Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, Esas: 2013/7586, Karar: 2013/10272 İçtihat

Üyemizin Özeti
Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil; mümkün olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkindir.

Dinlenen mahalli bilirkişiler ile tanıklar, çekişmeli taşınmazın davalının annesine (murisin ikinci eşine) mehir olarak verildiğini belirtmişlerdir. Mehir sözleşmeleri bugün için de geçerli ve temlikin gerçekleştirilme sebebinin mehir olduğu kanıtlanmış olmakla; muvazaa ve tenkis koşullarının oluşmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.
(Karar Tarihi : 19.06.2013)
"Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı taktirde tenkis davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne dair olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Barış Bülbül'ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil; mümkün olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan İ___ T____'ın 27.8.2011 tarihinde öldüğü, davacıların ilk eşi Z____'den olma çocukları, davalının ise 2. eş A____'nin ilk kocası A____'den olma çocuğu olduğu, mirasbırakanın çekişme konusu 148 parsel sayılı taşınmazın 1/3 hissesi bakımından 9.8.1988 tarihinde A____'ye gayrimenkul satış vaadinde bulunduğu, bilahare 10.8.1988 tarihinde A____ ile evlendiği, daha sonra taşınmazın 1/2 payını 20.1.1993 tarih 21 yevmiye numaralı akitle 2. eşi olan A____'ye satış suretiyle temlik ettiği, ondan da 21.12.1999 tarih 584 yevmiye numaralı akitle mirasbırakanın üvey oğlu davalı B____'a hibe edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; muvazaa kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazen aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler (nisbi muvazaa). Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla sözleşme yapsınlar, görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşmede tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.

Her ne kadar, muvazaayı düzenleyen 6098 sayılı TBK. nun 19. (818 Sayılı BK.nun 18.) maddesinde ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmeyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir.

Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa sebebiyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen karar, yenilik doğurucu (inşaî) bir hüküm değil, açıklayıcı (ihdasî) bir hüküm durumundadır.

Somut olaya gelince; dinlenen mahalli bilirkişiler ile davacı ve davalı tanıkları çekişmeli taşınmazın davalının annesi A____'ye mehir olarak verildiğini belirtmişlerdir.

Hemen belirtilmelidir ki, mehir kocanın evlenme sözleşmesi anında ya da devamı sırasında bazen de sona ermesi halinde kadına belirli bir mal, para veya ekonomik değeri olan bir şeyi armağan etmesidir.

Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehir, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez. (2.12.1959 tarihli 14/30 Sayılı içtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehir sözleşmeleri bugün için de geçerlidir. (Örnek: Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 25.10.1965 günlü, 4557/5028 Sayılı kararı)

Mehri müeccel, ileriye yönelik bir bağışlama vaadidir. Koca dışında 3. bir kişinin de bağışlama vaadi geçerlidir. Ancak, bu durum, 6098 Sayılı TBK. nun 128. (818 Sayılı BK. nun 110.) maddesinde yazılı üçüncü kişi yararına borç altına girme olmayıp, 6098 Sayılı TBK. nun 288. (818 Sayılı BK. nun 238.) maddesinde düzenlenmiş bağışlama vaadidir. Bağışlama vaadinin geçerliliği, yazılı olma koşuluna bağlıdır. Esasen taşınmazın sicil kaydı (mülkiyeti) da davalıya intikal ettirilmiştir. (TBK. nun 288/1.). (4.HD. 18.2.1985 - 1984/9153 E, 1985/1223 K. YKD. 1985 Sayı Sh. 802).

Öte yandan murisin diğer mirasçıların saklı payını zedeleme kastı ile hareket ettiğini söyleyebilme olanağı da yoktur.

O halde, temlikin gerçekleştirilme sebebinin mehir olduğu, muvazaa ve tenkis koşullarının da oluşmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

Kabule göre de; davacılar dava dilekçesinde terekeye iade değil de pay oranında istekte bulundukları halde 6100 Sayılı HMK. nun 26. (1086 Sayılı HUMK.nun 74.) maddesine aykırı olarak talep aşılmak suretiyle dava dışı mirasçı A____'ye pay verilmiş olması doğru olmadığı gibi muhdesatın aidiyetinin tespiti bakımından da bir istekte bulunulmadığı halde yine talep aşılmak suretiyle taşınmaz üzerinde bulunan betonarme yapının davacılardan N____ T____'a ait olduğunun tespiti ile tapu kaydının beyanlar hanesine işlenmesine hükmedilmiş olması da isabetsizdir.

KARAR : Davalı vekilinin, temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 Sayılı HMK.nun geçici 3. maddesi uyarınca) 1086 Sayılı Kanunun HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 19.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Borçlar Kanunu (Yeni) MADDE 19 :Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.

Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 24-07-2014

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03180790 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.