KARAR : Davacı tarafın temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 14.12.2009 tarihli ek kararın, yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozmanın ek karara ilişkin bulunmasına ve nedenine göre davanın esası hakkındaki temyiz itirazları konusunda bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına, 27.01.2010 gününde, oybirliği ile karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : (Eski) Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu - Mülga MADDE 469 :Müzahereti adliye talebi üzerine mahkemece verilecek karar şifahi murafaa cereyan etmeksizin ittihaz olunabilir. Müzahereti adliye talebinin kabul veya reddine dair ittihaz olunan kararlar kati olup aleyhine hiçbir tarikı kanuniye müracaat olunamaz.

Müzahereti adliye esnayi muhakemede dahi talep olunabilir. Bu talep kabul edilirse evvelce yapılmış olan masarife teşmil edilemez. Yeni bir sebep zuhurunda reddedilen müzaheret talebi tekrar edilebilir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Mehmet KARAUSTA
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 01-08-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,01814508 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.